24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
İ0EKİM2003PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur@ cumhuriyet.com.tr 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ Doğu'nun uygar sınır kenti, 30 Ekim 1920'de 'TBMM'nin kararıyla' kurtarılmıştı Kars'ın 'devrimci bayramı'Bugün Kars'ın "kurtuluş bayra- nı"... 30 Ekim 1920'de kuruluşunun he- niz 6. ayındaki TBMM'nin "Doğu Cephesi'ni Kars'a kadar genişlet- n«" karannı uygulayan "9. Kafkas Tümeni", Kars'ı işgalci "Ermeni Tışnak milislerinden" kurtardığın- ck, 29 Ekim 1923'te ilan edilecek Tirkıye Cumhuriyeti'nin "Kafkas- yj sınınnı" bekleyecek kent de 3 yı önceden belli oluyordu... Anadolu'nun Ulusal Kurtuluş Ssrvaşı'na hazırlandığı bir dönemde- kibu zaferin önemi ise TBMM Baş- kanı Mustafa Kemal'in Şark (Do- ğu) Cephesi Komutanı Kâzım Ka- rabekir Paşa'ya gönderdiği kutla- rm telgrafinda şöyle vurgulanmıştı: "Kars gibi bir karanın zaptı. her milletin hayatında nadir olan fe\ 'kal'ade mefahir-i askeriyeden- dir. Fakat bugün asıl ehemmiyeti. dahil ve hariç her taraftan ma'ruz bulunduğu insafsız muhacemat-ı imhakarane karşısında, hakk-i hayatını isabet vazifesine diişen necip ve mazlum milletimizin. bu kat-ı semere-i muvafTakiyet ile bü- yük bir hiss-i teselliyet ve emniyet duymasıdır..." (31.10.1920) M. Kemal, ezilen birulusun bu ba- şanyla kendine büyük bir güven duyduğunu vurgularken yörenin halk âşıklan da aynı duyguyu daha o yıllarda sözlerine, şiirlerine taşıdı- lar. Örneğin, Selim ilçesi Oluklu kö- yünden Âşık Mehmet Ali İkra- mi'nin (1890-1926) Anadolu'dakı "diğer zaferier"in ardından yazdı- ğı ve özellikle "Lozan'ı kutladığı" şiiri, Kars'taki "ulusal bilincin" de ne denli güçlü olduğunu gösteriyor- du: Kurtuldu Firenk 'ten Antep 'le Urfa, Tamam yedi düvel kol çekti sulha, Altndı Yunan 'dan İzmir'le Bursa, En son zaferimiz, Lozan 'ımız var..." (Kars Halkevi-Karseli dergisi- Mart/1966) İIK bağımsız' hükümet Anadolu'ya ve bağımsızlığa olan bu bağlılığın bir bakıma ilk siyasal örgütlenmeleri de Kars'taki "yerel cumhuriyet" girişimleriydi... 1915 teki "Çanakkale Savunma- sı"na takılan müttefiklerinden yar- dım alamayan Çarlık Rusyası, 1917'deki "sosyalist devrimle" bir- likte tarihe kanşınca, 3 Mart 1918'de TARİHtNt CUMHURİYETLE BÜTÜNLEŞTtRDİ - Kars Kalesi, çağlar boyu Kafkasya'nın Anadolu'yla kucaklaşmasına tanıklık etti; kenti sevgi ve dostluk düşmanlarına karşı da korudu (üstte, Pazmaveb'in 1864'tekiresmi)... Atatürk'ü de Anadolu'nun cumhuriyete sevdalı sınır kenti olarak aynı sevgi ve dostluk duygularıyla karşıladı (solda). imzalanan Brest-Litovsk Antlaş- ması'yla Kars bölgesındekı yaklaşık 41 yıl süren "Rus dönemi" de sona eriyordu... Kars'ın Türkiye'ye bağlanmasına karşı çıkan ve eski Çarlık yönetımiy- le işbirliği içindeki "Taşnak Erme- nileri"nin saldınlanna karşı dıreni- şe geçen Karslılar, önce 5 Kasım 1918de "Milli İslam Şûrası"nı kur- dular. Batum, Artvin, Ahıska, Ahıl- kelek ve Nahçivan'dan da "Azeri- ler" bu hükümete katılarak Anado- lu'nun kuzeydoğusunda 36 bın krrr'lık bir bölgeyi kapsayan ilk "ye- rel Türk Cumhuriyeti"nı oluştur- dular... Bu hükümetin "Cenub-i Garbi Kafkas Milli Hükümeti" adını al- masıise 18Ocak 1919'daki 131 tem- silcinin katıldığı "Büyük Kars Kongresi" ilegerçekleşti... Başkan- lığına da Cihangiroğlu İbrahim Bey (Aydın) seçildi... Ne var ki bu gelişmelerden hoşnut olmayan Istanbul dakı "İngiliz" iş- gal güçleri, "Hintli askerlerden" oluşan silahlı güçlerini Kars'a yığa- rak 13 Nisan 1919'da Cenub-i Garbi Kafkas Hükümeti'ni adeta "ceza- landırırcasına" dağıttılar... Bölge- nın yönetimini de yeniden "Ermeni Taşnak milislerine" teslim ettiler. îşte bu olaydan yaklaşık bir ay son- MADALYALI KtıS i -1918 - 1919'da Kars'ın başkenti olduğu Cenub-i Garbi Kafkas Hükümeti'nin kahramanlık madalyası... ra Mustafa Kemal, Ulusal Kurtuluş Savaşımızı başlatmak üzere İstan- bul'dan Samsun'a geçtiğinde, "ay- nı davanın" doğudaki önderleri olan Kars hükümeti yöneticileri de artık Malta'da sürgündeydiler... Bazılan ise kaçmayı başararak giz- lice döndüler ve emperyalizme kar- şı "Anadolu savunmasının" yine doğudaki neferleri oldular... Ho; gelişler ola... Böylesi bir sürecin ardından Kars'ın TBMM karanyla 30 Ekim 1920'de "İngiliz destekli Taşnak- lardan" kurtanlması, Ulusal Bağım- sızlık Savaşımız kadar Cumhuriyet Devrimi için de "doğunun destek ve güvencesini" sağlamak demekti. Çünkü Karslılar, özellikle "dinci- liğe karşı" çağdaş ve insancıl kültür- leriyle de Anadolu'daki zaferin "Cumhuriyet bilincini" güçlendir- diler... Nitekim Atatürk'ün, Türkiye Cumhuriyeti henüzbiryılınıbiledol- durmadan, Latife Hanım'la birlikte Kars'ı zıyaret etmesi, kentin bu tav- nna en büyük armağan oldu... Kars- lılann da aynı duygulannı bugünle- re dek taşıyan en anlamlı sevgi gös- terisi ise yıllar içinde Cumhuriyet Devrimi'nin "kültür mirası"na dö- nüşen, ünlü türküleriydi: "Hoş gelişler ola, Mustafa Kemal Paşa; Askerin, milletin, devletinle çok yaşa..." O gece sabaha kadar süren bu "öz- lem yüklü" buluşma Ata'yı çok et- kilemiş olmalıydı ki, ertesi sabah Başbakan Inönü'ye çektiği telgraf- ta, Kars'taki coşkuyu birlikte yaşaya- madıklan için "üzüntüsünü" de şöyle belirtiyordu: "Kars'tapeksa- mimi tezahüratta bulunuldu(...) Serhad vilayetlerimizi görmeğe vaktinin müsait olmadığına, pek müteessirim..." (7.10.1924) 'Pevletln' vefasızlığı... Tarih boyunca Anadolu "yu Kafkas kültürleriyle buluşturan Kars'ın, böylesi bir uygarlık görevını "Cum- huriyet bilinci" ıçınde sürdürmesi- nin karşılığı ise özellikle 1950'ler- den sonra ne yazık ki adeta "dışlan- ma" şekline dönüştü... Rahmetli dayım Cengiz Ekinci, Kars için en duygulu belgeselı ya- pan Hasan Özgen'in filmınde "ken- tin bilge gazetecisi" kimliğiyle ko- nuşurken; "Devlet sanki Kars'ta hep kiracı gibiydi..." demişti... O kadar ki, bazı dönemlerde kamusal yatınmlann "en az" yapıldığı il ol- maktan bile kurtulamadı... Bugün ise "Kurtuluşunun 83. yı- lını" yine o 1950'dekı karşıdevnmin "devamıyız" diyen bir siyasetin ık- tidanndakutluyor... Yüzyıllann görmüş geçırmiş tanı- ğı Kars Kalesi ise sadece kentin de- ğil, anılanyla birlikte Cumhuriyet sevgisinin de koruyucusu olarak "umudun ve aydınlanmanın anı- tı" olmayı sürdürüyor... Yann Atatürk Kültür Merkezi'nde başlayacak film haftası kapsamında toplam 13 film gösterilecek Japon sinemasından seçJünyapımlar Kültür Servisi - Japon Başkonsolosluğu ve Türk-Japon Dostluk Derneği'nin 31 Ekim - 4 Kasım tarihleri arasında düzenlediği "2. Japon Filnıleri Haftası'nda İstanbullu sine- maseverler Japon filmlerinden oluşan bir seçkiyi Atatürk Kültür Merkezi Sinema Sa- lonu'nda ücretsiz olarak izleyebilecek. Et- kinJik kapsamında 5 ayn bölümde toplam 13 film gösterilecek. Film haftasında yer alacak bölümlerden biri 'Genç Erkekler'. Yakın çağa kadar 'ol- gunlaşmamış erkekler' olarak tanımlanan erkek çocuklan, günümüzde 'Shoonen' ıs- mi ile Japon yapımı çizgi romanlann ve Ja- pon animasyonlannın yeni başrol karakter- leri. Japon gençliği, sayısız varyasyonla tas- vir edilen ve erkeğin büyüme öyküsünü ko- nu alan yapıtlann genç kahramanlannı ken- dine 'idol' edinirken, Shoonen kavramı ha- reketli ve komik olan filmlerde sıkça işleni- yor. Bu başlık altında yer alan filmler şöyle: 'Pingpong', 'Su Çocuklan', 'Sessiz Ol!'. 19. yüzyılın ikıncı yansından 20'nci yüz- yıhn ilk yansına kadar hemen hemen her 10 yılda bir büyük savaşlara girmiş ve Doğu Asya ile Pasifik Okyanusu'na doğru toprak- lannı genişletmiş bir ülke Japonya. O dö- nemde yaşanan olaylar ve pişmanhk duygu- sundan dolayı Japonya'da savaş karşıtı çok sayıda film yapıldı. O filmlerden 'Kara Yağmur' ve 'Tanrının Askeri Hâlâ İş Ba- şında', 'Savaşın Acısı' başlığı altında izle- nebilecek. Japon Haftası'nda yer alacak olan 'Hal- ka', 'Halka V ve 'Karanlık Sular' adlı filmler ise 'Japon Korku Sineması' adı al- tında izleyicısiyle buluşacak. Cinsel tabunun az olduğu Japonya'da çev- rilen normal filmlerde cinselliği çağnştıran görüntüler fazlaca yer almazken daha çok gizlice ve imalı yoldan görüntüye sokma yolu tercih ediliyor. Japon Filmleri Hafta- sı'nda bu tür filmlerin kaliteli ve cesur 3 ör- neği sinemaseverlerin beğenisine sunulu- yor: 'Haziran Yılanı', 'Gülen Kurbağa', ve 'Çingene Şarkısı'. Japon Filmleri Haftası'nın son bölünıü 'Japon Animasyon Sineması' 10. yüzyıl- da Japonya'da yapılan rulo şeklindeki resim- li öyküler ve tahtabaskı resim sanatının da içinde bulunduğu zengin resim geleneğinin yeni tarzı. diğer bir deyişle devamı niteliğin- dedir günümüzdeki Manga ve Anime. lyi ve kötünün mücadelesi gibi basit bir içeriğin yaygın olduğu Amerikan tarzı karton ve ani- masyonlardan farklı olarak her bir karakte- rin aynntılı olarak tasvir edildiği, özenli çi- zim ve zengin içeriği olan bu filmlerden Ha- yao Miyazaki'nin yönettiği 'Cagliostro Ka- lesi' izleyiciye sunulacak. İstanbul- Venedik-Kahire üçgeninde çağdaşsanat Kültür Servisi - Beral Madra'nın İki Yılda Bir Sanat' başlıklı bienal yazılanndan oluşan kitabı Norgunk Yayınlan'ndan çıktı. Madra'nın İstanbul, Venedik ve Kahire bienallerini değerlendırdiği kitap, üç bölümden oluşuyor. Kitap, 15 yılda farklı coğrafyalarda, farklı toplumsal algı ve tepki süreçlerinde çağdaş sanatın geçtiği yolu izleme olanağı sunuyor. İLk bölüm, İstanbul Bienali'nin kuruluşuna katkıda bulunan ve ilk ıkı bıenalde genel koordinatörlüğü üstlenen Madra'nın gözlemlerinin yanı sıra bienal fikri çe\Tesinde yapılan tartışmalan, çeşitli sanatçı ve küratörlerle yapılmış söyleşileri de içeriyor. Ikinci bölümde Beral Madra'nın 43. bienalden başlayarak bu yıl gerçekleştirilen 50. Venedik Bienali'ne kadar. kimi zaman sanat eleştirmeni, FSmı zamansa 'Türkiye Pavyonu' küratörü olarak katıldığı Venedik bıenalleri üzerine yazdığı yazılar yer alıyor. Son bölüm ise, Kuzey Afrika ve Arap dünyasının yoğunlaştığı 7. Kahire Bienali'ne konuşmacı olarak katılan Madra'nın Kahire kenti ve bu bienal hakkındaki düşünce ve gözlemlerini içeren çok yönlü bir metinden oluşuyor. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Cumhuriyetten Sonra Kaçırılan Büyük Fırsat 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyetin ilanı, al- tı yüz yıllık bir ümmet, yani inanç toplumunun ar- tık akıl toplumu olma yolundaki ilk adımıdır. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Mustafa Kemal Atatürk, sadece çağdaş uygarlık düzeyini yaka- lamayı, hatta o düzeyi de aşmayı hedef bilecek bir milli devlet'in temelini atmakla kalmamış, o devleti oluşturan ulusun çoğunluğunun dini olan Müslümanlığın önünde de yeni ufuklar açmıştır. Çünkü yeni Cumhuriyetin temel taşlarından olan laiklik ilkesinin özü, dini bir yerlerden kovmak ya da tasfiye etmek değil, tam tersine, bir zaman- larki saygın yerine, yani bireylerin vicdanına ve ahlak dünyasına yeniden oturtmaktır. Bundan beklenebilecek en görkemli sonuçlardan biri de Müslümanlığın artık bir dünyasal iktidar aracı ol- maktan çıkıp kutsallığına yeniden kavuşmasıdır. Cumhuriyetten bu yana gizli ya da açık Atatürk düşmanlığını neredeyse bir iman sorunu sayan sözde dincilerin o Cumhuriyetin kurucusuna bes- ledikleri büyük kinin gerçek kaynağı da burada- dır. Çünkü Atatürk Cumhuriyeti'nin laiklik ilkesi ile dini dünya iktidarının aracı kılmaya kalkışacak herhangi bir zihniyetin aynı iklimde birlikte ban- nabilmesi, olanaksızdır. Yozlaştınlmadığı sürece Müslümanlık, akıl ile inancı en geniş ölçüde bağ- daştırabilmiş bir dindi. Vahiy karşısında akla ta- nınan öncelik, inananlardan herhangi bir konuda, ancak ellerinden gelen tüm çabayı harcadıktan sonra Tann'dan dilekte bulunmalarının emredil- mesi gibi, sayıları neredeyse sınırsız çoğaltılabi- lecek örnekler, bu durumun kanıtıdır. Endülüs dö- neminde İslam bilginlerinin, çoktanrılı bir döne- min ürünü olan antikçağ Yunan felsefesinin me- tinlerini Arapçaya çevirmekte hiçbir sakınca gör- memiş oluşları da, Müslümanlığın aklın yoluna ve ürünlerine ne denli açık olduğunun bir başka göstergesidir. Ne var ki bu akılcılıktan yana din, Osmanlı Im- paratorluğu'nun duraklama ve çöküş dönemle- rinde, onu yeryüzü iktidarları adına kötüye kulla- nanların eline düşerek, zamanla hertürlü akılcılı- ğın önüne set çekmenin aracına dönüştürüldü. Bu konuda başı çekenler de genellikle asıl görev- leri dini korumak olan şeyhülislamlar ve onların ünlü fetvalan oldu. Başta matbaanın bu ülkeye gelmesinin iki yüzyıldan fazla bir süre geciktiril- mesi olmak üzere, Osmanlı dönemi boyunca ya- şanmış hemen tüm gerici hareketlerin ve tutum- ların temelinde bir şeyhülislam fetvasının yattığı- nı tarihsel belgelerden saptamak zor bir iş değil- dir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk'ün öngördüğü laiklik ilkesinin önemi, işte bu nokta- da tüm saydamlığı ile belirginleşir. Atatürk, bir din düşmanı değil, fakat yüzyıllar boyu sürmüş yoz- laştırma girişimlerinin ardından Müslümanlığın saygınlığı adına da savaş vermiş bir liderdir. Çün- kü O bu ilkeyle Müslümanlığın özünde yatan bir tavrı, yani aklı asla reddetmeyen bir inancın, bi- reylerin vicdanları ve ahlaki tutumlan için yol gös- terici olmasını öngörmüştür. Bu, aynı zamanda genç Türkiye Cumhuriyeti için olağanüstü br fırsattır. Çünkü laiklik ilkesin- den 1950'lerden başlanarak ödün verilmeseydi, bir zamanlar emperyalizme karşı savaş vermiş tek Müslüman ulus olan Türk ulusu, aynı zaman- da geleneksel Doğu mistisizminin ve düşünce dünyasının aklın kalıplarına döküldüğü, akılcılığın muazzam bir bilgelik mirasıyla uçsuz bucaksız zenginleştirildiği bir uygar topluma dönüşebile- cekti. Böyle bir toplumun kültürel kimliğinde de Müslümanlık, tıpkı özünün gerektirdiği gibi, her türlü gericiliğin ve din bağnazlığının karşıtını tem- sil eden bir din niteliğini kazanacaktı. Uzun tari- hi boyunca nice kültürlerin hamuruyla yoğurul- muş Anadolu'nun o hamurdan gelme insanları- na uygun düşen de hiç kuşkusuz böyle aydın bir din anlayışıdır. 1950'lerden başlayarak oy hesapları uğruna Müslümanlığın sözcülüğüne soyunmaktan çe- kinmeyen, giderek neredeyse Müslümanlıkta as- la olmayan bir şeyi, bir tür ruhban sınıfını oluş- turmaya kalkışan demokrat(l) politikacılaryüzün- den şimdilik kaçırılmış görünen bu büyük fırsatı yeniden değerlendirmek, bu ülkede kendini ay- dın sayanların birincil görevi olmalıdır. e-posta: ahmetcemal < superonline.com acem20 " hotmail.com Taraf Tutmak' Taksim SahnesCnde • Kültür Servisi - Ronald Hanvood'un yazdığı "Taraf Tutmak' adlı oyunun ilk gösterimi 4 Kasım günü Taksim Sahnesi'nde yapılacak. Can Gürzap'ın yönettiği oyunda, Can Gürzap, Tank Ünlüoğlu, Zeynep Erkekli, Mahmut Gökgöz, Özgü Namal, Metin Yavuzoğlu ve Gürgen Öz rol alıyorlar. Oyun, 15 Kasım'a dek Taksim Sahnesi'nde sergilenecek. (0 212 249 69 44) BUGUIV • KOÇ ÜNİVERSİTESİ SEVGİ GÖ.VÜL ODİTORUYUMU'nda 19.30'da Cumhuriyet Bayramı Konseri. (0 212 338 17 53) • BABYLON'da 21.30'da Laço Tayfa konseri. (0 212 292 73 68) ti YAPI KREDİ SERMET ÇİFTER SALONU'nda 18. 30'da Kerem Görsev'den 'Yeni BaşJayanlar İçin Caz Akustik Cazın Büyüsü' konulu 'müzikli söyleşi'. (0 212 252 47 00) • İTÜ MAŞLAK KÜLTÜR SANAT BİRLİĞÎ BLTYÜK SALON'da 19 00 da Dostlar Tiyatrosu'ndan 'Yaşasın Savaş' adlı oyun. (0 212 230 69 91) • BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ nde 18.30'da Alper Maral'ın katılacağı 'Audio Arts' konulu söyleşi. (0 212 292 06 55) • ATATÜRK KİTAPLIĞI'nda 18.00'de 'Usta Beni Öldürsene' adlı filmin gösterimi. (0 212 249 38 19)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear