24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 30EKİM 2003 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER EYET/HAYIR OKTAY AKBAL İşte Senin 'Vatan'ın 2ya Gökalp kim, biliyor musunuz? Şair, yazar, sosyo- log... Gerçek biryurtsever... Cumhuriyet'ın sekseninci yı- lında bu önemli Türk büyüğünü okurlanma anımsatmak is- tedim. Kitaplan, şiirieri pek ortalıkta değil. Hele tüm ulusa bir ders olsun diye yazdığı, ya da istediği, 'Vatan' şiiri!.. Biz 'Vatan' diye bir ülke topraklannı mı biliyoruz? Vatan yalnızca toprak mı, yaJnızca insan mı? Gökalp 'Vatan'dan ne anladığını güzel bir şiirde anlatmıştı. Ama, onun istedi- ği 'Vafan 1a şimdiki Türkiye'nin hiçbir ilgisi yok! Oysa, Ata- türk diye bir büyük insan çıkmış, hepsini gerçekleştirmiş- ti. Anadolu'yu gerçek bir Vatan yapmıştı. Insanlan da, o, tam bağımsız 'Vatan'm özgür yurttaşlan... İşte Ziya Gökalp'in 'Vatan' derken ne anladığı, ne özle- diği: "Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur Köylü anlar manasını narnazdaki duanın Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kur'an okunur Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüda'nın Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın" Türkçe ezanın sesini duyar gibiyim. "Tann Uludur" gü- zel sesli müezzinlerin dilınde bir şiire dönerdi. öyle ses yük- selticileryoktu, en güzel sesleniş insan sesiydi, ne çan, ne gong ne de başka şey, güzel insan sesi... Ne zaman ki ge- riciler, bilgisizler, oy avcılan iktidara geldi, her şey tersine döndü, Gökalp'in 'Vafan'ı da böylece elden gitti... Ziya Gökalp seksen yıl önce seslenmişti ulusuna. Vatan dediğin bir toprak parçası değildir, duyan, anlayan insan- lann yaşadıgi yerdir, diye... O güzel şiiri de bu amaçla yaz- mıştı: "Bir ülke ki toprağında başka ilin gözü yok Her ferdinde mefkûre bir, lisan, âdet, din birdir Meb'usanı temiz, orda Boşo'lann sözü yok Hududunda evlatlan seve seve can verir Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın" Şimdilerde Türk askerini onun bunun çıkanna yurtdışı- na göndermeyi önemli bir üstünlük bilenlerimiz var! Üç beş kuruş çıkar adına sınırlar dışına Memetçikleri yollama ka- ran almayı bir başan sayanlanmız çok... Gökalp'in istedi- ği, ülküde, düşüncede birlik diye bir şeyi arada bul! Eskiden Vatan diye bir şey bilmezdik. llk kez bu sözcü- ğü Namık Kemal kullandı. Nerdeyse yarattı... Vatan, hür- riyet yalnızca birkaç harfin birleşmesiyle yaratılan boş söz- ler değildi. Uğrunda canlar verilen, çabalar harcanan bir ülkü idi. Vatan bir toprak değildi yalnız! Bir bütünleşmenin anlamıydı. "Bir ülke ki çarşısında dönen bütün sermaye Sanatına yol gösteren ilimle fen Türk'ündür Hirfetleh birbirini daim eder himaye Tersaneler, fabrikalar, vapur, tren, Türk'ündür Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın." Bir adam çıktı, "Her şeyi satanm, babalar gibi satanm" diyor. Ulusal güvenlik için bazı yerteri yabancılara satamaz- sın diyorlar, adam her şeyi satanm, önemli olan paradır pa- ra! diyor. Bir zamanlar yabancılann elindeki her şey ulusal- laştınlmıştı, trenler, gemiler, fabrikalar!.. Şimdi hepsi satılık! Ülke topraklannda yabancılar istedikleri yerleri, evleri, arsa- lan, çıftiikleri parayla alabilip yerieşebiliyor! Nerrje Gökalp'in "Bir ülke ki çarşısında dönen bütün sermaye/ Sanatına yol gösteren ilimle fen Türk'ündür" öğütlemesı... Şimdi biz hangi Vatan'da yaş/yoruz? Söyler misiniz? Gökalp'in Türkoğlu'na 'Vatan' diye gösterdiği yer mi bu- rası, buralan? Söyle ey Türkoğlu, söyle! Türkiye Cumhuriyeti. Vedü BİLGET Emekli Amiral Mustafa Kemal' in "bütün kakleri zapt edilmiş.bütün tersanelerinegirilmiş, bütün ordulan dağrtılmış1 " koşullardaki ülkeye gösterdiği hedef, "Ulusun bagımsızlığını yine ulusun azim ve karan kurtaracaktır" kadar açık ve somut olmuştur. Bu tutum karşısında, Amenkan manda- cılan yenık düşmüşlerdir. Ne hikmetse. o süreçte de yıne Doğu illerimizde "incele- me" gezısinde bulırnan Amerikan hükü- meti temsilcisı General Harbor, Ankara'ya koşup, Mustafa Kemal'e erişmiş ve bu ka- rarlılığa karşın ya başaramazsa ne yapma- yı düşündüğünü sormuştur Mustafa Ke- mal'in yanıtı yine açık ve somut olmuştur: "Bir uliıs, varhğnıı ve bağımsızhğını koru- mak için düşünülebilen girişim ve özveriyi vapbktan sonra mutiaka başanr. Ya başa- ramazsa demek, o ulusu ölmüş saymak de- mektir. Öyleyse, ulus yaşadıkça ve özverili girişimkrini sürdürdükçe başansıziık söz ko- nusu olamaz." O şanh günler- Olmamıştır da zaten. "Hürriyet ve istik- lal benim karakterimdir'" demiştir ve "Esas Türk miUetinin haysiyetii ve şerefli bir mü- let olarak yaşamasıdır. Bu esas, ancak tam bağımsı/Jığa sahip olmakla tcnıin olunabt- Kr. Ne kadar zengin ve refaha kavuşruruf- muş ohırsa olsun bağımsızlıktan mahrum bir millet, medeni insanhk karşısında uşak oimak mevkiinden yüksek bir muameleye layık olamaz. Vabana bir devletin himaye ve desteğini kabul etmek, insanlık özellikie- rinden mahrumiyerL beceriksizük \? mis- kinliği itiraftan başka bir şey değildir. Cer- çekten bu aşağı dereceye düşmemiş olanla- nn, isteyerek baslanna bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtinıal verilemez» Bun- dan ötürii, ya bağınısıziık. \a ölıirıı!" şıan- nı izleyerek savaşmıstır. Verilen savaşın adı "Kurtuluş Savaşı" olmuştur, "Bağunsızhk Savaşı" olmuştur. "Biz, _ istikJaümizi emin buhındurabilmek için heyeti-i umumiyemizce, heyet-i miIHye- mizce bizi mahvetmek isteyen emperyaliz- me karşı ve bizi vutmak isteven kapitaliz- me karşı beyet-i milliyece mücahedeyi caiz gören bir mesleği takip eden insanlarız»" diyen Mustafa Kemal'in başkomutanlığın- daki ordulanmız utkuya ulaşmış. emperya- lizm ve kapitalizmden kurtulunmuş, ba- ğımsız olunmuş, Türkiye Cumhuriyeti ku- rulmuştur. "Türk miUetinin karakterine ve âdeüe- rine en uygun olan idare" olan "Cumhuri- yet, yüksek ahlaki değer ve niteliklere da- yanan bir idaredir. Cumhuriyet fazüettir" çünkü. Ve "Arzumuz dışanda bağımsızhk, içeridekayıtsız veşartsız miffi egemenKği ko- nımadan ibarettir." Cumhuriyet'ın ilanından sonra "Bağım- sızhğı için ölümü göze alan millet, insanhk haysryet ve şerefınin icabı olan bütün feda- kârlığı yapmakla teseDi bulurveelbetteesa- ret zincirini kendi eliyle boynuna geçiren miskin. haysiyetsiz bir millete nazaran dost ve düşman nazanndaki mevkü farklı olur." Bütün ezılen ve emperyalızmın boyundu- ruğu altmdaki ülkelere kurtuluş ışığı yayar. Cumhuriyetçilık, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, iaiklik ve devrimcilik ükeleri tüm bu ülkelerin de yol göstericisi olurken ulu- sal egemenlik, ulusal bağımsızlık, yurtta ba- nş dünyada banş, çağdaşlaşma, bilimsel- lik, akılcılık da bütünleyici öğeleri oluştu- rur. Cumhunyet devrimi. yennde çakılı kal- maz. Çünkü. "ülke kesinükJe uygar, çağdaş veyenilikçi olacaktır. Bu bizim için hayat da- vasıdır. Bütün fedakârtığmıızın sonuç ver- mesi buna bağbdır." Yeni yasal düzenle- melere geçilir. Devrim yasalan konulur. Hilafet, şeriat mahkemeleri, aşar vergisi kaldınlır... Öğrenim Birliği Yasası ve ikin- ci anayasa kabul edilir. Dinin siyasal amaç- larla kullanılamayacağma; şapka giyilme- sine; tekke, zaviye, türbedarlıklann ve - efendi, bey, paşa. ağa. hacı. hafız, hoca gi- bi- birtakun unvanlann kaidınlmasuıa; ulus- lararası saat, takvim ve ölçüler kullamlma- sma; anayasadan dinsel içerikli sözcükle- rin kaldınknasına; bazı kisvelerin (giysile- rin) giyilemeyeceğine ılişkın yasalar çıka- nlır. Medeni Kanun, Milli Sanayii Konıma Kanunu, Soyadı Kanunu, yeni Türk Alfa- besi kabul edilir. Türk Tarih ve Dil kurum- lan, Devnm Tarihi Enstitüsü ve Halke\le- ri kurulur. Uluslararası Kadınlar Kongresi toplanır. Ezan bütün camilerde Türkçe okunmaya başlanır. Sonunda ABD bağımnhgi- Artık Türkiye Cumhuriyeti'nde "her şey için, medenivet için, hayat için. başan için en gerçek yolgöstericiilimdirfendir."' Ve *tam bağunsıznk, bizim~ üzerimize aknğumz va- zifenin temel ruhu"dur. Ta ki 1947'lere, "Truman Doktrini"ne kapılanmaya kalkı- şıldığı güne değın... 12 Temmuz 1947 Anlaşması ile, 18 Ocak 1927'den bu yana Lozan Banş Antlaşma- sı'nı onaylamayı reddetmiş olan Ameri- ka'ya göbekten bağlanmayı kabul ettik. Amerika'dan yardun aldık ve yardımın kul- lanılışı "sırasuıda görevini serbestçe yapa- bilmesini mümkün kümak için. Amerikan misyon şefı ve temsikilerine >apılan yardı- mın kuOanıhşı ve işle>işi hakkmda rapor, ma- lumat ve müşahade şeklinde isteyebileceği her tûriü kolaviık vevanhmı" ve hatta "Bir- leşik Devletler basm ve radyo temsikileri- ne, bu yardunın kııllamhşını serbestçe mü- şahade etmeJeri ve müşahadelerini bildir- meyi" bile sağlamayı kabullendik O tanhten başla>arak. "Biz, „ istiklalimi- zi emin bulundurabilmek için heyet-i umu- miyemizce heyet-i miIHyemizce bizi mah- vetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı beyet-i miDivece mücahedeyi caiz gören bir mesle- ği takip eden insanlar" olmaktan çıktık Yurdumuzu baştan başa Amerikan askeri üslen sararken, "Bütün kaleleri zapt edil- miş, bütün tersanelerinegirilmiş" kılınma- ya ızleyıci kaldık. Mustafa Kemal' in "Tam bağunsıznk de- nüdigi zaman, elbette si\-asi, nıali. iktisadi. adU, askeri, kültürel ve benzeri her husus- ta tam bagımsızhk vetam serbesttik demek- tir. Bu saydıklanmın herhangi birinde ba- ğımsjzhktan mahrumiyet, milletve memJe- ketin gerçek manasıyta bütün bağımsıdığın- dan mahrumiyeti demektir" sözlenni ilke sayıp "Tam bağunsız Türkiye" dıyenleri "komünist" olmakla suçladık "Üim ve fen- nin dışında yol gösterici aramak gaflettir, ca- hiIKktir, doğru yoldan sapmaktu-" sözleri- ni unuttuk. "Solcu ve komünist" saydıkla- nmıza karşı şeriat hükümlerini yol göste- rici olarak dayatan dinci kesimlerle daya- mşmaya girdik. Yetmedi, kendilerini "mil- Kyetçi" diye tanımlayan tosuncuk'lan sal- dık üzerlerine. Emperyalizme tam bağımlılığı pekişti- ren Ozal ekonomi polıtikalannı uygula- mak için Kenan Evren cuntaian ılan ettik. "Tam bağımsız Türldye" diye gösteri ya- panlan suçlamak için Fethullah Gulen'e "\ ar mı ResuIuDah'uı yüriîyüş yapbğı, var mı slogan arbğı" diye vaazlar verdırtıp öte yandan cunta erkini sürdürmek için Atatürk devrimlerine sırt dönüp Nakşibendi tari- kaö'ndan destek aldık. Genelkurmay Baş- kanı'nrn. şeriat hukukuna geçiş faaliyetle- rinin son aşaması olarak Pakistan'da "Isla- mi \ergiler" uygulanmasını öngören katil Ziya ül-Hak'a "kardeşim" diye sanlması- nı, "Devietmidediniz?Dev1etişiniçinegir- mişse iş batar" demesini bile yadırgama- dık. Taktık Amenkan boyunduruğunu, açık- ça kapitalist ve emperyalist saldırganlığı sı- nırlanmıza, soktuk devlet çarklan arasına dinsel radikalizmi, aldık 650 bin kişiyi gö- zaltına, fişledik 1 milyon 683 bin kişiyi, 7 bin kişı için ölüm cezası istedik, bunlardan 517'sine idam verdik, 50'sini asrık, 71 bin kişiyi solculuktan, 98 bin 404 kişiyi "ör- gütüyeaounak" suçundan yargıladık, 388 bin kişiye pasaport vermedık, 30 bin kişi- yi "sakmcah" bulup işten attık, 14 bin ki- şiyi yurttaşlıktan çıkardık. 30 bin kişi "si- vasimüheci" olarak yurtdışına gitti; 444 ki- şı kuşkulu bıçımde öldü; 171 kişınin "iş- kenceden öldüğü" belgelendi; 23 bin 677 • Arkası 8. Sayfada PENCERE Petrol-lş Diyor ki... Petrol-lş (uzun adı Türkiye Petrol Kimya Lastik Işçileri Sendikası) "Başka Bir Dünya Mümkündür" adıyla bir kitap- çık yayımladı. Bizim "çamuriçindeki med- yamız" uzun süreden beri 'sen- dika' sözcüğünü sansür et- miştir; sürekli olarak etnikçi- lik, hortumculuk, dinciliK, sa- vaşçılık üzerine şamata sür- düğünden 'alın teri"ni vurgu- layan emeği çoktan unuttuk... Bugünkü yazımda Petrol- Iş'in krtapçığından aJınttaryap- mak istiyorum. • "Doğu Bloku 'nun yıkılması, kurulması gibi insanhk tarihin- de bir dönüm noktasıydı." "Türkiye'yi yönetenlere ba- kılırsa, ülkemizi çok partak bir gelecek bekliyordu. Doğu Blo- ku 'nun yıkılmasıyla dünya ar- tık, demokrasinin, banşın, re- fahın ve huzurun egemenliği- negirmişti. Küreselleşmedün- yanın kurtuluşu, umudagiden tek çıkar yoldu." "11 Eylül günü yeni binyıl düşleri, ikiz kulelerie birlikte hızla yıkıldı. Dokunulmaz sa- nılana dokunulmuş, yeni bin- yılda gezegeni bekleyen teh- like çarpıcı biçimde özetlen- mişti. Bizlerhenüz 11 Eylül'ün şaş- kınlığını atamamıştık ki, tarihi- mizin en büyük kriziyle yüz yü- ze geldik. Yıllarca bize söyle- nen yalanlann üzerindeki ör- tü ansızın kalktı. Yaşadığımız şok çok büyüktü." "Henüz olup bitenlerin şo- kunu atlatamamıştık ki, böl- gemizde savaş rüzgâhan es- meye başladı. Türkiye hızla savaşın içine çekilmeye çalı- şılıyordu. öte yandan ülkemi- zin kaderini savaşın sonuçla- n kadar derinden etkileyecek gelişmeler oluyor, başta Pet- kim ve Tüpraş olmak üzere ül- kemizin en stratejik kuruluşla- n savaşın gölgesinde büyük bir acele içinde satılmak isteniyor- du." • Petrol-lş'e göre bu ortamda ülkemizin yaşamında 'hısım' olması gerekenler 'hasım' du- rumunagetirilmişti. Batı'da "İnsan insanın kur- dudur" diye bir özdeyiş vardı, bizde "Herağacın kurdu ken- dinden olur" atasözü bunu ta- mamlıyordu. Türkiye'de emek- çi halk hem "atanmışlar"m, hem "seçilmişler"\n maaşlan- nı ödüyordu; ama sonuç orta- daydı. "Irak'ta savaşa hayır kam- panyası Türkiye için önemli bir fırsat, bir dönemeçti." "...başannın kalıcı olması için ilk sırada satılmak istenen Petkim 'in özelleştirilmesini de durdurmak gerekiyordu." Çamur içindeki medya ne- den savaşçılığı körüklemişti?.. Çünkü savaş, özelleştirmeyle petrol alışverişine dahil olan sermayenin çıkannaydı. • Petrol-lş diyor ki: "Siyaset yalnızca parası olanlann ve bu parayla zama- nı satın alabilenlerin yapabile- ceği bir işe dönüşmüştür, par- tilerin, delege profillerinin tü- mü de birbirinin aynıdır. Unutmamalıyız ki, sendika- cılık artık yalnızca ücret ve sosyal haklar mücadelesiyle sınııiı olamaz. Bugün itirafetmeliyizki, so- luyla, sağıyla, ortasıyla, ucuy- la Türkiye toplumu radikal bir özeleştiriye muhtaçtır." Petrol-lş "Başka Bir Dünya Mümkündür" kitapçığıyla bir- likte iki adet "özelleştirme Suç Dosyası" da yayımlamış, 18 yıllık özelleştirme serüvenin- den örnekleri özetlemiş... VahTürkıyemize.. Vah halkımıza.. Çamur içindeki medyamız bunlan yazmıyor; ama hortum- culuğun büyüğü özelleştirme- lerdeyaşanıyor... Devlet PlanlamaTeşkilatı ve- rilerine göre 1985'te ilk özel- leştirme yapıldı, 1998'edeğin 4 milyar 474 milyon dolar ge- lir elde edildi; aynı tarihler ara- sındaki özelleştirme giderı 4 milyar 572 milyon dolardı; gi- dergelirden fazlaydı, resmi ra- kam bu.. Yaözel rakam?.. Vurgun rakamı?.. Tatil Aboneliği Tanıtım Turları 1- Gökova'da Haftasonu Nail Çakırhan'ın "AJahan Mimank Ödülü" aldığı Akyaka Yöresi'nde, Yücelen Otel'de bir gün tam pansiyon misafirimizsiniz. Ulaşım Ücreti: Kişi başı 40.000.000 TL Yola Çıkış: 31 Ekim 2003 Cuma, 21:30 Cumhuriyet Gazetesi Bahçesi Geri Dönüş: 02 Kasım 2003 Pazar, 11:00 T a t s ı z t a t i l l e r e , p a h a l ı t a t i l l e r e , t a t i l s i z g e ç e n y ı l l a r a s o n ! Tatile abone olun!.... 10 ay ödeyin, 10 yıl tatil yapın 2- Gökova'daISonfeahar Günleri Tatil Aboneliği Tanıtım Fiyatlanyla Yücelen Otel'de 8 Gün 8 Gece, Yarım Pansiyon Ulaşım Dahil, Kişi Baş1: 250.000.000 TL. Yola Çıkış: 31 Ekim 2003 Cuma, 21:30 Cumhuriyet Gazetesi Bahçesi Geri Dönüş: 09 Kasım 2003 Pazar, 11:00 İlave Paket Turlar; Marmaris, Bozburun Turu,^ ' Gökova Kö>-ü Turu Vi'tX ' Jt ™ Köyceğiz, Dalyan, İztuzu TOTÛT ** " Sedir Adası, İngiliz Limanı, .\kyaka Turu * Ilave tur pakedmize kablım 20 kişi olarak hesaplanmıştır. katdım bedeli kişi başı 100.000.000 TL'dir. Bir hafta, iki hafta... Bir ay, iki ay... Ne kadar isterseniz... temmuzda ya da mayısta... Ya da ekimde, hatta şubatta... Ne zaman isterseniz... Nerede mi? Gökova — Akyaka'da, Yücelen Otel'de... Artık 10 yû abone olacağınız süre bo\ıınca, tatiliniz güvence altında... Artık tatile gidememek diye bir sorununuz olmaj'acak... Dilediğiniz kadar 'tatile abone' olduktan ve 10 ayda ödedikten sonra, her yıl elinizi kolunuzu sallayarak gidip tatilinizi yapacaksınız. (Hem de kolayca anlaşıp dost olacağınız Cumhuri\ r et okurlanyla birlikte...) Ne kadar mı ödeyeceksiniz? 'tatile abone' olmadığmız zaman ödeyeceğinizin çok altında. (Doğal olarak, fiyatlar temmuzdan şubata doğru kademeli olarak düşüyor.) Lütfen, daha ayrtntılı bilgi almak, 'tatile abone' olmanın size sağla>acağı pek çok avantajı ve inanmakta güçlük çekeceğiniz fiyatlan öğrenmek için bizi arayın. Dilerseniz avantajlara birkaç örnek verelim: 1. Başka bir devre-tatil sisteminde olmayan bir avantaj: Kah^tı fiyatlann içinde. 2. Dilediğinizde tam pansiyon kalma seçeneği: Bu durumda, kişi başına (yaz ya da kış, fark etmez) öğle ve akşam yemekleri için günde çok düşük ve abonelik süreniz boyunca değişmeyecek bir ücret ödeyeceksiniz. 3. Diyelim, şubat ayında bir hafta tatile abone oldunuz, ama temmuzda tatil yapmak istediniz. Yer olduğu taktirde, aradaki fı\'at farkını (yalnızca o yıl için) ödeyerek yapabilirsiniz. 4. Ya da tatile aboneliğiniz temmuz ayında ve şubatla değiştirmek istiyorsunuz.Yıne yer varsa değiştirebilir ve bir hafta yerine daha uzun süre tatil yapabilirsiniz. 5. Yalnızca Yücelen Otel'de bulabüeceğiniz bir avantaj: Dilerseniz, tam donanımlı Yücelen Hastanesi'nde size özel fîyatlarla çekap olanağı Dikkat Yapacağınız 'tatile abonelik' sazleşmesi Tüketiciyi Koruma Yasası ve 2003 Haziran ayında çıkanlan Devre Tatil Yonetmenliğine uygundur YAPI-C "Tatile abone eder" İstanbul Merkez: Türkocağı Cad. Basın Sarayı No: 1 Kat: 4 (Gazeteciler Cemiyeti üstü) Cağaloğlu-İstanbul Tel: (0212) 520 21 91-92, (0212) 522 49 26 Faks:(0212)520 50 23 (Cumhuriyet Gazetesi) (0212)512 05 05/550-561 www.yapic.com.tr YAPI-C Bir Cumburiyet Vakfı Kuruluşudur.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear