23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
•7 EKİM 2001 CUMARTESİ • • • • CUMHURİYET SAYFA HABERLERIN DEVAMI 19 ** C r U l V C E L CÜNEYT ARCAYÜREK • Baştarafı 1. Sayfada nnedyanın kriz diye nitelemesine fena halde içer- lemış. Her tartışmaya kriz sıfatının yapıştırılmamasını istiyor. Başbakan'ın isteğine bakanlardan önce rnedyanın bir bölümünden derhal yanıt geldi. Ecevit'in konuşmasının üzerinden bir saat geç- ti geçmedi; bir haber TV'si haberlerinden "kriz" sczcüğün ü hemen kaldırdı, yerine özenle "tartış- rraa" sözcCJğünü yerleştirdi. Ne var lci; Başbakan'ın uyarısını medya benim- sedi ama asıl ders çıkarması gerekenler, (Ece- vrt'in basın önündetartışmayı kesmelerini istedi- ğ i ikı bakan) ya söyleneni işitmediler ya da uya- rıyı dikkate almak istemediler. Başbakan'ın ikide bir var olduğunu söylediği uyuma karşın bakanlararasındaki çekişmesürüp gidiyor. Bakan Akcan telefonla Derviş'i arıyor: "Kim ve- ya kimler uygulamanın 2004'e kalmasını isteyen- l&r?" Yanıt bir harika: "Beni böyle bilgilendirdiler!" Ortaya çıkan tablo bakanlar arasındaki (oysa hükümetteki) anlaşmazlığın, uyumsuzluğun han- gi aşamalarda olduğunu sergiliyor. Nereden tut- san kel! Bir yasanın üç sorumlu bakanı aynı kentte üç- beş kilometre uzaklıkta yaşıyor, birbirterinden ha- bersiz! Bayındırlık'la Maliye'nin derdi ulusal yararları zedelemeden yasayı bir an önce tamamtamak... Derviş'in derdi ise hükümetten çok kendini so- rumlu gördüğü IMF'ye mahcup olmamak, Was- hington'dan gelen istekleri zamanında yerine ge- tirmek! Ortak partilerin bakanlan yasayı ince eleyip sık dokuma kararında. Velakin dışarıdan atanan Derviş telaşta. Niyet mektubuna tarihi yazdığı için illaki 15 Ekim! Himayeye mazhar bakan Ciddi bir sorun karşısındayız. Başbakan'ın sü- ratle çözmesi gereken bir sorun. YıneleyeJim: Derviş, Bayındırlık Bakanı Akcan'a; yasanın 2004'te yürürlüğe girmesini isteyenlerin kim veya kimler olduğunu söyleyemiyor. Amerikan terbiyesiyle yetişmiş bir bakana ya- kışmayan bir yanıtla, verilen bilgiler doğru mu de- ğil mi araştırmadan "Beni böyle bilgilendirdiler" diyor. Şimdi sormak gerekmez mi? Derviş'in başlat- tığı "kaynağı meçhul" açıklamayla durum çatal- laştı, çok duyarlı para piyasamız dalgalandı. Dolar 1 milyon 600 binlerin altına inmişken hop 600'lerin üzerine neden sıçradı? Garip bir oluşma izlendi. Doların bu hale geli- şinde kimin sorumluluk payı olduğunu hemen hıç kimse irdelemedi, tartışmaya açmadı. Derviş, eski Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ü te- lekom konusunda bir tartışma yaratarak doların alabildiğine yükselişine neden olmakla suçlama- mış mıydı? Şimdi yalan yanlış bilgilerle Bayındırlık ve Ma- liye gibi iki bakanı sorumluluk altında bırakan, do- ların yükselişine yol açan Derviş'in ta kendisi. Ama hemen sütre gerisine saklanıyor. Temel- siz bilgilerle tartışmayı açan, dolann bir anda yük- selişine neden olan sanki kendisi değilmiş gibi bir kenara çekiliyor. Olayın güzel tarafı sözüm ona uyumlu hükümet ortaklığında hemen her gün ortalığın toz duman olmasına karşın: Başbakan çıkıyor kürsüye; her tartışmaya kriz sıfatı yapıştırmasın diye medyayı azariıyor ve di- yor ki: "Yoksa ekonomi esenliğe çıkanlamaz." Ama Başbakanımızın aklından IMF'nin sözün- den çıkmamak, ne dediyse yerine getirmek oldu- gu için bakanlar arası uyumsuzluğun nedeni Ke- mal Derviş'i -en azından- uyarmak geçmiyor. Yanıtını bulacağımız bir soru aklımızda: Acaba neden? Türkiye'ye görev verilmeli LEYLA TAVŞANOĞLU ABD yönetimi, 11 Eylül'deki terör eylem- lerinden hemen sonra çeşitli düşünce üretme kuruluşlanna hazırlattırdığı araştırma raporla- nndan çok geniş çaplı ve uzun vadeli bir po- litika tespitine gidiyor. Buna göre Türkiye, şimdilik Afganistan üzerinde odaklanan aske- ri harekât ve sonrasında çok önemli bir aktör oluyor. Türkiye'nin Afganistan'a harekât dü- zenleyen koalisyonda tartışmasız bulunacağı belirtilirken "Türkiye'nin uzun vadeli böl- ge stratejilerini de gözeterek yeni oluşum- da etkinliği arttınlmaüdır" deniyor. ABD yönetimine zaman zaman stratejik raporlar ha- zırladığı bilinen Johns Hopkins Üniversitesi araştırmacılannın "Afganistan Sorumınun Çözümü" başlığıyla hazırladıklan raporda, " Yönetime yakın güvenük ve bölge uzman- lan 11 Eyliil eylemini her ne kadar El Ka- ide örgütünün gerçekleştirdiğini bilseler de Rusya dahil üçüncü ülkelerin istihbarat bi- rimİerinden şüphe etmektedirler. Fakat şu anda cepheyi büyütmemek için bataklık durumuna gelmiş olan Afganistan üzerine odaklanılmıştır" deniyor. Cenlş katılımlı hükümet Geniş katılımlı bir geçici Afgan hükümeti- nin daha sonraki aşamada oluşturulması gere- ği üzerinde durulan raporda şu ifade kullanı- lıyor: "Pakistan, hiçbir şekilde kendisine hasım bir gücün (Hindistan vb. kuzey güç- leri bugüne kadar ağırlıklı olarak Hindis- tan ve Rusya'dan destek almışlardır) Afga- nistan'ın kontrolünü ele geçirmesini kabul etmeyecektir. Bu sebeple, yeni oluşturula- cak hükümette Taleban-Peştu üımlı grup- lann katüımının sağlanması ve Pakistan'ın desteğinin alınması gerekmektedir. Başlan- gıçta muhtemelen kuzey bölgesinde olmak ve daha sonra Kâbil'e taşınmak üzere ge- niş katılımlı bir hükümet oluşturulmalıdır. Bu hükümet uluslararası güce muhatap olacakve yeniAfganistan'ın anayasasını ha- zuiayacakür.Yeni hükümetin Afganistan'ın inşası ve terör kamplarının yok edilmesi konusunda istekleri olacaktır. Bu konuda yeni hükümetin ABD ve müttefıkleri tara- fından desteklenmesi gerekmektedir" Tes- pit edilen stratejiyi uygulamak üzere bir koor- dinatörün atanmasının gerekeceğine işaret edi- len rapor şöyle sürüyor: "Kara harekâtıTaleban içindeki çözülme ve saf değiştirmelerle şekülenecektir. Bu hu- susta,ABD, Pakistan'ın geniş ölçüde deste- ğine ihtiyaç duymaktadır." Ankara'ya blçllen rol RapordaTürkiye'ye biçilen rol şu cümleler- le anlatılıyor: "Türkiye, halen ABD'nin yü- rüttüğü operasyona hava sahasını ve üsle- rini açarak destek vermektedir.TBMM' nin hükümete, irtibat subayı ve eğititn için as- ker gönderme yetkisi vermesi ve aynca NA- TO'nun 5. maddesinin işletilmesiyle askeri bakımdan kendini bağlamıştır. Türkiye'nin katüımı askeri harekâtın gelişmesine göre şekillenecektir. Askeri, siyasi ve ekonomik olarak oluşturulan çözüm srratejisinin her aşamasında Türkiye'ye ihtiyaç vardır. Tür- kiye'nin koalisyonda olması ya da olmanıa- sı tartışnıası yersizdir. Türkiye fiilen koalis- yonun içindedir. Bundan sonra yapüması gerekenTürkiye'nin uzun vadeli bölge stra- tejilerini de gözeterek yeni oluşumda etkin- liğini arttırmak olmaûdır." Türkiye'nin sadece Kuzey Ittifakı'nın ya- nında görülmemesi, aynca Ozbek hükümeti- nin bölge politikalannın dikkatle gözden ge- çirümesi gerektiğine işaret eden raporun bu bölümü şöyle: "Türkiye'nin oluşturulacak bir barış gücüne katüımı istenebilir. Aynca Afgan ordusunun yeniden oluşturulmasını Türkiye üstlenebîlir. Afgan subaylarının Türkiye'de eğitimi Atarürk dönemi uzun vadeli polirika hedeflerinden biri obnuştur. Sovyetler'e ilk başkaldırıyı Türkiye'de eği- tilen subaylar yapmıştır. Bu nedenle Afgan ordusunun örgütlenmesi ve harp okulunun kurularak ders programının hazırlanması ve belirli bir dönem bunun yürütülmesini Türkiye üstlenmelidir. Bunun parasal kay- nağı, oluşturulacak uluslararası koalisyon- dan istenmelidir." u KaIkınma programı çerçevesinde Türk özel sektörü için Afganistan'ın Kâbii, He- rat, Mezar-ı Şerif gibi önemli kentlerinde üniversite açma hakkı istenmelidir. Bu program çerçevesinde Türk şirketlerine ba- a işler verilmesi güvence altına aünmalı- dır." 11 Eylül'ün uzun vadeli olduğunun unu- tulmaması gerektiğirun altını çizen rapor, AB- D'nin bölgede terör odaklan kurutulduktan sonra da bölgede varlığının kalmasının zorun- lu olduğunun Türkiye tarafindan dile getiril- mesinin doğru olacağınnı altını çizerek şu cümlelerle sürüyor: "Bu meselelerde inisi- yatif alan Türkiye'nin bütün dış poütika konulannda gücü artacaktır. Bu konuda sadece bürokratlarm hazırlayacaklan ra- porlara bağü kaunmamah, siyasi inisiyatif ve risk ahnmahdır." Türk modell denenmedl Bölgede uzun vadeli gelişmelerin içerisin- deArap coğrafyası vejeopolitiğinde de geliş- meler beklenmesi gerektiğine işaret edilen ra- porda şu noktalar vurgulanıyor: "20. yüzydın ikinci yansından bu yana Arap ülkelerinin Türk modeü hariç (demokratik-laik) dene- mediği model kalmamıştır. Bugün Batı'da Türk modelinin önemi daha çok anlaşıl- maktadır ve sesli olarak Arap dünyasına model olması gerekriği söylenmektedir.Ta- bii bunlar uzun vadeli işler olmakla birlik- te Türkiye için yeni acil imkânlan doğura- caktır. Bi/inı tarihi ve medeni tecrübemiz, hem kendi geleceğimiz hem de bölgenin ge- leceği açısından vazife doğurmaktadır. Os- manlı'nın yıküışıyla bölgemizde ortaya çı- kan güç boşluğu -veya siyasi kutup eksikli- ği- kaos yaratmıştır. Türkiye kendi mode- lini birçok sıkıntı ve badire içerisinde de- vam ettirebilmiş, birçok faktörün etkisiyle dışanya karşı açıbm gösterememiştir. Bu- gün Batı dünyasının bölgedeki politikası if- las etmiştir ve arayış içerisindedir. Kendi- sine hasım olmayan ve kendisini anlayan Türkiye'ye her zamandan daha çok ihtiya- cı vardır. Bugün Türkiye'nin kendi mode- lini savunma psikolojisinden çıkıp reklam etmesi günüdür. Bazı pürüzleri hallederek, daha da demokratikleşerek model haline gelmek mümkündür. Bu Türkiye'nin uzun vadeli dış polirika stratejilerinden birisi ol- malıdır. Buna bizitn olduğu kadar Do- ğu'nun da Batı'nın da ihriyacı var. Ülke içe- risindeki ekonomiz kriz dış dünya ile ilgi- lenmemizi engellememelidir." ^Örümcek Ağı 9 operasyonıında 32 gözalb • Baştarafı 1. Sayfada Olayla bağlantıh aralannda ya- bancı danışmanlık şirketlerinin de bulunduğu binin üzerinde firma olduğu öğrenildi. Emni- yet Genel Müdürlüğü'nden ya- pılan açıklamada, yabancı kişi- lerin de aralannda bulunduğu organize bir grubun, çeşitli ül- kelerde paravan şirketlere ihra- cat yapmış gibi gümrük belge- leri düzenleyerek, ihracatı teş- vik amacıyla verilen Eximbank kredilerini usulsüz bir şekilde kullandıklannın belirlendiği kaydedildi. Zanlılann, Türki- ye'ye yurtdışından döviz geti- rilmiş gibi sahte banka dekont- lan düzenledikleri, Türk şirket- lerinin yurtdışı pazarlarda daha iyi rekabet edebilmeleri ama- cıyla ödenen KDV iadeleri ve ihracatı desteklemek amacıyla Merkez Bankası tarafından ve- rilen destekleme primlerini sahte belgelerle aldıklan tespit edildi. Ortak operasyon Bu bilgiler üzerine Ankara DGM Savcısı Hamza Keleş'in talimatıyla Kaçakçılık Dairesi Başkanlığı koordinesinde Is- tanbul, Ankara, Gaziantep, Adana ve Içel emniyetlerinin katıhmıyla operasyon başlatıl- dı. 25 Ekim Perşembe günü sa- at 06.00'da eş zamanh olarak başlatılan operasyon kapsa- mında 32 kişi gözaltma alına- rak, Ankara'ya getirildi. Maliye müfettişlerinin yak- laşık 1 yıl öncesine dayanan ça- hşmasuıda, son 5 yılın ihracat rakamları ile kuşkulu mal ve para hareketleri değerlendir- meye alrndı. AraştuTnalar sıra- sında yüzlerce şirketin hayali ihracatuı yanı sıra uyuşturucu ve karapara aklama yoluyla milyarlarca dolar para hareket- liliği belirlendi. Müfettişlerin, ihracat rakam- lan üzerinde çahştığı vergi ia- desi boyuru milyarlarca dolar olarak ifade ediliyor. Hayali hi- racatçı firmalann en fazla Eximbankkredilerine yöneldi- ği bildirildi. Incelemesi yapı- lan Eximbank kredilerinde, ha- yali kullanım oranının yüzde 40'lan bulduğu belirtildi. Ha- yali ihracat, uyuşturucu ve ka- rapara aklama yöntemleriyle sağlanan kaynakların önemli bölümünün yurtdışma transfer edildiği belirlendi. Hiildiıııet inşaat sektörünü canlandırıyor • Baştarafı 1. Sayfada bilmesi için uygulanabilir ve ger- vekleşebilir bir proje sunması koşu- luaranacak. Müteahhidin "konutu taç yılda bitirmeyi taahhüt etti- »ine, evleri hangi Fıyatla satmayı planladığına", kooperatifin "üye- lerinden ne kadar katılım payı ılacağma, aldığı katılım payı ile inşaatı bitirmesinin mümkün olup olmadığına" bakılacak. Devlet arazılerinin ilk aşamada özel teşebbüse ücretsiz açılması, bu arazi- lerin yağmalanması tehlikesıni de be- raberinde getiriyor. Bu yıl kurulan Ko- nut Müsteşarlığı 'ndan sorumlu Devlet Bakanı Faruk Bal ise bugüne kadar ka- mu arazilerinin inşaat sektörüne açıla- maması nedeniyle arazi mafyalannın ve gecekondulann türediğini belirtti. Bal, Konut Müsteşarhğı'nın. halkın ucuza ev sahibi olmasını da amaçladı- ğını vurgulayarak sözlerini şöyle sür- dürdü: "Bugüne kadar devlet arazi- leri,inşaat-konut sektörüne aktarıl- mamış. Bu nedenle gecekondular yapümış, Hazine arazileri arsa maf- \ asının eline geçmiş, bunlardan bü- yük rantlar elde etmişler. Devlet arazilerinin peşkeşini önleyeceğiz." Yürürlüğe giren Konut Müsteşarh- ğı'nuı kentlerdeki çarpık yapılaşma sürecini durduracağına da inandığını belırten Bal, "Amacımız, arsa bede- linin inşaat maliyeti içindeki yüzde 50'yi geçen kısmının fınansman mo- delleri içinde halka sunulması. Bu yoUa inşaat sektörü de hızlanacak" dedi. Bal, konut maliyeti içindeki ar- sa payının yaklaşık yüzde 35-50 ora- nuıa ulaşabildığine dikkat çekti. Ko- nut Müsteşarlığf nın hesaplanna gö- re. kentleşme hızı yüzde 4.75. Nüfu- sun yüzde 66.5'inin kentlerde yaşadı- ğı Türkiye'de, gelecek 5 yıl içinde kent nüfusunun 55 miryona ulaşması bek- leniyor. Bu rakamlara göre, 4 milyon yeni konuta gereksinim olduğu sap- tandı. GÜNDEM ]>rUSTAFA BALBAY B Baştarafı 1. Sayfada yen ABD, "Ama artık yeter, AB ile bu sorunu çöz" diyor. En lyimser olasılıkla kasım görüşmelerinde taraf- lar bırbirine biraz daha yaklaşacak. Aralıkta anlaş- ma sağlanacak. Orta yol şu oiabilir gibi görünüyor: Türkiye AGSP'den dışlanacak, ama AGSP'nin NA- TO ülkelennı doğrudan ilgilendiren her işleminde Türkiye'nın devrede olmasını sağlayacak bir meka- nizma kurulacak. 2- Avrupa Parlamentosu'nun (AP) kabul ettiği son Türkiye raporu, içinde "Ermen/soyA:/nm/''geçmedi- ği için Dışişleri'nde kabul gördü. Ancak durumumuz- da, AB üyelığimize giden yolda herhangi bir yenilik yok. Aksine, Kıbns'a gönderme yapılarak Güney Kıb- rıs'ın en kısa sürede AB'ye ahnacağının işaretleri var. AB Komisyonu Başkanı Romano Prodi ile genişlemeden sorumlu üyesi Günther Verheugen dün Rum kesimine yaptıkları ziyarette bunun "müjdesi"r\i verdiler. 3-11 Eylül saldırısından sonra AB devlet başkan- ları toplanıp teröre karşı yapılması gerekenleri konuş- tular. Ardından da içişlerı bakanlarıyla adalet bakan- lanna görev verdiler: Terör tanımını netleştirin, terörist örgütleri listele- yin. Çalışmalar sürüyor. Taslak raporda, Türkiye'nin üzerinde hassasiyetle durduğu bölücü terör örgüt- leri yer almıyor! 4- 20 Ekim Cumartesi günü Brüksel'den duyuru- lan "AB'nin genişleme sürecini görûnür gelecekte Türkiye ile konuşmayı, bu türzirvelere Türkiye 'yi ça- ğırmayı düşünmüyoruz" haberine Ankara tepki gös- terdi. Hükümet ortakları da sert konuştular, ama AB bunu duymamış görünüyor. AB ile ılişkilerden sorum- lu Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın Avrupa gezisinde verdiği mesajlarda ilgınç. Yılmaz, "Bızial- mazsanız köktendinciler gelir" diyor, ekliyor: "AB yolunda hızlı gitmemek gerekir, Avrupa ür- ker..." Ağustosta AB'ye tam üyelik için gerekli olanları kı- ra döke söyleyip ortalığı birbirine katan Yılmaz, bu- lunduğu coğrafyaya göre demeç veriyor. Dışişleri-AB Genel Sekreterliği 5- Tablo, Türkiye'nin terör belasının evrenselliğini tam olarak anlatamadığını ya da Batı'nın terörle mü- cadeleyi kendi istediği gibi anlamayı yegledığını gös- teriyor. 21. yüzyılın vebası olarak tanımlanan terörün coğ- rafyasmın olmadığını AB ülkelerinin görünür gele- cekte görmesinı beklemek sanırız hayal olacak. Bu konuda mücadelemizi elbette sürdüreceğiz, ama hayal kırıklıklarına da hazırlıklı olmak gerekiyor! 6- AGSP-AB üyeliğı bağlantısında tam Aziz Ne- sin'lik bir durumla karşı karşıyayız. NATO üyesı Tür- kiye, AB'ye tam üye olmak istiyor. AB diyor ki: - Arkadaş, sana tam üyelik yolu açma karan ver- me hazırlığına girişmem için NATO'daki kozlarından vazgeçmen gerekiyor. Yani işin Aziz Nesincesı şu: Ey Türkiye, yeni elbiseyi vrtrinde seyretmek istiyor- san, önce üzerindekini çıkar, bana ver! 7- Yerimiz, AB'nin bahçe kapısıyla yan duvarları arasında gidip gelirken 1995'te evet dedığimiz güm- rük birliğini (GB) kökünden sorgulamanın zamanı geldi, geçiyor. Gümrük kapılarını sonuna kadar aç- tığımız 6 yılda yaklaşık 50 milyar dolar kayba uğra- dık. Bunun muhasebesini yapıp bizim de "kapıya | kapı" uygulamasına geçmemiz gerekli. 8- Doğru olmamasını dilediğimiz bir durumun al- tını çizelim. AB'ye uyum çalışmalarından Yılmaz ve AB Genel Sekreterliği sorumlu. İşin dış diplomatik adımlarını da Dışişleri Bakanlığı atıyor. Sanıyoruz bu iki kurum arasında duvar var! Birbir- lerine belge-bilgi vermeyecek kadar soğuk mu gö- rünüyorlar ne! ankcum@ttnet.net.tr ÖDP'nin banşgecesi İZMİR (Cumhuri- yet Ege Bürosu) - Öz- gürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) îzmir II Örgütü tarafından dü- zenlenen "Barış İçin Dayanışma" gecesine katılan ODP Genel Baş- kan Ufuk Uras, ABD'nin Afganis- tan'daki operasyonuna karşı çıkmanın banş güçlerinin görevi oldu- ğunu söyledi. Atatürk Spor Salo- nu'nda düzenlenen ge- cede konuşan Uras, TB- MM'nin Afganistan'a asker gönderme karan almasını eleştirerek, "Kimse bizi ABD'nin önünde hazırolda ruta- maz. Savaş çığırtkan- larına karşı inadına is- yan, inadına barış isti- yor uz" diye konuştu. Geceye katılan ve ço- ğunluğunu gençlerin oluşturduğu kalabahk grup Bulutsuzluk Özle- mi ve Grup Mavi'nin şarkılanyla coşru. VİDEO LIG Süper Lig'te günün tüm maçları aynı gece NTV'de. Galatasaray - Trabzonspor, Malatyaspor - Fenerbahçe ve diğer karşılaşmaların özetleri ile BU AKŞAM 23:05 www.ntvmsnbc.com MERİÇ VEÜDEDEOĞLL Italyan yazar ve siyaset adamı Machiavelli. ünlü yapıtı"// Princ/pe"de, yönetim ve yönetici- ler hakkında dile getirdiğı pek çok gerçek yanında peygamberlerle ilgili saptamalara da yer verir. Ona göre, "Yenilik getirmek is- teyenler, yalnızca kendi güçlerine dayanıp zorkullanabilirlerse başa- nya ulaşırlar". Machiavelli bu görüşüne örnek olarak da peygamberleri gösterip "Silahlı peygambeıierin başanya ulaşmalan, silahsızlann ise başa- nsızlığa uğramalan bu yüzdendir" diye vurgular. Ardından da Hz. Musa'nın ve Hz. Muhammet'in başarılannı el- lerinin silah tutmasına bağlar ve özellikle Hz. Musa'nın tutumunun "hayranlık verici" olduğunu belir- tir. Hz. Isa'nın durumuna geçme- den önce Davut Peygamber'in silah kullanmada seçim bıle yap- tığına, savaşta kendi silahlan ile vuruşmak istediğine, dolayısıyla sapanını, bıçağını kullanıp yengi kazandığına da dikkat çeker. Bu kitaplı peygamberlerin -şu veya bu nedenle- yaptıkları sa- vaşlar kuşkusuz onlann kutsal ki- taplannda da -hem de aynntılarıy- la- yer alır; savaş söz konusu olunca "öldürme" de doğal bir ey- lem gibi satır aralarına girip yerle- şir. Bu durum, bu kitap mensup- lannın yaşamında savaşların baş- lamasına, sürmesine neden ola- Giysiler Giyildi mi? cak koşulları yaratabilmektedir: Bu bağlamda Isa'nın davranışı ayrıntılıdır: Incil'de, "Kötüye karşı koma; senin sağ yanağına kim vu- rursa, ona ötekini de çevir" dedi- ği yazılıdır. Bu söylemin Incil'e öte- ki kutsal kitaplardan ayn bir içerik kazandırdığı belirtilir. Ne var ki -kimi tarihsel kaynak- ların yaşamadığını ileri sürdükleri- Isa'nın bu tutumu, Hıristiyanlığın gerek yayılış gerekse bir devlet di- nı olduğu süreçte ve ondan son- ra da dikkate alınmadığı bilinir. Başka bir anlatımla: Incil'lerde sa- vaş söylemleri, "öldür" emirleri yoktur, ama Hıristiyan müminler inançları uğruna savaşmaktan, din savaşlan düzenlemekten ken- dilerini alamamışlardır. Bunlann en kapsamlısı, şu sıra- larda da sözü edilip anımsatılan "Haçlı Sefer/eri"dir. XI. yüzyılın sonlannda başlayıp XIII. yüzyılın ikinci yansınadeksü- ren bu savaşların görünürdeki amacı, Hıristiyanlık için kutsal olan yerlerin Müslümanlardan geri alın- masıydı. Ne var ki gerçek amacın bu ol- madığı daha 4. Haçlı Seferi'nde ortaya çıkacaktı. Haçlılar, Kudüs yerine Istanbul'u işgal edip yağ- malamışlar, inanılmaz boyuttaki bir serveti ülkelerine aktarmışlar- dı. Bunun dışındaki kazançları da cabasıydı; ömeğin Venediklilerti- caretlerini genişletmek ve kolay- laştırmak için olağanüstü olanaklara kavuşmuşlardı. Sefer oluşturmanın ate- şinı papalar yakar; krallar, prens- ler, kontlaronu onayladıklannı, bu seferleri simgeleyen giysiyi giye- rek ilan ederlerdi. Giysiler giyildikten sonra kısa bir hazırlık dönemi yaşanır, ardın- dan sefere çıkılırdı. Hedef Kudüs olmakla birlikte, perde arkası ta- sarlanan kazanımlan elde etmek için ikinci, üçüncü hedefler seçi- lirdi. Son Haçlı Seferi'nden tam 729 yıl sonra yeniden gündeme geti- rilmelerinın ne anlama geldiğı bu kısa anımsatmada görülebilir sa- nınm. Bay Bush'un Haçlı Seferle- ri'nden sözetmesinin birdil sürç- mesi olmadığının, bilisizlikten ileri gelmediğinin ayırdında olmalıyız; istediği kesıme mesajını iletmiştir. Bay Berlusconi'nin de yaptığı açıklamaların onun kültür eksik- liğınden kaynaklandığı düşünül- memelidir; her ikisi de kültürsüz olabilirler, ama çıkarlar söz konusu olduğunda birer politika cambazı gibi davranacaklarını gözden ırak tutmamak gerekir. Türkiye'ye gelince, kuşkusuz giysiyi giymeden "ever" dedi; du- rumu biraz garipçe; asker yol- ladığındadahadagaripleşecek... Yıllar öncesi Ispanya'dan Tür- kiye'ye dek gençlerin "NATO'ya hayır" diyen gösterilerinin anlamı şimdilerde daha da dennleşiyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear