25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 30 MAYIS 2003 CUM, HABERLER Yaklaşık yetmiş yıl önceye dayanan fotoğraflar Konya'nın ilçesi Kulu'dan Batırüyasıvemodernite• M. Ali Baran ın aile fotoğraflanna bakarken bir soru üzerine giyim- kuşam hakkmda şunlan söylemişti: "'Burada hiç örtünmediler... Kızlanmız da... Alınlannda altunlar sanlıydı, pürçeter inerdi... örükler arkada, açık da sayılırdı. Böyle kapalı falan yoğudu... çarşafa girmiş kimse yoğudu... Kulu'da çarşafı bilmezlerlerdi, kızlar üç etek giyinirdi..." TEKtVSÖNMEZ KULU- Ilışikte yüdaşık yetmiş yıl önceye dayanan fotoğraflar var. Son yıllarda medyada moda bir betimJeme ıle, bu fotoğraflan "nasıl okuyacağH?" Çünki. buradaki fotoğraflar "tek anJamh'' görüntüler değil. Tek tek pek çok an- lamlara aynlmakJa birikte hepsi birden daha fark- lı başka anlamlara bûrünmektedirler hem de... Tek tek fotoğraflan yan yana getirip ortaya çı- kan büyük fotoğrafı ckuyabilecek miyiz? Evet! Bu fotoğraflan "yanse" ve "bdgecTolarak oku- yalım: "gazete tüli" olan bir okuma ile aynca... Fotoğraflar, Ankara"ya yüz km. yakın, fakat Konya il suıırlan içindeki Kulu ilçesinden geli- yor. Daha kuruluş yıllanyla Demokrat Parti saf- lannda yer alan, Kulu kökenli bir ailenin, Kulu Belediyesi Başkanı (1963-68) olan son temsil- cisi 1921 doğumlu, Sayın MehmetAJi Baran ve çocukluk günlerinden başlayan fotoğraflardır bunlar. 'Batı Rüyası Okulu' Bir yıl önce "Bab Rüyası Okulu Kulu" isim- 1 i, belgesel bir proje için Kulu'ya gittiğimde bu aile ile de tanıştım. Kırk yıl önce Kulu'dan Avrupa'ya özellikle îs- veç'e başlayan "kendiliğinden'' göç hareketleri ve sonuçlan üzerine yaşayan altı ayn belediye başkanıyla yaptığım söyleşilerde, "Kulu Tari- hi" ile iîgili konu sırasında, Cumhuriyet'in ilk yıllanna da değindik. Savın Mehmet Ali Baran anılannı da iletti. İs- met İnönü ile Kulu'da karşılaşma sahnesi dün gibi capcanlı yansıdı yüzünde. "_ Aşağıda,kahvemn öntinde birkonuşmayap- ö.Yanına vardım. 'Paşam bir çay-kah\emi iç,' dedbn."Hay hay,' dedLGeldi beledfiyeyeçıkn,kah- vemi içti. Hatta haoralannda bile geçerim. Bir zaman Cumhuriyetgazetesideyazdı. Konya'da birtoplanö vapmış. 'Ben,' demiş, "Demokratçı- yı Kulu'da gördüm," demiş." Söyleşı biraz daha ilerledigi zaman, babası Der- viş Abidin Bey'in, Kuvayı Milliyecilere yardım ettiğinı de söylemeyi unutmadı. Derviş Abidin'in oğlu Sayın Mehmet Ali Ba- Jsmet Paşa bkokulu, Konva 1932-sınıföğretmenl y-anında Mehmet Ali Baran, en sağda Ahmet Baran. Yü 1932. Daha sonra Mehmet Ali Baran'la evlenecek olan Farma Baran, annesi, babası ve ninesi, üç kuşak bir arada. 1960Tıyınar_ MehmetAüBaran ve eşi Farma Baran bir arada. ran 1921, Kulu doğumlu, ilkokulda çekikn fo- toğrafıru ilişikte görüyoruz. Kuvayı Milliye hareketine yardım eden bir aile, daha sonra Demokrat Parti saflannda gö- rünür, ardmdan da Adalet Partisi'nde... İsnıet Paşa'nın seçim gezilerinde hoşnutluk- la kabul görmedigi yıllarda, M. A. Baran, kah- ve ikram edecek kadar "medeni cesarete" yani "modern" da\Tanışa sahip. Şimdi bu bilgilerden sonra, dönüp fotoğraf- lara bir daha bakıyoruz. Bu fotoğraflan ister, "dü- ne" ister "bugiuTe, ister "yaroTa bakarak na- sıl okuyacağız? "Modernizm" sözcüğünü baş- lama simgesiolarakalabilir miyiz? AldıkîŞöy- le ki; u modernian''i, modern olan, çağla geli- şen hayat tarzına uyum, diye tammlayahm. Bu konuda biraz "derinleşmek" ister istemez bunu, "Tanamat-ı Hayriye": 1839da "Gülha- ne Hatü Hümayunu" diye adlandınlan dönem- deki "reform" hareketlerine götürür. Sultan n. Mahmut ile başlayan hareketin he- defi, "Osrnanh devleti kurumlannı ve teşkilan- ru baü metotiannagöre modern birduruma"ge- tirmekti. Aynntılan başka bir yerde, başka bir ölçek alhnda sıralamak üzere, "Kulu Fotoğraf- lan, Baü Rüyası ve Modenute" başlığına döne- cek olursak şunu görüyoruz: Anadolu bozJarlanndaki halk tabakalan, "efit" politikacılann çizdikleri yoldan dışan çıkmış, "Ba- tı rüyası'' peşinde, "modernite" uğruna yollara düşmüştür. Böyle olduğu için, örneğin Kulu ilçesi ve çev- resinden yirmi bini aşlan nüfus. "ebt" politika- cüara akıl daruşmadan Isveç'e gitmiş... Daha faz- lası, "Baü"mn kapılanna dayanıp, ^Ijana Ku- şatması"ndan sonra Avnrpa'ya en kuvvetli ve en büyük sıçramayı yaparak içeri girmiş: Kanada, Belçika, Ahnanya ve öteki ülkelere yerleşmiş- ler. Önlerine bu konuda herhangi bir bilgi, her hangi bir seçenek konulmamış... Bu insanlarkendi öngörüleri; daha özü"elyor- damı" doğrultusunda, "modernite"nin hüküm sürdüğü ülkelere ulaşmış ve oralarda "iskân" ko- nusunu-sorununu da çözmüşler. Osmanlının, "Vlyana Bozgunu"na rağmen Avrupa'da geçen yüz yılın en geniş "iskân" ola- yını kendiliğinden gerçekleştiren bu insanlar, sadece "ekmek" için değıl, aslında "modern" bir hayat standardı için gitmişler. Sayın Mehmet Ali Baran'ın bize sunduğu fotoğraflar, bu top- lumun yetmiş yıl öncesini ve "modernite" ile olan eskiye dayalı ilişkisini göstermektedir ve önem- lıdirler... Bu fotoğraflan, herhangi birtartışma- ya yer vermeden; "yansız" gazete diliyle oku- yacak olursak, şöyle bir tümce dilimizin ucuna gelebilir... Yetmiş yıl öncesinden bugünlere ula- şan Kulu fotoğraflan, daha o günlerde Anado- lu insanının "modernife"ye bağlıhğını ve öze- nini ve özlemini gösteriyor mu? Evet! Tek tek fotoğraflan yan yana getirip or- taya çıkan büyük fotoğrafı okuduğumuz zaman bunun sadece Kulu'nun değil, Türkiye'nin de belgeseli olduğunu görüyoruz. Peflerll Okurlar Yaklaşık birbuçukyıl süren, özellikle Afganis- tan ve Ermenistan seri yazılan vefotoğraflany- la stlere ulaşan "Cumhuriyet gazetesi gazeteci- liğim," kendi isteğimle bu yazı ile sona erivor. Sevgili tlhan Selçuk 'tan başlayamk gazetenin "üst vönetimi'ne, Haber Merkezi'nden Hakan Kara 'ya, FotoğrafbölümündenAyanErarslan 'a, Kayıt-Sistem bölümünden Nazife Özışık 'a, Vehbi Bağa 'ya, Cumhur Ercan 'a; giivenlikte Ahmet Bey'den, yemekhanede Ali Bey'e kadar, bütün Cumhuriyet aılesine teşekkür ediyorum ve " Hoş- ça kalım:," divorum. Bergama'da başlayan Grup Psikoterapileri Sempozyumu'nda uzmanlar ve yöre halkı bir araya geliyor 'lnsanhk lıafleriııi konusacaklar • Buyıl28'incisi gerçekleştirilen ve insanlann psikolojik sağlığının ele alınacağı sempozyuma, Türkiye ve Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden yüzlerce uzman katılırken Bergama halkı da konuşmalan izleme fırsatı bulacak. METİNGÜR Her yıl mayıs ayının sonunda Ber- gama bir etkinliğe sahne olur. Konu- su çok önemlidir; insanlann psikolo- jik sağlığı. Can alıcı bu sorunu, Tür- kiye ve Avnıpa'dan gelen yüzlerce uz- man tartışır, deney değiştokuşu ya- par. Bir tadımlık da olsa Bergama hal- kı da izler konuşmalan. Bu yıl da 28. Grup Psikoterapileri Sempozyumu Bergama'da dün başladı. 31 Mayıs'a kadar devam edecek sempozyum için Onur Kurulu'nca çıkanlan daveriye- nin girişinde şu satırlar yer alıyor: Her zamanki 'insanlık' işlerl u Bir bakuna biz, her zamanki 'in- sanlık' işlemlerimizi yapacağız. Avhı- lannuzı yıkayacağız, taşları, otlan. çi- çeklert böcekleri \ilanlan ve yosun- lan. istavritleri, köpek bahklannı, ba- ünalan, istiridveleri, psikodrama can- landırma teknikleri ile oynayacağız, tnsanı, silahh insaru, korkuyu, hüznü, acryı. öfkevi sevgiyi anlamaya çahşa- cağE. Psikodraına, drama/sosyodrama, anabtik grup, müzik terapisi ile çeşit- lemeleroluşturacağız. Bütün bunlan, insanın kendi içindeki,insanlar arasm- daku insan ve çe\Tesi arasuıdaki çaoş- nıalaru banşçıl yollarla çözmeçabası- nın bir parçasıhahnegetirmek için ça- balayacağız." Sempozyum Başkanı, gruppsiko- Arnk gelenekselleşen Grup Psikoterapileri Sempozvumu'nda, canlandırma ve müzik terapileri de yer ahyor. terapisti ve psikodramatisti Dr. tnci Eto^ner sorularımızı yanıtladı: - Bu vılki senıpozyum. Irak'm istila edilişinin ardmdan >apılı>or. Bu, içe- riğe ne ölçüde yansrjacak? DOĞANER- Bu'içeriğe şimdiden bir ölçüde yansıdı. Konferans konu- lanmıza göz atılacak olursa savaş za- marunda psikoterapi, dünya banşı açı- sından psikoterapilerin işlevleri, se\- da ve ölüm, çatışma çözümü gibi baş- lıklar dikkatinizi çekmiştir. Biz orada grup çahşmalan yapacağız. Gelen te- malar ve çalışma maizemeleri kendi bilinç ve bilinçdışı süreçlerimizle mut- laka iç içe geçecektir. Psikoterapist, psi- kolog ve hekimler savaş konusunda toplumun duyarlı kesimleridir. Grup çahşmalan da bu kesimden gelecek ko- nu ve materyale açıktır. Bu nedenle içe- riği önemli ölçüde behrleyecek önem- de olacağı kanısrndayım. 'Kapısından ölüm giremez' - Askkpion için "Kapısrndan ölüm giremez" derıirrniş.BugünkükoşuBar- da bunu nasıl vonımlırvorsunuz? -Bergama Asklepion'unun geçmi- şi IÖ V yüzyıla uzanır. Tarihçi Pausa- nias'a göre Bergama'nın muhteme- len ilk Meclis üyesi Arkhias, bugün- kü adıyla Madradağ olan Pindasos sırtlannda avlanırken, attan düşüp aya- ğı kınlmış, Epidauros'da tedavi edilmiş- tir. Bu olaydan sonra Arkhias bakım işlerini gören rahip hekimlerden bir- kaçını Bergama'ya getirmişJaıytu va- di içinde, şifalı kaynak başında Ask- lepios için bir tapınak kurmuştur. Ask- lepion dervişlerin, hariplerin ve filo- zoflann da candan bağlı olduklan bir yerdir. Burada şifa bulanlar adak taş- lan ve yazıtlanru taprnaklara koymuş- lar, yazıtlar sayesinde Asklepion'da- ki teda\ılerin esaslan öğrenihniştir. Şair Horatius,Asklepion'u "Or^a sıcaklar sıtma götünnez, orada vasi- vetnameleraçdmazdıT> sözleriyle över. împaratorCaracaBa hastalanıncagel- diği Asklepion'unda iyileşince ünü iyice yürümüştür. Daha sonra büyük bir depremle harap olmuş; Hıristiyan- lık yayılınca tapınak, kiliseye çevril- miş; Bugüne baktığımda, rahmetli ho- camız Prof. Dr. A. Ozbek ve değerli Dr. Grete Leutz'un çabalanyla yeni- den dirilen Asklepion görüyorum. Bu- nu mecazi anlamda ele alarak divorum ki, "evet işte oraya ölüm gjrmedi''. - 27 yıldn- yapılan sempozyumun asıl amacnu anlaür mısuıız? Böyle bir etkinfikTürkiye'deki uznıanlann ilgi alaruna ne kadar girebikü? - Grup Psikoterapileri Kongre ve Sempozyumlan önceleri Ankara Üni- versitesi'nde yapıldı. 1984'ten beri Bergama'da yapıhyor. Amacımız gün- celleşen bilgileri paylaşmak, yeni ge- lişmelere açılım yaratmak, sahip ol- duğumuz \t gehşen bilgileri meslek- taşlanmıza, öğrencilerimize aktar- mak; grup çahşmalan aracüığıyla ken- dimizi geliştirmek, iyileştirmek. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de son yıllarda kongre bolluğu yaşa- nıyor. Meslektaşlanmızrn her yere ye- tişmesi olanaksız. Ne yazık ki hekım grubumuz da ekonomik açıdan zor- luk içinde bir grup oldu. Kongre üc- retlerine yetişemiyor. Bizim kongre- miz ilaç fırmalannın desteğini pek gör- müyor.. Sponsor bulmakta da güçlük çekiyoruz. Yurtdışından gelen meslek- taşlarımızın ağrrlanması gibi masraf- lanmıza ancak yetişiyoruz. İli$ki terapisine ilgi arttı - fnsanlarmuan sıkıntılan size ne ölçüdeyansıyor? Son viüarda yaşanan krizler nasıl bir etki yapıyor? - Bunu kişisel \erilerunle yanıtlaya- bileceğim. tnsanlann ilişki terapisine başvurulannda son yıllarda büyük bir artış olduğu kanısrndayım. Özellikle kadrnlann çalışma alanınageçişi, tek- nolojinin ilerlemesi, yahuzlaşmanın artması, yakınlık gereksinimlerinde artışgibi durumlarsözkonusu. Kanrm- ca erişkinlerde panik bozukluğu, genç- lerde madde körüye kullanımı gibi ba- zı tanı gruplannda bir yüksehne eği- limi gözleniyor. Son yıllarda yaşanan krizlerin, gelecek kaygısını arttırdığı, dağılma korkulannı tetiklediği kanısın- dayım. "Dertieşme" ve "sohbet" kül- türüne sahip bir ülkede yaşadığımızın da unuturmamasını diliyorum. BIRBAKIMA SERVER TANtLLİ Başarının Hakkı... Başannın hakkı, önce alkışlanmaktır. Sertab Erener ve ekibini, Eurovision'da kazan- dıkları zaferden ötürü kutluyoruz. Yalnız onlan de- ğil, Dublin Edebiyat ödülü'nü alan Orhan Pa- muk'la, Cannes'dan iki önemli ödülle yurda dö- nen Nuri Bilge Ceylan'ı da. Atletizmde dünya şampiyonu Süreyya Ayhan'ın başansı uğuriu gel- di, yolları açtı, yüzümüz gülüyor. Başan kazananlara devletin yüksek katlannda gösterilen ilgi de önemlidir. "Marifet iltifata tâbidir" derlerdi eskiler. Dileriz, bu başanlar başka zaferlerin de yolunu açsın; insanlanmız gönensin ve ülkemiz uluslara- rası toplulukta dikkatleri çeksin... • Doğaldır ki sorun, sadece bireylerin bileklerinin hakkıyla başannın kapısını açmalan değildir. O hep olmuştur ve olacak. Sorun, aynı zamanda, toplu- mun, insanlan başanlara götüren koşullan ne ka- dar hazırlayıp açtığıdır. Bu bakımdan toplumun kapalı değil açık oluşu; gönenci, yani maddi imkânlara yeterince sahip oluşu büyük rol oynuyor. Atletizmde, sanatta böyle... Bilimde haydi haydi öyle; zamanımızda bilimsel buluşlar, heryönden donanmış büyük kuruluşlar- da inceleme yapan bilim adamlannın, öncelikle deekiplerin harcı oluyor. Bilimsel buluşların büyük çoğunluğunun ABD'de görülmesinin nedeni bu. Çünkü para ve teknik önce orada... Gelişmekte olan ülkelerde ise, ister istemez dev- letin işin içine girmesi gerekiyor. örneği de bizden verelim: Vaktiyle, Idil Biret'le Suna Kan'a. bizzat devlet el uzatmasaydı, bu yetenekler müzik dün- yasını fethedebilirler miydi? Ve bugün "devleti küçültelim" bağnazlığı yü- zünden, kim bilir kaç yetenek devletin ilgisinden uzakta meyvasını veremeden solup gitmekte. Sayısı fazla olmamakla beraber, zengin burjuva çevre ve kuruluşlarımız da işin içine girmiş bulu- nuyor. Ama hiçbiri devlet çapında rol oynayamaz- lar. Teşvikler, ödüller; yanşmalara, bilimin ve sana- tın her dalında devletin açacağı imkânlardırasıl be- lirleyici olanlar. Ancak, başanlardan sonra değil, ön- ce onlara fidelik ederek... Yollan açarak... Cumhuriyet'i kuranlar, devlete böyle bir misyon da biçmişlerdi. Devlete, iktisadî ve sosyal alanda "kalkınmacı" bir öncü olarak bakarken, kültürde de üstelik "cumhuriyetçi" görevler vermişlerdi; çünkü, Sayın Erdal Atabek'in, gazetemizin 19 ve 26 Mayıs günlü nüshalannda yayımlanan -o çar- pıcı- iki yazısında belirttiği gibi, "cemaatçi bir küt- tür"e karşı mücadele içindeydiler. Açılan her devlet fabrikası, birkültürçevresi idiy- di de. Şimdi kapısına -benzerleri gibi- kilit vurdu- ğumuz Nazilli Bez Fabrikası'nın eski yıllannı anlat- mışlardı bana şu son gidişimde. Görgü tanıklany- dılar. Ve bugüne bakıp söyledikleri de şuydu acı- larla: Nazilli boşalıyor, sönüyorgitgide... Demek ki fabrika, ilçenin candamarı, ruhu, kimliği ve gele- ceği olup çıkmış o yıllarda! Sanayileşme, teknik, ama beraberinde kültür Ana- dolu'nun bozkınnı kalkındınrsanız böyle kalkındı- rabilirsiniz. Tabii, emegin hakkını vererek, kültür- de de kucaklayıcı, dayanışmacı ve bölüşmeci ola- rak... Doğaldır ki, "Cumhuriyet kültürü"r\den ya- na olup "cemaat kültürü"ne de karşı çıkarak... Bugün toplumumuzda tanık olduğumuz kavga, işte bu iki kültür anlayışı arasındadır; geleceğimi- zi belirleyecek olan da, bu mücadelenin seyridir. Ve yine bugün, "liberal" etiketiyle dolaşan teker- leme, geçmişelânetleryağdırırken, bir şeyleri yut- turmanın da sinsi oyununu oynamaktadır. Okurlar uyanık olmalıdıriar! GÜLSÜN BtLGEHAN PEMBE KÖŞKTEN AAASALLAR İsmet İnönü nun torunu olan ve Pembe Köşk te buyüyen Gülsün Bilgehan çocukluğunda dınlediği masalları tum çocukJar için kaleme aldı. Ders ya da öğüt vermek için anJatılmayan, sadece çocukları olağanustu yolculuklara çıkarmayı hedefleyen masallar... CEYHAN SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Sayı: 2002'477 Davacı Nejla Gönülrazı ve ark. vekılı Av. Semih Aksoy'un davahlar Sabiha Kavuakoğlu ve ark. aleyhi- ne Ceyhan ilçesi Muradıle Mahallesı 584 ada 90 par- sel sayılı taşuunazda bulunan ıpoteğın terkini davası- nın yapılan açık yargılaması sonunda verilen ara kara- n gereğince; Tüm aramalara rağmen adresı tesbit edı- lemeyen davalı Ibrahim Dıkden mirasçısı Sevgi Dik- deri'ye ılanen teblıgat yapılmasına karar venlmiş olup adı geçen davalının duruşmanın atılı bulundugu 4.7.2003 günü saat 9'da hazır bulunması veya bir ve- kille kendısinı duruşmada temsil ettirmesi, adı geçe- nin duruşmaya gelmedığı ve kendisıni de bir vekille duruşmada temsil ettırmemesı halinde yokluğunda oturumlara devam edileceğı ve karar venleceğı husu- su ılgıli teblıgat kanunu uyannca ılanen teblıg olunur. 22.5. 2003 Basın: 25693
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear