25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 MAYIS 2003 CUMA CUMHURİYET SAYFA J\_ LJ J-i X LJ J \ kultur(a cumhuriyet.com.tr 15 A Teknolojiyle mitolojiyi harmanlayan bilimkurgu üçlemesinin ikincisi gösterimde yıksiyon-efekt firtınası Gazete sütunlanndan televizyon ekranına, köşe yazanndan elâan sunucusuna, kültür sanat köşesin- den magazin sayfasına kadar gün- lerdir bütün medyayı pençesine alan yoğun Matrixmania bombar- dımanından artık illallah desek de, sinema sektörüne getirdiği canlılı- ğı da pek göz ardı edemeyeceği- miz bir olay-filmle karşı karşıya- yız. Andy-Larry Wachowski kar- deşlerin, sürükleyici temposuna ve parlak görsel düzeyine ilgisiz ka- lınamayacak, süper efekt harikası, yeni teknolojik masalı The Mat- rix Reloaded, son günlerini sür- düren Cannes festivalini baştan şenlendirip bütün dünyayla aynı anda bizde de gösterime girdi ge- çen cuma. îçerdiği felsefi göndermelerle ve teknik becerisiyle sıradışı bir bi- limkurgusal aksiyon nitelemesini hak eden, 1999 yapımı ilk filmin devamını getiren bu gıcır gıcır'ye- niden yükJenen Matrix'Ie, aylar sonra gösterime çıkanlacak seri- nin üçüncü filmi The Matrix Re- volutions'ı, tıpkı geçen yıl bomba- sı patlatılan fantastik sinema doru- gu 'Yüzükierin Efendisi' üçle- mesi gibi peşpeşe çekip kotarmış Wachowski'ler. Slberpunk kültürünün fllml Yine Hong-Kong yapımı, bol vurdulu-kırdılı karate filmlerinden uçuk çizgi roman atmosferine, an- tik Yunan mitolojisinden Hıristi- yanlık-Budizm öğretilerine kadar uzatılabilecek çeşitli kaynaklara dayanan, Yüdız Savaşları. Süper- nıen, Terminatör, Beşinci Ele- ment vb. gibi kimi namlı filmler- den beslenen film, 198O'li yıllar- da doğup popülerleşmiş siberpunk kültürünün sinemadaki son örne- ği olma iddiasında. Aksiyonun dalağını yaran bu şenlikJi şamatalı spektakl'ın görsel yanı müthiş, ama içeriği çizgi ro- man sığlığından pek kurtulamıyor. Ağzımız açık, seyrine kapıldığı- mız bu uzun (hatta sersemletici) devam filmi, ilk Matrix'e göre boş bir seyirlik izlenimi verdi bize. Bu bir Joel Sllver yapımıdır Hollyvvood'un aksiyon türüne hayatını adamış para babalanndan Joel Silver'ın yapımcısı olduğu The Matrix Reloaded, Wachows- ki'lerin damgalannı vurduğu ka- dar, zehir zemberek bir Joel Silver üstünyapımı aynı zamanda. Seyir- ciye nerdeyse soluk aldırmayan a- ma giderek video oyununa da dö- nüşen bir aksiyon. Aslında bu üçleme peşpeşe sey- redildiğinde, belki bunca karma- şıklığı ortadan kaldıracak tek bir film bütünlüğü arz edebilir merak- lısına. Gelgelelim kafa kanştıncı bir finalle üçüncü filme bağlanan / Yönetmen, senaryo: Larry, Andy Wachowski / Kamera: Bill Pope/ Müzik: Don Davis / Oyuncular: Keanu Reeves, Laurence Fishburne, Carrie-Anne Moss, Hugo VVeaving, Jada Pinkert-VVilson, Lambert Wilson, Monica Bellucci, Steve Bastoni, Adrian, Neil Rayment / ABD 2003 (WB) bu seyrettiğimiz ikinci hikâyenin devamı, aylar sonra (kasımda) gös- terilene kadar kim öle kim kala? 1999 yapımı ilk filmde, içinde yaşadıgını zannettiği dünyanın gerçek değil sanal olduğunu öğre- nen Neo lakaplı hacker kahrama- nımız Thomas Anderson (Keanu Reeves), evrene el koymaya iştah- lanan makinelerin tehdidi altında- ki insanlığı kurtaracak bir mesih misyonuna hazırlanıyordu. Insan bedenini enerjı kaynağı olarak kullanıp makineye bağlı kö- le olduğunu anlamaması için de zihnine giren, yapay zekâ sahibi makinelere karşı verilen ölümüne mücadele, devam filminin konu- Günümüzün yükselen değerlerinden bu 'olay-film' baştan sona aksiyona ağırlık vererek sürükleyici temposuyla seyirciyi silindir gibi eziyor. sunu oluşturuyor. The Matrix Reloaded'da, Neo, hep aynı ölümcül düşüş kâbusunu gören sevgilisi Trinity (Carrie- Anne Moss) ve durmadan Neo'ya gaz veren, Nabukanedzan (isme dikiz) gemisinin komutanı Morp- heus (Laurence Fishburne) gi- bi ilk filmden tanıdık karak- terlerden oluşuyor kahraman üç- lümüz ve insanlann dünyadaki son sığınağı olan Zion kentini keşfedip ele geçirmek üzere Sentinel denen, ahtapotumsu uçan robotlar ordu- sunu gönderen makinelere ve ajan- lanna karşı, üstelik saatlerle sınır- lı mücadeleye girişiyorlar yine kı- yasıya. Umut, seksi Persephone'la (Mo- nica Bellucci) habis Merovigian (Lambert VV'ilson) çiftinin elinde rutsak kalmış ve hayalet gibi yok olup tekrar ortaya çıkan yenilmez Ikizler (Neil, Adrien Rayment) tarafından sıkı sıkıya korunan, Matrix'in bütün kapılannı açabi- len, gizemli Anahtarcf ya ulaşa- bilmektedir... Cörsel efelrtlere devam! Özelikle bilgisayar kuşağından, genç seyirciyi tavlayacak şekilde, mitolojik, dinsel ve sinemasal re- feranslarla doluşturularak göz alı- cı bir teknolojik bilimkurgusal şov formatuıda tezgâhlanmış bu fiya- kalı Dünyayı Kurtaran Adam çe- şitlemesinde, Neo'yla Ajan Smith (Hugo VVeaving) ve onlarca klonu arasındaki inanılmaz dövüşler, westernvari düellolar, otoyolda so- luk kesici takip sahneleri ve çığır açacak efektler gırla gidiyor baş- tan sona. Bütünüyle aksiyona ağırlık vere- rek, sürükleyici temposu ve gör- selliğiyle nerdeyse 2.5 saat boyun- ca insanı silindir gibi ezen, popü- ler kültürün bu olay-fihni, son çey- rek yüzyılda Hollywood eliyle içi oyulan yedinci sanatı giderek oyuncak(çı) sinemasına çeviren gişe zihniyetinin şimdi- lik en yeni ve ci- lalı gövde gös- terisi. YENİ BASLAYANLAR... YENİ BASLAYANLAR İçgüdü / Human Nature Kültür Servisi - Son dönemde Amerikan sinemasında özellikle John Malkovich Olmak filmiyle parlayan senarist Charlie Kaufman'ın yazdığı absürd bir senaryodan çekilmiş Human Nature-tçgüdü bugün gösterime giren filmlerden. Müzik klipleriyle tanınan yönetmen Michel Gondry'nin ilk uzun film denemesini imzaladığı, Patricia Arquette, Tim Robbins, Rhys Ifans, Hilary Duff ve Miranda Otto'dan oluşan parlak bir oyuncu kadrosuna sahip İçgüdü, insanın doğasını anlatmak gibi oldukça zahmetli bir işe soyunuyor. Hormon bozukluğu nederuyle bedenini aşın kıllanan Lila adlı bir genç kız (P. Arquette), meraklı bakışlardan kurtulmanın yolunu ormana kaçmakla bulmuştur. Ormanda vahşi doğayı anlatan ve uygarlığı eleştiren kitaplar yazarak ünlenir. Cinsel ihtiyaçlannın ağır basmasıyla hayatındaki tek eksiğin artık bir erkek olduğuna karar verir. Derken, kah kurallarla büyütülmüş, takıntılı bilim adamı Nathan'la (Tim Robbins) tanışır ve aralannda bir ilişki başlar. Ormanda büyütühnüş ve bir hayvan gibi yaşayan PufF'a (Rhys Ifans) rastlayınca Nathan vahşi adamı yakalayıp laboratuvarına götürür. Her şey giderek göründüğünden çok daha komik bir hal alacaktır... Yer yer parlak bölümler içeren İçgüdü, yer yer yan temalar altında boğulsa da izlenmeyi hak ediyor. Dlptekiler / Below 1943 'te ABD denızaltısı Tiger Shark, Alman saldınsına uğramış bir Ingiliz hastane gemisinden kurtulan üç kişiyı bulur. Kurtulanlardan bıri denizaltıya çıkar çıkmaz herkesin huzurunu kaçıran bir hemşiredir. Çavuş Brice (Bruce Greenwood) ekıbi kontrol altına almaya çalışsa da atılan Alman bombasıyla ciddi hasar gören denizalhda düzeni sağlayamaz. Bu arada esrarengiz olaylar bırbirini ızlemektedır. Yönetmenliğini David TNvohy'nin üstlendiği, Chuck Ellsworth, Matthew Davis, Crispin Layfield'ın rol aldıklan film korku, denizaltı ve savaş filmi türlerini harmanlıyor. Senaryosunu 'Pi' filmiyle hatırlanan Darren Aronofsky'nin imzaladığı 'Below' bugün gösterime giren bir başka film. İZLEYİCİ CÖZÜYLE ERDAL ATABEK Anadolu topraklannda doğan büyük bir uygarlık Tolga Örnek'in yönettiği 'Hititler'de Sanem Çelik Kraliçe Puduhepa'yı, Haluk BU- giner de Kadeş Antlaşmasını imzalayan kral III. Hattuşili'yi oynuyor. "Benim cezam, eşimin ölü- müdür." Bu sözlerin 3 bin yıldan daha fazla bir zaman öncesinde söylenmiş olması heyecan verici. Büyük Hitit împaratorluğu, Ana- dolu'da Osmanh Imparatorlu- ğu'ndan sonra en uzun sürmüş uygarlık. Yaşamlannın öyküleri, savaşlan, banş antlaşmalan, du- alan, sevgileri, tannlanna yaka- nşlan 25 bin tablete çivi yazısı ile yazılmış. Bin yıllarboyunca Ana- dolu topraklannda sessiz sedasız yatan tabletler, uygarlığın kalıntı- İan ortaya çıkınca büyük bir uy- garlık gözlerönüne seriliyor. Bin- lerce yıl önce yaşamış halklann inançlan, günlük yaşamlan, din- sel törenleri, evlilikleri, savaşlan, banşlan, komşu halklarla ilişkile- ri binlerce yıl sonra gözlerimizin önüne seriliyor. Binlerce yıl geçmişin içinden seven insanın, acı çeken insanın. eşini, oğlunu kaybeden insanın acılan yeniden diîe geliyor. Sade- ce bir imparatorluğun nasıl büyü- düğünü görmüyoruz, insan ola- rak çekilenlerin görkemi de göz- lerinizin önüne seriliyor. Geçmiş uygarlıklardan kalanlar içinde in- sanlann duygulannın dışavurumu sık rastlanan bulgulardan değil. Onun için de Hitit tabletlerinde yazılanlar özel bir önem taşıyor. Tarihin yazılı İlk barış antlaşması "Benim cezam, eşimin ölü- müdür." Bunu Hitit hükümdan söylüyor. O, karşımıza bir insan kirnliğiyle çıkıyor ve bizi duygu- landınyor. Hattuşili (Hattuşaşlı anlamına geliyor), Murşili, son- ralarda Şuppiluliuma Hitit Im- paratorluğu'nu genişletiyorlar. Mutavalli'nin hükümdar olduğu dönemde II. Ramses'in firavun- luk döneminin Mısır'ı ile Kadeş muharebesi yapıhyor, ÎÖ 1286. Onun ölümünden sonra hüküm- dar olan III. Hattuşili dönemin- de Mısır ile banş antlaşması im- zalanıyor, IÖ 1270. Bu banş ant- laşması Birleşmiş Milletler bina- sının duvarmda yer alıyor. Tari- hin yazılı ilk banş antlaşması sa- yılıyor. Ilk Türkçe belgesel olan 'Hitit- ler', seçkin tiyatro sanatçılan ta- rafından oynanan tarihsel kişiük rolleriyle geçmişi canlandrnyor. Yer yer ünlü tarihçilerin bilgileri ekrana geliyor. Yalnız kendi tari- himiz açısından değil, uygarhk ta- rihinin çok önemli bir bölümünü ekrana getirdiği için önemli bir belgesel. Hitit uygarlığı üzerine bildiklerimiz gene de çok değil. Dünya uygarlığına katnklan ko- nusunda önemli bilgiler ediniyo- ruz. Yönetmen Tolga Örnek daha önce de 'Tannlann Tahtı Nem- rut'u çekmiş, yapıt büyük bir il- gi görmüştü. Tarih bilincimizin pek parlak olmadığı, Anadolu uy- garlıklannı bile çok iyi bilmedi- ğimiz kültürel gerçeklerimizden. 'Hititler' belgeseli bu açıdan bü- yük bır önem taşıyor. Okullanmı- zın eğitim yılının sonuna gelip 'Kültür Şenlikleri' düzenlediği bu günlerde böyle bir belgeseli öğrencilere izlettirmesi bile dü- şünülmelidir. Pek çok ıvır zıvınn gösterimde oluşu düşünülürse, 'Hititler', görülmesi gereken bir fihn olarak kabul edilmeli. KEDİ GÖZÜ VECDİ SAYAR Uzak'laştıkça, Yakınlaşmak Bir haftadır Cannes'dayız. Dünyanın en önemli film festivalinden dünyaya bakıyoruz. önemli, çün- kü dünya medyasında kapladığı yer açısından ikin- ci sırada yer alıyor, Olimpiyatların hemen ardında... Elbette, Çef n Altan ustamızın deyişiyle 'önemli' ol- mak bir şey ifade etmez, mesele 'değerli' olmakta. Ama, bu açıdan da Cannes'ın eline kimse su dö- kemiyor: Dünyanın en değerli sinema adamları, en özgün filmleri burada... Danimarkalı von Trier'den Avusturyalı Michael Haneke'ye günümüz sinemasının en büyük 'aufe- ur'leri, film müziği denince ilkaklagelen isimlerden Nicola Piovani; Amerikan sinemasının önde gelen yaratıcılarından Steven Soderberg, Oliver Stone, Clirrt Eastvvood, Jeanne Moreau'dan Nicole Kid- man'a sinema dünyasının en parlak yıldızları, sa- nırım bu şenliği 'değerli' kılmaya yeter de artar bi- le. Dikkat ederseniz, hep Batı Avrupalı ve Amerika- lı sinemacılardan söz ettim. Doğu Avrupa'dan tek bir isım bile yok. Güneydoğu Avrupa - Ortadoğu coğrafyasından ise yalnızca bır Türk ve bir Iranlı yer alıyor yarışmada: Nuri Bilge Ceylan'la, Sami- ra Makhmalbaf... Balkanların Emir Kusturica, Da- nis Tanovic (No Man's Land) gibi usta yönetmen- leri Cannes'dalar. Ama, bu kez yarışmacı değil, jü- h üyesi olarak. Wajda, Zanussi, Szabo, Mesza- ros ve daha niceleri ortalarda yok. Bır zamanlar Cannes'da Polonya sinemasının, Macar sineması- nın başarılarından geçılmezdi. Ne oldu da böyle ol- du, düşünmeye değmez mi? "Dünyaya Cannes'dan bakıyoruz" sözünü boşa söylemedik. Festival, dünyanın biraynası adeta. Burada, dünyadaki sorunların ve sorulann hep- sinı bir arada yaşıyor insan. Festival sarayına her girişinizde karşınıza çıkan güvenlik önlemleri, dün- yamızın nasıl bir güvensizlik krizi içinde olduğunu hatırlatıyor. Beyazperdede 11 Eylül'ün izlerıni taşı- yan filmler cabası... Sokaklarda polisler, gösterici- ler... Tüm Fransa'da olduğu gibi, Cannes'da da yo- ğun protesto gösterileri var. Hükümetin, özelleştır- meye ağırlık vermesine, sosyal devlet anlayışının terk edilmesine tepki veriyor toplum. Dün öğret- menler sokaklardaydı. Festivali izleyen dünya ba- sınının dikkatinı çekerek, sorunlarını dünyaya ilet- meye çalıştılar. Davullarıyla, şarkılarıyla, sloganla- rıyla... Polisler, festival sarayına yaklaştırmadı gös- tericileri ama onlar çoktan hedeflerine ulaştılar. Haf- ta sonunda da, ulaştırma işçilerinin grevi var... Gö- rünen köy kılavuz istemez: Tüm Avrupa'da sol bir şeylere gebe. Neoliberalizmin kucağından kurtula- rak, kendi kimliğini bulma çabasında... ••• Sinemamız bu yıl Cannes'da çok büyük bir şans yakaladı. Dünyanın dört bir köşesinden gelen sine- ma yazarları, tek bir cümlede buluşuyorlar: 'Festi- valin en iyisi, Türk filmi'. Lars von Trier gibi öteki id- dialı isimler üzerinde ise görüşler farklılaşıyor. Ha- ni, tüm dünya bize düşmandı... Cannes'da sinema- mızın aldığı övgüler, iyi bir şey yaptığımız zaman bu- nun karşılıksız kalmayacağını gösteriyor. 'Uzak' gi- bi bir film yapabilen bir ülkenin Avrupa Birliği üye- liğine çok daha yakın olduğundan kimsenin şüp- hesi yok buralarda. Bilmem, 'oralarda' da görüle- biliyor mu bu? Keşke, Erkan Mumcu da burada olabilseydi. Hem, festivale filmi ile katılan (evet, yönettiği uzun metrajlı filmle katılan) bir başka 'Kültür ve Turizm Bakanı' (Güney Kore) ile tanışır, hem de ülkelerin si- nemalanna nasıl sahip çıktıklarını görürdü. Avrupa devletlerinin Amerikan sinema endüstrisi ile yanşır- casına, bu alana nasıl yatırım yaptıklarını öğrene- bilir, buraya gelen 13 Avrupa ülkesi Kültür Bakanı ile buluşabilirdi. Belki, Türkiye'de bulamayacağı fır- satı bulur, 'l/zafc'filmini de seyrederdi. Ve belki de, milyonlarca dolarlık turizm reklamının onda birini buraya ayırsak çok daha etkili olurdu, diye düşü- nebilirdi... Eski Fransız Kültür bakanlanndan biri, geçen gün pazardaki Türkiye standına gelmiş, Nu- ri Bilge'yi arıyordu kutlamak için... Bizim eski ba- kanlardan kaçı görmüştür dersiniz 'Uzak'P. vecdisayar " yahoo.com BUGLN • ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ nde 19.30'da İDOBdan 'Folklorama' adlı müzikli gösteri. (0 212 251 56 00) • ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZÎ'nde 19.30'da 'Bahar Konseri: Tango' adlı İDSO konseri. Şef. Hektor Ulises Passarella. Solist: Passarella Müzik ve Dans Topluluğu. (0 212 251 56 00) • CEMAL REŞtT REY KONSER SALONU'nda 20.00'de İstanbul Fasü Topluluğu'ndan 'İstanbul Şarkılan'. (0 212 232 98 30) • NARDİS JAZZ CLUBda 21.30'da Önder Focan Purple in Blue Project konseri. (0 212 244 63 27) • tŞ SANAT'da 19.30'da Tango Seduccion gösterisi. (0 212 316 10 83) • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZİ'nde 20.00'de Akbank Prodüksiyon Tiyatrosu'ndan 'Tek Kişilik Şehir'. fö 212 252 35 03) • YAPI KREDİ SERMET ÇİFTER SALONU'nda 18.30'da 'Yeni İstanbul' adlı saydam gösterisi. Konuşmacılar.Doğan Kuban, Emine Tusavul. (0 212 252 47 00) • TURKCELL BİNASInda 18 30 da 'Kurmaca Gerçek: Yeni İran Sineması' kapsammda 'Hayat Devam Ediyor' adlı filmin gösterimi. (0 212 252 47 00) • TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR MERKEZİ'nde 18.00'de 'Vefatınm 20. Yüında Necip Fazıl Kısakürek'i Anma Toplantısı'. (0 212 293 12 70) • ANKARA KIZILIRMAK SİNEMASI'nda 19.00'da 'Macar Film Şenliği' kapsamında 'Witman Kardeşler' ve 21.30'da 'Aşk' adlı fıhnlerin gösterimi. (0 312 467 20 02) M TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR MERKEZİ SİNEMASI'nda 'Beyaz Perdede Dramlar' kapsamında 14.00, 16.30 ve 19.30'da 'Kelebek' adlı filmin gösterimi. (0 212 293 12 70)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear