01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 OCAK 2002 CUMA 12 KULTUR kurtur@ cumhuriyet.com.tr MagdiRufer 13 Ocak günü 29. kez açtı evinin kapısını dostlanna, Eyuboğlu'na 'merhaba' demek için O, halkahiç yalan söylemediBERATGLTSÇIKAN "En çirkin yalan çocuğa ve iöyienen yalandır'' demişti, "Çünkü ber ikisi de kolay kanariar". Sabahattin Eyuboğju" nun yalansız- hğageçışı29yıhdoldurdu. Çocukla- ra ve halklara yalan söylemekten vaz- geçilmedi, ama 13 Ocak akşamı Gü- müşsuyu'ndaki evinde, kansı Magdi Rufer ve dostlan, ona olan özlemle- rinı tam da onun istediği gibi ağırla- dılar: fc _ÖfÜDce toprağa kanşıp gidece- ğime,insan kardeşlerin kafasında ka- hbflecekizJerden başka hiçbir vaıtğmı kalmayacağma inanryorum_" Tenor Erol Lras, birtürkü armağan efn Eyu- boğlu'na, kardeşi Mustafa Eyuboğ- le, bir Âşık Veysel anısı anlattı. "Âşık Veysel Köy Eastitiileri'nde ders verirdi dersin tam ortasmda du- nır, parmağuusımfa doğru uzaüp so- rarth, Sen çocuğum, neden söylemi- yorsun?' Bu kadar hassasü, çocuğun söviemediğini kulağryla gorürdiL." 0 Âşık Veysel ki, bilgeliğe doğru birlıkte adım atmışlar, aynı dilde ko- nuşmuşlardı. Ölümü o sıralar hasta olan Âşık'tan gizlenmişti, acı, yüre- ğini esir almasın diye... Cevat-GönülÇapan, Mustafa Eyu- boğlu, Süha-Figen Umur, Erol Uras, yayıncısı AB Uğur, Eyuboğlu hakkın- da araştırma yapan akademisyen Ber- rin Avo, Azra Erhat'ın yeğeni Sem- raKemaL İnge Bütün, merhaba'lar- la kucakladılar Eyuboğlu 'nun anısı- nı... Sabahattin Eyuboğlu 1908'deAk- çaabat'ta doğmuş, Fransa'da edebiyat öğrenimi görmüş, aynı yıllarda yaz- dıklan Ulus, Varİık ve Ağaç dergile- rinde yayımlanrruştı. Türkiye'ye dö- nüşte Istanbul Üniversitesi 'nde Fran- sız Filolojisi'nde öğjetim üyeliği yap- mış, sonra Hasan AB YüceTin isteği ile "Tafim Terbiye KunıhT ve "Ter- cüme Bürosu''nda çalışmıştı. Tercü- • 13 Ocak akşamı Gümüşsuyu'ndaki evinde, eşi Magdi Rufer ve dostlan Sabahattin Eyuboğlu'na olan özlemlerini tam da onun istediği gibi ağırladılar. me bürosu, klasiklenn çevirisini üst- lenmişti, Montaigne ın "Deneme- ler"inin altında Eyuboğlu'nun imza- sı vardı. Eflatunun "Şölen" ve "Dev- lefi, Tbomas More'un "Ütopya"sı, Rousseau'nun "BflhnlerveSanaÜar İV tiiue Söyfevve SeçmeDüşünceferP, Ca- mus'nün "Denemeler ve Bir Alman Dosta Mekruplar", Sartre'ın "Çağn mızmGerçelderi", Einstein ın "Dün- yamıza Bakış^ı, Babeuf ün "DevTİm YazdarT. Hayyam'ın "BütünDörtiuk- ler'i, La Fontaine'in -Bütün Masal- br"mdada... Sanatsal üretimde de kolektiflikten yanaydı ve evinde çeviri günleri dü- zenliyordu. Çevirilerin birçoğunda imzasını ya Azra Erhatla ya, Vedat Günyol la, ya Mîna Urgan'la ya da Melih Cevdet Anday'la paylaşmışh... Haükarnas Bahkçısı'yla "Mavi Yol- cuhıklar"ı başlatmış, bir yolculuk sı- rasında, huzursuzluk çıkaran bir iki ki- şi içın "Sosyafistim demek kolay ama kolektif yaşama afaşmak güç" demiş- ti... Çevirüeri yüzünden yargılanmıştı da. Vedat Günyol'la bırlÛcte Babeuf'ten çevirdikleri "Devrim Yazdan" nede- niyle haklannda komünizm propa- gandası yapma suçundan, sonu bera- atla biten bir dava açılmıştı. 12 Mart döneminde bir kez daha devletin şid- detiyle karşılaşmıştı. O, eşi Magdi Rufer ve dostlan Thil- da Kemal, Azra Erhat ile Vedat Gün- yol komünıst parti kurucusu olmakla suçlannuş ve rutuklanmışlardı.Saba- hattin Eyuboğlu için ifadenin yolu sa- dece yazı değildi. ilk belgesellerde de onun imzası vardı. MacitGökberk ve Azfl AMek'Ie "Anadolu DestanTnı yapmak istemişler ve bu kapsamda, aralannda "Anadolu OrmanJarr. "Si- yah Kafem", "Karanhkta Renkter", "Göretne", "Surname". "Anadolu \bl- tan", "Eski Antah-a'nm SubrT, "Nem- rut Dağı Tannlan", "Ana Tannça" fıhnlerinin yer aldığı çalışmalar yap- mışlardı. Bu filmlerden "HhitGüne- p" Berlin Fihn Feshvali'nde ödül al- mıştı... Eşi Magdi Rufer'le, kırk öğ- renciyle birlikte Hasanoğlan Köy Ens- titüsü'nden uzaklaştınldıktan sonra gittiği Paris'te tanışmıştı. Magdi lsviç- reli, kırmızı saçlı, mavi gözlü bir pi- yanistti. Eyuboğlu ile birlikte kariyerinin sı- nırlanmasını göze alarak Istanbura gehniş, piyanistliğini ders vererek, radyo programlanyla ve yılda birkaç kez yurtdışında konserlere katılarak beslemişti. Pazartesi toplantılannda, çeviri günlennde ve Mavi Yolculuk'lar- da Eyuboğlu'nun eşlikçisiydi. Paylaştıklan arasında yoksulluk da vardı, Sabahattin Eyuboğlu ilk en- rarktüsünü geçirdiğinde imdatlartna bir yerlerden bulduğu yüz lira ile Thilda Kemal yetişmişti. Evliliği düşünme- miş değillerdi. Ancak yasal engelleri aşıp da iş nikâh için gün aunaya gel- diğinde çok geçti. Çiinkü 13 Ocak 1973 'te Sabahattin Eyuboğlu yine bir kalp kriziyle yaşamını yirirmişri. Bir yıl sonra da Magdi Rufer, Eyuboğlu ailesinin çabalanyla Türk vatandaşlı- ğına alınmıştı... Magdi Rufer 13 Ocak günü 29. kez açtı e\inin kapısını dost- lanna, Sabahattin Eyuboğlu'na "mer- haba" demek için. Güngör Dilmen telefonla aradı, hastaydı, katılamaya- caktı. Magdi. "Seneye" dedi, "seneye birlikte ohıruz*. 'Kar' bugün çok tartışılan siyasi İslam ve bölücülük temalarını ana eksen olarak alıyor Düzene uymayan şaire dair Nâzım 'a farklı anma lZMİR(QaııhurrvetEgeBürosu)-Do- ğumunun 100. yıhnedeniyle düzenlenen kutlamalarda 'düzene uygun bir Nâzım Hikroet' portresi çiziknesine karşı çıkan aydınlann göriişü doğrulrusunda Salihli Belediyesi'nce ünlü şair için farklı bir anma etkinhği düzenlendi. Şükran Kurdakul'un aktardığı, aydın- lann imzaladığı bildiride, Nâzım Hik- met'in, ulusal ve evrensel kimliğin in dünya göruşüyle bütünleştiği belirülerek 'emekçi haDan şairi' olduğu vurgulandı. Ühan Seknık. A\1a Akbal Oktay Akbal, Engin Ay ça, Ataol Behramoglu. Cengiz Bektaş,FerideCeiai,GülsûınCengiz,Tun- cerCüceooğlu,>aflÇakırhan,HaletÇaro- bd,HaKtÇeknk, tbrabim Çiftçioğtu, Ay- dın Çubukçu. Savaş Dinçel, Güzin Dino, Le>1aErbü,Refîk Erduran,GöngörGen- cay.Müjdat Gezen.Burban Günel,Vedat GünyoL Bülent Habora, Aydın Hatipoğ- hı,RasihNuritleri,Attilâîlhan,A^avKa- bacah,Şükran Kurdakul, YıbnazOnay,İz- zettin Önder,KemalÖzer, Adnan Ozyal- çmeı;VecdiSayar.SennarSezer.SerMerTa- nüli ve Mûzehher Vâ-Nû tarafından ım- zalanan bildirgede "^â^nn'myuTtvednn- yaçapmdahakettiğji biçimdeamhnaa,mü- yariarca emekçiveemekten y-ana olan in- san açısından büyiik önem taşunaktadır. Ancak, anmalarm emperyafist küresel- leşmesaWınsuımgizfi,açık(^Tiıılanylayü- rürühneye yahylmaa karşısında, bağım- SBhk, demokrasi ve sosyalizm için umut besleyen insanlarm da Nâznn'a yaraşır bir tâvır sergflemesi gerekrnektedir. Bi- tindiği gibi egemen güçter de uzunca bir süredirNâzımflegeçınişteokhığundançok farldı biçimde Ogileniyor. Bu anlayış doğ- rnitusunda.düzeneuygun birNâzım Hik- met portresi çizflryor. Işçi ve emekçilerin, kapitaliznıekaşjyürüttüğü mücadetebay- rağuıı taşıyan ve bütün ömrünce bu ilke- ler uğruna savaşan bir sanatçı olduğu unurturulmak isteniyor. Amaçbnm ger- cekleşrjrdUderi öiçüde, Nâzun'a ve onun süngeiediği değerierle buhışan halk &ı- teınkrinekarşıişleoenv^işlenrrıesisürdü- rüiensuçlardaunutulursanüryor.*' görüş- lerine yer verildi. Etkinliğin ikinci bölümünde Nâzım Hikmet'inyaşamını anlatanbelgesel fılm sunuldu. Oeniz Turhan tarafından kolajı yapüan, KeranDündar'ın yönettıgı SalihJı Be- lediyesi Şehir Tiyatrosu oyunculannın sahneledigi, 'Bu Hasret Bidm' adlı dra- matizasyon ileNâzımHikmet'in 100. ya- şı büyük bir coşkuyla kutlandı. Pamuk'tan güncel bir roman \AREVI KALMIŞ BÎR AŞKEV PEŞÎNDE - Ortıan Pamukun >«dinci kitabı 'Kar'm başkahramaıu Ka, 12 yıl siyasi sürgiiu yaşadığı Almanya'dan bir araşûrma yapmak için Kars'a gidjyor. Kültür Servisi - "Benim Adım Kırmıa" romanı tüm dünyada ilgiyle karşılanan Orhan Pamuk'un ye- ni romam "Kar" günümüz Türkiye'sinde geçiyor. Romanın başkahramam Ka. on iki yıl siyasi sür- gün yaşadığı Ahnanya'dan bir araştırma yapmak için Kars'a gıdiyor. Amacı, Kars'ta intihar eden genç kızlann dra- mını Cumhuriyet gazetesi adrna araş- tırmak. Roman ilerledikçe, Ka'nm as- lında geçmişte yanm kalmış bir aşkın peşinden Kars'a gittiğini anlıyoruz.Ni- şantaşı'nda büyümüş, sol hareketlere kanşmış, bir şair Ka. Kars'taki araştır- ması sırasında öylesine sıradışı olaylar- la yüz yüze geliyor ki tam 19 şiir yazı- yor. Kar ashnda eğlenceli bir kitap. Laci- vert diye anılan bir Islamcı terörist, ya- zann eski romanının admı taşıyan bir pastane (Yeni Hayat). olaylan henüz yaşanmadan ha- ber yapan bir yerel gazete -Serhat Şehir Gazetesi-, "Vatan YahutTürban" adıyla sahnelenen bir tiyat- ro oyunu ve bol bol da k harfi kullanılıyor roman- da. "Kar" bugün çok tartışılan siyasi İslam ve bö- lücülük temalannı ana eksen olarak alıyor. Romanda, okula kabul edibneyen türbanlı kızlar, şeyhler, hocalar, ateistlik ile dindarlık ara- srnda gidip gelenler, Jslamcı teröristler, geçmişte solcu iken siyasi İslam'a kahl- mış belediye başkan adaylan, başansız taşra tiyatroculan, sürekli insanlan izle- yen istihbaratçılar, türbanlı öğrencileri derslere sokmayan müdürler, siyasal Is- lam'a gönül vermiş gençler ve sürekli kor- kan insanlar var. Önemli bir suıır kenti iken terk edil- miş bir kasabaya dönüşen Kars'ın yal- nızlığı roman boyunca kahramanlar ka- dar öne çıkıyor. Karpalas oteli ve sahi- bi Turgut Bey ile kızlan Ipek ve Kadi- fe ve Ka içinromanınher bölümünde bir aşk ve mut- luluk vaadi yer alıyor. tletişim Yayınlan tarafından 100 bin adet bası- lan roman Orhan Pamuk'un yedinci kitabı. Genç kalemler Cumhuriyet'te... YİTİK ŞİİR Şimdi ölüm ne güzel eşlik ederdi Dem/i bir çay kıvamındaki acılarıma, Bardaklann dibinde ne umutlar söndürülürdü. Hangi çiçek kurumaya yüz tutardı, Toprak nasıl yarılırdı gelişime, Gözlerim nasıl dalardı. Yıldızım sonsuzluğa kayarken, Hangi eller sallanırdı camlardan. Kimlerin gözleri ıslanırdı Daha anlamını öğrenmeden Yaşamak güzel şey derken, Uçarken bir kelebek JK Kanadına beni de takar mıydı? \ Sevdiğim ağlar mıydı? Anılan sıraya dizip Gecenin koynunda Hasret türküleri söyletirken, Peki ya... Ölüm korkusu vurur muydu kıyılarıma Hayatım alabora olurken. NAZİME TÛMER GECE VE BALIKÇI Dalga seslerini dinler dururdu bir gecenin ortasmda, bir günûn kıyısında ve yalnız... Gözleriyle teslim ederken geceyi gündüze bir tek yıldızlara kıyamazdı. Ağlannda kendini de salardı denize eileriyle Denizi kendine, kendini denize kanştınrdı isteyerek. Işıksızlığın aydınlığıydı suda yansısı Bir martı sesiydi kahvaltısı Balıkçı aşkını salardı denize, deniz hayat verirdi ellerine. Yüreğine yosun kokusu dotardı. Gece ve balıkçı hep aynı denizde aynı yıldıziann dostu oldufar. Ne gece içini açtı balıkçıya, ne balıkçı geceye... DİLEK KALINDEMİR Kargart 'ta 'Yaşamın Içine Yolculuk' KültürServisi-Istanbul'un Anado- lu yakasındaki alternatif yeni sergi mekânlanndan Kargart 4 Şubat'a dek 'Yaşamın İçine Yolculuk' başhk- h sergiye e\sahiphği yapıyor. Tema- rik bir grup çalışması olan sergi re- sim, video, füm, fotoğraf, düzenleme, desen ve dijital, baskı gibi farklı di- siplinleri içeriyor. Turan Aksoy, Ha- kan Akçura, Bedri Baykam. Nejat Bayramo^u,NihatKemankaşh,Mus- tafa Kunt, Ferhat Özgür ve Mehmet Tekirdağ'ın katıldığı serginin sorum- luluğunu Ferhat Ozgür üstleniyor. Mehmet Tekirdağ körlerle ilgili fîl- minde, gerçeklerkarşısındaki körleş- me durumunun altını ironik birbiçim- de çiziyor. Hakan Akçura, 115 daki- kahk videosunda, eğlence endüstri- sinin bir tür travmaya dönüştüğü bir ortamda süperegonunmeşrulalınma- sı üzerine eğilirken. Bedri Baykam v Demokrasinin Kutusu* adlı düzen- lemesinde hem mizah, hem cinsellik, hem siyaset, hem yeni dışavurumcu- luk, hem de happeningkavramını bir araya getiriyor. Nejat Bayramoğlu'nun bilgisayar ortamında ürettiği ve pomografik gö- rüntününyumuşatıldığ] dijital basla- lan fetişizm üzerini kurulu. Turan Aksoy'un vajinal imgeleri ve kadın bedenini konu alan resimleri ise top- lumsal olarak ahlak ve özel yaşam olarak mahremiyet sorunu gündeme getirirken, Ferhat Özgür'ün 'Reaüty Show'larla ilgili fotoğraflan yoksul- luk, sefalet içe kapanma gibi küni dramatik olgulan ifade ediyor. Hey- keltraş Mustafa Kunt'un düzenleme- si de bir anlamda fallik imgeyi deko- ratifleştirerek en aza indirgiyor. Ni- hat Kemankaşh'nın A4 kağıtlar üze- rine kurşura kalemle gerçekleştirdi- ği fallik desenlerden oluşan dizi re- simleri erkek cinsel organlanyla ya- şamın belki de en doğal haliyle yüz- yüze getiriyorlar bizi. YAZIODASI SELİM tLERİ Etli Kış Dolmaları (4) O zamanlar Istanbul yeşillikler içinde olduğun- dan, kırlarda, fundalıklarda, bahçelerde ebegü- mecine çok sık rastianılırdı. Bana adı bile büyüleyici gelirdi. Gümeç: An pe- teği. Boylece ebenin an petekleri oluyordu. Halk arasında bir başka adı da 'pinpirik'ti. Pinpirikte gül- dürücü bir şeyler bulurdum. Ebegümecinin daima güneşe dönen, bazan ma- vi, bazan menekşemsi eflâtun çiçekleri gözümü okşardı. Kelebeği andınr bu çiçeklerin kırmızılan da varmış, ama ben görmedim. Zaten yıllardır ebegümecı gördüğüm yok. Bıtki, bir anlamda, kışın başlangıcını haber ve- rirdi. Yaz boyu çiçeklenmiş ebegümecinin yaprak- lan sonbaharda irileşir ve çeşitli yemekler için ar- tık bizı beklerdi. Ebegümeci dolması işte o zaman yapılırdı. Iri, deliksizyapraklardan bolcatoplayacaksınız. Malzemenizde pirinç, kıyma, yağ, limon, mayda- noz, karabiber, tuz hazır bekleyecek. Kaynamış değil, sadece sıcak suda hafifçe öl- dürülen ebegümeci yapraklan süzgeçte beklerken; pirinç, kıyma, incecik kıyılmış maydanoz, karabi- ber yoğrulacak. Pirincin ve kıymanın az buçuk pi- şinlmiş olmasında yarar var. Çünkü ebegümeci yap- rağı nazlı biryaprak, ateşte kalmaya uzun süreta- hammülü yok. Yeterli malzemenin, yani dolma içinin konduğu yapraklar sanlıp tencereye yerleştirilecek. Üzeri- ne tuz, limon suyu, bir kaşık yağ ve su ilâve etti- nız mi, artık orta ateşte pişireceksiniz... Ebegümeci doimas/nın buruk, ekşimsi tadı, yap- rakların kadife ülgerini andınr tüycükleri beni he- yecana boğardı. Güz sona ererken hep bir ilkba- hartadı alırdım... Ebegümecinin, yeri gelmişken, öteki yemekle- ri arasında, sarmısaklı yoğurtla yenen zeytinyağ- lısını, ortasına yumurta kırılan haşlamasını, etin yanına gamitür gibi konan püresıni soyfeyeyim. Zey- tinyağlısı tıpkı ıspanak gıbı pişirilirdi. Haşlaması- na yumurta kırmadan önce, ebegümeci o zaman- lar murfaklann yeni gözdesı Sana yağında çok az kavrulurdu. galiba soğan da çentilirdi. Püresinin sutle beslendığıni hatırlıyorum... Pekı, bamyanm, pamuğun ve ıhlamur ağacının ebegümecigillerden olduğunu biliyor muydunuz? Kış günlerinin artık yiyemediğim, evlerde, lo- kantalarda, şurda burda rastlayamadığım etli dol- malan arasında ıspanak ve pırasa dolmalan var. Neyse, asma yaprak, lahana ve pazı dolmalan bugün de ağız sulandırmaya devam ediyor. Pırasa dolması oyuncaklı işti; annem pişirmez- di. Onu da herhalde hepı topu üç dört kez yemiş olmalıyım. Pırasa yanm parmak kesilmiş, yaprak yaprak çıkartılmış, dolma içiyle doldurulmuş. Son- ra hafif ateşte pişirilmış. Yanm parmak uzunlu- ğunda kesilmiş, yaprak yaprak çıkarılmış pırasa- lan, yanılmıyorsam, önce kaynarsuda öldürecek- siniz, dolma içi sonra konacak. Bunun gibi yapılan soğan dolmasını unuttuğum sanılmasın. Iri kuru soğanlann bir iki taşım kayna- tıldıktan sonra gömlek gömlek çıkartılması mari- fet isterdi. Biraz piştikten sonra soğan dolması- nın fınna verileni çok daha lezzetli olurdu; soğan artık çıtır çıtır bir hal edıniyordu... Etli kış dolmalanndan bende ız bırakanların so- nuncusu, Selanikli Nazrfe Hanımefendi'nin -bir arkadaşımın büyük teyzesiydi- şalgam dolması- dır. Yine kapaklı dolmalardandı; içi oyuimuş, mal- zemesi konmuş, sonra kapağı kapatılmış... Pişer- ken hem limon suyu, hem bir çay kaşığı şeker ko- nacak. Bizim evde şalgam pek küçümsenirdi neden- se. Nazife Hanımefendı'de yediğim şalgam dol- masının tadı damağımda kalmıştır. Soğuk kış günü bitiriyorum bu yazıyı. Müthiş kar yağıyor. Evde yalnızım. Issız mutfakta etli kış dol- malanndan herhangı biri pişmiyor. Takvimde Iz Bırakan: "Fakat gariptir ki, bütün bu eski zaman yalıla- nnın rivayetlerini, hâlâ birer masal gibi, duymak istiyorum." Abdülhak Şinasi Hisar, Geçmiş Za- man Fıkraları, Hilmı Kıtabevı, 1958. BUGUN • BEKSAVda saat 15.00'te Olher Stone'un yönettiği 'Katil Doğanlar'. saat 17.00'de BahmanGhobadinınyönettiği 'SarhoşArJar Zamam', Mobsen Makhmalbaf rn yönettiği 'BisUdetçi' adlı filmlerin gösterimi. (0 216 349 91 56) • FRA.NSIZ KÜLTLTÎ MERKEZt'nde saat 19.30'da Jean-FrançoLs Laguionie'nin yönettiği 'Gwen, Kumun Kitabı* adlı fîlmin gösterimi. (0212 244 44 95) • BAŞKA KÜLTÜREVİ'nde saat 20.00'de Serdar Şenın '28 Şubat'ta Nekr Oldu?' konulu paneli. (0 212 249 12 84) • CEMAL REŞİT REY'de saat 19.30'da Hasan Cibat Örter'in gitar konseri. (0 212 232 98 30) • BABYLON'da saat 23.00'tc MaviMiizik geceleri kapsammda James HardVav konseri. (0212 292 73 68) • İŞ SANAT'ta saat 19.30'da Theatre Image'm gösterisi. (0 216 454 15 55) • TAYYARE KÜLTÜR MERKEZt'nde saat 20.00 de Bursa Devlet Bölge Senfoni Orkestrası'nnı konsen/O 224 220 88 48) • tSTANBUL DEM.ET OPERA \ T BALESİ'nde saat 19.30'da 'Müzik Akşamı' adlı konser. (0 212 25110 23) • İSTANBUL AKM BÜYÜK SALONU'nda saat 19.30'da Istanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın konsen. Şef: VTadSmir Altschuler. Solistler: Anatoh/ Bazhenov (keman), Ivan Koucher (viyolonsel). (0 212 243 10 68) • İSTANBUL AKM SİNEMA SALONU'nda saat 15.30,19.00'daWim VVenders'ın yönettiği 'Buena VTsta Social Club' fılminin gösterimi. (0212 2515600) •BİLGİ ÜNİVERSİTESİ'nde İngüiz Modern Müzik Festivaü kapsamında saat 19.30'da JuBan Temple'ın yönettiği 'The Great Rock'n'roO Svvindle' fihninin gösterimi. (0 212 216 22 22)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear