13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
HABERLER Tanmın kurtuluşuLATİFMUTLU* ranm; bakımsız, işlevsiz ve ve- rimsiz. Türkiye'nin gücünü belirtmek gerektiğinde, "Biz dünyada, gıda ûretimi bakunındao kendi kendine yeten yedi ûikeden bi- riyiz" diye övünmekte idık. Bugün için bu düşüncenin geçerliliği kalma- mıştır. 1983 yıluıdan sonra, tanm ürünleri ve gıda maddelerindeki fıyat artışlannı önlemek amacıyla, yerli üreticileri terbiye için gümrük kapı- lan açılınca, üÜcemize çok ve deği- şik gıda maddeleri girdi. Ilk yıUarda, patates, peynir gibi bazı maddeler yerli ûreticinin elinde kaldı. Bazı yö- relerde, gösteri yapan, konuşan ve ağlayan ûretici, sesini duyuramayın- ca üretimi azalttı. Anamur'da muz bahçeleri sökülüp yerine başka bitki- ler dikildi. Niğde ve Bolu'da patates üretimi azaldı. Tanm sektörü önceleri, ekonomi- mizin temel unsuru idi. 1968 yıhnda milli gelirimızin yüzde 33 'ünü veren tanm, bugün yüzde 14'e gerilemiş durumda. tmalat sanayii ve hizmet- lerin verimli yükselişine bağlı ola- rak, tanmın payının azalması doğal- dır. GSMH içinde tanm kesıminin gelişme hızı da düşüktür. Tarımda verimsizllğln başlıca nedenlerl Köylümüz, yüzyıllardan bu yana uygulamakta olduğu ekim ve hasat tekniğini, geliştirmeden ve değiştir- meden sürdürdüğü için. verim son derece az. Devletin, tanmda, köylü- müze yol gösterecek örnek işletme- leri ve araştırma kurumlan bulunma- sına karşm, belirlenmiş ve uygulana- bilir bir tanm politikası bulunma- maktadır. Köylümüz yalnız başına, dünyadan kopuk olarak yaşammı sürdürmeye çalışmaktadır. Tanm Bakanlığı'nın taşradaki zi- raat mühendisleri, köylü ile diyalo- ğa giremedikleri için, bakanlığın em- ri ile şehirdeki finn ve pastaneleri de- netlemeyebaşlamışlardır. Köylümüz doğa ile savaşta yalnız bırakılmıştır. Köylüyü bilgilendirme ve ona ör- nek olma amacıyla var olan Devlct Tanm İşletmeleri, köylüye örnek ol- maktan uzak. Çünkü köylümüz. bu işletmelerden daha randımanlı üre- tim yapıyor. Eğltlm düşük Doğrudan tanmda çalışan nüfusu- muz on milyondan fazla. Işgücümü- zün yüzde kırk beşini oluşturan bu önemli kesım, verimsiz ve atıl. Orta- lama çalışma süresi yılda iki ayı geç- mıyor. Eğitim durumu oldukça za- yıf. Kırsal kesimde yaşayan yetişkin nüfusumuzun eğitim düzeyi şöyle- dir; yüzde 18'i hiçbir okul bitirme- miştir, çoğu okuryazar değildir. Yüz- de 72'si ilköğretim, yüzde 8'i lise me- zunu. Yükseköğrenim görenlerin oram, yüzde 2'nin altmda. Açıkça görüldüğü gibi, yüzde doksanı ilköğ- retimden daha fazla eğitim göreme- miş olan tanm kesiminden, daha faz- la verim beklemeye hakkımız yoktur. İlerleme yolc Birleşmiş Milletler'in yayımladığı yeni raporda, 1981 ile 1998 arası 17 yıllık bir zaman sürecinde, Türki- ye'de tanm kesiminde bir ilerleme ve gelişme olmadığı belirtiliyor. 1981 'de hektar başına 1869 kilog- ram hububat elde edilirken 17 yıl sonra, 1998'de 2196 kilogram oldu- ğu görülüyor. Bu yavaş ilerleme du- rumu karşısında sessiz kalamayız. Çünkü, Batı'daki komşulanmız ve Avrupa, aym süre içinde, tanmdaki verimliklerini iki katına çıkardılar. Biz yerimizde sayarken onlar hızlı ahlımlar yapıyor. Yakın bir zamanda, dışandan gelecek tanm ürünlenyle köylümüzün rekabet olanağı kalma- yacaktır. Avrupa Birliği üyeleri ve komşulanmızda, hektar başına alı- nan ürünlerde büyük artışlar oldu. Finlandiya ve Yunanistan, Portekiz dışında kalan Avrupa Birliği ülkele- ri, hektar başına beş tondan fazla hu- bubat elde etmektedirler. îşgücümü- zün yansına yakın bir bölümünün ge- çim kaynağı olan tanmın bu kadar verimsiz oluşu, köylü kesimin fakır- leşmesine yol açtığı gibi, dünyamn gözünde ülkemizin gelişmemiş, ge- ri kalmış ülkeler arasında sayılması- na da yol açmaktadır. Bilgl ekslkliği Tanm kesiminin geri kalış neden- lerinın başında, "bflgT eksikliği gel- mektedir. Tanm, ekolojik şartlara bağlı bir sektördür. Bu nedenle risk F eodal üretim biçiminden kurtulan köylümüzün, Dünya Bankası'nın kıskacında ezilmemesi için eğitilmesi gerekiyor. Avrupa ve ABD'nin baskısı ile gümrük duvarlan kaldınlırken tanm sektörümüzün, bilimsel metotlarla üretim yapan dış dünyadaki rakipleri ile baş edebilmesi için gerekli önlemler alınmalıdır. İşgücümüzün yüzde kırk beşini oluşturan tanm çahşanlan, verimsiz ve aül. Ortalama çalışma süresi yılda iki ayı geçmiyor. faktörii ve belirsizlikler fazladır. Pa- ranın geri dönüş hızı yavaş ve ser- maye birikimi yetersizdir. Bunun için tanm sektörü, değişik şekillerde des- teklenmektedir. Bununla beraber, bi- linçli bir işletim sistemı ile bu olum- suzluklar aşılarak venmi yükseltebi- liriz. lyi ve uygun tohum seçimi, top- rağın bilimsel verilere göre işlenme- si, uygun kımyasal ilaç ve gübreleme yapıldığı takdirde en az komşulan- mız Yunanistan ve Bulgaristan kadar değer elde edebiliriz. Gerçekten, Türkiye'nin ekolojik koşullar ve ge- niş tanm alanlan ile tanmsal üretim- de ileri adımlar atması olasıdır. Bu- güne kadar uygulanan politikalar, et- kinliğini artık yitirmiştir. Plansızlık Verimsizliğin diğer önemli bir amili, plansızlık. Kimse ne ekmesi gerektiğini doğru bikniyor. Plansız- lık, köylüyü şaşkına çevirmiş. Üret- tiğim nereye ve ne fiyatla satacağını önceden bilemiyor. Bilgisizlik ve be- lirsizlik dalgalamp duruyor. Ekimin bilimsel olarak münavebeli olması gerekiyor. Ülke ve dünya pazannı iyi bilen merkezi planlama ohnadan ta- nmdan bekleneni alamayız. Şeker- pancan ekimı, Şeker Fabrikalan ta- rafindan planlandığı ve denetlendiği için verim, dünya ortalamasının üs- tünde ve Avrupa ile yakınlaşan tek ürün olarak karşımıza çıkıyor. Sübyanslyonların faklr köylüye yararı olmuyor Tanmda yapılan desteklemeler, zengin tüccar çiftçiye yaramaktadır. Fakir köylümüz tanmsal sübvansi- yonlardan nasibini alamamaktadır. Tanmda ekim ve pazarlama planla- masının yapılmasına gerek vardır, desteklemeye değil. Fındık ve çay ekim alanlan, hükü- met tarafindan daraltıhnaktadır. Ye- ni ekim alanlan açılmasına izin ve- rilmemektedir. Hasat edilen çayı iş- leyecek ve paketleyecek tesisler ye- tersizdir. Toplanan çay yapraklannın işlenemeyen fazla kısmı denize dö- külerek yok edilmektedir. Buğday üretimi gerfliyor, Ithalatımız artıyor Temel gıda maddemiz olan buğda- yın dünya, Avrupa ve Türkiye'de ekim alanı, verimi ve değerleri. sıra- sı ile şöyledir. EJdmalanı Mihon Hektar Bağday MilyoBtOD Türkıye Avrupa Bırlığı Dünva 9.4 17.0 220.0 18 100 600 Türkiye'deki verim, dünya ortala- masının da altında. Bu yüzden her yıl ileri sanayi ülkelerinden. Fran- sa'dan, ABD'den buğday ithal etmek zorunda kalıyoruz. lllerde valiler emrindeki ziraat mü- hendisleri ve il tanm müdürlükleri, köylü ile yakınlık kurup önderlik ya- pamıyorlar. Toprak Mahsulleri Ofisi ve bankadan aldıklan kredi ile tan- mını sürdürmeye çalışan köylünün, ofisten aldığı tohumun toprağa uyumsuzluğu veya yeterli yağışın ol- maması yüzünden borcunu zamanın- da ödeyemez duruma düştüğüne ara sıra şahit olmaktayız. Ülkemizde ziraat mühendlsl fazlalığı yoktur Genel bir kanı olarak ülkemizde ziraat mühendislerinin fazla olduğu söylenmektedir. Otuz bin ziraat mü- hendisinin yansı, aldığı eğitimle ilgi- li bir işte çahşıyor. Diğer yansı ya başka bir alanda çahşıyor ya da işsiz. Bu söylemin doğru olup olmadığını saptamak zor. Başka bir yolla kendi- mizi kalkınmış Avrupa ülkeleri ile karşılaştırarak ziraat mühendisı is- tihdammda ne durumda olduğumu- zu görebiliriz. Tanm arazisınde hektar başına dü- şen yükseköğrenim görmüş eleman sayısı bakımından Türkiye ile Avru- pa'yı karşılaştırdığımızda. bizdeki oranın düşük olduğu ortaya çıkıyor. Diğer bir yolla, tanm alanmda ça- hşanlann sayısım, ziraat mühendisi sayısına böldüğümüzde, bir ziraat mühendisine düşen tanmcı sayısının, Türkıye'de çok yüksek olduğunu gö- rebiliyoruz. Avrupa'daki verimin üs- tünlüğünün. yükseköğrenim görmüş, yetişkin personelin varhğından kay- naklandığı açıkça ortaya çıkıyor. Ziraat mühendisi ile köylü arasın- da, ara eleman ola- rak görev yapacak yeterli teknisyen yoktur. Tanm mes- lek liseleri kaldınl- dı. Milli Eğitim Verim kg/Hektar 1950 5880 2750 Bakanlığı, tanm eğitiminden elini çekti. Yükseköğretım kurumlannda, tanm programlannda 12 bin 405 öğ- renci öğrenim görmektedir. Tanm alanmda çalışan on milyon köylüye yaydığımızda. bir teknisyene 800'den fazla çiftçi düşüyor. DİE'ninhazırladığı (İSCED) stan- dartlanna göre, bazı Avrupa ülkeleri ile Türkiye'deki tanm programlann- da öğrenim görenler ve hizmet vere- ceğı tanm personeli sayısı şöyledir: Zinat proşnnnndan yeni mezuı olan Belçika Ingıltere AÎmanya Danımarka Yunanistan Ispanya Itârya Hollanda Avrupa toplamı Avrupa ortalaması Türkiye öğrencilcr 1590 6144 11587 880 1022 1799 2963 2731 32681 2513 5350 Tınmda çalışao(1)Hkişj) 104 511 1046 102 784 1065 1332 247 6438 495 9857 Yninezan rirut mühendisi 60 83 90 116 767 591 446 90 - 197 1842 Bu cetvelde açıkça görüyoruz ki. Türkiye'de ziraat mühendisi fazlalı- ğı yoktur. Tanm programlanndan mezun olan bir öğrenciye isabet eden tanm çalışanı, bazı ülkelerde 60, 90 ve 116 gibi küçük sayılar iken Avru- pa ortalaması 197 olmaktadır. Türki- ye'de yeni mezun olan bir tanm öğ- rencisine tam 1842 tanm çalışanı düşmektedir. Bu karşılaştırmalar, zi- raat mühendisi ve tanm teknisyeni açığımızı gösteriyor. Tarım eğitim ve öğretlmlmlz yeterslz Milli Eğitim Bakanlığı bünyesin- de, tanm meslek lisesi artık yok. Bu- na karşılık 604 imam-hatip lisesi bu- lunuyor. Tanm Bakanlığı'nın bünye- sinde, kapanmak üzere olan 10 adet tanm meslek lisesinde 1125 öğrenci bulunuyor. Bu sayı koca ülke için son derece az. Verimsizlik kronik hale gelmiş gi- bi görünüyor. Tanm Bakanlığı bün- yesindeki Tanmsal Reform Genel Müdürlüğü ile Tanmsal Araştrrmalar Genel Müdürlüğü ve 37 üretme istas- yonu, aynca üç araştırma laboratuva- nnm, yıllardan beri ne tanmda veri- mi arttırdığı ve ne de ürünü çeşitlen- dirdiği bugüne kadar duyulmadı. Ay- nca böyle bir çalışmanm var olduğu da açıklanmadı. Tanm kesiminde reel bir gelişme yoktur. 1999 yılında tanmda yüzde 4'lük bir gerileme kaydedihniştir. Tanm Bakanlığı'na bağlı, yurdun çeşitli bölgelerinde bulunan 37 tanm işletmesi, eski adlan ile Devlet Üret- me Çiftlikleri bulunuyor. Bu çiftlik- lerin verimliliği, bizim cahil dediği- miz köylülerden daha düşük.Bu işlet- meler verimli yurt arazilen üzerinde verimsizliği sergiledikleri gibi, milli bütçeye de yük ohnaktadırlar. Devlet Üretme Çiftlikleri, yeni adı ile Tanm tşletmeleri Genel Müdür- lüğü (TİGEM), 3.8 milyon dekar ve- rimli araziyle yurdun muhtelif yerle- rine dağılmış durumda. Bugün için ulusal ekonomiye yük durumunda bulunan bu kırsal alanlann ülke ya- ranna çalışması ve köylüye önderlik etmesi için bunlann yüksek tanm meslek okullan haline dönüştürül- mesi kaçmıhnazdır. Uygulamalı tanm okullan Uygulamalı tanm okullannm iki önemli işlevi olacaktır. 1) Bilimsel metotlarla toprak işleneceğı için ve- rim en azından hektar başına 5 ton ta- hıl olacaktır. Böylece buğday ihra- catçısı olacağız. Elde edilecek buğ- day 2 milyon ton olacağı için bunun piyasa fiyatlanna göre değeri 250 milyon dolar olacaktır. Tanm Bakan- lığı'nm 2000 yılı bütçesinin 365 mil- yon dolar olduğunu düşünürsek ola- yın büyüklüğünü görürüz. 2)Bura- daki çahşmalar, köylüye yol gösteri- ci ve örnek olacağı gibi, buralardan mezun olan gençler yurda dağılarak diğer köylüyü aydınlatacaklardır. Buralarda kurulacak tanm meslek yüksekokullan devlet eliyle işletilir- se kazanç amacı güdütmeyeceği için yine verimsiz kalacaktır. Bu işletme- lerin özelleştirilerek tanm meslek okullanna dönüştürülmesi, ülke ya- ranna en uygun yoldur. Acil radikal önlemler ahnmadıkça, TanmBakan- hğı'nm modern araştırma ve işletme kurumlan kendi sırça köşklerinde, çağm gerisinde kalarak küçük ve ekonomik değeri ohnayan araştırma- lannı sürdürmeye devam edecekler- dir. Köylümüz, fakirlik çembermi kı- ramadan güneşin altında kavrulup gi- decektir. Bugün acil olarak ele ahnması ge- rekli diğer bir konu da, tanm ürünle- ri ithal rejiminin yeniden gözden ge- çirihnesidir. Bilgi, sermaye ve teçhi- zat bakımından Avrupa'dan daha za- yıf olan köylümüzü, dışandaki dev işletmelere karşı korumamız gereki- yor. Bu koruma, köylümüz, Avrupa- lı tanm işletmeci ile sosyal, kültürel ve ekonomik yönden aynı düzeye ge- linceye kadar devam etmelidir. Ülkemize çay bitkisini getiren Zih- ni Derin, Türki- ye'nin ilkkez mes- lek yüksek okulu olan, Halkalı Zira- at Okulu'ndan me- zun ohnuştur. Bu okullar, modern ve uygulamalı eğitim vererek bilinçli ve bilgili çiftçi yetiş- tirmeyi hedef al- mışlardı.1931 yı- lında yapılan üni- versite reformu ile Ankara'ya taşına- rak ziraat fakültesine dönüştürülen tanm meslek yüksekokullannın ye- niden açılması, tanm kesimimizin kaderini değiştirecektir. "BOgffi" in- sanlar yetiştirmekten başka çaremiz yoktur. •Bilgi Üniversitesi Kurucusu ve Vakıf Başkanı SALI ORHAN BURSAU Nasıl Bir Pantl? Kamuoyu araştırmaları, parlamentoda bulu- nan (ve bulunmayan) siyasi partileri güven/de- ğer sıralamasının en dibine yerieştiriyor. Bu şa- şırtıcı değil. Başan hanelerine yazabileceğimiz hiçbir şey yok. Neden başarısızlar, sorusuna, siyasal/hukuk- sal/ekonomik/bilimsel/toplumsal çerçevede ala- cağımız yanıtlann toplamı, aslında, Türkiye gibi "gelişmekte olan" ülkelerin üç aşağı beş yukan ortak sorunlannın net bir fotoğrafını verir. Sorun, Türkiye'yi bu fotoğrafın dışına çıkarta- cak bir siyasal hareketın yokluğudur. Buna para- lel, demokrasi kurumlarının yerleşmemiş, gele- nekselleşmemiş olmasıdır. Ülkemizde siyasi partilerin de demokrasinin yerleşmesine bir katkısı yok. Tam tersine, ku- rum, anayasa, yasa, hukuk, güçler aynlığı vb. gi- bi demokrasinin temel kavramları mümkün ol- duğunca vitrinlik/mostralık tutulmaya çalışılıyor. Ve.. bu tutumun doğal bir sonucu olarak siya- sal liderlikler halka dayatılıyon Ecevit, Demirel vb... Bizi kişi, kişiler kurtaracak! Tek başına bir hükümet çıksa! Güçlü bir başkanlık sistemine gidilse! Bir Atatürk daha gelse! (Bu ülkeye bir Atatürk daha gelmeyecegini bir ögrenebilsek...) Bu açıdan bakıldığında Ecevit'in bu ülkeye demokrasi kurumlannın ve geleneklerinin yerteş- mesinde, beklenen ve umulan katkısı yoktur, ol- mamıştır. Karaoğlan imajı bile başlı başına bir demok- rasi sorunuduri 30 yıldır aptal bir masaldır gidi- yor! Ecevit, bu açıdan çağdaş değil, geri ülke poli- tikacı ve demokrasi tipolojisine (fonda, şimdi kalmayan sosyal demokrat söylemi ile-karşı ta- rafta ise Baba söylemi ile Demirel) çok uygun- duıi Şimdi, yine "Küllerinden yarablan Phonix" masalı ile kişisel tapınmaya varılmakta, Ecevit efsanevi kahraman düzeyine çıkartılmaktadır! Bu ne zaman yapılıyor? Zamanlaması müthiş! "Phonix"\r\ artık yeniden varolabilmesi için tek bir külünden eser bile kalmadığı bir dönemde! Türk halkına yutturulmak istenen, 50 yıllık aynı masaldır. Bizi yine bu bataktan bir kişi kurtaracaktır. O kişi vardır. Adı da Ecevit'tir. (Veya Demirel'dir) Ecevit bir Phonix'tır. Askeri dönemden sonra partiyle bütün bağla- nnı koparmıştır. Tek başına kalmıştır. Ve yeniden yaratmıştır kendini. DSP ile iktidara oturmuştur. O halde? Daha kimi bekliyorsunuz?! Bu ticaret bu ülkede satar. Kitabı da satar. Ya- zan da. Phonix'le yazan birbirlerini beslerier (Fe- edback Gazetecilik!). Ancak öykü Ecevit'in öyküsüdür, benim değil, bizim değil! "Phonix"\n kişisel öyküsüdür. Inadı, kararlılığı ile yükselmesinin öyküsüdür. Bir ku- rumsallaşmanın değil, tek kişinin öyküsüdür. Ül- keye de bir yaran olmamıştır! Geride, ne parti olarak neyin kalacağı bellidir, ne demokrasinin kurumsallaşmasına ne katkıda bulunduğu bellidir. (Aslında bellidir. negatif etki!) Bizi geleceğe kişiler taşımaz, hiçbir mılleti ya- nna kişiler taşımaz, taşıyamaz. Atatürk bile, o kadar çırpınmasına rağmen, Türkiye'yi çağdaş dünyaya taşıyamadı. Zamanı yetmedi. Temelini attığı kurumlar, kavramlar ise geliştirilemedi, tersine yer yer yokedildi. Türkiye, en avantajlı ülke konumundan, en dezavantajlı (Avrupa'nın kıyısında!) ülke konumuna düştü. Kişiler ölümlüdür, çaresiz Phonix de. Sürekliliği, gelecekle bağlan ise kurumlar ku- rar; sürekli geliştirilen, ilerletilen, içeriği zengin- leştirilen kavramlar kurar. Bizi "kurtaracak" "dürüst" insan yoktur. (Bugüne bakın, çok iyi bakın!....) Yöneticilerin, bürokratlann uyacaklan sağlam yasalar ve demokratik bir anayasa yoksa; de- netleme mekanizmalan tıkır tıkır işlemiyorsa; yü- rütme, yasama ve yargı erklerinin bağımsızlıklan kurulamamışsa; siyasetçi ve bürokratlann eko- nomik karar ve uygulamaları sınırlanmamış ve halkı soyma güçlerine limitler konmamışsa, bu ülkeyi kurtaracak hiçbir güç yoktur. Bırakın kişileri... "Beklenen" bir liderin bile yapabileceği tek şey, bugünkü yapıyı en zayıf yerinden tepe takla etmek ve halkın ve ülkenin gerçek çıkarlanyla dengelenmiş, hiçbir alanda ve hiçbir kişiye ve kuruma mutîaklık tanımayan yeni bir yapı oluş- turmaktır. • • • Yazının sonu göründü ve 'nasıl bir siyasi parti' sorusunun yanıtlanna yine yer kalmadı. Ama, bu yazıda söylemek istediklerimin ipuç- lan var. Ana ipucu, bugün geçerii olan siyasi parti yö- netim, uygulama ve programlann ve "reel iktidar yaptınmlannın ve politikalannın" tam tersini ken- dine bayrak edinmiş ve halkın önüne yepyeni bir programla ve "devrimci" bir anlayışla çıkma ce- saretini gösterecek bir siyasi hareket. Perşembe yazımda, gevezelik yapmayacak, daha somut noktalarda duracağız. obursali/i bilimmerkezi.org.tr Orman yangınına kiralık helHcopter • ANKARA (ANKA) - Bakanlar Kurulu, Orman Bakanlığı'mn orman yangınlanna önlem olarak bu yıl 16 helikopter kiralamasını kararlaştırdı. Orman Bakam Nami Çağan, orman yangrnlarmın önlenmesı için Bakanlar Kurulu'ndan ödenek istedı. Bakanlar Kurulu'ndan 8 genel amaçlı, 8 de "gövdeden su atar" nitelikte helikopter kiralanması için ödenek isteyen Çağan'ın önerisi kabul edildı. Helikopterlerin orman yangınlanna karşı kuUanıhnasmda bu yıl değişik yöntemler denenecek. Helikopterler 1 Haziran'dan itibaren kıralanmaya başlayacak. Her on beş günde bir, devreye yeni helikopterlerin girmesi sağlanarak kurak dönemde 16 aracm da göreve hazır ohnası sağlanacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear