01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
26 EKİM 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA I V U Li x LJ 1 \ kulturıg cumhuriyet.com.tr 15 KULE CANBAZI SUNAYAKIN En güzel 100 metre!.. O limpiyat Stadı'ndan içeri ılk gıren atlet oolur'. Yanşı en önde tamam- lamasma saniyeler kalmıştır... Tri- bünerdeki seyircılerin birkısmı onu alkışlar- ken bır kısmı da şaşkın ve öfkelidir. 1960 Ro- ma Dlımpıyatlan'nın maraton koşusunda ipi göğislemek üzere olan atlet kara tenlidir ne declsa! Aoebe Bikila dır. Habeş atletın adı. Otuz yıl (iıce ülkesıni ışgal eden ltalyan askerle- rinu zafer geçıdi yaptığı yoldan koşarak gır- mişîr stadyuma. Yarışı birinci olarak tamam- lamıkla kalmaz, o güne kadar yapılan mara- ton koşularının en ıyi derecesını de elde edeı Üstelik, Abebe Bikila, başanya çıplak ayallanyla koşmuştur. Hıbeş atletin Roma'daki başarısı, Nâzım Hikmetın 25 yıl önce, 1935'te yayımladığı şiir cıtabına koymak istediği ama engellen- diğıadın da bır kehanet gibi gerçekleşmesi derrektir! Şair, faşist Mussolini mn Habeşis- tan" ışgalıni içeren kitabına "İtalya'da Bir Hateş Delikanlısı" adını koyacağını duyu- rur N'e \ar kı, İtalyan Büyükelçisi bir kitap kaptğında da olsa içine sindiremez böyle bir durımu. Bu ne cüret! °. İtalyan faşizmi ülke- mizde galip gelir ve Nâzım Hikmet'in kita- bınııı basımı durdurularak adı "Taranta Ba- bu\\a Mektuplar" olarak degiştinlır. Afeerto Juantorena nın rüyalarını ise basketbol süslemektedir. Ülkesi Küba'nın basketbol takımı seçmelennde 400 metreyı 51 sıniyede koşunca atletizme yönlendinlır Juantorena. Kübah atlet 1972 Ohmpiyatla- n'nca yarı finale kadaryükselir. Dört yıl son- ra ise Montreal'da yapılan oyunlarda 400 ve 800 metre koşularının ikisinde birden altın madalya kazanan ilk atlet olur. Juantorena'ya övgüler yazılır ülkesinde. Yalnızca Küba'da mı? Kemal Özer'in de "Alberto Juantore- na'\a Övgü" adlı bir şiiri vardır: Bilir ki ulaştığı yerde yarın daha ileri götürecek yaratılanı çocuklar, bacaklarındaki yenilmeyen rüzgâr soluklarıyla dolu Kübah çocukların. Olimpiyat halkalarının renklerl Istanbulun sürekli olarak "bir başka ba- hara" ertelenen düşlerinden biri de, olimpi- yat oyunlarına ev sahipliği yapmasıdır. Eğer bu özlem bır gün bıterse, olimpiyatlar ilk kez, bayrağında beş kıtayı temsil eden halkalann birleşme noktasında yapılmış olacak. tstan- bul Olimpiyatlan'nı iki halkanın birbirine ge- çişi simgelemektedir. Olimpiyat bayrağından alınan bu simgedeki halkalardan biri mavi, öbürü ise sarı renkte olmalıdır. Çünkü, bay- raktaki mavı halka Avrupa'yı, san halka ise Asyayı temsil ediyor. Diğer üç renk mi? Si- yah Afnka, yeşil Avustralya ve kırmızı Ame- nka... Coubertln'ln istanbul zlyaretl Modern olimpiyat oyunlannın kurucusu olan Pierre de Coubertin'i, tstanbul'daki Tokatlıyan Oteli'nin bekleme salonunda otu- rurken görürüz, 1907 yılının temmuz ayın- da... FransızBaron'unrandevuverdiğıSelim Sırrı (Tarcan) Bey'dir. Coubertin, bir olim- piyat komitesinin kurulması için geldiği Is- tanbul'da, bu işi başaracak olanın Selim Sır- n Bey olduğunu, Galatasaray Lisesi Edebi- yat öğretmeni M. Jurey'den öğrenmiştir. Selim Sırrı Bey, II. Abdülhamit'in baskı- cı ve yasakçı yönetiminin tam bir terör ha- vası estirdiğini, böyle bir komıte kurmanın olanaksız olduğunu Coubertin"e anlatır. Fransız Baron, şartlann değişmesi durumun- da kendisini aramasını rica ederek aynlır Is- tanbul'dan. Coubertin, İstanbul ziyareti sıra- sında kendine rehberlik yapan cimnastiğe meraklı Rum öğrenci Mullos Efendi'yi 1908 Londra Oyunlan'na davet etmeyi de unutmaz. Böylelikle Mullos Efendi, olimpi- yatlara Türkiye'den katılan ilk sporcu unva- nını kazanır. Aynı yıl, II. Meşrutiyet'in ilan edilmesiyle doğan özgürlük ortamında olim- piyat komitesi kurulur ve Budapeşte'de ya- pılan toplantıda Türkiye üyeliğe kabul edi- lir. Olimpiyatlarda, Ruhi Sarıalp ın 3 adım atlamada kazandırdığı bronz madalya dışın- da atletizm yanşmalannda bir başanmız ol- masa da, Balkan Oyunlan'nda kendimizden söz ettirmişizdir! Başarılı atletlerimizden üçü Ceyhun Atuf Kansu'nun "Koşucular" şiirinde çıkar karşımıza: Koşuyor çivi izleri bırakarak aydın biryolda Toprağın yüreğ'ınde adımlarımızın sıcaklığı Balkan oyunlannın Türk koşucuları Ekrem Koçak, Haydar Erturan ve Osman Coşgül! 100 metre kosan sosyallst Pierre de Coubertin, hazırlıgını yaptığı Tokyo Olimpiyatlan'nı göremeden dünyaya kapar gözlerini. Yalnızca o mu?.. Kimse gö- remez Tokyo Olimpiyatlan'nı. Çünkü, bay- raktaki halkalar birer nişan tahtasına dönüş- müş ve tüm dünyanın kana bulanacağı II. Dünya Savaşı, Tokyo Olimpiyatlan'nm yapı- lacağı 1940 yılında başlamıştır. Hitler'in or- dusu Parisi işgal edince, orada okumakta olan Türk öğrenciler ülkelerine geri dönme- nin yollannı düşünürler. Savaştan kaçmanm bir tek aracı vardır: Bisiklet!.. Cahit Sıtkı Tarancı bisikletiyle tsviçre yolunu tutarken, Oktay Rifat arkadaşlanyla birlikte Lyon'a doğru pedal çevirir. Bu tehlikeli yolculuk sı- rasında, Oktay Rifat'ın arkadaşlanndan biri de Türkiye'yi 1928 Amsterdam Olimpiyat- lan'nda temsil eden Mehmet Ali Aybar'dır. Aybar, ay yıldızlı mayoyu 100 metre yan- şında giyer Amsterdam'da. 4 x 100 bayrak ya- nşında da Ömer Besim Koşalay, Şinasi Şa- hingiray ve Semih Türkdoğan ile birlikte yanşır. Savaş sonrasındapolitikayaatılan Ay- bar, Türkiye İşçi Partisinin ilk genel başkan- lığını üstlenir. O, atletizmde en kısa mesafe olan 100 metreyi koşsa da. onurlu yaşamıy- la bağımsızhk yolunda bir maraton koşucu- su olmayı başarmış bir aydındır. Can Yücel "Bizim Deniz" anlamına ge- len "Mare Nostrum" adlı şiirine şu dizeler- le başlar: En uzun koşuysa elbet Türkiye 'de de Devrim O, onun en güzelyüz metresini koştu Şair, Deniz Gezmiş için yazdığı bu şiiri tu- tuşturan kıvılcımı, aklının bir köşesindeki, Mehmet Ali Aybar'ın 100 metre koşan bir sosyalist olduğu bilgisınden almış olabilir mı? Hep sormak istedim bu soruyu Can Yü- cel'e. Bir araya geldiğimizde ise laf lafı aç- mış ve bir bilge şairin karşısında oturmanın heyecanıyla unutup gitmişimdir!.. Siyah - beyaz dalda Mustafa Seven'in fotoğrafı birinci oldu. Eller dile geldi AVNİ ARBAŞ'IN ZEKERİYA SERTEL PORTRESİ Basın Müzesi'ne armağan Kültür Servisi -Bu yıl onuncu- su düzenlenen ve konusu 'EUerin Dili' olan Koç Allianz Fotoğraf Yanşması'nın sonuçlan açıklandı. Yarışmanın siyah-beyaz dalda bı- rincisi İstanbuFdan Mustafa Se- ven, renklı dalda bırincısı ise Van'dan A. Fatih Sönmez oldu. îki ayn dalda düzenlenen yanşma- ya 994'ü sıyah-beyaz, I633'ü ise renkh, toplam 2627 fotoğraf kat\l- dı. Yanşmada dereceye gırenlere ödülleri. 4 Kasım günü Koç Alh- anz Odıtoryumu'nda düzenlene- cek törenle verılecek. Sıyah-beyaz dalda ikincıliğe Hakan Zümrüt (İstanbul), üçün- eülüae de Mehmet Hilmi Albav- rak (İstanbul) değer görüldü. RenkJı fotoğraf dahnda ise ikinci- liği Dilek Çağlayan (İstanbul). üçüncülüğü de Lale Geniş (İzmıt) aldı. Türkiye'nın dört bir yanın- dan fotoğraflann gönderildiği ya- nşmaya İngiltere, îsveç ve İsviçre gibı ülkelerden de katılım oldu. Yanşrnanın seçici kurulu Mimar Sinan Cni\ ersıtesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Öner Gezgin, fo- toğraf sanatçılan Şakir Eczacıba- şı, Merih Akoğul, Nuri Bilge Ceylan. Emine Ceylan, Koç Al- lıanz Hayat ve Emeklilik Genel Müdürü M. Kemal Olgaç ve Fo- toğraf dergisı editörü Nadir Ede'den oluşuyordu. YILDIZ SERTEL Avni Arbaş, ölümün- den bir süre önce yaptığı Zekeriya Sertel portresi- ni bana verilmek üzere dostlara vermiş. Portre ba- na ölümünden hemen son- ra ulaştı. Duygulanmamak olası değil. 1960 yılında Pa- ris'in Latin mahallesinde. Pierre Nicole Sokagı'nda- kı komşuluğumuzu unut- mak olası mı? Avni'nin e- vi bizim eve çok yakındı. Hemen her gün bizdeydi. Babamı çok seviyordu. Nâzım'la olduğu gibı, onunla da yurt hasretini paylaşıyorduk. Bizim sü- resi geçmış pasaportlan- mız bir türlü yenilenmi- yordu. Avni ise önemli re- sim çahşmalannı yanda bırakıp askerlik hizmetini yapmaya dönmediği için vatandaşlıktan atılmıştı. Gurbette sıla özleminin insanlan nasıl birbirlerine yaklaştırdığınm bir sım- gesiydi bizim dostluğu- muz. Sık sık AMii'nin oturdu- ğu apartman dairesine gi- diyorduk. Bu eski fakat bakımlı bir evin üst katıy- dı. Avni burada eşi Henri- ette'le kıt kanaat geçini- yordu. Resim yapmak için bir stüdyosu yoktu. Orada yaptığv resimleri; atlan, martılan, Antip'de yaptığı deniz manzaralannı, yel- kenlilen, hanka portreleri ze\kle seyrediyorduk. A\- nı gerçek bir ressamdı. Sa- mimıydi; hiçbir zaman yapmacıklara kaçmamış, resimde modaya uymak hevesine kapılmamıştı. Güçlü kişiliğini resim sa- natında gösteriyordu. Ben onun renklerini de sev- miştim, kendisini olduğu gibi. Ölümüyle büyük bir değerimizi yitirdik. Nâ- zım gibi, Dido gibı, Bo- ratav, Berkes ve Sertel- ler gibi o da yaşamının bır bölümünü yurtdışında ge- çirmeye mahkûm edilmiş bir değerimizdi. Onun bana göndermiş olduğu babam Zekeriya Sertel'ın portresi ölçül- mez bir değer taşıyor. Bu değerli yapıtı bütün Türki- ye halkının gözü önünde olabilmesi içm Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Ba- sın Müzesi'ne annağan ediyorum. ESÎNTİLER ZEYNEP ORAL Kadının Bekânetini Bırakın Ceza Yasasımn İlkelliğine Bakın! Izliyorsunuz değil mi? Türk Ceza Kanunu (TCK) tasarısı üzerinde çalışan TBMM Adalet Alt Ko- misyonu'nda ne ilkellikler yaşanıyor! Adalet Bakanlığı danışmanı ve ceza hukukçu- su Doğan Soyaslan'ın Türk toplumu ve 'bekâ- ret' üzerine hezeyanlarını ve saçmaladıklarını bir- kaç gün önce okudunuz. Alt komisyonda neyse ki CHP'Iİ Orhan Eraslan'dan cevabını aldı. (Cumhuriyet - 23 Ekim.) Bu köşenin okurları bilıyor. Geçen mayıstan beri ceza kanunu tasarısının ilkelliğini, hukuk ala- nına cinsiyetçiliğı sokmasını, kadınlara karşı ayı- rımcılık yapmasını eleştirip duruyoruz. Basta Cumhuriyet Kadınları Derneği ve Kadının (n- san Haklan - Yeni Çözümler Vakfı olmak üze- re kadın platformlarının bu konudaki çabalannı da duyurmaya çalışıyorum. Hangi 'zafer'? Bakmayın geçen hafta Türkiye'nin en çok sa- tan gazetesi Hürriyet'in 'Kadınlann TCK Zaferi" diye koskoca bir manşet atmasına! Yanlıştı! Doğ- ru değildi! Başka bir şey dememek için, muhabir arkadaşın iyi niyetli düşgücü veyönetimin bu ko- nudaki bilgisizliğiydi diyelim... Ortada 'zafer' ya da herhangi bir kazanım yok, yalnızca ilkelliğin değişmemesi konusunda direnç var! Adalet Bakanı Cemil Çiçek, TCK tasarısı üze- rinde iki yıl boyunca titizlikle çalışan, önerilerde bulunan kadın çalışma grubuyla hâlâ görüşme- mekte direniyor. Bu işi kadın milletvekillerine ha- vale erti. Kadından sorumlu Devlet Bakanı Ak- şit'in 'Evetama Türkiye'nin hassasiyetleri vardır' gibi açıklamaları da doğrusu kadınlara pek umut vermiyor... Yukarıda belirttiğim Orhan Eraslan ve adalet alt komisyonunda görev alan, tasanya iliş- kin eşitlik ve ayınmcılık yapmama konusunda dü- şüncelerini bildiğim CHP'Iİ Gaye Erbatur'a, tüm kadın milletvekillerinden daha çok güveniyorum. Adalet alt komisyonunun iki günlük çalışması sonucunda, şimdilik olumlu tek değişiklik (o da büyük direnç ve 'bekâret' vecizelerinden sonra) sağlanabıldi. 'Tanımlar' maddesinde 'Kadınlar- kızlan da kapsar' ibaresi çıkanldı. (Oysa aynı maddede 'Erkek' sözcüğü tanımlanmıyordu; yal- nızca bakire olan ve olmayan kadınlar arasında ayırım yapılıyordu.) Evli kadın-bekâr kadın Geride, daha üzerinde durulması ve değiştiril- mesi gereken pek çok madde var. özetliyorum: Bu tasanda cinsei suçlar bireye, kişiye karşı de- ğil 'toptuma karşı' işlenmiş görünüyor. Yani kadı- nın bedeninin üzerinde yine toplumun, ailenin, er- keğin tasarrufu var! Oysa cinsei suçların mağdu- ru toplum ya da aile değil, bireydir! Tecavüz etti- ği ya da kaçırdığı kadınla evlenen erkek ceza in- diriminden yararlanıyor. Diyelim on erkek kadına tecavüz etti, biri evlendi, onu da indirimden ya- rarlanıyor! Tanrı aşkına, bu, tecavüzü teşvik de- ğildir de nedir! Birçok maddede kadınlara ya da çocuklara yönelik cinsei suçlar, 'zorta ırza geç- mek', 'nzayla ırza geçmek' vb. diye 'ırz' sözcü- ğüyle yer alıyor. Oysa 'ırz' kavramı, 'şan, şeref, namus, iffet' gibi göreceli bir tanımdır, bunun adı 'cinsei tecavüz'dür. Ayrıca çocuklann cinsei istis- marında çocuğun 'rızasından' söz etmek hiç mümkün olabilir mi? Birçok maddede evli kadın-bekâr kadın ayırı- mı yapılıyor. örneğin kaçırılan ve alıkoyulan ka- dın evliyse, kaçıranın cezası artırılıyor, yok bekâr- sa azalıyor! Namus cinayetlerini engellemek, ön- lemek için hiçbir yasal tedbir alınmıyor. 'Edep Töreleri' Düşünün ki, tasanda bir bölüm başlığı şöyle: 'Cinsei Bütünlüğe ve Edep Törelerine Karşı Suç- lar ... Nedir 'edep töreleril Biri açıklasa! 'Hayâ- sızca veya edep duygulannı incitecek eylemler- de bulunanlar..' diye başlayan bir tasarı madde- si... Insaf! Tasarı bu haliyle benim 'edep duygu- lanmı incitiyor! Namus, örfve gelenekler bahane- siyle kadınlann aile meclisi karanyla öldürülmesi ya da intihara zorlanması benim 'edep duygumu' yok ediyor! Bunlar, eşitliği savunan anayasamıza da, Tür- kiye'nin imzaladığı uluslararası BM belgelerine ve insan haklan sözleşmelerine de aykırı! Ceza hukukunun koruması gereken hukuksal değer, bireyin hak ve özgürlükleridir, örf ve âdetler de- ğildir. Bekâret kontrolünün, gözaltında cinsei taciz ve tecavüzün, işyerinde cinsei tacizin, evlilik içi tecavüzün suç sayılması, TCK'de açıkça suç ola- rak düzenlenmesi gerekirken de bunlar es geçi- liyor. Adalet alt komisyonu pazartesiden başlayarak yeniden çalışmaya başlıyor. Gözümüz üstlerinde olmalı. Eşitliğin sağlanması, demokrasinin gereğinin yerine getirilmesi, altına imza attığımız, uluslara- rası taahhütleri yerine getirmemiz, TCK'nin çağ- dışı maddelerden arnması, yasal boşlukların ve yanhşların giderilmesı için hepimiztakipçi olma- lıyız. Avrupa Birliği ükeleri ilgiyle izliyor bu çalış- maları. Siz bu yazıyı okujuğunuzda, ben Yunanis- tan'da uluslararası bı- kadın toplantısında olaca- ğım. Ve bana yine her^es, ceza yasasını soracak. Sahi, onlara ne diyeceğim? e-posta: zeynepfa 2eyneporal.com Faks:0212 25716 50 BUGUN • CRR'de 'Cumhiriyetin kuruluşunun 80. vüı etkinlikJeri' kapsamında 19.30'da İstanbul Oda Orkestrası'nın konseri Şef: Hakan Şensoy Solst: Kartal Akıncı (keman) (0 212 23298 30} • TURKCELL BNASI'nda 18.30'da | Ömer Kavur'un 'Akrebin Yolculuğu' filminin gösterimi. 0 212 252 47 00) M KIZILIRMAKSİNEMASlnda Fransız Polisiye Filnıleri Haftası' kapsamında 19.30'da Bertrandravernier'nin 'L. 627' filminin göstenmi. () 312 4672002)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear