23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15 EKİM 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Eğitim-İş yeniden kuruluyor Eğitım-Sen'de "anadilde eğitim" tartışması ile büyüyen huzursuzluk, yeni bir serıdikanın oluşması, daha doğrusu Eğitim-Sen'i oluşturan iki ayn sendikanın (Eğit-Sen ile Eğitim-lş) yeniden ayrışmasına yol açacak. Eğitim-Sen içinde yer alan ve ad larına "Eğitim-Sen Sendikal Biriik Grubu" adını veren öğretmen örgütçüleri, geçen haziran ayında Gümüldür'de gerçekleştirdikleri toplantıdan bu yana farklı bir oluşum için çıkış anyorlardı. Çoğunluğunu Eğitim-Sen şube yöneticilerinin oluşturduğu ve Bilecik'ten Mustafa Aksu, Mersin'den Orhan Yıldınm, Adana'dan Hasan Kütük, Izmir'den Yüksel Adıbelli ve Mahir Ulus, Balıkesir'den Ahmet Bolkısık. Samsun'dan Kamil Bilir, Trabzon'dan Cevdet Örtürk, Isparta'dan Mahmut Karakaya, Burdur'dan Özgür Mert, Uşak'tan Lütfi Özyurt, Osmaniye'den Ramazan Arslan ve Elazığ'dan Zeki Ay'ın oluşturduğu "Sendikal Mücadele Koordinasyon Kurulu"nun yürüttüğü çalışmalar son aşamaya geldi: Adı büyük olasılıkla "Eğitim-lş" olan bir sendika kurulacak ve 100 kurucu ile başvuru 17 Ekim Pazartesi günü gerçekleştirilecek... Türkiye'de memur hareketi içinde ayn ve önemli bir yeri olan Eğitim-lş'in yeniden açılması anlamına gelen bu adım için 12 Ekim'den başlayarak Eğitim-Sen'den ve diğer sendikalardan istifalar başladı. Eğitim-lş'in üstünde yükseleceği temeli ise Sendikal Mücadele Koordinasyon Kurulu üyesi Mustafa Aksu şöyle açıkladı: "Yedi yüz bin eğitim ve bilim çalışanını örgütlemeyi hedefleyen yeni sendikal hareketin temel amaçlan, eğitim ve bilim çalışanlarının ekonomik, özlük, akademik, demokratik hak ve çıkarlannı korumak ve geliştirmek, her tühü eğitim sorunlannın çözümüne katkı sunmak, Atatürk ilke ve devrimleh ışığında oluşan ulusal eğitimin laik, bilimsel, çağdaş, parasız olmasını savunmak, Cumhuriyetin kazanımlanna, değerlehne, ülkemizin ve ulusumuzun biriik ve dayanışmasına, demokrasinin gelişmesine, insanlar arasında hoşgörünün yerleşmesine katkı sağlamaktır." Bu demektir ki, öğretmen hareketi tarihinde yeni bir sayfa açılıyor. Hayırlı, uğuriu olsun... ISIK KANSÜ Şaır olumuAnlaşılmaz mı hiç şair? "yeniden başlamaklarla geçiyor ömrümüz I iyimseriiklerimizi duvarla- ra çarpıyoriar " Olduğu gibi, görüldüğü gibi, duyul- duğu gibi anlaşılabilir mi şair? "havada yalnızlık bir bıçak gibi çe- kili" Sıradanlığın kuytulannda bıçakla- nabilir mi şair? "kendimden kurtulmak için gölge- mi koridorda astım" Genelgeçere yenilir mi şair? "beni de kırdılar içimden kırdılar I belki onlann da çocukluğu yoktu I bütün şarkılara kapalıydılar" Attilâ llhan şairimizdi, bizim çalar- saatimizdi... "ayrılık çalargibi uzun uzun ve yal- nız I silâh başı çalar gibi kısa ve ka- labalık I o çalar sabah akşam I yine istiklâl-i tam I yine istiklâl-i tam." Recep Tayyip Erdoğan, yabancı sermayeye karşı olan "kafa"\an "ser- maye ırkçılığı" ile suçladı. Bu ülkede yabancı sermayeye, ya- tınm yapmadan önce "Ne kadaristih- dam yaratacaksın?", "Yurttaşlarım olan işçileh şu koşullarda çalıştıracak mısın?", "Yatınmı, gelişmemiş şu böl- geme yapacak mısın?", "Kârının an- cak bir bölümünü yurtdışına aktarma- ya katlanacak mısın, diğerbirbölümüy- lede yeniyatmmlar yapacak mısın?", "Yatırımını benim ulusal çıkarlanma uygun şu sektörde gerçekfeştirecekmi- sin?" gibi sorular soruluyor mu? Sorulmuyor... Kafa; gelen ağam, gi- den paşam kafası. Yabancı sermaye ülke topraklannda kafasına her estiğini yapsın diye pey- gambersakalını bıle vermeye kalkışan "kafa" da o "kafa" zaten: tsteyen şeyhim olsun, verdim gitti, keyfim olsun... Soldan sağa CHP'li bir "muhalif" daha, Mu- zaffer Kurtulmuşoğlu, eski adıy- la ANAP'a, şımdiki adıyla ANAVA- TAN'a geçti. CHP'nin muhalifleri de bir garip doğrusu. Partilerinin yeterince soi- da olmadığından sızlanıp sızlanıp soluğu sağcı ANAP'ta alıyorlar. ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Laiklik ve Sekularizm Türkiye'nin laikyapısının, AB üyesi ülkeler açısıridan bir avan- taj oluşturduğuna kuşku yok. Arna acaba "laiklik" denikdiği za- man, aynı şeyi mi anlıyoruz. Bi- zim laiklikten anladığımızla, AB üyesi ülkelerin anladıklan şey aynı mı? Hiç sanmıyorum. Laiklik ve sekularizm kav- ramlarının farklılıklan üzerine şimdiye dek birkaç yazı yaz- dım. Fakat öyle sanıyorum ki; bunu bir kez daha yazmam ve bu iki kavram arasındaki cid- di farkı ortaya koymam gerek. Çünkü Türkiye'yi laik bir ülke olduğu için aralannda görmek ısteyen kimi ülkeler, laiklik de- nildiği zaman, sekularizmi an- lıyorlar ve sekuler bir devletin tavır ve tutumunu bekliyorlar. Oysa ki Türkiye sekuler değil, laik bir ülke. Ve bu anlayış far- kı, sıkıntı doğuruyor. Korkanm İlerde bu durum, daha çok sı- kıntıya yol açacak. • • • Almanca bir sözlük, ya da ansiklopediyi açarak "Laisiz- mus" kavramına bakarsanız, bunun karşılığı olarak, "Seku- larismus" kavramını görürsü- nüz. Ingilizce bir sözlük, ya da ansiklopedi için de aynı şey söz konusudur. öyle sanıyo- rum ki; bu durum, diğer Avru- pa ülkelerinin dilleri için geçer- lidir. Oysa ki bunlar, farklı kav- ramlardır. Laiklik, Eski Yunanca'dan gelen bir kavramdır. Eski Yu- •nan'da rahip, ya da rahibe, ya- ]ni "din insanı" olmayanlara, "Laikos" denirmiş. Daha son- ;ra bu kavram Fransızca'ya la- iklik olarak geçmiş ve biz de ;Fransızca'dan laiklik kavramı- nı almışız. Laiklik kavramının Eski Yu- • nanca'dan gelen bir kavram olmasına karşılık, sekularizm ,kavramı, Roma döneminden, 1 Latince'den gelen bir kavram- !dır. Latince'de "sekulariom"; "zamanadeğgin", "çağa değ- gin", anlamına gelen bir söz- cükmüş. Niyaze Berkes Ho- camız bu kavramı Türkçemi- ze, "Çağdaşlık" olarak kazan- dırmış. "Sekuler", "çağdaş"ve "sekularizm", "çağdaşlık"... ; • • • • Eğer "çağdaşlık" kavramını günümüze uyarlarsak, ilginç bazı özellikler aramamız gere- kır. Bunlar ekonomik ve siya- sal alandadır. Çağdaş, ya da se- kuler bir devlet; (günümüz açı- sından), ekonomik kalkınma- sını sağlamış, halkının en fuka- ra kesimleri için bile insanca yaşamanın koşullannı hazırla- mış olan devlettir. Bu tür bir devlete, "refah devleti" adını da verebiliriz. Siyasal alanda sekuler bir devlet, demokratik bir devlet- tir. En azından, "demokrasi ku- rallannın" önemli bir bölümü- nün yaşama geçirilmiş olduğu bir devlettir. Bir başka deyim- le, kimi marjinal gruplar dışın- da; rejimle vatandaşlar arasın- da, "kavganın" sona ermiş ol- duğu ve rejimle ilgili bir "con- sensus" sağlanmış olan bir devlettir. Çağdaş devletin başka özel- likleri de vardır. örneğin eğitim alanındaki sorunlannı çözmüş olması, sosyal güvenliğin tüm vatandaşlar için sağlanması, işsizliğin minimuma çekilme- si, yani "tam istihdam" vb., özellikler sayılabilir. Işte bu özelliklere sahip bir devlet; "çağdaş "yada "seku- ler" bir devlettir. Ve böyle bir devlette, "din ve devlet ara- sındaki kavga" sona ermiştir ve devlet din kurumundan tü- müyle elini çekerek, dini "ce- maatlere" bırakabilir. Hatta ki- lise, ya da cami, ya da bir baş- ka din kurumunun vergisini de toplayarak, "Al kardeşim, bu para sen/n"(!) diyebilir... • • • Laik devlet, henüz bu aşama- ya gelmemiştir. Her ne kadar devleti yönetenler devleti yönet- meyetkisini dinden, yadaTan- n'dan almıyoriarsa da, sekuler bir aşamaya ulaşmak için ön- lerinde uzun bir yol vardır. Bu durumda devlet; din kurumun- den gelebilecek tehlikelere kar- şı, önlemleralmakve biranlam- da dini kontrol etmek duru- mundadır. Eğer laikliği basit ve yüzey- sel bir biçimde, "Din ve devlet işlerinin birbirinden aynlması", olarak tanımlamaz ve "Laiklik; bir toplumda yönetenlerin, yö- netmeyetkisini, din dışı birku- rumdan almalandır", biçimin- de tanımlarsak, konuya netlik getirebiliriz. Keşke Türkiye siyasal ve sos- yo-ekonomikolarak "Çağdaş" bir düzeye gelebilse de, laik aşamadan, sekuler aşamaya geçebilsek. Muhabir arkadaşlarımız, Cumhuriyet Tanm- Hayvancılık ekinde kullanılmak üzere Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Basılı Yayınlar Şube Müdürlüğü'nden birkaç tane "inek" fotoğrafının elektronik posta ile gazetemize iletilmesini istediler. Şube Müdürü Enver Burtıan Yıldız, İnek fotoğrafı arkadaşlanmıza "İnek fotoğraflannı veririz, ama karşılığında para ödemeniz gerekiyor" demiş. Bir de biz aradık Şube Müdürü Enver Burhan Yıldız'ı vekendisine "Tanm eki çıkarmayı bir kamu görevi olarak görüyoruz. Bildiğimiz kadanyla Tarım Bakanlığı da kamu görevi yapıyor. Birkaç inek fotoğrafı için para mı istenir? Şirket mi orası?" demeye kalktık. Şube Müdürü Enver Burhan Yıldız, "şirket mantığı ile çalıştıklannı, fotoğraf satıp döner sermayeye gelir sağladıklannı" belirterek ağzımızın payını verdi! Doğru ya, kamu hizmeti ve görevinin, şirket ve döner sermaye mantığına dönüştüğü bir dönemdeydik artık. Inekliğin âlemi yoktu, Tarım Bakanlığı'ndan inek fotoğrafı isteyerek inekliğin daniskasını yapmıştık... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicakÇa yahoo.com.tr HARBÎ SEMİH POROY semihporoy(<! yahoo.com oO HAYAT EPtK TÎYATROSU msriFi Biwt hayatepik <> mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZAMKA\ 15 Ekim icwir.mnmtaz-arikan.com MANİSA AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas No: 2003477 Karar No: 2005 785 Mahkememizin yukanda esas ve karar numarası yazılı dosyasın- da açılan boşanma davasının yapüan yargılaması sonunda, Manısa ilı. Merkez ılçesı, Yarhasanlar Mahallesı nüfusuna kayıtlı bulunan Mustafa ve Havva'dan olma, 1971 doğumlu Birsen Ersoy ile aynı yerde nüfusa kayıtlı 1967 doğumlu Süleyman Ersoy'un boşanmala- nna karar verilmiştir. Işbu ilanın yayınlandığı tarihten ıtibaren kara- rın 8 gün sonra adresinde bulunamayan Süleyman Ersoy'a tebliğ edilmiş sayılacağı, 15 günlük sürede temyız etmediği takdirde kara- nn kesinleşeceğı 7201 sayılı tebligat kanununun 28 ve 29. maddesi gereğince tebligat yerine kaım olmak üzere ilan olunur. 13.07.2005 Basın: 36405 09.02.1995 2456 sayılı diploma denklik belgesini kaybettim. Hükümsüzdür. ALTAY BLRAK DALAN Kruççev, 1364'fe ıkildardan uzaktoçhrıfana değın fi yı/ £ t / Bğ KRUSCEV GOREVDEN AUNIYOR!. f$£4'7£ SUSÜN, SOI/yETL£& BİGLİSİ D£VLer BAŞAS4- A// NİKİ7J4 KISUŞÇEV'JN GOREVİ SONA ERMİÇTr. Ğ 70 K/eu?Ç£is, o SOŞALAM MAZAMA LEOU/C' SeEJAlEV SSÇ/IMİŞ- Tf. SlKADAN S/e İÇÇİYKEN, KOMUNİST fVieri'DE Kf ÇA8AlABfYO4 ÜST DÜZEy yÖUETİCİLİĞlN£ ULAÇMtŞTt. İKTİDARA GELOİKTEN SOMtSA, fAf/e- TtC 8İÇİMDE STAUfJ'İN £YLEML£flİNİ BLEŞTİ- REN K&UÇÇEV, SOvyETtERlN ÖZELÜKLE PffPO- LıTİKAOA YUIUÜŞAMADAU YANA OLMASfNI SA6- IAMAYA ÇAUŞM/frr. AuCAK, "BARlÇ İÇrNOE S/e LİKTE YAŞAMA"SL06AHI, MACARISTAN <S£ KUBA • • - - -••- İLERI~G/TM£Mİ$TI. TC BEYOĞLU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2004'455 Davacı tstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü vekılı tarafindan açılan gaiplık davasında, Istanbul. Beyoğlu, Çukur Mah. Genış Yokuş Sokak. 370 ada, 3 parsel sayılı taşınmazın 97 3360 hısse malıkı Tanaş kızı Atina, 284/3360 hısse malıki Nikola oğlu Tanaş'ın MK. 33 maddesi gereğince gaipliklenne karar verileceğınden bılenlerin, tanıyanlann, hak- kında malumatı olan kımselenn mahkememizin 2004 455 esas sayılı dosyasına malumat vermeleri, hayatta ıse adresuun bıldirilmesı ya da duruşma günü olan 22.11.2005 saat 10.20'de Beyoğlu 2. Aslıye Hukuk Mahkemesi'nde bulunması ilan olunur. 07.1^2005 Basın: 47739 SAGNAK NILGUN CERRAHOGLU Kanıksamak... Türkiye, "tam üyelik" hedefini yavaş yavaş iskonto- layıp zamanla "yeni bir temele" oturtacak ve kendisi- nebiçilen "öze/tonumu'kanıksayacak. Oylegörünü- yor. Hatta bu, oldu bile. Veya olrnakta. Aslına bakarsanız yalnız Türkiye'de kullanılan "tam üyelik'' tanımı bile, garip doğrusu. Sanki çeşit çeşit üye- likler varmış gibi: "Tam üyeler" ve "yanm", "çeyrek", "ondabir", "beşte bir üyeler" gibi... AB'ye aday ülkelerin hepsi "üyelik"talebiyle yola ko- yuldular. Türkiye dışında başka hiçbir ülkede "tam ûye- /;7("ten bahsedildiğini duymadım. Diğer adaylarbiriiğe °üye"olurken;biz"temt/ye///f^eısraredipdurduk Tam" olmayan "farklı bir üyelik tipinin" daima açık bir seçe- nek olduğunu ikrar edercesine! Geri dönüp baktığımız- da bu olasılığın, başlangıçtan beri bilinçaltında içsel- leştirilmiş bir seçenek olduğunu görüyoruz şimdi... 'Kozmetikten ibaret!' Ankara Anlaşması'nı yapan Komisyon mensuplan, yıllar önce bunu bana "AETnin Türkiye ile '63'te im- zaladığı Ortaklık Anlaşması kozmetikten ibaretti!" di- ye anlatmtşlardı: "Amaç Türklere; Yunanlılannkine ben- zer bir anlaşma yaptıklan izlenimi vermekti. Oysa iki anlaşma farklıydı. Yunanistan'a 'üyelik' perspektifıyle hazırianan Atina Anlaşması'nın şartlan açık ve netti. Türkiye'nin katılımı ise 'uzak bir hipotezdi'. Yunan Or- taklık Anlaşması, Atina ve Brüksel'in ortak tanm poli- tikalannın harmonizasyonunu öngörüyordu. Bu, Yu- nanistan'la 'ortaktanm politikasının müzakeresini' içe- riyordu. Ankara Anlaşması ise, Türkiye'nin 'ortak ta- nm politikasınf olduğu gibi kabul etmesini içeriyordu. Aynca Yunanlılar işçilerin serbest dolaşımında Türki- ye'denileri, otomatikhaklareldeetmişti. 'Yunanistan'ı hazmetmek kotay. Türkiye'yi hazmetmek güç' yakla- şımıyla mazur gösterilen 'bu aynmcılık' özde çok da- ha temel bir sorundan -üyelerin 30 yıl boyunca- Tür- kiye'yi benimsememesinden kaynaklanıyordu." Bunlan 1989'da özal'ın tam üyeliktalebi Brüksel'den geri çevrildiğinde -"üzerine bir bardak soğuk su için" mesajıyla kanşık- kâh "bilanço" kâh "günah çıkar- mak" adına yapılan itiraflar vesilesiyle dinlemiştim. Insan doğrusu hayret ediyor. "Şartlar, elli yılda bu kadar mı değişmez?" diye... Mazerete bulunan kılıf dahiaynı: "Türkiye'yi hazmetmekgüç!" "Hazımkapa- sitesi" kriteri baicın nerelerden geliyor... "Bu kriteri kabullenmenin, 'özel statüyü kabullen- mekle' eşanlama geldiğini" söyleyenleri, şimdi Türki- ye'de topa tutuyoriar. Ne komploculuğunuz kalıyor, ne ufuksuzluğunuz, ne marjinalliğiniz, ne faşistliğiniz! Bu ne öfke, ne cetal? Karşımızda yanm asırdır değişme- yen bir "yaklaşım" var. Düşünebiliyor musunuz? Dün- ya bambaşka yeriere gidiyor. Soğuk Savaş, Duvar'ın yıkılması, globalleşme ve kartlar yeniden dağıtılryor. Ama AB'nin Türkiye'ye bakışı değişmiyor. 'Avrupa salonlannda kalmak isteyene' tavsiye 63'te ileri sürülen mazeretleri, 2OO5'te de yalayıp yu- tarsanız; aynı golü -ikinci kez- yersiniz. "Ankara" ve "Ati- na anlaşmalan" nasıl bambaşka sonuçlar verdiyse; "3 Ekim'öe açılan müzakereler de, şimdiye dek açılan tüm diğer müzakerelerden başka sonuçlar verecek ve Tür- kiye, bu "çerçeve" ile elli yıldır peşinde koşturduğu "tam üyelikle" değil, "üçfe bir üyelikle" yetinmek zo- runda kalacaktır. "Müzakere çerçevesi koşullanndan" çıkan -nerdesye matematik- sonuç bu. Konuyu; "Er- doğan-Baykal polemiği" sığlığından çıkartmak zo- rundayız. "Effendimmm siyaset 'şartlan' değiştirir. Türkiye di- namik bir ülke. AB durağan. On yıl sonra Bihiğe bel- ki biz katılmak istemeyiz. AB 'nin değişim penceresin- den yarartanalım da!" filan. Bunlara "kanıksama eg- zersizleri" ya da ısınma turian diyebilirsiniz. Evet "politika" önemli. Ancak "muhatabın yaklaşı- mında" elli yıl boyu milim değişiklik yaratamamış bir ülke; karşı tarafın tutumunda politikayla "devrim ya- ratmayı" nasıl üm'ıt edebilir? Bu devrimi yapacak ka- librede bir "siyasi sınıfımız" var mı? Türkiye "politika silahım" Avrupa arenasında kullanabilseydi, Komis- yon'un 6 Ekim rapoaında (2004) dayattığı şartlan 17 Aralık zirve kararianna, ardından da "3 Ekim müzake- re çerçevesine" her seferinde biraz daha ağıriaşıp ge- rileyerek girer miydi? Almanya'nın Die Tageszeitung" gazetesi bakın ne diyor "Türk bakanın fGül'ü kastediyor) öğrenmesi gere- ken şey şudur. Avrupa salonlannda kalıcı olmak iste- yen kimsenin çekingen birdile değil, aksine ikna edici biryumruğa ihtiyacı vardır!" Işte bu kadar. BULMACA SEDAT YAŞAYA1V 1 2 3 1 2 SOLDAN SAĞA: l/"Çobanpüs- külü" de deni- len bir süs bit- kisi. 2/ "Ağaç yaprakverir-- - vermez rüz- 4 gâra" (C.S. Tarancı)... Kürkü değerli bir yaban ke- disi. 3/Asya'da bir ülke... Bas- ketbolda çem- beri tutan çarpma lev- hası. 4/ Oruç ayı. 5/ Endonezya'yı oluştu- ran adalardan biri... Galyum elementüıin simgesi. 6/ Orta ve 4 Doğu Avrupa köken- li Yahudilere verilen ad. 7/Nikel elementi- nin simgesi... Hz. Muhammed'in sa- vaşlanndan söz eden yapıtlara verilen ad. 8/ Küçük erkek kardeş... Yunan mitolojisinde savaş tannsı. 9/Süreç... Eski dilde su. YUKARDOAN AŞAĞIYA: 1/ Tüyleri kınlınca kannca asidi denilen çok kaşın- dıncı bir madde çıkaran otsu bitki. 2/ Üzüm suyu... "— bir tahta kaşıktır - Sapı ortasuıa denk düşen" (Can Yücel). 3/ Uzaklaşnıak, ara açılmak... Japon lirik dramı. 4/ Bir tür misk faresi. 5/ Çin ve Japon- ya'dan tüm dünyaya yayılmış bir strateji oyunu... Deride sinirler boyunca birtakım ağrılı fıskelerin dökülmesiyle beliren hastahk. 6/ Gazetecilik dilin- de bir çeşit uydurma habere verilen ad. II Asal gaz- lar sınıfindan bir element... Tavlada kullanılan oyun aracı. 8/Litvanya'nınplaka işareti... Açıklanamayan ya da çözülemeyen şey. 9/ "KeseH jyı" da denikn ve Avustralya'da yaşayan hayvan... Bir peygamber.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear