23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 TEMMUZ 2004 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DISBAŞIN AB'nin bütünleşmesini istemeyen ABD, Türkiye'nin üye olmasını stratejik nedenlerle destekliyor TürkiyeAvrupa'ya girecek• Atina, Türk talebini ulusal çıkarlannı düşünerek destekliyor. Diğer üyeler jeopolitik ve ticari nedenlerden dolayı Türkiye'nin Avrupa'nın arabasına bağh olmasını istiyorlar. Ancak üyelerin Türkiye'nin gerçekten tam bir AB üyesi olmasını istedikleri kesin değil. STAVROSLİGEROS George Bush. aralık ayında An- kara'ya AB ile üyelik müzakerele- rinin başlaması için tarih verilmesi konusunu bu kadar büyük bir ısrar- la ilk kez dile getirmiyor. AB'nin iç meselelerine ABDnin böylesi kabaca müdahalesine karşı Jacques Chirac ın gösterdiği sert tepkiye diğer AB üyesi ülkelerin başkentlennin katılıp katılmadığı kesin değıl. SchrÖder hükümeti bi- le Türkiye'nin üyelik sürecıne gir- mesini aslında kabul etmiş bulunu- yor. Çünkü, tarihin verilmesi duru- munda Türkiye'nin (yıllarca bekle- se de) sonunda AB'ye tam üye ola- cağı kesindir. Washington'ın bu konu hakkın- daki ilgisi stratejik nedenlerden kay- naklanıyor. Helsinki zirvesinde (Ara- lık- 1999) Türkiye'nin, kriterleri ye- rini getirmemiş olmasına rağmen. AB adayı ülke statüsüne getirilme- Fransa Cumhurbaşkanı Chirac ve Almanya Başbakanı Schröder Türkiye'nin AB üyeüğinde kiKt rol oynayacaklar. sinde ABDnin baskılan esaslı rol oy- nadı. O dönemde Avrupahlar bu sta- tüyü Türkiye'ye tanımakla pek de güçlü bir taahhüt altına girmedikle- rini sanıyorlardı. Üç yıl sonra Kopen- hag zirvesinde Ankara'ya tarih ver- meleri için yine Amerikalılann bas- kısı ile karşılaştıklannda Türkiye'nin kriterlere uyum sağlamamış oldu- ğunu öne sürerek talebi reddettiler. Ancak. bu kez ortam Türk talebi le- hinde. ABD'nln bakışı Aslında oyunun sonu Fransa'nın hayır demede ısrar edip etmeyece- ğine bağlı. Amerikahlar hiçbir zaman Avru- pa'nın bütünleşmesine sıcak bak- madılar, çünkü Avrupa'yı kendi he- gemonyalanna rakip bir güç olarak görüyorlar. Amerikalılar, Türkiye'nin AB üye- si olmasıyla, AB'nin bütünleşmesi yönündeki girişimin sabote edilece- ğine inandıklan için Türkiye'nin AB üyeliğini destekliyorlar. Böylece, Avrupa'nın siyasi özgürlüğüne ka- vuşmasını engelleme yönünde daha güçlü yeteneklere sahip olacaklan- na inanıyorlar. Aynı zamanda da AB bütçesinin büyük bir kısmının Türk toplumunun çağdaşlaşması için har- canmasının gerekeceğini biliyorlar. Yunanlstan'ın durumu Atina, Türk talebini ulusal çıkar- lannı düşünerek destekliyor; Tür- kiye üyelik sürecine girerse siyasi davranışını Avrupalılaştırmak zo- runda kalacak ve yayılmacıhğını terk edecek. Bununla birlikte. diğer üye ülke- lerin konuya ilışkin davraruşı şaş- kınlık yaratıyor; jeopolitik ve tica- ri nedenlerden dolayı komşumuz ülkenin AvTupa'nın arabasına bağ- lı olmasını istiyorlar, fakat Türki- ye'nin gerçekten tam bir Avrupa Birliği üyesi olmasını istedikleri kesin değildir. D'Estaing" in, Türkiye'nin Av- rupa içinde yabancı bir cisim oldu- ğu yönündeki açıklamasına. açık- ça itiraf etmemelerine rağmen bir- çok Avrupalı katılıyor. AB'deki or- taklanmız Türkiye'nin adayhğının sonsuzluğa kadar sürmesini tercih ediyorlar. ancak bu imkânsız. Bu kri- tik konu hakkında tez belirtmekten kaçınmakla aslında Türkiye'nin AB üyeliğini seçiyorlar. (KA THİMERİNt gazetesi, 2 Temmuz 2004- Yunancadan çeviren: Murat tlem) NATO'NUN ISTANBUL DORUĞU Avrupa J nın Irak için tutumu doğru Istanbul'daki rekabet, or- tama ışık tuttu; bu aslında beklenen bir gelişmeydi. ABD ne pahasına olursa ol- sun NATO'nun Irak soru- nuna müdahil olması için çok büyük çaba sarf etti. Görünen odur ki Avrupa ülkeleri de Amerikan talebi- ni tatmin edecek, ancak fa- turası pek de pahalrya mal ol- mayacak bir prosedürü seç- ti; Irak'ın asker ve polis güç- lerini her ülke kendi topra- ğında eğıtmeyi kararlaştırdı. Söz konusu çözüm elbette ideal sayılamaz; çünkü Ame- rikalılann bu gırişimi Irak'tan geri çekilecekleri ve ikrida- n halka devTedecekleri an- lamını kesinlikle taşımıyor. Aslında, ABD'nin neler iddia ettiği önemli değil. Önemli olan, söz konusu gi- rişimi Iraklılann nasıl algı- ladığı. Iraklılar. Amerikan askeri güçlerinin kontrolü altında bulundukça hiçbir şeyin değışmeyeceğini, bu askeri gücün, adını değiştir- se de değıştirmese de işgal gücüolduğunu düşünüyor- lar. Aynı şekilde, Irak'ta bu- lunan ya da bulunacak her- hangi bir ülkenin asken bır- likleri de oradaki varlıklan Irak halkı tarafindan özgür- ce onaylanmadıkça, işgal gücü sayılacaktır. Bu nedenle Avrupa hükü- metleri, ki bunlann arasın- da Yunan hükümeti de var, Irak asker ve polis güçleri- nin eğitımıne katkıda bu- lunacaklannı açıklarken bu eğıtimin Irak'ta değil de kendi ülkelerinde yapılma- sı ön şartını koymakla çok iyi yaptılar. Avrupa'nm bu yardımı, meşruiyetini işgal güçleri ta- rafindan atanmakla kazan- mış olan bir hükümet değil de Irak halkı tarafindan se- çilmiş bir hükümet tarafin- dan talep edilmesi halinde vereceklerini net bir şekilde bildirselerdi belki de daha ıyı olurdu. (ETHNOS gazetesi başmakale, 29 Haziran- Yunancadan çeviren: Murat tlem) V THE INDEPENDENT Saddam davasında haber kargaşası [rak'm devrikRderi Saddam Hüseyin'in mah- kemesi haberleriyle de tarûşma yaratd. CLAİRE COZENS Bu hafta dünya medyası, Irak' ın eski diktatörü Saddam Hüseyin'in tarihi duruşmasına tanıklık etmek üzere Bağdat'a hücum etti. An- cak duruşmayı haberleştiren ga- zeteciler için bu, büyük öfke ya- ratan bir deneyim oldu: çünkü yalnızca bir avuç medya kurulu- şunun mahkeme salonuna girme- sine izin verildi. Basın kadar ya- yıncılar da, dünyanın en çok nef- ret edilen adamlanndan birinin mahkemesinin yapıldığı gün her- hangi bir bilgi edinebilmek için mücadele eden gazetecileri orta- da bırakan düzenlemeler nede- niyle küplere bindiler. Uluslararası bir yayın kurulu- şunun bir yetkilisi, "Bir gece ön- ce bize, düzenlemenin nasıl yapı- lacağı anlaüldL. ancak duruşma sabahı her şeyi tamamen değiş- tirmişlerdi" diyor ve ekliyor: "Khnsenm, ne olup bittigryle ügi- li en ufak bir bilgisi yoktu." Mah- keme salonuna girmesine izin ve- rilen iki televizyon, CNN ve Arap televizyonu El Cezire olurken, yazılı basından ise yalnızca New York Times'ın yurtdışı muhabir- • Saddam'ın mahkeme salonuna girmesine izin verilen iki televizyon, CNN ve Arap televizyonu El Cezire oldu. Yazılı basından ise yalnızca New York Times'ın yurtdışı muhabirlerinin şefi John Burns duruşmaya girdi. CNN, çekimlerini diğer bütün yaymcılara vermesine karşm, yıldız habercisi Christiane Amanpour'un "ayncalıklı" bir yetenek olarak orada bulunduğunda ısrarcı oldu. lerinin şefi John Burns içeriye alındı. CNN, çekimlerini diğer bütün yaymcılara vermesine karşın, yıl- dız habercisi ChristianeAmanpo- ur'un "ayncahkJı" bir yetenek olarak orada bulunduğunda ısrar- cı oldu. Amanpour'un Irak özel mahkemesi başkanı Salim Çele- bi'ye ulaşmasına izin verilmiş ve haberleri "özeUıaber" olarak ya- yımlanmıştı. Sonuca bağlanması iki yıldan fazla süreceği tahmin edilen mah- kemeye Bay Çelebi 'nin başkanlık etmesi, daha şimdiden yargı süre- cinin güvenilirliğini zedelemeye başladı. Salim Çelebi, Saddam'ın en büyük muhaliflerinden biri olan ve Arnerika'nın bir zamanlar Irak lideri olması için desteklediği Ah- med Çelebi'nın yeğeni. Ahmed Çelebi, bugünlerde ABD'yi kan* dırmakla ve olmayan kitle imha silahlanyla ilgili yanlış bilgiler vermekle suçlanıyor. Dün gece BBC den John Simp- son, Amerikan ABC televizyo- nunun gözde isimlerinden Peter Jennings ile bir röportaj yapmak zorunda kaldı. Jennings de ,\me- rikalılann yürüttüğü işlemlerde benzer "ayncahldı" istemlerde bulunarak mahkemeye ulaşma hakkı kazanmıştı. Yazılı basın muhabirleri ise, du- ruşmada bulunan ancak mahke- me salonundaki olaylann tek ta- nığı olacağı konusunda uyanl- mamış olan, Arapça bilen birCNN yapımcısının ifadeleriyle, davanın sessiz televizyon görüntülerini haberlerine dayanak yapmak zo- runda kalarak daha zor olanı ba- şardılar. Gazetecilere bir televiz- yon brifingi veren yapımcı, not- larının sadece kendi kullanımı için ahndığını itiraf etti. The Guardian'ın Bağdat mu- habiri Rory McCarthy, süreci "tam bir kargaşa" olarak tarif et- ti. "Hiç ses olmadan bir şey yap- mak olanaksızdı" diye konuşan McCarthy, "Devir teslim düzen- lemeleri de aymvdı, burada şu an- da işlerin vürütülmebiçimi bu" ifa- desinı kullandı. Duruşmanın tek bir ses kaydı yok. Burns, duruşma başlama- dan önce mahkemenin görüntü- sünü tarif ettiği kısa bir teyp kay- dı sağlamasına rağmen bunun içinde bulunan Saddam'a ait tek ses "Ben Saddam Hüseyin, Irak d«1et başkam" sözlerinden iba- ret. Burns nıhayet, kendisini bek- leyen basm mensuplanna, Ingiliz gazetecilerin son baskı saati için çok geç bir saat olan yerel saatle akşam 8.30'da bir brifing verdi. Ancak, yerel medya kuruluşla- nndan kimse bulunmuyordu ve tek Iraklı gazeteciye de duruşmanın başlamasından önce oradan aynl- ması söylenmişti. (The Guardian, Ingiltere, 2 Temmuz) * AVRUPA BlRLlĞÎ Uyelikte geri dönülmez yola çıkıldı HANS RAUSCHER ABD Başkanı George W. Bush, Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye'yi üyeliğe en hızlı bir biçimde almasmı istiyor. Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac (çok haklı olarak) Amerikan Başkanf nın bu yenı emperyal arzusunu, "Sanki ben ABD'ye Meksika ile iüşkilerini nasıl düzenlemesi gerektigini söviüyormuşum gibi bir şey bu" diyerek şıddetle reddediyor. ama Türkiye'nin üyeliğe alınmasını da "geri dönülmez bir yol" sayıyor. Ahnanya Başbakanı Gerhard Schröder, Bush ile ilgili hiçbir şey söylemiyor. ama AB Komisyonu'nun ekım ayında Türkiye üzerine "ohımlu bir rapor" vereceğinden de emin görünüyor. O zaman Hıristıyan demokratlar "Bundan 41 >ıl önce verdikleri sözü tutmaktan başka bir karar alamazlar" Bunun anlamı, AB'nin Türkiye yle müzakerelere başlamaktan başka hiçbır şey yapamayacağıdır. Bush'un baskı nedenl Bu müzakerelerin üyelıkle son bulması gerekiyor. .Ancak müzakereler olumsuz da sona erebılir. Çok uzun da sürebilir (Türkiye'nin olası üyeliği için 2015'ten söz ediliyor). Yine de, adeta bir istisna olarak, Amerikan Başkanı, Fransız Cumhurbaşkanı ve Alman Başbakanı. Türkiye'nin AB'ye girmesı gerektiği ve gireceği konusunda görüş birliği sağlamış bulunuyor (Ingiliz Başbakanı da zaten bundan yana). Insanlar bunu. Istanbul'daki NATO Doruğu'nda olduğu kadar açık bir biçimde hiç duymamışlardı. Bush'un neden acil üyelikten yana olduğu çok açık: ABD'nin Yakındoğu stratejisi için Türkiye vazgeçilmez bir köşe taşını oluşturuyor. Askeri açıdan ve toplum siyaseti açısından. Türkiyenın üyeliğinin "Müslüman dünya ile Baü arasmdaki iKşkilerde kesin bir ikrleme" olacağı yolunda bir görüşü var. Tam üyelik, "Diğer lslam ülkelerine, dinlerinin demokrasi ve modern bir toplumla tümüyle uzlaşabüir durumda okluğunu gösterirdT diye yazıyordu geçenlerde der Standard'da Avusturyalı uzman Albert Rohan. Üyelik umudunun Türk toplumunu, radıkal Islama kaymaktan koruyacağı da belirtiliyordu. JestrateJI oyunu Chirac ve Schröder, açık bir biçimde. bu analizı paylaşıyor. Söz konusu analizin diyeceği çok şey var. ama can sıkacak kadar da Bushistlerin Irak işgaliyle hemen tüm Ortadoğu'yu değiştirme büyük planını anımsatıyor. Bush, Chirac, Schröder ve Blair, jeostrateji oynuyorlar (Italya Başbakanı Berhısconi de bundan yana. ama Rusya'yı içeri almak istiyor; sayılmaz yani). Sorulan başka biri var mı? Başka hükümetler veya başka halklar? A\xısturya Başbakam Schüssel (tıpkı Almanya'daki CDU'nun Başkanı Merkd gibi) buna karşı. "Ayncahkh ortakhğm" yeterli olması gerektiği görüşünde. Resmen söylenen ise Türkiye'nin de, AB'nin de halen üyelik için yeterince olgunlaşmadığıdır. Olgunlasma sorunu Normal şartlarda, bu, doğrudur, ama soru daha bir derinlere iniyor: Türkiye, acaba 2015 yılında yeterince olgunlaşmış olacak mı? Çoğulculuğun, demokratik kültürün, insan haklanna uymanın, yani yerleşik bir hukuk devletinin sarsılmaz biçimde demir attığı bir toplum olacak mı? Sadece seçkinler arasmda değil. en genış halk katmanlannda da... Jeostratejik unsurun, iki yüzü de kesicidir. AB, Albert Rohan'a göre, Türkiye ile birlikte "siyasi, askeri ve ekonomik bir ağffhk" kazanıyor. Ama "daha büyük bir askeri ağırhğm" somut anlamı ne? Kuzey Afrika'daki veya Yakındoğu"daki bir kriz merkezinde, bir AB müdahale birliğinin merkezi parçası olarak Türk birlikleri mi? Insan, bundan daha yakıcı bir şey düşünemez bile. Aralık ayında karar ahnacak. O zamana dek, AB'nin, kuruluşundan bu yana, sonuçlan en ağır böyle bir karar üzerine, en yoğun tartışmalar sürdürülmek zorundadır. (Der Standard, Avusturya, 2 Temmuz)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear