Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 MAYIS 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Yargı kararları uygulanmazsa...
Emekli Kültür Bakanlığ) Müste-
şar Yardımcısı Hasan Hüseyin
Akbulut, Başbakanlık KJüçükleri
Muzır Neşriyattan Korurrtıa Kuru-
lu üyeliği görevinden alınjınca aç-
tığı davayı kazandı. Kültür Bakan-
lığı yargı kararını 30 gün
süre içinde uygulamadı.
bunun üzerine Kültür v
Bakanlığı Müsteşarı Mustafa Isen
ve arkadaşları hakkında yasal iş-
lem yapılması için başvuıruda bu-
lundu.
Konu döndü dolaştı, Vargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı' iın önü-
ne geldi ve "takipsizlik kararı" ile
sonuçlandı. Başsavcı Nuri Ok'un
kararına göre, "idarenin
rarı gereğince işlem tesı
hususunda bir tereddüı
Ancak yargı kararının uygjjlanma-
sını sağlamak için Hasan
Türk Hemşireler Dernei
nı Prof. Dr. Saadet Ülkeı
yıs Dünya Hemşireler Günjj için ha-
zırladığı bilgi notunda S;
kanlığı'nın geçen nisan a
yımladığı bir genelgeye
jk yasal
Akbulut
Turizm
'argı ka-
etmesi
yoktu.
Hüseyin
Akbulut'un yeniden Başbakanlık
Küçükleri Muzır Neşriyattan Koru-
ma Kurulu'nda görevlendirilmesi
için "Kü/fürSa/(an/"tarafından iş-
lem yapılması gerekiyordu. Yani
karar, yargı kararını uygulamadığı
gerekçesiyle soruşturulması iste-
nen Kültür Bakanlığı Müsteşarı
Mustafa Isen hakkında "takipsiz-
lik" öngörüyordu.
Akbulut, davasını sürdürmek-
ten vazgeçmedi. Yargıtay Cum-
huriyet Başsaycılığf na itiraz dilek-
çesi yazdı: "Ülkemizde, idare ta-
rafından yargı kararlannın uygulan-
maması esas, uygulanması istis-
na haline getirilmek üzeredir. Yar-
gı kararlannın gerektiği biçimde,
değiştirilmeksizin ve süresinde
uygulanması konusunda yineyar-
gıdan başkaca birsığınağımız bu-
lunmamaktadır."
Mutemet hemşireler...
li Başka-
, 12 Ma-
.ğlık Ba-
ındaya-
|gönder-
me yapmış:
"Uygulamada hemşim, sağlık
memuru ve ebelerin vezne gö-
revlisi, mutemet, döner $ermaye
memuru, santral memuru, danış-
ma görevlisi, tutukevlerinde üst
arama memuru gibi gö 'evlerde
çalıştınldıkları..."
Hastaların "yağlı müşteri", ka-
patılan dispanserlerin de "fatura
tetkik müdürlüğü" halin 3 getiril-
diği bir ülkede hemşirelerin mute-
met yapılması doğal bir sbnuç ol-
sagerek...
Saadet Ülkerde hemşir^lik mes-
Abî
leğinin durumunu ortaya koyar-
kenaslında tüm topluma aynatu-
tuyor:
"Türkiye'de gerçekanlamda ki-
me 'hemşire' denilmesi gerektiği-
ni ve gerçek görevyetki ve sorum-
lulukları ortaya koyan biryasa ol-
madığı gibi birbirinden tutarsız
yönetmelik ve yönergeler yürür-
lüktedir. Hemşirelik hizmetleri ge-
çerli, güvenilir hiçbir esasa da-
yanmayan bir sistemsizlik içeri-
sinde yol almaktadır. Çalışanlar, bu
belirsizlikler ve tutarsızlıklar içeri-
sinde bezgindir ve sinmiştir. Çün-
kü durumdan ne denli şikâyetçi de
olsa, bir işi vardır ve her şeye rağ-
men onu kaybetmekten korkmak-
tadır. Bezgin ve sinmiş insanlar-
dan kimse verimli hizmet bekle-
yemez."
IŞIK KANSU
OkafaKafa,okafa...CHP'li Mus-
tafa Gazalcı'nın dediği gibi,
iktidara geldiğinden bu yana
kafayı 42 yıllık "bilimsel" ve
"özerk" kuruluş TÜBİTAK'a
takan kafa...
O kafanın son TÜBİTAK
operasyonu yalnızca bir "kad-
rolaşma " adımı olarak tanım-
lanabilir mi?
Kuşkusuz tanımlanamaz...
O kafa, bilimsel tasarımlar ve
bilimsel yayınlardan rahatsız-
dır ve ODTÜ öğretim Ele-
manları Derneği'nin açıkla-
masından da anlaşılacağı
üzere perde arkasındaki
amaç, bilimi dinselleştirmek-
tir:
"TÜBİTAK, Türk gençleri-
nin ve halkının bilimsel düşün-
ceyi benimsemesi için dün-
yaca ünlü yüzlerce popüler
bilim yapıtını Türkçeye ka-
zandırarak bilimi toplumun
geniş bir kesimine sevdirmek
yönünde önemli katkıda bu-
lunmuş birkurumdur. Iktidar
partisinin yetkili ağızlarınca
'Kamusal alanda türban de-
mokratik bir hak mıdır? Ana-
yasa Mahkemesi kapatılabi-
lir mi?' gibi soruların tartışıl-
dığı birortamda kurumun si-
yasi etki altına girmesiyle Ata-
türk'ün aydınlanma devrimi-
nin devamı olarak topluma
bilimin tanıtılması, bilimsel
düşüncenin benimsetilmesi
görevinin sürdürüleceği ko-
nusunda ciddi kuşkular bu-
lunmaktadır."
O kafa, burada da teslimi-
yetçidir: Bilime açık beyinler
uyuşturulsun, teknoloji dışa-
rıdan satın alınsın!
Sait Faik Abasıyanık'ı Sevenlerle
27. Kez Burgazlada'da Buhışuyoruz
PERİHAN ERGUN
Bu yıl da Burgazada'da Sait'le
ve onu sevenlerle birlikteyiz
Onun yaşamaya doyamadığı
"haritada birnokta"st 'Burgska-
da'sının yeşil doğasının gelefce-
ğini tanımladığı 'Son Kuşlar' ja,
"Kuşları boğdular, çimleri sök-
tüler, yollar çamur içinde ka 'dı.
Bizim için değil ama, çocullar
sizin için kötü olacak" demişti.
Dediği oldu. Uğursuz bir el
2003'ün 6 Ekim'inde, çöplük-
ten çıkan yangınla yeşilimizi kö-
mür etti. Dernek olarak içimizin
yangınını ormanımızı büyük cta-
balarla yeniden yeşertmehin
avuntusu içindeyken bu kez|de
2004'ün 12 Eylül'ü 13'e bagla-
yan gecesinde Sait Faik'e şal-
dırdılar. Bu çırkinliği yapanlar, şı-
marık, sanattan, kültürden yok-
sun iki varsıl gençle onların ka-
fayı bulmuş çömezleriydi.
Oysa Sait Faik, yoksul ba ık-
çılar, kimsesizler yanında ço-
cukları ve gençleri de öyküleri-
ne çok önemseyerek konu 3t-
mişti. öyle ki tek dayanağı o an
anacığı Makbule Hanım'a Da-
rüşşafaka Okulu'nda izlediğiıbir
matineden sonra "Tüm varlık^a-
rının bu yetim fakat yetenekli
çocuklan eğiten okula bağış-
lanmasını" vasiyet etmişti. Ana-
cığı da onun bu dileğini ölümiın-
den sonra yerine getirmişti.
Bunları yazarken o günü ya-
şamış olmanın mutluluğunu ba-
na anlatan Darüşşafakalı üç ki-
şiyi anımsadım. Bunlardan ikisi
bugün artık yok. Sadece yüksek
mühendis Vedat Uçuk yaşıyor.
Şimdi sözü onun anılarının bir kkj-
lümüne bırakıyorum.
"Günlerdir o ses hep peşim-
de... 'Hişt... hişt' diyor. Cumnr-
tesiye çok az kaldı. Ne mi o a-
caktı cumartesi günü? Arkacl
a-
şım Nejat Şen, Ada Dostları
Derneği Başkanı Perihan [ir-
gun Hanım'la konuşmuş, 17
Mayıs Sait Faik'i Anma Gü-
nü'nde arzu ettiği konuşma ile
ilgili metni cumartesi günü ku-
rallara göre kendisine iletme s/-
ni istemiş. Ben de aynı anılaın
bir bölümünü paylaştığım iç'n,
telefonla Nejat'a, 'Buyazıyabciş-
ladın mı?' diye sorduğumc'a,
'Dün gece iki şişe şarap içtin,
yavaş yavaş havasına giriyo-
rum. Dün de Fazıl Hüsnü'yü zi-
yaret ettim.
Sait'ten konuştuk. Adam se k-
sen iki yaşında ama belleği tap-
taze' dedi. Vs. vs. Neysebizge-
lelim kendi anımıza; yıl 1963,
bir sonbahar günüydü. 17-18
yaşlarında dört kişi bu işin kur-
maylarıydık. Mesut Üldaş, Nb-
jat Şen, Erhan Demirok ve bi n,
Darüşşafaka'nın son sınıfede-
biyat bölümü öğrencileriydik. O
sıralarliselerin hepsinde edebi-
yat matinesi salgını yaşanıyor-
du. Biz de lisemizde böyle bir
gün düzenleyelim dedik. LaHn
bizimki ötekiliselerinkinden faık-
lı olmalıydı. Düşündük taşındk,
hafızam beniyanıltmıyorsa As af
Halet Çelebi, Orhan M. Arıb LJ-
run, Nevzat Ustün'ün yanında
bir de Sait Faik neden olmas ın
dedik. O sıralaryayılan bir sây-
lenti vardı. Sait, Küçük Sah-
ne 'de en parlak döneminiyaşa-
yan Heyecan Başaran'/n hay-
ranlarındanmış... Tesadüfbuya,
Heyecan 'ın erkek kardeşi de o
yıl okulumuza girmişti. Ondanbu
isteğimize aracı olmasını istedik,
ablası bizikırmamış, Sait'i 'Mar-
tı' adlı hikâyesini okurken mati-
nede bulunmaya razı etmiş. O
gün Sait Faik geldi. Tıka basa do-
lu olan salonda ön sıralardan
birineoturdu. Okul müdürümü-
zün konuşmasından sonra per-
de yavaşyavaş açıldı. Arkaplan-
da dekorolarak sonradan mimar
olan ressam arkadaşımız Erhan
Demirkol'un çizimi 'Gün batı-
mında Istanbul silueti' görün-
dü. Nejat Şen, Orhan Veli'nin
'Istanbul'u Dinliyorum...' şiirini
okurken Mesut Üldaş kemanıy-
la 'Schumann'ın Rüyası'mses-
lendiriyordu. Sıra bana gelmiş-
ti. 18 yaşımla pek ilgisi olmayan
C.S. Tarancı 'ın 'Otuz Beş Yaş'
şiirini ezbere okuduktan sonra
bir de kendi şiirim olan 'Güver-
cinler'/ tüm duygusallığımla oku-
dum.
Kubbeler karla örtüldü de -
Sizleri hatırladım yine
Cami avlularının evsiz barksız
aç yavruları...
Sizlere acıdım ama benim siz-
den farkım ne?
diye başlayıp -Velhasıl! fark-
sız mahluklanz, dizeleriyle bi-
ten sözlerim S. Faik'i çok etki-
lemişti. Çünkü bizler babaları-
mızı kaybetmiş, sınavla oraya
girebilen yetimlerdik. Öykücü-
müz, okulun kapısından çıkma-
dan önce arkadaşımız kendi-
sinden anı olarak bir şey bırak-
masını istedi. O da her tarafı
dişlenmiş küçük kurşun kale-
mini Mesut'a verdi. Bu kalemi
sonradan Burgaz'daki Sait Fa-
ik'in müze evindeki çalışma ma-
sasının kalemliğine armağan et-
miştik, sonradan öğrendik ki
evin tamiratı döneminde kay-
bolan bazı eşyalarla bu da yok
olmuş" diye anılar devam edip
gidiyor. O kalem gibi bazı nes-
nenin de elimde olmaksızın kay-
bolduğu endişesini hep taşıyo-
rum. Çünkü, nesnelerin önem-
semezlikle yok olup gitmesi bi-
ze özgü değil mi?
Gözlerimin önünde üç yıl ön-
ce müzede sergilenen, dolaplar-
da saklanan Sait Faik arşivi YK
K. gö revlilerince yeniden basım
için çantalara doldurulup götü-
rüldü. Buna tepkilerimiz nede-
niyle belgelerin envanteri ancak
eve geri getirildikten sonra ya-
pılabildi. Hâlâdaailealbümü ve
duvarfotoğraflarının bir bölümü
ile mektupları müzeye getirilme-
di.
Derneğimizin Adalar'ın kültür
ve doğasının yaşatılmasını içe-
ren ilkeleri nedeniyle Sait Faik in
saldırıya uğrayan Burgazada is-
kele meydanındaki kaide ve büs-
tünü yeniden yaptık. 1978'in Sa-
it'i Anma Günü'nde o günlerin
muhtarıGüngörYıldınm'aöne-
rimle Lions Ada Başkanı merhum
Prof. Halil Nadaroğlu'nun öde-
mesiyle yapılmış bir anıydı. Ye-
nilediğimiz büst heykeltıraşlıkta
sanatının çok üst düzeyine çık-
tığını bildiğimiz, vakitsiz kaybet-
tiğimiz Gürdal Duyar'ın tasarı-
mını özenle yaptırdık. Bu iç acı-
tan kınanası saldırıyı da böyle
cevapladık. 15 Mayıs'taki anma
günümüzde büstün açılışını Sa-
yın Prof. Talat S. Halman'dan
istedik. Kabul gördük.
* Ada Dostları Derneği bagkanı
Başbakanlık Insan Hakları
Başkanlığfnın yayımladığı
"Bilgi Dosyası" başlıklı kitap-
çığın arka iç kapagında "Bu
kitabın basımı ve dağıtımı In-
giltere Büyükelçiliği tarafın-
dan desteklenmiştir" duyuru-
suna yer verilmesinin peşi bı-
rakılmayacak gibi gözükü-
yor...
CHP Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu, birönergeyle
İnsan hakları sorusu
RecepTayyip Erdoğan'dan
şu sorulara yanıt istedi: "TC
Başbakanlık Insan Hakları
Başkanlığı'nın 48 sayfalık
'Bilgi Dosyası' kitapçığının
basım ve dağıtımı, Ingiltere
Büyükelçiliği tarafından mı fi-
nanse edilmiştir? Hangi ge-
rekçeyle bu kitapçık, Türki-
ye Cumhuhyeti tarafından
basılamamış ve dağıtılama-
mıştır? Türkiye Cumhuriye-
ti tarafından 48 sayfalık bir
kitapçığın basımı için kaynak
bulunamamasının haklı ge-
rekçeleri nelerdir? Başba-
kan olarak, sizin bu uygula-
madan haberiniz var mı? Si-
ze veya müsteşarınıza bilgi
verildi mi? Bu tür uygula-
maları doğru buluyor mu-
sunuz?"
Insan hakları kitapçığını bi-
le Ingiltere Büyükelçiliği'nden
para alarak bastıran AKP ik-
tidarı, Avrupa'nın Abdullah
Öcalan'ın yeniden yargılan-
ması istemi karşısında "siya-
sal taktik"\er geliştirecekmiş...
Inansak mı?
KtM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak '• turk.net
ÇİZGÎLİK KÂMİL MASARACl kamilmasaraciuı mynet.com
HARBt SEMİH roROY semihpomyC" yahoo.com
HAYAT EPtK TÎYATROSU MUSTAFA BILGİ hayatepik'ı mynet.com
SINEAMMIZpAKI
RAK DOKÜMÜNE BAK.
GANt TURANLI'CMN SONRA
ÜMER KAVUR DA OLMÜŞ YAV..
MERAK ETME ONLAft OLMEZ.
BI FtLAA PROJESt ÎCtN
TOPLANIYOLARDIRl..
TARtHTE BUGÜN MIIMTAZ ARIKAN 14 Mayıs wivw.miimtaz-nriluin.com
"TEK RAYU TRBN" DENENİYOR..
1952'PE BUGÜN, ALMANYA'OA, "TEK f?AYU TREN"İN
YAPH.DI. COLO6NE KSNTİ YAKINLARlKIA BŞTONARME
LAR. ÜZE&NE KLIZULAN TEK. RAYOA YÜSİJTİJİ-BM
8AŞAB.IU OLMUÇTU.
İS } 2.OO YOLCU KAPASİTGU
Bu YBNİ ARAÇ SAATTB
ZSO KtLOMBTRE H/Z YA-
PABİUYOR., BAZI VİKAJ-
LAR.I 45" EGİMLE PÖ-
NEBiLiYoRPU. /«TE^r ıÇl
ULAŞIMINDA DA KULLA-
NILMASl OÜÇÜAIÜLEAJ
ARACIM, KALA8AUK MEK
KEZLBZDE >ARA£Lt OLA -
CAGl HESAPIAMIYOZDU.
"Tek. Rayh Tren" (Monorail')
dtnenrte. sırasınja.,
SAĞNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
Cennet'in Krallığı
Hanı "tarih bitmiştı"? Ridley Scott bize tam tersıni
söylüyor: Çözülmemiş, çözümlenmemiş, bitmemiş, so-
nuçlanmamış, askıya alınmış.. bin yıllık bir tarıhin kıyı-
sında yaşıyoruz hâlâ.
"Cennet'in Krallığı"na bilet alırken, Hollyvvood yapı-
mı standart bir epik kurgu ızleyeceğimı düşünmüştüm.
Güncel boyutları olan ciddi bir tarih analiziyle yüz yüze
geleceğimi hiç hesaba katmadım. "Cennet'in Krallığı"
sürprızli birfilm. Hazırlıksızyakalandım. Gitgideyükse-
len bir dalgayla bizi içine alan "tarihle hesaplaşmanın",
bir Hollyvvood prodüksıyonunda karşıma çıkacağı aklı-
ma gelmemışti.
Ridley Scott bunu yapıyor. Müslüman, Hıristiyan, la-
ik, dinli, dinsiz.. hangi formattan gelirseniz gelin, herke-
se: "Dönüp, şöyle birarkanıza bakın!" diyor.
Doğduğun değil, olabileceğin kişisin
"Hac-hilal karşılaşmasına" görsel planda yapılan vur-
gular bir yana; öyle diyaloglar, öyle laflar var ki filmde;
ordan burdan, hayal meyal hatırladığınızşeylerı "şak"d\-
ye perspektife oturtuyor. Şu laf mesela: "(Haçlı ordusu-
na katılırsan eğer) Kutsal topraklarda doğduğun kişi
değil; olabileceğin kişi olursun!"
Batı sömürgeciliğinin tarih boyu ana dayanağını oluş-
turan bu temel felsefeyi, filmin karakterleri arasında ge-
çen bir konuşmaya sıkıştırıveriyor Ridley Scott.
Bu cümleyi duyunca, Afrika röportajlarında karşılaş-
tığım "beyaz toprak sahipleri" geldi mesela benim ak-
lıma. Doğdukları ülkelerde asla düşleyemeyecekleri bir
"efendı" hayatı süren bu "beyazların"-hemen hepsinın-
aynı Haçlı ordularında olduğu gibi kendılerine "yeni bir
hayat ıcat etmek" için yollara düşmüş olduğunu hatır-
ladım. Filmdekı baş karakter Bailen gibi hemen hepsi-
nin arkasında bıraktığı hesaplar ve unutmak istedikleri
karışık hıkâyeler vardı. Kenya'nın bağımsızlık mücade-
lesi iideri Jomo Kenyatta'n n sözlerini hatırladım son-
ra:
"Elimize Incil'i tutuşturup; bize gözlerimizi yumma-
mızı ve dua etmemizi söylediler. Gözlerimizi açtığımız-
da elimizde yalnız Incil vardı. Topraklarımız gitmişti..."
Diyeceğım o ki Ridley Scott yalnız Bush'un "uygar-
lık çatışmasına" gönderme yapmakla kalmıyor; kökü
"Haçlı Seferleri"ne dek uzanan Batı sömürgeciliğinin
ana eksenine saldırıyor. Haçlıların da, Afrika sömürge-
ciliğinin de, ABD'nin "kurucu kolonlarının" da, Irak'taki
"petrolavcılığının"rasyoneli busonuçta: "Hazineavcı-
lığı" ve "yeni fırsatlararayışı"...
"Cennet'in Krallığı" tam da bu yüzden, çok ateşli "po-
lemiklere" hedef oluyor. CNN geçen akşam konuya bir
saat ayırdı. Filme bozulanlar; "Scott'un, Batı'nınyazdı-
ğı tarihi eldiven gibi tersyüz ederek Batılıların yüzüne
vurmasına" tepki duyuyor. Scott da özet olarak, "Ben
yönetmenim" diyor: "Müsaade edin de böyle birözgür-
lüğüm olsun!"
Haçlılara 'laik' bakış...
Batılı tarih açısı, meğer böyle uluorta -hem de bir Holly-
vvood prodüksiyonu ile- uzun boylu hiç eleştirilmemiş. Fil-
min bu nedenle "Islamcı köktendincilerin" ekmeğine yağ
sürdüğünü öne sürenler bile var: "Bu Usame Bin Ladin 'in
tarih versiyonu!" diyenler çıktı örneğin geçen akşam
CNN'de. Ama bir Amerikalı tarihçi de şunu söyledi: Rid-
ley Scott, kendi içinden çıktığı toplumu eleştiriyor. Müs-
lüman toplumlardan çıkan bir 'cihat' eleştirisine ise he-
nüz rastlamadık. Aramızdaki en büyük fark bu!"
Tarih filmleri ustası Scott'un, hıkâyenin Islam tarafına
yaklaşımı ilginç. Yönetmen öyküyü mümkün mertebe
"kuşbakışı" bir konumdan götürse de, eleştirilerini ger-
çekten yalnız kendi içinden çıktığı topluma", Hıristiyan-
lara yöneltiyor. Ancak bu, Islam dünyasına yönelik hiç-
bır sözü olmadığı anlamına gelmiyor. Oraya buraya ser-
piştirilmiş cümleler arasında: "Isa karar vermeyi emre-
der, Muhammed ise boyun eğmeyi!" diye iri bir laf ge-
çiyor mesela. Bunun ötesinde Scott, Islam dünyasına
bakışını -kibarca- "kendine saklıyor". Bir şekilde sanki
daha söylemek istediği çok şey varmış da söylememe-
yi yeğlıyormuş gibi birduyguya kapılıyorsunuz... Ridley
Scott, iki uygarlık arasında birıni dığerıne tercih eden ta-
raf olmaktan kaçınıyor. "Köktendinciliğin" her türüne
karşıtaraf olmayıyeğliyorve "karşılıklısaygı", "diyalog"
öneriyor sadece. "Kendi özeleştirısini herkes kendiyap-
sın!" demeye getıriyor. Baş karakteri Baılan gibi, iman-
dan çok "kuşku"ya vurgu yapan bir duruş benımsiyor.
"Haçlılar"\ konu alan birfilm için, alabildiğince "laık" bir
yapıt "Cennet'in Krallığı"
B U L M A C A SEDATYAŞAYAN
1 2
SOLDAN SAĞA:
1/ Şerbetçi-
otundan elde
edilerek bira-
cılıkta kuila-
nılan, sarı
renkli ve hoş
kokulu mad-
de. 2/ Mersin
ilinin eski
adı... Bir öğ-
retim kuru-
mu. 3/ Ocak
bacalannda
biriken ya da çevre-
yesavrulankalınis...
Hertiirlü arazide kul-
lanılabilen motorlu
bırtaşıt. 4/Birsayı...
Ördek avı için yapil- 5
mış avcı kulübesi. 5/ 6
Düz dam, taraça... îki
tarla arasındaki sınır.
6/ Alan Parker tara-
fından sinemaya da aktarılmış ünlü müzikal...
Halk dilinde babanın kız kardeşine verilen ad. II
Ekolojide, bir canlının varlığını sürdürebildiği
yaşama ortamının en küçük birimi... Deniz kıyı-
sında dalga aşındırmasıyla oluşmuş sarp ve yük-
sek yer. 8/ Güzel söz söyleme sanatı. 9/ Muğla-
Marmaris karayolunda, çok güzel birpanorama-
ya sahip dağ geçidi... Yoz beğeni, zevksizlik.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Domatese kırmızı rengini veren organik bile-
şik. 2/ Bayrağın uçkurluk karşısındaki kenarı...
Durmadan, aralıksız. 3/Poker, konken gibi kâğit
oyunlarında aynı cins iki karta verilen ad... Birya
da iki yaş arasında koyun. 4/ Marmara Bölge-
si'ndebirgöl... Tantal elementinin simgesi. 5/Bir
sözcüğün, alışılmış anlamının dışında kullanıl-
ması. 6/ Vilayet... Bakır elementinin simgesi...
Utanç duyma. 7/"Sen elifi bilmezsin/Bu—oku-
maktır" (Yunus Emre)... Dağkeçisi. 8/Sıcak böl-
gelerde yetişen ve hekimlikte iç sürdürücü olarak
kullanılan bir bitki. 9/Tatlı sularda yaşayan bir balık.