Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 6 ARALIK 2002 CUMA
ÇEVRE
Ekonornik krizin derin sarsıntısı, ilçenin 'eşsiz geleneksel ev mimarisini' etkilemedi
I
Mudumu'yutarihkurtanyortstanbul'u yıpratan ve
siyaseti de larleten
'imar yağmasıyla
zenginleşme' salgını,
Mudurnu'ya
ulaşmadığindan, tarihi
doku korunduğu gibi
'apartmana
dönüştürmek yerine
onanlıp kullanılan' eski
ev sayısuıda inanılmaz
birartış var...
OKTAYEKİNCİ
Ister Ankara'dan, ıster İstanbul dan
yola çıkın. yaklaşık 250 km. sonra
Mudurnudasmız... Sadece bu "or-
tadaki" konumuyla değil, siyaset ve
ekonomide de öteden beri hem "baş-
kenfe hem de "rant metropohıne"
adeta hep "eşit mesafede" duran Mu-
durnu'da...
Belki de bu nedenle, bir yandan
"kültür kimnğini'" kendi çabalany-
la korumaya çalışu-ken, öbür yan-
dan "ekonomisini" yine yalnız başı-
na yaşatabilmenin gururunu taşı-
yor... Bohı'nun yemyesil dağlan ar-
kasına gizlenerek, Türkiye'de hiç-
bir kentin başına gelmemiş bir "kriz
felaketini" doğasını ve tarihinin *be-
reketiyle" aşmaya çalışıyor...
Cöküsün' ardından
Mudurnu'nun adı, 2000'dekd o bü-
yük çöküşün ardmdan ünlü tavukla-
rının başına gelenlerle gazetelerin
ekonomi sayfalannda yer almaya
başladı. Bütün ülke, aniden işsiz ka-
lan 5000 kişinin ve yemsizlikten ölen
4 milyon tavuğun dramıru izledi.
Biz ise, o derin sarsıntının sonuç-
lanyla birlikte, özellikle "eşsizgele-
neksel mimarisinin" aynı krizden
nasıl etkilendığini merak ederek yo-
la çıktık... Kente girer girmez, kafa-
mızdaki kaygıların yerini içimizi fe-
rahlatan görüntüler aldığında ise Mu-
dumu'nun Ankara'ya ve tstanbul'a
eşit mesafedeki duruşunun ne denli
büyük bir "kazanım" olduğunu bir
kez daha ögrenmiş olduk...
İstanbul'u yıpratan ve siyaseti de
kirleten, "imaryağmasryiazenginfcş-
me" salgını Mudurnu'ya ulaşmadı-
ğindan, tarihi doku korunduğu gibi
"apartmana dönüştürmekyerineona-
nhp kullanılan" eski ev sayısında ina-
nılmaz bir artış var. Ankara'daki mil-
letvekillerinin başlıca "işleri" olan
"StT alanlanna ayncalıklı yaürun"
girişimlerinde de Mudurnu gündem-
lerinde olmadığı için, bu özverili ko-
rumave restorasyon uygulamalan *ye-
rd kimfiğin sürdürülmesi" bilınciyle
MİMARI
ZENGtNLtK
YAŞATHJYOR-
Mudurnu'nun
merkezindeki
turizm biirosu
bile geleneksel
Mudurnu
evterinin
sinıgesi
olarak
tasarlanrrnş...
(Fotoğraflar:
OKTAY
EKÎNCl)
TAVUKLAR
TERK
EDEMTYOR-
Mudurnu
Tavukçuluk
AŞ'nin
fabrikası
'krizin terk
edilmişügirü"
yaşasa bile,
bahçesindeki
köy
kümeslerinden
tavuklar hâlâ
aynlamryor.
birlikte yaygınlaşıyor.
O gece kaldığımız SünnetGölü'nde-
ki orman otelini"Mudurnu Tavukçu-
lukAŞ." işletıyor.. Şirketin sahibi Tev-
fik Türesin, "Dilerseniz Türkiye'nin
en modern tesisleri olmasuıa ragmen
çahşamayan işlermemizi de gezdire-
vim_" deyince, bizi tanıştıran Yazgü-
lül Aldoğan'la da birlikte Mudurnu'yu
ziyaretten önce "tavuklannın dramı-
nı" öğrenmeye karar veriyoruz...
Ilçenın hemen girişindeki tesislere
girdiğimizde ise yönetim binası holün-
deki "plaketierden" yakın geçmışe
kadar yaşanan "başanyT gözlüyo-
ruz... Dolann bir gecede ikı katına çık-
tığı gün sarsüan ve bir daha kendini
toparlayamayıp "iflas" eden Mudur-
nu Tavukçuluk, daha önceki hemen
her yıl Bolu ilinin "vergi rekortmeni"
olmuş...
'Mudurnu modell'
Buna ait çok sayıda ödül plaketle-
rinin yanındakı kutlama mesajlan ara-
sında da Süleyman Demirel'in
16.07.1988"de yazıp imzaladığı şu sö-
zü yer alıyor. "Mudurnu modeli mut-
laka başaniı olacaktm-"
Peki, niye başaniı olamadılar
0
Yakasındakı "kalpakh Atatürk" ro-
zetiyle yanıt vermeye çahşan Tevfik
Güresin; "Bankalardan dolar olarak
ahnan kredilerin birdenbire ikrye kat-
lanan geri ödeme rakamlan bizi vur-
du" diyor ve özetliyor; "Hollanda'da-
ki en son sistemi ülkeme kazandırtb-
ğım için batnm. Eğer eski teknolojide
devam etseydim, şimdi karşnuzda if-
laseden deği,yinevergi nekortmeni Mu-
durnu Tavukçuluk olacakt-J"
Öncelikle yem alamadığı ve perso-
nel çalıştıramadığı için eli kolu bağ-
lanan Güresin'e "ne kadarhk bir des-
tek sizi kurtanr" diye soruyoruz...
Gülerek; "Yeniden başlangrç için 3
milyon dolar yeter" deyince de Istan-
bul'un Beykoz ormanlanndaki
"vfflalar" aklıma geliyor... Son
seçimlerde barajın altında kalan
partilerin ünlü "AB militanr li-
derleri, her biri en az "1 milyon
dolara" satılan bu villalardan al-
dılar ve oturuyorlar. Demek ki
"Avrupastandaraarmda" bir te-
sisimizi üretime döndürebilmek
için. sayılan 2 bin kadar olan bu
villalardan "3tanesi" bile yetiyor.
Umut kiiltür mlrasında...
Tesisin önündeki Tavukbeyke-
Kne" de el salladıktan sonra, Bey-
koz villalanndan bin kat daha
kültür ve uygarlık birikimı birya-
şam zenginliğini yansıtan gelenek-
sel ev ve konaklarla birlikteyiz.
Daha kente girerken bile, ta-
vuklannı ekonomik krize kur-
ban eden Mudurnululann, kut-
lanacak bir duyarlılıkla tarihsel
miraslannı "imar kriziııur elin-
den kurtarmaya başladıklannı
görüyoruz... Yanşkaşığısemtin-
deki aynı adı taşıyan eski kona-
ğın restore edılerek şimdi "oteT
işleviyle dolup taştığına; aynı
caddede çok sayıda geleneksel
evin onanlmış olarak kullanıldı-
ğına ve meydandaki rurizm bü-
rosunun da yine tıpik bir "Mu-
durnu EvT modelinde yapılarak
konuklara yol gösterdiğine tanık
oluyor. seviniyoruz...
'Sürdürülebtlir vasam'
Belediye Sanat Merkezi'ndeki
sergide de kim hangı evı kurtar-
mış hangi konak kımlerin katkı-
lanyla restore edilmiş ve tarihsel
mirasın yaşamasını sağlayan ai-
leler başka neler yapmışlar, bü-
tün bunlar resimlerle ve belgeler-
letanıühyor...
Srvil halk mimansi işte böyle-
sibirbilinçle korunmaya başlanın-
ca. kentin tarihsel belleğini ve
geçmiş uygarlık değerlerini sim-
j geleyen Hisar Tepesi'ndeki K-
zansKalesi'ndenmerkezdeki 14.
yüzyıla ait Yıknnrn Beyazıt Camisi ve
Hamamı'na kadar tüm anıtsal yapılar
da Mudumu'nun "Matorni" ve "Mo-
dernas" olduğu antik çağlardan bu ya-
na süregelen "yaşanmıslıkseriiveninr
bir başka duyguylayansıtıyorlar...Sö-
zün kısası, Mudurnu artık krizi atlat-
mışdurumda...
Tavuklannı kurban verdiği şu rant
ekonomisının elınden, aslında en de-
ğerh "kalkmmakaynagınr oluşturan
kültürel mirasmı kurtarmaya
başararak...
Zaten, o hep sözü edilen "sür-
dürülebiMr yaşam" da işte bu değil
midir?
Türkiye'nin sahilleri bunun için uygun Yeni Çevre Bakanı, LJLLA gemisi somnunu çözmeli'
Kaplumbağa turizmi 2.5yıldırsüren tehlike
SEDATKURT
DEÎVtZIİ - Farklı ülkelerde deniz
kaplumbağalan ve turizmi ûzerine
araştırmalar yapan Ingiltere Excter
Üniversitesi Öğretim Üyesi Lisa Cross,
Türiaye'de deniz kaplumbağalannın
bulunduğu sahillere yeteri kadar önem
verilmediğini söyledi. Cross, Türkiye'nin
diğer ülkelere göre daha fazla doğal
zenginliği ve buna bağlı deniz
kaplumbağası bulunduğunu ancak bunu
lehine kuUanamadığını belirtti. Son yıllarda
Akdeniz sahillerinde deniz kaplumbağalan
üzerine araşrırmalanyla gündeme gelen
Pamukkale Üniversitesi'nin deniz
kaplumbağalan ve turizm konulu panelinin
davetlisi olarak gelen Cross, Türkiye'nin
deniz kaplnmhağalan Ifnnıı<^)f|d3
AKEVBODUR
tSKENDERUN - Türk Deniz Araştırmalan
Vakfl Başkam ve Rtanhııl I Inivpr<iitp<:i
özeni göstermediğini söyledi. Cross,
özellikle Akdeniz ülkeleri ve ABD'nin bazı
sahillerinde yaşamını sürdüren deniz
kaplumbağalanyla ilgili birçok ülkede
örnek turizm değerlendirmeleri olmasına
karşın Türkiye'de yalnızca Dalyan'da
kaplumbağa turizminin yapılmasının büyük
bir eksiklik olduğunu söyledi. Cross,
"Deniz kaptumbağalanna yönelik turizm,
ülkelerin turizm hareketiifiğini arranr
ekolojik dengeye katkıda bulunur" dedı.
Ürünleri Fakültesi Öğretim Cyesi Prof. Dr.
Bayram Öztürk, AKP'li yeni ÇevTe Bakanı
tmdat Sütiüoğlunun ilk yapması gereken
işlerden birinin M/V ULLA adlı gemideki 2
bin 200 ton toksit yükün iadesi sorununu
çözmek olduğunu söyledi. "Ank gemisi iki
buçuk yı] kent açıklannda, Bmanda bekler
mi" diye soran Prof. Oztürk, geminin batması
habnde îskenderun Körfezi'ndeki ekolojik
dengenin büyük risk altına gireceğine dikkat
çekti. Bin günden fazla süredir Îskenderun'da
kaplayacağını \ıırgulayan Öztürk. "Bundan
da en ciddi şeküde karidesler etkilenir.
Karidesi bifirir. tskenderun Körfezi'nin bir
özelüği de bütün balıkçıtağm ana daman
ounaadır*' dedi. Îskenderun Körfezi'ndeki
akıntı nedeniyle toksit maddelerin geniş bir
alana yayılma riski bulunduğuna dikkat çeken
Öztürk şöyle konuştu: "tskenderun Körfezi 20
ydöncebahk\ırvası\dı.ArnahızlıkirlendLSu
ürünleri stoldân ciddi zarar görüyor. Aük
gemisi 25 yıl açıkta, limanda bekler mi?"
Bergama konusu ateş topu
t/ Bergama - Ovacık Altın Madeni 'ne 'kapatılma' tebligatı yapan
Bergama Kaymakamlığı 'nın istemini Normandy dikkate almıyor
OZANYAYMAN
tZMtR-Bergama- Ovacık
Altın Madeni'ne "kapatüma"
tebligatı yapan Bergama
Kayrnakamlığı'nın istemi
Normandy tarafindan dikkate
alınmıyor. Izmir Valiliği'ne
bağlı ekiplerin maden
sahasuıda denetim yapmaması
dikkat çekiyor.
Madenin, 3 Nisan 2002
tanhinde mühürlenmesinin
ardından Sağlık Grup
Başkanlığı ve tl Sağlılc
Kunılu'nun madende yaptığı
der.etimler son buldu. Ancak
altın üretimi sürdürülüyor.
Miıhürleme işleminin ertesi
güEÜ Bakanlar Kurulu karannı
alan Normandy bir gün ara
verdiği çalışmalanna 4 Nisan
2002 günü yeniden başladı.
Madeni, 1 yıllık deneme
üretimi süresince sürekli
denetleyen Izmir Valiliği'ne
bağlı ekipler de bu
uygulamadan vazgeçriler. Bu
tavır, köylülerin avukatlan
tarafindan. "Bergama konusu
ateş topu gibi. Kimin eKne gebe
onu yakryor. Topu şu an İzmir
Vatüİği*ne atülar. \alüik de en
az zararla bu işin altmdan
kalkmanın yollannı arryor ve
madene meşru zemin
hazırlamamak için ekiplerini
denetime yollamryor" yönünde
değerlendırdi. Bergama
Kaymakamı AB Şanher de,
madenin kapahlması yönünde
Normandy'e ay başında yaptığı
tebligatın ardmdan sessizliğe
büründü. Avukatlar yeni
girişimlere hazırlanu-ken
köylüler de, Ankara'da sivil
toplum kuruluşlarının
temsilcileriyle bir araya gelerek
58. hükümetin konuyla ilgili
bakanlanna son durumu
aktarmanın yollarmı anyorlar.
Geçtiğimiz günlerde TMMOB,
TTB, Ankara ve Izrnir Barosu
temsilcileri, ODTÜ Öğretim
Elemanlan Derneği ve DİSK
temsilcileriyle Çe\Te Bakanı
tmdatSütiüoğlu ndanrande\u
alan köylüler, bakanın sözünde
durmaması üzerine görüşmeyi
gerçekleştiremediler.
Basel Sözleşmesi kapsamında gözalhnda
tutulan ULLA gemisinin batması durumunda, 1
banndırdığı 2 bin 200 tonluk toksit yükün ^
deniz dibindcki canlılığın ustünü
Kapadokya
ikinci adres
Türkiye'nin önemB turizm
merkezlerinden Kapadokya yöresi,
Enıniyet Müdüriüğü kayıtianna
göre "Oğrenim, geçici bannma,
çahşma ve turistik amaçh izin
belgesi" alan 27 ülkeden 360
yabancı turistin ikinci adresi oldu.
Peribacalan ve kültürel
ztnginliğiyle turisüerin
vazgeçilmez mekânlanndan olan
Kapadokya yöresi, ziyarete gelen
çok sayıda turisti güzelBğiy le
kendine bağladL Y'abancılann bir
Türk genciyle hayatmı bhieştirmesi
de bölgeye yeıieştnelerinde etküi
oluyor. Resmi kayıüara göre, evülik
nedeniyle Kapadokya'ya
yerleşenlerin sayısı da 38'e ulaşn.
(Fotoğraf: SELAHATTİN
ŞAHÎN)
BIRBAKIMA
SERVER TANİLLİ
Bir Bülent Tanör Vardı...
Geçmişten belleğime kazınmış anılar içinde, ön-
ce, ilk karşılaşmamız geliyor aklıma: 1964 yılında
bir gün, Prof. Hüseyin Nail Kubalı, kürsümüzün
başı olarak, iki asistanına, benle Öget Öktem'e,
sitayişkâr sözlerle, yeni çahşma arkadaşımızı ge-
tirip tanıtmıştı. Zeki bakışları ve yüzünden hiç ek-
sik etmediği can gülücüğüyle, bir anda kaynaşmış-
tık. O kaynaşma, Öget'le ikisini, birömur surecek
bir aşk evliliğine de götürecek; bana ise, eşsız bir
arkadaşhğın ve kardeşlığin yolunu açacaktır.
Türkiye'nin aranış yıllarıydı o yıllar.
1961 Anayasası'nın özgürlükçü ortamını yaşıyor-
duk ve Marksizmın yaratıcı yöntemiyle bakıyor-
duk dünyaya.
Nerde bıldıryağan kar şimdi?
•
1969'da, SiyasîDüşünce Hürriyeti ve 1961 Ana-
yasası adlı doktora tezini savunduğu gün geliyor
aklıma: Bülent Tanör, yeni Anayasayı, "daha öz-
gürlükçü bir siyaset düzeni" adına yorumluyor ve
uyanlarda bulunuyordu. Böylesi biryorumlama ve
uyan, o tarihten başlayarak onun fikrî uğraşının
aynlmaz bir parçası olacaktır.
Ne var ki 12 Mart'la üniversıteden uzaklaştınlır.
Yad ellerde dolaşıp da 1974'te bir afla tekrar
üniversiteyedöndüğünde.kolununartında yeni bir
çalışma vardın Anayasa Hukukunda Sosyal Hak-
lar teziyle doçent olur. Aynı zamanda "daha sos-
yal bir siyaset düzeni" istemektedır.
Ama asıl darbeyı 12 Eylül faşızmi vurur: Toplu-
mun bütün ilericı, demokrat ve devrımci güçlerini
çarpar; üretici bir ekonomi yerine "rantçı" bir eko-
nomiyi geçirip toplumun ahlakıyla oynar; laık ve öz-
gürlükçü bir anayasa yerine bir deli gömlegi giy-
dirir topluma ve üniversitelerini de darma duman
eder. Kimi meslektaşı gibi Bülent Tanör de, tekrar
yad ellere gider.
Yurda dönüp de yeniden kürsüsünü kazandığın-
da, arka arkaya yazdıkları geliyor aklıma: Osman-
lı - Türk Anayasal Gelişmelerı (1789-1980), ülke-
mizde, anayasa gelişmelerinin -1980'de kopuklu-
ğa uğramadan önceki- yükselış çızgisıni ortaya
koyar: Türkiye'nin Insan Haklan Sorunu, 1980 dar-
besinin arkasından bir dökümü dile getirir; Türki-
ye'de Kongre Iktidarlan (1918-1920), Cumhuriyet
öncesi laiklik ve bağımsızlık yolundaki ilk adımla-
n gözler önüne serer; son olarak Kurtuluş - Kuru-
luş, öncesi ve sonrasıyla 1923 Devrimi'nin müs-
tesna bir analizidir.
Onlara, Türkiye'de Demokratikleşme Perspek-
tifleri (1997) ile, Türkiye'de Demokratik Standart-
ların Yükseltilmesi'nı eklemeli; birde, Necmi Yüz-
başıoğlu ile birlikte yazdığı 7982 Anayasası'na
göre Türk Anayasa Hukuku'nu...
Yeri doldurulmaz bir anayasa hukukçusu ve si-
yaset bilimcisi: Bülent Tanör için ilk nitelemeelbet-
te budur; ama bu nitelemeye, onun tarıhçiliğini ve
Aydınlanmacı felsefı tavnnı da ılave etmeli.
Bülent Tanör, işte bu bütünlüktedir!
Onu nadir kılan da budur!
Şimdi böylesi bir insana, üniversitesine hep onur
kazandırmış olan bir bilim adamına, yurdundakı re-
jimlerin çektirdiklerini hangi kelimeyle nitelersiniz?
Ya hasta doşeğindeyken, bağlı olduğu unıversıte
yetkililerinin sergiledikleri tavnn adını nasıl korsu-
nuz?
•
Son olarak, Tanör'ü izleyenlerin üzerinde birleş-
tikleri bir başka nıteliği geliyor aklıma: Düşünür
olarak, yazar ve öğretici olarak eşsiz bir üslûp sa-
hibiydi Tanör. Onunla belki en başta yitirdiğımiz bu
zarif üslûptur.
Hep aranacak, hep arayacağımız bu insanın on-
ca erken aramızdan aynlıp gitmesini ise, belki hiç
açıklayamayacağız; ve yokluğuna da zor alışaca-
ğız.
Yazımızın başlığını "Bir Bülent Tanör Vardı" di-
ye koyduk. Hayır, doğrusu şudur: "Bülent Tanör
Hep VarOlacak!". Eserleriyle, görüşlerıyle aramız-
da sürekli dolaşacak; aydınlığını düşünce ufku-
muzdan eksik etmeyecek. Bilim, sanat ve edebi-
yat adamlan için ölüm diye bir şey yoktur.
Bir başka doğru da şudur: Bülent Tanör gibi,
"Bülent Tanöher de hep olacak!" Bütün ömrün-
ce gençliğe inandı ve geleceğin güzellığine umu-
dunu da eksik etmedi Tanör. Üzerinde doğup bü-
yüdüğü toprakların bereketine inanıyordu çünkü;
kötümserliğe yer yoktu.
O yüzden, hasta yatağında direnişi bile yiğrtçe
oldu...
28 derece sıcaklıktaki termal su
Derede akvaryum
bafaldarı yaşıyor
• Amasya'nın Göynücek ilçesi Ilısu
Köyü'nde, çaya kanşan 28 derece
sıcaklığındaki termal suda binlerce
akvaryum balığı yaşıyor. Rengârenk
bahklar görenleri şaşırtıyor.
AMASYA (AA) -
Amasya'nın Göynücek
ilçesi Ilısu Köyü'nde
yüzeye çıkan 28 dere-
ce sıcaklığındaki ter-
mal suda yaşayan ak-
varyum bahklan gören-
leri şaşırtıyor.
llçeye 8 kilometre
uzaklıktaki 150 haneli
Ilısu Köyü meydanın-
da yüzeye çıkan ve yak-
laşık 2 kilometre sonra
bir çaya kanşan 28 de-
rece sıcaklığındaki ter-
mal suda binlerce ak-
varyum balığı yaşıyor.
Akvaryum bahklan-
nı köyün eski muhtan-
nın yaklaşık 8-9 yıl ön-
ce, üretmek amacıyla
getirdiğini anlatan
Muhtar Sadık Aydın,
şöyle konuştu:
"Eski muhtar evinin
bahçesine yaptığı kü-
çük haMizlara bu kay -
naktan kanallarla su
alarak, akvaryum ba-
lığı yetiştirmek istedi.
Bu amaçla 20-30 tane
kırnuzı vegri renkte ak-
varyum balığı getirdi.
Ama, baûklan satama-
dı. O zaman da bu işten
vazgeçerek, baüklan de-
rey e döktü. Bahklar da
çoğahp şimdi binlerce
oldular."
Muhtar Aydın, zaman
zaman bazı meraklıla-
nn köye gelerek balık-
lan yakaladıklannı da
kaydederek, "Tavukve
ördekler yiyor. Değer-
lendirmek istiyoruz,
ama nasıl satacağımızı
bilmiyoruz
1
'dedi.