22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30 TEMMUZ 2003 ÇARŞAMBA 4- CUMHURİYET SAYFA 17 3m Pets rapm: "Çetekr -POAŞihalesi gözaltındaymış... "Demek ki baş üstüne cıkanlacak!" Eczacılar • Antalya Eczacı Odası Başkanı Cihan Dinç: "Bağ-Kur Genel Müdürlüğü ile Türk Eczacılan Birliği arasında imzalanan 2003 yılı protokolüne göre yerli ilaç bedeli 60 gün, rthal ilaç bedeli 30 gün içerisinde ödenecektir. Ancak bu süre yerli ilaçta 150günü, rthal ilaçta ise 90 günü aşmıştır. Bu şartlarda; sattığımız ilacı kredi ile yerine koyuyoruz, satıştan mutiu değil tedirgin oluyoruz, insan sağlığının rakamlaria ezilmesine şahrt oluyoruz, ilaç yok demenin utancına sürükleniyoruz. Eczacılık yapamamaktan korkuyoruz." emokratik Sol Partı'den eski Bursa milletve- kili Ali Rahmi Beyreli'nin sorusu üzerine, emekli amiral Vedii Bilget'nin, 12 Eylül döne- mine ilişkin göoışlerını aktaımayı sürdürüyo- mz: "Cunta başının bireysel dayatmasıyla gelişen Kanat Operasyonu gibi düzenlemelerte, Türkiye Cumhuriye- ti, Amerika'ya prangalanmıştır. Bu da Kenan Evren Cun- tası'nın Mustafa Kemal'ın 'tam bağımsızlık' ilkesine açıkça sırt çevirmesi anlamına gelmiştir. Amerika'nın bolgedeki stratejilerine taktik uyum göstermek için ül- keyi ve toplumu VVashington çıkarlanna kayıtsız koşul- suz teslim eden 12 Eylül darbesi ve cuntasının, Türk Si- lahlı Kuwetleri tarafından hazmedildiğı gıbi biryanlış ka- nıya varmamak gerekir. Bu son derece krttik bir nokta- dır. öte yandan Sayın Beyreli, bugün gelinen noktayı salt 12 Eylül'e yıkmakla DSP'nin 'ebedi şef'i Bülent Ece- vrt'i aklamış olamayacaktır. 12 Eylul misyonu12 Eylül'e gelinen süreçte, hükümet olduğu dönem- de bile sırtını toplumculara dönmüş, Milliyetçi Cephe- ye karşı geliştirilen Ulusal Demokratik Cephe inisıyati- fini kökten yadsımış, 'Faşizme geçit yok' mitinglerini tu- kaka ilan etmiş, kontrgerilla ve benzeri karanlık yapı- lanmalann üstüne gitmekten kaçınmış, sürekli tırmanan anarşi ve terörde sağcılann etkisini görmezden gelmiş, IMF ve OECD kapılannda ve ABD ile kotanlacak SIA anlaşmasında ödünler üzerine ödünler vermiş, o gün- lerde yayınlanan 'Türkiye Kurban' haberlerini es geç- miş, 'demokratik sol'u mevcut düzene bir 'sos' olmak- tan öte algılamamış Ecevit'in Türkiye toplumculuğu nezdinde aklanması hiçbir zaman olası değildir. Türkıye'de 12 Eylül'den hemen önce ve cunta süre- cinde diriltilerek palazlandınlan dinsel radikalizm, Or- tadoğu'daki dengelerın yeniden belirlenme sürecinin dama taşıydı. Her yerde olduğu gibi, Ortadoğu ve Tür- kiye'de de dengeler, dünyadaki emek-sermaye denge- sine göre belirleniyordu. Dinsel radikalizmin öne sürülerek sermaye güçleri tarafından Ortadoğu'ya müdahale edilmesi, ABD'nin salt SSCB karşısında değil, dünya kapitalist sistemi içinde de gerileyen hegemon kont/munu pekiştirme çı- kışıydı. BuyoldaAmerikalılardincilere, dincilerAmeri- kalılara omuz verdiler. 12 Eylül cuntası ile dinsel radi- kaller arasındaki çizgi de böylece oluştu.... Şunu da eklemeden geçemeyecegim: Bir ülkenin 'tam bağımsıziık' yolunda gönenmesi ıçin, tek başına 'ulusaf tavır da yeterli değildir. Toplumcu düşünce süz- gecinden geçmemiş, emek-sermaye karşıtlığının belir- leyici özünden yoksun bir 'ulusal' tavır, her zaman ya faşizmin yedeğine düser ya da hegemon emperyalist güce sistem için rakip bir başka emperyalist odağın kuyrukçuluğuna." Derin Ayşe Meral: "Abdullah Gül, 'Eğer Türkiye'ye Irak'ın yeniden yapılandınlmasında özel ve derin bir rol verilmezse Meclis üyeleri asker gönderilmesini engelleyebilir' demiş... Özel ve derin görev! Kulağa pek iyi şeyler çağnştırmryor." SESSÎZSEDASIZf!) Yûksek Yerilim Hattı erdincutku v? yahoo.com Gazetelerde BULMACA moda Kayda değer bir HABER BULMACA! Miteliksiz bir köylü kadının nitelikleri "Türk insanından konu açıldığında ke- sinleşmiş önyargı 'niteliksiz'" olduğu- dur" diyor Akif Kökçe ve devam ediyor: "Okuma-yazma bilmez köytü kadını- mız ıse değil niteliksiz, insan bile sayıl- maz... Şimdi, Anadolu'nun birköyünde sıradan 'niteliksiz' bir köylü kadını düşü- nün. Büyük bir olasılıkla ilkokula bile git- mediğinden yabancı dil bilmez ama bil- cümle hayvanın dilinden anladığı gibi toprağın ve bitkinm, yağmurun ve rüz- gârın da dilinden anlar. Kocası ya kah- vededir ya da gurbette, dolayısıyla evin hem anası hem de babasıdır. Topraktan elde edilebilecek ne varsa eker, beller, toplar yoktan var eder. Tavuk, koyun, davar, ne bulursa besler, büyütür de bunlardan elde edebıleceğı et, süt, yu- murta, yün ne varsa kmntısına kadar de- ğerlendirilir. Reçelini, tamanasını, turşu- sunu, makarnasını, salçasını yapmak eğlencelı işlerindendir. Suyu akmaz, elektriğı yanmaz evinde. Kaynana dırdı- nnı çeker, kuma gelecekse bulur getirir. Bunların üzerine sekiz çocuk doğurur da tariada göbeğıni bile kesen bulun- maz. Ama bunlar yetmez, o yine de ni- teliksizin niteliksizidir. Gelelim niteliksiz işgücümüze. Tüm dünyada üretim yapan uluslararası şir- ketler, en yüksek verimi bu ülke toprak- lanndaki fabrikalannda üstelik en düşük maliyetle elde ederler ve sonuçta biz- deki işgücü yine niteliksizdir. İyi de, nitelikli olmak nedir; en az üretip, en çok harcamak mı? Eğer öyleyse ör- gütsüz bu gariban halkımız gerçek- ten niteliksiz." ÇED KÖŞESt OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEMÇAK behicak(a turk.net Enis Yeter "vali"ydi... Kastamonu'nun kültür ve çev- re âşığı valisi Enis Yeter, artık bir Ankara bürokratı... Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanhğı'nda "müsteşar"lığa atanan Yener bu yeni görevine 'isteldi''ydi.. Yak- laşık 6 yılm ardından "veda za- manı" geldiği için de Kastamo- nulular hem üzüldüler, hem de kendisi adına sevindiler... Son yıllardaki "tarihsd mirası sahiplenen" valilerimiz arasında hıç tartışmasız "öncü ve örnek" olan Enis Yeter içın hangi erdem- lerini jazacağımı düşünürken, Mine Ozgür'ün mesajını aldım. Cumhuriyefın Kastamonu mu- habiri ve ÇEKÜL gönüllüsü ola- rak 1997'den bu yana süren "Enis Yeter döneminin" kazanımlannı sıralarken, belki en anlamlısını da şoyle özetliyordu: "Osmanh Valisi Enis Paşa 22.07.1897 tarihinde Kastamo- nu'da göreve başladı. Cumhuriyet Valisi Enis Yeter de 100 yıl sonra 15.09.1997'de göreve geldL. Enis Pasa'ıun yaptınüğı ve 1902'deaçı- lan Hükümet KonağVnın 100. yıb da yine Vaü Enis Yeter tarafindan ünlü miman Vedad Tek anısına kurulan restorasyon ve kültür merkeznie kutiandL-" • • • Vali Yeter'in kültürel çalışmala- rına aynı zamanda "kaolarak" da Yine valilik desteğiyle Devre- kani-Kınık'da başlatilan kazılar, aynı zamanda, binlerce yıllık uy- garlıklann beşiği Kastamonu'da yapılan ilk bilimsel arkeolojik araştırma sayılıyor... Bölgede or- taya çıkanlan eserler "lOOOtann- b halk: Hititler- ve "Anadohı'da3 büyükimparatorluk" gibi son yıl- lann büyük tarih sergilerine alını- yor... Kent Tarihi Müzesi, Resim ve Fotoğraf Müzesi,LivaPaşa Kona- ğı fEtnografya Müzesi). 75. Yıl Cumhuriyet Evi ile Tahir Efendi Konağu Eflanili Konağı, Yücebı- yık Konağu EDezJerKonağı, Ugtır- lu Konağı, Toprakçılar Konağı ve Kırkodah Konak'ın da aralannda bulunduğu "30 konağın" tamam- lanan restorasyonlan, Valı Ye- ner'in son 3 yıla sığdırdığı arma- ğanlan... Daha önce Mahalle E^ olarak hizmet veren tarihi KonyahKona- ğı, Çevre Eğitim Merkezi olarak çalışmaya başladığı 16 Ocak 2003 tarihinden bu güne kadar 33 70 öğ- renciye eğitim vermiş. TarihiMünire Medresesi onan- larak, kentin turishk el sanatlan çarşısı oldu... Kaya Mezarlan'nı kuşatan binalar yıtalarak "antik tarih'' de kent peyzajına yeniden kazandınldı. Vedad Tek Anı ve Restorasyon Merkezi'nde görev HARBİ SEMİH POROY semihporoy(ayahoo.com KorumacıhJkta kamu ve sivfl işbiıüğinin sinıgeteri: Vali Enis Yeter ve ÇEKÜL Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen tanıklık yapan Mine Özgür, daha ilk günlenndeyken; "tarihi ve do- ğal mirası ayağa kaJdıracağız" dı- yerek göreve başladığım anımsa- tıyor. Nitekim, izleyen yıllarda Kastamonu konaklannın restoras- yonu için biri bitmeden öbürüne geçiliyor. Halk sanatlanndan yö- resel tanm ve ekolojik değerlere kadar ne kadar yasam zenginliğı \r arsa hemen tümünün korunması ve geliştirilmesi için proje üstüne proje üretilip uygulanıyor... *MerkezCazibeKöy''karnpan- yasıyla yollan, alryapı çalışmala- n tamamlanan köylere futbol sa- hası. hay\*an pazan, köprii. tuva- let gibi yapılann yanı sıra, iş alan- lan ve kültür merkezleri kurulu- yor... El sanatlan kursunu bitiren öğrencilere dokuma tezgâhlan ar- mağan edilerek, ürettiklen doku- malann da satılmasına olanak ya- ratjlıp ekonomik katkı sağlanı- yor... yapan teknik ekip, valilikçe ona- rılan konaklara hizmetin yanı sı- ra, tanhi binalannı restore etmek isteyenelere de mimarlık, ustalık ve malzeme desteği veriyor... ••• Evet... Enis Yeter gerçek bir *vafi"ydi... Bunun belgeseli gibi olan Mi- ne Özgür'ün derlemesi, yukarda- ki özetin birkaç katı uzunlukta... Merak edenler Kastamonu Valili- ği'nin web sitesüıe başvurabilir ve bir cumhuriyet valisinin. ayru za- manda nasıl bir "çağdaş uygarhk vafia" oldugunu da görebilir.. Son olarak "örnek köy" proje- siyle Kastamonu'ya el sallayan E- nis Yeter'e yeni görevinde de ba- şan ve esenlikler diliyor, kültüre ve yaşama yönelik "tarihe geçen" hizmetleri içm biz de teşekkür ediyoruz... Oekincic; cumhuriyetcom.tr. HAYAT EPtK TtlATROSL MUSTAFA BILGL AKM ASKER SONDERILtRSE SİTCE. BU CUVALLINrN OGLU AAU... YOKSA OĞLU MU SÖNOERİLtR ? 1 1 i ı ı"-1 ı » Î T r f BULUT BEBEK NIRAY çtrrçt bulutbebek^a hotmail.com TARİHTE BUGÜN MLMTAZARIKAN 30 Temmuz tncte.mumtas-arikan.com PLAJ SUL4RININ DBNBTIMI.. 1354'TE 8UGÜM, PLAİ SUL4&lN(N DE- NeTLEHUESlYLE ILÇıLİ S/ie YAZI, CÜ*4- HUHİYET &4ZS7TES'/'*/£>£• OSNtZ ME\SSfMLEetMDE, AUUAC4IC SU O&NEKLE&İNİN L/tCLE HOU 6ı4£İLt OISANtNIN TAMMASl GEISEKTıSi SAl/UNULM T#YPt. KOU SASıLt, <S£NELLİKLE Ğ ÇOM/4K SfÇ/MU Sıt? (SAĞÛA} . KOL.İ 6 İ / M PEK COK rEHUIc£.U HASrALIĞA NE- OEN OL&UGU PANO DENtZ KAVUKÇUOĞLU Para Piyasaları ye Göbek Dansları Üzerine Bir süre önce evimde biri Isviçre'den öbürü Alman- ya'dan gelen iki konuğumu ağırlamıştım. İnsan bazen, "Ah, ben de keşke bunlar gibi olsaydım..." diye biri- lerine imrenir ya, bunlar da işte o "ö/ri/er/"ndendi. Iki- si de Heidelberg Üniversitesi'nde öğretim üyesiydi. Minerolog oldukJanndan yaşamlan laboratuvanarda taş toprak arasında geçiyordu. İyi de kazanıyorterdı. Fakat beni imrendiren yanlan ne meslekleri, ne de ka- zançlanydı... Alman konuğum Heinz Voriaender'ı 1965-1967 arasında Heidelberg'de öğrencilik yaptığım yıllardan tanıyordum. "68 Hareketi" AJmanya'da 2 Haziran 1967 günü Iran Şahı Rıza Pehlevi'nin Berlin ziyareti arasında bu ziyareti protesto eden öğrencilere polis tarafından ateş edilmesi ve Benno Ohnesorg adın- da bir öğrencinin polis kurşunuyla ölmesi üzerine pat- lak vermişti. Ertesi günden başlayarak ülkenin tüm üniversite ve yüksek okullannda eylemler başlamış, birkaç gün sonra da Heidelberg Üniversitesi eylemci öğrencilertarafından işgal edilmişti. Üniversrtenin bah- çesinde, koridoriannda millet ellerinde afişlerle, boya- laria, teksir kâğıtlanyla koşuştururken Heinz ve onun gibiler "hiçbir şey olmuyormuş gibi" ya kütüphane- de ders çalışıyoriar ya da kafede oturuyoriardı. Heinz, en serinkanlı insanın bile sinirini bozan bu "apoW/7c"duruşunu hiç değiştinmedi. Yaşamı boyun- ca bir gün olsun siyasetle ikjilenmedi, dünyada ne olup bittiğini merak etmedi. Varsa yoksa o mineraller... Onunla yıllar sonra hiç ummadığım bir yerde, Istiklal Caddesi'ndeki Saray Muhallebicisi'nde karşılaşmış- tım. Yanında o isviçreli arkadaşı vardı. Istanbul'a bir kongre nedeniyle gelmişlerdi. Evime çağınnca çok sevinmiş, kocaman bir buketle gelmişti. Benim yazı yazanVen yan gözle de tetevizyona bak- mak gibi birçoğuna "tuhaF gelen biralışkanlığım var- dır. Izlemeyip yalnızca baktığımdan olacak ekranda- ki sürekli devinim beni dinlendirir. 0 akşam da onlar geldiklerinde bilgisayanmın başında yazı yazıyordum ve teJevizyon açıktı. Hemen uzaktan kumanda aygı- tına yapışıp ekranı karartmak aklıma gelmedi doğru- su. Konuşmaya başladık. Bir ara baktım, ikisinin de gözleri arkamdakı ekranatakılmış, bir dansözü izliyor- lar... Kapatacakoldum, "Aman kapatma... "dediler. Ne yapayım, ben de çevirdim koltuğumu, üçümüz birden izlemeye başladık... Dansçılann biri gidip öbürü geli- yordu ekrana...Bunlar pofesyonel dansçılardeğildi. Si- nema oyuncusu, şarkıcı, manken, dişçı, tekstil fabri- katörü gibi her meslekten insan vardı aralannda. Ba- zen de toplu olarak dans ediyoriardı. önce kırmızı bir kanepede oturup sunucu kadınla akıllı uslu konuşan tekstil fabrikatörü birden ortaya fırlayıp kalça kıvırma- ya başlayınca, Heinz artık daha fazla dayanamayıp, "Bu insanlar niye hep dans ediyoriar?" diye sordu. Gerçekten de zor bir soruydu... Heinz, Türkiye'ye ilk kez geliyordu ve ülkesine, "Bûtûn Türklerhiç dur- madan dans ediyoriar..." gibisinden yanlış bir yargıy- la dönecekti. O sırada gözüm masada ekonomi say- fası açık duran gazeteye ilişti... Bir çırpıda başlıklara göz attım... Sonra Heinz'a döndüm: "Milletçe birola-. ya seviniyoruz..." dedira Yüzüme merakla baktı. "Uluslararası kredinotumuzyineyükseldi..." diye ek- ledim, "artık rahatça kredi bulabileceğiz. İnsanlar da haklı olarak sevinçlerinden oynuyortar..." Yalandan kim ölmüştü ki... Söylediklerimden hiçbirşey anlama- sa da en azından "anlamış" gibi bir ifade takındı yü- züne Heinz... Dün gazetelerde yer alan "S&P not yûkseltti" baş- lıklı haberieri okurken Heinz ve arkadaşıyia televizyon başında geçirdiğimiz o aksamı anımsadım... Aradan onca zaman geçmiş, ama sevinçlerimizin kaynağı de- ğişmemişti. "Standart and Poor's" Türktye'nin kredi notunu "S ete/"den "6"ye yükselttiği için neredeyse zil takıp oynayacakfardı renkli basının gazetecileri. Oy- sa "yabancıyatınmcılaraçısından gûvenlilik derece- miz hâlâ alt sınırdaydı ve yapılacak yatınmlar hâJâ yüksek risk içeriyordu." Bu durum değişmemiş, S&P yaklasan yerel seçimler nedeniyle AKP'Iİ IMF dostla- nna ufak bir "kıyak" yapıp "fi'nin önündeki "eksi"yi kaldırmışti yalnızca Bir ülkenin insanlan dövünecekleri yerde sevinip oynamaya bir kez alıştılar mı, yerlerine oturmalan hiç kolay ofmuyordu... Hele o ülkedeki kalemler de dan- söz kalçalan gibi kıvrak ve de oynak iseler... (e-posta: dkavukcuoglu a superonline.com) (Faks:0212-23468 73) BULMACA SEDAT YAŞAYA1S 1 2 3 4 5 6 SOLDANSAĞA: 1/ Önceden tahmin edilen, oranlanan. 2/ Bir nesnenin uzayda kapla- dığı yer... Uzun omuz 5 atkısı. 3/ tn- sanlık tarihi- nin ilk yazılı yasalannı çı- karan ünlü Babil ktalı. 4/ "Behiç — " : Karika- türcümüz... Taıınta- nımaz... Rütbesiz as- ker. 5/ Kapital, ser- 3 maye. 6/Çatı, dam... "Şimdi uzun karlık- larda bir Lapon kıza- p I Önünde -- geyi- ği" (B. Necatigil). 7/ 8 Yabancı... Bir çeşit 9 acı bira. 8/ Gökcisimlerini gözetleme... Avustral- ya 'da yaşayan bir cins devekuşu. 9/Saz ya da kamış- tan yapılmış kulübe... Bir kimsenin davranışlanna temel olan ahlak ilkelerinin tümü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Yazıya geçirilmiş olan. 2/ "Bir — işçiyim yur- dumdan ayn / Geçme bulut, geçme uçak, şöyle dur" (P.H. Dağlarca)... Osmanlılarzamanında Ro- manya'nın yerli halkuıa verilen ad. 3/Yenecek ka- dar olgun olmayan... Bağışlama... Kenar süsü. 4/ Crdün'ün başkenti... Ilgi, ilişki. 5/Merkür geze- genine verilen bir başka ad. 6/ Üstünkörü bir bi- çimde. geçici olarak onarma. 7/ Yunan abecesin- de bir harf... Kâğıt ya da zarf üstüne basılmış ad ve adres. 8/Dinamitin bulucusu olan Isveçli kim- yacı... Birtembih sözü. 9/Kaynağı mitolojik çağ- lara dayanan larişli bir çalgı... Döv^lmüş et, bul^ gur ve soğanla yapılan ızgara köfte.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear