22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 ŞUBAT 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Telefon dinlemede rekor «rlıy varnuş. Türkiye yorgtın... Dinleniyor! MutlulukSeda Yavuz ile Varda Cangürel, 1980'li yıllarda Kadıköy Yeşilbahar llkokulu'nda başlayan arkadaşlıklarını üniversitede de sürdürüyor ve en sonunda evleniyor. Genç çift nikâ h j davetiyelerine bir not 1 düşüyor; törende nikâh şekeri dağıtmayacaklarını, şeker parasını Aziz Nesin Vakfı'na bağışladıklarını bildiriyor ve çiçek göndermek isteyenlere de çiçek parasını vakfa bağışlamasını öneriyor. Fordçuluk Ömer Bugay: "Tıklım tıklım/ Bir otobüse binmiş gidiyoruz./ Arkamıza geçmiş/ Rumlar, Almanlar, Fransızlar/ Yaşasın Avrupa Birliği'ne giriyoruz." tlektronık posta: denizsom@cumhuriyet.com.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Bush'a Avrupa da karşıymış... "Oraya da demokrasi götürsün de aörsünler!" E ğitimci yazar Muzaffer Gürboğa, ilköğretim birinci sınıfta yıl sonuna doğru okuma bay- ramı yapıldığını, okumayı öğrenen ya da başka bir deyişle okumayı söken öğrencile- rin birşölenle birlikte ödüllendirildiğini anımsattıktan sonra "Okumayı öğrenmek yaşamımızda önemli bir dönüm noktasıdır" diyor. Izmir'den yazan Muzaffer Gürboğa daha sonra şu saptamayı yapıyor: "Ama okumalar çeşitlenerek ve geliştirilerek bir ömür boyu sürer. Okumak, çoğunlukla keyif alınan bir etkinlik olarak algılanır. Okumayı, boş zamanlarını de- ğerlendirmek amacıyla hobi olarak düşünenler de vardır. Başka nedenlere bağlı okumalar da vardır. Demek ki okuma bizim ihtiyaçlarımıza cevap vere- bilmektedir. Bizim düşündüklerimizin, okuduklarımız- la onaylanmasından zevk alabiliriz. Ben, düşüncelerimin uyarıldığı, dinginlik yerine bir sürü soru işaretiyle kafamın karıştığı okumaları daha Okumayı sökmek çok seviyorum. Okuduğum metin beni düşünmeye, araştırmaya, öğrenmeye açık tutum ve becerilere, yeni yaratılara ulaştırsın, yaratıcı süreç sonunda haz- za kavuştursun isterim. Hatta, bazı kere okuduğum metin, bende karşıt metnini yazma isteği uyandırma- li. Bir maç seyrederken yorumcunun söyledikleri bir futbol oyununun okunması sayılabilir. Teknik adam oyunu iyi okumalı ki takım maçı kazanabilsin. Meteoroloji uzmanı verileri iyi okuyabilmeli ki hava tahmini doğru yapabilsin. Politikacı toplumsal değişmeleri iyi okuyabilmeli ki yaşantılarımızı doğru yönlendirebilsin. Siyaset, yaşamımızın yönlendirilmesi demek değil midir? Müzedeeserleri inceleyen biri tarihi okuyorsa- yılmaz mı? Birresim sergisinde birtablonun karşısın- da duran kişi neler okumaz ki. Demek ki okumayı sökmek öyle kolay bir iş değil. ömür boyu sürecek, geliştirilecek ve çeşitlenerek sü- recek. Yaşam bize okumayı öğretecek. Ne kadar dona- nımlı olursak yaşamı daha iyi okuyabilir, engel ve tu- zakları görebilir, iyi bir yaşam savaşçısı olabiliriz. Yaşamı iyi okumak için deney, gözlem, öngörü ye- teneği, akıl yürütme, yorumlama yeteneği, seçenek- li düşünme konusunda eğitimli olmak gerekiyor. Eğitim bu bağlamda yaşamayı okumak, yaşama sanatını öğrenmektir. Mevcut eğitim sisteminin bu- nu ne ölçüde becerdiği ortadadır: Yaşama küskün, soluk yüzler, umarsız ve yenik duruşlar. Ara sıra aynaya bakarsak suçluyu görebiliriz." Tam bu noktada bir konuyu anımsatmakta yarar var... Bence, bir ülkede okur-yazar oranının hesabı ya- pıldıktan sonra okur-anlar oranı da hesaplanmalıdır! Planlı Akif Kökçe: "Türkiye'de planlı ekonomiden, piyasa ekonomisine geçildiğinden beri, beş yıllık kalkınma planları yerine, beş yıllık yıkma planları uygulanıyor." SESSÎZ SEDASIZ (!) Zamane öğrencisinin kompozisyon ödevi Milli Eğitim Bakanlığı, Avrupa Konseyi'nin "Değişen Avrupa'nın Bir Yurttaşıyım" başlıklı kompozisyon yarışmasını ilköğretim öğrencilerine zorunlu kılmıştı. Avrupa'daki öğrenciler bir yarışma heyecanı içinde kalem oynatırken Türkiye'deki öğrencilerin kompozisyonları ikinci dönem Türkçe ödev notu olarak değerlendirilecek ve ödevini yapmayanın Türkçe notu kırılacaktı. Bu durumu öğrenen bir "zamane öğrencisi" kompozisyonunu yazıp Izmir Didim'den Kaya Çetin aracığıyla bize göndermiş. öğrencinin geleceği ile oynamamak için biz de "Değişen Avrupa'nın Bir Yurttaşıyım" kompozisyon ödevini Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik aracılığıyla Milli Eğitim Bakanlığı'ndaki ilgililerinin bilgisine arz ediyoruz efendim: "Siyasetin ustasıyız/ Biz Batı'nın pastasıyız/Avrupa'nın hastasıyız/ Gireriz bir gün inşallah./ Kıbrıs size helal olsun/ Yeter koltuk bizde kalsın/ Hele yargı beri gelsin/ Gelirse gelir inşallah./ Bir ayağımız Mekke'de/ Bir ayağımız tekkede/ Akıl fikir hep cukkada/ Cukkalarız biz inşallah./ Huydur, yan gelip yatarız/ Babalar gibi satarız/ Olmaz, takıyye yaparız/ Uyanmaz millet inşallah./ Yağmur yağdı gelemedik/ Şu Lozan'ı silemedik/Avrupalı olamadık/ Oluruz bir gün inşallah." Yüksek Yerilim Hattı Kurallann konulmasında yer almadı- ğın oyunlarda, oyunbozanhk yap! erdincutkui" yahoo.com AVRUPA'DAN GURAY OZ 'Not VVelcome, Mr. Bush!' Biliyorsunuz, artık Ameri- ka'yı sevmek zorundayız. Üs- tümüze üstümüze geliyorlar. önce "Condi" Rice geldi, ar- kasından Wall Street Jour- nal'ın ünlü yazarı Pollock hak- kımızda ferman eyledi. Daha sonra ABD Savunma Bakan Yardımcısı Feith ve ona "iliş- tirilmiş" değer\\ gazeteci arka- daş teşrif ettiler. Hepsinin söylediği: "Biziar- tık sevmediğinizi gördük ve bu iş böyle gitmez!" Gitmez tabii! Zaten bu işin böyle gitme- yeceğini sizden önce bizim medyamız keşfetmişti. Ama halk bu, avam yani! Her za- man medyamızın güçlü ka- lemlerine iltifat etmiyor, onla- rın dediklerine kulak asmadı- ğı da olabiliyor. Bir de baktık, halkımızın yüzde 82'si, ABD'yi ve özellikle de Mr. Bush'u sevmiyormuş. Rumsfeld ekrana çıkınca da sırtlan görmüş gibi kaçıyor- muş. Elbette bu durumun düzel- tilmesi gerekir. Geçen günlerde bir TV ka- nalında izledim; eski MlT'çile- rimizden, büyükelçilerimizden Sönmez Köksal beyefendi, bu duruma hükümetin el koy- masını WQ"pedagojik" yön- temlere başvurarak durumu bir an önce düzeltmesini öne- riyordu. "Pedagojik" denildi mi be- nim canım sıkılır. 12 Eylül ak- lıma gelir. "Pedagojik yöntemlerle" gözaltında ya da tutukevinde eğitilen arkadaşları hatırlarım hemen. Çok rica ederim. Bu yöntemlere gerek yoktur, biz usulünce severiz ABD'yi! • • • Bugün, siz bu satırları okur- ken Mr. Bush Frankfurt Hava- alanı'na inmiş, boşaltılmış oto- banlardan geçerek ya da tü- müyle trafiğe kapatılmış hava sahası üzerinden helikopterle uçarak Mainz'a ulaşmış, ora- da Herr Schröder'le buluş- muş olacak. Mr. Bush, bu ge- lişinde, Irak'asaldırmadan ön- ce arasının iyice açıldığı Herr Schröder'i belli ölçülerde ikna edebileceğini ve hem savaşın bundan sonraki seyrine hem de yeni maceralara ortak ede- bileceğini, en azından sert karşı çıkışları önleyebileceğini umuyor. Bu arada Almanya'da da, tıpkı Türkiye'de olduğu gi- bi ABD'yi sevmeyenlerin sayı- sı arttı ve azıttılar iyice. Tutturdular "Not welcome, Mr. Bush!" diye, ama yine de... Durum uygundur. Herr Schröder de artık za- manın geldiğini, önemli bazı isteklerini Mr. Bush'a kabul et- tirebileceğini düşünüyor. Bun- lardan en önemlisi, Alman- ya'nın BM Güvenlik Konse- yi'nde veto hakkına sahip da- imi üye statüsüne geçme iste- ğidir. Ikincisi, yüksek ticari çı- karlar nedeniyle Çin'e 1989'dan bu yana uygulanan silah ambargosu konusunda- ki ısrardan vazgeçilmesidir. Üçüncüsü, Iran'ı "diplomatik" yöntemlerle durdurma konu- sunda Avrupa'ya biraz daha zaman tanınmasıdır. Hepsi de olur. Daimi üyelik, Almanya'nın Irak'ta ABD'nin geri çekiliş stratejisine katkı- da bulunacak yöntemlere "evet" demesi karşılığı daha ciddi ele alınabilir, Çin'e silah ambargosu konusu biraz ka- rışık, ama yine de yeniden dü- şünülebilir; zaten de satılacak silahlar şimdilik semboliktir ve geç kalınırsa Çin kendisi yapa- cak ve ticarete yazık olacaktır. Iran'a da efendim, bugünden yarına saldırılacak değildir za- ten; hazırlık gerekmektedir. Belki Suriye öncelik alabile- cektir. Işaretler öyle göster- mektedir. Yeter ki, Almanya kahramanlık yapmaktan vaz- geçsindir. Yeter ki, şu NA- TO'da, AB ile ABD arasında yeni bir üst yönetim kurma sevdası bir yana bırakılsındır. Yeter ki Afganistan'da, Irak'ta ABD yalnız bırakılmasındır. ••• Ne olacak bilmiyorum. Schröder'in gelecek seçimler için malzemeye, Bush'un ba- taktan çıkmak için ortaklara, Almanya'nın artık bu paylaşı- ma daha etkin katılabilmek için manevraya ve kuşkusuz ABD'nin yeni maceralara ge- reksinimi var. Avrupa hem kor- kuyor hem de paylaşımdan uzak kalmak istemiyor. Bu ne- denle de Der Spiegel'in ko- nuyla ilgili haberinin başlığı, "Hava daha iyi!" diye atıldı. Hava daha iyi. İyi olmayan şu "pedagojik eğitim" meselesi. Ne yapsak da atlatsak bile- miyorum! Düzeltme ve özün Yazarımız Güray öz'ün dünkü yazısı teknik bir hata sonucu eksik yayımlanmıştır. Yazarımızdan ve okurlarımız- dan özür dileyerek yazının ta- mamını yayımlıyoruz: e-posta: guray.oz@cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK hehicakuiturk.net ÇlZGlLİK KÂMİL MASARACI kamifmasaraciuitrrynat.com HARBİ SEMtH POROY semihporoy(oyahoo.com BULUT BEBEK MJRAYÇİFTÇİ bulutbebek"hotmail.com TARİHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 24 Şubat ıııvıv,mumtuz-tırüam. eom Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı güniük sivil toplum gazetesı BİZİM GAZETE tarafsız haberleri, ilginç röportajları, araştırmaları, köşe yazıları ve ülke sorunlarını yansıtan raporlarıyla 10 yıldır okurlarıyla el ele-.. 7e/: 0 212 511 94 94- Abone: 0 212 513 83 00 0SMAN HAMDİBEr'İN ÖNCÜLÜĞÜ.. İS1O 'D4 gUSÜH, ÜSILÜ MÜZ£Ct </£ /SESSAM OSMAfd HAMDİ SEY, 60 YAÇIAtbA ÖLMÜçrÜ. HUKUK Ö£fl£NİMİ /Ç'N GfTTİĞİ P&- KİS'TS fZESIM OEHSLE&I PE Al AM OSMAN HAMOİ, YUHI>A PÖNuşüupe ÇEŞITU oeı^er Gö/iEVLEietNPE Suu/AJMU-fru RUMLA/e ARASfMPA £W ÖNEMLİSİ, 18SZ '&EN &E&İ Blfi. TÜR PSPOlAM* ANLAYIŞtYLA YÜeürÜLEN MÜZECjLİSİ Ç/fĞ_ PAÇ B'Ç'MPE ELE ALMASf OLMUŞTU- A&KSOt-OJİYE PE ÇOK MERAfU.1 OLAN OSMAN HAMOİ SEY, Yİ/KOUA/ ÇEŞİTLt YEZLE&fJ&EICİ KAZtLAKA KATILMtŞ, BAZf ÖÖA4U A Ş Ç (ŞAĞ&A,ALÇ/YO4 K/ILfP ALtHKSM tSÖ&ÜUJYOe). Su KO- NUYA İLlÇk.ıfJ s4SA/e-i /ITİt2<i NİZAMMAMESt Y/A/E ONUN kATKJLAflfYLA O/STAYA KONMUÇTV- 16S8'C>£ SAfiJAYI-/ KUfSAN OSMAM HAAAOİ DÜZ ÇİZGİ ÜMÎT ZtLELİ İlişkiyi Bilal Kurtardı! Işte bu kadar! Günlerdir, haftalardır süren "Türk-Amerikan ilişkilerinde gerginlik" tartışmaları Brüksel'de tam 8 dakikada çözüldü... Hem de ayaküstü! Gerçekten inanılmaz, ama oldu! Danışmanla- rının ustaca kovalaması sonucu Başkan Bush ile ayakta sohbet etme fırsatı yakalayan Tayyip Bey olağanüstü performansıyla 8 dakikada Türk- Amerikan dostluğunu perçinleyiverdi.. - Vallahi bravo! Peki, ne konuştular? Tayyip Bey'in oğlu Bilal'iü! Ne alakası var Bilal'in Türkiye-ABD ilişkileriyle? Bilmem, koskoca ABD Başkanı ile Türkiye Cum- hurbaşkanı konuşuyor ve de Ingiltere Başbaka- nı Blair de sohbete dahil oluyorsa vardır bir iliş- kisi! Bush, "Oğlunuz hâlâ Amerika'da mı" di- ye sormuş. Bakar mısınız, kafasında dünyanın sorunlarını taşıyansüpergücün bir numaralıada- mı, Tayyip Bey'in oğlunun ABD'de olduğunu bi- liyor!. Burada devreye Blair girmiş ve "Nerede çalışıyor" diye sormuş. Tayyip Bey, "Dünya Bankası'nda" deyince Bush zirveyi (Hürriyet ga- zetesi bu ayaküstü konuşmaya zirve sıfatını ya- kıştırmış) ısıtan espriyi patlatmış: - Bu nedenle Amerika'da faizler düştü. Er- doğan 'm oğlu son derece aklı başında ve ya- kışıklı bir çocuk... Blair altta kalır mı, o da "Yanibabası gibi" de- miş. Bush'da "Evet, aynı babası gibi" diye onaylamış... Bu kadar! "Ayaküstü zirve" de konuşulanlar bunlar! Tayyip Bey "zirve " den sonra yaptığı açık- lamada da "dostça" geçen bu konuşmaya atıf- ta bulunarak noktayı koymuş: - Değişik sesler, stratejik ortaklığımızı et- kilemezü! Ben bu tarihi "zirve" ve ardından Tayyip Bey'in açıklamasını okuyunca aklıma nedense aynı gün Sevgili Bekir Coşkun'un köşesinde yaptığı ke- hanet(!) geldi. Bekir Ağabey, "artık çark etme zamanı geldi... ABD'nin gönlünü almak için el altından daha çok ödün verirken öte yan- dan, 'Görüş Birliği içindeyiz' gibi manevra sözcükleri dinleyeceksiniz" dedikten sonra teşhisi koyuyordu: - Yiğitlik buraya kadardı.'U Sen çokyaşa Bekir Ağabey, Kâhin Nostrada- mus gibisin vallahi! • •• Tabii, olan bizim Amerikanofil köşe yazarlarına oldu! ABD destek verdiği sürece en koyusundan AKP destekçisi kesilen bu zevat, ilişkiler gerilin- ce doğaları gereği ait oldukları tarafın borusunu öttürmeye başlamışlardı! öyle ki işi açıktehdide kadar vardıranlar, hatta Tayyip Bey'in imajının Kaddafi'ye benzemeye başladığını söyleyenler bile çıktı! - Neyse, onlar ilişkilerin nasıl tamir edileceğini çok iyi bilirler! İşin gerçeğine gelince; ABD, Ortadoğu'da sah- neye koyduğu oyunun yeni aşamaları için fena halde Türkiye'ye muhtaç. Türk halkının Ameri- kan karşıtlığından rahatsız olma söylemleri ise tamamen palavra. Amaç, zaten kendi dümen su- yundaki iktidara gözdağı vermek, "gerektiğin- de vazgeçilebilir" olduğu mesajını gözüne sok- maktı. Istediğinden iyisini aldığına emin olabilir- siniz... - Çok yakında, verilen ödünleri görünce anlar- sınız! Sesli gazete yeniden Yıllardır radyodan uzaktım. Çok da özlemiştim. Üstelik böylesine karanlık ve kritik bir dönemde gerçekleri anlatan bir program çok daha önem kazanıyordu. Ben de "Sesli Gazete" ile dönme- ye karar verdim. 28 Şubat Pazartesi gününden itibaren her sabah saat 08.00-10.00 arası Tür- kiye'nin hemen heryerinde yayında olan (Is- tanbul 97.7) Radyo Tatlıses'te kaldığımız yer- den devam ediyoruz. e posta: umitzMeliı» gmail.com B I J L M A C A SEDAT YAŞAYAN 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDANSAĞA: 1/ Tavuk eti, . patlıcanvepi- rinçleyapilan 2 bir yemek. 2/ 3 Bir anlatının ^ iletmck iste- diğitemeldü- ° şünce... Şifali 6 sularla ya da j çamurlateda- „ viyi amaçla- yan kuruluş- 9 İara verilen ad. 3/1 Soğurma, emme... Çoktannlı dinlerde, üzerınde kurban ke- silen taş masa. 4/ Zeytin ağaçlannın budanmasına veri- len ad. 5/ Ulaştir- ma... Sümer mitolo- jisindegöktaıırısı. 6/ Yaklaşık on iki bin yıl önce Pasifik'e gömüldüğüne inanılan, insanlığın ve uygarlığin anayurdu sayılan kıta... Metal saplama... Kobalt elementinin simgesi. II Halk dilinde saksağana verilen ad. 8/ Süpürgeolu... Kurnaz, açıkgöz. 9/ Sema yapan Mevlevi dervişi. YUKAR1DAN AŞAĞIYA: 1/ Küçük ama lezzetli bir karides cinsi... Notada durak işareti. 2/ "Göl sanırdık ne zaman dalsak - — gözlerine" (F. N. Çamlıbel)... Gece yapılan si- nema ya da tiyatro göstensi. 3/ Bir tür ufak ve ha- fif motosiklet... "MisketlimomT da denılen, acı sulu küçük bir limon cinsi. 4/ Köpek... Güney Amerika'da yaşayan ve yünü dokumacılıkta kul- lanılan bir hayvan. 5/ Zarara uğrama tehlikesi... Uyan. 6/Ünsüzle biten bir sözcüğün, ünlüyle baş- layan sözcüğe bağlanarak okunması. 7/Askerlik çağı... "Ak gerdan üstüne bir de — gerek"(K.ara- caoğlan). 8/lzmır'ın Selçuk ilçesinin turistik sa- hili ve orman alanı. 9/ Duvar içinde kapaksız kü- çük dolap... 106 taşla oynanan biı oyun. B E S B A S E • [f ü G E •M I1. [A \K R T N G A •E V l 1 u R K lU •U M ,A R L | 0 L A M A N i c 0 p •B A N • E V •P A Y | B | A P A s; •D A K K L T N 0 h 0 B m
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear