25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAVFA CUMHURİYET 14 NİSAN 2002 PAZAI 14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr ÇAĞIN YANSILARINI CETİREIMLER FERİDUN ANDAÇ Aychnlıkkavşağındabirbilge196O'lı yıllarda Günyol'un ışığıy- la tamşmış, o buluşmayı yaşayan her okur için bir rür 'okul' olan bu yayınların Lzinden giderek, 1974 Arahk ayındta, Cağaloğlu'nda IVIi- rat Han'a gıdip Vedat Günyol'u bulmuşrum- Kendısıyie tanışmak, 'Yeni Ufuklar'uı eksik sayılan ile Can Yaytnlan 'nın bende olmayan ldtaplanndan almak ıstediğımı söy- lemiştim. Gîilümseyen bakışlany- la beni karşılayan Günyol; hiç ta- nımadığı bu kavruk yüzlü gence birkucak doltısu kitap vermiş, o atak haliyle bir takım 'Yenı Ufuklar' dergisini destelemişti biranda. Ve- rimli bir bahçeye ulaşmış olmanın heyecanını yaşayan halim görül- meye degerdi. Taşrada 'Veni Ufuklar' ' 'Can YayınlarT olculundan hayata bak- mayı öğrenen; oradan devşirdik- leriyle başka yazarlara, düşüncele- re uzanan genç adam; yıilar önce- sinden sözleşmişçesine, kenteadı- mırıı atar atm az, solugu Günyol'un yanında alıyordu. Bir köpriiydü Günyol'un açtığı yol. onca uğraşı, çabası... Aradan, tarru tamına 28 yıl geç- tnişti... Maltepe'deki evinde tıpkı o günkü gülüşieriyle beni karşılayan Günyol'la söze, son yazdığı, 'Çi- le' yazısını okuyarak başlıyoruz. "'Nasü yazmış, kerata!" diyor göz- ierinin içi gülerek. O çocuksu ya- nı hıç elden bırakmamış. O ara, gözlerim çalışma odasına dönüştürdüğü bu geniş salonun seyrinde... Kitaplar, fotoğraflar, dergiler. gazeteler... Her bir yere VHHTO.'NYOL GÜLERYÜZIÜ DİÜK ıliştirilmiş fotoğraflar onun dostla- nna, sevdiklerine bağlılığını anla- tıyor. tşte. masasının hemen yanı başında Orhan Burian, Sabahaftin Eyuboğlu... Bende Aziz Nesin, Sa- it Faik, Nâzun Hikmet; ötede baba- sı, annesi... Kitaplardan başlıyoruz. Eski kâ- taplara dönmek.. Bazen. okumuş, etkilenilmiş bir kitabın yeniden gözden geçirilmesinden.. Ama o hali. çizilmiş, notlanmış baskısı... Insanın bu buluşmadan aldığı mut- luluktan söz ediyoruz. Buraya gelmeden. yıllarca önce soluk soluğa okuduğum Deneme- ler ve Bir Alman Dosta Mektup- lar'ın o haline dönüp bakmamı an- lattım kendisine, 1965'te yapılan. Sabahartin Eyuboğlu ile birlikte çevirdiği üçüncü baskısını oku- muştum.. Benim duygululuk ha- lim ona geçmiş. Eyuboğlu adını duyunca. gözleri bulutlanmıştı... O kucak dolusu kitaplann arasın- dan YeniTürldyeArdında'ya uza- nıyorum bîr an. Yaklaşık kırk yıl ön- cesinin denemelerinin bugiinkü an- lamına dönüyoruz birlikte. Gün na- sıl da ışıltılı geliyor, dünya nasıl edat Günyol'la alman her yol, geceye tutulmuş bir fenerdir. Sizi Kafdağı'nın ardına ulaştıran ışık, bilinçlilik yolculuğudur. Bilginin, aydınlığm susuzluğuna bir pınar olduğunu anJamak için ondan yansıyanlara dönüp bakrnak, sunduğu birikime göz atmak yetiyor diye düşünüyorum. da hızla dönüyor. Bizler, ülkemiz nasıl da ağır aksak yol alıyoruz. îşte bu doksanlık bilge insan bu- nun bir tanığı. Ilk sözü, 'Ateş Yak- mak* denemesinden alıyoruz: "Tür- krvemizin kaderi, çoğu Doğu ülke- Jerigibi,zaman zaman yakılan ateş- leri tazelemeye yanaşmavıp. sade- ce o ateşlerin külleri üzerine kc- kançça kapanıp kalmak obnuştur." 'Uzunyaşamak iyiyaşamakön- Bürün ömrünüz yazarak, düşünerek, ki- tap çevirerek kitaplarla öriilü bir dünvada geçti. Insanlann eğitilmesi gerektiğini, aydın- lanmanın ancak böyle gerçekleşebüeceğini hep söyieyen /yazan bir insansnuz. Konuşma- nuzın başlama noktası bunu yapalım istiyo- n u n . VEDAT GÜNYOL - Yazıyorum. ama tüm bu söylediklerinızden daha önce hâlâ kendi- mi yeriştiriyorum. Noksan taraflanmı bili- yorum ve hâlâ okuyarak onlan gidermeye çahşıyorum. Benim çok öğrencilerim oldu. Biliyorsunuz Ferhan Şensoy var, bir çeşit öğ- rencı benim için. Fakir Baykurt, Ferit Edgü, Orhan Duru onlar hepsi ayn ayn yollardan geçti. Ama beraber yetıştik. Ben bilginin üst kademesinde bir adam değilim. Beraber yap- tık, çalıştık. Beraber çeviri yaphk. Orhan Du- ru'yl a dayaptık. Öğrenmenin. insan olmanın sonuyok. Şimdi bir filozof diyor ki: "Hay- van, hayvan doğar ve hayvan ölür. İnsan, in- san doğmaz, insanlaşünlır." Bütün sorun bu. O da neyle olur, egıtımle. - Peki bu insanlaşönlma evJemi. \ani ay- dınlanma çabası Türkiye'de >anm kaldı. O ilk adım sonrası gelen kuşak, daha doğrusu sizkr, yeni bir bakış getirdi. Çe\iriler, dergi- lerie>apmava çalıstığınız o özJcmin gerçekleş- mesiydi beÜki de! O denevimi, dene\inıi de aşan / açan bir çaba örncği.. Oradan bugüne bakügımızda hep bir yerinde sayma var. Ara- daki temel engel neydi? GÜ\YOL - Töreler...Eğitimsizlik... Aile- den başlayan töreler. mesela töre cınayetle- ri... Erkekler her şeyi yapabılir. Ama bir ka- dın, birkızyaprığında cınayetler ışleniyor. Bu ortaçağdan bile geri düşünüş. Bu da k bu böy- kgitmeB" diyenlerin çıkarlanna gelen bir du- rum. Yani aydınlanmanın önündeki engel bir değil, beşdeğildi ki... Fransız ekolüyle yetiştim' - Bu çabanjzı destekleyen ya>ıncılığıruz da var. O kadar Jdtap yajımladmız. Sav ısını bi- liyor musunuz? Kaç kitap oldu Can YayınJa- ri'nda? G&VYOL-64tane. -Hiç unutamadığınız, iyi ki şu kitabı >a> ını- ladun dediğiniz bir kitap var mı? GLHVYOL - Bernard RusseU'ın kitabı ge- liyor akhma 'BiBm Ahlakı'. tnsanm zihnıni açıyor. - Nevdi burada sizi saran, çeken? GÜNYOL - Yani insanlan donmuşluktan, dogmalardan kurtarmak. Onun yollannı da Russell çok güzel anlatıyor. Sartre'ın var, Camus'nün var. Daha birçok yazar var. İn- sanlan afyondan kurtarmaya çalışmışlar. - Bir başka yannıız var sizin: Üstelik karşı- laştırmalı eleştiri yapmaya çahşıyorsunuz. Nej'di önünilzdeki modeJ? Neden eleştiri? GÜNYOL-Ben Fransız ekolüyle yetıştim. Eleştiri üzerine çok kitap okudum. Bir kita- bı ele alınca hangi açıdan onu irdelemek ge- rekiyor. Bir kitapta insan kendini bulmaya ça- lışıyor. Bu çok önemli. Yani benim duygula- rtmı yansıtıyor mu, onlara bir yanıt veriyor mu? Onlara bakıyordum. Bırde insanlan akıl dışı yönlere gütmek isteyen şeylere karşıy- dım. - Deneme ne anlam taşrvor sizin için? GÜNYOL-Deneme hıçbır kurala bağh ol- madan içinden gelen ve kafanda oluşturdu- ğun birtakım düşünceleri, olgulan kâğıda dökmektir. bence. Denemenin en güzel ya- ni. kuralsız bir şey olması. Onun içinde de bir eleştiri var tabii. Düşünce var. Beni daha çok sardı, daha rahat ettim orda - Sait Faik'in Nâznn Hikmet'in sizdeki an- larnı neydi? Hem insan olarak, hem yaa dün- yznm besleyen birer sanafcedebi\at insanı ola- GLîNYOL - Sait Faik'i biliyorsunuz. Ben, gönül kuşumun iki kanadı demiştim, biri Sa- bahattin Ali realist, biri de sürrealist Sait Fa- ik. Sait Faik çok alçakgönüllü, çok iyi bir in- sandı. Ama kızdığı zaman da küfrü esirge- meyen biriydi. Nâzım'a gelince de, Nâzım'la altı aylık bir ahbaplığımız oldu. Nâzun ken- dini büyük satmayan, herkesle dostolabilen. aynı düzeye girip kucaklayan bir insan. 'Cörevim Insanları sarsmak' • Yaşama sıkı sıla sanlan birisiniz. Uzun ya- şamak nasıl bir duygu? GİA\OL - Uzun yaşamak önemli değil, 'iyi yaşamak' önemli bence. Ben hem iyi, hem de uzun yaşadım. "İyi yaşadun" der- ken, bolluk ıçerisinde, refah içinde yaşamış değilim, ama sevdiğim işi yaptım. Orneğin; yazı yazmayı, dergi çıkarmayı, öğretmenli- ği seviyordum. Bunlan seve seve yapttğım için 'iyi yaşadım' Ben buna yaşamak diyorum, mutluluk da buradan geliyor zaten. Bütün bunlar hep beni ayakta tuttu ve tutuyor hâlâ. Okulda öğrencıler var, pek genel kültürden hoşlanmıyorlar. ,\ma içlerinde üç dört kişi ayakta tutuyor. ilgi gösteriyorlar ve beni hem yaşamaya hem de kendimi daha çok gelişti- rip onlan kalkuıdtrmaya.. Ve daha çok benim görevim sarsmak. însanlan sarsmak. Kemik- leşmiş düşüncelerden onlan kurtarmak için yapılacak şey, sarsmak. - Peki aslında dergi uğraşmızda da bunu yaptığınızı düşünüyorum. Benden önceki ku- şaktan kiminle konuşursam konuşavım, ba- kıyorum ki yoDan "Yeni Ufuldar"a çıkı>Br, Ve- dat Günvol'a çıkrvor. Dergicilik sizin hayaü- nızda çokönemli birdönüm noktaa. Biraz'Y ü- cel'den başla>arak 'Yeni Ufuklar'ıanlatır mı- snuz? GÜNYOL - Ben 'Yücel' dergisiyle, 1936'larda olacak, hukuk fakültesindeyken tanıştım. Robert Kolej çıkjşlı Yusuf Mardin ve MuhtarErata iki kişi çıkanyorlardı. Ba- na Fransızca çeviri yapmamı önerdiler, be- nim de hoşuma gitti. Maupassanfdan bir çe- vin yaptım, sonra Fransız yazarlar üstüne ya- zı istediler. Bu çok hoşuma gittı. Hukuk ders- Ierinı çok seviyordum, çok çalışıyordum. "HEM İYt HEM DE UZUN YAŞADIM - 't>i yaşadun' derken, bolluk içerisüıde, refah içinde yaşamış değilim, ama sevdiğim işi yaptım... Mutluluk da buradan geliyor zaten.-" Ama böyle dost çağnsı üzerine ikinci bir de- fa yazma, bir şeyi okuma ufkumu genişlet- me olanağı sağladığı için çok seviniyordum, Yavaş yavaş beni aralanna aldılar. Ben de 'Yücel'ci oldum. - Orhan Burian'la o süreçte mi tanıştınız? GÜNYOL- Burian, mektuplar gönderiyor- du 'Yücel" dergisine. Onu tanımıyorduk ve çok merak ediyorduk. Sonra Türkiye"ye gel- di, tanıştık. Sonra beraber 'Yücel'i yola yor- dama sokmak istedik ve bize kolaylık gös- terdiler 'Yücel' kapanınca, Burian, bana; "uğraşunız] sürdiirelim. ufak bir dergi çıka- rahm, Idtap boyutunda" demıştı. Öyle baş- ladık 1951 'di sanınm! 1952 'de 'Ufuklar' ola- rak yayına başladık. Bir yıl sonra o ölünce ben 'Yeni Ufuklar' olarak sürdürdüm. 'Sağa daima kapımızı kapadık' -Can Yayınlan'nın kitaplanna bakügımız- da, secümiş, özenilmiş kitaplar. Biraz Çan Ya- yuuan'ndan bahseder misiniz? GÜNYOL - Can ismi Ferit Edgü'den çıktı. Avrupa'dan bir kitabını gönderdi basmam için. Altına da 'Çan' yazıruş. Biraz da Avru- pa'ya yüzüm dönük olduğu için bu isim ho- şuma gittı. Çan adı Ferit Edgü'nün kitabın- dan bana aktanlmış bir şeydir. - Kitaplan nasıl seçiyordunuz,neye gönebe- Brlh'ordunuz? GÜNYOL - Aklın ağır bastığı kitaplar bir defa sosyalist düşünceli insanlardık, oradan geldik. Sağa daima kapımızı kapadık. Biz hümanisttik. Insana değer veren ne varsa o benim malım. - Peki hümanizma neydi, sizce? GÎ'NVOL-Insansal değerlerin bir arada top- lanması v e o açıdan dünyaya bakmak. İnsan sevgisi açısından, insan varlığı açısmdan dün- yaya bakmak. Insanlann hepsinde, değer olarak yontulmamış bir elmas var, bu elma- sı yontmak gerekiyor. Bütün sorun bu. Uyar- mak. sarsmak ve sendeki cevheri kötü yolla- ra değil de iyi yollara yöneltmek. Günyol'la alınan her yol, geceye tutulmuş bir fenerdir. Sizi Kafdağf nın ardına ulaştı- ran ışık, bilinçlilik yolculuğudur. Bilginin, aydınlığın susuzluğuna bir pınar olduğunu anlamak için ondan yansıyanlara dönüp bak- mak, sunduğu birikime göz atmak yetiyor diye düşünüyorum. OKIMALAMBAS] ENİS BATÜR Göçlerin Yurttaşı Avnjpa'yı kasıp kavuran Nazi vebası, çağımızın en zorlu entelektüel göçlerinden birini, herhalde en kap- samlısını hazıriamıştı: Yalnızca Almanlar terketmedi kentlerini, ülkelerini: Italyanlar, Fransızlar, Avusturyalı- lar, Polonyalılarda yuvalanndan olmuştu. Göçler yaşandı, göçmenler farklı tercihler yaptılar. Frankfurt Okulu adıyla bildiğimiz, andığımız Toplum- sal Araştırmalar Merkezı'nin yöneticıleri, Almanya'da bannamayacaklannı anladıklannda ABD'ye taşındılar. Benjamin uzun süre kalmayı seçtr, gitme karannı geç aldı, btınuyaşamıylaodemekzorunda kaldı. Savaşbrt- tiğınde, Adorno ve Horitheimer ulkelenne döndüler; buna karşılık, Marcuse ve LoevventhalAmerikan va- tandaşı olup kaldılar - farklı ruhlar, kişilikler, farklı ka- rarfar. Bertolt Brecht de, savaş sırasında Amerıka'ya grt- mışti: "Göçmen, ülkesınden aynlmayı seçendir. Bizül- kemizden aynlmayı seçmedik, aynlmak zorunda kal- dık, kaçtık. Sığınmacıyız bız/er, bizı kabul eden ülke- yı yeni yurdumuz sayamayız, burada sürgündeyiz." Brecht, tıpkı Bloch gıbi, savaş sonrasında Doğu Al- manya'yı seçti: Hem vatanım, hem de siyasal bir reji- mi. Kimi Alman entelektuelleri, sözgelımı Thomas Mann, epey bekledikten sonra Almanya'da karar kıl- dılar. KJee ya da Hesse dönmediler Afmanya'ya; iki adım ötede. Isvıçre'de demiratölar. Stefan Zvveig, çok sevdiğıni soylediği Brezılya'da intihar ettiğinde, savaş b/tse bile Vıyana'ya dönemeyeceğini biliyordu: Onun Avrupası artık ölmüştu. Farklı ruhlar, kişilikler, farklı ka- rariar. XX. yüzyt\, yalnızca toplu göçler konusunda mı, bı- reysel göçler konusunda da tarihin en hareketlı döne- mi olmuştur. Bizim edebiyatımız sözgelımı, Alman- ya'da filiz veren yepyenı bir kök salma olgusuyla kar- şılaşmıştır. Gidıp dönenlerin, uzun süre kaldıktan son- ra dönenlerin sayısı az olmasa bile, kalanlan yabana atamayız. Dahasc Ka/anlann orada doğan çccuklan yenı bir kuşağın, Almanca yazan bir Türk yazan k/m- liğinın belirmesine yol açmışlardır. Kök transferteriyle dopdolu bir yüzyıl. Eliot'un Ingil- tere'ye, Pound'un Italya'ya, Yourcenar'm ve Yevtu- şenko'nun Amerika'ya, başta Cortazar, Manguel ve Aveyra olmak üzere pek çok Arjantinlinm (Istanbul'u bu yakınlardaziyaret eden Biancofti Fransızca, Man- guel ıse Ingılızce yazmayı seçmiştır aynca) Fransa'ya, Kübalı Infente'nin Londra'ya, Le Clezio'nun ve Law- rence'ın Meksika'ya. Sebald'ın Ingıltere'ye yerleşti- ğını, yenı kenttennde ya da ülkelerinde kök salmayı yeg- lediklerini biliyoruz ya, listeyi uzatmak güç değil: Dur- rell, Calvino, Zagajevvski, Milosz, Gombrowicz, is- mail Kadare, Adonis, Abe Kobo.. çok sayıda yaza- nn yanı sıra sanatçılar, düşünürler de başka toprak- larda kök salmayı, çoğu kez gönülden, yeğtediler. Son yanm yüzyılın yer-değıştinmelerinde, siyasal et- menlerkadarbireysel gerekçelenn de ağır bastığı göz- lemlenıyor. Anayurt, etik ve estetik boyutlarda sınsi bir baskı yaratıyor bıreyin üzennde, oldukça tutucu ve dayatmacı ölçülerle sıkıştırıyor kişiyi, onu kendisini çok daha özgür, çünku bagsız bağlantısız hıssedece- ği ortamlara yönelmeye sürüklüyor. Bu ortamlar, XIX. yüzyıl sonundan başlayarak, ön- ce kozmopolit dokulu büyük kentlertarafından hazır- lanmış, sunulmuştur. Yabancı nüfusu giderek tırma- nan kımi ülketer aynı çağn tablosunu kurmakta gecik- mediler: Bugün New York, Paris, Londra gibi şehirie- rin, Kanada ve Avustralya'nın göçmen banndırma gi- zilgüçleri bunca yüksekse, çeşitli kesımlere aıt birey- lere sağladıklan çeşrtli olanaklardan soyutlayamayız o özelliklerini. Belki de XXI. yüzyıl yepyeni bir yurttaş tanımına doğru ilerieyecek. Maltepe Üniversitesi Vedat Günyol'a fahri doktora İstanbul Haber Servi- si-Maltepe Üniversitesi, Türkiye'de laik, aydın- lannıacı düşüncenin ya- yılmasına özgün yapıt- lan ve dünya kültürünü tanıtan çevirileriyle kat- kıda bulunan öğretmen, yazar, düşünür Vedat Günval'a fahn doktora unvan] verdi. Üniversitenin Dragos kam- pusundadüzen- lenen tören, Günyol'un 91 yıllık yaşamını konu alan ve HakanAytefcin. TufenMıvıızun yönetmenlığin- de, iletişim fa- kültesi öğrenci- lerinin de kat- kılanyla hazır- lanan belgesel- lebaşladı. "Benişımar- öcı sözlerle onurlandır- düar" diyen Günyol için dostlan şunlan söyledi: Gazetemız İmtiyaz Sahibi ve Yayın Kurulu Başkanı İlhan Selçuk: Aklıyla sorgulamadığı, lcutsal kitaplarda yazı- lanlann her şey olduğu- na inandığı dönemde in- san yaşarru, sadece bir zaman dihmine oturur. Ancak insan, aklı ve bi- lincinin özgürlüğüyle yü- rüyebilme talihine ka- \ııştuğunda, kendi za- man diliminden kurtu- lup zamanın içine yayıl- dı. îşte Günyol, zamanın içine yayılanlardan ol- duğu için aydınlanmacı, geçmiş ile geleceği bir- leştiren bir insandır. Maltepe Üniversitesi RektörüProf.Dr.Mesut Razbomah: Asra yakın ömrüyle bilge kışiliğe ulaşnuş ulu çınarGünyol, Atatürk'ün başlattığı ay- dın hareketinin vürekli bir askeri ve yazın usta- sıdır. Gazetemiz yazan Sa- mi Karaören: Günyol, katıksız bir Atatürkçü. Öğrencilerini öylesıne fethetti ki, her öğrencisi doğan ilk çocuğunun adı- nı, erkek ise Günyol ya da Vedat, kız ise Gûnsu koymuştu. Konuşmalann ardın- dan Prof. Dr. Razbon- yah,GünyoFa fahri dok- tora belgesinı verdi ve cüppegiydirdi. Törende konuşan Günyol, "Dün- ya kurulduğundan bu yana yoksul ile varukb, akıl ile aJoldışı inançara- sında ölesiye bir çaüşma yaşandj.Ben bu çabşnıa- da hep yoksul veakıldan yana olduğıım için ha- pishanelerdeyatüm. Ata- türk de saf ve temiz haJ- kın, bilinün gerçek yol göstericiüğinden şeriat ile saptınldığını söyle- miştir. Gericilik ancak kafa yormakla önlene- büir. bu birpanzehirdir'7 dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear