29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 6 ARALIK 2002 CUM> L4 J v U i j l UJK. kuttur@cumhuriyet.com.tr Kostas Mourselas, Yunanistan'ın küçük bir kasabasının sıradan insanlannı anlatıyor u yaşamdan çıkış yokNENV ÇALİDİS Kostas Mourselas, 'Kızıla Bo- yalı Saçlar'dan sonra bu kez de Hiiain Nedeniyle Kapaüyız' ıle olcurlannın karşısında. îş Bankası Kiiltûr Yayınlan'ndan çıkan kitap, Yunanistan'ın bir kasabasında ya- şanan aşklan, ihanetleri. hüzünleri ve mLitsuzlukJan anlatıyor. - 'Kızıla Boyalı Saçlar' Yunanis- tan'da olduğu gibi Türkiye'de de çok sevildi. Bu olgu, iki toplumun ortak yanlan olduğunu düşün- dürüyor mu? KOSTAS MOURSELAS - Ya- şanan savaşlar ortak anılar bıraktı. Sonuçta iki halk da büyük acüar çekmiş ve Batı edebiyatıadan bes- lenmiştir. Bu anlamda Batı gelene- ği oluştu, bu da bizi birbirimize bağ- layar. bir etken. Birde eskiden Bal- kanülkelerinin halklan kendı yazar- Janna ilgı göstermezlerdı. Ortak yanlar galiba bunlar. Aynca, ortak yan bulmanın önemli olduğunu san- mıyorum. Orhan Pamuk'u oku- duğumda, yeteneğını vekişiliğinigö- rüyorum. îyi kitaplann dinamikle- ri var. Sanahn değeri de burada or- taya çıkıyor. Düşsel kahramanlar... - Orhan Pamuk dışında sevdi- ginizbaşka Türk vazarlar var mı? MOURSELAS - Yaşar Kemal, Aza Nesin, Nedim Gürsel ve Fe- ride Çiçekoğiu. - Bir söyleşinizde, "Roman kah- ramanlarutu düşlediğirn ya da ta- nıdığım insaniardan alıyoru" de- miştiniz. Bu romanmız içitı han- gîsi geçerii?. MOURSELAS- HüzünNede- niyle Kapauyız' romanımın kahra- manlan büyük ölçüde düşsel. Ro- man esin kaynağmdan doğar ve sonra yaşamaya başlar. Seni sürük- ler ve düş gücün çahşmaya başlar. Aslında her yapıtta biraz da yaza- nn yaşam öyküsünden izler vardır. Yunanistan'da bir kasabaya çağ- nlıydım. Orada bir çift tanıdım ve İTT JJLüzün Nedeniyle Kapalıyız' romanımın kahramanlan büyük ölçüde düşsel. Yunanistan'da bir kasabaya çağnhydım. Orada bir çift tanıdım ve bu bana esin verdi. Romanımın teras bölümünden başlayarak düş gücüm küçük kasabadaki insanlann yaşamlannı bu çiftin gözüyle gördüm. çok etkilendım. Kızın babası kaba birinşaatçı, ka- nsıysa çok zarif, güzel bir kadındı. Arada çok büyük bir fark gördüm, bu bana esin verdi. Romammın te- ras bölümünden başlayarak düş gü- cüm küçük kasabadaki insanlann yaşamlannı bu çiftin gözüyle gör- dü. Kitapbağımsız bölümlerden olu- şuyor gibi gözükse de sona doğru birleşiyor. Yaşamımız parçalardan ve öykülerden oluşuyor. Nelerolup bittiğinı anlamadan günlergeçiyor, bunlann değennı bilmekgerek. Ör- neğin bu yaşananlann tümünü gö recek bir aygıtımız olsaydı, yaşa- dıklanmız bizi çok şaşırtırdı. Sanat bence bu bürünü ortaya çıkanyor ve okura hazır olarak sunuyor. Bir ömürboyuncahazırlanan biryeme- ği sana sunmuş oluyor. - Romandaki kahramanlar sı- radan insanlar. Sizi onJan anlat- tnaya yöneiten neydi? MOURSELAS - Günlük yaşama çok önem venyorum. çünkü orada çok şey saklı. Kahramanlanm günlük yaşam- dan çıkan yalın insanlar. Ama ya- lın olmalan yaşamın içindeki büyük ve inanılmaz olayı yaşamadıklan anlamınagelmez. Aşkı, ihaneti, ölü- mü büyük burjuvalar, aydınJar ka- dar onlar da yaşıyor. Ben bu insan- lan kullanarak birkralın dayaşaya- bileceği şeyleri anlatabiliyorum. Günlük yaşamı biryazann en önem- li gereci olarak görüyorum. Yeterki derine inmesini bilsin. - Kahramanlanıuz hem yaşam- lannı sördürüyorlar hem de on- dan kurtulmanın yolunu arıyor- lar. Bu arayış mutsuz insanlar mı yaratıyor? * MOURSELAS - însanın yaşa- dığı ikilem beni çok ilgilendıriyor. Tüm yapıtlanmda bu çelişkiyi gö- rebilirsiniz. însanlarher zaman düş- ledikleri şeyi yapamıyorlar. Bu da ınsanın en büyük dertlennden biri. Beni etkileyen diger konuya gelir- sek, bir biçimde uzlaşmaya yöneli- yorum. Ama bu karşı koyma gerek- smimi ölmüyor. Melankoliye, hüz- ne dönüşüyor. Yavaş yavaş öyle bir noktaya gelıniyorki insan dünyanın hıçbir zaman değişmeyeceği sonu- cuna vanyor. Bu düşünceye kapıl- mak da işlerine geliyor ve düşleri ölüyor. 'Kendimle bahse girdim' - Ne tarih, ne belli bir ülke, ne de politika var bu kitapfa. Ro- man ilerledikçe de insanın yer- yüzünde ne kadar çıplak ve yal- nız olduğunu görüyoruz. Bunun- la yanlızlığın kaçınılmaz olduğu- nu mu göstermek istediniz? MOURSELAS - Sanki kendim- le bahsegirdim. 'Kızıla Boyalı Saç- lar'da tarihin ve siyasetin belli bir rolü vardı. Burada ise başka bir yol denedim. Insanın tarihten ve siya- setten bağımsız olduğunu göster- meye çalıştım. Yaşamda önemli olan kişisel sorunlanmız ve onlann için- de kayboluyoruz. Herkes kendisi yaşamda kalabilmek için neler ya- pacağını düşünüyor yalnızca. Baş- kalannın nasıl yaşayacağına önem vermiyor. Çünküküçük birevren ya- ranlıyorve çevresınde küçük, güven- li alanlar oluşturuyoruz. 43. Selanik Film Festivali'nde Altın İskender'i paylaşan yapımlar, yönetmenlerinin ilk filmleri Doğa içindeyaşanan iki aşköyküsü ASLISELÇUK 43. SelanikFilmFestivali'nin ulus- lararasıjürisi buyıl yanşmadaki ilk ve ikinci çahşmalann kaçış, çift ki- şilik ve yalnızlık temalannı vurgu- ladığını, aynca sinemasal yaklaşım ve film dili açısından iki akımın yer aldığını açıkladı: Öykü anlatımın- da tutkulu, yapıcı bir bıçem ve gör- selliğe yeni fikirler katmaya duyu- lan derin bağlılık. Büyük ödül Al- tın Iskender (36.700 euro) Japon filmi, Hidenori Sugimori'nin "Wo- man of Water"ı ile Tayland yapı- mı, Apicbatpong Weerasetha- kul'un "Blissfully Yours"u arasın- da paylaştınldı. ' VVoman ofWater" (Su Kadın) Sugünori'nin ilk uzun metrajı. Se- naryosuyla 2001 Sundance Film Festivali'nde (ABD Bağımsız Film- lerFestivali) ödül almış. Japonya'nın batısında küçük bir kasabada Ryo vebabası bir mahalle hamamı işlet- mektedirler. ÇevresindekilerRyo'yu "Yağmur Kadın" diye çağırmak- tadır. Çünküne zaman yağmur yağ- sa onun yaşamında önemli değişim- ler olur. Düğününden birkaç gün önce Ryo, nişanlısı ve babasını yi- tirir. Yapayalnız kalmıştır, artık ne isterse yapabilir. Fuji Dağı'nı ziya- ret etmeye karar verir. Döndüğün- de Yusaku adlı, üstü başı dağınık bir adarnın, evine yerleştiğnıi görür. Yafmurlu birgünde Yusaku e\a ter- k eder. Ryo bu adamı aklından bir türlü çıkaramaz, onu aramaya çı- kar. su, ateg, toprak, rüzgâr... 1960 doğumlu Sugimori, tanınmtş yayın kanalı NHK'de çalışmış. yü- zün üstünde TV programı vereklam filmi yönetmiş. İlk filminı şöyle ta- nımlıyorSugimori: "Yûzyıllar ön- ce, insanlann doğayla iç içe yaşa- dığı dönemlcrde Şamanlar var- dı. Bunlardan kimileri ölüleri ya- şama döndürebilir, geleceği göre- bilirdi. Bazıları da gökyüzönü kontrol ederlerdi. Günümüz Ja- ponyası'nda onlara "Yağmur Adam" ya da u YağmurKadın" di- yorlar. Senaryosunu, "Yağmur Kadın" estivalin yanşmah bölümüne katılan iik ve ikinci çahşmalann kaçış, çift kişilik ve yalnızlık temalannı işlediği; aynca, sinemasal yaklaşım ve film dili açısından iki akımın görüldüğü açıklandı: Öykü anlatımında tutkulu, yapıcı bir biçem ve görselliğe yeni fikirler katmaya duyulan derin bağlılık. diye adlandırdığı, Japonya'da çok popülerolan şarkıcı UA'dan esinle- nerek oluşturmuş. Konserlerinde, fotoğraf çekimlennde vekayıtgün- lerinde devamlı yağmur yağan UA. filminbaşrolünüüstleniyor. "Benim inancıma göre günümüz efsane- leri, mitoslan doğanın dört ana öğesi su, ateş. toprak ve rüzgâr- dan oluşuyor. Fiimimde aynca her şeyi sessizce kabullenen Asya- Iı bir kadın kahramanı da göster- mek istedim. Bu kadın Hollywo- od fîlnılerindeki gibi her istediği- ni elde eden tipin karşıtı, yargıla- madan her durumu sevecenlikJe kabulleniyor.. tıpkı suyun her şe- yikabuDendiği gibi" dıyerek "Yağ- mur Kadın"ını betimliyor Sugi- mori. Eski Yunan felsefesinin 4 ana öğe- sinden (su, ateş, toprak, rüzgâr) esinlenen Sugimon ortaya şiirsel, her bir planı titiz bir fotoğraf kare- si özelliğı taşıyan, duygulu, güzel, mitolojik bir aşk öyküsü çıkarmış. Yapay mutluluR dûnyası Taylandlı Apkhatpong VVeeraset- hakûl'un "Büssfully Yours"u da (Mutluluk Dileklerimle) "Su Ka- dın" gibi doğacı biraşk öyküsü ama gen planda siyasi, sosyal bir öykü- yü ıçeriyor. "Su Kadm" gibi bu film de 4 ana karakterin çevresinde ge- lişiyor. Roong, tüm gün boyunca Burmalı sevgilisi Min 'e kavuşma- nın özlemini taşır. Min, Tayland'a kaçak girmiş bir sığınmacıdır. Ro- ong sevgilisi Min'e bakrnası için yaşlıOrn 'apara vermektedir. Biröğ- îeden sonra, Min Roong'u yanına alır, ormanapikniğe giderler. Bu sa- kin ortamda birbirlenne olan aşkla- nnı darahatça ılan edebileceklerdir. Aynı anda Orn da kocasmın işçisi Tommy ile birlikte ormana gelir. Mutluluğun doruğa ulaştığı anlann ikincil etkileri neler olacaktır? Yö- netmenin senaryosunu da yazdığı, plan-sekanslarla süren fılminde an- îattığı Tayland- Bırmanya sının ya- kınlanndaki kasaba dışandan din- gin ve sakin göriinüyor ama öykü- deki gizli, duygusal sürtüşmeler, iletişim farklılıklan ana kahraman- lar arasındaki psikolojik gerilimle- ri oluşturuyor. 1970 Bangkok do- ğumlu Weerasethakul, mımarük öğ- reniminin ardından Chicago Sanat Enstirüsü'nde film yapımında gü- zel sanatlarmastın yaprruş. Tayland stüdyo sistemi dışındaki bağımsız si- nemacı amatöroyuncularlaçalışıyor, doğaçlama diyaloglara yer veriyor, sinemada belgeseli ve konuluyu iç içe geçiriyor. 2002 Çannes Film Festivah'nde "Un Certain Regard" (Belirli BirBakış) bölümünün ödü- lünü kazanan filmde, genç yaratıcı hiçbiryere ait olmamaya dairdoğa- cı bir çalışma oluşturmuş: "Benim için önemli olan filmin yapısıyla ilgili deneyimler yaşamak ve in- sanlann anlaşümaz, açıklanamaz duygularuu ortaya çıkarabiunek, sergilemekti. Mutluğu andıran, ama gerçekten mutluluk olup ol- ınadığı bilinmeyen o duyguyu ta- mmlamaya çalıştım. Tayland-Bir- manya sımnndaki politik durumu göstermeyi amaçlamadım. Öykü- mü politik göndermeler içeren önemsiz sayılabilecek eylemlerle anlatmayı yeğledim. Siyasi bas- kıyı irdeliyorum ama her iki ül- kede de çok daha aldatıcı. yapay bir baskı sistemi var: Bu da ben- ceçok sayıda yurttaşımın da için- de uyuduğu o yapay mutluluk dünyası." YAZI ODASI SEIİM tLERİ Yine Halide Edib "Anlatacaklanm basit şeylerdir" diyor Halide Edib Adıvar. Türk'ünAteşle Imtihanı'nda anlattıkları oysa hiç de basit şeyler değil. Yazar, Milli Mücadele'yi. Kurtuluş Savaşı'nı dile getirdiği anılannda, kin ve nefretin er geç harabeye dönüşeceğini, insanlık ve banşin sonunda utkuya ulaşacağı görtişunü sa- vunuyor. Savaşın müthişliği ve merhametsizliği. Bunun- la birlikte romancı umutsuz değildir. Savaşiardan sonraki nesillerin birbirlerine düşmanca bakma- yacaklannı söylüyor. Savaş sonrası insanlannın "birbirferinin kanına giren düşmanlık perdesini" yıkacaklannı söylü- yor. 6 Haziran 1919 günü Sultanarımet Meydanı'nda "Kardeşler, Vatandaşlar!" diye kamuya seslenen Halide Edib "Her ferdin içinde ezeli bir hak duy- gusu vardır ve milletlerimeydanagetinenlerde fert- lerdir.." inancını belki çok uzaktaki birzamana bı- rakıyor. Ezeli hak duygusu, bireyde gizilgüç olarak var- lığını korusa da, dışa vurumu belli bir kültür dü- zeyini gereksinmez mi? Bunun bilincindeki yazar, bütün eserinde ve eserferi boyunca, bireyin birey- leşebilmesi üzerinde ısrarfa durmuştur. O gün kalabalık, unutulmaz mitingde, içerden esen bir rüzgârla adeta fırtınalı bir hareket rney- dana getirmiştir. Genç bir Darülfünûn öğrencisi 'Mil- letim, zavailı milletim!" çığlığıyla hıçkırmaya baş- lar ve birden düşüp bayılır. Imparatorluğun son döneminde Osmanlı-Türk aydını, din felsefesi açısından, alabildiğıne incel- miş bir aşamaya varabilmiştir. Halide Edib eşsiz seslenişinde dinin (Islamiye- tin) insanlann kardeşliğini ve barışı ifade ettiğini vurgular. Dar görüşler, bâtıl inançlar dinin dışın- dadır. Herhalde ınsanlığın da dışındadır. Kürsuden aşağıya bakan rornancı, önünde bir sakat asker kalabalığı görür. Savaşların sakat bı- raktığı askerlerin hepsi ozenle giyinmişlerdir. Sa- vaşın ne olduğunu en çok onlar bilmektedir. Bınlerce ses, bir gök gürlemesi gibi, "milletle- rin dostluğu" için, "kalplerindekihaklı isyan"uğ- runa yemin eder. Sesler, Halide Edib'in ayaklan altındaki kürsüyü sarsmaktadır. Türk'ün Ateşle Imtihanı'nm bu satırlarını, bu sayfalarını serinkanlılıkla okuyamazsınız. Orada, Sultanahmet Meydanı'nda olduğunuzu ansızın hissedersiniz. "Kardeşler! Evlatlar"\ vatanı kurtarrnaya çağıran romancı, bir yandan da yalnızca 'banş'ın millet- leri aydınlığa çıkaracağına inanmaktadır. Konuşması sona erer. Kürsünün merdıvenlerinde yeşil sanklı, Anado- lulu bir hoca oturmaktadır. (Bu hoca, bana her za- man Reşat Nuri'nin Yeşil Gece romanını çağrış- tırır ve onun o romandan çıkageldiğini düşünü- rüm.) Din adamının top sakallanndan gözyaşlan akar. Sadece "Halide Hanım, kızım..." diyebılmektedir. Romancı yanına ilişır. Ihtiyar adam, romancının ellerine kapanarak, aglamaya devam eder. Bundan sonrası şöyle: "Fakatarkasını okşayarakyukansını gösterdim. 'Git, dua et' dedim. O da yukan çıkarak, kürsü- den Türkçe olarak memlekete dua etti ve bu su- retle miiing sona erdi." "Git dua et" sözü milletleri meydana getiren fertler için de söylenmemiş midir? Takvimde İz Bırakan: "Ne konuştuydu pek anımsamıyonım şim- di/Anımsadığım/Yanıtım benim bir iki sözcük daha fazla." Edip Cansever, GülDönüyorAvu- cumda, Adam Yayınları, 1987. Yıtötfm dansçıları AJmanya'da • Kültür Servisi - Yıldız Teknik Üniversitesi Dans Programı, bu yıl ikincisi düzenlenmekte olan Uluslararası Ruhr Dans Festivali'nin davetlisi olarak Almanya'nın Essen kentine gidiyor. 14 Arahk'a kadar sürecek, Avrupa ve Uzakdoğu'dan 8 farklı dans okuJunun katıldığı festivalde Geyvan McMillen'ın kurduğu Dans Programı da kendı koreografisini sergileme olanağı bulacak. K Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear