23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA + CUMHURİYET 24 KASIM 2002 PAZAR OLAYLAR V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr AKP'nin AB'ciliğinin Gerçek Yüzü... Şirndi ülkemizde laiklikten sıkıntı duyanlar AB'nin laiklik konusundaki duyarsızlığından yararlanmak istemektedirler. Kendi laiklik karşıthkJannı AB'nin "özgürlükler" söylem ve eylemiyle örtûştürmeye çalışmaktadırlar. Bu konuda şanslan hiç de az değildir. Başta Almanya olmak ûzere kimi AB ülkelerinin Türkiye'deki laik rejimi değiştirmek isteyenlere ne kadar hoşgörülü davrandıklannı görünce karamsar olmamak elde değil. Prof. Dr. Suat ÇAĞLAYAN Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi, Eski Kültür Bakanı ürk ulusu dışında, cum- hunyetle yönetilen hiç- S4>irtoplum laiklik konu- / sun'da kunımsaHaşmtş bir duyarhlığa sahip de- ğildir. Hıristiy^ntophımlarortaçağ- da çektikkriacılardan sonra sorun- larmı çözmüşier ve dinlerinin sosyal yaşamlarma olan etkilerini büyük ölçûdeönlemişlerdir. Bizım dışımız- daki MüsJüman toptumlarda ıse Müs- lümanlığın -"d^ğası gereği- toplum yaşarm ve devlet yönetimi üzerinde- ki ağırlığı bir yaşam ve yönetim bi- çimi olarak kabul edilmiştir. Bunlar- dan kinıilerinin yönetimleri sadece laikliği değil -Mûslüman bir top- lumda bile laiklığin olabileceğini kanıtlayan- Türkıye'yi adeta bir giz- K düşman ılan etmişlerdir. Türkiye'nin sahip olduğu toplum- sal yapı ve bulunduğu coğrafya la- iklik konusunda sürekli bir duyarlı- lığı gerektirmektedir. Bu nedenledir ki büyük Önder, başta laiklik olmak üzere cumhuriyetimizin temel ılke- lerini korumakla, toplumun en dina- mik kesimi olan gençliği görevlen- dırmiştir. Ancak bu koruma görevinin hiç de kolay olmadığı biı gerçektıı. Çûnkü laiklik karşıtlan toplumun duyarh kesimlerini aüatmakiçin büı bir yo- la başvurmaktadırlar. Dış görünüş- lerini uygarlaştırmakta, davramşla- nnı değiştirmekte ve geliştirdikleri söylemlerie tüm topluma, "canun, bunlar onlardan farklT dedırtmeye çalışmaktadırlar. Işin bir başka önemh boyutu da bu kesimlerin kendi amaçlan için Av- rupa Birliği'ni (AB) kullanmayabaş- lamalandır. AKP'nin gelir gelmez bi- rinci sıraya AB'yi oturtması ve he- men arkasuıdan özgürlükleri geniş- letmekten söz etmesi bir rastlantı değildir. Daha düne kadar AB 'yi Ban Kn- Idbfi olarak niteleyip onu düşman belleyen ve onun yerine îslam Or- tak Pazan'nı kurmaya çalışan bir anlayış nasıl oluyor da değiştim di- yerek ortaya çıkıyor ve AB konusun- da kraldan çok kralcı olabiliyor? Değişen şey beyinler değil. ama- caulaşmalarıiçinkeşfeaikleriyokhır. Laiklik dünyanın her yerinde, her dilde aynı biçimde tanımlanmıştır. Fa- kat laikliğin yorumu için aym şey söy- lenemez. Her ülke kendi coğrafya- sına ve toplum yapısına göre laiİdi- ği farklı yorumlamak ve onu koru- mak için farklı boyutlarda önlemler almak hakkına sahiptir. Bir Avrupa ûlkesinın laikhk yorumu ile Türki- ye'nüıki bir olamaz. Bah medyasın- da laiklikle ilgili haber ya da yonım bubnakta zorluk çekebilirsiniz ve Banlı birine laikhk konusundaki du- yarhlığınızı anlatamazsnıız. Zira Ba- tı'nın laiklik diye bır sorunu yoktur. Şimdi ülkemizde laiklikten sıkın- tı duyanlar AB'nin laiklik konusun- da duvarsızhğındanyarartanmakis- larmıAB'nin "özgürlükler" söytem veeylemiyleörtûştürmeye çahşrnak- taduiar. Bu konuda şanslan hiç de az değildir. Başta Almanya olmak üzere kimi AB ülkelerinin Türki- ye'deki laik rejimi değiştirmek iste- yenlere ne kadar hoşgörülü davran- dıklannı görünce karamsar olma- mak elde değil. Seçim sonucu elde ettikleri güçle, bir yandan içerde la- ikhği koruyan ve kollayan kurum- lan (cumhurbaşkanlığı, asker, üni- versite) yıpratmaya çalışırken, bir yandan da AB'nin Türkiye'nin du- yarhlığını görmezden gelen söylem- lerini kullanarak AB ile Türkiye'nin laik rejimini karşı karşıya getirme- ye çalışmaktadırİar. AKP. AB 'nin Türkiye'yi üye yap- mak konusundaki isteksizliğini çok iyi bümektedir. Onlar Vferheugen'in, Giscard d'Estaigne'in ne demek is- tediğini iyi anlamaktadırlar. Ama ana hadefleri AB'nin laiklik yoru- munu kullanıp özgürhlkkri geniş- letmeksöylemiyle Türkiye'ye özgü laikhk uygulamasını değiştirmek ol- duğundan onlar için durum fark et- memektedir. AB uyum yasalan çıkarken TBMM'nin bir üyesi olarak mut- luydum ve "İyi ki AB hedeflerimiz \•sur da insan haklan ve özgüriükleri konusunda adım atabfliyoruz'' dı- ye düşünüyordum. Artık iş değişti. Şimdi dikkat edil- mesi gereken şey laiklik karşıtlanna "tyi ki AB var* dedirtmemektir. Günaydm Atatürkçü Öğretmenim... Mustafa Kemal'in "irfan ordusu"ydu, Kurtuluş Savaşı'nın sürdürümcüsüydü öğretmenler. "Fikri hür, vicdanı hür kuşaklar" yetiştirerek, uygar uluslar arasuıda onurlu yerini almış, tam bağımsız, çağdaş bir toplum yaratmaktı görevleri... MehmetBAŞARAN -S- lkin ona vurdular, ona kıydılar, onu I sürdüler... Kendi tutumlanna, anlayış- X lanna engel gördüler onu. Uyanması, bilinçlenmesi, sömürüye karşı çıİanası in- sanlann, işlerine gebniyordu. Çıkarbatak- lıklan kurutulur, gericilik yuvalan körel- tilirse n'aparlardı? Prometeus soyundandı, bir ateş yakıcıy- dı gerçek öğretmen. Bakmayı, görmeyi, düşünmeyi öğretiyordu yeni yetişenlere. Kafalanm, ellerini bilgiler, becerilerle do- natarak, daha güzel bir yaşamı gerçekleş- tirecek etkinlik ve yetkinlikte yetiştirme- ye çalışıyordu öğrencilerini... însanı insan yapan dostluk, kardeşlik, banş, sevgi, özveri gibi değerler güçlene- rek sürmeliydi. Yok edilmeliydi insamn insana kulluğu, "Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesuıe" yaşayabil- meliydi insanlar... Sesi, tıpkı sömürücülere karşı bağımsız- lık savaşuu kazanarak tzmir'e giren Kur- tuluş ordusu erinin sesi gibi, 9 Eylül ma- visiydi; gücü, aklm, haklılığm gücüydü; ulaştınyordu geleceğe en güzel sözü... Mustafa Kemal'in "irfan ordusu"ydu, Kurtuluş Savaşı'nuı sürdürümcüsüydü öğ- retmenler; "Fikri hür irfamhür, vicdanı hür kuşaklar" yetiştirerek, uygar uluslar ara- sında onurlu yerini ahruş, tam bağımsız, çağ- daş bir toplum yaratmaktı görevleri... Öğretmen Okulu çıkışlıydılar, Köy Ens- titüsü çıkışlıydılar, Gazi Eğitim çıkışlıydı- lar... Yoksul halkın kendilerine sağladığı ola- naklarlayetişmişlerdi. Yüreklerindeki aşk, devletlerden güçlüydü. Toprağımıza, üı- sanımıza borçlu olduklannı biliyorlardı. En uzak köyde, en zor koşullar içinde Ku- vayi-Milliye erleri gibi onlar vardı. Kolay değildi özgürleşme savaşımı... Tehlikeler- le kuşatılsalar da, korkuyu yiğitliğe, acıyı sevince çevirenlerdi onlar... Mustafa Kemal'in, Mustafa Necati'nin, Hasan ÂB Yücel'in Tonguç Baba'mn ses- leri kulaklanndaydı: "Öğretmen haksızfağa, körülüğe, geruiğe bo>un eğmez. Bunlan gidermek için gere- Idrse savaşn*; bir parazit gibi başkalaruun ya da ulusun sırtindan geçinmekisteyenler- den iğrenir,yamızemeğinegüvenir.Açık yü- rekfi obnayı, mertügi ilke bilir. Çağdaş ya- şayışm zorhıklanyla uyuşamayan davra- mşlarla, bunlann eski kuşaklar üzerinde- ki eddleriyie çarpışu"'' (Hakkı Tonguç). Menemen'de genç Cumhuriyete, Musta- fa Kemal'in deyişiyle, "kan veren"dir; Oromar Yaylasrndaki köy okullanna "gü- naydm" deyip, Hakkâri'ye dönerken Zap- suyu'nda yiten Sebhattin Şimşek'tır, aydm- lanma savaşumna can \erendir._ Ama, çok partili yaşama geçişle biıükte başlayan karşıdevrim; Ama, "Bu anayasa bize bol gekJi" diye- rek, 1961 Anayasası'nırafakaldırankafa; Ama, 1921 'deki gibi toprağımıza, maden- lerimize, terimize sahip çıkar. Deniz Gez- miş'len asan; ülkeyi bir eğitim alaruna dö- nüştüren öğretmenlerin güçlü örgütü TÖS'ü kapatan 12 Mart; Ama, öğretmen yetiştiren kaynaklan ku- rutan, Atatürk'ün kalıtmı çiğneyerek Türk Dil Kurumu'nu, Tür Tarih Kurumu'nu, Töb- Der'i kapatan, anayasaya zorunlu din dersi koyan, Tanzimat'tan günümüze en büyük aydın kıyımını gerçekleştiren 12 Eylül, tüm değerlerimiz gibi öğretmeni, öğretmenliği de ufaladı, ezdi yozlaştırdı. Halk ananın yüreğini kanattı... Beş yüz TÖS şubesüün, Töb-Der'in ka- pısına kilit asarken, sözde öğretmenlere saygısından "Öğretmen Evteri", yani öğ- retmeni halktan koparan öğretmen kahve- leri açtı, "Öğretmenim, canını benim" tü- ründen yapay türkülerle törensel toplantı- lar düzenledi... Öğretmen Okullannı, Köy Enstitülerini, Yüksek Öğretmen Okulunu, Eğitim Enstitülerini unutturma yolu tutul- du. Öğretmenlik uğraş ohnaktan çıkanldı... Haksızlıklara direnmeyi bilenler, acıla- n sevince çevirenler, Öğretmenler Gü- nü'nde gerçek anlamını, içeriğini kazan- dıracak, onu sevgi, dostluk, kardeşlik gü- nüne dönüştürecek, daha güçlü bir sesle gü- naydın diyeceklerdir dünyaya... Atatürk'ün, Cumhuriyet Devrimi'nin unutulmaz öğ- retmenleridir onlar. PENCERE Uç Fotoğpaf!.. Birinci fotoğraf 2002 tarihli: Cumhurbaşkanı Sezer ile eşi Prag'a NATO toplantısına gidiyoriar, Meclis Başkanı Bü- lent Annç ile eşi uğuriama- ya gelmişler.. Annç'ın eşi topuklannadek kapalı giysiyle.. Başı türbanlı. Ikinci fotoğraf 1952 tarihli: Bülent Arınç 10 yaşınday- ken annesi Sevdiye Hanım'la birlikte.. Sevdiye Hanım'ın ustünde eteği ölçülü bir çağdaş giysi var.. Sevdiye Hanım'ın başı açık.. Saçlan 'muntazam' taralı.. Tam bir Cumhuriyet kadı- nı!.. Iki fotoğraf arasında yanm yüzyıl var!.. Iki fotoğraf arasındaki fark, Cumhuriyetimizin çok partili rejimde nereden nereye gel- diğini on cilt kitaptan daha çarpıcı biçimde dile getiriyor. • Başbakan Abdullah Gül bu uğurlamayı ertesi gün şöy- le değeriendirdi: *- Uğurtamada Sayın Cum- hurbaşkanı 'nın eşinin Annç 'ın eşine karşı o sıcak, samimı alakasını gördüm. Ben ora- da Türkiye'nin gerçeğini gör- düm. Bunlar herhalde Türki- ye 'deki pek çok şeyi çözer. O tebessümü görmediniz mi?.." (Hürriyet, 22 Kasım 2002) Gazeteterde yayımianan fo- toğraflarda gerçekten hem Cumhurbaşkanı SezerMn hem eşinin yüzünde bulutlu bir gü- lümsemenin yansıması sezi- liyor. Aklı başında Cumhurbaş- kanı'nın incelikli davranışını, devlet kurumlarına başı bağ- lı kadını buyur etmek anla- mında yorumlamak olanağı var mı?.. Cumhuriyet kadını, saçla- rını ve başını kimden niçin gizlesin ki?.. Anadolu'da yaşayan ve saçlannı rüzgârlasavuran mil- yonlarca Türk kadını Müslü- man değil mi?.. Yalnız başını bağlayanlar mı Mûslüman?.. • Son günlerin gazetelerin- de yayımianan bir üçüncü fo- toğraf daha var: Bülent Annç'ın fraklı res- mi!.. Usule göre Meclis Başka- nı kürsüye frakla çıkıp parla- mentoyu yönetiyor; bu da Türkiye Cumhuriyeti'nin yer- leşik göreneğidir. Sayın Arınç gazetecilere demiş ki: "- Hayatımda ilk defa frak giyiyorum." Niçin giyiyor?.. Bizim milletvekilleri arasın- da takke giyerek parlamen- to sıralarında oturmak iste- yenler neden yok?.. Bu tür girişimlerdetürban gibi giyim kuşam özgürlüğü ve de in- san haklan gösterileri arasın- da neden sayılmıyor?.. • Türkiye Cumhuriyetı'nde giyim kuşam özgürlüğü ol- madığını kim söyleyebilır?.. Kadınımtzın çağdaş giyimi yeğlemesi elberte yürekten özlenir; ama, başını örtene de hiç kimse saygısızlık et- mez, edemez; Cumhurbaşka- nı'nın gülümsemesindeki in- sanca hoşgörü, köklü bırtop- lumsal terbiyenin dışavuru- mudur. Ne yazık ki son yanm yüz- yılda Türkiye'de tohumlanan irtica, ülkeyi Meclis Başkanı- mızın annesinin açık başından eşinin türbanına getirdi. Bir eğitim sorunudur bu!.. Imam okullanyla Kuran kurs- lan, dini siyasete alet edecek kuşaklan yetiştirmekte fabri- kagibi çalıştılar... Ne ekersen onu biçersin... Kadın özgurlüğünün başı- nı bağlayan türbanın, kadın bzgürtüğünün dışavurumu gı- bı sunulması, Türkiye'nin zı- vanadan çıkmasına az kaldı- ğını vurgulayan ilginç bir gös- tergedir. Tüm Bellona % takımlar hediyeli* Bukampaiya,TC SaıayıveTcatBeBadartSılnın 25 051994 Brtıve 21940 s^lıBblShflKMertneijygun olarak yaprtraMactr 21 '02CO2--51220CB araanda geçeridr KHyenjs KOşe Takm, 1 a » 3300 sehpa veya Siesta Ç K uytu set (teW) Slnge VWr, 1 aûet Sesa Ç K kjŞ* yorgan hediyelıd.r BOYTAŞ A Ş O S B 2 Cd No 1 38070 Kaysen •ynrrtıt bfofOrtsrifnlzi <yanus Köşe Takımı - Gökkuşağı Yeşı'l -ıge Vitrin - Simge Sehpa
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear