23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 27 EKİM 2001 CUMARTESİ 8 DIZI Denize dökülen atıklar yüzünden belediye başkanının tanıtım defterciğinde methettiği balık çeşitleri sadece yazıda kalmış Gökçeadadosteli beldiyorPERtHANERGUN Ada Dosllan Derneği Başkanı Adaya daha önce de belirttiğim gibi askerlik göreviyle gelip evlenerek yerleşen şoförümüz Tayfur Bey orayı sevdiği kadar sevilip sayılan bir kişilikti. Kendisine -adanın balığı ile incirini ye- meden Istanbul'a döneceğimizi üzülerek- söyle- yince hemen bunlan sağlamaya girişti. Önce tak- sisini bir arkadaşının ba-hçe kapısı önüne çekti. Evin hanımına incir isternimizi iletti. Hanım bu- nu iltifat kabul ederek "Gelin, hem eüerinizle toplayın, hem de bir katavemi için" diye gözleri mutlulukla parlayarak bizi karşıladı. Engei olma- sak tüm incir ağacının ürününü bize sunacaktı. Böylece Gökçeada bardacığını da az kalan bah- çe ürünlerinden tadabildik. Harap edilen köyle- rin başmahsulü Rumlar zamanında incir-üzüm- müş... Sıra balığa gelmişti. AJcşam yemeğini yemeyi ve gün bahmının görüldü-ğü en güzel yer olan Ka- Ieköy'de bu hevesimizi gidermeyi düşünüyor- duk ki Tayfiır Bey bunun ancak Balık Hali'nden temin edilerek orada pişirtebileceğimiz balıkla olabıleceğini söyledi. Haldeki balıkçılann sade- ce birinde Izmir le\Teği bulup alabildik. Gökçe- ada da aynı Istanbul'da Marmara Denizi'nde ol- duğu gibi yerli ürününü yitirmiş. Aynı gün tanı- şıp söyleşiye girdiğimiz yaşlı balıkçı reislerinden sevimli baba, o gün attığı ağdan ancak birkaç zar- gana çıkarabildiklerini, uzun süredir de denizden geçinemediklerini, eski bol balıklı günlerinin yittiğini, ağlamaklı sesle dile getiriyordu. Bu do- ğaldı. Orada da Uğurlu Sağlık Bakanlığı dinlen- me yerinden, o anda söyleşide bulunduğumuz Ka- yaköy Körfezi'nden burnumuza gelen kokulany- İa atık boşaltılıyordu. Yani adanın belediye baş- kanının tanıtım defterciğinde methettiği sayısız balık çeşitleri o satırlara asılı kalmıştı. Rehbenmız Tayfiır Bey bu konularda çok ka- ramsarlaştığımızı görünce, "Getin, sızi iç açıcı biryeregötüreynn" diyerek o mahaldeki bir Rum evine götürdü. Tahta kapısından çıngırak sesiy- le girdiğimiz bu 25-30 m2'lik bahçesi olan yer- li mimari örneği altı taş beyaz badanah, üstü kü- çük merdivenle sahanlığına ulaşılan şipşirin bir evdi. Malta taşlı küçücüJc bahçesinin üç yanın- da yasemin, selloke, rengârenk sardunyalar se- rinlikle kokulannı yaydıklan tertemiz bahçeye hu- zur veriyorlardı. Kapının yanında "Arükçokko- cadTdedilderi, AJidendiği zarnan hemen size dö- nüp bakan atlan, boynunda bembeyaz, tertemiz bir yem torbasından huzurla iş dönüşü besinini alıyordu. Ev sahipleri bizdeki tanm emekçilerinin ter- sine çok ilginç giysiliydiler. Bahçelerindeki ça- lışmadan ve ürün dağıtımından döndükleri hal- de evin orta yaşlı hanımı Madam tstavpola üs- tünde tiril tiril mavi plajye bir elbise, boynunu süsleyen istavrozlu bir kolyeyle misafirliğe gi- dermişçesine görüntüsüyle bizi karşıladı. Eşi So- tirpapa nın üzerinde bembeyaz bir gömlek, upu- zun boyuna yakışan mavi bir bulicin vardı. Ken- dileriyle çok az bildiğim Rumca'yla selamlaştı- • Gökçeada, kendine has değerlerini yitirmeye başlamış. Balıkçılar bazı günler sadece birkaç zargana ile yetinmek zorunda kalıyorlar. Bol balıklı günler geçmişte kalnuş. Başta sivil toplum kuruluşlan olmak üzere ilgililer Gökçeada'ya sahip çıkmalı. • Kayaköy'deki kilisenin çatısı yoktu. Duvarlanndaki dinsel resimler de tümüyle sıvalan kopartılarak yok edilmişti. Zemini ve kandil takalan kazmalarla define aramak amacıyla parçalanmıştı. Tez zengin olmak için tarihi yerlerde define arayanlara, gerçek zenginliğin bu taşlar olduğunu bir türlü anlatamıyoruz. ğımda Istavpolanın kırk yıllık dostmuşçasına gözleri dolarak boynuma coşkuyla sanlışını gö- rebilseydinız sızler de benım gibi duygulanır, baştakilerin siyaset cambazlığındaki kardeş halk- lar üzenndeki oyunlanna esef ederdiniz. Bu duy- guyla onlan sonradan da anımsamak için Sotir- papa'nın el ürünü şarabından aldım getirdim. Ücretini de zorla kabul ettirebıldım. Adada Komando Taburu Devletin stratej ik yönden uzun süre uygulama- da bulunduğu adadaki Komando Taburu ile ilgi- li izlenimlerini öğrenmek istediğim yerli ve son- radan yerleşen kişilerin tümünden tek sızlanma duymadım. Aksine bu taburun adada oluşunun birçok konuda kendilerine işlerlık sağladığını, mal ve can güvenlikleri yönünden de çok yararlı ol- duğunu söylediler. Merkezden eski ve yeni Ba- demli'ye gitmek üzere aynldık. Eski Bademli'ye üd tarafinda Yeni Bademli'yle iletişîm kurarca- sına yerleştirilen eski veya yeni yapılan evlerle pansiyonlann serpildiği, ibadet günlerinde açıl- dığı söylenen, değişik yapılı çan kulesiyle vira- jı kesen bir yoldan tırmanırcasına çıktık. Köyün meydanma ulaştığunızda tahribat ve önemse- mezlikle viraneleşen bir görüntüyle ürkek koyun sürülerinin arasuıda şaşakaldık. Meydanı asırlık abide bir çınar gölgeliyordu. Al- hnda tahtalan bölüm bölüm kopanlmış yuvarlak iki piknik masasıyla, de\Tİlmiş veya yan yatmış silindir şeklinde, masalar gibi yolunmuş tahta kap- lama tabureler, özürlü dilencileri anımsatıyordu. Meydanın solunda önü açık duvarlı ayazmanın gö- rünüşü de iç sızlahcıydı. Sulannın Yeni Badem- h''ye yönlendirildiği söylenen musluksuz iki su bo- rusu kupkuruydu. Gölgesinde serinleyen koyun- lann kuzulan kuru su boruiannı -belki su akar- umuduyla yalıyorlardı. Çeşmenin sağ ve solun- daki duvarlann taşla döşenmiş tabanı üzerinde kurban edilecek kasaplıklann pişirilmesini sağ- layacak üçer ocak da işlevsizleşmişti. Meydanın tam karşısında eski şaraphane tüm tahrip edilişine karşın bölümlerinin çizgilerinin yok edilmek istenmesine direnerek çatısız baca- sız haliyle duruyordu. Alt kısmında da şimdiler- de koyun ağılı olarak kullanılan depolar aynı di- rençle ayaktaydılar. Depolann altında masmavi Ege görüntüye giriyordu. Bu düşündürücü ve üzücü vandalizmden son- ra inişe geçtiğimiz Yeni Bademli onlarca pansi- yonu, hatta dolar bazında gündeliğiyle apart ote- liyle pek de ilgi çekici değildi. Gene de ağaçlı ve özenli görüntüsüyle pansiyonerleri kendine çe- kebilirdi. tniş bizi hemen Kaleköy'ün kordon boyuna ulaştırdı. Çok üzülüp yorulmuştuk. Turizm Der- neği'nin danışma bürosundaki nefis demli çay- la biraz kendimize gelebildik. Kavaköy evlerl Kordon boyundan, ülkemizin en batısından bi- ze veda edecek olan güneşi yakalayabilmek için Kayaköy'e çıktık. Karşılıklı büfe ve lokantala- nn bulunduğu dar sokakla köyün bittiğini san- dık. Yine dar, taş döşeli yokuşa, teğet yola girin- ce gerçek Kayaköy evlerini gördük. iki üç tane- sinin üzerinde ve yanında onlan yenileştiren do- ğulu vatandaşlanmızın "ev istryorsanız bunlar saühk, buyurun ucuza veriyonız!.." diye doma- tes- biber satar gibi gaspettikleri yerleri satma- ya çalıştıklanna tanık olduk. Kıbns olaylannın dışında Adalar'daki azınlıklann buralarda işgal- ci görüntüsündeki çoğunlukla Doğu Anadolulu yurttaşlanmızın yerlerinden, köylerinden toplu göç olgusunda 1970-80Terin sosyo- ekonomik etmenleri de zorlayıcı oldu. Yoğun işsizliğin ve yoksulluğun sonucunda kırsaldan büyük kentle- re ve hatta yurtdışına aş-ekmek peşine koşar olundu. Bu gördüğümüz evler harçsız, üst üste, kitap- lık gibi dizilmiş, büyük çakıltaşlannm oluştur- duğu iki metre yükseklikteki uzunca bir duvara dayanan setin üstündeydiler. Bu duvar da üst ya- nında taşıdığı kendine benzeyen o yöreye özgü evlerin yapısmdaydı. Önündeki dar, karolar ka- dar düzgün, iri taşlarla uzayıp giden bu yolla köy meydanına vardık. Burada da cesameriyle objek- tife giremeyecek büyüklükte devasa tarihi bir çı- narla karşılaştık. Dallan on- on beş metre uza- ğındaki çan kulesine dek uzanıyordu. Kule, ki- lisenin küçük renkli çakıltaşlarla ve geometrik şe- killerle mozaik misali döşenmiş avlusuna açılan kapı görevini de içeriyordu. Bu döşeme bana Rodos Adası'nın iskele meydanından başlayıp ka- lesine kadar devam eden çakıl diziüniş yolunu hatırlattı. Kilisenin çatısı yoktu. Duvarlanndaki dinsel resimler de tümüyle sıvalan kopartılarak yok edilmişti. Zemini ve kandil takalan kazma- larla define aramak amacıyla parçalanmıştı.Ki- lisenin ön duvarlanyla çatı sütunlan nasılsa ye- rinde kahnış. Kapının üsründe 1946 tarihi taşı- yan Rumca kitabede "Ayia Marina KiKsesi Kse- nofon Grigoriu adh Idşi taranndan tekrardan ta- mir ve inşa edflmiştir" diye bir yazı vardı. Yurdumuzun genelde kıymeti bilinmeyen do- ğa harikalanyla olaganüstü bezendiğinin bilin- ciyle onu çok sevip sahiplenmemiz gereğine, olumsuz koşullar içinde bile çok inanmışımdır... Bu düşünce ve inançla devleti de harekete geçi- recek çevreci sivil toplum örgütlerince Gökçe- ada'ya (Imbros) ve tüm yörelerimize sahip çıkıl- malıdır diyorum. Handan Ipekçi "Çağdaş Türk Sineması'nın en önemli yapırianndan..." Atilla Dorsay-Sabah SCAR Aday Adayı JJJJJJ Jül Sürgiin yeri Prens Adaları Beyoğlu AFM FİTAŞ _ LeventK.M. SİNEMATURSAK Çemberhtaş ŞAFAK MOVIEPLEX Bakırköy AVŞAR Kadıköy ATLANTİS Altunizade CAPITOL Pendik GÖNEY IZMİR Sema ANKARA Metropol DİYARBAKIR Galleria 249 93 61) 11.15-13.45-16.15-18.45-21.15 C.Ct. 24.00 325 43 31)13.45-17.35-21.50 (516 26 60)11.00-13.30-16.00-18.30-21.00 (583 46 02) 11.00-13.30-16.00-18.30-21.15 (336 06 22) 12.00-14.30-17.00-19.30-21.45 391 19 35) 12.00-14.30-17.00-19.30-22.00 35413 88) 11.30-14.00-16.30-19.00-21.30 483 91 00 12.15-14.30-16.45-19.00-21.15 425 74 78) 11.30-14.00-16.30-19.00-21.30 (222 05 33) 11.00-13.30-15.45-18.00-20.30 Gökçeada izlenimJerimi, özetle yüzeysel de olsa ak- tarmaya çalıştığım anılan noktalarken çeşitli sıkıntı ve güçlülderle korumaya çalıştığımız Marmara' nın incileri Prens Adalan'mn son gözlemlerimize daya- nan sorunlanna da değinme- den geçemeyeceğim. Istanbul'un yüzölçümü yönünden en büyüğü olan Adalarilçesi, Marmara"nın güneydoğusuna inci tane- leri gibi serpiştirilmiş ufak büyük 9 kara parçasıdır. Bunlann sadece 5 tanesi yerleşim alanıdu-. Bunlar: Büyükada (Prinkipo), Hey- beliada (Halki), Burgazada (Antigoni), Kınalıada (Pro- ti) ve kırk elli yıldır yerle- şime başlanan, Sedefada- sı'dır(Tere\intos). Iskânsız olan dört tanesi de; Yassıada (Plati), Sivriada (Oksia) veya Hayırsıza- da, Tavşanadası'dır (Neandros). Prens Adalan tarihin çeşitli dönemle- rinde IÖ Grekler, daha sonra Romalüar ve Fatih'in Istanbul'u ahşından sonra da Osmanlılann eline geçmiştir. tlgili yöneticilerce çeşitli ad ve amaçlarla kul- landmışlardır. Bu tarüıi süreç, ayn ve kap- samlı bir konudur. Örneğin; Bizans dö- neminde birçok prens, prenses, hatta im- paratorun sürgün yeri olan Adalar'ın en yaygın adı "Prens Adalan''dır. Adalar, Osmanlılar döneminde 19. yüzyılın ilk yansına kadar kendi haline bırakıldı. Batılılaşma sürecinden, yani Tanzimat döneminden sonra Adalar'ın altın çağı başladı. O günlerin yönetimince yürür- lüğe giren 'yabancılann nıülk edinme hakla' Adalar'ın hızla gelişimini sağla- dı. İlk kez Fransızlar tarafmdan Adalar sayfiye yeri olarak seçildi. Taş evler, köşkler ve yalılarla donandı. Seçkinle- re azınlıklann ve yabancılann yoğunlaş- Yasaada'da başıboş kalan binalar yağmacılara yem ofanuş. Binalann pencereleri, mustuklan bik masıyla o dönemin yerel yöneticilerin- ce Adalar' ın ayncahğı oldu. Düzenli va- pur seferleri konuldu. 1984 yılına kadar Adalar'ın yerel yönetimi merkeze bağ- hydı. O tarihten sonra seçimle gelenler- ce yönetiür oldu. Adalar'ın iştah kabar- tıcı gelişimi rantiyecilerin de fazlaca il- gisini çekti. 1964'teki Kıbns olaylan so- nucu Banş Harekâtı'ndan sonra Ada- lar' ı terk eden Rum vatandaşlann yeri- ni önceleri buraya hizmet için gelen Ana- dolu ve Doğu kökenlilerle Musevi yurt- taşlanmız yoğunlukla aldı. Kırk- elli yıl içinde Adalar yüksek gelir getiren, bo- zuk yapılaşmanın kurbanı olmaya baş- ladı. 1984'te Adalar'ın birinci derece StT alanı ilan edilmesine karşm bu kar- maşanın önü alınamadı, Işte bu nedenlerle bir avuç adasevere görev düştü. 1989 bahannda Saym Çe- Bk Gükrso\ un başkanhğında Ada Dost- lan Derneği'ni kurduk. Çeşitli engelle- me ve yıldırarak etkisizleştirme karşıt- lıklannı önemsemeden Adalanmızuı ta- rihiyle doğasını koruma savaşımını sür- dürüyoruz. îşte bu deneyimlerimizden ötürü Gökçeada'da da böyle koruyucu bir çevreci sivil toplum örgütlenmesi olsa di- yorum. Yassıada îmroz'dan döndükten iki gün sonra kurucu üyelerimizden -deniz rutkunu- sevgili Yorgo Bekar'ın teknesiyle uzun süredir görmediğim yerleşimsiz adala- ra doğru yol alalım dedik. Önce Sivri- ada'ya (Oksia) yelken açtık. Balıkçılar- ca Hayırsızada da denilen, uzun süredir de taşocağı olarak kullanılan Sivri'nin çehresi epey değişmişti. Boşaltma iske- lesi yapılmış, tarihi kalesi, kamyon yo- lu açılması nedeniyle ortasından ikiye bö- lünmüş. Bol böğürtlenli, Sait Faik'in amlannda Bedri Rahmi'yle balığa çık- nklannda beklemedikleri firtına nedeniy- le sığındıklan hayırsızdan hayır kahna- mış. Yolumuza Yassıada (Plati) yönünde de\am ettik. Bildiğimiz asker tesisleri- nin dışında, kısa süre sür- dürülebilen Deniz Ürünleri Fakültesi'nin banndmlıp eğitim görülebilmesi için koskoca betonarme binalar da yapılmış. Hinterland'da eğitim yapılabilmesinin yan- lışlıklan düşünülmeden ve- rilen bu karar, eğitime son verilerek geçersizleştirilmiş. Ama arkasında trilyonluk zararlarbırakarak... Başıboş kalan binalar yağ- macılara yem olmuş. Bu yamyamlarca kapısı, pence- resi, musluklanna, hatta su borulanna kadar işe yara- yan her şeyi kopanlıp çalın- mış. Ortahkta etrafa kör göz- lerle bakakalan boşaltıhnış binalar kalakahnış. Tavşanadası (Neandros) o n u n ( } e dejnjj- afdk Denize atlayarak sıkmtılanmızı atalun dedik. Dedik de can güvenliğimiz söz konusu olduğu için iç huzuruyla bunu da tam ola- rak uygulayamadık. Çünkü; Yalova ve Çınarcık'a sefer yapan feribotlann de- vasa dalgalan, balık yumurtalannı, mid- yeleri yok ettiği gibi, ada sahillerinden denize girenlerin kol ve bacaklannın kı- nhnasma, birkaç gencin de boğulması- na neden olmuştu. Neandros kıyılannın da çok yakınından geçtiklerinden dalga- lan şiddetle vuruyordu. Cevrecllere caârı Bir asırlık sürede iki yüze yakın ede- biyat, bilim, müzik, resim ustalanna esin kaynağı olan, eşi menendi bulunamaya- cağına inandığım Prens Adalan'nm ca- nımız pahasına da olsa korunmasuıın gereğine inanıyorum. Tüm yurtsever çevrecilerin de bu çalışmalara omuz ve- receğini biliyorum... İİTTİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear