Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6JUBAT2004CUMA CUMMURİYET SAYFA
J V U İ J İ U M\ kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Günümüz sinemasının uçlarda gezinen önemli yönetmeni Lars Von Trier'den 'Beş Engel'
Şeytan azapta gerek!
Veteneğını çoktan kanıtlamış kimi
yöıetmenlerin, ayılıp bayılarak usta
be lediği, hayranlık beslediği, daha
eski kuşaktan kimi yönetmenlerle sı-
kı hkı oluşlanna, onlara duyduklan
bağlılığı, çeşitli ortamlarda dile geti-
rer;k bir nevi saygı duruşuna geçme-
leme, çokça değilse de zaman za-
man rastlanır sinema tarihinde. Ör-
nek olarak, 40 yıl kadar öncesinde,
dönemin süper stan Brigitte Bardot
da rol aldığı için getirilip Nefret adıy-
la ulkemizde gösterilmiş olan. Go-
dard'ın film yapımının labırentleri-
ne daldığı. ateşli ilk döneminin ürün-
lerinden, yüksek bütçeli, yıldız kad-
rolu, serbest Moravia uyarlaması Lc
Mepris'de (1963) kendini oynayan
Fritz Lang'la sıkı hayranı genç Go-
dard'ın ilişkisi ya da Johnny Guitar.
Asi Gençlik gibı klasiklerin yönet-
meni Nicholas Ray'le aralannda de-
rin bir dostluğun süregeldiği Wjm
•yVenders'in, gırtlak kanserinden
ölüm döşeğındekı Ray'in yaklaşan
sonuna odaklanan Nick'in Filmi-Su-
da Panltıları (1980) hemen akla ge-
liyor.
Sanat-ticaret bağlantısını seyirciye
sunan, Fellini'nin8,5'uyla birlikte si-
nemada kameraların, vinç ve raylann,
spotlann ilk kez görüntüye girdiğı,
Godard'ın Lang'a saygı duruşu nite-
lığındeki Le Mepris siyle, ölümü yak-
laşan kimsenin onun kadar filme çe-
kılmeye gönüllü olmadığı, günleri sa-
yılı Ray'le Wenders'in benzersız, sar-
maş dolaş, dostluk ve dayanışma fil-
mi Nick's Movıe'den yılîar sonra bu
hafta seyrettiğimiz Beş Engel de böy-
lesi çok özel ve kişisel bir deneyime
tanık ettı bızı.
Avrupa sinemasının genelde tam
bir Coca-Colanizasyon kolonyaliz-
mine teslım olduğu 1990'lann, çığır
ve uflık açıcı görüşleriyle araştıncı,
kışkırtıcı, uçlarda gezinen, öncü ve
aykın yaratıcılanndan (hatta kımile-
Von Trier'nin 37 yıl önceki
deneysel kısa filmine
hayran kaldığı Danimarkah
yönetmen Jorgen Leth,
kendini oynadığı filmde usta
bir oyuncu gibi döktürüyor.
De Fem Benspd
(The Five
Obstructions) /
Yönetmen: Lars
Von Trier, Jorgen
Leth / Senaryo:
Sophie Destin,
Asger Leth, J.
Leth, L.V. Trier /
Kamera: Dan
Holmberg /
Oyuncular:
J. Leth, L. V. Trier,
Claus Nissen,
Majken Algren,
Alexandra Van-
dernoot, Patrick
Bauchau, Daniel
Hernandez/
Danimarka 2003
(1 Film)
rince en önemli ismi) sayılan, en son
Dogville deneyimiyle hayranlannı
heyecanlandırmış, Danimarkah Lars
Von Trier'yle yıllardır hayranı oldu-
ğu, yaşı yetmişe dayanmış ama işı bit-
memiş ustası ve vatandaşı, nicedir
Haiti'de yaşamayı seçmiş Jorgen
Leth'i, yönetmen ve oyuncu olarak
bir araya getınyor Beş Engel.
Mükemmel Insanın peşlnde
Görünüşüyle James Coburn'u an-
dıran sempatik Leth'ın, bitevıye yine-
lenen imgelere ve "Zevk neden bu
kadar kaprisli, mutluluk neden bu
kadar kısa?" gıbisinden oturaklı
saptamalara ve kusursuz ınsan önce-
likle mutluluğu mu, ölümü mü, sev-
giyi mi düşünüyor gibisinden sorula-
ra dayanan, 1967 yapımı deneysel kı-
sa filmi Mükemmel fnsan'ına öte-
den beri vurgun Von Trier, adeta film-
lerindeki kışkırtıcıhğın yansıdığı hın-
zırca yüz ifadesiyle. Leth'e ustalığı-
nı sınayacağı, aynksı bir çekim dene-
yimi öneriyor, gözde yönetmeninı
sarsıp kendine getirmek adına. Buna
göre Leth, Claus Nissen' in sınırsız
bir beyaz fonda kusursuz ınsanı can-
landırdığı, 1967 yapımı Mükemmel
Insan'ı yenıden çekecektır, hem de 5
kez. Ne var kı her çekim, Von Tn-
er'nin koyduğu, Dogma'vari bırtakım
kurallara, kısıtlamalara ve engelle-
melere bağh kahnarak yapılacaktır.
Genç ve ünlü hayranının bir çeşit
meydan okuma gibı de algılanabile-
cek bu önerisini kabul edip kollan sı-
vayarak aylarboyunca Küba'dan Hm-
distan'a uzanan yolculuklara çıkarak
kusursuz insanın neye benzediğini
araştırdığı 5 yeni film çeken Leth, ta-
hammül sınırlannın zorlandığı bu sü-
reçte, sinemada yeni fıkir ve bıçim-
lerin araştıncısı, kışkırtıcı ve aykın
denemelerin alaycı yaratıcısı Von Tri-
er'nin, giderek istekleri bitip tüken-
mek bilmeyen, hoşgörüsüz, hıç be-
ğenmeyen, memnun edılmesı güç.
hınzır, sert ve inatçı binne dönüştü-
ğünü görecek, ama kesinlikle pes et-
meyecektir...
Belgesel kurgu ve doğaçlama
Film yapımını seyircinın de katıla-
cağı. deneysel, eğlencelı bir yolculu-
ğa çeviren ve baştan sona belgeselle
kurmaca ve doğaçlama arasında salı-
nan Beş Engel'de Von Trier'nin koy-
duğu, Leth'i ters dönmüş bir kaplum-
bağa çaresizliğine sokan, hiçbir pla-
nın 12 kareden (yani yanm saniye)
fazla olmaması ya da dünyanın en se-
fil yerinde film çekmesi vb. gibi en-
geller, kısıtlamalar, Von Trier'ye gö-
re, aslında yaratıcıyı üretıme sevk
ediyor, bizim şeytan azapta gerek de-
yimi doğrultusunda.
Çünkü sonsuz bir özgürlük ve ra-
hatlık ortamında ortaya çıkacak sanat
eserinden hazzetmiyor 'Avrupa si-
nemasının umudu" Von Trier. Ara-
larda Leth'ın ozgün kısa başyapıtın-
dan bölümler de izlediğimiz, iki yö-
netmenin yararıcı güçlerinin çarpıştı-
ğı Beş Engel'ın spastik bir filme dö-
nüşeceğini uman Von Trier karşıtlan
şapa oturuyor sonuçta. Çünkü kur-
macayla doğaçlamanın benzersız bir
karması nıtelığındeki bu özel film,
meraklısınca kuşksuz görülmeyi ha-
kediyor. Günümüz tüketim sineması-
nın ruhsuz, boş anlamsızlığına karşı
çıkan Dogma 95 hareketinin Thomas
Vinterberg'le bırlıkte fıkir babası
Von Trier filmleriyle seyirciyi sars-
mayı, kışkırtmayı, tartıştırmayı, so-
rular sordurmayı, kuşkuya düşürme-
yı, aşın uçlarda gezinmeyi sürdürü-
vor.
YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR...
Başrolde Tom Cruise'un oynadığı filmin yönetmeni E. Zvrick.
SAMURAY /
The Last Samural
Ünlü oyuncu Tom Cruise'un
başrolünde oynadığı ve Edward
Zwick'in yönettiği 'Son Samuray',
bugün gösterime giriyor. ABD'de
gösterime girdiği 5-7 Aralık hafta
sonunda en çok izlenen film olan ve
ilk üç günde 24.5 milyon dolar
(yaklaşık 35.4 trilyon lira) hasılat elde
eden filmin başrollerinde Tom
Cruise'un yanı sıra William
Atherton ve Billy Connolly yer
alıyor. Konusu 1870'li yıllarda
Japonya'da geçen 'Son Samuray',
Amerikalı subay Nathan Algren'in
(Tom Cruise), Japon Imparatoru
tarafuıdan ülkenin ilk modern
ordusunu eğitmesi için kiralanmasıyla
başlayan öyküsünü anlatıyor. Japon
hükümeti, eski Samuray
gelenekleriyle yetişen savaşçılannı,
günün ticari şartlanna uyarak, daha
Batılı tarzda bir orduya dönüştürmeye
çalışırken Algren de kendisini
beklenmedik bir şekılde
Samuray geleneklerinin etkisi altında
bulur. Düşmanın eline düşen ve hiç
beklemediği bir şekilde ilginç bir
konukseverlikle karşılanan Algren,
onlan yakından tanıma fırsatı bulur
ve asıl düşmanın kim olduğunu
sorgulamaya başlar. Bu durum
Algren'i iki ayn devrin ve farklı ıki
dünyanın arasındaki mücadelenin tam
ortasında. sadece kendi onuruyla baş
başa bırakır.
Y E N İ BİR ÜLKE /
İn Amerlca
'Sol AyağınT ve 'Babam Için'le
tanınan trlandalı yönetmen Jim
Sheridan'ın 20. yüzyılın başında,
trlandalı göçmenlerin Amerika'da
yaşadıklanna 1980'li yıllardan
baktığı son filmi 'In America' bugün
gösterime giriyor. Sheridan insanlan
mahveden bir trajediyi sürükleyici
anılar ve sırlarla, aşk , kaybediş, bir
araya gelme ve her şeye yenıden
başlama gibi temalarla iki küçük
çocuğun gözünden anlatıyor.
Her şeye yenıden başlamak klasik bir
Amerikan rüyasıdır. Fakat bunu
gerçekleştirmek iki Irlandalı göçmen
olan Johnny ve Sarah (Paddy
Considine ve Samantha Morton)
için günümüz Manhattan
sokaklannda pek de kolay
olmayacaktır. tki küçük kızlan ile bu
acımasız ülkede bazen komik, bazen
de çaresiz günler geçireceklerdir.
Aileyi başdöndürücü bir gerçek
beklemektedir. Sheridan'ın
otobiyografık deneyimlerine
dayanarak iki kızı Naomi Sheridan
ve Kirsten Sheridan'la birlikte
yazdığı senaryonun beyazperdedeki
kahramanlannı ise
k
Sweet and
Lowdown' filmi ile Oscar Ödülü
adayı olan Samantha Morton
(Minority Report), Paddy Considine
(24 Hour Party People) ve Djimon
Hounsou (Amistad-Gladyatör)
canlandınyor.
İZLEYİCİ GÖZÜYLE. ERDAL ATABEK
HakkârTden mektup var...Bayramın birinci günü, 1 Şubat tarihli
bir mail alıyorum:
"Hakkâri'de edebiyat öğretmenliği
yapmaktayım. Bu yıl yapılan atamalar-
îa buraya atandım. Çok büyük umutlar-
la geldiğim bu ilde yaşaımmın en büyük
hüsranını yaşıyorum. Bu hüsranı ilin
koşulları değil. kitap sıkıntısı yaratıyor.
Gerek kendi okulumda, gerekse de il-
deki tüm okul kütüphanelerinde kitap
sıkıntısı yaşıyoruz. D, ilçe ve köy öğret-
menleri ile birlikte kitap toplama kanı-
panyası başlattık. Ama duyarlı çevre-
lerden uzağız. Sesimizi bu mail ile du-
yurmaya çalışıyoruz. Lütfen bize yar-
dımcı olun. Lütfen."
Öğretmen Tarhan Şimşek sesini böyle
duyurmaya çalışıyor. Okulunun telefonu-
nu da venyor: (0 438 211 49 23). Hakkâ-
ri Anadolu Lisesi/Hakkâri adresine
gönderilecek her şey ona ulaşacak.
Tarhan öğretmen de bu kitapları il
içinde dağıtacak.
Demek kı, Vizontele Tuuba'nın kütüp-
hane müdürü Güner Hocaya gene iş düş-
tü. 12 Eylül'ün o kimsenin kimseye bir şey
soramadığı günlerinde, kütüphanesi olma-
yan, kitap nedir bilmeyen uzak Doğu ka-
sabasına 'kütüphane müdürü' olarak ata-
nan Güner Bey, bacakJan tutmayan kızıy-
la. bir türlü bahtı gülmeyen kansıyla bura-
ya gelince karşılayan da birinci filmden,
Vîzontele'den tanıdığımız Deli Emin olur.
Yılmaz Erdoğan, öyle görünüyor ki ken-
di deli yanını Deli Emin'e aktarmıştır.
Hakkârl'ye el uzatalım
Bu hoş, herkesle banşık, en ince işlere
aklı eren, kafasımn estiğini yapan kişilik,
filmin ana direğidir. Fihnin 'hüzünlü ne-
şesi'ni Deli Emin temsil eder. Kütüphane-
siz 'kütüphane müdürü' Güner Abi'de
Tank Akan, kendi acılannı da dile getir-
mektedır. Sanınm ki Tank Akan için bu
film, 12 Eylül'ün -şimdi epeyce unurul-
muş- acılarımn da sözcülüğünü yapmakta-
dır.
Altan Erkekli, Belediye Başkanı'nı öy-
le ustaca oynamaktadır ki bır yerde film ar-
tık oyun olmaktan çıkmaktadır. Demet Ak-
bağ'ın Siti Ana'sı Güneydoğu kadınının
yaşayan efsanesidir.
Tuba Ünsal, oynadığı rolde gerçekten
de başka kimsenin bu role uymayacağmı
düşündürten doğal bir uyum göstermekte.
Devrimciler, devrimci gruplar, ideolojik
çözümlemelere girilmeden. biraz delikan-
lılık tiplemelerinde \erilse de yerlerini al-
mış görünüyor. Esnafın korkak, korkak ol-
duğu için de sinsi çıkarcılığı, küçük sah-
nelerde çok iyi işlenmiş. Deniz Akka-
ya'nın filmde ne yaptığı ise pek anlaşılmı-
yor.
Vizontele Tuuba. birincisinden daha iyi
bir film. Filmin dıyaloglannda yer alan
özlü sözler dikkatten kaçmamah:
- Nasılsın kızım?
- Eksik.
- Kim tamam ki kızım? (Siti Ana ile
Asiye arasındaki konuşma)
- Buraya az kişi gelir, çok kişi gider.
- Ara sıra buraya da güzel şeyler ge-
lirdi ama çok kalmazdı.
Tarhan Simşek öğrermenin çağnsına ya-
nıt verelim.
Yılmaz Erdoğan da, Tank Akan da. he-
pimiz de Hakkâri'ye el uzatalım...
Rolüne doğal bir uyum gösteren Tuba Ünsal filmde
Deli Emin'in romantik yönünü ortay? çıkarıyor.
KEDt GOZU
VECDİ SAYAR
Murtazalar ve
Müfettişler
Tiyatromuzun en önemli zenginliği, oyuncu-
lar... Gerek ödenekli tiyatrolarımızda, gerek-
se özel tiyatrolarımızda sergilenen oyunların
en başarılı öğesi oyunculuk oluyor. Şu sıralar,
Istanbul'daki özel tiyatrolarda övgüye değer
pek çok çalışma var: Dostlar Tiyatrosu'nda
(Fay Hattı) Genco Erkal, Sumru Yavrucuk ve
Erdem Akakçe, Tiyatro Atölyesi'nde (Ermiş-
leryadaGünahkârlar) Haluk Bilginer, Bülent
Emin Yarar, Şenay Gürler, Tiyatro Pera'da
(Seyir Defteri) Ayşe Lebriz, Levent Öktem ve
(aynı zamanda oyunun yazarı ve yönetmeni
olan) Nesrin Kazankaya ... Bu listeyi dahada
uzatmak mümkün...
Ama, yönetmenlik alanında, paletteki renk-
ler daha sınırlı. Her yıl yeni oyuncular şaşırtı-
cı başarılarla çıkıyor karşımıza. Aynı şeyi yö-
netmenlerimiz için söyleyebilir misiniz? Şu sı-
ralar Istanbul sahnelerinde öne çıkan birkaç
yönetmen var. En başta, özel ve ödenekli ti-
yatrolarımızda -aralannda Akbank Prodüksi-
yon Tiyatrosu'ndaki "Fernando Krapp Bana
Mektup Yazmış", Istanbul Devlet Tiyatro-
su'ndaki "Kır", Tiyatro Atölyesi'ndeki "Ermiş-
ler ve Günahkârlar"\n da bulunduğu- tam 14
oyunda yönetmen olarak imzası olan Işıl Ka-
sapoğlu geliyor. Kasapoğlu, kendi tiyatrosu
Semaver Kumpanya'da Bülent Emin Yarar'la
birlikte Orhan Kemal'in "Mu/taza"sını sah-
neledi. Gencecik birekipten başarılı birtakım
oyunculuğu var bu oyunda da. "Murtaza"\/ı
günümüze taşıyor Semaver Kumpanya oyun-
cuları. Ama, ınsan düşünmeden edemiyor.
Aramızda "Murtaza "lar kaldı mı hâlâ?
'Murtazalar' yavaş yavaş tarih sahnesinden
siliniyor günümüzde (yerlerini uyanık, 'köşe
dönmeci' görevlilere bırakarak). Ama, aynı şe-
yi, sahte 'müfettişler' ve -müfettiş korkusunu
bile unutmuş- soyguncular için söyleyebilir
miyiz? Istanbul Devlet Tiyatrosu'nun sahne-
lediği "Müfettiş" -son olarak "Küçükbirlşiçin
Yaşlı Bir Palyaço Aranıyor" oyunundaki ba-
şansını alkışladığımız- yönetmen Müge Gür-
man'ın imzasını taşıyor. Gürman, tüm anlatım
öğelerini ustalıkla kullanarak (Başta Çetin Te-
kindor, tüm oyuncuların reji ile bütünleşen
yorumlarını, Yücel Aymaz'ın mükemmel ışık
tasarımını vurgulamak isterim) dışavurumcu
ve grotesk bir yorum getirmiş Gogol'ün "Mü-
fettiş"\oe. Soygun düzeninin çarklannı ve bu
çarkların arasında kimliğini yitiren bireyin dra-
mını dünden bugüne yansıtıyor.
Mahir Günşıray'ın yönetimindeki Tiyatro
Oyunevi'nde izlediğim, Nihat Genç'in öykü-
lerinden yola çıkarak Günşıray'ın yazdığı, yö-
nettiği ve oynadığı "Gavara", mevsimin en
önemli oyunlarından biri hiç kuşkusuz. Insa-
nımızın yaşamı boyunca karşılaştığı ve boyun
eğmek zorunda kaidığı baskıları çarpıcı bir
anlatımlasergiliyor "Gavara". Cinsel baskılar-
dan siyasal baskılara uzanan bir zincir... Tür-
kiye insanının yazgısına dair bir şiir olarak da
tanımlayabilirsiniz. Günşıray, gerek yönetmen,
gerekse oyuncu olarak kusursuz bir çalışma
ortaya koymuş. Tıpkı, Gogol uyarlaması "Ev-
lilik"te olduğu gibi.
Oyunculukla söze girdik, oyunculukla biti-
relim. Tiyatrolarımızda, tek kişilik oyunların sa-
yısı giderek artıyor. Jülide Kural, "Fhda"6a,
bu büyük sanatçının aşkını, direncini ve ya-
şam sevincini her zamanki oyun gücüyle ak-
tarmakla kalmıyor, oyuncu - yönetmen - ka-
dın Jülide'nin bu role verdiği tepkilerle buluş-
turarak karşımıza getiriyor...Mehmet Esen çi-
çeği burnunda Tiyatro Libra'sında "Karın-
ca'nın Gözyaşı" ile, Müjdat Gezen "ItirafEdi-
yorumla, Ali Poyrazoğlu "ödünç Yaşam-
/ar"la, kendi tiyatro serüvenlerini sahneye ta-
şıyor. Ferhan Şensoy'un "Ferhangi Şey-
ter"ini, Altan Erkekli'nin "Inadına Yaşamak"\ru
anımsatmaya gerek var mı? Her biri ayrı bir
tat, ayn bir yaşam deneyimi sunuyor bu usta
oyuncular. Cem Yılmaz'ın BKM'deki tek ki-
şilik gösterisi de başlı başına bir olay. Gerçek-
ten de, gösterinin başında verdiği sözü tutu-
yor ve seyircisini müthiş eğlendiriyor Cem Yıl-
maz.
41. yılında Rutkay Aziz'in yönetiminde
"Memleketimden Insan Manzaraları"n\ sah-
neleyen Ankara Sanat Tiyatrosu ise genç se-
yircilerle Nâzım'ı buluşturmak gibi önemli bir
işlevi üstleniyor Aziz ve Erol Demiröz dışın-
da tümüyle gençlerden oluşan bir kadroyla.
Istanbul'un Maya Sahnesi, Oyuncular Tiyat-
ro Kafe, Dulcinea gibi mekânlarında genç top-
lulukların sahnelediği oyunlar arasında da
gözden kaçırılmaması gerekenler var: Krek
Tiyatro Sbpluluğu'nun "Adamlar"\, Oyuncular
Tiyatro Grubu'nun "Kadife Çiçekleri", Altıdan
Sonra Tiyatro'nun "Bekleme Odasr adlı
oyunları başarılı birer ekip çalışması ürünü
olarak izlenmeyi hak ediyor. Düş kırıklığı ile ay-
rıldığım oyunlar da var elbet. Ama, bu genç
toplulukların da, daha titiz bir oyun seçimi ile
başarıyı yakalayacaklarına inanıyorum. Yeter
ki, onların heyecanı, sizin merakınız eksilme-
sin...
vecdisayar@yahoo.com
BUGUN
• LÜTFÎ KIRDAR KONSER
SALONU'nda saat 21.00'de 'Anadolu Ateşi'
dans gösterisi izlenebilir.
(Biletix: 0 216 454 15 55)
• ALTUNİZADE KÜLTÜR
MERKEZİ'nde saat 20.00'de Derya Türkan
(kemençe), Murat Aydemir (tanbur) resitali.
(0 216 341 05 00)
• NARDİS JAZZ CLUB'da saat 22.30'da
Sibel Köse Band projesi.
• ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ'nde
15.30 ve 19.00 saatlerinde Fernando Leon de
Aranoa'mn 'Güneşli Pazartesiler' adlı filmi
izlenebilir. (0 212 251 56 00/3 73} *