Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 3 HAZİRAN 2003 SALI
14
SAHIMEDEN
Js^nzmatiKo
KULTUR
vun/
kultur@cumhuriyet.com.tr
AYŞEGÜL YÜKSEL
ovuncun)
YAZIODASI
SELtM İLERİ
Nargile Çiziktirmeleri
(1)
Kim unutur!: Attilâ llhan'ın Haco Hanım'ı nar-
Ülkemizde her çeşit tiyatro
yapılıyor. 'Karizmatik'oyun-
cularla 'karizmatik' oyunlan
buluşturan bir tiyatro anlayışı
da söz konusu. Oyuncu kişi
'karizma'sının tiyatroda 'ol-
mazsa olmaz' bır 'erdem' ol-
«iuğunu ıçtenlikle savunanlar-
<lanım. 'Önce oyuncu vardı'
diye başlamaz mı tüm tiyatro
tarihleri9
Ancak. 'karizmatik'
oyunlara kuşkuyla bakma hak-
kımı saklı rutanm.
'Karizma', tüm tiyatro baş-
kentlerinde (özellikle de New
York'ta, Paris'te ve Londra'da)
tecimsel bakımdan önceliklı
bir özellik. Çünkü bu metro-
poller her an yerli ve yabancı
tunst kaynıyor. Turistik bir ti-
yatro yapımı için seçilen oyun-
culann, tiyatroda, sinemada,
televizyonda, -en iyisi. hep-
sinde- yıldızlaşmış olması
(oyunun müşteri çekmesi için)
yeğlenıyor. Broad\vay'de. West
End'de, Paris'te sunulan tiyat-
ro yapımlannda sinemanın es-
ki yeni tann ve tannçalannın
yer alması. bir rolü onlardan
başka kımsenin oynayamaya-
cağından değil. Yalnızca tu-
ristleri çekseler bile gişe kazan-
cının 'yüklü' olacağı biliniyor.
Turistlere daha da çekici gel-
mesi için oyunlann da 'kariz-
9f * \. S
yazann ve oyunculann oyu-
nuna gelmeseydim" diyerek
kendinize kızıyorsunuz. Kı-
zıyorsunuz, çünkü ürkerek
ve yer yer mideniz bulanarak
ızlediğiniz sahnelerin verdi-
ği olumsuz duygu, yazann
size "kara komedi" yoluyla
yaptığı "kötü şaka"yı kal-
dırmanıza izin vermiyor. Ya-
şamda zaman zaman somut
olarak beliren. duygusalzi-
hinsel devinimJerimiz içinde
ıse her an karşı karşıya oldu-
ğumuz "görünüş"/"gerçek"
ıkileminın tartışılması için
bir "kanh katiTin yaşantısı-
nın seçilmiş olmasına da tep-
ki duyuyorsunuz.
Tiyatroyu "sanafın değil,
yalnızca "beceri"nin aracı
olarak kullanan bir oyun var
karşımızda. Ancak bu yolda
bile, "estetikhaz" yaratmak-
tansa, seyirciyi "gerUnn" se-
line kaptırarak ürkütmekle
ve (meraklısını) korku film-
lerinden aldığı doyuma ulaş-
tırmakla yetınen, dolayısıy-
la da ancak tiyatroyu "turis-
tik" (yerli turistlerden söz
ediyoruz) bireğlence olarak
görenler için "karizma"sı
olan bir oyun.
Oyun metninin -açıklama-
ya çalışhğımız- "karizma"s).
ünlü yapıtlara dayandınlmış
müzikaller ve bu müzikalle-
nn tiyatrodaki en son teknik
donanımla bir 'gösteri harika-
sı' olarak sunuluşu ya da me-
rak duygusunu gıdıklayan, ze-
kice bir sahneleme buluşuna ya da
sürprize dayandınlmış, seyirciyi şa-
şırtmacaya'oyuna getiren oyunlar.
Aslında söyledikleriyle seyircinin
düşünce dünyasında geniş ufûklar aç-
mayı amaçlamayan, ama içerdikle-
ri buluşlarla ya da işledikleri konu
nedeniyle olduklanndan daha çeki-
ci görünen sahne metinleri.
'Ermişler ya da
Günahkârlar'
Geçen tiyatro döneminde art arda
izlediğim ve 'karizmatikoyun/kariz-
matik oyuncu' buluşmasının ürünü
olan kimi Istanbul 'özel tiyatro' ya-
pımlan. bu doğrultuda çağnşımlar
yaptırdı bana.
• 'Ermişler ya da Günahkârlar' oyununun 'karizma sı, Haluk Bilginer gibi her
anlamda 'karizmatik' bir sanatçının varhğı ile katmerlendiriliyor. Dünyanın tiyatro
metropollerinde turist çekme bakımından iyi iş yaptığını sandığım oyun, Oyun
Atölyesi 'nin harcamış olduğu çabaya değmezdi diye düşünüyorum. Bilginer'in
Türk seyircisine sunduğu yeteneğinin daha önemli yapıtlarda yansımasını dilerdim.
Önce Oyun Atölyesi'nden 'Er-
mişler yada Günahkârlar'ı ızledim.
TV için korku gerilim senaryolan,
ayrıca korku öyküleri yazan Ant-
hom Honnvhz'in tek oyunu. Birde-
liler evinde geçen oyunda, sahnede
'gerçek' olarak gösterılen 'görü-
nüş'ün dehşet verici düzeydeki kan-
lı görüntüleri seyirciye 'sürprizyap-
mak' amacıyla kullanıhyor.
Kurnazca yazılmış, beceriyle sah-
nelenmiş iki perdelik bır oyun. ilk
perdede Gürel Yontan'ın çevre tasa-
nmı, Setim Atakan'ın müzik düzen-
lemesi ve İrfan Varh'nın ışık tasan-
mı yoluyla. 'gerçek' olarak gösteri-
lenin aslında 'hayal' (zihin görüntü-
sü) olduğunu önseyen (ipuçlan ve-
rerek imleyen) örgeler (mohfler) yet-
kınlikle kullanılmış. Böylece. yö-
netmen Işıl Kasapoğlu, sağlam bır
görsel-ışitsel temele oturttuğu sah-
ne resmi içinde devindırdiği oyun-
cuJann da, ilk perdede "hayal"i iİcinci
perdede de "gerçek"te yaşananı be-
lirleyecek farklı yorumlan sergıle-
mesini sağlamış.
Sağlıklı değerlendirmesi ancak
göstergebilimsel incelemeyle yapı-
labilecek bir yapım oluşmuş böyle-
ce. Bir başka deyişle, metni okumuş
ve yapımı en az iki kez izlemiş ola-
caksınız. Böylece. "sürpriz" etme-
nı artık sizi etİdlemeyeceğı için oyun-
daki, sahnelemedeki ve oyunculuk-
taki aynntılan (bu aynntılann her
iki perde arasındaki ilişki bağlamın-
da gerekli titizlikle gözetilıp göze-
tilmediğini) soğukkank eleştirel bir
bakışla değerlendirebileceksiniz.
Belki o zaman, yazann, gözbağcı-
lıktan öteye gidemeyen bir metne
imza attığını da göreceksiniz...
Kara komedi ılekötüşaka
Oysa seyirci olarak oyunu bir kez
izliyorsunuz. Ve ilk perdede size ga-
rip gelen ve sahne anlahmı içinde yer
yer sürrealist bir etki yaratan görün-
tü ve sesleri yorumlamaya çalışma-
yı bir yana bırakarak kendinizi olay-
lann gıtgide "kanh" görüntülere bu-
lanan akışına kaptınyorsunuz. "Sürp-
riz" açıklandıktan sonra da. "Keş-
ke ilk perdeyi daha dikkatli izleyip,
başka ipuçlannı da değerlendirerek
tik" bir sanatçının varhğı ve
her zamanki usta oyunculu-
ğuyla katmerlendiriliyor. Ya-
pım Büknt Emin Yarar ve
Şenay Gürler'in düzeyli yo-
rumlanyla ve sahne düzeninde Işıl
Kasapoğlu imzasıyla iyice "çeldci''
kılınmış.
Dünyanın tiyatro metropollerin-
de turist çekme bakımından iyi iş
yapacagını yaptığını sandığım "Er-
mişler ya da Günahkârlar" oyunu.
Oyun Atölyesi'nin harcamış olduğu
çabaya değmezdi diye düşünüyo-
rum. Bilinen deyişle. "telefon rehbe-
rini okuma"ya bile "karizma" ka-
tabilen, dahası tiyatro oyunculuğun-
daki "usta" konumu tartışılmaz olan
değerli sanatçımız Haluk Bilginer'in
Türk seyircisine tiyatro yoluyla ile-
tebileceği düşünsel estetık "tadnı"
çok daha "önemli" oyunlarda
yansımasının gerektiğine inandığım
için...
Kentin güvercinleri5
martılan uçuştu
kadınlann kollannda... PINA BAUSCH'UN
İSTANBUL'U (2)
AYŞE EMEL MESCİ
Pina Bausch'un 'lstan-
bul'u, sahnede en uç nok-
talara vardınlan dişileril
ilkelerin çatışması ana ek-
seni etrafında şekilleniyor.
Yapıtın açık örgüsü, bu iki-
lığin üzerine herkesin ken-
di sorularını ve algılamala-
nnı özgürce oturtmasına
elverecek bir nitelik taşı-
yor. Özellikle ilk perdede
erkeklerle her ilişkilerin-
de bedenleri katılaşıp can-
sızlaşan kadın oyuncu-
dansçılann sahnede yalnız
kaldıklannda kullandıkla-
n beden dilinin hemen de-
ğişmesi, sonu gelmez sar-
raallarda dışa%r
uran çok-
\önlülük \e çokanlamhlık
bende sadece kadının bas-
tırılmışlığı duygusunu
uyandırmakla kalmıyor.
günümüz dünyasının tüke-
r.ci oburluğu altında ezi-
len bır kentin sessiz isyanını da
çağnştınyor. Kadın bedeninin ay-
r.lmaz bir parçası olarak oyuncu
cansçılann hemen her sahneye gi-
nşınde ve her beden büklümünde
Aurgulanan saçlar. onlann yüzleri-
n örttüğünde sadece kadımn değil,
kentin de aradığı kimliği sorgula-
nyor.
Erkek oyuncu dansçılann zincir-
leme bir hareket düzeninde, bir
\andan imece, diğeryandan çekiş-
ae içinde omuzdan omuza aktar-
üklan kadın bedeni, cınsel çağrı-
şımlann ötesinde, bır savaş alanı-
ra dönüşmüş kentimin sokaklann-
ta her gün yaşanan acımasız gani-
Ke.entın o
inanılmaz
canlıhğını ve
devinimini
oyuncu/dansçılan
n her an yeniden
bozup kurdukları
beden
dengelerinin
akışkanhğı içinde
şekillenen ve
ancak 'kırılnuş
beden resimleri'
diye tarif
edebileceğim
sahne plastiğiyle
iliklerinize dek
duyumsuvorsunuz.
lerinin insanda hiç bitme-
yecek izlenimi uyandıran
devinimi gibi. Kuşaklar,
yüzyıllar, tarihsel katman-
lar eklemleniyor, yaşamın
ve zamanın döngüsü kişı-
sel tarihJeri de içine kata-
rak devam ediyor. Umut
hiç bitmiyor. Dönüş yo-
lunda Boğaziçi Köprü-
sü'nden geçerken. deni-
ze inmiş ışıklar ve gece
birbirinekanşmış. Çocuk-
luğunun içinde geçtiği ah-
şap konağın yıkılıp bir be-
ton yığınına dönüşmesinin
Çehovyen hüznünü bel-
leğinde taşıyan bir Istan-
bullu; umudun ve acının
kol kola dolaştığı bu ken-
tin hem kalabalık, hem
alabildiğine ıssız ve yal-
nız sokaklannda bir yurt-
taş; terk etmek zorunda
kaldığı kentine 15 yıl son-
met ka\ gasını düşündürüyor bana.
Acı. hüzün ve umut
Tabii ki bu gösteri sadece şiddet,
acı ve hüzünle yoğrulmamış; kentin
o inanılmaz canlıhğını ve devinimi-
ni oyuncu dansçılann her an yeniden
bozup kurduklan beden dengeleri-
nin akışkanhğı içinde şekillenen ve
ancak 'kınlmış beden resimleri' di-
ye tarif edebileceğim sahne plasti-
ğiyle iliklerinize dek duyumsuyor-
sunuz. Hiç ara vermeksizin sonlan-
dınlıp yeniden üretilen ve aynı be-
dene değişik açılardan bakışı aynı
enstantane içinde bütünleştiren bu be-
den dili, îstanbul'un (ve belki de her
büyük kentin) o çokparçalı, çokritim-
li, çelişkili ve insanı heyecanlandı-
ran dokusunu görselleştiriyor sanki.
Sonra sahnenin ortasında bır su bi-
rikintisi oluşmaya başlıyor ve için-
deki fırtınayı bedeninin sahne uza-
mı içinde çizdiği çokparçalı resim-
lere yansıtan erkek oyuncu dansçı
ısyan edercesıne gıysılennden annıp
o suya daldığında. içinden geçen de-
nize yabancılaşmış bu kentin bir sa-
kini olarak yüreğim burkuluyor. Der-
ken bir sürü kanat kaplıyor sahneyi,
erkek ve kadın oyuncu dansçılann
açılan, kınlan, ka\ıışup aynlan kol-
lannda ve süzülen bedenlerinde Îs-
tanbul'un kuşlan, güvercinleri, mar-
tılan uçuşuyor. Gösterinin başlann-
da kırmızı kumaşla-
ra sannmış kadın oyuncu'dansçının
ritmik hareketlerinde kadınınIcentin
nabzını hissederken, ikinci perdede
sayılan giderek çoğalan kadınlann
bir sarkaç salınımı içinde ve ışıkla
gölgenin arasında yürüyüşünde hem
kentin sayısız gelgitle dolu tarihini,
hem çok da uzak sayılamayacak bir
geçmişte bu kentin sokaklannı ses-
siz yürüyüşlerle dolduran, ama ar-
tık unutup gittiğimiz anneleri anım-
sıyorum.
Yıllar, yüzyıllar, blnyıllar
Ama yaşam sürüyor, tıpkı göste-
rinin sonunda kadın ve erkek zincir-
den tırnağa erkek-egemen
bir dünyada var olma sa\aşı veren bir
kadın olarak. Pina Bausch'un be-
nim aklıma düşürdüğü sorularla yüz-
leşmeye çabahyor, yıllar önce de-
ğerli dostlarım şair NihatBehram'la,
ressam tsmail Çoban'ın Wupper-
tal'de beni tanıştırdığı bu alçakgönül-
lü insanla, bu yaratıcı sanatçıyla ay-
nı kenti duygularda da olsa paylaş-
manın mutluluğunu yaşıyorum. Pi-
na Bausch'u bizlerle \e Istanbul 'la
buluşturan tstanbul Külrür ve Sanat
Vakfl'na, bu işte emeği geçen her-
kese teşekkürler...
BİTTİ
gile içiyordu. BiryandandaLeman'atasavvufşa-
irlerinden söz açıyor...
Balzac kahve tiryakisiymiş, çay tiryakisiymiş. Ama
nargileden habersizmiş.
Yıl, 1838. Tılsımlı Deri, Eugenie Grandet, Gori-
ot Baba, Vadideki Zambak, iki Yeni Gelinin Anı-
ları kaleme getirilmiş. Balzac borç içinde yüzüyor,
yorgun, umarsız.
Fransızlann Haco Hanım'ı andırırromancısı Ge-
orge Sand, Balzac'ı Nohant'daki evine çağınyor.
Balzac orada bir zaman misafir kalacak.
George Sand fosurfosur nargile içiyormuş. Bal-
zac nargileye alışacak; kahvesi, çayı yetmiyormuş
gibi, bir de nargile tiryakisı kesilecek.
Balzac'ın eserlerinde nargileden söz açılıyor
mu? Hiç hatıriamıyorum. Geçiyorsa, Balzac uzman-
lan çoktan saptamıştır. Uzmanların çalışmalannı ele
geçirmek şu an imkânsız.
Nargile o zaman Fransa'ya nasıl gitmiş? Ben-
deki kaynaklar bunun öyküsünü anlatmıyor...
Nargilenin iyice sonuna yetiştim.
Çocukluğumda gittiğimiz, bir iki nargileli ev ha-
tırlarım. Kimlerdi o nargile içenler. Sislerdağılınca,
belirecekler.
Gözümün önünde bahçe ortasına kurulmuş
köşkler, ahşap evler, pencereyi sarmış mor salkım,
oynaşan güneş ışıkları, bu dekor ortasında nargi-
le. Yaşlı bir adam, ışte, nargile içiyor.
Buna şaşıyorum, çünkü nargilenin evde değil,
kahvelerde, kır gazinolannda falan içildiğini dü-
şünmüşüm. Sebep, dedemle ikimizin gittiği, Kısık-
lı Aile Bahçesi. Adı öyle olmalı, uydurmuyorsam.
Kısıkh Aile Bahçesi'nde dedem nargile içiyor,
ben kabakçekirdeği çıtırdatıyorum. Nargilenin fo-
kurdayışı hem ses, hem görüntü olarak çok hoşu-
ma gidiyor.
Fakat hep bahçeler, yeşerti, mor salkım. Bu me-
kânlar, demek ki, ya Göztepe'de, ya Moda'da, ya
Fenerbahçe'de. Uzak olasılık, Aksaray'da. Ço-
cukluğumun semtleri.
Derken hayal perdesi beliriyor. KesinlikleCihan-
gir, kesinlikle Ege Bahçesi.
Ege Bahçesi'nden benden başka kimselerin söz
açmadığını sanıyordum. Yanılmışım. Yazdığım Ege
Bahçesi, anımsadığım biryerdi, çoktan beri yerin-
de yeller esen.
Aşka Davet" dizisi için Kerime Nadir'in Gelin-
lik Kız'ını yeniden okurken şaşınp kaldım. Roma-
nın kahramanı Ege Bahçesi'ne gidiyor. Akşam olu-
yor, güzel bir gün, Sarayburnu tam karşıda.
GelinlikKız, Ege Bahçesi'nin 'yaşadığı' dönem-
de yazılmış...
"Karagözcü geldi! Karagöz oynatılacak! Kara-
göz oynatılacak!" Bu çığnşla birlikte hepimiz Ege
Bahçesi'ne koşuyoruz.
Ege Bahçesi, Lenger Sokak'ta. Semtin sakinle-
ri, özellikle hanımlar ve çocuklar oraya akşamüst-
leri gidiyorlar. Fınndan taze halka alınıyor, çaya ka-
tık...
Ege Bahçesi'nin belki akşamlan, geceleri de var,
ama ben bilmiyorum. Bizimkilerin gece hayatı yok.
Gün karardı mı, hep evdeyiz.
Oysa şimdi özel bir gece. Yaz. Karagözcü gel-
miş.
Karagöz'ü seyretmek isteyen, aslında büyükle-
rimiz. Çocukluklannın Karagöz'lerini anıyorlar. Her
kafadan bir ses çıkıyor. Hayal perdesine büyülen-
mişler.
Annem, bilmem kimlerin evindeki sünnet düğü-
nünde oynatılan Karagöz'ü unutamamış. Onu an-
latıyor...
Biz küçüklerin Karagöz'den falan haberi yok.
Hayal perdesi kuruluyor. Dediğim gibi, biryaz ge-
cesi. Beni de büyülüyor Karagöz. Ne olup ne bit-
tiğini tam anlayamıyorum.
Gerçekten hayal gibi bir ışık, gölgeler, karaltılar
getiriyor. Sonra gölgeler, karaltılar renkleniyor. Bir
tasvir! Balkonuna çiçekler yürümüş bir Istanbul
evi.
Takvimde lz Bırakan:
"Herkes uykuda. Sokaklar birer uçurum." Pe-
yami Safa, Bir Akşamdı..., Semih Lutfi Kitabevi,
1945.
BUGÜN
• NARDISte 21 30da Serdar Gönenç, Cengiz
BaysaL, Tuna ÖteneL Kudret Öztoprak ın
konseri. (0 212 292 63 27)
• İSTANBUL LİSESt KONTERANS
SALONX'nda '12. Külrür EtkinUkleri Haftası'
kapsamında 10.00'da Hayat Bilgisi Sınıfi
Öğrencileri'nin 'Genç Yetenekler Sahnede'
konulu söyleşisi. (0 212 514 15 ^0)
• İSTANBL1. LİSESİ \TNİ BİNA
KO.NFER\NS SALONL'nda '12. KûMr
Etkinlikfcri Haftası' kapsamında 10.00'da
J. Pierre Jeunet'nin 'AmeHe' filminin
göstenmi. (0 212 514 15
7
0j
• ÎSTANBUL LİSESİ KtTÜPHANESİ'nde
'12. Kültür Etkuuikleri Haftası' kapsamında
11.30'da Prof. Dr. Deıuz Gökçe'nin 'Türk
Ekonomisinde Gençler İçin İmkânlar' konulu
söyleşisi. (0 212 514 15
7
0)
• AY4 İRİNİ de 'Istanbul Lisesi 12. Kültür
Etkinlikleri Haftası' kapsamında 19.30'da
Istanbul Lisesi Öğrenci ResitaDeri, Istanbul
Lisesi Oda Orkestrası ve Korosu'nun konseri.
(0 212 514 {5 70)
• RUMELİHİSARI nda '3. RumeBhisan
TTyatro Buluşması' kapsamında 21 .OO'de
Sunay Akui'ın 'Kumbaradaki Zürafa' adlı
oyunu. (0 212 291 5{ 96)
• AKBAJVK KLXTÜR SANAT
MERKEZİ nde 'Kısa Fılm Günleri'
kapsamında 13.00'te 'Kopi', 'Simulacra',
Kılıçbalığı Övküsü', 'Bitmiş Bir Aşk Senfonisi',
'Hayatımuı Özeti', 'Tıpi', 'Dalgalar', 15 00 te
'hiGünler', 'ArkadakUer', 'Şekerieme', '110',
İntihara Teşebbüs', 'Çengelli İğne', 'Adak' adlı
kısa film gösterimleri; 18.30'da Sakine Çil'in
•Kilin Konuklan' konulu dialı söyleşisi.
(0 212 252 35 00)
• CEMİL TOPUZLU AÇIKHAVA
TİYATROSU'nda 21 OO'de CandanErçetin'in
konseri. (Biletix: 0 216 454 15 55)
• THE MADISON HOTEL'de 19 00 da
Doğan Kaürcıoğlu'nun kitap tanıtımı.
(0 212 238 54 60)