Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 9 OCAK 2002 ÇARŞAMBA
DlZÎ
DerslerledolubirtarihSovyetler Birliği
Niçin ve
Nasıl
T
arihçi gözüyle
bakıldığında, Rusya'nın
XX. yüzyıl boyunca
oynadığı rol ve
yükseüşinde anlaşılması güç
yanJar vardır. Rusya, bu "zrtiar
çağTnın karmaşık ve önceden
farkedilmez aktörii, üstelik o
"Hdar"dan bıri olarak,
dünyamızın tanhınde pek büyük
bir rol oynadı. Parmağını bile
oynatsa yankı yaptı. Ne var ki,
uluslararası sahnede yol açtığı
gürültüler ne olursa olsıın, aslında,
özellikle Rus olan sorunlan
çözmeye kalkmış ve böylece
"kendine rağmen" uluslararası bir
olgu olmuştur. Onun, temelde Rus
olan tarıhı, tutkusunun araçlanna
sahip oimayan bir ülkenin
tarihidir. Çarlık zamanında da
öyleydi: Bir imparatorluk
yarahlmış olsa da, onun sıfarina
yakışır sürekli ve derinlığine bir
rol oynayacak gerekli kaynaklan
yoktu ve bir aralık sımrlannı,
savunma gücünü bile yitirmişti,
Birinci Dünya Savaşı boyunca
yeterince silahı bile olmamıştır
Üstün güc Rusya
R
usya'nın. Sovyet Rusya
ise, rekor sayılacak bir
sürede bir yükseliş
gösterir ve ûstelik,
Batı'nın hatın sayılır bir yardımı
falan da olmadan Hitler
Almanya'sına karşı bir zafer
kazanır. Teknik düzeyi küni
alanlarda hasımlanndan yüksek de
olsa. köhnemış ağır sanayi
görünüşündedir; ama buna karşın
"üstün güç" olmayı sürdürür.
Bazılannın sandıkJan gibi,
Sovyetler Birliği'nin yıkıhşırun
nedenı silahlanma yanşı değildir;
o yarışuı etkisini de hesapta
tutarak, başka nedenler aramalı.
Asıl belirleyicı etken de, Sovyet
sıstemine has "mekanizmalar"da
olsa gerek. Gerçekten, onlardır ki
sistemin teknolojik yenilik
alanmda hantallaşmasına yol
açmış; ve yaşam düzeyinin
gelişmesini. teknolojik alanda
olduğu kadar kültürel ve siyasal
alanlarda da yaratıcılığın
artmasına yarayacak kaynaklann
çoğalmasını engellemiştir.
Aslında, silahlanma yanşı ve
savunma sanayisinin gelişmesi
belli bir başan içinde yürümüştür.
Bunlara uzun süre dayanılmaz
hale gelinmişse, kaynağı, işte
makinenin, yani sistemin
yağlanmama yüzünden uğradığı
tıkanıklıktır.
Böylece, Çarlık Rusya'sını
vaktiyle kemirmiş olan gerilik,
1917 Ekim Devrimi'nden bir
yanm yüzyıl sonra yeniden, ama
çok daha karmaşık bir bağlamda
ortaya çıkmıştır. Çünkü, yeni
rejimin başlardaki Batı'yı
yakalama amacına, daha sonra
Doğu'yu yakalama da eklenmıştir.
Sovyet dönemi boyunca uğradığı
büyük restorasyona karşın, bu eski
imparatorluğun temelindeki
çatlaklar da o zaman ortaya
çıkmıştır. Ondan doğan bugünkü
Rusya, Slav egemenliğindeki eski
çekirdeğin sınırlanna çekilmiş bir
ülkeyi bile yönetmekte zorlanıyor.
Gelişme böyle de olsa, Sovyetler
Birliği'nin dünya çapında gözlen
büyülemesini nasıl açıklamah?
Sovyetler Blrllğl gözleri
niçin bflyüledl?
H
asunlann karşılıklı
durumuna ve çeşitli
dönemlerde birbirleri
üzerinde bıraktıklan
izlenimlere dayanarak soruya
yanıt vermeye çalışalım: Batı
1921 ile 1929 yıllan arasuıda bir
kalkınmayı gerçekleştirirken,
Sovyet Rusya da iç savaşın (1917-
1923) yaralannı sarmaktadır.
Arkasından, ilk beş yıllık planlann
bombası patlarken, karşı taraf,
özellikle 1929 ekonomik
bunalımından sonra iflas
halindedir.
Bu karşılıklı dalgalanmalar,
taraflann birbirlerini
algılamalannı da etkiler: Böylece,
Sovyet sanayi patlaması olurken
Sovyet sisteminin kendi ülkesinde uyguladığı milliyetler politikası, bu
"iç enternasyonalizm" de, dünyadaki imajını olumlu yönden etkileyen
bir başka etkendir. Batı'da ırkçılığın ve şovenizmin ayyuka çıktığı bir
dönemde, bir başka ülkedeki olumlu yaklaşımm dev yankılara yol
açması doğaldı da. "Homo Sovyetikus", kendini Rus, Ozbek, Tatarya
da Gürcü olarak görürken, kendi ulusu dışında bir başka imgeyi de
kabul ediyordu. Böylece, orduda her soydan insanlar vardı, ama ordu,
yine de Rus değil, Sovyet ordusu idi.
Batı'daki 1929- 1936 bunalımı,
Rusya'da 30'lu yıllardakı
temizlemelenn, giderek rejimın
öteki eksiklıklerinin niteliğini ve
çapını gizler; ancak bu arada
Batı'run sıkıntılan da artmıştır. Bir
başka deyişle. taraflardan biri
ötekınin kazanımlannı idealize
eder, eksiklikler ise görülmez.
Sovyet sisteminin kendi ülkesinde
uyguladığı milliyetler politikası,
bu "iç enternasyonalizm" de,
dünyadaki imajını olumlu yönden
etkileyen bir başka etkendir.
Batı'da ırkçılığın ve şovenizmin
ayyuka çıktığı bir dönemde, bir
başka ülkedeki olumlu yaklaşımın
dev yankılara yol açması doğaldı
da. "Homo Sovyetikus", kendini
Rus, Özbek, Tatar ya da Gürcü
olarak görürken, kendi ulusu
dışında bir başka imgeyi de kabul
ediyordu. Böylece, orduda her
soydan insanlar vardı, ama ordu,
yine de Rus değil, Sovyet ordusu
idi. Stalin rejimi, savaşın
sonlanna doğru ülkeyi
a
RusIaşürma"ya girişmiş ve bu
sistemin çöküşüne değin sürmüş
de olsa, "enteraasyonal", sonuna
kadar sistemin matlup hanesinde
kayıth kaldı.
Dev yankılan olan bir başka olay,
1945'te faşizmin uğratıldığı
yenilgidir.
Rusya'nın, daha da açıkçası
aydınlannın ve halktan kimi
kesimlerin -iyi nıyetle- Batılı bir
kurtancı ideolojiyi, örneğımızde
Marksist esinli bir ideolojiyi kabul
etmiş olması, aslında tam
anlamıyla Rus olan bir görevi
"Rus usulü" yerine getirmek
içindır diyebiliriz; ve bu olgu,
onun tarihinin geri dönen bir
olgusudur.
Büyük Petro (1672-1725) ve n.
Katerina( 1729-1796), bunun
güzel örneklenni vermışlerdir:
Onlar, Batı'dan ilericı kimi fikir ve
pratikler alırken, bundan halkın
çoğunluğunun nasibi, bir kat daha
arttınlmış bir kölelık olmuştur.
Stalin döneminde de gerçek olan
bu çarpıcı "gelişme", Rusya'nın
tarihsel nakaratını oluşturuyordu,
bugün de oluşturmaktadır: Bir
ayağı farklı bir yüzyıla takılı
adımlarla üerlemektir bu!
Deneme yoiunda 70 yıl
S
ovyet dönemi söz konusu
olduğunda şöyle
diyeceğiz: Rusya XX.
yüzyıla, XIX. yüzyıldan
kalma sorunlan, XVin. yüzyılın
yöntemlerine başvurarak çözmek
için gırdi. Bütün bu yüzyıllarda,
Batılı fikirler bir rol oynadılar;
ancak, her defasında Rus
toprağının tanhsel süzgecinden
geçtiler, ya bataklığın çamuruna
battılar ya da toprak onlara yeni
bir biçim verdi. Buradan kalkıp
Rusya'nın XX. yüzyılda tuftuğu
yola bakarak modernleşmesi
hakkında şu sorulan sorabiliriz:
Bir ılerleme miydı bu? Bir
gecikme, dahası bir geri dönüş
mü?
Çarlık Rusya'sının birçok alanda
gerçekleştirdiği ilerlemeleri
yadsımadan söyleyecek olursak,
rejim, melez ve azgehşmiş bir
sosyal yapının üstüne kuruldu.
Öyle olunca da, sonuç, tabloda hiç
de türdeş oimayan öğelerden
oluşmuş halde.
Ancak, devletin kabul ettiğı bütün
dolambaçh etki araçlanna karşın,
yeni rejım ülkeyi, çok önceden
başlamış bir çözülüşten kurtardı,
bir sanayi sistemi kurdu, savaşı
bıtirdi ve toprağına sahip çıktı,
halkına -her derecesiyle- bir
eğitim sağladı. Bütün bunlar, eski
Rusya'ya oranda dev
ilerlemelerdir. Günümüzden
hareketle bakıldığında Rusya. bir
"deneme" yoiunda yetmiş yıl
harcamışa benzer; ama, tarihçinın
yaptığı gibı, geçmişten yola
çıkarak bugüne doğru
gelindiğınde, Sovyet Rusya. güçlü
ve etkili bir gerçeldik olarak
görünüyor çoğu kez ve iniş ve
çıkışlanyla XX. yüzyılın tarihinde
büyük yeri vardır.
Hatırlatmış da olalım: Bu tarihsel
misyon, tanmm ağır bastığı bir
ülkede işe başladı ve Ikinci Dünya
Savaşı "ndan sonra, işitilmemiş bir
hızla gerçekten kentsel bir sürece
dönüştü. Bu temel geçişe öncülük
eden de, korkunç felaketlere
karşın Stalin'ın ölümünden önce
dallı- budaklı bir tekel kurmayı
başaran bürokrası oldu. Zaten,
neredeyse klasikleşmiş bir
proletaryanın karşısında, kapitalist
ülkelerin tersme burjuvazi değil
sadece o vardı; üretım araçlannın
mülkiyeti üzerinde doğrudan bir
yetkiye sahip oimayan yönetici
sınıf da onun bağnndan doğmuştu.
Ne var ki. onun yönetme "sanat"ı,
bir yerden sonra, alabildiğine
dinamik bir uluslararası çe\Tede
bir kent toplumunu yönlendirmede
yetersiz kaldı. Böylece, zor
kullanarak sürdürülmüş bir
sanayileşmeden doğan sistemin
kurucu öğeleri, bir modern
sanayiyi yerleştirmeye bağlı
otoritarizmle, pek eski bır
mutlakiyet geleneğinin
kanşımından oluşmuştu. Başlarda
de\Timci başkaldınya esın vermiş
olan sosyalist ve kurtancı ınanç da
sistemin ilk kurbanlanndan biri
oldu; çoğu kez görüldüğü gibi,
yeni sistemi nitelendiren
dinamizm de kurbanlar
arasındaydı.
Ağır basan ne olmuştur?
S
on olarak, Rusya'nın
Batı'ya üsrünlüğünü
gösterdiği bır konu da,
komünizmle sosyal
demokrasi arasında XX. yüzyıl
boyunca görülen karşılıklı ılişki ve
etkilerdir. Rus sosyal demokrasisi
II. Enternasyonal'e dahildi; onun
"komünist" söylemi, Ahnan
sosyal demokrasisi başta olmak
üzere, sosyalist partilerin Birinci
Dünya Savaşı boyunca ve
sonrasında gösterdikleri tavra bir
tepki olarak doğdu. Komıntern'in
Alman Komünist Partisi
karşısında olumsuz bir rol
oynadığı söylenir çoğu kez.
Aslında, Alman sosyal
demokratlan gibi komünistleri de
başlangıçtaki devrimci tavn terk
etmiş bulunuyorlardı. Ama şunu
da belirtmeli: Ahnan ve Sovyet,
bu iki hasma uygulandıklannda
sol-sağ kategorileri, durumlara ve
yönlendiricilere bağlı olarak
değişkendir: Böylece, Hitler
1933'te ikidara geldiğinde sosyal
demokrasi ister istemez yeniden
sola geçti. Rusya'nın Nazi
Almanya'sına karşı mücadelesi de
kendisini satranç tahtasında sola
doğru götürdü; içerdeki rejim ise,
tersine, Stalin'den sonra
alabildiğine değışmış de olsa.
çeşitli oranlarda tutucu, milliyetçi
ve alabildiğine antidemokratik
kaldı.
Sovyet rejlmlerl
S
ovyetler Birliği'ni
diktatörlük olarak
ötekilerle
karşılaştırdığımızda ise,
şu noktalar önemli:
Sovyetler Birliği'nin bir
diktatörlük olduğu aşikârdır; ama
çeşitli aşamalar, dönemeçler,
derinliğine değişıklikler göz
önünde tutulursa, tek "bir
rejim"den değil, Sovyet
"rejimler"inden bahsetmek doğru
olur. Ve hepsinın de ötesinde,
temelde, olaylardan ve
yöneticilerden başka türlü ağır
basan tarihsel gelişmeler söz
konusudur. Ne var ki, her toplum
ıçın gerçektir bu, ama Rusya söz
konusu olduğunda daha da
gerçektir. Hep revaçta olan,
faşızmle, -özellikle Stalin
dönemindeki- Sovyet rejımini
aynı torbaya koymaya gelince:
Stalin'le Hitler'in ortak yanlan
olsa da, aynı şeyi Hruşçov ve
izleyicileri için de gönül
rahatlığıyla söyleyebilir miyiz?
Üci üUcenin başmdaki tiranlar
birbirine benzeyebilir; ama ikisi
de, birbirinden pek farklı yönlere
doğrulabilir; çıkış noktalanyla
vanş noktalan mutlaka aynı
olmayabilir. Gerçekten, Birinci
Dünya Savaşı'ndan önce ve sonra
Rusya'yla Almanya, aynı işlere
koşulmadılar. Belli bir
dönemdeki benzerlikleri, farklı
bir geleceğe götürecek farklı
yollan gözden uzak tutmamalı.
Bu bakımdan şu tek soru ile
yetinebilirız:
Hitler'in zaferi kazanmış olması
halinde, Almanya'nın ve
dünyanın geleceği nasıl olurdu?
Ya da Hitler'in yerine geçecek bir
başka Nazi yönetici, "Nazilikten
anndırma"yı başlatabilir mıydi?
Şimdı de Stalin'den sonra
Rusya'da olan biten üstüne
düşünelim: 1953'ten sonra
başlayan -kimine göre pek ılımlı,
kimıne göre de pek cesur-
"StalinciMkten anndırma"
hareketını, dönüşü ohnayan bir
gerçeklik yapıp çıkan ne ohnuştur
acaba?
BİTTİ
AVRUPA'DAN
GURAY OZ
GunümuzünBHmenBir S m
Alman askeri birliği nıhayet Afganıstan'a grtti. As-
kerter giderken bilinmedik bir yere gıden yaban-
cılara, silahlıydılar ama turistlere benziyorlardı.
Başlanna ne gelebılecegi konusunda bırfikırlen yok-
tu. Içlerinden birisi, belirsizlığı anlatmaya çalışır-
ken "Daha önce yaptığımız bir işi yapmaya git-
miyoruz ki" dedi. Birdiğeri, "Savaşa gitmiyoruz
biz", diye konuştu, "savaş bitti". Doğrusu da bu.
Savaş bittı. Bundan sonrası artık politikanın "hü-
nerli" ellerine havale edilmiştır. Bundan sonra, Ta-
leban'ın yerine geçirılenlerin "demokratlığı" ile
açılan pandoranın kutusundan bir kere daha fış-
kıran Keşmir sorunuyla, bozulan dengeler ve bu
kargaşa içinde egemenliğin ve egemenlerin yeni-
den tammlanması "karmaşık" sorunuyla uğra-
şacağız. Alman askerlerı savaşa gitmiyorlar, işte
bu kargaşaya gidiyorlar. Bu kargaşada onlara, şim-
dilik, sevgili eski başkentlennde, Bonn'da oluştu-
rulmuş olan yeni yönetimi korumak görevi düşü-
yor.
• • •
Almanya'da kimi çevreler, Alman askeri biriiği-
nın Ingiltere'nın komutasındakı bir banş gücünde
görev yapabıleceğını, ama altı ay sonra Türkiye ko-
mutayı alırsa, Almanya'da Yeşıllerle Sosyal De-
mokrat Parti arasında yeni bır siyasi sorunun or-
taya çıkabılecegıni ıddia etmişlerdı. Ama böyle bır
siyasi kavga olmadı. "Banş Gücü" olunca, Yeşil-
ler komutanın kımde olduğuna aldırmazlar. "Sa-
vaş Gücü" olsaydı, hiç değilse göstermelik bir iti-
raz gundeme gelebılırdi.
Aslında gerçekten de önemli bır sorun değil.
önemli olan ve artık ınsanların konuşmadığı, üze-
rinde tartışmadığı konunun hangi banş olduğudur.
Her barış bir savaşın çocuğu değil midir? Peki,
bu banş hangi savaşın, kimle kimin savaşının, na-
sıl bir savaşın çocuğu?
• • •
Bu savaşın görünür değil, görünmeyen ekono-
mik, siyasal nedenleri ve sonuçlan üzennde konuş-
mak, belkı bundan sonra sonuçlar daha belirgin
ortaya çıkmaya başladıkça, daha kolay olabilir.
Belki de olmaz.
Belki de olmaz, çünkü bu kez topyekûn bir sal-
dın ile karşı karşıya kalınabileceği ve kargaşanın
çokyönlü, çok boyutlu, çok cepheli olabıleceği yö-
nünde işaretler var.
Yakın geçmişın savaşa izın vermeyen dengesi,
dünya çapında hegemonyaların, devasa stratejik
hedeflerin benimsetılmesının etkin biraracı olarak
savaşı olanaklı kılan bırdengesizliğe evrildi. Geç-
mişte dengelerin durdurduğu güçler, dünyayı ken-
di "yenı" düzenlerine tam olarak uydurmak için kar-
şılannda herhangi bır engel kalmadığı kanısında-
lar ve gerçekten de dengeyi yeniden kurabilecek
bir güç ortada görünmüyor.
Dengeyi kurabilecek güç, bu yeni düzende es-
kisinden daha fazla zarar gören yoksul ülkeler,
borç boyunduruğundaki halklar, hangi ülkede ya-
şıyor olurlarsa olsunlar işsizler, her alandan kovul-
muş insanlar olabilir mi?
Olabilir. Kendi halinde, mavi bir umut bu. Baş-
ka bir şey değil. Ama asıl umut, egemenlenn "mut-
luluğa" boğduğu, yaşamlannı hergeçen gün da-
ha kolaylaştırdığı insanlarda, ıhaneti kahramanlık,
kendini kurtarmayı erdem, köşe dönmeyı başan,
otobanlarda hız yapmayı çağın sevinci, seksı ha-
yatın ve zamanın tek anlamı sayan insanlardadır.
Yüzleri gittikçe kararmaya başlamış aydınlardadır.
Okuryazarlar, malumat sahıpleri, düşünme ye-
teneklerini kiraya vermiş olanlar durumun farkına
vardığı, silkinip ruhlarını ıhanetin pençesinden kur-
tardıkları, gittikçe renksizleşen ve anlamsızlaşan
ellerini renkli hayatlannın üstüne basıp doğrulduk-
lan zaman...
Biliyorum; "olmayacak bir şey bu" dıyorsu-
nuz. "Doğrusu: Onlar ki toprakta kannca, su-
da balık, havada kuş kadar çokturlar..." dıyor-
sunuz. Bu eski, çozumsüz kalmış ve gri soruna faz-
la yüz vermiyorsunuz.
Onlar olmadan olmaz; bu bır sır değil; "onlar ağır
ellerini toprağa basıp doğrulmadan" hiçbir şey
olmaz, biliyorum, ama siz...
Yine de bir düşunün.
Geriliği çoğunluğun kaderi haline getirenlerin
bildiği, ama kendımizden umut kestığimiz için bi-
zim unuttuğumuz sır...
ötekilerdir.
Mahkeme, gerekçeli kararını açıkladı
Hi&net-Işyetkiiçin
sahte üye kaydetti
tstanbul Haber Ser-
visi - Belediye-Iş Sen-
dikası'nın, Hizmet-lş
Sendikası'yla 4 yıldır
sürdürdüğü "Yetki hak-
la" davasınnı gerekçe-
li karannda mahkeme,
Hizmet-lş Sendika-
sı'nın, 1908 IETT işçi-
sini usulsüz üye yaparak
suç işlediğini onayladı.
Hizmet-lş Sendika-
sı'nın sahte üyehkle yet-
ki almaya çalışması ne-
deniyle 4 yıldır IETT
işçileri, sözleşme yapa-
mamış, ücretleri düşük
tutulmuş, sosyal hakla-
nnı kaybetmişlerdi.
Davada Belediye-Iş'ı
hakh gören îstanbul 1 'in-
ci Iş Mahkemesi, Hiz-
met-lş Sendikası'nı kö-
tü niyetli buldu ve sen-
dikanın 1908 işçiyi usül-
süz üye yaptığı sonucu-
na vardı. Mahkeme, ge-
rekçeli karannda, aynı
konuyla ılgili olarak
Eyüp Ağır Ceza Mahke-
mesi ile Beyoğlu 2'inci
Ağır Ceza Mahkeme-
si'nin,,kararlanm göz
önünde bulundurdu.
Eyüp Ağır Ceza Mahke-
mesi 181. Beyoğlu 2'nci
Ağır Ceza Mahkemesi
de 1727 işçiye ait üyelik
ve çekilme bildirimleri-
nin noter huzurunda ya-
pılmadığını, üyelik iş-
îemlerinin tamamen Hiz-
met-lş Sendikası ilgili-
lerince gerçekleştinldi-
ği sonucuna varmış ve
kararlar kesinleşmişti.
İ5Cilere
baskı yapıldı
Belediye-lş Sendika-
sı'ndan yapılan açıkla-
mada, dava sürecınde
ısçilerin her türlü haksız-
hğa ve baskıya uğradı-
ğı behrtilerek "Hizmet-
lş Sendikası yetküHeri,
bugün de mahkeme ka-
ranna itiraz ederek 8
bin işçiyi birkaç yıl da-
ha süründürmekisthor-
lar. Hizmet-tş, işçilere
zarar veren davranışla-
nsürdürürsebirdiaey-
lemyapılacak" denıldı.