01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 OCAK 2002 CUMA CUMHURİYET SAYFA | \ 1 j | j | U - K kultur<2 cumhuriyet.com.tr 13 Levent Kırca tarzı güldürüyü beyazperdeye taşıyan popüler bir komedi: Son Eski Ikşilçam'danasıl fîlm çekildiğinedair Yaklaşık 40 yıJı devırdıği sahnede ve ekrandakı başansını beyazperde- ye de taşımak isteyen, komedide ekol olmuş LeventKİrca. çok özenip emek vererek. masraftan kaçınmak- sızuı çektiği ve herhalde sonuncusu olmayacak ilk filmi "Son"la sinema serüvenine atılıyor. Uzun zaman ön- ce Orhan Aksov'un "Alün Şehir" (1978) ve Ertem Eğilmez'ın "Ne Olacak ŞimdT (1979) filmlerinde başrol oynadıktan sonra ekrana ağır- lık vererek yıllannı 'en uzun süneö teJevizyondiasi' "OtacakOKadarM a hasreden Kırca, kendi ekibiyle, ken- dine özgü yaklaşımı ve işbitirici yöntemleriyle sonunda sinema ve yönetmenlik sevdasını gerçekleştir- miş, 50 küsur yaşında. Yönetmenince 'yokluk içinde bir filmin nasıl çekildiğinin komedjsi' olarak özetlenen "Son", bonolarla, senetlerle işgörülen, altyapıdan yok- sun, ilkel, derme çatma koşullarla. uydur kaydır yöntemlerle çalışılan eski Yeşilçam'daki o bir zamanlann sıra ışi, ucuz filmlerini hicvetmeye girişiyor. Çok büdik 'filnı içinde fflm' ekseninde yollan kesişerek bir araya gelen bir grup 'yitik' karakte- rin çevresinde gelişen hikâyenin cahramanlan: Yıllann Yeşilçam mekçisi, en iyi dayak yiyeni, en gö- ü kara dublörü ve sette her derde deva, gariban figüran Selim (Kırca, fazla kilolanna inat, kavruk figüra- nı her zamanki şirinliğiyle oynuyor), kara para aklamak gibi karanlık iş- ler çevirmesine karşın geleceği par- lak bir politikacı, hatta bakan adayı olandostundan sızdıracağı yüklü pa- rayla yeniden fılm çevirmek ve eski ününe kavuşmak isteyen, 'sönmüş birvıküz' olan Nejla (ÖyaBaşar). in- tıhar eğilımlı, müflis yapımcı-yönet- men Kamil'in (Atacan Arseven) şir- ketini hiç de ınandıncı olmayan bir şekilde ele geçirip Nejla'nın fîlme yatıracağı paraya göz koyarak ya- pımcılığa soyunan, ama filmcilikten anlamadığından, ortak etme vaadiy- le kandırdığı Selim i de işe dahil e- den, uçkuru düşük, kiiçük üçkâğıtçı Kerem (Hakan Alüner), gençliğin- de katıldığı. bir derginin düzenledi- ği artıstlik yanşmasında kazandığı halde belediye otobüsü sürücülüğü- ne talün etmiş, 'snefiT Ferit (Sümer Tihnaç), Selim'in kadınıyken Fe- rit'in baştan çıkardığı meyhaneci Suzan(SerminHürmeriç) ve sokak- ta dilencilik yaparken keşfedılen ya- nık sesli türkücü Sıddık (AfiSürme- •)... Günün, gündemin geçerli modala- nna yönelen birtakım skeçler halin- de gelişerek olmadık yerde aynntı- ya giren senaryosu ve montajı ol- dukça 'anzah' "Son"un Ali Utku- Erdinç Şankay imzalı görüntüJeri- ne, efektlenne, teknik düzeyine di- yecekyok. Istanbul'un iyi değerlen- Yönetmen: Levent Ktrca/ Senaryo: Yaşar Arak, Müfft Can Saçıntı, Hüsnü Özçetin/ Kamera: Afi Utku, Ertunç Şenkay / Müzik: Yannis Soulis / Oyuncular: Levent Kırca, Oya Başar, Sermin Hürmeriç, Sümer Tilmaç, Hakan Altıner, Atacan Arseven, Ali Sürmeli, Metin Serezli, / Türkiye 2001 (Hodri Meydan-WB) JORCA'NIN tLK FİLMt - 'faybedenlerin öyküsü' şablonunda karşunıza geten bu 'Sinema kimJerin eline kainuş' komedisı merakbsuun kaçırmayacağı türden. dirildiği dış mekânlar başanlı, stüd- yodaki çekımlerse Kırca'nın pratik becerisinin ürünü. Ancak abartılı ve salkım saçak bir çizgide ilerleyen. süresi oldukça uzun tutulmuş filmin dramatik kurgusu yeterince sağlam değil, anlatımuun tutarlı bir bütün- lüğe eriştiğı de söylenemez. Genelde "Olacak O Kadar" ızle- rinin belirginleştiği. uzun süresinin de aleyhıne çahştığı filmde (Metin Senezli'den Cüneyt Türele, Laie Oraloğhı'ndan DflekTürker'e kadar uzatılacak) kimi tiyatro ünlüleri de kısacık rollerde boy gösteriyorlar. Malum 'kaybedenlerinöyküsü' şab- lonundakarşımıza gelen bu 'Sinema kimJerin elinekalmış' komedisı'. kör kör parmağım gözüne misali, çoğu kez didaktik kaçan, mesaj ağırlıklı, Levent Kırca tarzı, popüler güldürü- nün sinemaya aktanlmış uzun hali. Gişe hasılatı bakımından geçen yılki "Vlzontek*ninpeşinikova]ay- acağa benzeyen bu "Son", yedincı sanat bakımından bize pek bir şey i- fade etmese de Kırca hayranlannın kaçırmayacağı bir seyirlüc sonuçta. tşçilik açısından 'naif yapısına karşrt bir profesyoneflikle' ama skeç- ler halinde ve yer yer ucuz esprilere bel bağlayarak kotanlmış "Son", uzun ve ağır kaçmış, 'demode' yapısıyla çeşitli zaaflar gösteren bir Hkfilm' olmuş, yaratıcısının (ve tüm ekibinin) ekrandaki kimliğinden pek sıynlıp kurtulamadığı. Ağız dolusu, kahkaha attırmasa da, yer yer gülümsetmenin üstesinden gelen yeni yılın bu ilk iddialı, popüler yer- li filmi, meraklısının kaçırmayacağı türden. gırgır bir parodi sayılabilir. Bosna'dakitoplu kıyımlardan kim sorumlu'ı Behind Enemy Lines/ Yönetrnen: John Moore/ Senaryo: David Veloz, Zak Penn/ Kamera: Brendan Galvin / Müzik: Don Davis/ OyuncularOvven VVilson, Gene Hackman, Gabriel Macht, Joaquim De Almeida, David Keiht, Olek Krupa, Vladimir Mashkov/ABD2001 (Özen Film) Yugoslavya'nın parçalanmasından sonra patlak veren ve insanlık ayıbı olarak 1990'h yıllan karartan, gemi azıya almış Sırp kıyıcı- lığının Birleşmiş Milletler'i, NATO'yu fîlan tanımayıp sivil. kadın, çoluk çocuk demeye- rek toplu halde katlettiği BoşnaJdan toplu me- zarlara doldurduğu, dumanı tütmese de hâlâ ıcılan taze Bosna savaşı. Amerikan yapımı y'eni savaş fibnlerinin yeni malzemesi. Bu- jün gösterime giren ve reklam filminden, Ne- î Jordan, Jim Sheridan gibi yönetmenlerin jırakhğından yetişen Irlandah John Moore'un Ik uzun filmi olan "Düşman Hatü* da tüm Iramatik yoğunJuğunu, dehşet verici. ürkünç ;örüntülerle yansıtılan böylesi bir toplu me- :ardan alıyor. NATO'yla yetki çekişmesine giren "dünya SÜRÜKLEYİCİ BİR FİLM - John Moore'un ilk uzunfflmi'Düşman Hatn' NATO'yla yetid çe- kişnıesine giren 'dünyajandarması' ABD'nin Bosna savaşuıa kanşnğı yaJon bir dönemde geçiyor. jandannası" ABD'nin sonunda Bosna sava- şına kanştığı, çok yakın bir dönemde geçiyor film. Fikren çatıştığı babacan ama sert, milli- yetçi komutanı (Gene Hackman) tarafından Noel günü keşif uçuşuyla göre\lendirilen ve uçaksavarlarca jeti düşürülüp pilot arkadaşı (Gabriel Macht) Sup sniper'ınca vahşice öl- dürülen deneyimli donanma pilotu Tegmen Chns Burnett'ın (en son Ben StiDer'ın "Zır- tapoz"unda seyrettiğimiz kınk burunlu Owen İZLEYİCİ CÖZÜYLE ERDAL ATABEK Duyarlı sesler ve dokunmalar üzerine... KEKLER DE AĞLAR - 'Erkeğin Gözyaşlan'mn biraz dağı- senanosu içinde çeşitli ırklaruı. çeşitli topiumJaruı kanşımı de yaşanan olaylann varartığı köksüzlük belirtümiş. Erkeklerin ağlamasında farklı birbu- rukluk olur. Kadınların ağlaması bir he- yecan ifadesi olarak mı kabul edilmiş- tir ya da erkeklerin ağlamadığına ıliş- kin öğretiden midir tam olarak bıiin- mez, ama erkekler ağladığı zaman "iç burkucu bir olajr "ın yaşandığı düşünü- lür. Genelde erkek "^küem karşrsmda çaresiz kaldığı zaman" ağlar. Bir şeyi yapmak istememektedir ama yapması de zorunludur, işte o zaman "erkekler ağlar". Suzie'nin babası da sevgili küçük kı- zuıdan ayrılırken "ağlanuşür". Rus- ya'nın bir köyünde yaşarken çıkan ka- nşıklıklardan kaçmak zorunda kalan Rus Yahudisi baba. Amerika'ya, yeni birhayatkurmaya gitmektedir. Köyün- de bıraktığı küçük sevimli kızıyla anne- sinden başka kimsesi yoktur. Bir süre sonra da babaannesi. küçük ktzı bir va- purabinmek üzere gönderir. kendisi git- mek için çok yaşlıdır. Küçük kız tngiltere'ye gelmiş ve ora- da kalmışhr. Sesinin güzel oldugu an- laşılınca bir Iskoç öğretmen ona şan dersleri verir. Suzie orada büyür ve ses sanatçısı olur. Babasımn da sesi güzel- dir ve onu hep söylediği şarkılanyla anımsar. Özellikle de VenH'nin bir ar- yasıyla. Yönetmen SaDyPotter,filmini duyar- lı sesler ve duyarlı dokunmalar üzerine kurmuş gibi. Görsel bir sanat olan sıne- mada gerçekten dinlenmesi gereken şarkılan, duyarlı bir film müziğini, kü- çük dokunmalann duyarlılığı üzerine kurgulamak çok hoş bir buluş. Oyun- cular da bu duyarlılığı yansıtan doğru seçimler. Suzie. sanatın başkenti Pa- ris'e gider, bir odaya yerleşir. Orada ta- nıştığı Lola, kendınj yeni durumlara ko- layca uyarlayan bir dansçıdır. Bir süre sonra ttalyan tenor Dante ile tanışırlar. Lola. Dante ile yakınlaşır a- ma Suzie için her şey biraz uzaktan ba- kılması gereken şeylerdir. Yaşadığı olaylar onu insanlara karşı güvensiz yapmıştır. Gene de Lola ona yardım eder ve Dante'nin başrolü oynadığı bir operarada rol alu^lar. Aynı oyunda atıy- la bırlikte birÇingene de rol alır. Suzie, bu Çingene genciyle, Sezar'la, Çinge- nelerle tanışır. Yaşadığı olaylar içinde karşılaştığı insanlar, bu yetenekli genç kızı "her şeyedoğruyerden bakma" ye- tisinden uzaklaştırmıyor. insanlar, ister Yahudi olsunlar, ister Iskoç, Italyan ya da Çingene, sadece "insanbkdeğerleri'' ile var olurlar. Bu arada dünya savaşı çıkmıştır, Almanlar Polonya'yaisaldu'- mıştır. Almanlar Paris'e geldılderi za- man Suzie de hayatının hedefini ger- çekleştirmenin zamanının geldiğini dü- şünür. Artık Amerika'ya gitmelidir. Bu kez de Çingene Sezar "ağlavacak- ur", çünkü bu gidişle bir aşkın aynlışı yaşanacaktır.Yönetmen, müziğiyle, ka- rakterleriyle duyarlı bir film yapmış. Suzie rolünde Christina Ricci, Lola'da Cate Blanchette, ttalyan tenoru Dan- te'de John lurturro, Çingene Sezar'da Johnny Depp çok başanlı. Filmin biraz dağınık senaryosu içinde çeşitli ırklaruı, çeşitli toplumlannkanşımı içinde yaşa- nan olaylann yaramğı köksüzlük belir- tilmiş. Kimligı olmadan kişiliğini oluş- turmak zor bir durum. Ama "Erkegin Gözyaşlan" okunacak değil, görülecek bir fılm. Sinema da görülmesi için ya- pılan bir sanat değil mi? WTlson'ın geleceği parlak), düşman hatlann- daki ölüm-kalım serüvenini anlatıyor "Be- hind Enemy Lines". Bir toplu mezann hava- dan fotoğrafinı çektiği keşif uçuşundan geri dönemeyen kahramanunızın, bütünüyle ya- bancısı oldugu, karlı-kışlı bir coğrafyadaki hayatta kalma mücadelesini, alışılmış klişeler- le ama adrenalin arttıncı, hızlı, süriikleyici bir tempoda aktaran film, yer yer soluk keserek izleniyor. Yönetmen Moore yetegini kooujturmuş Keşif uçuşlanndan usanmış, görevine inan- cını yitirmiş, 7 yılını verdiği donanmadan so- ğuyup aynlmak ve rock yıldızlanna pilotluk yapmak isteyen Teğmen Burnett'in, çeşitli ba- direler atlatnktan sonra, komutanınca gönde- rilen helikopterler tarafindan kurtanlışını, akı- cı, yırtıcı bir aksiyonun göz alıcılığına bürü- nerek hikâye eden taze yönetmen John Mo- ore, yeteneklerini konuşturmuş resmen. Devingen kamerası, müzikle uyumlu gö- rüntülere dayanan klibimsi anlatunı, pek gör- mezden gelinecek gibi değil doğrusu. Tekno- lojinin \ardığı düzeyi, uydu aracılığıyla düş- man toprağındaki askerin kovalanışının dahi ızlenebildiği sahnelerle, irkilterek veren fil- min gerçekten "mayınb arazisinde'' geçen sü- renin çoğu kez farkına bile varmıyor seyirci heyecandan. Öncelikle türün meraklısına ses- lenen "Düşman Hatn"nın yöneönenine dik- kat; gelecekte daha ilginç filmler yapabilir bu John Moore sanınz. KEDİ GOZU VECDt SAYAR NeÖlümden Kopkmak Ayıp Ne de Düşünmek Ölümii "Altşılırher şeye" deme bana "ölürüm" deyişlerine "ölürüm" deme bana dediğinize alışılmaz kı alışılır desen de deseler de alışılmaz bir kere yürek alışmaz ölümtere alışanlarolsada..." Ümit Irter'İn şiiri bu dizelerie başl/yor. "Iki Karde- şin Hayatı: Canan ile Zehra" kitabının arka kapağın- da... Kitap. Küçükarmutlu'da yaşanan ölüm onjçla- nna tanıklık edıyor. içerden, hem de nasıl içerden, yü- rekten kopup gelen bir tanıklık bu. Kitabın yazan Ah- met Kulaksız, ölüm oruçlarında hayatlarını yitiren i- ki genç kızın, Canan ile Zehra'nın babası. Bu kitabı okumak yürek ister. Kendi ile yüzleşebilme cesareti ister. Ahmet Kulaksız, kıtabında kâh kendi gözlemlerine yervermiş, kâh kızlarının anlatımlarına. Bakın, Canan nasıl seslenıyor babasına: "...Canım babam, yaşam çoğu zaman insanlara gönüllerine göre bir dünya sunamtyor. Işte sen de böyle bir durumdasın. Seni bekleyen zorlu gün/ere nasıl dayanacaksın, keşke bilebilsem, keşke sana yardımcı olabilsem. Ama bütün bunlara tek başına göğüs germelısin. Nasıl yaparsın bılmiyorum ama bunun çaresinibulmakzorundasın. Bunu yapabile- ceğinı biliyorum. Sendeki o koca yürek, bunun bir yolunu bulacak, buna eminım..." Canan ve Zenra, Küçükarmutlu'da yaşadığı gün- leri anlatırken ziyaretlerıne gelen sanatçıları sevgiyle anıyoıiar Bilgesu Erenus'u, Edip Akbayram'ı, Cez- mi Ersöz ü, Suavi'yı, FerhatTunç'u, Dilek Gökçin'i ve başka sanatçı kardeşlerini uzun uzun anlatıyorlar ve onlan babalanna emanet ediyorlar. Ahmet Kulaksız'ın acısı, kitabın her satınna sinmiş. Kımi zaman, yanlarında göremediği aydınlara kızgın- lığını dile getirıyor. "Kan damlarken yüreklerimize, yanlanmızdan geçtiler, birmertıabayı esirgediler. Oy- sa bız onlan okuyup, onlann türkülenyle büyümüş- tük" diyor. Haksız bulabılir misinız. aydınından biraz- cık cesaret talep eden bir babayı? Elbette, bu ülkenin aydınları, sanatçılan tümüyte sessiz kalmadı yaşanan sürece. "SanatçılarGirişimi" çevresinde bir araya gelen kültür ve sanat insanlan, F tipi cezaevlerine en baştan karşı çıktı. Bir yılı aşkın bir süredır, cezaevleri sorununa çözüm üretebilmek için çırpınıyoruz. Ama, nafile. Adalet Bakanımız insan yaşamını hiçe sayan tutumunda direnmekte karariı. Bir yandan da basını, aydınları tehdıt etmekten geri durmuyor. Bu sorunu gündeme getirenlerin, "teşvik ve yataklık"\a suçlanabileceğıni yineliyor. Sanatçılar, son olarak baroların yaptığı "üç kapı-üç kilit" çağn- sına, sendikalar. tabip odaJan ve diğerdemokratik kit- le örgütlerinin yanı sıra, aktif destek verdi. Tutuklula- nn da böyte bir öneriyi kabul ederek ölüm ooıçlannı sona erdirebileceği söyfeniyor. Ama, Sayın Bakan'ın yanrtı, gene olumsuz. Anlaşılıyor ki, hükümet bu du- ruma "alışmamızı" istiyor. Alışanlara bir önerim var. Akademi Sineması'nda gösterilen "Sessiz ölüm" filmine bir zahmet gftsin- ler. Dünyadaki F tipı cezaevleri gerçeğini, müthiş et- kileyici bir dille anlatmış Hüseyin Karabey, farklı ül- kelerden tanıklıklar aracılığı ile. Sanatçı sorumluluğu- nun hakkını vermiş. Ne diyordu Nâzım Usta, "...umu- du var büyük insanlığın, umutsuzyasanmıyor" • • • Bu haftayı Nâzım'la dopdolu geçirıyoruz. Nâzım Hikmet Vakfı'nın AKM'de düzenledıgi geceyı, başka kurumlann etkinlikleri izledı. Törende, Can Dündar'm hazırtadığı "Nâzım"belgeselinden kısa bir bölüm iz- ledik. Nâzım, "Güzelgünlergöreceğizçocuklar" d&r- ken, düşündüm: Bugünlerde yaşasaydı, nasıl da is- yan ederdi olup bıtenlere, o kocaman yureğiyle. Bir başka belgeseli de şairın dogum gününde Istanbul Bilgi Üniversftesı'nın salonunda izledik. Mehmet Er- yılmaz, Nâzım'ı anlatırken onun şiırlennı besteleyen ve seslendiren sanatçılar aracılığı ile müzik tarihımiz- de keyifli biryolculuğa çıkanyor bizleri. Büyük insan- lığa umut taş/yan sanatçılann, nasıl görkemli bir aile oluşturduklannı gösteriyor. Hep birlikte mınldanıyo- ruz Zütfü Lrvaneli'yi dınlerken: "Ne ölümden kork- mak ayıp, ne de düşünmek ölümü"... vecdisayarn yahoo.com C. Kudret Ödülii Emin Karaca'ran • Kültür Servisi - 2001 yılında 'deneme- inceleme-araştırma" dalında verilen Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü'nü Emin Karaca, 'Sintinenin Dibinde' adh araştırma inceleme kitabıyla kazandı. Doğan Hızlan, Sami Karaören, Uğur Kökden, Emin Özdemir, Prof. Afşar Timuçin'den oluşan seçici kurul, Emin Karaca'nın 'Sintinenin Dibindekiler' adh kitabım belgelere dayalı, geniş çerçeveli bir araştırmayla yakın tarihin bilinmeyen yanlanna ışık tutan özgün yorumlanyla derli toplu bir çalışma olarak ödüle değer buldu. Ödül töreni, 7 Şubat Perşembe günü saat 18.00'de Beyoğlu Gumhuriyet Kitap Kulübü'nde yapılacak. Toplantıda, Prof. Tahsin Yücel, yazar Sennur Sezer ve Prof. Afşar Timuçin birer konuşma yapacak. F İstanbul partiyle başyyop • KiUtür Servisi - IF Istanbul - 1 / AFM Uluslararası Bağımsız Film Festivali'nin açılışı, bugün Ortaköy Beyond'da verilecek bir partiyle yapılacak. Çeşitli sanatlann bir araya geldiği bir etkinlik olarak hazırlanan açılışta, gerek görsel sanatçılann özgün işleri, gerekse mekân içindeki küçük oyunlar sinema - kamera - gözetleme - gözetlenme temalan çerçevesinde katılımcılarla buluşacak. Ortaköy Beyond'da gerçekleştirilecek olan partide iki ayn oda, iki ayn atmosfer yaratılacak. Birinci odada Istanbul'un en renkli DJ"lerinden Mr. Pink, Agent Orange, Fuchs ve Uhr gelenleri house ve progressive akımlannın en yeni örnekleriyle coştururken ikinci oda, alternatif elektronik müziğe aynlacak. Aynca, Radiodays (Tan Tunçay), Mabbas. Style - ist, Prefııse 73, Aybeniz Esen, Emir Özer, Esat C. Başak, Dr. Moog, Amerikalı video - enstalasyon sanatçısı Jennifer Reeder, Elif Ara ve Filiz Duran'ın çahşmalan yer alacak. (0 212 292 1111/160)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear