22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6JUBAT2004CUMA CUMMURİYET SAYFA J V U İ J İ U M\ kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Günümüz sinemasının uçlarda gezinen önemli yönetmeni Lars Von Trier'den 'Beş Engel' Şeytan azapta gerek! Veteneğını çoktan kanıtlamış kimi yöıetmenlerin, ayılıp bayılarak usta be lediği, hayranlık beslediği, daha eski kuşaktan kimi yönetmenlerle sı- kı hkı oluşlanna, onlara duyduklan bağlılığı, çeşitli ortamlarda dile geti- rer;k bir nevi saygı duruşuna geçme- leme, çokça değilse de zaman za- man rastlanır sinema tarihinde. Ör- nek olarak, 40 yıl kadar öncesinde, dönemin süper stan Brigitte Bardot da rol aldığı için getirilip Nefret adıy- la ulkemizde gösterilmiş olan. Go- dard'ın film yapımının labırentleri- ne daldığı. ateşli ilk döneminin ürün- lerinden, yüksek bütçeli, yıldız kad- rolu, serbest Moravia uyarlaması Lc Mepris'de (1963) kendini oynayan Fritz Lang'la sıkı hayranı genç Go- dard'ın ilişkisi ya da Johnny Guitar. Asi Gençlik gibı klasiklerin yönet- meni Nicholas Ray'le aralannda de- rin bir dostluğun süregeldiği Wjm •yVenders'in, gırtlak kanserinden ölüm döşeğındekı Ray'in yaklaşan sonuna odaklanan Nick'in Filmi-Su- da Panltıları (1980) hemen akla ge- liyor. Sanat-ticaret bağlantısını seyirciye sunan, Fellini'nin8,5'uyla birlikte si- nemada kameraların, vinç ve raylann, spotlann ilk kez görüntüye girdiğı, Godard'ın Lang'a saygı duruşu nite- lığındeki Le Mepris siyle, ölümü yak- laşan kimsenin onun kadar filme çe- kılmeye gönüllü olmadığı, günleri sa- yılı Ray'le Wenders'in benzersız, sar- maş dolaş, dostluk ve dayanışma fil- mi Nick's Movıe'den yılîar sonra bu hafta seyrettiğimiz Beş Engel de böy- lesi çok özel ve kişisel bir deneyime tanık ettı bızı. Avrupa sinemasının genelde tam bir Coca-Colanizasyon kolonyaliz- mine teslım olduğu 1990'lann, çığır ve uflık açıcı görüşleriyle araştıncı, kışkırtıcı, uçlarda gezinen, öncü ve aykın yaratıcılanndan (hatta kımile- Von Trier'nin 37 yıl önceki deneysel kısa filmine hayran kaldığı Danimarkah yönetmen Jorgen Leth, kendini oynadığı filmde usta bir oyuncu gibi döktürüyor. De Fem Benspd (The Five Obstructions) / Yönetmen: Lars Von Trier, Jorgen Leth / Senaryo: Sophie Destin, Asger Leth, J. Leth, L.V. Trier / Kamera: Dan Holmberg / Oyuncular: J. Leth, L. V. Trier, Claus Nissen, Majken Algren, Alexandra Van- dernoot, Patrick Bauchau, Daniel Hernandez/ Danimarka 2003 (1 Film) rince en önemli ismi) sayılan, en son Dogville deneyimiyle hayranlannı heyecanlandırmış, Danimarkah Lars Von Trier'yle yıllardır hayranı oldu- ğu, yaşı yetmişe dayanmış ama işı bit- memiş ustası ve vatandaşı, nicedir Haiti'de yaşamayı seçmiş Jorgen Leth'i, yönetmen ve oyuncu olarak bir araya getınyor Beş Engel. Mükemmel Insanın peşlnde Görünüşüyle James Coburn'u an- dıran sempatik Leth'ın, bitevıye yine- lenen imgelere ve "Zevk neden bu kadar kaprisli, mutluluk neden bu kadar kısa?" gıbisinden oturaklı saptamalara ve kusursuz ınsan önce- likle mutluluğu mu, ölümü mü, sev- giyi mi düşünüyor gibisinden sorula- ra dayanan, 1967 yapımı deneysel kı- sa filmi Mükemmel fnsan'ına öte- den beri vurgun Von Trier, adeta film- lerindeki kışkırtıcıhğın yansıdığı hın- zırca yüz ifadesiyle. Leth'e ustalığı- nı sınayacağı, aynksı bir çekim dene- yimi öneriyor, gözde yönetmeninı sarsıp kendine getirmek adına. Buna göre Leth, Claus Nissen' in sınırsız bir beyaz fonda kusursuz ınsanı can- landırdığı, 1967 yapımı Mükemmel Insan'ı yenıden çekecektır, hem de 5 kez. Ne var kı her çekim, Von Tn- er'nin koyduğu, Dogma'vari bırtakım kurallara, kısıtlamalara ve engelle- melere bağh kahnarak yapılacaktır. Genç ve ünlü hayranının bir çeşit meydan okuma gibı de algılanabile- cek bu önerisini kabul edip kollan sı- vayarak aylarboyunca Küba'dan Hm- distan'a uzanan yolculuklara çıkarak kusursuz insanın neye benzediğini araştırdığı 5 yeni film çeken Leth, ta- hammül sınırlannın zorlandığı bu sü- reçte, sinemada yeni fıkir ve bıçim- lerin araştıncısı, kışkırtıcı ve aykın denemelerin alaycı yaratıcısı Von Tri- er'nin, giderek istekleri bitip tüken- mek bilmeyen, hoşgörüsüz, hıç be- ğenmeyen, memnun edılmesı güç. hınzır, sert ve inatçı binne dönüştü- ğünü görecek, ama kesinlikle pes et- meyecektir... Belgesel kurgu ve doğaçlama Film yapımını seyircinın de katıla- cağı. deneysel, eğlencelı bir yolculu- ğa çeviren ve baştan sona belgeselle kurmaca ve doğaçlama arasında salı- nan Beş Engel'de Von Trier'nin koy- duğu, Leth'i ters dönmüş bir kaplum- bağa çaresizliğine sokan, hiçbir pla- nın 12 kareden (yani yanm saniye) fazla olmaması ya da dünyanın en se- fil yerinde film çekmesi vb. gibi en- geller, kısıtlamalar, Von Trier'ye gö- re, aslında yaratıcıyı üretıme sevk ediyor, bizim şeytan azapta gerek de- yimi doğrultusunda. Çünkü sonsuz bir özgürlük ve ra- hatlık ortamında ortaya çıkacak sanat eserinden hazzetmiyor 'Avrupa si- nemasının umudu" Von Trier. Ara- larda Leth'ın ozgün kısa başyapıtın- dan bölümler de izlediğimiz, iki yö- netmenin yararıcı güçlerinin çarpıştı- ğı Beş Engel'ın spastik bir filme dö- nüşeceğini uman Von Trier karşıtlan şapa oturuyor sonuçta. Çünkü kur- macayla doğaçlamanın benzersız bir karması nıtelığındeki bu özel film, meraklısınca kuşksuz görülmeyi ha- kediyor. Günümüz tüketim sineması- nın ruhsuz, boş anlamsızlığına karşı çıkan Dogma 95 hareketinin Thomas Vinterberg'le bırlıkte fıkir babası Von Trier filmleriyle seyirciyi sars- mayı, kışkırtmayı, tartıştırmayı, so- rular sordurmayı, kuşkuya düşürme- yı, aşın uçlarda gezinmeyi sürdürü- vor. YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... Başrolde Tom Cruise'un oynadığı filmin yönetmeni E. Zvrick. SAMURAY / The Last Samural Ünlü oyuncu Tom Cruise'un başrolünde oynadığı ve Edward Zwick'in yönettiği 'Son Samuray', bugün gösterime giriyor. ABD'de gösterime girdiği 5-7 Aralık hafta sonunda en çok izlenen film olan ve ilk üç günde 24.5 milyon dolar (yaklaşık 35.4 trilyon lira) hasılat elde eden filmin başrollerinde Tom Cruise'un yanı sıra William Atherton ve Billy Connolly yer alıyor. Konusu 1870'li yıllarda Japonya'da geçen 'Son Samuray', Amerikalı subay Nathan Algren'in (Tom Cruise), Japon Imparatoru tarafuıdan ülkenin ilk modern ordusunu eğitmesi için kiralanmasıyla başlayan öyküsünü anlatıyor. Japon hükümeti, eski Samuray gelenekleriyle yetişen savaşçılannı, günün ticari şartlanna uyarak, daha Batılı tarzda bir orduya dönüştürmeye çalışırken Algren de kendisini beklenmedik bir şekılde Samuray geleneklerinin etkisi altında bulur. Düşmanın eline düşen ve hiç beklemediği bir şekilde ilginç bir konukseverlikle karşılanan Algren, onlan yakından tanıma fırsatı bulur ve asıl düşmanın kim olduğunu sorgulamaya başlar. Bu durum Algren'i iki ayn devrin ve farklı ıki dünyanın arasındaki mücadelenin tam ortasında. sadece kendi onuruyla baş başa bırakır. Y E N İ BİR ÜLKE / İn Amerlca 'Sol AyağınT ve 'Babam Için'le tanınan trlandalı yönetmen Jim Sheridan'ın 20. yüzyılın başında, trlandalı göçmenlerin Amerika'da yaşadıklanna 1980'li yıllardan baktığı son filmi 'In America' bugün gösterime giriyor. Sheridan insanlan mahveden bir trajediyi sürükleyici anılar ve sırlarla, aşk , kaybediş, bir araya gelme ve her şeye yenıden başlama gibi temalarla iki küçük çocuğun gözünden anlatıyor. Her şeye yenıden başlamak klasik bir Amerikan rüyasıdır. Fakat bunu gerçekleştirmek iki Irlandalı göçmen olan Johnny ve Sarah (Paddy Considine ve Samantha Morton) için günümüz Manhattan sokaklannda pek de kolay olmayacaktır. tki küçük kızlan ile bu acımasız ülkede bazen komik, bazen de çaresiz günler geçireceklerdir. Aileyi başdöndürücü bir gerçek beklemektedir. Sheridan'ın otobiyografık deneyimlerine dayanarak iki kızı Naomi Sheridan ve Kirsten Sheridan'la birlikte yazdığı senaryonun beyazperdedeki kahramanlannı ise k Sweet and Lowdown' filmi ile Oscar Ödülü adayı olan Samantha Morton (Minority Report), Paddy Considine (24 Hour Party People) ve Djimon Hounsou (Amistad-Gladyatör) canlandınyor. İZLEYİCİ GÖZÜYLE. ERDAL ATABEK HakkârTden mektup var...Bayramın birinci günü, 1 Şubat tarihli bir mail alıyorum: "Hakkâri'de edebiyat öğretmenliği yapmaktayım. Bu yıl yapılan atamalar- îa buraya atandım. Çok büyük umutlar- la geldiğim bu ilde yaşaımmın en büyük hüsranını yaşıyorum. Bu hüsranı ilin koşulları değil. kitap sıkıntısı yaratıyor. Gerek kendi okulumda, gerekse de il- deki tüm okul kütüphanelerinde kitap sıkıntısı yaşıyoruz. D, ilçe ve köy öğret- menleri ile birlikte kitap toplama kanı- panyası başlattık. Ama duyarlı çevre- lerden uzağız. Sesimizi bu mail ile du- yurmaya çalışıyoruz. Lütfen bize yar- dımcı olun. Lütfen." Öğretmen Tarhan Şimşek sesini böyle duyurmaya çalışıyor. Okulunun telefonu- nu da venyor: (0 438 211 49 23). Hakkâ- ri Anadolu Lisesi/Hakkâri adresine gönderilecek her şey ona ulaşacak. Tarhan öğretmen de bu kitapları il içinde dağıtacak. Demek kı, Vizontele Tuuba'nın kütüp- hane müdürü Güner Hocaya gene iş düş- tü. 12 Eylül'ün o kimsenin kimseye bir şey soramadığı günlerinde, kütüphanesi olma- yan, kitap nedir bilmeyen uzak Doğu ka- sabasına 'kütüphane müdürü' olarak ata- nan Güner Bey, bacakJan tutmayan kızıy- la. bir türlü bahtı gülmeyen kansıyla bura- ya gelince karşılayan da birinci filmden, Vîzontele'den tanıdığımız Deli Emin olur. Yılmaz Erdoğan, öyle görünüyor ki ken- di deli yanını Deli Emin'e aktarmıştır. Hakkârl'ye el uzatalım Bu hoş, herkesle banşık, en ince işlere aklı eren, kafasımn estiğini yapan kişilik, filmin ana direğidir. Fihnin 'hüzünlü ne- şesi'ni Deli Emin temsil eder. Kütüphane- siz 'kütüphane müdürü' Güner Abi'de Tank Akan, kendi acılannı da dile getir- mektedır. Sanınm ki Tank Akan için bu film, 12 Eylül'ün -şimdi epeyce unurul- muş- acılarımn da sözcülüğünü yapmakta- dır. Altan Erkekli, Belediye Başkanı'nı öy- le ustaca oynamaktadır ki bır yerde film ar- tık oyun olmaktan çıkmaktadır. Demet Ak- bağ'ın Siti Ana'sı Güneydoğu kadınının yaşayan efsanesidir. Tuba Ünsal, oynadığı rolde gerçekten de başka kimsenin bu role uymayacağmı düşündürten doğal bir uyum göstermekte. Devrimciler, devrimci gruplar, ideolojik çözümlemelere girilmeden. biraz delikan- lılık tiplemelerinde \erilse de yerlerini al- mış görünüyor. Esnafın korkak, korkak ol- duğu için de sinsi çıkarcılığı, küçük sah- nelerde çok iyi işlenmiş. Deniz Akka- ya'nın filmde ne yaptığı ise pek anlaşılmı- yor. Vizontele Tuuba. birincisinden daha iyi bir film. Filmin dıyaloglannda yer alan özlü sözler dikkatten kaçmamah: - Nasılsın kızım? - Eksik. - Kim tamam ki kızım? (Siti Ana ile Asiye arasındaki konuşma) - Buraya az kişi gelir, çok kişi gider. - Ara sıra buraya da güzel şeyler ge- lirdi ama çok kalmazdı. Tarhan Simşek öğrermenin çağnsına ya- nıt verelim. Yılmaz Erdoğan da, Tank Akan da. he- pimiz de Hakkâri'ye el uzatalım... Rolüne doğal bir uyum gösteren Tuba Ünsal filmde Deli Emin'in romantik yönünü ortay? çıkarıyor. KEDt GOZU VECDİ SAYAR Murtazalar ve Müfettişler Tiyatromuzun en önemli zenginliği, oyuncu- lar... Gerek ödenekli tiyatrolarımızda, gerek- se özel tiyatrolarımızda sergilenen oyunların en başarılı öğesi oyunculuk oluyor. Şu sıralar, Istanbul'daki özel tiyatrolarda övgüye değer pek çok çalışma var: Dostlar Tiyatrosu'nda (Fay Hattı) Genco Erkal, Sumru Yavrucuk ve Erdem Akakçe, Tiyatro Atölyesi'nde (Ermiş- leryadaGünahkârlar) Haluk Bilginer, Bülent Emin Yarar, Şenay Gürler, Tiyatro Pera'da (Seyir Defteri) Ayşe Lebriz, Levent Öktem ve (aynı zamanda oyunun yazarı ve yönetmeni olan) Nesrin Kazankaya ... Bu listeyi dahada uzatmak mümkün... Ama, yönetmenlik alanında, paletteki renk- ler daha sınırlı. Her yıl yeni oyuncular şaşırtı- cı başarılarla çıkıyor karşımıza. Aynı şeyi yö- netmenlerimiz için söyleyebilir misiniz? Şu sı- ralar Istanbul sahnelerinde öne çıkan birkaç yönetmen var. En başta, özel ve ödenekli ti- yatrolarımızda -aralannda Akbank Prodüksi- yon Tiyatrosu'ndaki "Fernando Krapp Bana Mektup Yazmış", Istanbul Devlet Tiyatro- su'ndaki "Kır", Tiyatro Atölyesi'ndeki "Ermiş- ler ve Günahkârlar"\n da bulunduğu- tam 14 oyunda yönetmen olarak imzası olan Işıl Ka- sapoğlu geliyor. Kasapoğlu, kendi tiyatrosu Semaver Kumpanya'da Bülent Emin Yarar'la birlikte Orhan Kemal'in "Mu/taza"sını sah- neledi. Gencecik birekipten başarılı birtakım oyunculuğu var bu oyunda da. "Murtaza"\/ı günümüze taşıyor Semaver Kumpanya oyun- cuları. Ama, ınsan düşünmeden edemiyor. Aramızda "Murtaza "lar kaldı mı hâlâ? 'Murtazalar' yavaş yavaş tarih sahnesinden siliniyor günümüzde (yerlerini uyanık, 'köşe dönmeci' görevlilere bırakarak). Ama, aynı şe- yi, sahte 'müfettişler' ve -müfettiş korkusunu bile unutmuş- soyguncular için söyleyebilir miyiz? Istanbul Devlet Tiyatrosu'nun sahne- lediği "Müfettiş" -son olarak "Küçükbirlşiçin Yaşlı Bir Palyaço Aranıyor" oyunundaki ba- şansını alkışladığımız- yönetmen Müge Gür- man'ın imzasını taşıyor. Gürman, tüm anlatım öğelerini ustalıkla kullanarak (Başta Çetin Te- kindor, tüm oyuncuların reji ile bütünleşen yorumlarını, Yücel Aymaz'ın mükemmel ışık tasarımını vurgulamak isterim) dışavurumcu ve grotesk bir yorum getirmiş Gogol'ün "Mü- fettiş"\oe. Soygun düzeninin çarklannı ve bu çarkların arasında kimliğini yitiren bireyin dra- mını dünden bugüne yansıtıyor. Mahir Günşıray'ın yönetimindeki Tiyatro Oyunevi'nde izlediğim, Nihat Genç'in öykü- lerinden yola çıkarak Günşıray'ın yazdığı, yö- nettiği ve oynadığı "Gavara", mevsimin en önemli oyunlarından biri hiç kuşkusuz. Insa- nımızın yaşamı boyunca karşılaştığı ve boyun eğmek zorunda kaidığı baskıları çarpıcı bir anlatımlasergiliyor "Gavara". Cinsel baskılar- dan siyasal baskılara uzanan bir zincir... Tür- kiye insanının yazgısına dair bir şiir olarak da tanımlayabilirsiniz. Günşıray, gerek yönetmen, gerekse oyuncu olarak kusursuz bir çalışma ortaya koymuş. Tıpkı, Gogol uyarlaması "Ev- lilik"te olduğu gibi. Oyunculukla söze girdik, oyunculukla biti- relim. Tiyatrolarımızda, tek kişilik oyunların sa- yısı giderek artıyor. Jülide Kural, "Fhda"6a, bu büyük sanatçının aşkını, direncini ve ya- şam sevincini her zamanki oyun gücüyle ak- tarmakla kalmıyor, oyuncu - yönetmen - ka- dın Jülide'nin bu role verdiği tepkilerle buluş- turarak karşımıza getiriyor...Mehmet Esen çi- çeği burnunda Tiyatro Libra'sında "Karın- ca'nın Gözyaşı" ile, Müjdat Gezen "ItirafEdi- yorumla, Ali Poyrazoğlu "ödünç Yaşam- /ar"la, kendi tiyatro serüvenlerini sahneye ta- şıyor. Ferhan Şensoy'un "Ferhangi Şey- ter"ini, Altan Erkekli'nin "Inadına Yaşamak"\ru anımsatmaya gerek var mı? Her biri ayrı bir tat, ayn bir yaşam deneyimi sunuyor bu usta oyuncular. Cem Yılmaz'ın BKM'deki tek ki- şilik gösterisi de başlı başına bir olay. Gerçek- ten de, gösterinin başında verdiği sözü tutu- yor ve seyircisini müthiş eğlendiriyor Cem Yıl- maz. 41. yılında Rutkay Aziz'in yönetiminde "Memleketimden Insan Manzaraları"n\ sah- neleyen Ankara Sanat Tiyatrosu ise genç se- yircilerle Nâzım'ı buluşturmak gibi önemli bir işlevi üstleniyor Aziz ve Erol Demiröz dışın- da tümüyle gençlerden oluşan bir kadroyla. Istanbul'un Maya Sahnesi, Oyuncular Tiyat- ro Kafe, Dulcinea gibi mekânlarında genç top- lulukların sahnelediği oyunlar arasında da gözden kaçırılmaması gerekenler var: Krek Tiyatro Sbpluluğu'nun "Adamlar"\, Oyuncular Tiyatro Grubu'nun "Kadife Çiçekleri", Altıdan Sonra Tiyatro'nun "Bekleme Odasr adlı oyunları başarılı birer ekip çalışması ürünü olarak izlenmeyi hak ediyor. Düş kırıklığı ile ay- rıldığım oyunlar da var elbet. Ama, bu genç toplulukların da, daha titiz bir oyun seçimi ile başarıyı yakalayacaklarına inanıyorum. Yeter ki, onların heyecanı, sizin merakınız eksilme- sin... vecdisayar@yahoo.com BUGUN • LÜTFÎ KIRDAR KONSER SALONU'nda saat 21.00'de 'Anadolu Ateşi' dans gösterisi izlenebilir. (Biletix: 0 216 454 15 55) • ALTUNİZADE KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 20.00'de Derya Türkan (kemençe), Murat Aydemir (tanbur) resitali. (0 216 341 05 00) • NARDİS JAZZ CLUB'da saat 22.30'da Sibel Köse Band projesi. • ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ'nde 15.30 ve 19.00 saatlerinde Fernando Leon de Aranoa'mn 'Güneşli Pazartesiler' adlı filmi izlenebilir. (0 212 251 56 00/3 73} *
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear