Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
•7 EKİM 2001 CUMARTESİ • • • • CUMHURİYET SAYFA
HABERLERIN DEVAMI 19
**
C r U l V C E L CÜNEYT ARCAYÜREK
• Baştarafı 1. Sayfada
nnedyanın kriz diye nitelemesine fena halde içer-
lemış.
Her tartışmaya kriz sıfatının yapıştırılmamasını
istiyor. Başbakan'ın isteğine bakanlardan önce
rnedyanın bir bölümünden derhal yanıt geldi.
Ecevit'in konuşmasının üzerinden bir saat geç-
ti geçmedi; bir haber TV'si haberlerinden "kriz"
sczcüğün ü hemen kaldırdı, yerine özenle "tartış-
rraa" sözcCJğünü yerleştirdi.
Ne var lci; Başbakan'ın uyarısını medya benim-
sedi ama asıl ders çıkarması gerekenler, (Ece-
vrt'in basın önündetartışmayı kesmelerini istedi-
ğ i ikı bakan) ya söyleneni işitmediler ya da uya-
rıyı dikkate almak istemediler.
Başbakan'ın ikide bir var olduğunu söylediği
uyuma karşın bakanlararasındaki çekişmesürüp
gidiyor.
Bakan Akcan telefonla Derviş'i arıyor: "Kim ve-
ya kimler uygulamanın 2004'e kalmasını isteyen-
l&r?"
Yanıt bir harika: "Beni böyle bilgilendirdiler!"
Ortaya çıkan tablo bakanlar arasındaki (oysa
hükümetteki) anlaşmazlığın, uyumsuzluğun han-
gi aşamalarda olduğunu sergiliyor. Nereden tut-
san kel!
Bir yasanın üç sorumlu bakanı aynı kentte üç-
beş kilometre uzaklıkta yaşıyor, birbirterinden ha-
bersiz!
Bayındırlık'la Maliye'nin derdi ulusal yararları
zedelemeden yasayı bir an önce tamamtamak...
Derviş'in derdi ise hükümetten çok kendini so-
rumlu gördüğü IMF'ye mahcup olmamak, Was-
hington'dan gelen istekleri zamanında yerine ge-
tirmek!
Ortak partilerin bakanlan yasayı ince eleyip sık
dokuma kararında.
Velakin dışarıdan atanan Derviş telaşta. Niyet
mektubuna tarihi yazdığı için illaki 15 Ekim!
Himayeye mazhar bakan
Ciddi bir sorun karşısındayız. Başbakan'ın sü-
ratle çözmesi gereken bir sorun.
YıneleyeJim: Derviş, Bayındırlık Bakanı Akcan'a;
yasanın 2004'te yürürlüğe girmesini isteyenlerin
kim veya kimler olduğunu söyleyemiyor.
Amerikan terbiyesiyle yetişmiş bir bakana ya-
kışmayan bir yanıtla, verilen bilgiler doğru mu de-
ğil mi araştırmadan "Beni böyle bilgilendirdiler"
diyor.
Şimdi sormak gerekmez mi? Derviş'in başlat-
tığı "kaynağı meçhul" açıklamayla durum çatal-
laştı, çok duyarlı para piyasamız dalgalandı.
Dolar 1 milyon 600 binlerin altına inmişken hop
600'lerin üzerine neden sıçradı?
Garip bir oluşma izlendi. Doların bu hale geli-
şinde kimin sorumluluk payı olduğunu hemen hıç
kimse irdelemedi, tartışmaya açmadı.
Derviş, eski Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ü te-
lekom konusunda bir tartışma yaratarak doların
alabildiğine yükselişine neden olmakla suçlama-
mış mıydı?
Şimdi yalan yanlış bilgilerle Bayındırlık ve Ma-
liye gibi iki bakanı sorumluluk altında bırakan, do-
ların yükselişine yol açan Derviş'in ta kendisi.
Ama hemen sütre gerisine saklanıyor. Temel-
siz bilgilerle tartışmayı açan, dolann bir anda yük-
selişine neden olan sanki kendisi değilmiş gibi bir
kenara çekiliyor.
Olayın güzel tarafı sözüm ona uyumlu hükümet
ortaklığında hemen her gün ortalığın toz duman
olmasına karşın:
Başbakan çıkıyor kürsüye; her tartışmaya kriz
sıfatı yapıştırmasın diye medyayı azariıyor ve di-
yor ki:
"Yoksa ekonomi esenliğe çıkanlamaz."
Ama Başbakanımızın aklından IMF'nin sözün-
den çıkmamak, ne dediyse yerine getirmek oldu-
gu için bakanlar arası uyumsuzluğun nedeni Ke-
mal Derviş'i -en azından- uyarmak geçmiyor.
Yanıtını bulacağımız bir soru aklımızda: Acaba
neden?
Türkiye'ye görev verilmeli
LEYLA TAVŞANOĞLU
ABD yönetimi, 11 Eylül'deki terör eylem-
lerinden hemen sonra çeşitli düşünce üretme
kuruluşlanna hazırlattırdığı araştırma raporla-
nndan çok geniş çaplı ve uzun vadeli bir po-
litika tespitine gidiyor. Buna göre Türkiye,
şimdilik Afganistan üzerinde odaklanan aske-
ri harekât ve sonrasında çok önemli bir aktör
oluyor. Türkiye'nin Afganistan'a harekât dü-
zenleyen koalisyonda tartışmasız bulunacağı
belirtilirken "Türkiye'nin uzun vadeli böl-
ge stratejilerini de gözeterek yeni oluşum-
da etkinliği arttınlmaüdır" deniyor. ABD
yönetimine zaman zaman stratejik raporlar ha-
zırladığı bilinen Johns Hopkins Üniversitesi
araştırmacılannın "Afganistan Sorumınun
Çözümü" başlığıyla hazırladıklan raporda,
" Yönetime yakın güvenük ve bölge uzman-
lan 11 Eyliil eylemini her ne kadar El Ka-
ide örgütünün gerçekleştirdiğini bilseler de
Rusya dahil üçüncü ülkelerin istihbarat bi-
rimİerinden şüphe etmektedirler. Fakat şu
anda cepheyi büyütmemek için bataklık
durumuna gelmiş olan Afganistan üzerine
odaklanılmıştır" deniyor.
Cenlş katılımlı hükümet
Geniş katılımlı bir geçici Afgan hükümeti-
nin daha sonraki aşamada oluşturulması gere-
ği üzerinde durulan raporda şu ifade kullanı-
lıyor: "Pakistan, hiçbir şekilde kendisine
hasım bir gücün (Hindistan vb. kuzey güç-
leri bugüne kadar ağırlıklı olarak Hindis-
tan ve Rusya'dan destek almışlardır) Afga-
nistan'ın kontrolünü ele geçirmesini kabul
etmeyecektir. Bu sebeple, yeni oluşturula-
cak hükümette Taleban-Peştu üımlı grup-
lann katüımının sağlanması ve Pakistan'ın
desteğinin alınması gerekmektedir. Başlan-
gıçta muhtemelen kuzey bölgesinde olmak
ve daha sonra Kâbil'e taşınmak üzere ge-
niş katılımlı bir hükümet oluşturulmalıdır.
Bu hükümet uluslararası güce muhatap
olacakve yeniAfganistan'ın anayasasını ha-
zuiayacakür.Yeni hükümetin Afganistan'ın
inşası ve terör kamplarının yok edilmesi
konusunda istekleri olacaktır. Bu konuda
yeni hükümetin ABD ve müttefıkleri tara-
fından desteklenmesi gerekmektedir" Tes-
pit edilen stratejiyi uygulamak üzere bir koor-
dinatörün atanmasının gerekeceğine işaret edi-
len rapor şöyle sürüyor:
"Kara harekâtıTaleban içindeki çözülme
ve saf değiştirmelerle şekülenecektir. Bu hu-
susta,ABD, Pakistan'ın geniş ölçüde deste-
ğine ihtiyaç duymaktadır."
Ankara'ya blçllen rol
RapordaTürkiye'ye biçilen rol şu cümleler-
le anlatılıyor: "Türkiye, halen ABD'nin yü-
rüttüğü operasyona hava sahasını ve üsle-
rini açarak destek vermektedir.TBMM' nin
hükümete, irtibat subayı ve eğititn için as-
ker gönderme yetkisi vermesi ve aynca NA-
TO'nun 5. maddesinin işletilmesiyle askeri
bakımdan kendini bağlamıştır. Türkiye'nin
katüımı askeri harekâtın gelişmesine göre
şekillenecektir. Askeri, siyasi ve ekonomik
olarak oluşturulan çözüm srratejisinin her
aşamasında Türkiye'ye ihtiyaç vardır. Tür-
kiye'nin koalisyonda olması ya da olmanıa-
sı tartışnıası yersizdir. Türkiye fiilen koalis-
yonun içindedir. Bundan sonra yapüması
gerekenTürkiye'nin uzun vadeli bölge stra-
tejilerini de gözeterek yeni oluşumda etkin-
liğini arttırmak olmaûdır."
Türkiye'nin sadece Kuzey Ittifakı'nın ya-
nında görülmemesi, aynca Ozbek hükümeti-
nin bölge politikalannın dikkatle gözden ge-
çirümesi gerektiğine işaret eden raporun bu
bölümü şöyle: "Türkiye'nin oluşturulacak
bir barış gücüne katüımı istenebilir. Aynca
Afgan ordusunun yeniden oluşturulmasını
Türkiye üstlenebîlir. Afgan subaylarının
Türkiye'de eğitimi Atarürk dönemi uzun
vadeli polirika hedeflerinden biri obnuştur.
Sovyetler'e ilk başkaldırıyı Türkiye'de eği-
tilen subaylar yapmıştır. Bu nedenle Afgan
ordusunun örgütlenmesi ve harp okulunun
kurularak ders programının hazırlanması
ve belirli bir dönem bunun yürütülmesini
Türkiye üstlenmelidir. Bunun parasal kay-
nağı, oluşturulacak uluslararası koalisyon-
dan istenmelidir."
u
KaIkınma programı çerçevesinde Türk
özel sektörü için Afganistan'ın Kâbii, He-
rat, Mezar-ı Şerif gibi önemli kentlerinde
üniversite açma hakkı istenmelidir. Bu
program çerçevesinde Türk şirketlerine ba-
a işler verilmesi güvence altına aünmalı-
dır." 11 Eylül'ün uzun vadeli olduğunun unu-
tulmaması gerektiğirun altını çizen rapor, AB-
D'nin bölgede terör odaklan kurutulduktan
sonra da bölgede varlığının kalmasının zorun-
lu olduğunun Türkiye tarafindan dile getiril-
mesinin doğru olacağınnı altını çizerek şu
cümlelerle sürüyor: "Bu meselelerde inisi-
yatif alan Türkiye'nin bütün dış poütika
konulannda gücü artacaktır. Bu konuda
sadece bürokratlarm hazırlayacaklan ra-
porlara bağü kaunmamah, siyasi inisiyatif
ve risk ahnmahdır."
Türk modell denenmedl
Bölgede uzun vadeli gelişmelerin içerisin-
deArap coğrafyası vejeopolitiğinde de geliş-
meler beklenmesi gerektiğine işaret edilen ra-
porda şu noktalar vurgulanıyor: "20. yüzydın
ikinci yansından bu yana Arap ülkelerinin
Türk modeü hariç (demokratik-laik) dene-
mediği model kalmamıştır. Bugün Batı'da
Türk modelinin önemi daha çok anlaşıl-
maktadır ve sesli olarak Arap dünyasına
model olması gerekriği söylenmektedir.Ta-
bii bunlar uzun vadeli işler olmakla birlik-
te Türkiye için yeni acil imkânlan doğura-
caktır. Bi/inı tarihi ve medeni tecrübemiz,
hem kendi geleceğimiz hem de bölgenin ge-
leceği açısından vazife doğurmaktadır. Os-
manlı'nın yıküışıyla bölgemizde ortaya çı-
kan güç boşluğu -veya siyasi kutup eksikli-
ği- kaos yaratmıştır. Türkiye kendi mode-
lini birçok sıkıntı ve badire içerisinde de-
vam ettirebilmiş, birçok faktörün etkisiyle
dışanya karşı açıbm gösterememiştir. Bu-
gün Batı dünyasının bölgedeki politikası if-
las etmiştir ve arayış içerisindedir. Kendi-
sine hasım olmayan ve kendisini anlayan
Türkiye'ye her zamandan daha çok ihtiya-
cı vardır. Bugün Türkiye'nin kendi mode-
lini savunma psikolojisinden çıkıp reklam
etmesi günüdür. Bazı pürüzleri hallederek,
daha da demokratikleşerek model haline
gelmek mümkündür. Bu Türkiye'nin uzun
vadeli dış polirika stratejilerinden birisi ol-
malıdır. Buna bizitn olduğu kadar Do-
ğu'nun da Batı'nın da ihriyacı var. Ülke içe-
risindeki ekonomiz kriz dış dünya ile ilgi-
lenmemizi engellememelidir."
^Örümcek Ağı
9
operasyonıında 32 gözalb
• Baştarafı 1. Sayfada
Olayla bağlantıh aralannda ya-
bancı danışmanlık şirketlerinin
de bulunduğu binin üzerinde
firma olduğu öğrenildi. Emni-
yet Genel Müdürlüğü'nden ya-
pılan açıklamada, yabancı kişi-
lerin de aralannda bulunduğu
organize bir grubun, çeşitli ül-
kelerde paravan şirketlere ihra-
cat yapmış gibi gümrük belge-
leri düzenleyerek, ihracatı teş-
vik amacıyla verilen Eximbank
kredilerini usulsüz bir şekilde
kullandıklannın belirlendiği
kaydedildi. Zanlılann, Türki-
ye'ye yurtdışından döviz geti-
rilmiş gibi sahte banka dekont-
lan düzenledikleri, Türk şirket-
lerinin yurtdışı pazarlarda daha
iyi rekabet edebilmeleri ama-
cıyla ödenen KDV iadeleri ve
ihracatı desteklemek amacıyla
Merkez Bankası tarafından ve-
rilen destekleme primlerini
sahte belgelerle aldıklan tespit
edildi.
Ortak operasyon
Bu bilgiler üzerine Ankara
DGM Savcısı Hamza Keleş'in
talimatıyla Kaçakçılık Dairesi
Başkanlığı koordinesinde Is-
tanbul, Ankara, Gaziantep,
Adana ve Içel emniyetlerinin
katıhmıyla operasyon başlatıl-
dı. 25 Ekim Perşembe günü sa-
at 06.00'da eş zamanh olarak
başlatılan operasyon kapsa-
mında 32 kişi gözaltma alına-
rak, Ankara'ya getirildi.
Maliye müfettişlerinin yak-
laşık 1 yıl öncesine dayanan ça-
hşmasuıda, son 5 yılın ihracat
rakamları ile kuşkulu mal ve
para hareketleri değerlendir-
meye alrndı. AraştuTnalar sıra-
sında yüzlerce şirketin hayali
ihracatuı yanı sıra uyuşturucu
ve karapara aklama yoluyla
milyarlarca dolar para hareket-
liliği belirlendi.
Müfettişlerin, ihracat rakam-
lan üzerinde çahştığı vergi ia-
desi boyuru milyarlarca dolar
olarak ifade ediliyor. Hayali hi-
racatçı firmalann en fazla
Eximbankkredilerine yöneldi-
ği bildirildi. Incelemesi yapı-
lan Eximbank kredilerinde, ha-
yali kullanım oranının yüzde
40'lan bulduğu belirtildi. Ha-
yali ihracat, uyuşturucu ve ka-
rapara aklama yöntemleriyle
sağlanan kaynakların önemli
bölümünün yurtdışma transfer
edildiği belirlendi.
Hiildiıııet inşaat sektörünü canlandırıyor
• Baştarafı 1. Sayfada
bilmesi için uygulanabilir ve ger-
vekleşebilir bir proje sunması koşu-
luaranacak. Müteahhidin "konutu
taç yılda bitirmeyi taahhüt etti-
»ine, evleri hangi Fıyatla satmayı
planladığına", kooperatifin "üye-
lerinden ne kadar katılım payı
ılacağma, aldığı katılım payı ile
inşaatı bitirmesinin mümkün
olup olmadığına" bakılacak.
Devlet arazılerinin ilk aşamada özel
teşebbüse ücretsiz açılması, bu arazi-
lerin yağmalanması tehlikesıni de be-
raberinde getiriyor. Bu yıl kurulan Ko-
nut Müsteşarlığı 'ndan sorumlu Devlet
Bakanı Faruk Bal ise bugüne kadar ka-
mu arazilerinin inşaat sektörüne açıla-
maması nedeniyle arazi mafyalannın
ve gecekondulann türediğini belirtti.
Bal, Konut Müsteşarhğı'nın. halkın
ucuza ev sahibi olmasını da amaçladı-
ğını vurgulayarak sözlerini şöyle sür-
dürdü: "Bugüne kadar devlet arazi-
leri,inşaat-konut sektörüne aktarıl-
mamış. Bu nedenle gecekondular
yapümış, Hazine arazileri arsa maf-
\ asının eline geçmiş, bunlardan bü-
yük rantlar elde etmişler. Devlet
arazilerinin peşkeşini önleyeceğiz."
Yürürlüğe giren Konut Müsteşarh-
ğı'nuı kentlerdeki çarpık yapılaşma
sürecini durduracağına da inandığını
belırten Bal, "Amacımız, arsa bede-
linin inşaat maliyeti içindeki yüzde
50'yi geçen kısmının fınansman mo-
delleri içinde halka sunulması. Bu
yoUa inşaat sektörü de hızlanacak"
dedi. Bal, konut maliyeti içindeki ar-
sa payının yaklaşık yüzde 35-50 ora-
nuıa ulaşabildığine dikkat çekti. Ko-
nut Müsteşarlığf nın hesaplanna gö-
re. kentleşme hızı yüzde 4.75. Nüfu-
sun yüzde 66.5'inin kentlerde yaşadı-
ğı Türkiye'de, gelecek 5 yıl içinde kent
nüfusunun 55 miryona ulaşması bek-
leniyor. Bu rakamlara göre, 4 milyon
yeni konuta gereksinim olduğu sap-
tandı.
GÜNDEM ]>rUSTAFA BALBAY
B Baştarafı 1. Sayfada
yen ABD, "Ama artık yeter, AB ile bu sorunu çöz"
diyor.
En lyimser olasılıkla kasım görüşmelerinde taraf-
lar bırbirine biraz daha yaklaşacak. Aralıkta anlaş-
ma sağlanacak. Orta yol şu oiabilir gibi görünüyor:
Türkiye AGSP'den dışlanacak, ama AGSP'nin NA-
TO ülkelennı doğrudan ilgilendiren her işleminde
Türkiye'nın devrede olmasını sağlayacak bir meka-
nizma kurulacak.
2- Avrupa Parlamentosu'nun (AP) kabul ettiği son
Türkiye raporu, içinde "Ermen/soyA:/nm/''geçmedi-
ği için Dışişleri'nde kabul gördü. Ancak durumumuz-
da, AB üyelığimize giden yolda herhangi bir yenilik
yok. Aksine, Kıbns'a gönderme yapılarak Güney Kıb-
rıs'ın en kısa sürede AB'ye ahnacağının işaretleri var.
AB Komisyonu Başkanı Romano Prodi ile
genişlemeden sorumlu üyesi Günther Verheugen
dün Rum kesimine yaptıkları ziyarette bunun
"müjdesi"r\i verdiler.
3-11 Eylül saldırısından sonra AB devlet başkan-
ları toplanıp teröre karşı yapılması gerekenleri konuş-
tular. Ardından da içişlerı bakanlarıyla adalet bakan-
lanna görev verdiler:
Terör tanımını netleştirin, terörist örgütleri listele-
yin. Çalışmalar sürüyor. Taslak raporda, Türkiye'nin
üzerinde hassasiyetle durduğu bölücü terör örgüt-
leri yer almıyor!
4- 20 Ekim Cumartesi günü Brüksel'den duyuru-
lan "AB'nin genişleme sürecini görûnür gelecekte
Türkiye ile konuşmayı, bu türzirvelere Türkiye 'yi ça-
ğırmayı düşünmüyoruz" haberine Ankara tepki gös-
terdi. Hükümet ortakları da sert konuştular, ama AB
bunu duymamış görünüyor. AB ile ılişkilerden sorum-
lu Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın Avrupa
gezisinde verdiği mesajlarda ilgınç. Yılmaz, "Bızial-
mazsanız köktendinciler gelir" diyor, ekliyor:
"AB yolunda hızlı gitmemek gerekir, Avrupa ür-
ker..."
Ağustosta AB'ye tam üyelik için gerekli olanları kı-
ra döke söyleyip ortalığı birbirine katan Yılmaz, bu-
lunduğu coğrafyaya göre demeç veriyor.
Dışişleri-AB Genel Sekreterliği
5- Tablo, Türkiye'nin terör belasının evrenselliğini
tam olarak anlatamadığını ya da Batı'nın terörle mü-
cadeleyi kendi istediği gibi anlamayı yegledığını gös-
teriyor.
21. yüzyılın vebası olarak tanımlanan terörün coğ-
rafyasmın olmadığını AB ülkelerinin görünür gele-
cekte görmesinı beklemek sanırız hayal olacak. Bu
konuda mücadelemizi elbette sürdüreceğiz, ama
hayal kırıklıklarına da hazırlıklı olmak gerekiyor!
6- AGSP-AB üyeliğı bağlantısında tam Aziz Ne-
sin'lik bir durumla karşı karşıyayız. NATO üyesı Tür-
kiye, AB'ye tam üye olmak istiyor. AB diyor ki:
- Arkadaş, sana tam üyelik yolu açma karan ver-
me hazırlığına girişmem için NATO'daki kozlarından
vazgeçmen gerekiyor.
Yani işin Aziz Nesincesı şu:
Ey Türkiye, yeni elbiseyi vrtrinde seyretmek istiyor-
san, önce üzerindekini çıkar, bana ver!
7- Yerimiz, AB'nin bahçe kapısıyla yan duvarları
arasında gidip gelirken 1995'te evet dedığimiz güm-
rük birliğini (GB) kökünden sorgulamanın zamanı
geldi, geçiyor. Gümrük kapılarını sonuna kadar aç-
tığımız 6 yılda yaklaşık 50 milyar dolar kayba uğra-
dık. Bunun muhasebesini yapıp bizim de "kapıya |
kapı" uygulamasına geçmemiz gerekli.
8- Doğru olmamasını dilediğimiz bir durumun al-
tını çizelim. AB'ye uyum çalışmalarından Yılmaz ve
AB Genel Sekreterliği sorumlu. İşin dış diplomatik
adımlarını da Dışişleri Bakanlığı atıyor.
Sanıyoruz bu iki kurum arasında duvar var! Birbir-
lerine belge-bilgi vermeyecek kadar soğuk mu gö-
rünüyorlar ne!
ankcum@ttnet.net.tr
ÖDP'nin banşgecesi
İZMİR (Cumhuri-
yet Ege Bürosu) - Öz-
gürlük ve Dayanışma
Partisi (ÖDP) îzmir II
Örgütü tarafından dü-
zenlenen "Barış İçin
Dayanışma" gecesine
katılan ODP Genel Baş-
kan Ufuk Uras,
ABD'nin Afganis-
tan'daki operasyonuna
karşı çıkmanın banş
güçlerinin görevi oldu-
ğunu söyledi.
Atatürk Spor Salo-
nu'nda düzenlenen ge-
cede konuşan Uras, TB-
MM'nin Afganistan'a
asker gönderme karan
almasını eleştirerek,
"Kimse bizi ABD'nin
önünde hazırolda ruta-
maz. Savaş çığırtkan-
larına karşı inadına is-
yan, inadına barış isti-
yor uz" diye konuştu.
Geceye katılan ve ço-
ğunluğunu gençlerin
oluşturduğu kalabahk
grup Bulutsuzluk Özle-
mi ve Grup Mavi'nin
şarkılanyla coşru.
VİDEO LIG
Süper Lig'te günün tüm maçları aynı gece NTV'de.
Galatasaray - Trabzonspor, Malatyaspor - Fenerbahçe
ve diğer karşılaşmaların özetleri ile
BU AKŞAM 23:05
www.ntvmsnbc.com
MERİÇ VEÜDEDEOĞLL
Italyan yazar ve siyaset
adamı Machiavelli. ünlü yapıtı"//
Princ/pe"de, yönetim ve yönetici-
ler hakkında dile getirdiğı pek çok
gerçek yanında peygamberlerle
ilgili saptamalara da yer verir.
Ona göre, "Yenilik getirmek is-
teyenler, yalnızca kendi güçlerine
dayanıp zorkullanabilirlerse başa-
nya ulaşırlar".
Machiavelli bu görüşüne örnek
olarak da peygamberleri gösterip
"Silahlı peygambeıierin başanya
ulaşmalan, silahsızlann ise başa-
nsızlığa uğramalan bu yüzdendir"
diye vurgular.
Ardından da Hz. Musa'nın ve
Hz. Muhammet'in başarılannı el-
lerinin silah tutmasına bağlar ve
özellikle Hz. Musa'nın tutumunun
"hayranlık verici" olduğunu belir-
tir.
Hz. Isa'nın durumuna geçme-
den önce Davut Peygamber'in
silah kullanmada seçim bıle yap-
tığına, savaşta kendi silahlan ile
vuruşmak istediğine, dolayısıyla
sapanını, bıçağını kullanıp yengi
kazandığına da dikkat çeker.
Bu kitaplı peygamberlerin -şu
veya bu nedenle- yaptıkları sa-
vaşlar kuşkusuz onlann kutsal ki-
taplannda da -hem de aynntılarıy-
la- yer alır; savaş söz konusu
olunca "öldürme" de doğal bir ey-
lem gibi satır aralarına girip yerle-
şir. Bu durum, bu kitap mensup-
lannın yaşamında savaşların baş-
lamasına, sürmesine neden ola-
Giysiler Giyildi mi?
cak koşulları yaratabilmektedir:
Bu bağlamda Isa'nın davranışı
ayrıntılıdır: Incil'de, "Kötüye karşı
koma; senin sağ yanağına kim vu-
rursa, ona ötekini de çevir" dedi-
ği yazılıdır. Bu söylemin Incil'e öte-
ki kutsal kitaplardan ayn bir içerik
kazandırdığı belirtilir.
Ne var ki -kimi tarihsel kaynak-
ların yaşamadığını ileri sürdükleri-
Isa'nın bu tutumu, Hıristiyanlığın
gerek yayılış gerekse bir devlet di-
nı olduğu süreçte ve ondan son-
ra da dikkate alınmadığı bilinir.
Başka bir anlatımla: Incil'lerde sa-
vaş söylemleri, "öldür" emirleri
yoktur, ama Hıristiyan müminler
inançları uğruna savaşmaktan,
din savaşlan düzenlemekten ken-
dilerini alamamışlardır.
Bunlann en kapsamlısı, şu sıra-
larda da sözü edilip anımsatılan
"Haçlı Sefer/eri"dir.
XI. yüzyılın sonlannda başlayıp
XIII. yüzyılın ikinci yansınadeksü-
ren bu savaşların görünürdeki
amacı, Hıristiyanlık için kutsal olan
yerlerin Müslümanlardan geri alın-
masıydı.
Ne var ki gerçek amacın bu ol-
madığı daha 4. Haçlı Seferi'nde
ortaya çıkacaktı. Haçlılar, Kudüs
yerine Istanbul'u işgal edip yağ-
malamışlar, inanılmaz boyuttaki
bir serveti ülkelerine aktarmışlar-
dı. Bunun dışındaki kazançları da
cabasıydı; ömeğin Venediklilerti-
caretlerini genişletmek ve kolay-
laştırmak için olağanüstü
olanaklara kavuşmuşlardı.
Sefer oluşturmanın ate-
şinı papalar yakar; krallar, prens-
ler, kontlaronu onayladıklannı, bu
seferleri simgeleyen giysiyi giye-
rek ilan ederlerdi.
Giysiler giyildikten sonra kısa
bir hazırlık dönemi yaşanır, ardın-
dan sefere çıkılırdı. Hedef Kudüs
olmakla birlikte, perde arkası ta-
sarlanan kazanımlan elde etmek
için ikinci, üçüncü hedefler seçi-
lirdi.
Son Haçlı Seferi'nden tam 729
yıl sonra yeniden gündeme geti-
rilmelerinın ne anlama geldiğı bu
kısa anımsatmada görülebilir sa-
nınm.
Bay Bush'un Haçlı Seferle-
ri'nden sözetmesinin birdil sürç-
mesi olmadığının, bilisizlikten ileri
gelmediğinin ayırdında olmalıyız;
istediği kesıme mesajını iletmiştir.
Bay Berlusconi'nin de yaptığı
açıklamaların onun kültür eksik-
liğınden kaynaklandığı düşünül-
memelidir; her ikisi de kültürsüz
olabilirler, ama çıkarlar söz
konusu olduğunda birer politika
cambazı gibi davranacaklarını
gözden ırak tutmamak gerekir.
Türkiye'ye gelince, kuşkusuz
giysiyi giymeden "ever" dedi; du-
rumu biraz garipçe; asker yol-
ladığındadahadagaripleşecek...
Yıllar öncesi Ispanya'dan Tür-
kiye'ye dek gençlerin "NATO'ya
hayır" diyen gösterilerinin anlamı
şimdilerde daha da dennleşiyor.