Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 24 KASIM 2002 PAZAR
10 PAZAR Y4Z1LARI di8hab@cumhuriyot.com.tr
Amerika'da yükselen değerler...A merika'da kasım başında gerçekleştirilen
./\ara dönem seçimleTİnden sonra çeşitli
yorumlar yapılıyor. Kötüleşen ekonomiye ve
Başkan GeorgeBush'uıı Irak'a saldırma
tutkusuna karşın, Cumhuriyetçilerin ûstünlük
sağlaması birçok kişiyi hayal kınklığına uğrattı.
Ama Cumhuriyetçilerin temsil ettiği
düşûncelerin popülaritesini arttırdığı kabul
ediliyor. Amerika'da son dönemde bir başka
popülarite sembolü ise, Eminem. Rap şariacısı
Eminem'in başrolde oynadığı "8 Mfle" filmi
gösterime girdi ve büyük hasılat sağlayan film
oldu. Eminem'in yan otobiyografısi olan film,
beyaz bir rap'çinin siyahlann egemenliğindeki
hip hop dünyasındaki mücadelesini anlatıyor.
Detroit'in fakirzenci mahallelerinde çekilen
film, küfîir ve hakaretleTİe dolu. Ünlü rapper,
acılann güçlü çocuğunu oynuyor. Filmde iki
kadın tiplemesi var: Aldatan sevgili ve sarhoş,
sorumsuz anne. Hollywood fümlerinin
"kötö"lerini onlar temsil ediyor. Bu kadmlara
rağmen rap'çi zafere giden yolu buluyor. O,
mazlumlann içinden çıkan güçlü adam.
Manhattan'ın siyahlann yaşadığı bölgelerinde
Eminem bir kahraman. Sıyahlann beyaz
kahramanı. Erkeklerin 'kadm ve bomoseksüe)
dûşmanı' kahramanı. Toplumu bıçakla ikiye
aynlmış gibi bölen kahraman. Eminem, daha
önceki rap şarkıcılanndan farklı bir şey
söylemedığini iddia ediyor. Diğer yandan da,
"Bensiz bu dünya çok boş olurdu" diyor. Peki
nedir ona bu kadar 'değerfi' olduğunu
düşündüren? Şehir dışında yaşayan kenarda
kalmış çocuklara benzediğini, onlarla şarkılan
aracılığıyla ilişki kurduğunu ve ailelerin bu
yüzden ona kızdığını söylüyor. Seçimler ve bu
NEW YORK
ZULAL
KALKANDELEN
film, ilginç ve
tehlikeli bir ortak
noktada buluşuyor:
Son dönemde
Amerika'da yükselen
değerler. Bush ve
Eminem,
çoğunluğun
kendisiyle
özdeşleştirebileceği, halkm içinden çıkan güçlü
adamı oynuyor. Eminem olayı, Amerika'da
fikirlerin çoğunluğa benimsetilme sürecinin
ilginç bir örneği. Bir fikri topluma
benimsetmek için önce gençler hedefleniyor.
Toplumda ezilmişlerin temsilciliğine
soyunanlar, ideolojilerini nefret ve duygu
sömürüsüyle biçirnlendiriyor. Halkın öfkesinin
sembolü güçlü adam giaerek ilahlaşıyor. Bir
çeşit güdüleme yöntemi. Amerika'da savaş
nutuklan atarak halkı bunun doğruluğuna ikna
etmeye çalışan Bush ise uzun yıllar sonra ara
seçimlerde iktidarını sağlamlaştıran bir başkan
oldu. Ekonomi dağılırken oyların artması nasıl
açıklanabilir? Bunu petrol şirketlerinin, silah
satıcılannın, doğa katliamcılannın gücüyle
açıklayanlar var. Demokratlann topluma etkili
çözüm sunamadığını söyleyenler var. Gerçek
şu ki, ekonomik kriz dönernlerinde
politikacılar, yeni düşmanlar yaratarak halkrn
ilgisini başka tarafa çekme taktiğinden asla
vazgeçmiyor. Bush, bu konuda başanlı
görünüyor. Savaş öncesi ortamda milliyetçi
duygulann kabartıldığı bir dönemde insanlann,
"Her zamankinden daha güçlü olacağE*,
"Düşmanı yok edeceğiz*' sloganlan atan
liderlere inanması ya da inanmak istemesi,
siyasal eğilimleri belirleyen önemli etkenlerden
biri olarak ortaya çıkıyor. Şiddet Amerika'nın
en büyük sorunlanndan ama silah yasağına
yanaşmayan Cumhuriyetçiler ile şarkılannda
annesiyle eski eşini öldürme fantezileri kuran
Eminem'in yükselişi ne kadar rastlantısal
acaba? Time dergisinin "2002 Yıhn Kişisi"
anketinde Usame bin Ladin, Bush, Saddam
Hüseyin ve Eminem adaylar arasında. Tarih,
yarattıklan düşmanlann omuzlan üzerinde
yükselenlerin hikâyeleriyle dolu. Toplumlar,
kendilerini yönetsinler diye seçtiği ama
"hırslarma kurfoan olarak körieşen
poütikacılardan" ve ezilmişlerin duygulannı
sömürerek nefret saçanlardan nasıl
kurtulabilir? "Demokrasikrde çare tfikenmez"
detıir. Çare, tek kelimeyle 'eğjtün'.
kzulal@yahoo.com
Havayı ısıtan
yıldızlann
bürokrasi
desteği
^ 0 0 2 yılı, Berlin'de sonbahann
^yaşanmadığı bir yıl olarak sonuna doğru
yaklaşıyor. Sadece meteoroloji kayıtlan için
önem taşıyormuş gibi görünse de yaza veda
eder etmez, kendimizi hemen kışın içinde
bulmamız, içimizi burdu. Oysaki gönül göl
kenarlannda san, kahve ve kızıl yaprak
yığınlanrun arasında yuvarlanmak isterdi.
Hafıf bir yağmurun ardmdan, toprak
kokusunu içimize çekmek, üşümeden,
serin havayı hissedip uzun yürüyüşler
yapmak. Yok öyle ohnadı işte. Soğuklar iki
aydır yakamızı bırakmadığından, sanki kış
ortasındaymışım hissine kapıhnıştım.
Kapalı geçen hafta sonunun ardından,
pazartesi sabahı bahar gibi bir hava
selamladı bizleri. Berlin de ılık ve güneşli
havasıyla, bir dizi yıldızı. Açılışı.
Londra'dan özel jetiyle gelen Robbie
VVlffiams yaptı. 5. solo albümü
"Escapotogy"nin dünya prömiyeri için
kentimizi seçen star, Berlin için, "Mfizikve
umutlann metropolü" benzetmesini kullandı.
Prömıyer kelımesi, tiyatronun ardından
müzik dünyasına da girmiş bulunuyor.
Haftalar öncesinden başlayan afış ve medya
reklamlanyla, bir stann yeni albümünün tüm
dünyada (îran ve Afganistan gibi ülkeler
dışında) hangi gün satışa sunulacağı
behrtiliyor. 0 gün de albümün prömiyeri
oluyor. îngiliz sanatçı albümünü, MTV ya da
Viva gibi müzik kanallan ya da plak
şirketinde değil, tngiliz Ataşeliği'nde yapüan
bir törenle taruttı. Ertesi gün, 19 Kasım'da
kente gelen diğer bir dünya stan ise Michael
Jackson'dı. Mahkemeye çıkması
gerektiğinden, son ana kadar gelip
gelmeyeceği belli ohnayan Bambi ödülleri
kapsamında, yaşam boyu başan ödülüne
layık görülmüştü. Duruşma tarihinin
ertelenmesini isteyen Jackson'rn Berlin
ziyareti,
BERLİN
RANU
BtKTEK
Kaliforniya
eyaleti
yargıçlanndan
birinin izniyle
gerçekleşmiş
oldu. Beş yıl önce
son anda Berlin
konserini iptal
eden Jackson,
Almanya'da ödenen gelir vergisini çok
yüksek bulduğu için, o tarihten beri
Almanya'da konser vermiyor. Estetik
ameliyatlar zinciri geçiren yıldızlann başında
gelen, sonradan beyazlatılrnış Jackson, eski
Doğu Berlin sınırlan içinde kalan Hotel
Adİon'u tercih etti. Aynı oteli tercih eden bir
diğer ünlü ise kente çarşamba günü gelen
PierceBrosnan'dı. Pazartesi akşamı, Berlin'de
Robbie WiUiams firtınası eserken, Londra'da
Kraliçe EBsabeth'in de katıldığı, 20. James
Bond filminin dünya galası gerçekleşti.
Gabya eşi Kedy Shaye- Smith ile katılan
Brcsnan, iki gün sonra fılmin Ahnanya
galisı için Berlin'deydi. Filmde Bond kızını
canandıran, ilk ve tek Oscar ödüllü siyah
kadm unvanlı HaDe Berry de Brosnan'ı
yalıız bırakmadı. Potsdarner Platz'da larmızı
kllann yere serilmesinden kısa süre önce
kerte gelen 007 James Bond, hayranlanna
pekvakit ayırmadı. Hayranlanna iki saat
ıma veren şarkıcı, yine aynı gün kente gelen
Anstaria oldu. Perşembe akşamı
gerrekleşen Bambi ödûl töreninde sahne alan
şarbcı, böylece bir gün önceden yeni çıkan
sınde'ı "You'D never be atone"u tanıtmış
olcfa. Almanlann mesafeli ve tutuk ohnası
fesıval ve törenlere de yansıyor tabii.
.Arcerikalılannki gibi rahat, sıcak,
orgınizasyonlar olmaz burada. En azından
davt edilen yabancı sanatçılann sıcak
teusı, tam ısıtmasa da. soğuğu kırabilir diye
disinüyorum. Pop müzik, klasik ve cazın
yaıında pek değerli ve sanatsal bulunmazdı.
Saıatsal kategoriye ginneyen Bond fîlmleri
de,gişe başansının dışında değer taşımazdı.
Am popülerlik ve her şeyin para olduğu
dâıyamızda, hangi başandan söz ediyoruz
b?\rtık, ataşelikler, hâkimler, kraliçeler de
îdranın tuzu oluyorsa.
baıu.birtekta berlin.de
Washington
savaşı kutsuyor
ABD Deniz Kuvvetieri'ne ait Norfolk Askeri Üssü'nde gazeteciler 1
haftaiık askeri eğitim alacak. 58 Amerikalı gazeteci, eğitimlerine, dün
USS Ivvo Jima savaş gemisinde başladı. Gazetecikre temel askeri
yetenekkri kazandırmayı öngören eğitimde, 10 kilohık yükk,
pusularla dolu 8 kilomerrelik yürüyüşün yanı sıra gaz maskesi
kullanmak. mayını fark etmek, harita kullanmak öğretilirken temel
ilkyardım dersleri de verikü Gazetecikre, düşman bölgede ateşteo
nasıl kaçacaklan da öğretildi. (Fotograf: AP)
Maria'nın tek kişilik orkestrası sustu
Stockholm'ün yüreği Sergel
Meydanı'drr. Kültürevi'nin
önündeki cam heykelli ve
fiskayeli havuz, bu meydanın dış
görünüşünün simgesidir.
Özellikle gece fotoğraflanyla
dünya basınında sık olarak yer
alır. Meydanın ortasında, dama
taşı gibi döşenmiş bir beton
düzlük vardır, bir çeşit alt kat.
Meydanı çevreleyen cadde
yukanda kalır. Bu düzlüğe
îsveçliler "Plattan" derler;
uyuşturucu bağımlılan ve
satıcılan, işsiz güçsüz Afrikah
mültecileri ve mitingleriyle
ünlüdür. Bir de Maria ile. Mana
ve onun elektroorgundan oluşan
"bir kişilik orkestrası". 1972'den
beri karda kışta, yağmurda
rüzgârda, hep aynı sütunun
önünde yer alır. Maria, dini
bütün bir Hıristiyan, bir
misyonerdir. Orgunun önüne
astığı afişlerden birinde, gelen
geçene şu soruyu yöneltir:
"Hazreti îsa oimadan yaşamaya
ve ölmeye cesaretin var nu?"
Dini inançlara büyük saygı
duyan, ama kendisi bu konudan
saygın bir uzaklıkta duran biri
olarak ben, Maria'dan çok
eddlendim. Belki de benim de
bu ülkeye gelışimin, onun
Plattan'a yerleşmesiyle aynı
zamana denk gelmesinden
dolayı. Ama sanınm daha çok
başka bir nedenle: Bir insanın
inandığı ve kişisel maddi bir
çıkan olmadığı bir davaya
yaşamını adaması.
Düşkünlere,
uyuşturucu
kurbanlanna,
yolunu yönünü
şaşırmış
yabancılara,
Maria'nın kalbi gibi
eli de açıktir.
Yamndan eksik etmediği iki
büyük termosta, onlann içini
ısıtacak sıcak kahvesi ve
orgunun altındaki sepette,
açlıklannı bastıracak sandviçleri
eksik olmaz. Hep aynı gürlükte
ve ahşveriş merkezinin taa öbür
ucundan duyulan sesiyle dini
şarkılar söyler, orgunu
STOCKHOLM
parmaklannda entir ve kentin
dış semtlerinden birindeki kira
evinin mutfağında doldurduğu
kasetlerini tek tük de olsa satar.
Eğer birisi kazara orgunun
üzerine üç beş kron koyarsa,
şarlasını derhal keser, yerinden
kalkar ve bu kişiye arkasından
yetişip parasını iade eder.
Plattan'da protesto gösterileri,
anma toplantılan sık olarak
yapılır; açlık
grevleri de. Gösteri
öncesi polisten
olduğu gibi
— — edılirse, alanı
binlerce kişi
kaplamış da olsa, bir başlar
konserine, konuşmacılar
duyulmaz olur. Kimse onu
yerinden oynatamaz, susturamaz.
Ölümden başka. Geçen hafta
Maria'nın "tek kişilik orkestrası''
sustu; Maria, 84 yaşında. içi
rahat ve huzur içinde son
yolculuğuna çıktı. Dindan,
dinsizi, çapulcusu, hırsızı,
zengini, yoksulu, punk'çısı,
dazlağı, onu orada görmeye
alışkın olan herkes donup kaldı.
"Onun sütununun" dibi çiçekler,
meşaleler, mumlar ve veda
mektuplanyla doldu. Oradan
geçerken aklıma, yıllar önce bir
cumartesi günü, Şilili
sığınmacılann gösterisini
Maria'nın nasıl bashrdığı geldi.
Maria'dan izin alınması ihmal
edilmişt çünkü. Şilili dostlar
durumu anlayınca gidip
Maria'nın gönlünü almışlar ve
"Venceremos"u bir ağızdan
söylerlerken o da onlara orguyla
eşlik etmişti.
Maria'mn bir dostu bakın ne
yazıyor: "Stockhohn arbk daha
sessiz ve daha sıkıcL. Ve Plattan'm
hâlâ hayatta olan kayıp ruhJan,
bir kurtana kaybettiler, bir
dost" Maria herkese insan
olmayı ögretti; kişinin iftancı ne
olursa olsun, önce insan
olmadan hiçbir şey
olamayacağnn. Toprağın bol
olsun Maria Johansson...
Bugünlerde Amerika'da
yaklaşık 800
sinemada, filmlerden önce
gösterilmek üzere
hazırlanmış, 4 dakikalık bir
mini fılrn gösterime girdi.
îsmi, "Özgürlüğü
Korumak" (Enduring
Freedom). Pentagon'un
terörle mücadele
harekâtına verdiği isim ile
aynı. Film, ABD Deniz
Kuvvetleri tarafindan
Hollywood tarzında
çekilmiş 1.2 mih/on dolara
mal oknuş ve yıl sonuna
değin yaklaşık 4.000
sinemada oynayacak.
Amaç, teröre karşı
mücadelede Amerikan
kamuoyunun donanmaya
desteğini sağlamak ve
harekât hakkında
bilgilendirmek. Aslında,
yüzeydeki bu amacın
ötesinde, 11 Eylül sonrası
sarsılan özgüveni geri
getirmek ve olası Irak
savaşına destek arayışı da
var. Bir yıl önce bir eylül
sabahı New York toza
dumana bulandığından
beri, Amerikalı, yaşadığı
topraklann ne
kadar güvenli
ve yönetimin
ne kadar hâkim
olduğunu
merak eder
oldu. Nasıl _ _ _ ^ _ _
ohnuştuda
böyle çaresiz kalabihnişti
süper güç. Neredeydi o,
Çin'de, Rusya'da birisi
öksürse haber alan. tüm
dünyayı izleyen istihbarat
ağı. O dönemden itibaren
medya ve yönetim, sarsılan
güveni geri getirmek için
artan bir ivme ile işbirliği
yapıyor ve bu 4 dakikahk
fıhn de buna güzel bir
örnek. Ve aynı zamanda,
son dönemlerde sayılan
ıyice artan diğer birçok
Holh/wood fıhni gibi,
vatanseverliğe,
kahramanhğa, aslında
savaşa bir güzelleme...
Bugün, bir sene sonrasında
gelinen yere bakacak
olursak, hükümetin, medya
ve film sanayiinin de
desteği ile Amerikan halkı
ve tüm dünyanın gözünde
bunu başardığını
görüyoruz. Amerikan
yönetimi, "Ya bizimle
birKktesiniz va da teröre
TORONTO
yatakuk edıyorsunuz"
diyerek yerküremizde artık
kendi kanunlannın geçerli
olduğunu tüm dünya
devletlerine hissettirdi.
Yıllar önce pazar sabahlan
ailece seyrettiğimiz kovboy
filmlerındekı üslubun,
uluslararası siyasette bile
etkın olduğunu görmeye
başladık. Bölgede söz
sahibi olmak isteyen denge
merkezleri de aynı söyleme
destek vermeye başladılar.
A'dan Z'ye aklınıza
gelecek her şeyin
pazarlandığı, reklam
konusu olduğu bir
coğrafyada, vatanseverlik
duygusu da bir meta gibi
pazarlanıyor bir süredir.
Bugüne değin reklamlar,
fıhnler, çoksatar kitaplar
ve daha aklınıza
gelmeyecek binbir çeşit
araç ile yönlendirilmeye
alışmış halka, savaşın
haklılığı da aynı yöntemler
ile şınnga ediliyor.
Özgürlüğün devamı için
savaş. Evet, kulağa hoş
geliyor. Ama kimin
özgürlüğü için? Ve
karşıhğında
1*1
kimleri
tutsak
ederek?
BERNA
DEMÎRVDL Dünyanın bir
bölgesinde
^ ^ _ ^ _ ^ ^ yaşayan
şanslı
insanlann daha çok
zenginlığe kavuşmalan
için bir savaş değil mi bu?
Daha az çahşmalan, daha
çoğuna sahip olabihneleri
ve dünyanın öte
taraflannda yaşayan başka
halklann sırtından
yaşayabümeleri için bir
savaş. tşi biraz daha
genişletir ve bugünün
meselesinden yola çıkıp
son on yıllardrr dünya
ekonomisinin ve yaşam
koşullarının aldığı şekle
bakarsak; bu savaş,
dünyanın bir yerinde sekiz
yaşında bir çocuğun bir
gömlek fabrikasında günde
bir dolara çahştınlabilmesi
ve ta öbür tarafinda sekiz
yaşlannda bir başka
çocuğun, 100 dolarlık
gömlegini kuşanmış,
mutlu, okulunun
bahçesinde arkadaşlanyla
oyun oynayabilmesi için
verilen bir savaş.
Avrupa genişleme ve birleşme sınavı
Artık Avrupa Birliği'ne giriş Türkiye
için neredeyse bir \-arolus sorunu.
Onsuz olunmayacağı kabul edüiyor;
onunla nasıl olunacağı hâlâ tartışılıyor.
Adeta büyük bir sınav. Ancak bu
sınavın bir başka türlüsüne de
Avrupa'nın kendisi giriyor.
Genişlemeli mi genişlememeli
mi sorulanndan oluşan bir sınav bu.
Bu sorulann altında ise her
anlaşmazhkta hortlayan tarihsel
sürtüşmeler \
r
aı. AB ile ilgili bu
sorunlar sarmalına işaret eden olaylar
geçenlerde yaşandı. Avrupa Komisyonu
Başkanı Valery Giscard d'Estaigne,
Türkiye'nin AB'de yerinin olmadığını
söyledi. Giscard'ın şekilsel itirazlan
Türkiye'nin yüzde 95'inin A\Tupa'da
olmamasıydı. "Farkta bir külfür, farkh
bir yaşam biçimi" diye açıklanuştı
Giscard çıkışının asıl nedenini.
Giscard'ın açıklaması, yasal görevi
obnamasına karşın A\Tupa'da belli bir
kesimin görüşlerini yansıtmasından
dolayı önemli. AB iddia edildiği gibi
evrensel tüm değerleri banndıran çok
kültürlü, uluslar ötesi bir sistem mi
olacak; yoksa Batı merkezli bir
Hıristiyan kulübü olarak mı kalacak?
Bu noktada Türkiye AB'nin önünde
demir leblebi olarak durmakta. Türkiye,
birçok Avrupalıya göre
demokratikleşme yönünde çıkardığı
yasalarla beklenmeyen bir adım attı.
Konuyla ilgili yazılarda artık topun
AB'de olduğu ima ediliyor. Bir ne\i
AB'nin kendini sorgulama süreci
başlıyor. Guardian gazetesindeki
yazısında Peter Preston, AB'nin "farkh
yaşam biçimkrini" içıne alabihne
LONDRA
BARAN
UNCU
kapasitesini
tartışıyor.
Preston'a
göre,
Türkiye'nin
Avrupah
ohnadığını
söyleyen
Giscard bir
açıdan hakh. Preston'un işaret ettiği
neden ise ırkçüık, kültürel saplantılar,
ekonomik başansızlıklar ve bunlarla
beraber gelen korkulann Avrupa ve
Ingiltere'nin peşini bırakmaması.
Geriye tek seçenek olarak kapılan
kapatmak ve bahaneler öne sürmek
kalıyor. Bu durumu eleştiren Preston,
Türkiye'nin genç nüfusuyla beraber
AB'ye ihtiyacı olduğu dinamizmin
geleceği iddiasında. Dahası, beyaz ve
Hıristiyan Avrupa, çok kültürlü ve çok
etnisiteli bir yapı üzerine verdiği sınavı
başanyla geçmiş olacak. Bir başka
görüş ise Türkiye'nin ne kadar Avrupah
olduğunu ve Avrupa'nın ne olduğunu
soruyor. Guardian'daki yazısında
Tîmothy Garton Ash Giscard'ın birçok
A\Tupalının aklından geçirdiği
düşünceyi dillendirdiğini söylüyor.
Ash'e göre, Türkiye bir Ortadoğu
ülkesi ve AB'ye girerse A\Tupa'nın
Avrupalığım azaltacak bir ülke. Çünkü,
Türkiye'nin alınmasının bir sonraki
basamağı AB'nin Irak gibi farklı
coğrafyalara uzanmasıymış. Bu da
banşı ve "uygarhğı'' bu bölgeye
getirmek açısından anlamlı; AB'nin
gerçek bir birlik olması açısından ise
engelleyici bir oluşummuş. AB'nin
içinde de benzer tartışmalar var. Bazı
tarihsel hesaplaşmalar tamamen ortadan
kalkmamış gibi. Kendini Avrupa'dan
ayn tutan fngiltere'de, Tony Blair'ın
bastırmasına rağmen Euro karşıtı
görüşün hatın sayılır sa>ıda destekçisi
var. Ya da Ortak Tarım Politikalan
konusunda olduğu gibi Fransa ve
Ingiltere boğaz boğaza gelebiliyor.
Sonuç olarak da îngiliz gazetelerinde
kimin hangi konuda daha iyi olduğuna
dair yazılar çıkmaya başlıyor. Örnek
olarak, benim BearJesım, Rofling
Stones'um senin Fred HoUida> ın -çıka
çıka Fransızlardan bir bu çıkrnış
diyerek- atışmalan. Bu çekişmenin en
simgesel olanı ise Fransa'dan gelen
trenin son durağımn adının Waterloo
ohnası. Yani, Napoleon'un Welhgton'a
karşı kaybettiği savaşın adını
ahnış ohnası.