Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
9 ŞUBAT 2005 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
Istanbul'a ne oldu?
Kar-arth!
Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Vergi yönetimi parçalı
olacakmış...
"Şuna yamalı bohça
desenize!"
MünferitAnkara'dan Mustafa
Yıldırım dostumuz
yazıyor: "Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti'nde
sınır nöbeti tutarken
Rum Milli Muhafız
Ordusu askeri
tarafından vurulan
Türk askeri öldü.
AB'ye gîrmek uğruna,
aman ortalığı
bulandırmayalım
diyenler, askerimizin
vurulmasını
münferit bir olay
olarak
değerlendirenler
şimdi ne diyecek? Adı
bile açıklanmayan bu
askerimiz münferit
olarak vurulup
öldürüldü! Sokak
serserilerinin münferit
cinayetlerine 'Biz
Avrupalı olamayız'
yorumu yapanlar,
taammüden öldürülen
bir Türk askeri için
açıklama yapmaktan
kaçınır haldeler.
Yazıklar olsun!"
H
ayat, insanlar için tesadüflerle dolu olsa da
devletlerin varlığında tesadüfün yeri pek
yoktur. Devletler "plan" yapar; devlet büyü-
dükçe planları da büyür. Deylet, soyut bir
kavram olduğu için sonuçta bu planlar insanların elin-
den çıkar.
Örneğin, ABD'nin Ortadoğu'yu yeniden şekillendi-
rirken Türkiye'ye ılımlı Islam modeli çizmesi ve AKP
iktidarının bu modele uyması tesadüf değildir.
ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Türki-
ye'yi bir Islam ülkesi olarak boşuna tanımlamamıştır.
Başbakan Erdoğan'ın Almanya'nın muhafazakar
pazar gazetelerinden Welt am Sonntag'a Türkiye'de
din özgürlüğü için türbanı serbest bırakacaklarını
açıklaması "hoş" bir tesadüf değildir.
Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyo-
nu Genel Başkanı Dursun Atılgan'ın da Erdoğan
için, "Takkesi düştü, takıyyesi göründü" demesi ve
başbakanın laikliğe karşı savaş sinyali verdiğini söy-
Tesadüf
lemesi boşuna değildir.
Atılgan, AKP iktidarının Islam devletine doğru adım
adım uyguladığı politikaları şöyle sıralıyor:
"Imam Hatip okulları mezunlarını lise mezunlarıyla
eş tutma siyaseti. AB yetkililerinin baskısına destek
vererek, Milli Güvenlik Kurulu'nda, laiklik konusunda
en duyarlı devlet kurumlarından cumhuriyet orduları
temsilcilerinin geri plana itilmiş olması. Cumhuriyet
gazetesi dışındaki medya kuruluşlarını kendi güdü-
müne sokmuş olması ve hatta medyadatekelleşme-
ye yeşil ışık yakma siyaseti. Yargıtay'ın laiklik konu-
sunda aldığı olağanüstü düşündürücü son kararının
ortaya koyduğu gibi, yargı mensuplarmın da iktida-
rın etki alanına çekilme siyaseti. Irak'ın kuzeyinde iz-
lenen olağanüstü tehlikeli siyaset karşısındaki aciz-
lik. KKTC konusunda AB beklentilerine uygun siya-
set ve benzeri siyasetler."
Bütün bunlar için kimileri kısaca "paranoya" diye-
rek işin içinden çıkıyor. Ancak o kişilerin siyasi kim-
liklerine baktığınız zaman karşınıza liboşlar, ikinci
cumhuriyetçiler, şeriatçılar, mandacılar, işbirlikçiler,
iş bitiriciler çıkıyor.
Dursun Atılgan, Welt am Sonntag gazetesinin ana-
sı olan Die Welt gazetesine 23 Kasım 2002'de döne-
min AKP'li başbakanı Abdullah Gül'ün yaptığı bir
açıklamayı anımsatıyor. Gazete, Kopenhag Zirve-
si'nden beklentilerini sorunca Gül şu yanıtı veriyor:
"Türkiye'nin hedefi çok açıktır: AB üyesi olmak. Bu-
nun ülkemizde demokrasinin ve ekonominin güçlen-
mesini sağlayacağını ummaktayız. Buna karşılık biz
de AB'ye tam üye olarak kabul edilecek Türk Devle-
ti'nin saydam, demokratik bir Islam devleti olacağı-
nı taahhüt ediyoruz."
Bu da mı tesadüf!
NedenAkif Kökçe: "Kadıköy
Bağdat Caddesi'ndeki
petrol istasyonları ^
derhal kaldırılsın! | +
Çünkü her petrol • .'-
istasyonu, Bush'un X
Bağdat Caddesi'ne
demokrasi getirmesi
için bir neden olabilir!"
SESSlZSEDASIZO) SSK'liler eczanelerden ilaç alacak ve
Tıp Kurumu Başkanı Dr. Mehmet
Altınok ve Genel Sekreteri Dr. Ali Rı-
za Üçer:
"10 şubatta yürürlüğe gireceği söy-
lenen 'Kamu İlaç Alımı Protokolü' ile i-
laç alımlarında SSK'nin ihale yöntemiy-
le sağladığı muazzam avantaj terk edile-
rek perakende ilaç fiyatları üzerinden
sağlanan cüzi ıskonto ile serbest ecza-
nelerden ilaç alımı uygulamasınageçile-
cek. Bu uygulama ile SSK'nin 1.5 milyar
dolar olan yıllık ilaç harcaması en iyim-
sertahminleiki katınaçıkacak. Sonrasın-
da ne mi olacak?
Artan ilaç ve sağlık harcamalarının yü-
kü yurttaşların üzerine binecek. Katkı
payları artacak, cepten ödemeler arta-
cak, sağlık ve sosyal güvenlik primleri
yükselecek. İlaç, tıbbi teknoloji ve tıbbi
malzeme harcamalarımız bir yandan ar-
tan tüketimle bir yandan dışa bağımlılı-
ğımızın daha da derinleşmesiyle baş
döndürücü biçimde artacak. Sağlık ve
^sosyal güvenlik temel bir hak olmaktan
;ıkacak, parayı verenin satın alabilece-
ği metaya dönüştürülecek. Türkiye kay-
bedecek, ulus ötesi şirketler kazanacak,
küresel oyunun kaçınılmaz sonucu bu.
Ülkemizde ruhsatlandırılmadığı ya da
bulunmadığı için reçete edildiğinde te-
min edilemeyen ilaçlar iki şekilde sağla-
nabiliyor. Ya Türk Eczacılar Birliği'ne re-
çetenizle başvuruyorsunuz ve ilacı getir-
tiyorsunuz ya da SSK kapsamındaysa-
nız SSK doğrudan bu ilaçları kendisi it-
hal ediyor. SSK, toplu alım gücüyle bü-
yük avantaj saglarken, Türk Eczacılar
Birliği her reçete için ayrı ilaç getirdiğin-
den pazarhkgücünü kullanamıyor. Birör-
nek vermek gerekirse, VValter firmasının
'Alimta 500 mg 1 ampul'ünü SSK 1.919
euroya ithal ediyor; Türk Eczacılar Birli-
ği ise 2.466 euroya. Ancak bunu bile gör-
müyorlar; vicdanlar sağır olmuş."
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCÎ
Sinan'ı Dino'yla Kucaklamak
Gcçcn yil bugündü... Her yıl
sadece ölüm günü olan 9 Ni-
san'larda andığımız Mimar Si-
ııan'ıu türbesine ilk kez "za-
msınsız" gitmiştik. Açık olaca-
ğından o kadar da emindik ki,
kabrinin başında söyleyeceği-
ıniz sözleri bile tasarlamıştık.
Ne var ki, türbe kapalıydı.
Muhteşem Süleymaniye'nin
yanı başında, küçük, zarif ve al-
çakgönüllü mimarisiyle yapa-
yalnızdı.
Biz ise söyleyeceklerimizi
yine de söyledik. Umutlanmı-
zı, beklentilerimizi, mimarlık
heyecanlarımızı ve duyguları-
mızı, türbenin bahçe duvarın-
daki küçük pencereden baka-
rak Sinan'a emanet ettik. Son-
ra da yarattıklannın en etkileyi-
cisi olan Süleymaniye'nin mu-
azzam kubbesi altında, Si-
nan'ın varhğını da orada, yanı-
mızda hissederek, dünya dur-
dukça duracak büyüklüğünün
bize de yaşam bo-
yu yol gösterme-
sini diledik...
Derken9Nisan
geldiğinde, türbe-
sinde düzenlenen
törenekatılanVa-
kıflar Bölge Mü-
dürlüğü temsilci-
sine sordum:
"Bütün türbe-
ler açık; Sinan'ın-
ki niye kapak?"
Üstelik olıımlu
da bir iş yapmış-
lar, bahçenin bir köşesinde Ko-
ca Usta'nm yaşamını ve eserle-
rini tanıtan bir de bilgi panosu
düzenlemişler...
Aklımda kalmadığına göre,
aldığım yanıt "geçiştirme" tü-
ründen olmalıydı. Anladığım
ise Sınan'ın da Türbeler Mü-
dürlüğü'nün insafına bırakıl-
masıydı...
Bir dağ ve bir anıt
Şimdi aradan geçen bir yıla
baktığımda, Sinan'a emanet et-
tiğimiz umutlann ve duygula-
nn güçlenerek sürdüğünü gör-
mek acaba ne anlama geliyor?..
Sorunun yanıtını Abidin Di-
no'dan başka kimse veremezdi.
1993 'te, 80'indeyken yaşamım
noktaladığında Anadolu'nun
yetıştirdiği dehalardan özellik-
le YunusEmre ile Koca Sinan'a
duyduğu derin saygı ve hayran-
lıkla aramızdan aynlmıştı. Der-
viş Yunus için senaryo dene-
meleri yaparken, Sinan için
yazdıklannın en "Abidûıce"si
olan "düşsel yaşam öyküsü"nü
elyazması olarak Zeynep Av-
cı'ya bırakmıştı.
Işte o öykü, Yapı Kredi Ya-
yınlan'ndan "Sinan" adıyla
1999'da kitaplaşınca, okuyan-
okumayan herkes Koca Mi-
mar'ın sadece bir usta değil,
"ulu bir bilge" ve dünyadaki
tüm yaratıcıhklann simgesi ol-
duğunu kavradı.
Okuyanlar, "...dalgınlıklaEr-
ciyes'e Süleynıaniye; Süleyıııa-
niye'ye de Erciyes" neden de-
nebileceğini Abidin Dino'dan
şöyle öğrendiler:
"Çünkü ölçekleri ayııı. Tera-
/iyc vursan ikisi denkgelecek..."
Okumayanlar ise bu destan-
laşan birlikteliği kulaktan ku-
lağa duysalar bile Sinan'ın
Kayseri yakınlarındaki köyü
Ağırnas'a gittiklerinde karşıla-
nnda duran Erciyes'e bakıp Di-
no'ya şöyle hak verdiler:
"19 yaşuıa kadar bu büyük-
lüğü seyrederek (aşlan okşadık-
tan sonra 60 yıl aynı 'büyük-
lük'Ieri mimariye taşunak bin-
yılın efsanesi değil ınidir?"
'Evcik' ve 'gölcük köprfl'
Dino'nun yazdıklarıyla,
Ağırnas'ı gördükten sonra bu-
luşmak ise aynı
efsaneyi insanın
yüreğine doldu-
ruyor.
örneğin, ora-
h çocukların
"evcik"ve"göl-
cük-köpıü"
oyunları kimin
dikkatini çek-
mişti?..Buoyun
için: "...taştan
ufak evler yap-
maya denir, kü-
çük ustalan vardır ki, yapnkla-
n evlere sığümaz" diyor Dino
ve anlatıyor:
" (.nlcük köprüde dere kena-
rında oynaıur; bir ufak havuz
yaparsın, bir köprücük kurar-
sııı, ağaç dallaı ıııdaıı dcsteldcr-
letutturup,güzelce sıvalayıpça-
murununkurumasuubekledik-
ten sonra onlan çekersin."
Dino' ya göre evcik ustası na-
sıl olunur, gölcük köprünün ke-
meri nasıl tutturulur; bu Erciyes
çocuklarının sırndır.
Işte o sır, yıllar sonra İstan-
bul'un yedinci tepesinde Süley-
maniye'ye dönüşünce, akıl al-
maz emeğin ve yaratıcılığın
kahramanlannı Dino şöyle ta-
nımlıyor;
"Sinan sakalını kanşonp et-
raftna taşçı işçiierini toplamış
olsa gerek. Hep birden yaman
bir evcik oyunu oynamışlardL"
Şimdi yine 9 Nisan yaklaşı-
yor. Bu kez Sinan sadece anıl-
mamah. Türbesinin sürekli
açık kalacağı günler de artık o
gün başlatılmalı. Abidin Di-
no'nun "Sinan Kitabı" ise tür-
beyi ziyaret den herkese "duy-
gulannuı ıniııuırlaıı" olmalan
için armağan edilmeli...
oekincîf" cumhuriyet.com.tr
KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak(d)turk.net
HARBt SEMİH POROY senrihporoyfyiyahoo.com
&îfl ($$1Z AVAVA
BULUT BEBEK NURAYÇIFTÇI bulutbebekcihotmail.com
Ha-ni, ömür boyu~\
Ü )
TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 9Şubat tcivw.mumta3-arUtan.com
GEMI ALIMINOA YOLSUZLUK KUŞKUSU..
1933'DA BU&UfJ, ALMANYA'YA ISMARLANAGAK tNŞA ETTtfÜCEN
ET7İÜSK GEMİSIYLE İLSİLİ BASf A&AÇrteMALAR &4SI-
MA YANSIMffrr. Bl'fZ. SÜ/SBOİR ALMANYA 'PAN <*»/V-
SAKUK.UH/2 VE 8u NEPENLE StX SrK
ÜZ-E&İNE OiMfrV/ei/CAfJ KOMİSYON
ÖRĞ Û
GEMİSİNİN MUIÇAt/Et-E&eiCt ÖZEU.İKCS&E: UY-
GUN OLMAPtĞI ; 13 MÎL H<Z YAPMASt SE-
İ
NU AMfJTtSlUl 8İİ-E T£/SS YÖfJOB
lAPfS/ GÖZLEMLEMMİŞrr• O StlS^l-AIS,
GEMİ AUM/NPA BAZI YOUSUZUJKLAt?
yAPtLOIĞI SÖyLENTİSİ
OLOUKÇA YAYGtfiJ&f.,
BEYKOZ1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 2004/159 KararNo: 2004/899
Sevinç Yeşilbaş vekili tarafından mahkememize açılan gaiplik davasırun yapılan duruşması sonunda,
Mahkememizin 2004/159 esas, 2004/899 karar sayılı ve 09.12.2004 tarihh ilamıyla, Istanbul ıli, Beykoz ilçesi, Paşabahçe Malıal-
lesi, Cilt No:12, Hane No:181, BSN: 8'de nüfusa kayıth, Niyazt ile Seher'den olma 28.07.1960 doğum tarihli Eyüp Yaşar Yeşilbaş'ın
gaipliğine karar verilmiş olmakla, bu ilanın gazetenizde ilanının yapılarak ilanııı yapıldıgına ilişkin gazete nüshasının mahkememize
gönderilmesi rica olunur. 18.01.2005 Basın: 4836
Nüfus cüzdanımı kaybettim.
Hükümsüzdür. DOĞUŞ CAN YILDIZ
Öğrenci pasomu kaybettim.
Hükümsüzdür. GÜLCAN CANtK
50470195898 T.C. Kimlik No'lu nüfiıs cüzdanım ile vergi kartım, Fransız nüfus
cüzdanımla, B sınıfı süriicü belgem kaybolmuştur. Ilgili makamlara başvurulmuştur.
Belgeler hükümsüzdür. Kirkor KALPAKÇİYAN
Türk Silahlı Kuvvetleri'nden (kısaca TSK'nden) alınan 334174 No'lu kimlik kartımı,
27210 no'lu ehliyetimi ve Açık Öğretim Fakültesi kimlik kartımı kaybettim.
Hükümsüzdür. DENİZ PEHLÎVAN
PANO
DENtZ KAVUKÇUOĞLU
Amerika, Amenika• ••
İki yıl önce gazetelerde Amerika Birleşik Devlet-
leri.KanadaveAvustralyagibiülkeleregöçetmek
üzere başvuran ve büyük çoğunluğu 35 yaşın al-
tında olan yurttaşlarımızın sayısının 1.5 milyonun
üzerinde oiduğunu okumuştum. Bu genç insan-
lardan kaç kişinin düşünün gerçekleştiğini bilmi-
yorum; gidenlere "Yollarınız açık olsun" diyor, ka-
lanlara da "Bol şanslar" diliyorum.
Merak bu ya, o gazete haberini okuduğumdan
bu yana arada bir internet sitelerine girip öncelik-
le de yurtdışına göçmek isteyenlerin ezici bölümü-
nün "hayal ülkesi" olan ABD'de neler olup bittiği-
ne bakıyorum. Hemen söyleyeyim, durum özelik-
le son bir yıldır hiç parlak değil.
•••
Biliyorsunuz, ABD 292 milyon nüfusu, adam ba-
şına yıllık 30.271 dolar geliri ve dünyanın en güç-
lü ordusuyla bir süper güç, küresel kapitalizmin ya
da "eski moda" deyişle emperyalizmin lideri. Ne
var ki bu süper gücün nüfusunun yüzde 4'ü hiç
okuma yazma bilmiyor. Bu da o düşler ülkesinde
1 milyon 168 bin yetişkin kadın ve erkeğin, örne-
ğin, sokak tabelalarını, fiyat etiketlerini okuyacak
kadar olsun bir eğitimden geçmediğini gösteri-
yor. Alman Goethe Enstitüsü'nün yaptığı biraraş-
tırmaya göre ise ABD toplumunun yaklaşık 20 mil-
yonluk bir bölümü zorlukla da olsa, fiyat etiketle-
rini sökebilecek düzeye erişmiş olmakla birlikte,
okuduğu bir sayfalık basit bir metni anlayamıyor.
Bana ilginç geldiği için sizlerle paylaşmak iste-
dim bu bilgileri.
2000 yılında yüzde 4.1 olan işsizlik oranı
2001 'de yüzde 4.6'ya, 2002'de 5.6'ya, 2003'te de
yüzde 6.2'yeyükselmiş. MilyonlarcaAmerikalıso-
kaklarda işsiz güçsüz dolaşıyor. Bu durum doğal
olarak suç istatistiklerine de yansıyor. ABD Ada-
let Bakanlığı verilerine göre işsizliğin yüzde 6.2 ile
son on yılın en yüksek oranına ulaştığı 2003 yılın-
da cezaevlerindeki hükümlü sayısı da 2 milyon 19
bin 234 kişiyi bulmuş."Ceza/ ehliyeti olan nüfus"
esas alındığında ABD'deki tutukluluk oranı, örne-
ğin Iran'dan 3, Polonya'dan 4, Tanzanya'dan da
5 kat daha fazla. ABD Adalet Bakanlığı'nın verile-
rine göre 2002 yılında 20-30 yaş arasındaki her 8
siyah erkekten biri demir parmaklıklar ardına düş-
müş. Princeton Üniversitesi'nden sosyolog Bru-
ce VVestern araştırmış; liseyi terk eden siyah
gençlerin yüzde 41 'i 22-30 yaşları arasında hapis-
haneye düşüyormuş. Bruce VVestern bu durumu
ırkçılıkla ilişkilendiriyor ve "Bu, son 30 yılda
ABD'deki ırksal ilişkiler açısından en önemli ge-
lişme" diyor.
Bu arada FBI'ın resmi suç istatistiklerini içeren
"Uniform Crime Report" bültenine de bir göz at-
mayı ihmal etmeyelim. Bültene göre 1.5 milyon in-
sanımızın düşlerini süsleyen o "fırsatlarülkesi"nöe
her 100 bin kişiye yılda 10 cinayet düşüyor ve bu
cinayetlerin üçte ikisi ateşli silahlarla işleniyor. 292
milyonluk toplumda özel konutlarda depolanmış
silah sayısının 200 milyonun üzerinde olduğu bi-
linince cinayet sayısındaki yükseklik insana pek
şaşırtıcı gelmiyor.
ABD'de yaşam hiç de sanıldığı kadar kolay de-
ğil. örneğin, 35 milyonun üzerinde ABD yurttaşı,
yani nüfusun yüzde 12'si yoksulluk sınırının altın-
da yaşıyor. 30 milyonun üzerinde insanın ise hiç-
bir sosyal güvenliği yok. İş olmayınca, sosyal gü-
venlik olmayınca insanlar sokağa, oradan da ha-
pishaneye düşüyor. New York Times gazetesine
göre her 100 New Yorklunun 18'i yoksulluk sınırı-
nın altında, kentteki evsiz sayısı ise 40 binin üze-
rinde.
Bu manzaraya bakınca insan küresel kapitaliz-
min ağababasının Irak'taki varlık nedenini de da-
ha iyi anlıyor.
•••
Tüm bunlara rağmen Amerika'yı hâlâ "özgürlük-
ler ülkesi" olarak görenlere söyleyecek fazla bir şe-
yim yok. Ne diyebilirim ki? Belki işsizlik de, yok-
sulluk da, cinayet de, bir kaldırım kenarında kıvrı-
lıp ölmek de bir "özgürlük" biçimidir onlar için, bi-
lemiyorum.
e-posta: dkavukcuoglu@superonline.com
BULMACA SEÜAT YAŞAYAN
1 2 3 4
SOLDANSAĞA:
1/Kuzeye dö-
nük, bu yüz-
den çok az
güneş gören 3
ve hep serin
olan dağ ya-
macı. 2/ Ta- 5
rımda kulla-
nılan azotlu
gübre... Yer-
den sıçrayan
çamur. 3/Gü-
neşten ya da
yağmurdan korun-
mak için bir şeyin
üzerine çeküen ör-
tü... Boru sesi. 4/
Kirpik boyası. 5/
Cinsiyet... Mısır,
buğday, pirinç gibi
bitkilerintohumu. 6/
Sadrazamlarınyada 8
devlet adamlarının 9 _
padişaha verdikleri armağan. II Hayvanlara vu-
rulan damga... Bir zaman birimi. 8/Eşya üzerin-
deki mikrop ya da ufak böcekleri başınçh buhar-
la öldürmeye yarayan büyük kazan... Liste başı
olmuş hafif müzik parçası. 9/ tncir ağaçlannda
döllenmeyi sağlayan sinek... At üretilen çiftlik.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Bir çeşit uzun rende. 2/ Silifke ilçesinde an-
tik bir kent... Yakası kürklü ve kolsuz kaput. 3/
Keten tohumu... Bir cetvel türü. 4/ Bir vadi ya
da ırmak üstüne kurulan yüksek ve uzun köp-
rü. 5/Pek büyük, ulu... Hayvanı avcılığa alıştır-
ma işi. 6/ Devinim olaylarını inceleyen bilim
dalı. II Bağışlama... Herhangi bir konuda bir
görüş ve düşünceyi bildirenyazı. 8/Bügisiz kül-
türsüz kimse... tslam inancına göre ölüleri me-
zannda sorguya çekecek olan iki melekten bi-
ri. 9/ Un, et ve bamya ile yapılan bir yemek... So-
yundan gelinen kimse. n