25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
28 ARALIK 2003 GEZI 9 Lizbon'un mozaik döşeli sokakları, rengârenk seramiklerle bezenmiş evleri, süslü balkonlardaki çiçekler, duvarlan saran begonviller göz kamaştırıyor. Bu yıl futbolun kalbi, fado ile birlikte Portekiz'de atacak. Bir futbol Başkenti LİZBON... Fado, jfutbolve Lizbon Firdevs Tuncay ejo nehrinin Atlas Okyanu- su'na döküldüğü yerde kurul- muş bir kent Lizbon. Vasco de Gama, Maceüan gibi ünlu de- nizcileri yetiştirmiş, denizcilik sayesinde Brezilya'dan tutun da Japonya'ya kadar birçok yerde sömürgeler kurmuş bir ülke olan Portekiz'in başkenti. Dünyacaünlü azulejoları (çinileri), çeşitli müzeleri,gör- kemli heykellerin süslediği plazalan, şeh- re tepeden bakan antik kalesi, kendine öz- gü mimarisi, tramvaylan, eskiden kalma fenerlerin aydınlattığı mozaiklerle bezen- miş sokaklan ile ilginçbirkıyıkenti... Liz- bon denilince fadoları, fiestalan, boğa gü- reşlerini de anmamak mümkün değil... kaymıyorsunuz. Lizbon'un mozaik döşeli sokaldarında dolaşırken rengârenk seramiklerle kap- lanmış evler, kuş yuvası çatılarıyla insanda hayranlık uyandırıyor. Evlerin daracık, demirden yapılmış çeşitli motıflerle süslü balkonlanndaki çiçekler, duvarlan saran begonviller, kıyıdaki palmiye ağaçlanyla içinizi bir sıcaklık kaplar, kendinizi Ege'de sanabilirsiniz. Okyanus iklimi, bu- rada bitki örtüsünü coşturmuş. Pembe ja- pon gülleri ve taflanlar, ağaç halinde sizi herhangi bir köşe başında karşılıyor. Eski Lizbon kenti. tahhi eserlerin ko- runduğu beş bölgeden oluşuyor. Bunlar Belem, Alfama, Baıxa, Baro Altoy Estrela Depremden Şehir, 1755 yılında büyük bir deprem sonra (1775) felaketine uğramış. Deprem sonrası çıkan tamamen yangınlar ve okyanustan gelen dev dalga- yeniden larla kent yerle bir olmuş. Bugün gördü- yapılnuş bir ğümüz Lizbon, kentin yeniden imar edil- kent Lizbon... miş şekli. O zamanın kralı Marques de Pombal, sokaklar birbirine dik gelecek şe- kilde şehrin planını çizmiş. O yüzden şe- hir planı çok düzgün. Tarihi asansörün te- pesine çıkıldığında bu özen gözlerinizin önüne seriliyor. Bu yeniden yapılanmada sokaklara ve kaldırımlara da ayrıca özen gösterilmiş. Heryerküçük, beyaz, parlak taşlarla döşenmiş. Bunlar tek tek elle ça- lalmış yere. Parlaklığı da insana düşecek- miş hissini veriyor; ama yağmurda bile veLasAfueras. TORREDE BELEM Atlas Okyanusu kenarında bir kültür sitesi olan Belem 1855 yüına kadar özerk bir yönetimesahipmiş.Burası tarihi eser- leri ve müzeleriyle turistlerin uğrak yeri. Denizi, yeşili ve bahçeleriyle de ilgi çekı- yor. Şehrin merkezi Rossios'tan kalkan tramvaya biniyoruz. Belem e gitmek için. İlk durağımız Lizbon'a gelen turistlerin uğrak yeriJerönimosManastırı. Portekiz'in simgesi olan ve önemli olay- lara tanıklık etmiş bu görkemli tarihi bina 1516yıhndayapılmış. Azizlerın heykelle- riyle donatılmış, ince bir zevki yansıtan gösterişlikapısı. taşoymalı büyük pence- releri.dinifigürlerle bezenmiş sivrikule- lerı ve bir dantel gıbi işlenmiş taş oymala- rıyla manastır sizi etkisi altrna alıveriyor. Portekiz'in ünlü şairi Fernando Pes- soa'nın (1888-1935) mezarınınkarşısın- dakikilısede ünlü denizcıVasco de Gama, mermer kaidenin üstündeki heykeliyle gelenleri karşılıyor. Mezarı, 20. yüzyılda bu kiliseye taşınan cesur denizcı, merme- rin üzerine sırt üstü uzanmış, ellerıni dua edercesine birbirine dayamış, kıvırcık saçları omuzlannda, sonsuzluğa bakıyor... ALFAMA Atlas Okyanusu'nun kıyısında başlayan Lizbon kenti yukarıya, tepeye doğru ka- deme kademe yükseliyor. Şehrin doru- ğundaki yeşillikler içinde bulunan kale Araplardan günümüze kalan tarihi eser. Bu bölgeye de Aliama deniliyor. Kadın sü- rücünün kullandığı küçük, şirin tramvaya binip savrularak, dik yokuşları aşarak te- peye doğru tırmanıyoruz. Alfama yolu çok kısa, fakat çok yokuş. Son durakta in- dığımizde daracık, taş yoUardan ilerler- kenhediyelikeşyasatandükkânlarınvit- rinlerindeki çini-ahşap kanşımı tepsiler, çini tabaklar, duvar süsleri ve biblolar dik- katımizi çekiyor. Yokuşun sonunda kale kapısı bizi karşı- lıyor. Çevre oldukça kalabahk. Geniş bir alana yayılan kalede ağaçlar arasında tari- hi kışilerin anısına yapılmış heykeller yüz- yıllarötesindenbize bakıyor. Portekiz'de sanatın ve mimarinin koruyucusu I. Ma- nuel deiçlerinde. Toplar, namlularını de- nize doğru çevirmiş. Dürbünlerden bak- tığımızdaTejoNehri,25NisanKöprüsü, karşı yakada doruğa dikilmiş kurtancı İsa heykeli, kral sarayı, güvercinliklerle süs- lenmiş çatılar, asansör.. hepsi gözümiizün önüne geüyor. Panoramik Lizbon, avucu- muzun içinde adeta... Arap mimarisinin bu görkeminde, 500 yıl buralarda hüküm süren Arap kültürünü duyumsadıktan sonra dönüşü yürüyerek yapmaya karar veriyoruz. Yol kenarında kurulmuş bir kafeterya- ya oturup "Seyır Balkonu"ndan şehrin panoramasını izliyoruz. Seyir balkonu- nun duvarları büyük çini panolarla kap- lanmış. Bir Azulejo (çini) tabloda Hıristi- yanların Araplan kaleden atışı işlenmiş. Havaya kalkan kılıçlar, korku dolu yüzler, yerde yatan bir Arap gencinin gözlerinde- ki endişehepsi çok etkileyici. Bir diğer çi- ni panoda, Alfama'nın depremden önce- ki hali sanatkârı tarafından ustaca yapıl- mış. Kale, surlar, atlar, şalvarlı insanlar, pa- zaryeri capcanlı gözlerimizin önünde... FADO, HÜZÜNLÜ ŞARKILAR Portetiz'in ünlü şarkılanmn adı fado. Fadonun da en güzel söylendiği restoran- lar Alfama da bulunuyor. Biz iki bayan kalbimiz çarparak yarı loş sokakta ilerli- yoruz. Müşteri bekleyenlerden birinden restoranımızın yerini öğreniyoruz. Dar ve karanlık bir sokağın tam karşısında resto- ranımızıbulunca içimiz ferahlıyor. Masalarda oturanların çoğu turist. Iyi giyimli,hoş insanlar... Müzik başladı.San- dalyede oturan iki erkek sanatçının biri gi- tar, dığeri de gitara benzeyen armut şek- linde yerel bir müzik aleti çalıyor. Mum ışığında genç bir kız mikrofonsuz olarak fadolarınıyürekten söylüyor. Salondaki- ler büyuk bir sessizlik içinde hayranlıkla genç sanatçıyı dinliyorlar. Sadece sanatçı- nın içten seslenişleri duyuluyordu müzik eşliğınde.Dinlemeyegelenlerdendemü- zik faslında yemek yiyen olmadı. Rossios'ta Restoranlar Sokağı: Akşam olunca Rossios, bir başka güzel oluyor. Caddelerve sokaklar cıvd cıvıl. Yemek sa- ati gelmişti. Portekiz'e özgü tatları tatmak üzere fenerlerin puslu aydınhğında resto- ranlar sokağına giriyoruz. Buradaki resto- ranlar küçük; sevimli doktorlarıyla daha da çekicı. Fakat boş masa yok! Kapıların- da sıra bekleyen kızh erkekli gruplar sıra- larınm gelmelerini bekliyorlar. Biz de so- kağı baştan sona bir yürüdük. Yemekten önce çevreyi dolaşmak iste- dik. Birbirine paralel uzanan dar ve hafif yokuş sokaklarda çeşitli restoranlar sıra- lanmış. Hatta bazıları üç dört masayla bi- zi hayretedüşürdü. Hepsindeaynıman- zara... Masalar dolu, kapıda sıra bekleyen- ler.., Meydanlık bir alanda ise balık resto- ranlan masalarını açık havaya kurmuşlar- dı... ''Sardalye" restoranlarıdavardı. " Kabak Restoran" da karar kıldık. Ka- pıda biraz bekledikten sonra bizi içeri alıp iki kişilik bir yer gösterdiler. Baba ile genç oğlunun işlettiği restoranın tavanında ve duvarlarında kabaklar asılıydı. Yöresel yemekler ısmarladık. Balık omletinin için- de patates, soğan ve bolca maydanoz var- dı.Lezzetihoşumuzagitti.Burada, "Ba- kalaus" denilen ve îspanya'da da çok sevi- len, tuzda aylarca saklanan balıkla yapıl- mış pilav da değişik bir lezzetti. Tadını be- ğendiğimiz bu yemekler tabağa öylesine bol konulmuştu ki bitirmek bizim için mümkün değil... Şarap eşliğinde (Bordo Şarabı) yemeklerimizin tadını alırken ya- nımızdaki masadakiler, önlerine konul- muş kalın ve kızgın taşta etlerini pişiriyor- lardı... Yemeklerini bitirene dek taşlannı hiç değiştirmediler. Işin ilginç yanı, etin dumanı da çıkmıyordu...# Avrupa Futbol Şampiyonası Portekiz'in ev sahipliği yapacağı 200-4 Avrupa Futbol Şampiyonası 4 grupta 16 takımın katılımıyla gerçekleşecek. Türkiye'nin baraj maçlartnda Letonya'ya elenmesi sonucunda katılamadığı Euro 2004, 12 Haziran'da ev sahibi Portekiz ile Yunanistan arasında oynanacak karşılaşma ile başlayacak. 24-27 Haziran'da çeyrek final maçlan sonunda, yarı finale çıkmayı başaran 4 takım, 30 Ha2İran ve 1 Temmuz'da karşılaşacak. Portekiz'in başkenti Lizbon da 4 Temmuz'da yapılacak olan final maçı ise Avrupa Şampiyonunu belirlevecek. Lizbon, Tiirkiye'den giden herkese Ege'yi hatırlanyor. PAZARIN PENCERESİNDEN Selçuk Erez Mutluluktan sıkıldık! on birkaç yüdır Türkiye'de satılan depresyon giderici ilaçlar çoğalmış diyorlar. Bunca vatandaşımızın keyfinin neden kaçnğını anlamak kolay değil. Dümen başında olanların dediklerine kulak kabartın; göreceksiniz ki öyle bunalıma filan girecek hıçbir neden yok: Devlet Bakanı Ali Babacan'la başlayalım. Enflasyonun ve faizlerin düşüşüne dikkatimızı çekip şöyle konuşmuş: "ABD, bize '8.5 mılyar dolarhk kredı hazır' diyor. Biz de 'ne zaman uygun görürsek haber veririz!' diyoruz." Sonra devam ediyor: "2003'te hem TL değerlendi, hem de ihracat arttı. "Işgücü katılımı neden düştü? " dıye sormuşlar. Açıklamış: "Çalışmak zorunda olan gençler, eğitime yönelıyorlar, kadınlar da eşlerı çok ıyi kazandığından evde oturuyorlar!" Başka ne somnumuz var? Kıbns mı? Abdullah Gül, yakında Türkiye'nin düğmeye basacağını açıkladı: "Hedef 1 Mayıs 2004 öncesi çözüm... Her şeye evet diyecek değıliz... Tatmin olursak evet deriz. Ama samimi bir gayret içindeyiz." Avrupa mı? 2004 sonu kesinmiş! Bakanlanmızdan günaşırı gelen bu açıklamalara inanmayıp karamsarlığa düşenlere Tanrı akıllar versin! Bu inançsızlar depresyona girip almak zorunda kalacaklan ilaçların yan etkilerını okusunlar: Kâğıdarında "Tansiyonunuz düşebilir, kabızlığa neden olabilir, ağız kuruluğu, yersız terlemeler, uykusuzluk görülebilir" diye yazıyor. Bazılarında daha korkutucu yan etkiler var: "Kon\oılsiyon ve konfüzyon olasıdır" diyor. Lügate bakıyoruz: "Bedensel kasılmaların görülebileceği ve de bu ılacı yutanın aklının sersem sepelek olabileceğinî ifade ediyormuş. Bizı yönetenlerin söylediklerine inanmaz ve bu nedenle depresyona girer ama yıne de ilaç kullanmak istemezseniz belki de fiîozofların önerilerinden vararlanırsınız: Bertrand Russel, "Her gün bir olumsuzlukla karşılaşacağınızı peşinen kabullenin!" diyor. Bunu, iki yıldır bır ış bulamamış yüksek tahsılli kızının sabahtan akşama kadar somurtmasının etldsı altında kalıp işlerin hıç de iyi gitmediğine inanan bır komşuma söyledim: "Biz günde bir değil, üç olumsuzluğu artık normal karşılıyoruz ama bugünlerde averajımız günde beşin altına düşmüyor!" dedi. Taocunun bırı soylemış- ••Değiştiremeyeceklerını kabullenmeye, değıştırebileceklerinı değıştirmeye ve bu ikisi arasrndaki farkı algjayacak kadar akıllanmaya çalış!" Iflas etmış başka bir komşuma önerdım; söylenmeye başladı. "Her seçim günü sandığa gider, 'değiştırebilmek ıçın" oy atarım ama bır kez bile değiştırebildığımi göremedrm!" dedi. Hükümete inanmavıp bu yüzden kafası bozulan ama ilaç kullanmayan, atasözleriyle avunamayan ve psikologlardan çekinen karamsarlanmıza yarayacak bir bilgiye daha ulaştım: Rıce Üniversitesi'nden D. Kahneman. 2000'de şunları söylemiş: "Mutluluğunuz, başınızdan geçenlerin sızı mutlandıncı ya da üzücü olmasına değil, başınızdan geçenler konusunda sonradan hatırlayacaklanmza bağlıdır!" Oyleyse sizi böylesine karalara boğan bu iktıdarın günün birvnde nasılsa gideceğini ve o gün nasıl sevineceğinizi, mutluluktan kabmıza nasıl sığamayacağınızı, vb. şkndiden düşünerek de ufaktan mutlanır, belki de davanabilirsiniz bu sıkıntılara.0
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear