23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6 EKİM 2005 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Ucu Açık Uzun Bir Yol! "Iki kapılı bir handa Gidiyorum gündüz gece" Ucu açık bir görüşme olurmu? Olur! Ama daha görüşmeye başlamadan, "bizseninleyıllaryılı ko- nuşacağız, tartışacağız, benim istediklerimi yeri- ne getireceksin, her baskımızt hazmedeceksin, AB'li olmaya yakışacak bir duruma geleceksin sonra, evet sonra ne olacak?" Hiçbir şey olmayacak! Yıllar boşuna geçmiş ola- cak, sen ülkeni, halkını AB'li olacağız diye aldata- caksın, ne istenirse vereceksin, kısacası AB'ye teslim olacaksın... Bir gün gelir beni içlerine alır- lar, yirmi beş otuz sayısına çıkmış Avrupalı ülkele- rin yanında bana da yer veririer diyerek, bekleye- ceksin!.. On yıl mı, yirmi yıl mı sonra, her şeyin bittiğini sandığın anda, AB kapılannın önünde sonucu bek- lediğin anda, karşındakiler "dur bir de halkoyla- ması yapalım, bakalım AB halkı ne diyor" diye- cekler. Yazgına küs deyip seni orta yerde bıraka- caklar... Ne var ne yok her şeyini teslim etmişsin; onurun, saygınlığın eksilmiş, değerli zaman elin- den gitmiş, kalakalmışsın öksüz bir çocuk gibi... Âşık Veysel ne güzel yazmış "Iki kapılı bir han- da gidiyorum gündüz gece". Bir kapıdan girersin, ötekisinden çıkarsın! Bir aldatmacaydı, bir kandırmaca!.. Ama Türk hal- kını AB'li olacağız diye yıllarca uyutanlar daha işin başında gerçekleri biliyorlardı?. Ama AB istekleri- nin bir bölümünü benimseyip uygulamak işlerine geldi? Anayasayı kendi kafalarına uydurmak, sı- lahlı kuvvetlerin etkisini azaltmak, gerici tutumla- ra meydan açmak, "Avrupalıyız, Avrupa uygarlı- ğındanız, herşeyimizle uyganz" görüntüsüyle Ata- türk Türkiyesi'ni tanınmaz biçime sokmak... Ne- yimiz varsa ona buna satarak savarak ucu açık bir yolda bilinçsiz bir yürüyüşe zorlanmak... Bunu da bir başarı gibi dosta düşmana kabul ettirmeye ça- lışmak... AB ile karşılıklı oturup konuşmak bile bir başa- rı! Kime göre, size bize göre değil. Türk halkının yararı, mutluluğu, sağlamhğı için değil, belli bir ke- simin çıkarı için, o çıkarı, on yıl, yirmi yıl daha sür- dürmek için!.. Âşık Veysel "Iki kapılı bir han" demiş. Kırk yıldır kapısında beklediğimiz Avrupa bizlerden çok da- ha açıkgözlü, çok daha dürüst; baksanıza "senin- le görüşeceğiz belki, ama sonu yok, sonu sıfır" di- yor! Ama, acınası bizler, hangi onursuz bir çizgide hapsedildiğimizi, birtürlü anlamıyoruz!.. Oğlumuz Hüseyin Can, dünyaya hoşgeldin, yaşam sana mutluluk versin. Emine - Celal FARAÇ 30 Eylül 2005 Samatya Hastanesi - İSTANBUL Siz hiç birden fazla kişiyle aynı anda cepten yazılı sohbet etmediniz mi? Son 6 ay içinde TurkcellMessenger servisini hiç kullanmadıysanız, bu ay Denemesi Bedava! Kaydolmak için OENE yazın, 2777'ye yollayın. Ekim ayı boyunca TurkcellMessenger'ı ücretsiz kullanın. Destekleyen telefon modelleri veayrıntılı bilgiTurkcellExtralarda, www.turkcell.com.tr'de. Lozan'ın întikammı Alıyorlar... Doç. Dr. Hüner TUNCER A vrupalı devletler, Lozan Antlaşma- sı'yla yitirdiklerini, Türkiye'nin AvTupa Bırlığı'ne üye yapılması- nın karşılığında, teker teker geri alacaklardır. Böylelikle, LordCur- zon'un. Lozan"daki öngörüleri gerçekleşmiş ola- caktır Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda Avrupa'run tüm büyük güçlerini dize getiren ve onlara tüm isteklerini kabul ettiren Atatürk Türkiyesi'nden arük ıntikam zamanı gelmıştır. Bu. doğaldır ki açık- ça dile getirilmemektedir; ancak. Batıhlann söy- lemlerinın satır aralanndan anlaşılan büyük öl- çüde bu olmaktadır. Yirmi birinci yüzyılda, iktidardaki AKP hükü- metı. "gizfi djplonıasi" uygulayarak( *), parti mer- kezinde "kapalı kapılar ardında" ve görüşmele- re dışişlen bürokratlannı da almayarak Türki- ye'nin AB'nin görüşme koşullannı kabul ettiği- ni 3 Ekim 2005 günü Türkkamuoyuna açıkJamış- tu". AB'ye giriş koşullannın başında, üye ülkele- rin demokrasi rejimine bağlı olmalan gelmemek- te midir?.. AKP hükümetinin uyguladığı ne tür bir demokrasi rejimıdir ki TBMM'yi, muhalefet partilerini ve kamuoyunu devre dışı bırakarak, ül- kemızın kaderinı doğrudan ilgilendiren bu çok önemlı soruna ilişkin karan tek başına, totaliter rejimlerdeki uvgulamalara benzerbir biçimde al- mıştır!. TBMM'nın. muhalefetin, basın-yayın organlannın ve kamuoyunun içeriğine ilişkin hiç- bir bilgı sahibi olmadıklan bir "görüjme çerçe- ve belgesi1 " kabul edılmiştir. Bu çerçeve belgesi- nin, ben hükümet yetkililerince de gereklı özen- le ve tıtizlıkJe bu denli kısa bir sürede irdelene- bildıği kanısında değılim. Zaten Sayın Başba- kan. "Bir kez görüşmelere başlayahm; arkası na- sıl oisa daha sonra gefir" zıhnıyetıyle hareket et- memektemıdır'7 .. Dış politika. uzun süreli bir süreçtir; günlük ka- rarlarla yürütülemez. Bu sürecin, aynca, sürek- lılıği vardrr. Devletlenn uluslararası toplulukta ıtı- bannı belırleyen önemli dış politika kararlan, aceleyle ve "adeta" "vangından mal kaçınr" bi- çimde alınamaz. Hükürnetler gelip geçıcidir; AKP hükümetı de, ilelebet iktidarda kalmayacaktır, ancak bu hükümetm aldığı kararlar, bundan son- ra iktidara gelen hukümetleri de bağlayacaktır. Bu nedenle. devlet yönetimindebulunanlann, bıraz ciddıyetle dış politikaya yaklaşmalan ve sürek- liliği olan devleti bağlayıcı nitelikte kararlar al- dıklannı hiçbir zaman göz ardı etmemeleri gere- kir. Küreselleşme çağında, artık yalnızca devlet- ler aracılığıyla değil; hükümet dışı kunüuşlar, çokuluslu şirketler, uluslararası ve bölgesel ku- ruluşlar aracılığıyla da diplomasi yürütülmekte- dir. Günümüzün dıplomasısi, öncelikle kamu- oyunu hedef alan bir diplomasi yöntemidir Eğer AKP hükümeti, AB'ye ilişkon aldığı çok önem- li bir kararda Türk halkını göz ardı ederse, o za- man küreselleşme çağının gereksinmelerine kar- şılık vermeyen birdavranış biçimi içinde olur. AKP hükümeti, bunun vebalini ileride tarih önünde vermeye hazu" olmalıdır! Bılindiğı gibi, "kanrooyuna yönelik diptoma- si" anlayışı çerçevesinde, AB anayasasının, yal- nızca hükümetler tarafindan onaylanmasıyla ye- tinilmemış; bu anayasanın kabul edilir olup ola- mayacağı Fransa'da ve Hollanda'da halklara so- rulmuştur. Işte, gerçek demokrasi budur! 1856 yılında imzalan Paris Banş Antlaşma- sı'yla Avrupa devletler topluluğunun eşit bir üye- si olarak kabul edilen Osmanlı tmparatorluğu'nun, daha on dokuzuncu yüzyılın ortalannda bir Av- rupalı devlet olduğu kabul görmemış midir? Tür- kiye, yirminci yüzyılda Avrupa Konseyi'nin ku- rucu üyelen arasında yerini almış; NATO'ya ka- bul edihniş ve Batı Avnıpa Birlıği'nın de üyesı olmuştur. O zamanlar sessiz sedasız, onuruyla bu kuruluşlann üyeliğıne kabul edilmiş olan ülke- mızin; bugün AB'ye üyehk sürecinde, hem de Türk insanının onuru çiğnenerek alınmış olan AB'yle üyelik görüşmelerine başlama kararına ilişkin oİarak AKP hükümetinin attığı zafer çığlıklan ne anlama gehnektedir?.. "Küresdfcşme'' adıyla dünya ülkelerine Ban'nın sunduğu *yeaienıperyaliznı"inbir kurbanı olmak üzeredir Türkiye. Ülkemiz, üzülerek söylemeli- yun kı, bu"çok alanda bugün AB'nin kriterlerine uyum sağlayabilecek bir durumda değildir. Bu ne- denledir, AB ile yürütülecek olan görüşmelerde, AB ülkelerine kıyasla birçok alandaki eksiklik- lerinin bilincuıde olan ülkemiz görüşmecileri- nin, üyeliğimızi yitirmemek pahasına, Batıhlann bize diretecekleri her koşulu büyük ölçüde kabul etmek durumunda kalacagını rahathkla söyleye- biliriz. AB'nin öne sürecegi koşullann başında, dogal- dır ki siyasal sorunlar ve bunlann başında da "Kıbns sonınıT gelecektir. Halen var olan "Kıb- ns Cmnhuriyeti"nin Türkiye tarafindan tanın- masına değin sürecek olan süreçte, Türk göriiş- mecilen, acaba Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bugüne değin bir devlet politikası olarak savun- duğu "Kıbrıs poötikası't nı değiştirmek zorunda mı kalacaktır17 .. Öte yandan, Türkiye'yi kıskacı içine alan AB ülkeleri, ülkemizi denetimleri al- nna sokacak, çeşitli nedenlerle iç işlerimize mü- dahale edecek ve örneğin, "azmhklar" sorunu- nu öne sürerek ülkemizin nihayette beha de par- çalanmasına neden olabilecektir. Avrupalı devletler, on dokuzuncu yüzyılda yap- mış olduklan gibi Türkiye'ye de "Hasta Adam" muamelesi yapmaya başlayacaktır. Böylece, Ata- türk dönemınde kendilerine başkaldmnış olan ve onlann onurlannı bü>ük ölçüde kırmış olan Türkiye, yine onlann deyimiyle, uluslararası top- lulukta "hak ettiğj" yeri alacaktır. Yazunı bitirirken, son sözlenm "medya"yadır. Özellikle. özerk bir kurum olduğu varsayılan TRT 2'de 3 Ekim günü seyrettiklerimiz, sağdu- jıılu Türk uısanının adeta kanım dondurmuştur. Ülkemizin en itibarlı üniversitelerinden biri sa- yılan ODTÜ öğretim üyelerinden birkaçı, saat- lerce TRT 2'nin yayınlarında boy göstermiş ve adeta hükümetin sözcülüğünü yaparak akade- misyen nitelikleriyle hiç bağdaşmayacak bir dav- ranış \e söylem biçimi içinde olmuştur. Bu öğ- retım üyeleridir ki Türk gençliğini ve kamuoyu- nu tarafsız bir biçimde bilgilendirmek ve bilinç- lendirmek görevini üstlenmişlerdir!.. Bu öğre- tim üyeleridir kı öncelikle Atatürkümüzün ılke- lerini ve devnmlenni Türk öğrencilerine benim- setmek ve "Atatürkçühık" anlayışı çerçe\esinde, onlan onurlu. dürüst ve başı dik birer vatandaş olarak yetiştirmek göre\iyle, "profesörlük" mev- kiine yükseltılmışlerdır!.. Buradan ülkemizin Meclisi'ne. muhalefetine, özellıkle basın-yayın organlanna, üniversitelerine, hükümet dışı kuru- luşlanna ve sağduyulu halkına var gücümle şöy- le seslenmek ıstiyorum: Bu gidişata "dur" de- menin artık zamanı gelmedi mi?.. (*) "Gizlidiplomaa'', Birinci Dünya Savaşı'na değin olan dönemde, Avrupalı hükümdarlann ve onlann özel temsılcilenrun. halklanndan gizli olarak birbirleriyle yürüttükJen görüşme yönte- mine verilen addı. Bahriye Uçok'u Anarken Ayşe GUROCAK B ugün ülkemizde si- yasal, sosyal ve kül- türel ortamda "Ka- dının adı yok" şeklinde tar- tışmalar vardır. İstisnalan katmazsak, bu görüşlerin doğruluğu kesindir Bu du- rumu; Cumhuriyetle başlayan Aydnılanma Devriminin ül- 21. Dönem DSP Ankara Milletvekili kenin her köşebaşına kadar ulaştınhnamasına bağhyo- nun. En ilerici adım ve aö- hmlan, "yiicedeğerferi" ko- ruma adına engelleyerek ya- ratılabilecek çağdaş bir ül- keyi körtopal birduruma dü- şürmüş ohnak. bizim en bü- yük eksiğimiz olmuştur. Bu ekstklıklen zamanında gö- ren, onlara karşı eleştırel ba- kış geliştiren, bu bakışlannj en anlaşıhr, en yalın ve en il- keh biçimde savıınan insan- lannuz da yok değildir. Ka- ranlığuı korkunç derinlikle- rini yanp o yanklardan içe- riye aydınlığuı narin ve ka- BK.'MDı Onemli hatirtatma: TurkcellMessenger • •irıvii ve Synbınn i^lf sıstemıne sahıp cıhaz *• ;jt)«ını!abt!me'KÎt^r •-. FATURAU TURKCELL rariı oklannı sızdıran; o sızm- tılarla karanhğı masmavi bir aydınhğa dönüştüren ve ya- ratılan o aydınlıktan kaça- rak, ona tahammül göstere- meyenlerin paslı hançerle- riyle kurban edılenler de var- dû-. tşte bu yiğit insanlardan bın olan BahriyeÜçok, uğur- suz eller tarafindan bir 6 Ekim'de aramızdan kopanl- mıştır. Ne yazık ki gidenle- rin arkasuıdan söylediğimız 'aydmhk nutuldan' dışında fazla da bu şey yapılama- mıştır... Oysa gidenlerle gitmeyıp kalan, ancak varlığuıdan ha- berdar olmadığımız için ar- şivlerde kendi başlanna du- ran, gerçekleştirihnesi gere- ken nice düşler, umutlar var- dır. O düşlerin avnntılanna inmek. o düşlerle yeni insan- lan buluşturmak, o umutlar- dan yeni insanlar yaratmak gerekmez mi? O insanlan uğurlamaktan çok. ağirlama- mız daha anlamlı ohnaz mı° Bahriye Üçok'u bir hazan mevsiminde bağnazlığın kör baskısına kurban vermiş, ha- zanın hüznünü matemimiz- le sarmalayıp "vaşatacağız' inancıyla gömmüştük. Onu toprağa verirken, bir bakıma onu toprağa götüren söylem- lerini de, ej'lemlerini de göm- müş oluyorduk. Oysa, Cum- huriyet devriminin bu köşe- taşını ağırlamamız gerekmez miydi?. Ölüm yüdönümle- ri olmamahydı onunbize uğ- ramasını veya bizim onu ağır- lamamızı sağlayan... Işte bu düşüncedenhareketle, uğur- ladığımız büyük bir değen geriye buaktıîdanyla ağu-la- mak istedim sizlerle. Hangimiz onun, bugün bi- le güncel olan konulan cesur bir şekilde dile getiren ve sa- vunan iikeli mücadelesinden haberdanz? O Üçok ki. ka- dın haklan için, Mustafa Ke- mal'in aydınlık Türkiyesi için, çağdaş bir eğitim orta- mı için ve en önemlisi de si- yasallaşmış din anlayışından annmış Islam anlayışının ge- çerh' olması için çırpınıp dur- muştur. "Kadın haklan ile ilgili Arap >anmadasındaki dev - rimHz. Muhammed'inbuy- ruğuyla olmuştur. Onu Ba- tı'daki örneklerini büyük farkla aşarakgeüştiren siya- siliderse MustafaKemal'dnf diyen odur. "Hacda ibadet adına kurban kesip sonra o kurbanlanSuudi dozerleriv- k kanşörarakisrafedhoriar. Chsa o kurbanlar, ülkemiz- de kesilerek ihtiyaçlar ora- nında dağı&ursa İslam açı- smdandahadoğrudur" diyen de. Atatürk'ün büstlerine sal- duanlara karşı cansiperane duran da, üniversitede bilim- sel düşünceyi askıya alacak fikirlere karşı çücan da odur. "Dinsdbir baskı,gün geç- tikçe ağırüğını artürmakta \egerçekbffinçü Müsiüman- btrla fanatikleşmiş yurttaş- vüzünden bağlargevşemeye, hatta kopmaya başlamışar" diyen de *Pek acıkür ki de\1et büt- çesinden bir dinin yalnız bir mezhebi için büyük masraf- lar yapılması. tslamın öteki mezheplerindeki >urttaşla- nn ü\v\ evlat psikolojisinige- nştirecektir" diyerek bugü- nüogündentaruşandaodur . Aylardanberi, Türkiye'nin ekonomik, siyasal ve top- lumsal hiçbir sorunu yok- muş gibi, üniversitelerde, bir başörtüsü sömürülüp dur- maktadır. Türban demiyo- rum; çünkü türban "saıik'' demektir, söz konusu olan ise başörtüsüdür. Liselerde başlan açık olan, memur ol- duİctan sonra da memur kı- yafeti yönetmelığine göre başlaruıın yine açık olması gereken bazı kızlanmız. ne- dense, üniversite öğrenciliği sırasında, başlannı örtmek- te ısrar ediyorlar ve bunun, Allah'ın emri olduğunu ile- ri sürüyorlar. Islama göre, er- gınleşme çağuıa gelmış kız- lar, ev dışında, yalnız başla- nnı değil, yüzlenni ve bütün \ r ücutlarmı örtmek zorunda- dırlar. Aynca Islam, birbirle- riyle evlenmeleri mümkün olan kadın ve erkeklerin bir aradabuhmmalannı vekadın- lann erkeldere seslerini du- \'unnalarmı da yasak eder. Bunlan ben söylemiyorum, Diyanet Işleri yayınlanndan alarak sizlere bildiriyorum. Bütün bu aynntılı, özgün ve cesur fikirlerin varlığını 1934 yılından (kadnıa seç- me ve seçilme hakkmın ve- rildiği tarih) 3 Kasım2002 se- çimleriyle birlikte TBMM'ye giren kadın milletvekilleri- nin etkinliklerini araşürdı- ğımda fark ettim. 67 yıllık bu süreçte toplam 202 kadın millervekih Meclis'te temsıl görevuıi yerine getirmiştir. Bunlann hepsi benim için önemli. Hepsi kadının top- lumdaki yerini ilerletmeye, geliştirmeye yönelik katla- larda bulunmuş köşetaşı ka- dınlardu". Ama bu köşetaş- lanndan mihenk taşı olan Bahriye Üçok'un ok gibi söy- lemlerinin güncelliğini ve geçerlilığini düşünerek tüm okurlarla paylaşmayı bir borç bildim. Ûğurladığımız her değerimizi hoş geldin sıcak- lığıyla hem evlerimizde hem de bilinçlerimizde ağırlamak dileğiyle... PENCERE Hoş Geldin Ramazan "Bektaşilik" gibi bir insancıl felsefe, Batı'da, da- ha doğru deyişle Musevi-Hıristiyan dünyasında yoktur... Sünniliğin arabesk gözünde ise "Kızılbaş" kar- li vacip kişidir... Bektaşiîiğin felsefesini en iyi vurgulayan anlatı- mın mizahla dile getirilmesi raslantı değil... Bektaşi oruç tutmuyormuş, sağdan soldan bas- kı yapmışlar: - Erenler ramazan ayına girdik, neden oruç tut- muyorsun?.. Bizimki: - Ramazan gelir gider, demiş, ben gidersem, bir dahagelmem!.. • Uygarlığın çeşitli tanımlan var, bana sorsalar de- rim ki: - Uygar toplum yaşamda mizaha en çok önem verendir, yer ayırandır... Mizah insan mantığının zekâyla üç kez çarpıl- ması, aklın sıradanlığının beş kezaşılmasıdır... Fel- sefenin geçmişteki kökenlerinedek uzanırsak, mi- zah, Aristoteles'in düz mantığına karşı Herakli- tes'in diyalektiğinde insan düşüncesine ufuklar açar... Ancak ilginçtir; Batı'da ne bir Nasrettin Hoca var.. Ne de Bektaşi.. Ikisi de Anadolu toprağında yetişmişler!.. Ikisiyle de övünebilirsiniz!.. • Yalnız bugünedek birtürlü sökemediğim birso- ru işareti kafama çengel gibi takılıdır; belki de Os- manlı dehasıdır; ama, bunca mizaha düşkün, ba- nşa aşılanmış Bektaşi'nin Yeniçeri ocağında işe ne?.. Biliyorsunuz, Yeniçeri ocağının inancı Bekta- şilik.. öteki adıyla Kızılbaşlık!.. Kendine özgü bir ilginç mizah mı bu çelişki?.. Sen şu Osmanlı'daki muzipliğe bak!.. Hıristiyan çocuğunu devşirip Kızılbaşlığa aşıladıktan sonra küffann üstüne salıyor... Yeniçeri budur!.. Demek ki kimi zaman Tarih Ba- ba'nın ta kendisi mizahçı olabiliyor... • AB ile "ucu açık" müzakere sürecine gimrıemi- ze bir tek Avusturya taş koymuştu. Sonunda çe- kincesini kaldınnca bizim medya kendinden ge- çip allı pullu başlıklar attı: - Vıyana kapılannı bu kez açtık.. - Vıyana'yı düşürdük.. - Avusturya pes etti.. Bilindiği gibi yeniçeri geçmiş yüzyıllarda Avru- pa'yı fethedecekken Vıyana kapılanndan dönmüş- tü.. Çok şükür, bu kez zaferi(!) kazandık.. mı?.. Yeniçeri'ye sordum: - Gazeteleri okudun mu, bu kez zaferi kazan- mışsın... Kavuğunu çıkarıp usturayla tıraşlı kafasını ka- şıdı: - Abi, dedi, bu kez Ingiliz yanımdaydı... • Alevi-Bektaşi töresinde oruç tutulmaz... Bektaşi'ye sormuşlar: - Ne biçim Müslümanlık bu?.. Yanıtlamış: - Biz de AB'ye benziyoruz.. - Nasıl?.. - Eloğlu Avrupa'da serbest dolaşımını yasakla- yıp Türk'ü bağnna basıyor ya, biz de orucunu tut- mayıp ramazana hoş geldin diyoruz... UMAY YAYINLARI TÜYAP KİTAP FUARINDAYIZ 8-1 6 Ekim 2005 - 2 \o lu Sjlon \'o: 61 I/A Konuşmacı Konu Yer Tarih Saat KONFERANS : Metin AYDOĞAN : Küreselleşme, Türkiye ve Büyük Ortadoğu Projesi : TÜYAP Kitap Fuan Heybeliada Salonu : 16.10.2005 Pazar : 1 3 : 1 5 - 14:15 IMZAGUNU Kemal Evcioglu 9 Ekim 200S, Saat : 14:00 - 17:00 16 Ekim 2005, Saat : 14:30 - 18:00 Yalcın Kaya 15 Ekim 2005, Saat : 14:00 - 17:00 Metin Aydogan 16 Ekim 2005, Saat : 14:30 - 18:00 * Bitmeyen Oyun * Yeni Dûnya Dûzeni Kemalizm ve Törkiye * AvTupa Birtiğinin Nereandeyiz * Ekonomik Bunaiımdan Ulusal Bunalıma * Antik Çağdan Küreselleşmeye Yönetim GelenekJeri ve Tûrkler * Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı * Türkiye Üzerine Notbr * Mustafa Kemal Atatürk Bilim ve Üniversite * Bûyûk Ortadogu Projest * Bozkırdan Do|an Uygarlık - Köy Enstitüleri O.lilAll i l 14 - l; ax: 0.2.52.464 4 I V, c- nı.iıl: unıayyayinlariC" yahoo.conı www.umayyayinlari.toin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük sivil toplum gazetesi BİZİM GAZETE tarafsız haberierı, ıtginç röportajları, araştırmalan, köşe yazılan ve ülke sorunlannı yansıtan raporlanyla 10 yıldır okurlanyla el ele... Tel: 02125119494- Abone: 02125138300
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear