25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13 EYLÜL 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DİZİ Alaattin Dinçer, 12 Eylül cuntasının en büyük tahribatı eğitim alanında yaptığını belirtti Öğretmenlere hapishane olan ülkeY ^ Eylül cuntası.yaşamın tümkurum- / J lannıacımasızcatahripederkenen JL Jmi büyük tahribatı da eğitim alanında yaptı. fşe TÖB- DER'i kapatarak başladı. Bin- lerce öğretmen zındanlara atüıp işkenceden ge- çirildi, binlercesi sürgüne göndenldi, bmlerce- sinin görevine son verildi. Dahası öğretmeni toplumdan soyutlamak için her yol denendi, her zor kullanıldı. O yıllarda çalışan yaklaşıküç yüz bin öğret- mene Türkiye büyük bir hapishane oldu. Muhalefet de yok edlldl Bununla toplumsal muhalefete etkin olarak katılan ve çoğu kez de öncülük eden öğretme- nin sesini kısmanm yanında, eğitim alanında planlanan yıkıma muhalefet edecek kimsenin bırakılmaması da hedeflenmiştır. öğretmenin ve toplumsal muhalefetin sindirilmesinden sonra, eğitim lcurumlanna yönelen cunta, ilk iş olarak öğretmen yetıştiren kunımlan kapattı. Öğretmen okullan ve enstitüleri yerine kuru- lan fakülteler, altyapı yetersizliği nedeniyle öğ- renci yetiştirmekte güçlük çekti. Bu nedenle her kaynaktan öğretmen alımı kurumlaştınldı, Türkiye eğjtimdeki bugünkü çıkmazlanna sü- rüklendi. Öğretmen kaynağmın yok edilmesi- nin temel nedeni, bu kurumlarda yetişen ögret- menlerin Köy Enstitüsü ruhunu devam ettirme- leri, haikın sorunlannı kendi sorunlan olarak görmeleri ve faşizme karşı halkın yanında mü- cadele etmeleridir. Demokrasi ve demokratik değerlerin gelişmesinde önemli yeri olan bu kurumlar, 12 Eylül öncesi de tekelci sermaye- nin başhca hedeflerinden biriydi. Bu nedenle cunta, işe bu kurumlan kapatmakla başladı. Cunta çok hızlı bir şekılde eğitimin özünü de- ğiştirmeye yöneldi. öğretmeni ezmek ya da kaynağını kıırutmakla yetinmedi. Tekelci ser- maye, kendine uysal köleler yetiştirmenin tek yolu olarak eğitimin içeriğini, programlarını değiştirmekte görüyordu. TürK-lslam Ideolojlsl Türk-tslam ideolojisiyle donatacağı kadro- lar kendilerinin en sadık bekçileri olacaktı. Türkiye'de ilk defa bir devlet başkanı, miting- lerde Kuran'dan ayetler okuyarak halka yeni ideolojinin mesajlannı veriyordu. Kitaplarhız- la değiştirildi. Büyük paralarla yazdınlan, bi- limseilikten uzak, hurafelerle dolu, çağdışı ki- taplar körpe beyinlerde büyük tahribat yaptı. Susfcun toplum yaratıldı 12 Eylül'ün eğitimdeki en büyük yıkımı eği- timin özüne yönelikti. Düzenin bekçilerini ye- tiştirme politikası kısa sürede tuttu. Sokaklar ne idüğu beürsiz kıyafetli mollalara, okullar fa- şist militanlara, devleti koruma görevi bir ör- neği Susurluk'ta kazaya uğrayan çetelere bıra- loldı. En ufak muhalefet şiddetle, kanla bastı- rıldı. Kısa sürede suskun bir toplum yaratıldı. îzinli ve izinsiz büılerce Kuran kursu açıldı. Mesleki ve teknik liseler gerilerken yüzlerce yeni imam-hatip lisesi açılması ve bu okulla- nn, bu liselerin ilköğretim (ortaokul) düzeyi- ne indirilerek yaygınlaştınlması bu dönemin ürünüdür. Bu dönemin uyguladığı sistemli eği- tim polinkalan yüzünden devlet okullan yoz- laştınlmış, öğretmensiz, donatımsız bırakıl- mıştı. Bunun nedeni halkta "Devlet okullan adam otanaz, en iyisi çocuklanmızı özel okufla- ra verelim'' düşüncesinin yerleştirilmesiydi. Kısa sürede bu düşûnce tuttu. Parası olanlar özel okula yöneldi. Oysa özel eğitim kurum- larına devlet büyük yardım yapıyordu, bu yar- dımlar günümüzde de yoğun bir biçimde de- vam etmektedir. Bugün devlet kendi üniversi- telerinden çok, özel üniversitelere yardım yap- maktadır. Yani devlet, parasızlara değil, para- sı olana yardım ediyordu, çocuğunu özel okul- da okutsun diye. Özel okul sahipleri hem öğ- renciden öğrenim ücreti hem de devletten teş- vik adına büyük paralar ahyordu. Orgütlenmeler engellendi 12 Eylül'ün, öğretmenleri örgütsüzleştirme politikası da günümüze kadar sürdürülmüştür. "Dernek" adı altmdaki örgütlenmeleri bile uzun süre engellenen öğretmenler, bugün tüm baskılara karşın fıili sendikalannı yaratmışlar- dır. Grevli, toplusözleşmeli sendikal hak mü- cadelesini kararlıhkla sürdürmektedir. 12 Ey- lül, tüm yönleriyle diğer benzeri yönetimler- den büyük farklılıkgöstermektedir. 12EylüFü diğer darbelerden ayıran en önemli özellik, yaptığı tüm tahribatlan kurumsallaştırmasıdır. Bu nedenle toplumda açtığı yaralar bir türlü iyileşmiyor. Hatta yaralar kurumlaştı. Gençler için bu durum yaşam biçimine dönüştü. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nail Güreli, medyada darbenin izlerinin görüldüğünü söyledi 12 Eyliil hâlâ devam ediyorT-v asmın 12 Eylül'ü karşılarken f-C takmdığı ve 12 Eylül JLJ sürecinde yapöğı yanlışlann bedelini bugün toplum ve 'medya' ağır biçimde ödüyor. 12 Eylül süreci medyada hâlâ sürmekte. Medya bugün de temel hak ve özgürlüklerin, hukukun üstünlüğünün, demokrasinin, bunlann vazgeçıhnez önkoşulu olan iletişım ve düşünce açıklama özgürlüğünün savunulması ve geliştirilmesi yolunda üzerine düşeni tam olarak yerine getirmiyor. Medyanm bugünkü duruma gelişinde 12 Eylül sürecinin ve bu süreçte iktıdara ortak olan siyasal kadrolann ve sermayenın önemli bir payı var ve etkisi yadsınamaz. Dctidar olan siyasal kadrolar demiyorum, iktıdara ortak olan siyasal kadrolar diyorum. Bundan salt koalisyonları da kastetmiyorum. Genel iktidarın siyasal yanına ortak olan ya da ortak edilen siyasal kadrolardan söz ediyorum. Yani siyasetin tam iktidar olamadığım vurgulamak istiyorum. Medya 12 Eyliil'den bu yana halktan uzaklaşıyor 12 Eylül'ün ertesinde basmm önemli bölümü çoğulcu parlamenter rejimin, demokrasinin ve demokratik kurumlann savunulmasına olanak tanımak bir yana, bunlann önemi üzerinde durmak gereğini dahi duymadı. Başta sendikalar, meslek örgütleri olmak üzere, demokrasinin önemli öğesi sayılan örgütlenme olgusu ağır darbeler aldı. Özerk üniversite zedelendi. Siyasal birikim ve örgütlenme adeta yok edildi. Basmda sendikasızlaştırma hareketi bu dönemde gerçekleştirildi. Ülkeye dayatılan depolitizasyon basma da yansıdı ve saptınlan kavramıyla 'magazûT gazeteciliği öne çıktı, basmm halkı aydınlatma ve doğru bilgilendirme işlevi ihmale uğradı. Bunlann sancılan bugün hâlâ çekiliyor. 12 Eylül'ün uzantısı siyasal dönemde iktidar ile medyanm ilişkileri yeni bir sürece girdi. Medyanm yapısal büyüme atılımı, siyasal iktidarlarla ilşkileri (basm meslek kurallannın kabul edemeyeceği biçimde) içli dışlı duruma geldi, çıkar hesaplan ağırlık kazandı. Basının bağımsızlığı Basmm bağımsızlığım koruyabilmesi için ekonomik bakımdan güçlü olması gerektiği görüşü, bu gücün ekonomik bağımhlık yaratacak yollardan sağlanmasıyla tersine bir sonuç verdi. Bu doğrultuda yaşanan gelişmeler halkın, emekçilerin sorunlarımn ve hatta haberlerinin medyaya yeteri kadar yansunasma olanak tanımadı. Doğru ve dürüst habercilikteki aşınma hızla arttı. Medya ile siyasal iktidarlann ilişküerinin, haberleri ve yorumlan etkilediği kuşkusu ile birlikte halkın basma güveni sarsıldı. Bugün promosyon ilişkilerinin dışında medyanın halktan koptuğunu söylemek yanlış olmaz. MiDi Güvenlik Kunılu'nun 2 Haziran 1981 tarihli bildirisiyle katacı ve sürekK imar aflan aşamasına geçildi. M i m a r l a r Odası Genel Başkanı Oktay Ekinci 'Yağmacı kentleşme egemen oldu' •/ ^S Eylül askeri darbesiyle 1 / birlikte başlayan ve I £* bugün de devam eden siyasal ekonomik sürecin önem- li bir temel özelliği de Türki- ye'de arnk gecekondulaşma ye- rine "kaçak yapüaşmanuT 1950 sonrasındaki plansız yapılaşma yerine de "yağmacı kentkşme- nin" neredeyse yurt ölçeğine egemen olmasıdır. Örneğin 1950'lerden sonra neredeyse her iktidar döneminin geleneksel si- yaseti haline gelen "imar aflan" uygulamalannda 12 Eylül dar- besinin ardından MGK'nin yasa gücündeki 2 Haziran 1981 tarih- li bildirisinde başlayan yeni dü- zenlemeler zinciriyle bir tür ?kaha ve sfirekB imar afiarT aşamasına geçilmiştir. Bu süreç sadece kentsei ve çev- resel tahribatın doruğa çıkmasını değil, "üretim dışı spekülatif ka- zançjann" genel ülke ekonomi- sinde ve toplumsal ilişkilerde et- kin ve belirleyici olmasını sağla- yarak "siyasetin ve kamn yöneti- minin de kûienmesinde" temel verilerden en güçlüsünü oluştur- muştur. Bugün siyasal yerpazede- ki hemen tüm partilerin arsa ve arazi rantını maksimizime etme- ye dönük bilimdışı ve toplumun geleceğini karartan imar uygula- malannda adeta tam bir "davra- nış ve pothika birfiğj" içinde ol- malannın dayanağı da işte bu 12 Eylül süreciyle başlatılan "yağ- maya dayalı kentleşme ve yanrun düzenTnın hemen tüm kesimle- re sağladığı yüksek orandaki spe- külatif kazançlardır. Aynı politikanın, ülkenin en de- ğerli doğal, kültürel ve kentsel ko- ruma alanlannı, yine imar rantını maksimize etme uğruna "özel ve ayncahkh yapdaşma haklanyla* yatınmcılara paylaştırma süreci- ni başlatan ünlü yasası da 12 Mart 1982 tarih ve 2634 sayılı "Turiz- mi Teşvik Kanunu"dur. SİT atanlan 6 Kasım 1982'de kabul edilen anayasadan önce MGK karanyla yürürlüğe girdiği için aynı anaya- sanın 12 Eylül Hukuku'nu ve so- rumlulannı koruma altına alan geçici 15. maddesinin güvencesi altında "18yıtöır yürürlüktetntu- lan" bu yasayla hemen her siya- sal iktidar yüzlerce SİT alanını ve koruma bölgesini "tnrizm mer- kezj" ilan ederek "iş bitirici vatı- nmalara" peşkeş çekti. Sonuç olarak denilebilir ki 12 Eylül'le başlayan süreçteki bütfln imar rantını yükseltmeyi hedef- leyen yasal düzenlemeler, 20 yıl- dır hemen her siyasal parti ve ke- simin de başhca "gefir kaynağnı" oluşturan bir "tahn ekonomisini'' ülkede egemen kıldı. 12 Eylül ve kiiltür ERDALATABEK •* ^ E y t û l anlavTşı", o dönem / / iktidannı paylaşan askerler ve ./.^•z sıvıllenn ortak ürünü olarak Türkiye'nin son yirmi yıhna damgasmı vurmuştur. Bu dönemin temel özellikleri, "dûşûnme, soru sorma ve tarüşmanın suçlanmaa' 1 , "sosyal sorumluluk taşnnanın zarariı sayılması", "ancak kesin bir itaat ve baş eğmenm ohımlanması"dır. Bu değişimin sağlanabibnesi için de emeğin temsilcisi olan kitle örgütleri kapatılmış, örgütlenme engellenmiş, halkı temsil eden siyasal partiler önce kapatılmış sonra da denetlenmiştir. Düşünen gençliğin potansiyel suçlu sayılması, resmi görüşe uymadığı kuşkusu taşıyan her çalışmanın sulanması ve engellenmesi ile yeni bir "sosyal davranış modeK" yaratılmak istenmiştir. Bu modelin insanı, "kendinden başka hiçbir şeyi ve Idmseyi düşümneyen, sadece kendi çıkanyla sınırü. sosyal büinçten yoksun, tüketim toplumunun bencil birbireyi" olmalıydı. Geçmiş yirmi yıla günümüzden bakmca bu "sosyal davranıs modeti"nın bir ölçüde yaratıhnış olduğunu görebiünz. Toplumumuzun değer yargılan büyük ölçüde değiştirilmiştir. TüKetlm kültflrü Artık "üretim kültürünün değerieri" değil, "tüketim kültürünün değerieri'' egemendır. Insanlar. "topluma daha yararh olmak için" değil, "daha çok paraya ve mala sahip olmak içm" çahşmaktadırlar. Eleştirel düşünceye dayalı, evrensel kültürün ortağı olan insanlarm yerini "düşünıneyen, duyarsızlaşan, basit ve sıg kültürlü" insan almaktadır. En son teknoloji ürünü araçlar bu basit ve yoz kültürün yayılması amacıyla kullanılmaktadır. Akıl-bilinç ekseni "duygu-inanç" eksenine kaydınhnış, insanlar düşünmek ve irdelemek yerine inandınldıklanyla yaşamaya yönlendirihniştir. Dogmatizmiyle, engelleriyle, fanatizmiyle yeni bir ortaçağ yaratılmıştır. Bu durumu bilgisayarlar, intemet, cep telefonlan maskeleyemez, çünkü onlar araçlardır, önemli olan onlar değil, onlarla ne yapıldığıdır. Cerlleten defllglm Ancak bu değişim öylesine bir gerilemedir ki bundan kurtulmak zorunlu olmuştur. Çünkü bu durumda dünya üretimine, dünya gelişimine katıhna olanağı yoktur. Toplumun birbirini anlaması, birbirini sevmesi, birbirine güvenmesi gerçek birlikteliğin temelidir. Bin yıllara dayanan ortak kültürümüzü yeniden anlayarak yannm büyük uygarlığının köprüsü ohnak zorundayız. İnsan özgürlüğüne dayalı, vatandaşlık bilincine dayalı, akıl ve duygu bütünlüğüyle bugünün ve yannın insanlık kültürünün üreticisi ve ortağı olmayı başarmak zorundayız. SÜRECEK DÜZYAZI ORHAN BtRGİT Bir Bakantk Snav Verecek öyfe, gözden uzakDir ilçede değil; ülkenin başken- tinde ve üstelik adı "ttatürk" olan bir teknik endüstri meslek lisesinde ortsya çıkan skandalı gazetelerden okumuş ya da duymuŞ olmahsınız. Bu lisede de, öğrerciler tarafından bir gazete hazır- lanıyor. Bu tür gazete*r, öğrencinin kişilik kazanması- nı, birbirieri ile diyalog sağlamasını amaçlar. Ve elbet- te, henüz hiçbirisi reşrt olmamış insanlann atölye ça- lışmalannın ürünü olouklan için de okul yöneticilerı ile göreviendirilmiş öğretmenlerin nezaretinde hazırlanır. Atatürk Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi'nin gaze- tesinde, bir öğrencinin imzasıyla yayımlanan sözüm onafıkrada, cumhuriyetimizin kurucusu için "hayvan" deniidiği, yayından çbk sonra ve bir suç duyurusu ile anlaşılınca, Ankara Mıtli Eğitim Müdürtüğü idari soruş- turma başlatarak, iki müfettişinı görevlendiriyor. Gazete ortada. Yazı da gazetede olduğu için, görev- li müfettişlerin elbette, suç duyurusunu asılsız bir ih- bar; ya da Sayın Adalet Bakanının hâkimler adına en- dişeye kapılarak kullanmasından sonra bırden moda olan deyim ile "Makkartizmi hortiatma girişimi" olarak değerlendiremiyorlar. Ama öyle anlaşılıyor ki, müfettişler lisenin müdürü Hayati Ipek ile yardımcıları Ercan Altay ve Cavit Ağır'ı gözden çıkarmak istemeyen bir yapıya sahip oldukla- n için, olaya mükemmel bir kılıf dikme ustaltğını gös- tererek, bu üç yönetici için "fiili gerçekleştiren değil; izin veren ya da ihmalde bulunan taraf" tanımlamasını ya- pıyoriar. Bu tanımlama sonucunda da, Ipek, Altay ve Ağır için "maaş kesme" cezası verilmesı, aynca yöne- ticilik görevinden uzaklaştınlmalan önerisiyle dosyayı kapatmak istiyorlar. Oneri, Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu'nda değer- lendirilecek. Bakanlık müfettişlerınin ulaşacağı sonuç, Milli Eğitimı, gerçekten Metin Bostancıoğlu'nun yö- netip yönetmedığinin de bir kanıtı olacak. Olacak. Çünkü, bir okulda duvar gazetesı ya da ben- zeri bir atölye çalışması yapılmasına karar veren yöne- tim, o çalışma sonucunu okumadan sergılemez. An- kara ll Müdüriüğü'nde "müfettiş" kimliği ile görevfi eği- timcilerin bunu bilmemesi olanaksızdır. Aynı kişilerin, sözüm ona soruşturrna adı altında aslında kurtarma operasyonu yaptıklan üç yönetici için "bunlar fiili ger- çekleştiren kişi değillerdir" sonucuna ulaştıklannı be- lirtmeleri ise hukuk deyimi ile TıasvV"dir. Yani fazladan bir şey söylemiş olmaktır. Kimse, büyük Atatürk için o galiz deyimi bir fıkra yazısı içinde kullananın okulun müdürü ya da iki yardımcısı olduğunu söytemiyor ki! Yazının sahibi, tıpkı bundan on beş gün önce Bar- tın'da sevgili Metin Bostancıoğlu için "Allahsız Milli Eğitim Bakam" diye bağırtılan o iki öğrencı gibi, böyle bir sözü söylemek için hazırlanıp yönetilen ve elektro- nik bölümünde okuyan biri. Nitekim Ahmet Kayalı adındaki bu çocuğun da, tabii cumhuriyet savcısının soruşturrna görevi dışında, okuldan süresız uzaklaştı- nlacağı anlaşılıyor. İki müfettişın zekâ ölçüleri gerçekten övgüye değer. Irticacılann, kendi nazik bedenlerini zora sokmadan çoluk çocuğu ya türban nümayişleri yaptırtarak ya da bir Milli Eğitim Bakanı'na "Allahsız" dedırterek giriştik- teri kışkırtıcı eylemlerin, elbette en acımasızı, aynı ku- şaklara büyük Atatürk ıçın sövdürtmek! Hiç kimse merak etmesin.. Bir başka lojistik kadro da günü gelince Ahmet Kayalı için, o yazıyı hazırladığı zaman suç ışteme ehliyetinden uzak bir hastalık geçi- riyordu türünden bir kılıf ile yardıma koşmak için gö- revlendirilecektir. Zaten bu Hayati Ipek'in "ihmalde bulunan taraf" ola- rak nitelendirilerek bağışlanmasına yol açan eylemi de, duvar gazetesınde reşit olmayan bir öğrencinin maşa olarak kullanıldığı olayla sınırlı değilmiş. Geçmiş yıllar- da da "usulsüzlük, yolsuzluk ve ırkçı, genci örgûtlen- meye gözyumma" iddiasıyla açılmış bir başka soruş- turmadan da, elbette o tür örgütlenmenin yarannı gö- rerek, "kınama" cezasıyla kurtulmuş! öğretmenler odasına Atatürk takvimlerinin asılma- sını yasakladığı da, öğretmenler kurulu toplantısının tutanaklanna geçirilmek suretiyle örtbas edilmiş! Milli Eğitim Bakanlığı'nda bu kadar büyük bir dayı kadrosuna sırtını dayayabilen bir adama, öyle maaş kesme gibi disiplin cezası vermek ya da yöneticilik gö- revinden -elbette geçici olarak- almak kımin haddine düşüyor kuzum? Makkartizm'in Milli Eğitim koridorlannda kol gezme- sinin âlemi yok! Hayati Bey'ı, bakanlığın hayati gibi de- ğerji görüp terfi ettirmeli; yetkilerini büyütmeli.. Üst görevlerde staj olanaklan sağlayarak, kendisini koruyan o dayı kadrolarla birlikte günü gelip Milli Eği- tim Bakanlığı'nı açık açık yönetebilmelen için önleri açılmah! Hiç merak etmeyin. O gün gelince, elbette reşit ol- mayan öğrencileri "Allahsız bakan" ya da "hayvan adam" gibi tahrikler içm maşa olarak kullanmalanna ih- tiyaç duymayacaklar, erkekçepieydanafıriayabilecek- lerdiıi Ankara Milli Eğitim Müdüriüğü mufettişlennın Haya- ti Ipek için hazırladığı raporun sonucu. Türk Milli Eğiti- mi'ni yöneten kadronun kimliği açısından gerçekten hayati bir kavşakta olup olmadığımızı göstermiyor mu? Faks:0212-677 07 62 E-mail: obirgitle-kolay net. 12 Eylül ve kültür Ulke sorunlanna duyarsız nesil • 12 Eylül süreci, top- lum yaran yerine kişi ya- rarını,tasarrufyerine t t ketimi. akıl yerine kur- nazhğu örgütlenme yeri- ne bireyselliğl, evTensel kültür yerine popâler kültürü değer bikn; sor- gulamayan. düşünme- yen, çevresine ve ülkeso- runlanna duyarsız yeni bir nesil yaratn. • Bartş, hümanizrn gi- bi insani değerieri ıfade eden kavramlar düşmana ait söylemleT olarak ian- se edildi. Türkiye'nir ta- nınmış aydmlannın kur- dugu Banş Derneğı ka- paüldı, yöneticileri ydar- ca cezaevinde tutuldu. • Kitap en büyük suç aleti muamelesi gördii, hertürlü solyayınyasak- landı, 39 ton gazett ve dergi imha edildi, 40ton yayın toplatddL Y^mcı Ilhan Erdost cezae\itra- basında dövülerek öldü- riildü. 927yayın, 189 fîtaı yasaklandL, 937 film sa- kmcalı buhındu. • Basına sansür uygu- landı. çok sayıda gazete- ci gözaltma alınıp sorgu- landı, tehdit edildi. Ara- larında yazanmız Oktay Akbal'ın da bulunduğu bazı yazarlar hapis ceza- sına çarptınldı. Istan- buTdaki ulusal gazeteler kapatılmalan nedeniyle toplam 300 gün çıkama- dı, 400 gazetecinın ceza- landmlması ıstendi. yar- gılanan gazeteciler için toplam 4 bin yıl hapis ce- zası ıstendi. • Atatürk'ün kurduğu Türk Dil Kunımu, Türk Tarih Kunımu ve Hal- kevleri kapabldL • Aydınlar dilekçesini imzalayanlara sert tepki gösterildi. AzizNesin va- tan haını ilan edildi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear