25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 KASIM 2004 PAZAI OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Bir Acıyı Paylaşmak! "Kapılar açılır ardına kadar Kuşlar uçar hatıralar içinden " Hatıralar, anılar!.. Insanlar, geçip gider mi?.. Ce- mal Süreya "Sizin hiç babanız öldü mü" diye sor- rruştu. Sizin hiç evladınız öldü mü? diye bir soru olabilir mı ? Nasıl benimsenir böyle bir ölüm gerçe- ği? Yıllannızı vermişsiniz, bir gül gibi yetiştirmişsi- niz, elinizle, yüreğinizle, tüm varlığınızla, sonra bir korkunç an gelip yapışmış! Az önce yanınızdaydı, elinizin uzandığı yerdeydi. Bugün boşlukta mısınız? Yalnızlığın en koyusu, en dipsizinde... Yarım /üzyıllık dostum Sami Karaören'i, eşi Mehcure'yi düşünüyorum. Tek kızlanydı Mine... Ay- dınlık bir sanatçıydı. Inceydi, duyguluydu, yapıcı, yaratıcıydı... Nasıl olur bir anda gitmek? Nasıl olur diyoruz, ama oluyor işte! Canınızın, bir parçası çe- kip alınıyor elinizden, varlığınızın bir parçası kopa- nlıyor... Mine'yi çocukluğundan beri tanıdığım için ben de bireksiklik, biryalnızlık duyuyorum. Babanın ana- nın ne duyduğunu kim bilebilir? Ancak yaşanarak öğrenilirbirşey bu! Kimse yaşamasın, kimse duy- masın, ama herkes zamanı geldiğinde duyacak, ya- şayacak. Kaçınılmaz bir gerçek!.. Hiçbirşiir, yazı, resim, sanat yapıtı anlatamaz, an- latamamıştır bir babanın, bir ananın acısını. "Her ölüm erken ölümdür" diyordu Cemal Süreya... Ya- şı ister altmış, yetmiş, seksen olsun, fark etmiyor. Ama daha yaşamın eşiğinde, capcanlı, yaşam do- lu, çalışan, yaratan bir insanın umulmadık bir an- da çekip gidışi büyük bir haksızlıktır, anlamsızlıktır. Belki de bıze anlatılmak istenen başka bir anlam- dır. Unuttuğumuz belleğimizden kovduğumuz... Karaören'lere başsağlığı dilemek neye yarar? Acıda birfikte olmak mı? Belki ama olası mı? Aynı acıyı, aynı eksikliği, kopanlmışlığı yaşamak!.. He- pimiz ölüm acılan çekmişizdir. Bir babanın, bir ana- nın yitirilmesi.'.. Ama birevladın beklenmedik bir an- da yaşamdan kopanlışı, apayn birduygu, apayn bir olay. Dağlarca'nın o güzel şiirini çok severdik. Sami, o şiiri kendi yinelerdi zaman zaman: "Kapılar açılır ardına kadar Kuşlar uçar hatıralar içinden Çocuğum bol bol masal dinle Henüz inanırken" Inanmak bir şeyleri çözümler mi? Masallann, ma- sal kalacağını bilmek!.. Ama öyle masallar vardır ki yaşananlardan daha gerçektir. Insanı beklenmedik bir anda vururyüreğinden. Sevilen birvarfığın uçu- şu, anılann kapısından... Boşturboş! Biravuntudurşiirler, yazılar, övgüler, yergiler, anmalar. "Kim aldatmış bu kadarinsanı" diye sorar şair. Kim olacak? Kendimiz! Hep böyle yaşanacak, hep böyle sürüp gidecek sananlar, biz- ler, sizler... Mine benim de kızımdı... Hepimizindir genç yaş- ta yaşamdan kopanlar... Avunmak mı? "Hatıralar hatıralar, ne istersiniz benden gelir gelmez sonba- har" mı demiş şair? İşte sonbahar... İşte çekip gi- denler... işte ardlarında kalanlar, analar, babalar, dostlar... Bir acıyı paylaşmaktır gerçek dostluğun adı... Ziya Gökalp'i 80. Ölüm Yılmda Anış... PENCERE Gökalp, çağdaş, bağımsız ve eğitimde ileri bir Türkiye özlemi içindeydi. Savaş sona ermişti, sıra toplum içindeki düşmanlara karşı yapılacak savaşlara gelmişti. Arslan KAYNARDAG Ey, kurtaran bizi za- Iim Yunan'dan, Kurtar bizi daha bir- çok düşmandan. C KADİRLİSULH HLTOJK MAHKEMESİ'INDEN Sayı: 2003,1022 Davacı Turan Topalhan vekili A\. Yavuz Yakıt tara- fından davalılar Sultan Cerit ve ark. aleyhine açılan cebrı lescıl davasımn yapılan duruşmasında verilen ara karan gereğince; Davalılardan Derya Cerit tûm aramalara rağmen bulunamadıgı ve adresı de tespit edılemediğinden ilanen tebhğıne karar venlmiş olup adı geçenın duruşma günü olan 22 12.2004 günü biz- zat saat 09.00'da mahkememızde hazır bulunması ve- ya kendisıni bir vekille temsil etırmesı, aksı takdirde yokJuğunda karar verileceği ilan olunur. 26 10.2004 Basın: 50104 umhuriyetga- zetesinin yaza- n olarak Ziya Gökalp: Ziya Gökalp. sürgün olarak gittıği Malta'dan 19 Mayıs 1922'de dönmüştü. îs- tanbul'da kalmadan Ankara'ya geçti ve Ikinci Büyük Millet Meclisi'ne Diyarbakır milletvekili olarak ka- tıldı. Kurulmakta olan yeni toplumun oluşu- muna yazılarıyla da katkıda bulunuyordu. Ankara'da yayunlanan Yfeni Türkiye gazetesi- ne, sonra Yunus Na- di'nin Yeni Gün gaze- tesine bir dizi yazı yaz- Bir süre sonra Yu- nus Nadi îstanbul'a ge- lerek7Mayıs 1924'te Cumhuriyet'i çıkar- maya başladı. Ziya Gö- kalp'in bu gazetede ılk sayılanndan başlaya- raîc önceleri her gün. sonra haftada, on gün- de bir yazdığı görül- mektedir. Cumhuriyet'teki ya- zılarına geçmeden ön- ce, Yeni Türkiye'de ya- yımlanan bir yazısın- dan aşağıdaki alıntıyı okuyalım: " Uluslar birbirineas- lında düşman değiidir. Onlan birbirine düş- man eden, bağnaz din adamlanyla emperya- listler ve kapitalistler- dir. Bunlar aradan çe- kilirse uluslar birbiri- ni kardeş gibi sevecek- lerdir." (2) Olayları doğru de- ğerlendirmesini bilen bir sosyoloğa, akılcı bir yazara yakışan bir düşüncedir bu. Özel- likle son yıllarda yaz- dıklarında aynı özel- likleri buluyoruz. Çağ- daş ve bağımsız bir Türkiye özlemi için- deydi. Savaş sona er- mişti, ama sıra "top- lum içindeki düşman- lara karşı" yapılacak savaşlara gelmişti. Ata- türk'eDflekçe(3)baş- lığıyla yazdığı bir şiiri var, 1922'de yazmış. iki dizesini aktarmak istiyorum: Güneydoğu ateşinden çıkan deneyimlerini, büyükyankılar uyandıran "Unutulanlar Dışında Yen BirŞey Yok" adh kitabmda toplayan Osman Pamukoğlu Şimdi Cumhuri- yet'teki yazılarına ge- çiyorum. Bir yazısın- da gazetenin önemi üzerinde durarak şöy- le diyor: "Yirminci yüzyıhn en önemli kurumu ga- zetedir." Bu düşünce- yi nasıl açıkladığına bakalım: "tnsanlar eskiden birtakım kalabahklar haünde yaşıyorlardı. Daha çok biri konuşur, kalabaüklar onu din- lerdi. Konuşma'dan yazüı oiana gazete ile geçildi. Ne olduğu be- Ursiz kalabahklardan kamu dediğjmiz toplu- ma geçihnesinde gaze- tenin büyükedrîsi oldu. Devlet, vatan gibi kav- ramlar onun sayesin- de zihinlere yerleşti. Gazete okuFa ben- zer. lyi gazete bir eği- timci gibidir, toplumu eğitir. ınsanlann evle- rine kadar giderek on- lann bilgisini artünr, düşünmelerineyardım eder. Bu nedenle bir ül- kenin kalkınması ve uygarlaşması için, ön- ce gazetelerini düzelt- mesi gerekir. Gazete- lerin ödevini yaptığı uluslar, Ueıier ve geli- şirler." Gökalp'in kafasuıda oluşturduğu 'düşsdbir fîlozofu' vardır. Aynı zamanda düşünce sev- gisinin bir simgesidir. Evinin önündeki 'ulu çuiar ağacının alünda' onunla buluşur ve söy- leşir. Gökalp kendi fel- sefi düşüncelerini da- ha çok bu filozofa söy- letmektedir. Birer 'di- yalog biçemiyle' dile getirilen bu yazılar bir bütün oluşruruyor. Tebessüm (gülümse- me) konusundald söy- leşide şöyle konuşur fi- lozof: "Insanlık dediğimiz şey gülümsemeyle baş- ladLMületimizigülüm- semeye ahştırmak için yapılacak ilk iş, dinin gülümsemeyiyasaket- mediğini ona anlat- makür. Yeni Cumhuri- yet yöneriminin temel ödevi, bütün baskılan, zorbalıkları kaldır- mak, onlann yerine se- vecenliği, gülümseme- yi koymaknr. Gülüm- seme aynı zamanda ruh sağlığırun kanıtı- dır." 'tşbölümü'nü ele al- dıklan söyleşide filo- zof şöyle düşünmek- tedir: "Bizdeiş bölümü ye- terli değil. Bu durum Türkiye'nin en zayıf noktasıdır. Uzmanlığa önem verilmemesi de bundan kaynaklanıyor. Dola>ısıyla en kökten devrimleri başlattığı- mız halde gerekli hme- yi gösteremiyoruz. Ay- nca yanhşlar yapıyo- ruz. Çare uzman yetiş- tirmeye gerekli önemi vermektir. Bu amaçla Avrupa'ya da öğrenci göndermeliyiz." Ele aldıkları konu- lardan biri "soyadı" so- runudur: "'Hepimizin çağdaş anlanıda birer soyadı olmaüdır. Aile bilincini ku>"\etlendir- mek kadar, vatandaş ounanın, birey olabil- menin de gereğidir bu." Dikkat edilsin. yıl 1924'tür ve soyadı ya- sasının kabul edılme- sine yıllar vardır. Sonraki söyleşide 'umut', bir sonrakin- de roman kavramını ele alıyor: "Toplum, karamsar- uktan, adamsendeci- likten umutla kurtu- lur" diyor filozof. "Umut > > arabeı düşün- celerle yönetilen top- lumlarda meydana ge- lir." Felsefecüer, umut felsefesi yapmalı. sa- natçüar umuda yöne- Kkçalışnıalardayoğun- Iaşmalıdır. Devrimci yönerimler. karamsar- bğı yok eden, aydınhk umutlara yol açan yö- netimlerdir." 'Roman' konusuna gelince: "Ençokoku- yan uluslar en uygar uluslardır. Toplumu okumaya ahştırmak için, işe romandan baş- lanabilir. Bizde Ahmet Mithat'tan bu yana i\i romancılar yetişti. Ro- manlan toplumda etki- li de oldu. Mavi ve Si- yah' takiAhmet Cemil, Çalıkuşundaki Feri- de, biri bü- yazar, öte- ki bir ögretmen tiple- mesi olarak, toplumu az etküemediler." "Roman, yeni za- manlann destanıdır" diyor Gökalp. "Nasıl ki, dcstarı da eski za- nıanların romanıydı. Günümüzde romana somut bir sosyoloji di- ye de bakılabüir." Filozofla söyleşiler burada bitiyor. Bun- dan sonraki ilk yazı- sında. Gökalp'in. "li- se anılannı ö>idileştire- rek" anlattığmı görü- yoruz: "Abdülhamıd döne- minde, DiyarbakırLi- sesi'nde öğrencidir. Okulda padişahhğa karşı ayaklanma olur. Öğrenciler bir araya gelerek Cumhuriyet" ilan ederler, devrimci marşlarsövlerlen" Çok ilginç bir öyküdür bu. Bir öykii daha var. va- tan sevgisinin bütün sevgilerden daha üs- tün olduğunu anlatan güzel bir öykü. Gökalp, Cumhuri- yet'te bir sürun açarak 'çocuklar için' de yaz- mış. Kimı konulan on- lara diyalog biçimiyle öğretmeye çalışmış. Burada da ilk soru>aı çocuk soruyor ve yazı. soru-yanıtlarla sürüp gidiyor. Ilk yazıda. 'ik- tisadın ne olduğundan'. ikincide 'ateşin insan- uk tarihindeki beürle- \ici yerinden' söz edı- İiyor. Düşünürümüzün Cumhuriyet'te yayım- lanan yazıları bu ka- dar. Hepsi yirmi beş yazı. Bunlar aynı za- manda onun son yazı- larıdır. Atatürk'ün mektubu Artık yazamıyordu, hastalandığı için has- taneye kaldınldı. Has- talığı gittikçe arttı. Cumhuriyet her gün onun sağlık durumuy- la ilgıli haberler veri- yordu. Atatürk'ten ge- len 'geçmiş olsun' telg- rafına çok sevinmiştı. Telgrafta şöyle demek- teydi Atatürk: "Türkdüşünürü Sa- >ın Ziya Gökalp. Has- tahğınızı büyük üzün- tüyle haber aldını. Bü- tün memleket sağlık ve iyüik haberlerinizi bekliyor. Gecikmeden iyileşmeniz için AVTU- pa'da tedaviniz gere- krvorsa, bu konuda her şeyin yapümasmı üze- rime alı>orum. Sağlık durumunuz hakknıda bilgi vermenizi, tedavi- niz için gitmeyi düşün- düğünüz yeri bildir- menizi bekler, sevgi do- TC İSTANBUL KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ lu selamlanmı iletirim. 21 Ekim 1924" (4) Ne var ki, yapılabi- lecek bir şey kalma- mıştı. Düşünce ve duy- gulannı yannıdakilere yazdırdığı mektupla Atatürk'e bildirebıl- dikten sonra iki gün daha yaşadı. Onu bundan tam seksen yıl önce yitir- nıiştik, öldüğünde kırk sekizyaşındavdı. İstan- bul "da o zamana kadar görülmemiş bir cena- ze töreni yapıldı. Tabu- tunun arkasından çoğu genç öğrenci ve öğret- menlerden oluşan beş yüz bini aşkın insan yürüdü. Mezan, Divan Yolu'ndaki II. Mahmut Türbesi'ndedir. Yunus Nadi, 27 Ekim 1924 tarihli Cumhuriyet'te (yani ölümünden üç gün sonra) gençliğin ona olan sevgisınden söz ederken şöyle diyor: "Gençlikten çok şey bekliyordu. Ölümü karşısında, bütün memlekerin, özellikle gençliğin nasıl bü>ük bir üzünfü içinde oldu- ğunu Ziya görmeüydi. Bu coşkû dolu gençlik- ten daha nice Ziya Gö- kalp'lerin >etişmesini dileyeüm." Kısa bir hayat yaşa- dı, ama bu hayat terte- miz bir vatan sevgısiy- le. kafa ve ruh zengin- liğiyle doluydu. Her zaman okudu, öğrendi, bildiklerini öğretti. Dünyanın savaş yeri değil bir okul. bir öğ- renme yeri olmasını is- tiyordu. Yazılannı. ki- taplarını, yaşamöykü- sünü okurken bugün de az şey öğrenmiyo- ruz. Saygı ve sevgimiz her gün biraz daha ar- tıyor. (1) Yunus Nadi, Ye- ni Gün 'ü htanbul 'da vayımlıvordu. Gazete, 'ÇAğusios 1920'deAn- kara 'ya taşındı ve 1924 'te yayımlanma- sına son verdi, ama 7 Mayıs 1924 'te halen her gün okııduğumuz Cumhuriyet gazetesi- ni çıkardı. (2) Yeni Türkiye 'de 1923 'te yayımlanan Milletlerin Sevişmesi başlıkh yazısından. (3) Diyarbakır'daçı- kardığı Küçük Mec- mıta da, 23 Ekim 1922'de Istida başlığı ile yayımlandı. (4) Telgrafı günümü- zün diline çevirerek aktardım. Şu Chirac Ne Diyor Allah Aşkına?.. Eğinli ile Şeytan ortak olmuşlar; Şeytan anası- nın gözü ya, Eğinli'yi kim vurduya getirmek için ilk önerisini sunmuş: - Bu yıl senin tarlanda tanm yapalım, ekelim bi- çelim; toprağın altı benim, üstü de senin olsun!.. Eğinli: - Sevgili ortağım hayhay!.. Eğinli o yıl tarlaya buğday ekmiş, toprağın üs- tündeki ekinleri biçmiş, almış; Şeytan'a toprağın altındaki çer çöp kalmış.. Bozulmuş Şeytan... Ama, ortaklık sürüyor.. Şeytan bu kez demiş ki: - Ben kazıklandım; bu yıl toprağın üstü benim, altı senin olsun!.. Eğinli yine başını sallamış: - Nasıl istersen sevgili ortağım!.. Eğinli bu kez de patates ekmiş; zamanı gelince toprağın altındaki patatesleri almış; Şeytan'a da ha- vaalmak kalmış... Şeytan bu kez öfkesini yenememiş: - "Yine beni aldattın" diyerek meydan okumuş, dövüşmeye başlamışlar... Eğinli Şeytan'a uzun bir sırık vermiş, kendisi de kısa bir sopa almış; Şeytan bu işe sevinmişken Eğinli kaçar gibi görünerek rakıbini çok dar bir so- kağa sürüklemiş; daracık yerde sırığını kullanama- yan Şeytan'ı kısa sopasıyla evıre çevire dövmüş... Şeytan dayağı yedikten sonra aklı başına gelin- ce: - Bir kez daha dövüşelim; ama, sınk sende ola- cak, kısa sopa bende... Eğinli boynunu bükmüş: - Nasıl buyurursan öyle olsun!.. Uzun sırığı eline alan Eğinli kaçmaya başlamış; Şeytan kovalamış. Genış bir meydana çıktıklan za- man Eğinli durup elindeki uzun sırıkla rakibine dö- nüvermiş... Şeytan şaşırmış: - Ne oluyor?.. Eğinli: - Hiiıç!.. Dövüşüyoruz ya... Şeytan, elindeki uzun sınkla pata küte çalışma- ya başlayan Eğinli'den bu kez de iyi bir dayak ye- yınce ağlamaya başlayıp ellerini göğe açmış: - Hey Allahım, demiş, mademki Eğinli'yi yarat- tın, bana ne gerek vardı?.. • Humeyni ne diyordu: "- Amerika 'Büyük Şeytan'.'.." Peki, 'KüçükŞeytan' kimdi?.. - Avrupa!.. Türkiye bu iki Şeytan arasında kaldı; al birini, vur ötekine... FransaCumhurbaşkanıJacquesChirac'ınson konuşması ilginç; Chirac'ın konuşmasını Türkçe- ye gerçek anlamıyla çevirirsen dostumuzun niye- ti belli... Diyor ki: - Türkiye hiçbir zaman Avrupa ölçütlerine ula- şamaz; tam üyelik yerine birayrı seçenek bularak bu sorunu çözelim!.. • Amerika 'Büyük Şeytan', Avrupa 'Küçük Şeytan'; bize de dış ilişkilerimizde bir Eğinli gerek... BAŞSAĞLIĞI Çok sevgili kadım dostlanrmz. ean arkadaşlanımz Mehcure ve Sami Karaören'in sevgili kızlan. Mehmet ve Fatoş'un can ablalan, Eren'ın biricik halası. Hatırşınas. kıbar. zanf yaratılışı ile tamdığımız. MİNEKARAÖREN (Gözen)'in vakitsiz kaybını, derin acılarunızla ögrendik. Sevgili Mine'ye Allah'tan rahmet, Karaören'lere başsağlığı dilenz. FERHUNDE - TURGUT İNAL (Balıkesir) 2004 Atatürk'ü Anma Haftası Etkinlikleri Vatan, Savaş, Liderlik üzerine çarpıa görüşlerini okurlarla paylaşıyor... • 08 Kasım 2004, Pazartesi • Doğumundan Ölümüne Kadar Atatürk Sergi Açılışı, Ressam: Althan Enson Şirinevler Yerieşkesi, Halil Akıngüç Salonu Fuayesi 16.00 Atatürk ve Otomobil Yard. Doç. Dr. Ayşe Yıldıran Ataköy Yerleşkesi, Anfi B 12.00-12.40 • 09 Kasım 2004, Salı • Atatürk ve Söylev Gücü Doç. Dr. Rengin Küçükerdoğan Ataköy Yerleşkesi, Anfi B 11.00-11.20 Söylev Tanıtımı, "lO.Yıl Söylevi, Gençliğe Hitabı ve "Sen Mustafa Kemal" Özel Gösterim, Ataköy Yerleşkesi, Anfi B 11.20-11.45 Florya Cumhurbaşkanlığı Yaz Köşkü Gezisi Hareket: 13.30 Şirinevler Yerleşkesi 13.45 Ataköy Yerleşkesi • 10 Kasım 2004, Çarşamba • Çelenk Sunumu Saygı Duruşu İstiklal Marşı Şirinevler Yerleşkesi 09.05 Atatürk ve Müzik Prof. Dr. ismet Giritli, Prof. Özer Sezgin Prof. Nevıd Kodallı (Kompozitör-Devlet Sanatçısı) Minik Konser Şirinevler Yerleşkesi, Halil Akıngüç Konferans Salonu 09.15- 10.45 Atatürk ve Sanat Cengiz Özakıncı (Araştırmacı-Yazar) Öğr. Gör. Oktay Verel, Öğr. Gör. Fıkret Hakan (Sanatçı) Ataköy Yerleşkesi, Anfi D 15.00-16.30 Atatürk ve Ekonomi Prof. Dr. Mustafa Aysan Şirinevler Yerleşkesi, Anfi III 13.00- 14.30 Atatürk ve Hukuk Prof. Dr. Turan Esener Şirinevler Yerleşkesi, Halil Akıngüç Konferans Salonu 13.30-15.00 Atatürk ve Matematik Prof. Dr. Erol Balkanay Şirinevler Yerleşkesi, Fen Edebiyat Fakültesi 603 Nolu Derslık 14.00-15.30 Atatürk Dönemi Mimari Yapılan Prof. Dr. Turgut Öğünç Ataköy Yerleşkesi, Anfi D 14.00-15.30 • 11 Kasım 2004, Perşembe • Dolmabahçe ve Atatürk Belgeseli Yönetmen: Süha Arın Ataköy Yerleşkesi, Anfi B 15.00-15.40 'IV INKILAP www.inkilap.com İnkılâp Kitabevi ve tüm kitapçtarda... TC Istanbul Kültür Üniversitesi Şirinevler Yerleşkesi, Bahçelievler 34191 - istanbul Ataköy Yerleşkesi, Bakırköy 34156 - istanbul Tel: 0212 639 30 24 Pbx Faks: 0212 551 11 89 Tel: 0212 661 94 51 Faks: 0212 661 85 36 w w w . i k u . e d u . t r k u l t u r @ i k u . e d u . t r
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear