Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
15 EKİM 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
DIZI
Gençlik yıllannda aynı görüşte olan Hasan Âli Ediz ile Nâzım Hikmet amsındaki gerginlik, uzun sürmedi
Moskova'da dostluk
îstanbul'da gerginlik
Hasan Ati Ediz Ue
Nâzım Hikmet
arasındakigerginlik,
gereği kadar açıkhğa
kavuşmamış olsa da
Nâzım Hikmet,
Türiayv'dekigizli
Komünist Partisi'nden
tar edilmişür. Bunda
Hasan Âli Ediz 'in
rolü olduğu söylenir.
Cezaevinden
şehre çıkma
planları
Nâzım Hikmet, Bursa
şehrini ıstınabe tankıyle,
ifadesi alınmak ıçin ha-
pishane araçlan ile mah-
kemeye getınlip götürü-
lürken görüyordu.
Her ne kadar hapısha-
neden Uludağ güzel gö-
rünüyor, ona ılık bır şiir
yazma ımkânı venyorsa
da, bu onu oyalamaya kâ-
fi gelmiyordu.
Nâzım Hikmet'in. ha-
pıshane penceresinden
Uludağ'ı seyrederken
yazdığı bır şıirin başı şöy-
leydi:
»Yediyıldırlludağ'la
gözgöze bakınıp duru-
ruz
Ne o kımıldar yerin-
den,
Ne de ben...
Lakin birbirimizi ya-
kırtdan tanmz "
Hapishane havası. za-
man zaman Nâzım Hik-
met'i sıkmış olacak ki,
kendine özgü
uygulamasıy-
la şehirden ha-
va alma imkâ-
nını buluyor-
du! Bir kere-
sinde hapisha-
ne arkadaşla-
nndan seçtiği
ikı kışiye -yap-
macık- kavga-
lar tertipletti.
Bırbınnden
davacı dunıma
düşürdü. Ken-
dısı de, güya,
bu olayın şahi-
diydı!
Bu suretle, cezaevin-
den mahkemeye gehp gi-
derken kısa da olsa, şehir
havası ahyordu,
O sırada Sulh Ceza hâ-
kımı Mürüvvet Yener'di.
Burada Mürüvvet Ye-
ner ile ılgılı kısa bilgi ver-
mek istiyorum.
Mürüvvet Yener, 1935
yılında İstanbul Hu-
kuk"tan mezun olunca,
evvela Adana'ya savcı
yardımcısı olarak atandı.
Sınıf arkadaşı bir askeri
hâkimle evlenmesi dola-
yısıyla ikisinin aynı şeh-
re tayini yapılarak Erzin-
can'a göndenldi.
Mürüvvet Hanıra Bur-
sa Adlıyesi'nde SulhCe-
za hâkimı olmakla bera-
ber. Ağır Ceza azalığı
yapma salahiyetine de sa-
hıptı.
O sıralarda. Bursa Ce-
za Mahkemesi tarafindan
Nâzım Hıkmet'ın -ısti-
nabe tarikiyle- ıfadesı alı-
nacaktı. Mürüvvet Ha-
nım. merak ettıği Nâzım
Hikmet" i yakından göre-
bilmek ıçin o günkü du-
Sulh Ceza hâldmi
Mürüvvet Yener.
ruşmaya Ağır Ceza üye-
si sıfatıyla katıldı.
Daha sonraki yıllarda
Mürüvvet Hanım asıl gö-
revı olan Sulh Ceza hâ-
kimliğıni sürdürmeye de-
vamettı.
Ne var ki Nâzım Hik-
met, Mürüvvet 'ın -ken-
disini yakuıdan görmek
arzusu ile- Ağır Ceza aza-
lığı yetkisiyle mahkeme-
de bulunduğunu. çok son-
ra işitmişti. Bu defa ken-
disi. Mürüvvet Hanım'ı
yakından görebilmek için,
yukanda değindiğimız,
yapmacık kavgalan ter-
tiplemişti!
Mürüvvet Yener ile Nâ-
zım Hikmet'ın mahke-
mede son görüşmeleri il-
ginç bir olay ile ılgihdır.
Bursa Cezaevi'ndeki
Bulgar kökenli bir kişinın
ceza müddeti bitmiş ve
tahliye günü gelmiştir. Ne
var ki kış kıyamete uygun,
adamın ayakkabısı yok-
tur. Nâzım Hikmet iki çift
ayakkabısın-
dan birini
muvakkaten
buna verir.
Bulgar mül-
tecı onu gı-
yerek dışan-
ya çıkacak
ve kendine
bir ayakkabı
aldıktanson-
ra Nâzım
Hikmet'in
verdığini ia-
de edecektir.
Ne var kı bu
mültecı Bul-
gar, hapisha-
neden çıktıktan sonrabir
daha uğramaz! Nâzım
Hikmet'in postal dediği
ayakkabı da geri gelmez.
Ama Nâzım Hikmet bu
olayı değerlendırmekte
gecikmez! Bulgar mül-
teci aleyhine Sulh Ceza
mahkemesinde davaaçar!
Nâzım Hikmet postalı-
nın derdinde değil, za-
man zamanhapishane ha-
vasından sıküdığı için ha-
va değışikliği havasında-
dır. Arahklarda Mürüvvet
Yener'inadliyedeki oda-
sına gehp gider. Duruşma
sık sık ertelenir! Postalı
götüren mültecı. polis ta-
rafindan aranır, aransa da
bulunamaz! Davacı Nâ-
zım Hikmet, bu Bulgar'ın
mutlaka bulunup mahke-
meye çıkartılmasında ıs-
rarlıdır. Sonunda polıs-
ten beklenen müspet ce-
vap gehnez. Postalı alan
Bulgar genç ortadan kay-
bolmuştur.
Bu basıt polisıye vaka
dolayısıyla açılan dava-
da, Nâzım Hikmet. bol
bol şehir havası alır.
Gençlik yıllannda aynı görüş-
te olan Hasan ÂB Ediz ile Nâ-
zım Hikmet arasrndakı gergin-
lik, gereği kadar açıkhğa kavuş-
mamış olduğrından, daha derin
bir inceleme gerektiğini sanı-
yorum.
Bildiğim kadanyla, olayı şöy-
le özetlemek istiyorum:
Şevket Süreyya Aydemir, Vâ-
lâNurettin,Nâzım Hikmet, Ha-
san Âli (Ediz)'nin kültür temel-
lerinde Moskova Üniversitesı
ağırlık kazanmaktadır.
Şevket Süreyya yaşça o dö-
nemde Moskova'da okuyanla-
nn en büyüğü, Hasan Âli (Ediz)
ise en küçüğüdür.
Şevket Süreyya, ağır sanayi ve eko-
nomi konusunda, Hasan Âli ise edebi-
yat ve sosyoloji konusunda dört dört-
lük bir eğitim yapmışlardır.
Şevket Süreyya sanayi ve ekonomi ko-
nusunda uzmanlaşmış bir biyograftır.
Hasan Ali Ediz ise, özellikle
Rus edebiyatı üzerinde bir Rus
edebiyatçısı kadar bilgi sahibi ol-
muştur.
O yıllann Moskova'smda re-
jim gerektirdiği için öğrenim ya-
panlar, ya kendi kendilerine ya-
hut da çengel atılmak suretiyle
komünizm rejimi ile aşılanırlar-
dı. Bunlardan bazılan Türkiye'ye
döndükten sonra, oradaki ideolo-
ji birliğini burada da gizli olarak
sürdürmüşlerdir. Ne varki arala-
nnda geçimsizlikler olmuş ve bir-
birlerini gizli örgütler içerisinde
yaralamaya çahşmışlardır. Bu ara-
da Nâzım Hikmet, Türfdye'deki gizli Ko-
münist Partisi'nden tard edilmiştir. Bun-
da Hasan Âli Ediz'in rolü olduğu söy-
lenir.
NÂZIM HİKMET'İN CEZAEVİ GÜNLERİ
Kültürleriyle hapishane
havasını değiştirdilerCezaevinde dokumacı mah-
kûmlardan, Nâzım Hikmet'le
Alaaddin Özedar aynı odada ka-
lıyordu. tkisi de Batı dillerine
aşina, kültürleri renkli kişilerdi.
Benim müfettiş olarak şikâyet-
lerini dinlemek üzere gittiğimde
Nâzım Hikmet, arkadaşı Alaad-
din Özedar' m portresi üzerinde
çahşıyordu (7).
Bu iki kader kurbanı kültürle-
ri ile hapishane havasını hafif-
letmiş gibiydiler. Çok samimi
yaklaşımlan ve müşterek kader
dostluklan vardı.
Nâzım Hikmet ile oda arkada-
şı Alaaddin'e şikâyet dilekçele-
rindekilere ekleyecekleri olup ol-
madıklannı sormuştum. Nâzım
Hikmet, kendileri hakkında ko-
operatif işlemlerinden şıkâyet-
çiydi.
Çünkü, yıllarca kooperatif or-
tağı olarak kabul edilmişler ve
pamuk ipliği alarak havlu doku-
muşlar ve kooperatife teslim et-
mişlerdi. Hatta, ortaklık numara-
lan da vardı.
Bu bakımdan, hapishanedeki
dokumacılar kooperatif ortakla-
n dağıtılan iphklerden yararla-
ruyor. tezgâh başına düşen hısse-
lerini alıyorlardı.
Ancak, kooperatifin sene sonu
temettüleri (kazançlan) bunlara
verilmediği gibi, fenni tesisat adı
altında, alacaklan hisseden de
bir miktan kesiliyordu.
Ancak, gerek valilikçe, gerek-
se kooperatif yönetimince ışin
bir başka yönü vardı. Her iki ta-
rafın uygulamasında, cezaevin-
deki tezgâh sahipleri ortak sayıl-
mıyordu! Bu bakımdan. şikâyet-
lerirün bir tasmı kabul edılmemiş-
ti. Gerekçesi şuydu:
Kooperatif statüsüne göre, ko-
operatife ortak olmak için Türk
tabiiyetinde bulunmak, 18 yaşı-
nı doldurmuş olmak ve mahkûm
edilmemiş bulunmak gerekiyor-
du. Oysa cezaevinde kendilerine
dokuma tezgâhı verilmiş olanlar
hem ortak sayılıyorlar, hem or-
tak kabul edilmiyorlardı.
Bu konuda Nâzım Hikmet'in
sinirlendiği ve tekrar ettiği konu
şuydu:
"... Ben iplik alırken koopera-
tif üyesi sayılıyorum. Ama te-
mettüden hisse dağıtılırken, ko-
operatif üyesi değilim!... Ben de-
vekuşu muyum?"
Bunlann dilekçelerinde aynı
cümle yer almakla beraber:
- Şikâyetlerinize ilave edecek
başka bir husus var mı, sorusu-
na karşıhk veren Nâzım Hik-
met'in:
- Müfettiş Bey, ben devekuşu
muyum? ce\abını hiç unutamıyo-
rum
Arnıesi Rus diye ceza aldı
Çok kimsenin bilmediği -Nâzım Hikmet gi-
bi- kültürlü ve soylu bir aıleden gelen Ala-
addin Bey, Nâzım Hikmet gibi siyasi bir suç
isnadı ile mahkûm edilmiş bulunuyordu.
Cezaevi kayıtlanna göre, Nâzım Hikmet için
"orduyu isyana teşvik etmek ve komünist-
likten 29 yıl..." kaydı bulunuyor (8). Aynı
zamanda kamu hizmetinden ömrü boyunca
men cezası verilmiştir. Oda arkadaşı Âlaad-
din için ise "sır ifşasından 9 yıl mahkûmi-
yet" kararı verilmiştir. Nâzım Hikmet'in
mahkûmiyetinde, Yargıtay'a başvurma hak-
kı tanınmadığı gibi, Alaattin Özedar'a da ta-
nınmamıştır.
Alaaddin' in kendisi, eşi ve kayınvalidesi as-
la suç işlemediğini söylüyorlar. Onlara göre,
Alaaddin' in türlü lisan ve derin kültürü ami-
ri tarafından kıskanıldığından ve kısa süre-
de onun yerine geçeceği endişesinden kay-
naklanan bir tertibe kurban gittiği iddia edil-
mekteydi. Bir söylentiye göre, Alaaddin Öze-
dar'a ceza verilmesinde annesinin
Rus olması etkili ohnuştur.
Özedar af karanndan sonra Nâ-
zım Hikmet gibi evine kavuşmuş-
tur. Içine dönük yaradıhşta oldu-
ğundan pek az kimse ile teması ol-
muştur.
Alaaddin Bey Fransızca İstan-
bul gazetesindeki görevine de-
vam ederken 1961 yılında dün-
yamızdan aynldı.
Nüfus kütüğünde "Hüseyin Ala-
addin" olarak kayıth Özedar, Nâ-
zım Hikmet gibi, devletin yüksek
kademelerinde hizmet etmiş, pa-
şalar soyundan gelmekteydi.
Dramaü Mahnıut Paşa, Hasan
Haydar Paşa, Reşit Paşa -dede,
oğul. tonm olarak- yakın tarihımiz-
de iz bırakmış kişilerdrr.
Reşit Paşa, Hariciye Nazın iken
Sultan Abdülaziz'in padişahlık-
tan düşürülmesrnin intikamını al-
mak amacıyla, kabine toplantısı-
ıy basan Çerkez Hasan tarafin-
dan Serasker Hüseyin Avni Paşa
ile beraber öl-
dürülenbirdev-
let adamıdır.
Bu Reşit Pa-
şa'nın iki oğlu
da kendisi gibi
diplomattı.
Bunlardan ço-
cuksuz ölen
Muhittin Bey,
sefaret müste-
şarlıklannda; di-
ğer oğlu Hasan
Haydar Bey,
başkonsolosluklarda bulundular.
Hasan Haydar Bey'in oğullan. babalannm
dış memleketlerdeki görevleri srrasında doğ-
dular. Bunlardan Hüseyin Alaaddin, Itarya'da
îspeçia şehnnde 1898 yılında: diğeroğlu İb-
rahim Rasih ise İs\içre'nin CenevTe şehrin-
de dünyaya geldiler.
Hüseyin Alaaddin Özedar'ın annesi Rus'tu.
Özedar, halasımn kızı Adeviye Hanım ile
1924 yılında evlendi. Bunlar kardeş çocuk-
lanydı. Aynı zamanda Hariciye Nazın Reşit
Paşa ile Maarif Nazın AbdüDatif Suphi Pa-
şa"nm müşterek torunlarıydılar.
Aile, son yıllarmı Boyacıkapı'daki köşkle-
rinde geçirdi. Özedar, denn kültürü ve üç ya-
bancı dile \-ukufu ile o yıllarda Istanbul'da
Fransızca yayımlanan tstanbul'un yazarlan
arasındaydı. Aym zamanda siyasi polis teş-
kılatında görevliydi.
Yukanda belirttiğimız gıbı, bu hizmeti sı-
rasında "sır ifşası"ndan dolayı 9 yıl hapse mah-
kûm olarak Bursa Hapishanesi'ne gönderil-
di. Kültürleri açısmdan hapishane yöneti-
mince Nâzım Hikmet'le aym odada kalma-
lan uygun göriilmüştü. Bunlardan biri ünlü
devlet adamlanmızdan AHFuatCebesay'un,
diğeri Hamdullah Suphi Tannöver'in yakın-
lanvdılar.
Nâzım cezaevinden çıkıyor
Cezaevinden çıktıktan son-
ra Nâzım Hikmet ile Alaad-
din kısa müddet görüşebıldi-
ler. Çünkü, Nâzım Hikmet
yurtdışına çıkmıştı.
Özedar, hapishane sonrasın-
daki hayatım Emirgan'daki, eşi
ile baldızlannın müşterek mal-
lan olan, büyük köşkte geçir-
di.
Büyük baldızı -ünlü tarihçi
ve yazar- Seniha Sami Mora-
lı, eniştesi ile aynı köşkte ya-
şamını sürdürdü.
Dilimize İngilizce ve Fran-
sızca'dan çok sayıda eserler
tercüme ederek değerli kitap-
lar kazandıran Seniha Sami
Hanımefendı, benim çok sık zi-
yaret ettiğim bir eskı zaman
insanı ve tarih bilgini idi. Özel-
likle Shakespeare'in bütün
eserlerini dilimize kazandıran
kişi o olmuştur.
Milletlerarası Kadınlar
Kongresi'nde Türkiye'yi bir-
kaç defa temsil etmiştir. Bu
kongrelerde yerine göre. bazen
Fransızca bazen de îngüizce
konuşmalar yapmıştu".
Kendisi hakkında Türkçe-
Ingilizce yayımlamış olduğum
bir makalede ilk müzeci kadı-
nımız ve arkeoloğumuz ola-
rak söz etmiştim. Her ziyare-
timde, hem eniştesi hem hala-
sımn oğlu olan Alaaddin Bey
de hazır bulunurdu. Bugün o
eski zaman köşkünde yaşa-
yanlardan hiçbirisi hayatta kal-
mamıştır.
SÜRECEK
GEÇ3VIİŞTEN
GELECEĞE
ORHAN ERİNÇ
Sual Edilemeyen
Hikmetler...
Siyasetçilerimizin hikmetlerini özellikle iktidarda ol-
dukları sürelerde hem sual etmek hem de anlamak
mümkün olmuyor.
Biliyorsunuzyasadeğişikliklerinde sıraTerörle Mü-
cadele Yasası'na geldi.
Bir komisyonun belirlediği belirtilen değişiklik tas-
lağı, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Merke-
zi'nde oluşturulan hukukçu politikacılann değerten-
dirmesıne sunulmuştu.
Birkaç gündür medyada yer verilen haberter "AKP'nin
taslakteyer alan ve ifade özgüriüğüne fers düşen mad-
delere karşı çıktıklarını ve taslaktan çıkardıklanm"
yansıtan bilgiler içeriyor.
Haberieri okuduktan sonra AKP'nin ifade özgüriü-
ğüne verdiği önemi alkışlayanlar da az değil.
Ama biraz geçmişe dönüp de tartışmalan anımsa-
yınca "Günaydın beyler" demek de olası...
Çünkü AKP'lilerin karşı çıkmış olmalan övülen mad-
de ya da hükümler, şu anda yürürlükte olan 5237 sa-
yılı Türk Ceza Yasası'nda aynen yer alıyor.
Inanmayan varsa yasanın 220'nci maddesini bu-
lup okuyabilir.
Maddenin başlığı, "Suç işlemek amacıyla örgüt
kurma" ama sanık durumuna düşmek için "üye ol-
mak ya da hiyerarşik yapının içinde bulunmak" şart
değil.
Işte maddenin ilgili bentlerinin bir bölümü:
"7. Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olma-
makla biriikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım
eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır.
8. Örgütün veya amacının propagandasını yapan
kişi, biryıldan üçyıla kadar hapis cezası ile cezalan-
dırılır. Bu suçun basın yayın yolu ile işlenmesi halin-
de verilecek ceza yan oranında arttınlır."
AKP'liler şimdi karşı çıktıkları tanım ve cezalan ne
yazık ki 26 Eylül 2004 günü kabul ettikleri Türk Ceza
Yasası ile yaşama geçirmiş durumdalar.
Yasanın değişiklik yapılması için yürürlüğünün 1
Haziran 2005'e kadar ertelendiği süreçte de bu mad-
deyi değiştirmeme konusunda direnmiş olmalan da
cabası.
Oysa, hem yasanın ilk yapılışında hem de değişik-
lik aşamasında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, rapor-
lanyla "ifade özgüriüğüne" aykınlıklan gündeme ge-
tirmişti.
DilerizAKP'liler bu maddeyi "ifade özgüıiüğü" kap-
samında yeniden değerlendirmeyi de düşünürler.
• • •
Iktidar partisi "llımlı Islam" konusundaki görüşün-
den vazgeçmeye niyetli görünmüyor. Bu yaklaşımın
aynntılarından biri olarak dile getirilen de "medeniyet-
ler buluşması" söylemi. Kendilerince haklı nedenleri
elbette vardır. Ama gelişmeler "medeniyetler buluş-
ması" söyleminin tekerine çomak sokmak zorunda
kalacaklann da kendilerinin olacağını düşündürüyor.
Çünkü iş, dinler arasındaki ortak noktalan ortaya
koyarak birliktelik sağlama amacını aştı ve ibadetle-
re inmeye başladı.
"Medeniyetler buluşuyor" söytemli iftara Almanya
Şansötyesi Schröder de davetliydi. Bir Hıristiyan ola-
rak bulunmasında hiçbir mahzur yoktu. Ancak ken-
disi de bizimkileri "medeniyetler buluşması" kapsa-
mında, örneğin bir yortu günü yapılacak ayine çağı-
rarak karşıhk vermek isterse ne olacak. Bizimkiler
kendilerine sunulacak olan kutsal şarabı içip ekmeği
yiyebilecekler mi?
Peki "medeniyetler buluşması ülküsü" derin bir
yara almayacak mı?
Şova dönük işler yararlıdır, ama sonrasını düşün-
mek koşuluyla...
• • •
Bilmem "hikmetlerinden sual olunmaz" demekte
haksız mıyım?
oerinc@ cumhuriyet.com.tr.
BÎLİRKİŞİRAPORUNDA AĞIR SUÇLAMA
'Erdil Tasarrufiıyla 2
daireyi satm alamaz'
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - Eski Deniz
Kuvvetleri Komutanı Ora-
mıral İlhami Erdil hak-
kında "haksız mal edin-
me" iddiasıyla ilgili hazır-
lanan bilirkişi raporu ta-
mamlandı. Raporda. Er-
dil'in mal beyanında gös-
termediği Etüer'deki 2 da-
ireyi meslek yaşamı bo-
yuncaki kayıth ve resmi
tasarruflanyla satın ala-
mayacağı vurgulandı.
İlhami Erdil, eşi Füsun,
kızı Deniz Habde Erdil.
Deniz Erdil'in gizli orta-
ğı olduğu öne sürülen Şi-
rin Melek Ozden ve Er-
dil'in emir subay yardım-
cısı emekli yüzbaşı Yalçm
Kayatunç'un yargılandı-
ğı davaya sanıklardan ka-
tılan oİmadı.
Dunışma hâkimi AIba>'
Tur^yÇağjar, İlhami Er-
dil'in mesleğe başladığı
günden emekli olduğu dö-
neme kadar her görevin-
deki aylık gelirleri, har-
cırahlan, görev yollukla-
n ve OYAK"a yapılan ke-
sinti durumunu gösteren
belgelerin mahkemeye
ulaştığını bildirdi
'Tasarrufu değil
açığıvar'
Erdil'in, Etiler Alkent
Sitesi'nde satın aldığı 2
daireyi mal beyanında bil-
dirmemesı nedeniyle
"haksızmal edindiği" suç-
lamasına yönelik bilirki-
şi raporunun tamamlandı-
ğını belırten Çağlar, bi-
lirkişileri mahkeme salo-
nuna çağırdı.
3 albaydan oluşan bi-
lirkişi heyetinin, Erdil'in
meslek yaşamı boyunca-
ki gelir ve gider durumu-
nu TL, döviz, enflas>on ve
döviz faizi cinsinden he-
saplayan raporu okundu.
Raporda Erdil'in, mes-
leğe başladığı 1958 yıhn-
dan emekli olduğu 30
Ağustos 2001 yüına kadar
77 milyar lira geliri, 122
milyar lira gıderi olduğu,
buna göre 45 milyar lira
açığı olduğu kaydedildi.
Dolar cinsinden, Erdil' in,
427 bin dolar geliri, 395
bin dolar gideri olduğuna
yer verilen raporda, emek-
li Deniz Kuvvetleri Ko-
mutanı'nın bu hesaba gö-
re 31 bin dolar tasarruf
yapabileceği ifade edildi.
Duruşma 9 Kasım'a
ertelendi
Raporun açıklanması-
nın ardından söz alan As-
keri Savcı Kıdemli Albay
SaimOztürk, raporun Er-
dil'in haksız mal edindi-
ği iddialannı doğruladı-
ğını belirterek, delil nite-
liğinde kabul edilmesini
istedi. Erdil ailesinin avu-
katı Turgay Sanakçata ise
raporu inceleyip beyan-
da bulunmak için süre is-
tedi. Duruşma, eksiklik-
lerin giderilmesine karar
verilerekjj9 Kasım tarihiçe
ertelendi.