26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURJYET 26 EKİM 2001 CUMA HABERLER Yılmaz Karakoyunlu, son kitabı'Yorgun Mayıs Kısraklan'nda Atatürk-Menderes ilişkisini anlatıyor Aşk siyasetçinindehakkıEBRUTOKTAR ANKARA - Devlet Bakanı Yılmaz Karako- yunlu; yazar, gazeteci, ekonomist, besteci, oyun- cu ve siyasetçi kimliklerini bir arada taşıyan çok yönlü bir kişilik... Karakoyunlu, yoğun "dev- let işleri" arasında yazdığı "Yorgun Mayıs KB- raldan" adh yeni belgesel romanında, 1930-1960 yıllan arasındaki Türk demokrasi mücadelesi- nin perde arkasını, Demokrat Parti (DP) lideri Adnan Menderese odaklayarak aralıyor. Menderes'in Atatürk'le olan ilişkilerini res- mi tarih söylemiyle sınırlamaksızın anlatırken dönemin opera sanatçısı Ayhan Aydan ile Men- deres arasında yaşanan aşkı farklı bir boyutla kitabına taşıyor. Bakan Karakoyunlu siyasetten ekonomiye, edebiyattan sanata kadar pek çok konudaki sorulanmızı yanıtladı. - Yeni kitabuuz yine tarihsel olaylar çerçevesinde mi biçimlenrvor? KARAKOYUNLU- 1930-1960 yıl- lan arasındaki Türk demokrasi müca- delesindeki süreci anlatıyorum. Ser- best Fırka'dan DP'ye kadar olan süre- ci Menderes'in hayat hikâyesi etrafin- da yazıyorum. 1930 senesinde Ata- türk'ün emriyle FethiBey, Serbest Fır- ka'yı kurar. Menderes de Serbest Fır- ka'nın Aydın başkanlığıru yürütür. Ser- bet Fırka'nın kapatılmasının ardından Menderes CHP'ye katılır ve CFIP Ay- dın ll Başkanı olur. Ancak Atatürk bir süre Menderes'e karşı uzak durur, hat- ta burun kıvınr. Ama 3-4 dakikahk bir ziyaret için geldiği CFIP binasında Men- deres ile tanışıp kahvesini içtikten son- ra, o toplantı 4 saat sürer. • Dönemin opera sanatçısı Ayhan Aydan ile Menderes arasında yaşanan aşkı farklı bir boyutla kitabına taşıyan Karakoyunlu, siyasetçinin esaret içinde hareket etmek zorunda olmadığını söylüyor. Karakoyunlu, "Aşk başka bir şey. însan aşıksa 'Ben âşığım' diyerek ortaya çıkabilir. Hayranlık duyulacak bir tavır" diyor. nosına olan aşkını anlatıyorum. Dönemin ope- ra sanatçısı Ayhan Aydan'ı... Ayhan Aydan, bu romanın diğer kahramanı... - Kitapta aşkı hangi bakış açısıyla anlatünız? KARAKOYUNLU- Yassıada; da görülen ılk davasında Başbakan Adnan Menderes'e yönel- tılen suçlama, 'bebekdavası' olarak bilinir. Bir dönemin başbakanının bir dönemin iddialı pri- madonnasına olan aşkını "siyaseti ayağa düşür- me" anlayışı ile yok etmeye çalışanlar oldu, o dönemde. Ama bu aşkı yüceltenler de oldu. O romanın kahramanı zannederim, hâlâ hayatta. Ama aşkına büyük bir sadakat içinde kaldı ve bu ilişkiyle ilgili tek bir kelime ağzına ahnadı. Aynen Latife Hanım'ın Atarürk'ten aynldık- tan sonra hiç konuşmaması gibi. Ayhan Aydan müthiş bir kadmdı ve Yassıada'da işi ayağa dü- şürmek isteyen savcıya "bir kadın asaleti" ile verdiği cevaplar, o dönemde Türk toplumu ta- rafından ayakta alkışlanmıştı. Keşke herkesin Menderes In CHP'li yılları Atatürk, Menderes'ten etkilenmiştir ve Ankara'ya döndüğünde yapılacak se- çimlerde Menderes'ın CHP den mil- letvekili adayı gösterilmesüıi ister. Bu konuda o dönemin CHP yönetiminde yer alan Recep Peker'e talimat da ve- rir. Atatürk-Menderes iiişkilerinin bi- linmeyen yönlerini, bir dönemi aralıyo- rum. 1930-1960"a kadar 30 sene Tür- kiye'nin ekonomik, sosyolojik, eğitim, siyaset, Meclis, devlet, ulus kavramla- nnı edebı üslupla anlattım. Işte böyle olaylann ardından siyasete başlamış Menderes'in kendini nasıl olgunlaşhr- dığını, tek partinin sosyolojik karakte- rini, Menderes'in laik demokratik cum- huriyete bakışını ve bu bakış açısının Türkiye'yi nerelere götürdüğünü anla- tıyorum. Kitapta aşk da var. Bir döne- min başbakanının dönemin pnmadon- ANAP'h Yılmaz Karakoyunlu kendisini "yazarak para kazanan bir miDetvekUrviın" diye tanımbyor. TürkDil Kurumu başarısız - Edebiyabn yaşanbmzdala yeri ne? KARAKOYUNLU- 35 kıtâp, 9 oyun, 2 tarih araş- tırması, 5 roman, 9 meslek çahşmam var. Ilk bestemi 1955 yılında u Biz bu ömrün vuslaûndan sanld hasret bekiedik" mısrası ile başlaşan suzidil makamında ve müsemmen (sekizer dizeh bentlerden oluşan koşuk) usu- lündeki şarkıyla yaptım. Gece saat 3'lere kadar çalışı- nm. Günde 100 sayfa okumadan, yatak beni almaz. Ya- zarak para kazanan bir milletvekiliyim. Bugüne kadar hiç iş takip etmedim, komisyonculuk yapmadım. Siyasi kişiliğimin edebi kişiliğime zarar vermesine izin vermem.Edebi kişiliğimin, yani sanatla uğraşla- nmın siyasetçi kişiliğime renk ve şahsiyet kattığına da inanıyorum. - Türkçeye sahip çıkma konusunda oldukça duyar- hsınız. Türk Dil Kurumu'nun çabştnalanm nasıl de- ğeriendirrvorsunuz? KARAkOYUNLU-Türkçeyi bilim dili saymayan- lan kı YÖK Başkanı da buna dahildir, fevkalede ayıp- lıyorum. Eğitim kesinlikle anadilde olmalı. Yabancı dille eğitim yapan üniversiteler, niye eğitim-öğretim dönemi açıhşlannı Türkçe yapıyorlar! Yabancı keli- meler, Türkçenin karuna girdi. tkinci Meşrutiyet dö- neminde bazı züppeler Fransızca kelüneler kullanır, ama Türk dilinin cümle yapısını bozmazlardı. Şündi aynen ahyoruz. Örneğin; chat yapacağız diyoruz. Türk Dil Kurumu'nu maalesef Türkçeye sahip çıkma nok- tasında pek başanlı gönnüyorum. hayatuıda böyle bir kadın olsa! Evlilik çok önemli kurumlardan biri. Ama her zaman insan hayatrndaki tüm ihtiyaçlan karşı- layan bir düzen olduğunu söylemek de müm- kün değil. Evliliği yüceltiyorum, ama ilişki bu kurumun içerisinde istenen ölçeğe gehniyorsa, öteki tarzda tezahür eden ilişkiyi ayıplamayı da doğru buhnuyorun. Siyasetçi, ille de seçmen oy verdi diye onun esaret tarifi içinde hareket etmek zorunda değildir. Aşk başka bir şey. "O bakan benim diyen bir cesaretin sahibi!" Âşık- sa, 'Ben âşıgmT diyerek ortaya çıkabilir. Hay- ranlık duyulacak bir tavır. Şükrii SinaGürel, ba- kan olduğu dönemde kabine arkadaşım değil- di, ama ben onu ayakta alkışladım, - Kitabm adı neden "Yorgun Mayıs Kısrak- lan?" KARAKOYUNLU- DP kurulduğun- da demir kırat olarak anıhr ve beyaz kıs- rakla simgelenirdi. Kıratm Türk toplu- munda da önemli bir yeri vardır. Zor- luk ve kötülüklerle karşılaşıldığmda direnişinin simgesidir. DP'nin simge- si olduğu için kısrak, DP mayıs ayında iktidara geldiği ve yine mayıs ayında ih- tilal olduğu için mayıs.. Thales'in öndeylşl - Kitabuuzbelgeselromantarzmda ol- duğu için nasıl bir araşnrma sürecinden geçtiniz? KAR.AKOYXINLU- Bu romana Tha- les'in talebelenne öğrettiği bir teoremin prologu (öndeyişi) ile başladım. Tha- les'in 5. teoremi şudur: 'Çemberüze- rinde köşesi bulunan ve çapı gören üç- gen dik üçgendir.' Thales, bunu öğren- cilerine anlattığı sırada, kölelerinden biri, ekilecek buğdaylan getirir. Ancak hafif bir rüzgâr çıkar. Bugünkü Men- deres Nehri'nin etrafuıda dolaşan Tha- les, bir avuç buğdayı havaya savurur ve hepsi uçup gider. Köle büyük bir asa- biyetle 'Bütün tohumu zryan ettin' di- ye söylenir. Ancak o \ akit Thales, "To- hıun çatiayacağı toprağı mutlaka bu- lur" der. Ben de o topraklarda Mende- res'in hayatını anlattrm. Bu konuda ha- yattaki oğlu Aydın Menderes çok yar- dımcı oldu. 1.5 yıl sadece kurgunun gerektirdiği bilgi ve belge için değer- lendirme yaptım. Ben ırmak roman de- dikleri türde yazıyorum. Nehrin kayna- ğı Çıçekli Mumlar Sokagı ile başlar, Üç Alüer Divanı ile devam edeT, Salkım Ha- nımm Taneleri ile doruklaşır. Güz San- cısı ile bugüne uzanrr, Yorgun Mayıs Kısraklan ile tamamlanrr. Romanlanm birbiriyle bağlantıh. Değişiklik paketinde geçici 15. madde kaldırılırken "TMMOB'yi etkisiz kılma" maddesi yürürlükte bırakıldı Anayasa'daki 'kahcı' 12 Eylıil hukuku OKTAYEKİNCİ Anayasa değişikliği paketine "yer- leştirilen" milletvekili maaşlanna "zam" maddesi, Cumhurbaşkanı- mız Ahmet Necdet Sezer'in duyar- lılığı sayesinde yürürlüğe giremedi. Ne var ki aynı "demokratikleştir- me" paketinin içinde yer alması ge- reken, ancak aynı millervekillerinin "duyargzhğr yüzünden bozuk Türk- çesi bile değiştirilmeyen "TMMOB üzerindeki 12 Eylül baskısı" ise ana- yasa metninde "aynen" sürdürülü- yor... Çünkü TBMM, bir yandan 12 Ey- lül yasalanm "koruyan" geçici 15. maddedeki ilgili böîümü iptal ede- rek anayasadaki "dikta gölgesini" adeta "tümüyle" (!) kaldrrdığını sa- narken öbür yandan "aynı gölgeyle kaleme ahnmış" kimi maddelere hiç dokunmadan bunlann "devammı" da sağlamış oldu... • Demokratikleşme yolunda 12 Eylül yasalanna iptal davası açılabilmesi için, bunu engelleyen geçici 15. madde artık yok... Ne var ki 12 Eylül'ün meslek odalannı baskı altına alan kararnameleri anayasa metninde "aynen yazıh" olduğundan, bunu değiştirmeyen TBMM aynı çağdışı hukukun da "sürmesini" sağladı. Böylece, "devlet memuru" olan mimar ve mühendislerimizın "mes- lek odası üyesi obnalarmı istemeyen" dikta rejimince düzenlenmiş "çag- dışT anayasal hükümler bile "AB'ye uyum" peşindeki Türkiye'nin "de- mokratik anayasası"nda hâlâ varlı- ğuıı sürdürüyor... Odalar 'vürütme' oraanı... TMMOB'nüı tüm ısrarlanna rağ- men anayasa değişikliği paketine alınmayan 135. madde: "kamuku- rumu niteüğindeki meslek kuruluş- larmın'1 görev, yetki ve sorumluluk- laruıı düzenliyor. Anayasanın "yti- rütme" bölümündeki "idare"yi (ka- mu yönenmi) belirleyen kısımda dü- zenlenen 135. madde, yine anayasa- daki bu "konumuyla" bile meslek ku- ruluşlannın aslrnda "kamusalyöne- timin" bir unsuru olduklannı kabul ediyor ve buna göre "idari yüküm- lülükfcr" getiriyor... Nitekim, aynı madde metninde de bu kuruluşlann; "mesleğin genel menfaadere (toplum ve ülke çıkan- na) uygun olarak gelişmesini sağla- mak"la görevh olduklan hükme bağ- lanarak meslek kuruluşlannın ilgili uzmanlık alanlarmda kamu yaran- nı gözetmeleri "ana>asal bir görev" sayılıyor... Ne var ki 135. maddede "ilk fikra" olarak bunlar yer alma- suıa rağmen, maddenin diğer fıkra- lannda aym meslek odalanmn kamu yaranm gözeten faaliyetlerini "en- geDemek" için akla ne gelirse her türlü "önlem" sıralanmış durumda... Buna yönelik en çarpıcı vurgula- ma ise 12 Eylül dönemindeki aske- ri yönetim ve "srvil"(!) danışmanla- nnın "alaDannagelen" düzenleme- de yer alıyor. O dönemde, yani 1961 Anayasası'nınyokedildiği "anaya- sasız" yıllarda, kamu kurumlann- daki mimar ve mühendislerin; "mi- marhk ve mühendislik ilkelerine ve etiğine ayknı kamu yatmmlanna" karşı bunlan "zorlaşOracak" bir ta- vu- içinde olmamalan için. 66 ve 85 sayılı "12 Eylül kararnameleri" çı- kartıhruştı... "Dikta hukuku" kapsamında ve "yasa" gücündeki bu kararnameler, odalann statüleriyle birlikte "kamu görevfia" konumundaki mimar ve mühendislerin "meslek odası üye- hklerini" de düzenliyordu. Bu üye- liği ise "zorunlu" kılmayarak, tek- nik kamu görevinin kamu yaranm gözermekle yükümlü bu üyelikten "a\Ti" bir statü içinde. "doğrudan siyasi buyruklara bağh olarak" yü- rürüuTiesini hedefliyordu... tşte, dönemin "teknik denetim- den kaçan" müteahhitleri ve siyasal bürokratlannca düzenlenen ve "12 Eylül generalkrinin onayı" ile yürür- lüğe grren bu kararnameler, 1982 Anayasası' nın meslek kuruluşlany- la ilgili 135. maddesinde de "ay- nen" yer aldı... Böylece anayasanm bu maddesi, bir tür "anayasal ka- rarname" gibi 12 Eylül'ün "TMMOB alerjisini" adeta "kab- cı" kıldı. BIRBAKIMA SERVER TANİLLİ Kışlalıyı Anarken... Geçen hafta bir akşam, Ankara'dan, Profe- sör Alpaslan Işıklı'dan birtelefon: "Hocam, 21 Ekim Pazargünü, Ahmet Taner Kışlalı'nın ara- mızdan koparılıp alınışının 2. yılına rastlıyor. Onu, şanına layık biçimde anacağız, konuş- macı olarak da sizi seçtik. Bekliyoruz!" Yani, Cumhuriyet, laiklik ve demokrasi konusunda konuşacağım; ve o kavramlann bütünlüğü, kim- liği ve toplumumuzun geleceğindeki önemi üs- tünde -hepimizden çok- ısrarladururken haya- tına kastedilmiş bir aydın hakkında konuşaca- ğım. Iki eliniz kanda da olsa gitmez misiniz? Gittim... • Ahmet Taner Kışlalı'nın arkaya bıraktığı fikri miras, hemen butünüyle elimizde. Gitgide da- ha iyi anlıyoruz ki, bu güzelim insan, çağdaş dü- şünce tarihimizde, daha şimdiden pek önemli biryere sahip. Nesiyle? En başta, özellikle 9O'lı yıllarda "Kemalist savunma'ya kazandırdığı bo- yutlaria! Kemalizmin, 1.5 milyarlık Müslüman dün- yada tek "laik ve demokratik Cumhuriyet"\n ideolojisi olduğunu da düşünürseniz, yazarımı- zın yaptığı işin büyüklüğünü de anlamış olursu- nuz. Böyle bir savunma yeni değildir: 20'li, 30'lu yıllarda, başını Falih Rrfkı Atay'ın çektiği aydın- larca yapıldı ilk kez. Ne var ki o dönemde ikti- dar, bizzat Cumhuriyet'i kuranların elindeydi. 9O'lı yıllarda ise, ta 1950'lerden kalkıp gelen karşı-devrim dalgalarının yıkıntıları açık seçik or- tadadır. Nasıl? Cumhuriyetin ilke ve kurumlan üstelik 12 Ey- lül'ün darbesini yemiştin etkilerini günümüze ka- dar uzatan, devlette, ekonomide, toplumda, gi- derek ahlakta, bir gerileme ve soysuzlaşmayı yaşamaktadır Türkiye. "Yeşil Kuşak"\r\, "Türk- Islam Sentezi"n\r\ ziftine batırılmıştır ülke. Tu- tucu, dinci ve şoven güçlerin ağır bastığı; sol'da şaşkınlık ve savrulmanın, bu arada dönekliğin egemen olduğu; laik ve demokratik Cumhuri- yet kurum ve kavramlarının dört bir yana çekiş- tirildiği ve Kemalist ideolojinin de ağır saldırıla- ra uğradığı bir ortam vardır. Kışlalı, işte böyle bir ortamda "Kemalist sa- vunma"y\ üstlenir! Elbet, yalnız da değildir. O savunmadan elimizde şunlar var: Atatürk'e Saldınnın Dayanılmaz Hafifliği; Kemalizm, La- iklik ve Demokrasi; Ben Demokrat Değilim. Her biri bir belge niteliğindedir bugün bunlann. Nedir söyledikleri özetle? Çağdaş tarihimiz, bir "Aydınlanma"n\n tari- hidir: Yaşama aklın ve bilimin öncülüğünü ege- men kılmak, asıl "1923 Devrimi" ile yerli yerine oturur; Kemalist ideoloji de, Türkiye'nin ger- çeklerinden yola çıkan bir "Aydınlanma ide- olojisi"6\r. Dinle devletin ayrılması, laik eğitim, kadın hakları, Medeni Yasa devrimi ve daha başkaları, böyle biranlayışın somut adımlarıdır. "Mazlum milletler"\n adına konuşur; "anti- emperyalist"t\r, "bağımsızlıkçrdir, "sosyaldev- let"e inanır. Demokrasiye de inanır. Bütün so- runlanna karşın, Türkiye'deki demokrasi, o dev- rimin hazırladığı koşullarda yeşermiştir. Bir bu- çuk milyarlık Müslüman dünyada da tek uygu- lamadır o. Cumhuriyet'in gösterdiği bu "hayatiyet"\n kaynağında da şu var: Donup kalmama, ya- şamla iç içe ve hayatın akışına uyup, yenilikle- re açık bir "uygarlık tasansı" olma! Bu yanıyla, Müslüman dünya için bir örnek ol- du; daha da olacak. Içine düştüğümüz çözülme ortamında ne yap- malıydık? Cumhuriyet'in ilkelerini yeniden ha- yata geçirmeli; demokrasiyi de, gericiliğin, tu- tuculuğun paravanası olmaktan çıkarıp yerli ye- rine oturtmalıydık... • Zaman nasıl da yapıcıdır!.. Daha önceki "yeşil kuşak"\n yerine bir "laik kuşak"a geçmenin gerekliliği üzerinde durulu- yor. Kemalist rejimi Müslüman dünyaya örnek gösteren ciddi yazılar okuyoruz. Liberal kapi- talist sistem sorgulanırken, Müslüman dünya- da geriliğin kaynakları da sorgulanıyor. Kimi li- beral kisveli tutucu çevrelerde, "Hangi Islam" başlıklı yazılar yayımlanıyor. Cumhuriyet'i kuran- lar, bunun yanıtını 70 küsur yıl önce vermişler- di: "Dinin vicdanlara emanet edildiği Islam!" "11 Eylül'den sonra her şey başka türlü ola- cak" deniyor. Öyle olmasına çalışalım! Türkiye'nin bu yolda söyleyecekleri ve yapacakları var. Bü- tün dünya gibi, o da bir "yol aynm/"ndadır. Ah- met Taner Kışlalı'nın ve başka aydınların akan kanının acısını hafifletecek belki tek şey vardır: "Daha insanca birdünya"n\n kurulması yolun- da atılacak adımlar! Gecikmeden!. ÇAĞ DIŞI UYGULAMA DÜZELTlLMELİ 135. maddeyargıyolunu kapıyor Şimdi aym tutum, son anayasa paketinde de gözleniyor... AB 'ye uyum adma yapılan deği- şikliklerde, AB henüz ortada yok- ken bile tüm A\Tupa ülkelerinde. ABD'de ve çoğu ülkede yerleşik bir demokratik devlet anlayışı olan; "kamu personeli uzmanlann ilgili meslek kuruluşlanndaki kamusal ve biHmsel Okelere bağunb hiznıet vermeleri" kuralı. anayasal güven- ceye bağlanması bir yana, anayasa- daki 12 Eylül kararnamesı sürdü- rülerek kamu idaresinden "uzak" tu- tuluyor... Son değişikliklerde de "değişti- rilmeyen" 135. maddenin ikinci fik- rası diyor ki: "Kamu kurum ve ku- ruluşlanileKamu lktisadi Teşebbüs- leri'nde (KİT'lerde) ash" ve sürekK çahşanlann meslek kuruluşlanna (TMMOB ve diğer odalaja) girme mecburiyeti aranmaz»" Bu sözde "serbestliğe"(!) rağmen meslek odalanyla ilişki kuran ço- ğu "memur" mimar ve mühendis- ler ise "amir" olmak şöyle dursun, sürekli olarak "izlenryorlar" ve mes- leki yetkilerini kullanamayacakla- n konumlarda çalıştrnlıyorlar... Şimdi denebilir ki 12 Eylül'ün tüm kararnameleri hakkında iptal da- vası açılmasını engelleyen geçici 15. madde kalktığı için 66 ve 85 noTu KHK'ler de Anayasa Mah- kemesi'ne götürülebilir... Doğru. götürülebilir ama "anaya- sa>a aykıfı obnadıklanndan" yüce yargı da boşuna zorlanmış olur. Çünkü bu kararnamelerdeki ifade- ler, anayasanın 135. maddesinde aynen yazıh... Daha da ötesi, aynı maddede, "amaç dışı"(!) davranan meslek odalannm faaliyetlerine "gecikme- de sakmca oldugu"(!) durumlarda "mahkeme karan olmadan" son verilebileceği bile yazıh... îşte bütün bunlan demokrasi için "önemsemeyen", ancak maaşlan- na zam konusunu hiç "akıllanndan çıkartmayan" milleu ekilleri yü- zünden, "enkapsamh demokratik- leşme paketi" olarak tanıtılan ana- yasa değişikliğinde mimarlann, mü- hendislerin, doktorlann, eczacılann, a\Tokatlann ve diğer meslek grup- lannnı.. bu ülkenin teknik, bilimsel ve sanatsal içerikli kamusal hizmet- leri için meslek odalan örgütlen- mesi içinde "söz sahibi olabümele- ri" yer ahnadı. Bakalım, hiç değil- se şu "'zamdan vazgeçme" için gerekli yeni anayasa maddeleri hazırlığında bu "çağdışıhğın" da giderihnesi akıllara gelecek mi?. Doruktakiler' ödülleri açıklandı, Prof. Kongar 'Bilim Özel Ödülü'ne değer görüldü Cumhuriyet yılın gazetesi tstanbulHaberServBİ-Noktadergisinin 17 yıldan bu yana düzenlediği geleneksel "Donıktaküer" ödüllerini kazananlar bel- ü oldu. Cumhuriyet "Yıhn Gazetesi'' seçi- lirken gazetemizin Yayrn Kurulu Danış- manı Prof. Dr. Emre Kongar, "Bflim Özel Odülü"ne değer görüldü. Nokta dergisinden yapılan yazılı açıkla- mada, 2000 yılında Türkiye'nin en başan- h isimlerinin, 6 bin Nokta okurunun oyla- nylabelirlendiği kaydedildi. 2000 yüı "Do- ruktakfler" ödülleri kapsamında, "Politika" dahnda, Dışişleri Bakanı İsmail Cera ulus- lararası üişkilerin gerilimli olduğu bir dö- nemde Türkiye'nin başaniı dış politikası- nın odağındaki isim olması nedeniyle ödü- le değer görüldü. Cumhuriyet "yıhn gazetesi" seçilirken "Spor" dahnda Milan Kulübü Teknik Di- rektörü FatihTerim, "Bankacıhk" dahnda îş Bankası Genel Müdürü ErsinOzince, "Bi- Hm" dahnda Boğaziçi Üniversitesi Kandil- li Rasathanesi ve Deprem Araşnrma Ens- titüsü Müdürü Prof. Dr. Ahmet Metelşıka- ra, "Çevre" dalında Doğal Hayatı Koruma Denıeği, "Shil Toplum Örgütû" dahnda Atatürkçü Düşünce Derneği, "Edebiyat" dahnda Murathan Mungan, "İş Dünyası" dahnda Abdülkadir Konukoğhı, "Kurum" dahnda Istanbul Menkul Kıymetler Borsa- sı (tMKB), "Mfeah" dalında Gani Müjde, "Müzik" dalında Candan Erçetin, "Plas- tikSanaÜar" dalında Bedri Baykam, "Si- nema" dalrnda Sinan Çetin, "Tiyatro" da- lında Demet Akfoağ, "Yerel Yönetbn" da- lrnda Kadıköy Belediye Başkanı Selami Oztürk. "Yıhn Yöneticisi" dahnda Ehnor Şirket Müdürü Önder Kırathlar, "Yıhn Gazetecisi" dahnda Emin Çölaşan, "TV Yönetmn" dahnda TRT Genel Müdürü Yücel Yener, "Haber Tele\iz>onu" dalrn- da NTV, "Yıhn Anchorman'i" dahnda Re- haMuhtar, "YdmTaraşmaProgramı" da- hnda Siyaset Meydanı, "Haber" dahnda Tunca> Ozkan, "Kufis-Taraşma" dalrnda Sedat Ergin. Fikret Bila ve lsmet Berkan, "SabahHaberleri" dahnda TRT'den Aydo- ğan Kıhnç, "Kadm Magazin" dalında Es- ra Ceyhan. "Bankacüık Özel Ödülü" da- hndaGaranti Bankası Genel Müdürü Er- gun Özen, "Bürokrat Özel ÖdüKi" dahn- da Özelleştirme Idaresi Başkanı Uğur Ba- yar, "Yönetici Özel Ödülü'' daluıda Naci S^n, "Yerel Yönetim Özel Ödülü" dalrn- da Izmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ah- met Piriştina. "Edebrv-at Özel ÖdüKi" da- lrnda EBf Şafak ödül kazandı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear