23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14Nİ5AN2002PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 •= DevtetamtçtUan E ytabtımvmlutom: 1? EJektronik posta: denizsoinQci8nhuriyet.CQm.tr Tet: 0.212.512 05 05 Fakst 0.212.512 44 97 - khal karpuz pahalı olduğu için dilimle satılıyormuş... "Dilim dilim sovuluvoruz!" Izmir PTT Başmüdürü Hasan Timur, 4 Nisan 2002tarihve11059 D/19.17 sayı ile kurum araçlarını kullanan şoförierle ilgili bir emir yayımlıyor. Başmüdür aynen "Bundan böyle olabilecek trafik kazalarında, trafıkçe düzenlenen kaza raporunda şoförlerimizin hiç kusuru olmasa dahi, konu idari açıdan da soruşturmaya verilecek, soruşturma raporuna göre ilgili hakkında gerekli işlem yapılacaktır" diyor... PTT şoförü kurallara uygun giderken biri gellp çarpıyor; hiç kusuru olmadığı resmen saptanıyor fakat Başmüdür soruşturma açtırıyor... Galiba müdür beyin yapacak işi yok, kendine meşgale arıyor! B ir düşünün... Bergama köylulen, bahçelerin- den özenle topladıklan meyveleri sepete koymuş. Ankara'nın yolunu tutup Başba- 1 kan'ın huzuruna çıkmış olsunlar... En güzel meyveleri Başbakan'a sunarken "N'olur bizım sağ- lıklı bir çevrede yaşama hakkımız tehlikeye atılma- sın... Bu güzel meyveleri üretebileceğimız toprakla- rımızın sıyanürlü atıklarla kirletilmesine daha fazla izin werilmesin" desinler... Başbakan da "O nasıl söz? Türkiye bir hukuk devle- t ıdir. Ortada yargı kararları var. Türkıye'nin toprakla- r ından sıyanürle altın üretim girişımlerı artık bitmiştır. Bergama'daki siyanürcülerin şu sıralar ülkemızı terk etmesinı bekliyoruz" demiş olsun. Böyle bir sahneyı düşünmek bile olanaksız... Ola ki Bergama köylüleri Başbakan Bülent Ece- wit'le görüşmek için ellerinde buket buket kır çıçek- leri, sepet sepet meyvelerle Başbakanlığın önüne gi- decek olsa, herhalde "Ne iyi ettinız de geldinız" diye llk altın karşılanmazlar... Polisler, gereğini yaparlar! Ama... Bergama Ovacık'ta yargı kararına rağmen sanki babasının çiftliğindeymiş gibi siyanürle altın üretmek- te ısrar eden Normandy Madencılik'in yönetıcileri Başbakan tarafından kabul edilıp, ağırlanabıliyor... Adamlar geldiğinde polisler kapıda selama duruyor... Bu kaçıncı "ilk üretim"se, adamlar toprağı siyanür- le harmanladıktan sonra elde ettikleri 9.2 gramlık al- tını gösterışli bir kutunun içıne koyup "ilk üretim" di- ye Bülent Ecevit'earmağan ediyorlar... Başbakan da altını eline alıp bakıyor... Hani bir de arıtma havuzundan bir bardak su ge- tirmiş olsalar; içecek! Sonra adamlar diyor ki: "Bu bir şey değıl. Siz meydanı bize bırakın, 10 yıl sonra görün. Yılda 35 milyar dolarlık attın üretiriz." Yılda 35 milyar dolan duyunca gırtlağına kadar bor- ca batmış Türkıye'nin, kortizon tedavisiyle yanakla- n dolgunlaşmış Başbakanı heyecanlanıyor; gözleri yuvasından fırlayacak gibi oluyor: "10 yıldan daha erkene alamaz mıyız?" Ecevit'in zamanı yok... 35 milyar dolar hemen gelsin istiyor! Yıllar öncesinde halkının umudu olamadıysa da kendisi için bir umut ışığı arayıp mutlu olmak istiyor... Ama bu bir kocarnan yalan... Dünyanın herhangi bir yerinde de toprağa siyanür bulaştırdıktan sonra altın elde etmek olası... Bunun bir bedeli var; geride verimli topraklar değil zehirli bölgeler kalacak... Türkiye'yı de parsellemışler, Ovacık'tan sonra 700 yeri daha kirletecekler... Sonra da çekip gidecekler... Bu topraklarda "ilk adım", topraklanmız "ilk altın"la yaşanamayacak hale getirilsin diye mi atıldı? Açlar Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim görevlilerinden Tülay Çellek: "Ben doymak bilmeyen açlara her şeyi bıraktım etlerine et katılır belki diye; yüreklerine sevgi katılmayacağına göre..." SESSÎZSEDASIZ(l) Yüksek Yerilim Hattı erdincutku ı yahoo.com Nasıl olsa sonunda HESABI hep biz ödedığımız için mi HESAP SORAMIYORUZ0 Milli Eğitimln çağdaş müfettişlerine Eğıtim Bakanlığı Teftış Kurulu Başkanı Cevdet Cengiz, Teftiş Kurulu'nda laik ve çağdaş eğitim düzenınden yana müfettişlerin baskı altında olduğu, bu müfettişlerin çoğunun okullardaki şerıatçı ve ırkçı uygulamalara ilişkin iddiaları soruşturmaktan özellikle uzak tutulduğu yolundaki görüşümüze katılmadığını ve böyle asla bir durum olmadığını bildirdi... Cengiz'in görüşune saygımız var... Ancak... Teftiş bürokrasinin işleyışine ilişkin eksik bir ifade kullandığımızı da belirtmekte yarar var... Çünkü bir de illerde müfettişler, illerde ve ilçelerde teftiş düzeni var... Valilerin hatta kaymakamlann, il ve ilçe milli eğitim müdürlerinin ve tabii ki müfettişlerin, kimi dosyaları sumen altında tuttuklan, soruşturmaları siyasi düşüncelerine göre yönlendirdikleri de bir gerçek... Isterseniz şöyle yapalım... Laik ve çağdaş müfettişler adları bizde saklı kalmak üzere olaylan, teftişlerin nasıl adamına göre paylaşıldığını, soruşturmalann nasıl kapatıldığını, baskılan Vaziyet'e aktarsınlar... Biz de Teftiş Kurulu'nu bu konulan incelemek üzere göreve davet edelim... Belki konu, müsteşarlık görevine birkaç gün önce atanan Prof. Dr. Ismail Bircan'ın da ilgisini çeker... ÇED KOŞESt OKTAY EKİNCt (Calatrava'ya Tavsiyeler/2) Mimar Sinan'a Saygıyla Tarihe imza atan mimanmız Koca Sinan'ı ölümünün 414. yıldönümünde bir kez daha "hiizünk" andık... Her 9 Nisan da olduğu gibi, bır kez daha onun eserleriyle "bugünkü durumu" kıyasla- yıp, bizi bu hale getiren "kül- tûr yoksunu" ve "imar ranö düşkünü" politika ve tutumlar- dın ne zaman ve nasıl kurtula- b leceğımizi konuştuk... Sinan'ı hem kucakladık. hem de yine "dert ortağınuz"' yaptık... ••• Büyük ustamız için dergiler- cfc ne var, ne yok diye bakarken Yapı'nın (Nisan/2002) haber sıyfalanndaki siyah dizilmiş Mimar Sinan'lı kısa habere gö- 2Ûm ilişti... Hahç e kunılmak istenen fc Metro Köprüsü rı nü tasarla- nası için tstanbul a davet edı- lnı ünlü Ispanyol mimar San- ttgo Calatrava. köprünün ye- nnı gördüğünde çok heyecan- bndığını belirterek söze şöyle güzeH." diyerek "mimarlığını" kanıtlaması gerekmez mi?.. Ne var ki Ispanyol mimar, "iddiah işüıi" daha önemsiyor ve tasarlayacagı projeyi tanım- layarak sözünü sürdürüyor "_. O nedenle (._) suyun üze- rinde görünümü kesmeyen, in- ce, saydam bir köprii uygun olacaknr»" • • • tstanbul Büyükşehir Beledi- yesi'ni yönetenler tarafından medyaya "devrin Mimar Si- nan'ı" şeklınde tanıtılan Calat- rava'nm ağırlandığı ve konuş- turulduğu toplantılara Mimar- lar Odası çağnhnadığı için şu soruyu soramadık: "Diyeiim ki mucize yaratb- nız ve adeta görünmez bir köp- rii yapünız... Peki üzerinden geçen rayiar, trenler, \^gonlar ne olacak ve bunlar Süleyınani- ye'nin altından Suriçi'nin ar- keolojik dokusuna dahş yapuk- lannda, bu yanhş metro güzer- gâhryla tahrip edilecek tarihe karşı nasıl hesap vercceksi- KtM KİME DUM DUMA BEHÎÇ AK behicakio turk.net Ç t Z G İ L İ K KÂMİL MASARACI "Burada ne yaparsanız ya- Köprii, Sinan'b Süleymanive arasmagirecek! "hoş geldi- yemeğine pm, Leonardo da Vinci'nin projesi ve Mimar Sinan'ın ya- şama geçirilmiş yaprtlanyla karşılaşryorsunuz. Sinan'ınya- ptiannın önünde çahşmak be- ıbn için çok iddiah bir iş. Bu bent, adeta su üzerinde yüzer şbi dunıyor.J" Bir mimar, hele "ünlü" bir nimar, "köprükunılmak" is- snen mekândaki bu özellikle- • gördüğünde, önce ne düşü- ıür?.. Akademi deyken hocalan- nıız bıze şunu söylerdi: "Öyle özgün ve dokunulmaz terler vanhr ki. bazen en doğ- ru mimarhk, orada artık yeni bir şey yapmamaknr..." Calatrava'nın da Haliç'te, istelik Sinan'ın şaheseri Sü- kymaniye ile tstanbul'un aynı aheseri, tarihten bu yana sev- Jayla seyreden Galata'sı arası- nı gözüyle görüp; "işteodoku- Hİmaz peyzajlardan biri ve en Oekinci« cumhuriyet.com.tr Bu soruyu kuşkıısuz başka , mimarlar da so- rabilirdı... Özel- likle tTÜ Rektö- rümüz Prof. Dr. GüMn Sağla- mer'in düzenle- diği niz" davetli olanlar da aynı "rnimari kaygdan" dile getirebılirlerdi... Ancak, yine Yapı'da Doğan Hasol'un nazik "bügüendirme" yazısından anlı- yorum ki bu soruyu sormak bir yana, Haliç'e bu köprüyü ta- sarlaması ve böylece "tarih düşmanı metro güzergâhım süslemesi"(!) için Calatra- va'nın çağnlmasına meğerse sevgili "mimar rektörümüz" önayak olmamış mı?.. Üstelik, İTÜ'de de çok sayı- da akademisyen, bu köprünün (mimarisi ne olursa olsun) "ye- rine" ve 2600 yülık tarihi do- kuyu -umursamayan r Galata- Süleymaniye bağlantısına "karşı çıkmalanna"rağmen.. • • • Bu başlıktaki ilk yazımda (23/12'2001) Calatrava'ya; "yerigördükten sonra bu güna- ha ortak olmaktan vazgeç" çağnsında bulunmuştum... Şımdı, "bizimldlere'' ne deme- li, bilmem ki? Hele ki şu Mi- mar Sinan'ı anma günlerinde. H A R B İ SEMİH POROY ° o •«a VZVl&f $AÛAT(< [£ 7 semihporoyCg yahoo.com '1L KEDI TAB.Î %'• < LEVO ^ ^ ^ ^ APTIÜKA aptulikafa studyoimge.com. ÇMALIYOK .o •ee.NiM yy*ZM4 T&SÛ. TARİHTE BUGÜN m. MTAZARIKAN 14 Nisan ULUSLARARASf PARIS SERGfSI.. 13OO'DE SuSÜfJ, FMNSA P£VLET S*Ş&*H IJDUSET, ULUSLAISA/eAS/ PHGİS SEgGiSı'N/M AÇt- SBR6İSI', OSMANLf fHVyOMU'MUM DA KATfLDt- Ğl OLAGAfJÛSTÜ gf& CÜM8ÜÇTÜ.BU AMAÇ- İK/ŞA ED'L£*J yAPlLAGtN ÇOĞU HİÇ Yl- K/LMAyACAKM(Ş SİSı SAĞLAAtOt. £/V /Y/ Ö&- NEĞİ O£ EYFEL iOJLES/'yOl. FU/ieM&DAAJ DAHA SÜyÛK OL/W BU 7Ü/Ç SEgGiL.ee. ĞE- H£LÜXU-£ PE&yOPfK 8/ÇİMPe ^ÇfLM/IZ. 8EL/KLİ M£PENL££LS DÜZEMLEMftS KE" Fl/A&JİB SİS/ POS&JPAM PoSGuy* 77CA- eST /ÇİA/ OEĞrC, OAHA ÇCKT AMAC'Yİ-A AeLA/S PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU Altınordu Izmir'in Kordonboyu'nda, Naci Usta'daki bir dost yemeğinde sağ yanımda oturan masa kom- şum yakasındaki rozetiyle ilgilendiğimi görünce, "Altınordu rozeti..." demişti. "Biliyorum..." de- miştim, "üç gün önce Balıkesir'le 3-3 berabere kaldı..." Bir Istanbullunun, Izmir dışında çoktan- dır adı duyulmayan bir amatör küme takımının 3. lige yükselme karşılaşmasının skorunu bilmesi masa komşumu hem hayrete düşürmüş, hem de sevindirmiştı. "Ama sonraki maçımızı 2-0 kazan- dık..."Ben, sözünükesip, "DemekSamandıra'yı yendik..." deyince hayreti de, sevinci de büyü- müş, yakasındaki rozeti çıkarıp bana armagan etmişti... Altınordu Kulübü'nün yöneticilerinden llker Soypak ile masa komşuluğumuz beni ço- cukluk yıllarımın anılarına, köklerime götürmüş- tü... Bir an Namazgâh'ta, Osmanzade Yokuşu'nun bitimindeki ıki katlı, serin taş avlusunda bir mal- ta eriği ağacı boy vermiş "ana evim" canlanmış- tı gözümde... Izmir Muallim Mektebi'nin ilk me- zunlanndan, "Harf lnkılabı"nöan sonra tek satır eski Türkçe yazmamış bır Cumhuriyet kadını olan anneannem Mükerrem Hanım ile hiç görmedi- ğim "kuvvacı" dedem Nalbantzade Hüseyin Bey'in hayatlarını birleştirdikleri yuvaydı; şimdi çok başka hayatlara teslim olmuş o mütevazı Türkevi... Nice yaşanmışlıklann anısıyladoluevi- miz Izmir'in işgalinede, yangınınada, kurtuluşu- na da tanıklık etmişti. Dayım, teyzem, annem gözlerini o evde açmışlardı dünyaya... AnneannemleTilkilik Çarşısı'nı dolaşırdık "dö- nertaş"\n henüz döndüğü, durmadığı, durdurul- madığı ve Izmir'e yolculukların bana hep kısa geldiği o eski güzel yıllarda... Dayımın bir gün, sa- hibi eczacı Müjgan (Yazıcı) Hanım'la evlenece- ğini aklımıza bile getirmediğimiz Dönertaş Ecza- nesi'ni geçip. Osmanzade Yokuşu'na kıvrıldığı- mızda damağım, biraz yukarıda, Altınordu'nun sokağına sapan köşedeki bakkal Osman Efen- di'nin elleriyie yaptığı sakızlı dondurmasının he- yecanıylasulanmayabaşlardı...Kimigünlerelim- de dondurma külahıyla yalnızca Basmane, Tılki- lik, Hatuniye, Ikiçeşmelik ve Namazgâh'ın değil, tüm "Türk lzmir"\n simgesi olan, annem Nuşin (Coşkungönül) Kavukçuoğlu'nun da genç kız- lık yıllannda bir süre atletizm yaptığı Altınordu'ya giderdik... Sporcuları tanımaya, onları izlemeye can atardım... • • • 947 Sokak'taki kulüp, sonradan avukatlıkta karar kılıp bir de hukuk okuyan annemin dayısı Cemil Erkli'nin Eczacılık Fakültesi'nden arkada- şı Süleyman Ferit (Eczacıbaşı) Bey'in öncülü- ğünde, o muhteşem kurtuluş zaferinin hemen ertesinde, 1923 yılında kurulmuş, "Altınordu" adını da aynı yılın 26 Aralık Çarşamba günü al- mıştı... ilk maçını 1 Ocak 1924 günü Altay'a kar- şı oynamış ve 2-1 kazanmıştı... Kulübün başanları başansızlıklan bir yana, °Aİ- tınordulu olmak" kökleri, o coşkulu yeniden ku- ruluş, yeniden diriliş yıllarına uzanan özel bir kim- lik, özel bir aidiyetti... llker Soypak dostumun uzartığı rozeti göğsüme takarken bunları düşün- müştüm... Uzaktan da olsa kimı zaman hüzün- lenerek, kimi zaman sevinerek izliyordum Altınor- du'yu... Ama göğsümdeki rozet beni yalnızca heyecanlandırmakla kalmamış, bir yanımda sak- lı kalmış, o ana kadar ayırdına varmadığım, va- ramadığım farklı bir sorumluluk duygusunu da bi- lincimeçıkarmıştı... Bugün Çan'da Paşabahçe'ye karşı yükselme grubunun fınal maçını oynuyor Altınordu. Bu ma- çı kazanırsa, bir üst turda mücadele edecek... Bu pazar günü gönlüm "bizim çocuklarta" biıiikte Çan'da olacak... Sonucu merakla, heyecanla bekleyeceğim. Dilerim seviniriz... Ama ya yeni- lirsek?.. Bu da dünyanın sonu değil... Hele Altı- nordu için hiç değil! Hem yenilgiler olmasa, na- sıl çıkaracağız o zaman kazandığımız zaferlerin tadını? (e-posta: dkavukcuogluw superonline.com) (Faks:0 212-723 84 97) BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2SOLDAN SAĞA: l/"G«linçiçe- ği"dedenilen bir süs bitki- si... Asya'da 3 birgöl. 2/As- ya ile Avru- pa'yı ayıran dağ sırası... Eski Türkler- de büyü yap- „ makta kulla- nılan taş. 3/ 9 Ahmet Rasim'in ço- cukluk ve okul anı- lanm içeren yapıtı... Parola. 4/ Cüız, za- yıf... Ispanyollann sevinç ünlemi. 5/ Bolivya'nın başken- ti. 6/Osmanlı Devle- ti'nin Kuzey Afri- ka'daki son toprak- lannı da yitirdiği 9 1 antlaşmanın adı... Bir düşünce anlatan birkaç tümcelik söz. II Bir nota... Bir ay adı. 8/ '"Nazik —": Aziz Nesin'in öykü kitabı... Televizyonda bölümler halinde yayımlanan fihn. 9/Ormanlara zararlı bir böcek... Paylama, azarlama. YUKARTOAN AŞAGIYA: 1/Içi ve dışı ziftle kaplı yuvarlak bir sepetten olu- şan ve Fırat Irmağı'nda kullanılan bir çeşit san- dal... Haberci. 2/Kuytu ve sıcak yer... îsviçre'ye özgü, ağaç kütüklerden yapılma dağ evi. 3/ " — lale kokar Lalelim'den" (O.M. Anburnu)... No- tada durak işaretı. 4/Dökülentohumlarla ertesi yıl çıkan tahıl... Tanntanımaz. 5/ Çorak, verimsiz toprak. 6/ Avuç içi... Kalınca ve yan mat bir kâ- ğıt türü. 7/Eski Mısır'da güneş tannsı... Özgün çi- zün, harita, plan gibi şeylerin fotoğraf tekniğiyle çoğaltılması. 8/Adaletli... Razı ohna. 9/Dokusun- da çogunlukla gümüş ve altuı renginde tel bulu- nan kumaş... Takım.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear