Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
30 TEMMUZ 2003 ÇARŞAMBA
4-
CUMHURİYET SAYFA
17
3m Pets rapm: "Çetekr
-POAŞihalesi
gözaltındaymış...
"Demek ki baş üstüne
cıkanlacak!"
Eczacılar •
Antalya Eczacı
Odası Başkanı
Cihan Dinç: "Bağ-Kur
Genel Müdürlüğü ile
Türk Eczacılan Birliği
arasında imzalanan 2003
yılı protokolüne göre
yerli ilaç bedeli 60 gün,
rthal ilaç bedeli 30 gün
içerisinde ödenecektir.
Ancak bu süre yerli
ilaçta 150günü, rthal
ilaçta ise 90 günü
aşmıştır. Bu şartlarda;
sattığımız ilacı kredi ile
yerine koyuyoruz,
satıştan mutiu değil
tedirgin oluyoruz, insan
sağlığının rakamlaria
ezilmesine şahrt
oluyoruz, ilaç yok
demenin utancına
sürükleniyoruz.
Eczacılık
yapamamaktan
korkuyoruz."
emokratik Sol Partı'den eski Bursa milletve-
kili Ali Rahmi Beyreli'nin sorusu üzerine,
emekli amiral Vedii Bilget'nin, 12 Eylül döne-
mine ilişkin göoışlerını aktaımayı sürdürüyo-
mz:
"Cunta başının bireysel dayatmasıyla gelişen Kanat
Operasyonu gibi düzenlemelerte, Türkiye Cumhuriye-
ti, Amerika'ya prangalanmıştır. Bu da Kenan Evren Cun-
tası'nın Mustafa Kemal'ın 'tam bağımsızlık' ilkesine
açıkça sırt çevirmesi anlamına gelmiştir. Amerika'nın
bolgedeki stratejilerine taktik uyum göstermek için ül-
keyi ve toplumu VVashington çıkarlanna kayıtsız koşul-
suz teslim eden 12 Eylül darbesi ve cuntasının, Türk Si-
lahlı Kuwetleri tarafından hazmedildiğı gıbi biryanlış ka-
nıya varmamak gerekir. Bu son derece krttik bir nokta-
dır.
öte yandan Sayın Beyreli, bugün gelinen noktayı salt
12 Eylül'e yıkmakla DSP'nin 'ebedi şef'i Bülent Ece-
vrt'i aklamış olamayacaktır.
12 Eylul misyonu12 Eylül'e gelinen süreçte, hükümet olduğu dönem-
de bile sırtını toplumculara dönmüş, Milliyetçi Cephe-
ye karşı geliştirilen Ulusal Demokratik Cephe inisıyati-
fini kökten yadsımış, 'Faşizme geçit yok' mitinglerini tu-
kaka ilan etmiş, kontrgerilla ve benzeri karanlık yapı-
lanmalann üstüne gitmekten kaçınmış, sürekli tırmanan
anarşi ve terörde sağcılann etkisini görmezden gelmiş,
IMF ve OECD kapılannda ve ABD ile kotanlacak SIA
anlaşmasında ödünler üzerine ödünler vermiş, o gün-
lerde yayınlanan 'Türkiye Kurban' haberlerini es geç-
miş, 'demokratik sol'u mevcut düzene bir 'sos' olmak-
tan öte algılamamış Ecevit'in Türkiye toplumculuğu
nezdinde aklanması hiçbir zaman olası değildir.
Türkıye'de 12 Eylül'den hemen önce ve cunta süre-
cinde diriltilerek palazlandınlan dinsel radikalizm, Or-
tadoğu'daki dengelerın yeniden belirlenme sürecinin
dama taşıydı. Her yerde olduğu gibi, Ortadoğu ve Tür-
kiye'de de dengeler, dünyadaki emek-sermaye denge-
sine göre belirleniyordu.
Dinsel radikalizmin öne sürülerek sermaye güçleri
tarafından Ortadoğu'ya müdahale edilmesi, ABD'nin
salt SSCB karşısında değil, dünya kapitalist sistemi
içinde de gerileyen hegemon kont/munu pekiştirme çı-
kışıydı. BuyoldaAmerikalılardincilere, dincilerAmeri-
kalılara omuz verdiler. 12 Eylül cuntası ile dinsel radi-
kaller arasındaki çizgi de böylece oluştu....
Şunu da eklemeden geçemeyecegim: Bir ülkenin
'tam bağımsıziık' yolunda gönenmesi ıçin, tek başına
'ulusaf tavır da yeterli değildir. Toplumcu düşünce süz-
gecinden geçmemiş, emek-sermaye karşıtlığının belir-
leyici özünden yoksun bir 'ulusal' tavır, her zaman ya
faşizmin yedeğine düser ya da hegemon emperyalist
güce sistem için rakip bir başka emperyalist odağın
kuyrukçuluğuna."
Derin
Ayşe Meral:
"Abdullah Gül,
'Eğer Türkiye'ye
Irak'ın yeniden
yapılandınlmasında
özel ve derin bir rol
verilmezse Meclis
üyeleri asker
gönderilmesini
engelleyebilir' demiş...
Özel ve derin görev!
Kulağa pek iyi şeyler
çağnştırmryor."
SESSÎZSEDASIZf!)
Yûksek Yerilim Hattı
erdincutku v? yahoo.com
Gazetelerde BULMACA moda
Kayda değer bir HABER BULMACA!
Miteliksiz bir köylü kadının nitelikleri
"Türk insanından konu açıldığında ke-
sinleşmiş önyargı 'niteliksiz'" olduğu-
dur" diyor Akif Kökçe ve devam ediyor:
"Okuma-yazma bilmez köytü kadını-
mız ıse değil niteliksiz, insan bile sayıl-
maz... Şimdi, Anadolu'nun birköyünde
sıradan 'niteliksiz' bir köylü kadını düşü-
nün. Büyük bir olasılıkla ilkokula bile git-
mediğinden yabancı dil bilmez ama bil-
cümle hayvanın dilinden anladığı gibi
toprağın ve bitkinm, yağmurun ve rüz-
gârın da dilinden anlar. Kocası ya kah-
vededir ya da gurbette, dolayısıyla evin
hem anası hem de babasıdır. Topraktan
elde edilebilecek ne varsa eker, beller,
toplar yoktan var eder. Tavuk, koyun,
davar, ne bulursa besler, büyütür de
bunlardan elde edebıleceğı et, süt, yu-
murta, yün ne varsa kmntısına kadar de-
ğerlendirilir. Reçelini, tamanasını, turşu-
sunu, makarnasını, salçasını yapmak
eğlencelı işlerindendir. Suyu akmaz,
elektriğı yanmaz evinde. Kaynana dırdı-
nnı çeker, kuma gelecekse bulur getirir.
Bunların üzerine sekiz çocuk doğurur
da tariada göbeğıni bile kesen bulun-
maz. Ama bunlar yetmez, o yine de ni-
teliksizin niteliksizidir.
Gelelim niteliksiz işgücümüze. Tüm
dünyada üretim yapan uluslararası şir-
ketler, en yüksek verimi bu ülke toprak-
lanndaki fabrikalannda üstelik en düşük
maliyetle elde ederler ve sonuçta biz-
deki işgücü yine niteliksizdir. İyi de,
nitelikli olmak nedir; en az üretip, en
çok harcamak mı? Eğer öyleyse ör-
gütsüz bu gariban halkımız gerçek-
ten niteliksiz."
ÇED KÖŞESt
OKTAY EKİNCİ
KİM KİME DUM DUMA BEMÇAK behicak(a turk.net
Enis Yeter "vali"ydi...
Kastamonu'nun kültür ve çev-
re âşığı valisi Enis Yeter, artık bir
Ankara bürokratı... Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanhğı'nda
"müsteşar"lığa atanan Yener bu
yeni görevine 'isteldi''ydi.. Yak-
laşık 6 yılm ardından "veda za-
manı" geldiği için de Kastamo-
nulular hem üzüldüler, hem de
kendisi adına sevindiler...
Son yıllardaki "tarihsd mirası
sahiplenen" valilerimiz arasında
hıç tartışmasız "öncü ve örnek"
olan Enis Yeter içın hangi erdem-
lerini jazacağımı düşünürken,
Mine Ozgür'ün mesajını aldım.
Cumhuriyefın Kastamonu mu-
habiri ve ÇEKÜL gönüllüsü ola-
rak 1997'den bu yana süren "Enis
Yeter döneminin" kazanımlannı
sıralarken, belki en anlamlısını da
şoyle özetliyordu:
"Osmanh Valisi Enis Paşa
22.07.1897 tarihinde Kastamo-
nu'da göreve başladı. Cumhuriyet
Valisi Enis Yeter de 100 yıl sonra
15.09.1997'de göreve geldL. Enis
Pasa'ıun yaptınüğı ve 1902'deaçı-
lan Hükümet KonağVnın 100. yıb
da yine Vaü Enis Yeter tarafindan
ünlü miman Vedad Tek anısına
kurulan restorasyon ve kültür
merkeznie kutiandL-"
• • •
Vali Yeter'in kültürel çalışmala-
rına aynı zamanda "kaolarak" da
Yine valilik desteğiyle Devre-
kani-Kınık'da başlatilan kazılar,
aynı zamanda, binlerce yıllık uy-
garlıklann beşiği Kastamonu'da
yapılan ilk bilimsel arkeolojik
araştırma sayılıyor... Bölgede or-
taya çıkanlan eserler "lOOOtann-
b halk: Hititler- ve "Anadohı'da3
büyükimparatorluk" gibi son yıl-
lann büyük tarih sergilerine alını-
yor...
Kent Tarihi Müzesi, Resim ve
Fotoğraf Müzesi,LivaPaşa Kona-
ğı fEtnografya Müzesi). 75. Yıl
Cumhuriyet Evi ile Tahir Efendi
Konağu Eflanili Konağı, Yücebı-
yık Konağu EDezJerKonağı, Ugtır-
lu Konağı, Toprakçılar Konağı ve
Kırkodah Konak'ın da aralannda
bulunduğu "30 konağın" tamam-
lanan restorasyonlan, Valı Ye-
ner'in son 3 yıla sığdırdığı arma-
ğanlan...
Daha önce Mahalle E^ olarak
hizmet veren tarihi KonyahKona-
ğı, Çevre Eğitim Merkezi olarak
çalışmaya başladığı 16 Ocak 2003
tarihinden bu güne kadar 33 70 öğ-
renciye eğitim vermiş.
TarihiMünire Medresesi onan-
larak, kentin turishk el sanatlan
çarşısı oldu... Kaya Mezarlan'nı
kuşatan binalar yıtalarak "antik
tarih'' de kent peyzajına yeniden
kazandınldı. Vedad Tek Anı ve
Restorasyon Merkezi'nde görev
HARBİ SEMİH POROY semihporoy(ayahoo.com
KorumacıhJkta kamu ve sivfl işbiıüğinin sinıgeteri:
Vali Enis Yeter ve ÇEKÜL Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen
tanıklık yapan Mine Özgür, daha
ilk günlenndeyken; "tarihi ve do-
ğal mirası ayağa kaJdıracağız" dı-
yerek göreve başladığım anımsa-
tıyor. Nitekim, izleyen yıllarda
Kastamonu konaklannın restoras-
yonu için biri bitmeden öbürüne
geçiliyor. Halk sanatlanndan yö-
resel tanm ve ekolojik değerlere
kadar ne kadar yasam zenginliğı
\r
arsa hemen tümünün korunması
ve geliştirilmesi için proje üstüne
proje üretilip uygulanıyor...
*MerkezCazibeKöy''karnpan-
yasıyla yollan, alryapı çalışmala-
n tamamlanan köylere futbol sa-
hası. hay\*an pazan, köprii. tuva-
let gibi yapılann yanı sıra, iş alan-
lan ve kültür merkezleri kurulu-
yor... El sanatlan kursunu bitiren
öğrencilere dokuma tezgâhlan ar-
mağan edilerek, ürettiklen doku-
malann da satılmasına olanak ya-
ratjlıp ekonomik katkı sağlanı-
yor...
yapan teknik ekip, valilikçe ona-
rılan konaklara hizmetin yanı sı-
ra, tanhi binalannı restore etmek
isteyenelere de mimarlık, ustalık
ve malzeme desteği veriyor...
•••
Evet... Enis Yeter gerçek bir
*vafi"ydi...
Bunun belgeseli gibi olan Mi-
ne Özgür'ün derlemesi, yukarda-
ki özetin birkaç katı uzunlukta...
Merak edenler Kastamonu Valili-
ği'nin web sitesüıe başvurabilir ve
bir cumhuriyet valisinin. ayru za-
manda nasıl bir "çağdaş uygarhk
vafia" oldugunu da görebilir..
Son olarak "örnek köy" proje-
siyle Kastamonu'ya el sallayan E-
nis Yeter'e yeni görevinde de ba-
şan ve esenlikler diliyor, kültüre
ve yaşama yönelik "tarihe geçen"
hizmetleri içm biz de teşekkür
ediyoruz...
Oekincic; cumhuriyetcom.tr.
HAYAT EPtK TtlATROSL MUSTAFA BILGL
AKM ASKER SONDERILtRSE
SİTCE. BU CUVALLINrN
OGLU AAU...
YOKSA
OĞLU MU SÖNOERİLtR ?
1 1 i ı ı"-1 ı » Î T r f
BULUT BEBEK NIRAY çtrrçt bulutbebek^a hotmail.com
TARİHTE BUGÜN MLMTAZARIKAN 30 Temmuz tncte.mumtas-arikan.com
PLAJ SUL4RININ DBNBTIMI..
1354'TE 8UGÜM, PLAİ SUL4&lN(N DE-
NeTLEHUESlYLE ILÇıLİ S/ie YAZI, CÜ*4-
HUHİYET &4ZS7TES'/'*/£>£•
OSNtZ ME\SSfMLEetMDE,
AUUAC4IC SU O&NEKLE&İNİN
L/tCLE HOU 6ı4£İLt OISANtNIN
TAMMASl GEISEKTıSi SAl/UNULM
T#YPt. KOU SASıLt, <S£NELLİKLE
Ğ
ÇOM/4K SfÇ/MU Sıt?
(SAĞÛA} . KOL.İ 6 İ /
M PEK COK rEHUIc£.U HASrALIĞA NE-
OEN OL&UGU
PANO
DENtZ KAVUKÇUOĞLU
Para Piyasaları ye
Göbek Dansları Üzerine
Bir süre önce evimde biri Isviçre'den öbürü Alman-
ya'dan gelen iki konuğumu ağırlamıştım. İnsan bazen,
"Ah, ben de keşke bunlar gibi olsaydım..." diye biri-
lerine imrenir ya, bunlar da işte o "ö/ri/er/"ndendi. Iki-
si de Heidelberg Üniversitesi'nde öğretim üyesiydi.
Minerolog oldukJanndan yaşamlan laboratuvanarda
taş toprak arasında geçiyordu. İyi de kazanıyorterdı.
Fakat beni imrendiren yanlan ne meslekleri, ne de ka-
zançlanydı...
Alman konuğum Heinz Voriaender'ı 1965-1967
arasında Heidelberg'de öğrencilik yaptığım yıllardan
tanıyordum. "68 Hareketi" AJmanya'da 2 Haziran
1967 günü Iran Şahı Rıza Pehlevi'nin Berlin ziyareti
arasında bu ziyareti protesto eden öğrencilere polis
tarafından ateş edilmesi ve Benno Ohnesorg adın-
da bir öğrencinin polis kurşunuyla ölmesi üzerine pat-
lak vermişti. Ertesi günden başlayarak ülkenin tüm
üniversite ve yüksek okullannda eylemler başlamış,
birkaç gün sonra da Heidelberg Üniversitesi eylemci
öğrencilertarafından işgal edilmişti. Üniversrtenin bah-
çesinde, koridoriannda millet ellerinde afişlerle, boya-
laria, teksir kâğıtlanyla koşuştururken Heinz ve onun
gibiler "hiçbir şey olmuyormuş gibi" ya kütüphane-
de ders çalışıyoriar ya da kafede oturuyoriardı.
Heinz, en serinkanlı insanın bile sinirini bozan bu
"apoW/7c"duruşunu hiç değiştinmedi. Yaşamı boyun-
ca bir gün olsun siyasetle ikjilenmedi, dünyada ne olup
bittiğini merak etmedi. Varsa yoksa o mineraller...
Onunla yıllar sonra hiç ummadığım bir yerde, Istiklal
Caddesi'ndeki Saray Muhallebicisi'nde karşılaşmış-
tım. Yanında o isviçreli arkadaşı vardı. Istanbul'a bir
kongre nedeniyle gelmişlerdi. Evime çağınnca çok
sevinmiş, kocaman bir buketle gelmişti.
Benim yazı yazanVen yan gözle de tetevizyona bak-
mak gibi birçoğuna "tuhaF gelen biralışkanlığım var-
dır. Izlemeyip yalnızca baktığımdan olacak ekranda-
ki sürekli devinim beni dinlendirir. 0 akşam da onlar
geldiklerinde bilgisayanmın başında yazı yazıyordum
ve teJevizyon açıktı. Hemen uzaktan kumanda aygı-
tına yapışıp ekranı karartmak aklıma gelmedi doğru-
su. Konuşmaya başladık. Bir ara baktım, ikisinin de
gözleri arkamdakı ekranatakılmış, bir dansözü izliyor-
lar... Kapatacakoldum, "Aman kapatma... "dediler. Ne
yapayım, ben de çevirdim koltuğumu, üçümüz birden
izlemeye başladık... Dansçılann biri gidip öbürü geli-
yordu ekrana...Bunlar pofesyonel dansçılardeğildi. Si-
nema oyuncusu, şarkıcı, manken, dişçı, tekstil fabri-
katörü gibi her meslekten insan vardı aralannda. Ba-
zen de toplu olarak dans ediyoriardı. önce kırmızı bir
kanepede oturup sunucu kadınla akıllı uslu konuşan
tekstil fabrikatörü birden ortaya fırlayıp kalça kıvırma-
ya başlayınca, Heinz artık daha fazla dayanamayıp,
"Bu insanlar niye hep dans ediyoriar?" diye sordu.
Gerçekten de zor bir soruydu... Heinz, Türkiye'ye
ilk kez geliyordu ve ülkesine, "Bûtûn Türklerhiç dur-
madan dans ediyoriar..." gibisinden yanlış bir yargıy-
la dönecekti. O sırada gözüm masada ekonomi say-
fası açık duran gazeteye ilişti... Bir çırpıda başlıklara
göz attım... Sonra Heinz'a döndüm: "Milletçe birola-.
ya seviniyoruz..." dedira Yüzüme merakla baktı.
"Uluslararası kredinotumuzyineyükseldi..." diye ek-
ledim, "artık rahatça kredi bulabileceğiz. İnsanlar da
haklı olarak sevinçlerinden oynuyortar..." Yalandan
kim ölmüştü ki... Söylediklerimden hiçbirşey anlama-
sa da en azından "anlamış" gibi bir ifade takındı yü-
züne Heinz...
Dün gazetelerde yer alan "S&P not yûkseltti" baş-
lıklı haberieri okurken Heinz ve arkadaşıyia televizyon
başında geçirdiğimiz o aksamı anımsadım... Aradan
onca zaman geçmiş, ama sevinçlerimizin kaynağı de-
ğişmemişti. "Standart and Poor's" Türktye'nin kredi
notunu "S ete/"den "6"ye yükselttiği için neredeyse
zil takıp oynayacakfardı renkli basının gazetecileri. Oy-
sa "yabancıyatınmcılaraçısından gûvenlilik derece-
miz hâlâ alt sınırdaydı ve yapılacak yatınmlar hâJâ
yüksek risk içeriyordu." Bu durum değişmemiş, S&P
yaklasan yerel seçimler nedeniyle AKP'Iİ IMF dostla-
nna ufak bir "kıyak" yapıp "fi'nin önündeki "eksi"yi
kaldırmışti yalnızca
Bir ülkenin insanlan dövünecekleri yerde sevinip
oynamaya bir kez alıştılar mı, yerlerine oturmalan hiç
kolay ofmuyordu... Hele o ülkedeki kalemler de dan-
söz kalçalan gibi kıvrak ve de oynak iseler...
(e-posta: dkavukcuoglu a superonline.com)
(Faks:0212-23468 73)
BULMACA SEDAT YAŞAYA1S
1 2 3 4 5 6
SOLDANSAĞA:
1/ Önceden
tahmin edilen,
oranlanan. 2/
Bir nesnenin
uzayda kapla-
dığı yer...
Uzun omuz 5
atkısı. 3/ tn-
sanlık tarihi-
nin ilk yazılı
yasalannı çı-
karan ünlü
Babil ktalı. 4/
"Behiç — " : Karika-
türcümüz... Taıınta-
nımaz... Rütbesiz as-
ker. 5/ Kapital, ser- 3
maye. 6/Çatı, dam...
"Şimdi uzun karlık-
larda bir Lapon kıza-
p I Önünde -- geyi-
ği" (B. Necatigil). 7/ 8
Yabancı... Bir çeşit 9
acı bira. 8/ Gökcisimlerini gözetleme... Avustral-
ya 'da yaşayan bir cins devekuşu. 9/Saz ya da kamış-
tan yapılmış kulübe... Bir kimsenin davranışlanna
temel olan ahlak ilkelerinin tümü.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Yazıya geçirilmiş olan. 2/ "Bir — işçiyim yur-
dumdan ayn / Geçme bulut, geçme uçak, şöyle
dur" (P.H. Dağlarca)... Osmanlılarzamanında Ro-
manya'nın yerli halkuıa verilen ad. 3/Yenecek ka-
dar olgun olmayan... Bağışlama... Kenar süsü. 4/
Crdün'ün başkenti... Ilgi, ilişki. 5/Merkür geze-
genine verilen bir başka ad. 6/ Üstünkörü bir bi-
çimde. geçici olarak onarma. 7/ Yunan abecesin-
de bir harf... Kâğıt ya da zarf üstüne basılmış ad
ve adres. 8/Dinamitin bulucusu olan Isveçli kim-
yacı... Birtembih sözü. 9/Kaynağı mitolojik çağ-
lara dayanan larişli bir çalgı... Döv^lmüş et, bul^
gur ve soğanla yapılan ızgara köfte.