25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 3 EYLÜL 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Zoraki gardiyanlar Kütahya'nın Emet ilçesinde bir cezaevi var. Fakat cezaevindeki kadın tutuklu ve hükümlüler için bayan infaz koruma memuru yok. Adalet Bakanlığı çareyi, Içişleri ve Sağlık bakanlıklanyla yaptığı protokolle bulmuş, ilçede bu bakanlıklara bağlı memureler sırayia "infaz koruma memureliği" nöbetine yazılıyor. Ne ki Emet Kaymakamlığı Adalet, Içişleri ve Sağlık bakanlıklan arasındaki protokolle yetinmemiş, Maliye Bakanlığı çalışanlan arasından da cezaevine "nöbetçi infaz koruma memuresi" alıyor... Itiraz edene de cumhuriyet savcılığı tarafından hakkında dava açılacağı bildiriliyor. Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'e soralım: Emet'te vergi dairesinde çalışan memureler, her ayın ilk perşembe günü ve her hafta salı günleri cezaevinde gardiyanlık yapmazsa hangi yasanın hangi maddesine veya hangi kanun hükmünde kararnameye göre haklarında dava açılacak? Bektronik posta: »xnQpoata.cwnhuriyetcom.tr T«fc 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Sıra kalfteli eğitime gelmiş... "Buaüne kadar defoluvdu!" B iryandan kazı çalışmalan süren, biryandan yerli ve yabancı turistlerce gezilen, biryan- dan da acilen onanlıp korunması gereken Antalya'nın Kale ilçesindeki Aya Nikola Ki- lise'ne Türkiye Anıt Çevre Turizm Değerlerini Koru- ma Vakfı talip... Aya Nikola, yani Noel Baba... Hazine'nin mülk sahibi olduğu ve kullanım hakkı Kültür Bakanlığı'nda bulunan Noel Baba'nın adını taşıyan tarihi yapının onanlıp işletümek üzere bah- çesiyle birlikte vakfa tahsisi söz konusu. önceki yıllarda Kültür Bakanı Istemihan Talay'ın önerisiyle Suna ve Inan Kıraç'ın onanm ve işletme- sine talip olduğu ancak "mevzuata uymadığı" ge- rekçesiyle gerçekleştirilemeyen "proje" yeniden ha- yata geçirilmek isteniyor. Vakıf Başkanı Sinan Genim, yapının su baskını ve rutubet tehdidi altında olduğunu, fresk ve taban mozaiklerindeyokolmatehlikesi bulunduğunu, gü- venliğinin sağlanamadığını belirterek oluşturulacak Noel Baba bir bilim kurulunun öneriteri ve koruma kurulunun ona- yı ile Noel Baba Kilisesi'ni beş yıl içinde kurtarma- ya ve çağdaş bir çevre düzeni ile otuz yıl boyunca işletmeye talip olduklannı; bilet gelirinin tümünü, iş- letme gelirinin de yüzde 80'ini Kültür Bakanlığı'na vermeye hazır olduklannı söylüyor. Görünürde her şey güzel görünüyor... Ancak ortada somut bir proje bulunmuyor... Çünkü vakfın somut bir restorasyon projesi ha- zırlamak için harcayabileceği parası yok... Tahsis yapılacak, proje arkadan gelecek... Proje onaylanırsa, inşaat için vakfın yine parası yok; ulusal ve uluslararası "sponsor'Mar aranacak, hatta internette sayfa açılıp Noel Baba için yardım topla- nacak... O zaman 1976 yılında dönemin üst düzey bürok- ratlan tarafından kurulmuş Türkiye Anıt Çevre Tu- rizm Değerierini Koruma Vakfı'nın anlamı ne? Her yılbaşı geyiklerin çektiği kızağı ile gökyüzün- de dolaşıp bacasından girdiği evlerde hediye paket- lerini çam ağaçlannın altına usulca bırakarak çocuk- lann rüyasına giren ve tüm dünyanın sevgisini ka- zanmış "Noel Baba"nın adını kullandıktan sonra, onanm projesi ve inşaat maliyeti için herkes para bu- labilir... Hatta, kapı önünde bilet kesmekten başka bir şey yapmayarak Aya Nikola Kilisesi'ni kaderine terk eden ve "eşeleme'ye dönüşen kazı çalışmala- nyla ilgilenmeyen Kültür Bakanlığı bile. Noel Baba'nın selamını söyleyince çarşıda pa- zarda bedava un, yağ ve şeker bulmak olası ama anlaşılan Kültür Bakanlığı'nda helva yapacak bece- ri yok, piyasadan "usta" anyoıi Bugün Noel Baba yann Saint Paulus, Saint Pier- re ve finalde Ayasofya mı? SESSİZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE Yüksek Yerllim Hatb Erdinç UTKU Carlo Cottarelli, Ecevit, Yılmaz ve Bahçeli'yi evlat edinsin! Cottarelli'ye ağzımn payım verdik Çeyrek yüzyıl kadar önce Ameri- kan emperyalizmine karşı ulusal çıkar- lanmızı ve ulusal egemenliğimizi ko- rumadaki kararlı tutumuyla çizgi ro- man kahramanı a Karaoğlan"a ben- zetilen Başbakan Butent Ecevit, Ulus- lararası Para Fonu'nun Türkiye Masa- sı Şefi Carlo Cottarelli'nin ekonomi- de "ince ayar" istemesi üzerine biraz ağır adımlarla da olsa çıktı meydane ya da indi merdivenaltına: - Hiçbir yabancı kuruluş, kendini devletimizin yerine koymaya kalkma- sın, dedi. - Hiçbir yabancı kuruluş, ücret ve gelir politikalanmızı bize dikte etme- ye kalkışmasın, dedi. - Türkiye'nin ekonomi, finans ve sosyal politikalannı yabancı kuruluş- lar değil ilgili toplum kesimlerimiz- le birlikte devletimiz belirler, dedi. Başbakanın, ulusça gözlerimizi ya- şartan bu açıklaması televizyonlar- dan yayımlanırken fonda Hasan Mut- lucan'ın sesinden kahramanlık tür- külerini aradık! Fakat, Ecevit bu tari- hi açıklamasını 12 Eylül'ün 20. yıldö- nümünde yaptığı için yanlış anlaşılma- lara karşı, kahramanlık türkülerinin fo- na verilmemesi iyi oldu... Bu arada Ecevit'in sert çıkışıyla, "ince ayar" istenen ekonomi, finans ve sosyal politikaların "kaba"sının kendisini devletimizin yerine koyan yabancı kuruluşlar tarafından dikte edildiği hafızalanmızdan silinip gitti. Za- ten Cottarelli de korkusundan pılısı- nı pırtısını toplayıp gitti! İsrail'de Laiklik Rüzgârı MERÎÇ VELİDEDEOĞLU Tek Tanrılı dinlerin ilki olan Musevilikte ve sonuncusu olan Islamlıkta, inananların hem dinsel hem dünyasal yaşamı kutsal kitaplarında yer alan yasaJarla (dogmalarla) düze- ne konmuştur. Her iki dinde de dinin özünü oluşturan kutsal inanç dogmalarıyla, günlük yaşamı düzenleyen yaptınm- lar yan yana "şeriat" şemsiye- si altında toplanmıştır. Böyle- ce kutsal yönü olmayan bir- takım düzenlemelerin kutsal olanlarla bir arada bulunma- sı onların da kutsal yani inan- ca aıt bir dogma gibi sayıl- masına neden olmuştur: Da- hası bu yapılanma, zamanla oluşan toplumsal yaşam dü- zenlemelerini de içine alarak, bunları da kutsallaştırmıştır. Böylece yüzlerce yıl süresin- de gelenekselleşen bu düzen- lemeler, tıpkı din gibi algılan- maya başlanmıştır. Öyle ki bu kemikleşmiş geleneklerden birine çağa uydurmak için el uzatılması, dini değiştirmeye kalkışmakla eş görülmüştür. Islam şeriatının son temsilci- si Osmanlı devletinde, "Din elden gidiyor, şeriat isteriz!" sloganlarıyla yapılan başkal- dırmaların genelde nedeni, dogmalaşmış böyle gelenek- lere kenarından köşesinden şöyle bir dokunmaya kalkışıl- masıdır. Işte şimdi Israil'de de bin- lerce yıllık Musevi şeriatının, dünyasal bölümünde yer alan kimi dogmaların ve kutsallaş- tırılıp dokunulmazlık kazandı- rılmış kimi geleneklerin bıra- kılarak, toplumsal yaşamın çağdaş bir biçimde düzen- lenmesi gündeme gelmiştir. Israillilerin "LaiklikDevrimi" dedikleri bu dönüşümü, kap- samlı bir biçimde algılayabil- mek için Israil'in şu andaki durumuna kısaca bakmak ge- rekir ki, bunun Cumhuriyet öncesi Türkiye ile yer yer ki- mi koşutluklar gösterdiğini söyleyebiliriz: Şeriat -şöyle veya böyle- var olduğu halde pek çok hükmünün uygulan- maması örneğin, zina cezası olarak "recm "in, ceza hükmü olarak "fasas'ın geçersizliği, iki türlü eğitimin varlığı, aile ku- rumu ile ilgili düzenlemelerin dinsel temelli oluşu, yasalar önündeki kimi eşitsizliklerin bulunuşu, ayrıca cinsel eşit- sizlikten söz edilmesi vb gibi konularda yakın benzerlikler ilk bakışta görülebilir. Temel ay- rılık Osmanlı devletinin -za- man zaman rafa kalksa da- bir anayasasının olması, günü- müz Israil'inin ise henüz bir anayasaya sahip olmamasıdır. Anayasanın yokluğu kökten- dincilerin, dogmalaştırılmış geleneklerin ve kutsal kitap metinlerinin, devletin anaya- sası gibi algılanıp onun yeri- ne geçmesini istemelerini hep kolaylaştırmış olduğu söyle- nir. Israil'in durumunu kısaca belirleyen bu görünümde ya- pılacak değişimler ise Baş- bakan Ehud Barak'ın açıkla- malanna göre -özetle- şöyle: Eğitim birliği reformu, evlili- ğin devletçe gerçekleştirilme- si (medeni nikâh), kimi dinsel topluluklara tanınan ayrıca- lıklann (vergi ödememe, asker- lik yapmama gibi) kaldırılıp herkes için eşitlik sağlanma- sı, cumartesi günleri çalışma yasağının kaldmlması, bir ana- yasa hazırlanması... Öte yanda, 1400 yıllık Is- lam şeriatının dünyasal bo- yutuna, 3 Mart 1924 tarihin- deTBMM'nin getirdiği köklü değişiklik, yeni dünyasal ya- şamın bütünüyle dinsel olan- dan ayrılıp laik yasalarla dü- zenlenmesi olgusunun, şim- di Israil'e yol gösterici olaca- ğına inanmaktayız. Çünkü tek Tanrılı bu iki dinin, her alanda birbiriyle örtüşen kimi hüküm- leri olduğu bilinir. Bu bakım- dan Israil'in de böyle bir atılı- ma girişmesi, hem bir yandaş kazanımını hem de Türkiye Cumhuriyeti'nin gerçekleştir- diği "Laiklik Devrimi"r\\n ne denli yerinde, ne denli gerek- li ve yaşamsal olduğunu, ay- rıca Atatürk'ün ne kertede haklı olduğunu bir kez daha ta- rih önünde gündeme getire- ceğini düşünüyoruz. Ayrıca Israil'in gerçekleştir- mek istediği laik düzenleme- lerin, Türkiye dışındaki Islam dünyasınca pek sıcak karşı- lanmayacağına kesin gözle baksak da, yine de Islam ül- kelerinden gelecek değerlen- dirmelerin ilginç olacağı kanı- sındayız. Kuşkusuz Israil meclisinde aşırı dinci parti Şas'ın, mec- Its dışında da köktendincile- rin bu devrimi önlemek için ellerinden ne gelirse ortaya koyacaklan şimdiden gözlem- leniyor. BizTürk halkı bu kök- lü değişimi, 75 yıl öncesini anıp birtakım değerlendirme- ler, karşılaştırmalar yaparak izleyeceğimizi sanıyoruz. KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak@turk.net ÇlZGÎLİK KÂMtL MASARACI H A R B İ SEMtH POROY semihporoyiayahoo.com KEDl LEVO APTÜÜKA TARlHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN SAHİBİNDEN SATILIK Renault Laguna 2000, full aksesuar, 1997 model 85 bin km. Tel: 0216 418 90 70 Voıtus P SADMZAM YUNUS PAŞAN/NIOAM/I. 151?'DE 8U6ÜN, SAPKA2AM YUNUS PAŞA İDAM £fffU». OS- MANU PAUŞAHI YAVU2SULTAAI SBJM'İN MISIR S£f^di SlRAZtNDA YAPllAN KİDAUİYC SAl/AŞt'NDA ÇARPlÇMI SADKA2AM UA0IK4 SİUAN f*ÇA,ŞeHİT OÛfMÜfTÛ. DA- HA SONRA, ONUN YERİNE S£Ç£W YUNUS PAŞA, Ml- SlR'IN f^ETVİ SONA SK.INCE, OKANtN V4LİLI&İNE OE ATANMIŞT!.ANCAK. SU IKİNCİ GCti£V, £42/ YAH/NAAA- LAR NEOENİYLE BİR SÜHE, SONBA BİH AteMLÜK O£V- L£T APAMfNA PEVRSDlLDİ- OGOU MtOIS'DAN Aye/U/B- K£Klf YOLDA, YUNUS F*ŞA PAPİÇAHLA KDNUŞUYO&MJ. *8U KADAR YORGUMMK YE 2AHMET, OBCHJAtUN YA- RISININ KAYStNA K£" MlStR 7A/ YİNE HAİM Bkt ÇeR*£S KÖLSNİN ELİNE 6EÇMESİNE OEĞDİ Mj ?*OEyiNCE, ÇOK SlNHZLSA/eM PAPİÇAH, ANl' SİR KARARtA YU- NUG f*AŞAN/H BAÇ'NI tC£STİ*t>t/ 13 Eylül PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU 'Selanik Bombacısı' Her "Hey gidi Istanbul!" dediğimizde aklımıza gelen '6/7 EylülOlaylan'nm üzerinde en az durulan yönü, 'olay- /ar"ın başlamasına neden olan "bomöa olayı" idi ben- ce... Atatürk'ün Selanik'te doğduğu eve bir bomba atıl- mış, haber Istanbul'da yayımlanan bir gazete tarafın- dan duyurulunca, galeyana gelen "halk", kentin, Rum- ların yoğun yaşadığı mahallelerinde talana, yağmaya, çapula girişmişti... Ondan sonrası belleklerimize kazı- nan bir dizi "res/m"di... Istiklal Caddesi'nin yakıp yıkıl- mış mağazalan, pastaneleri... Ateşe verilen Ortodoks kiliseleri... Cihangir'de, Kurtuluş'ta, Tarlabaşı'ndayağ- malanan evlerinin önünde birbirine sanlmış, korkulu göz- lerie objektiflere bakan kadınlar, çocuklar, yaşlılar... Sonra Yunanistan'agöçen Istanbullu Rumlar... Peki, kim- di o "bombacı'"? Kimler, niçin attırmıştı ona o bomba- yt? Atatürk'ün evine bombayı atan "bombac/"nın önce bir Yunan ajanı olduğu söylenmiş, ama sonra yirmi yaşlannda, Türk asıllı bir Yunan vatandaşının adı anı- lır dmuştu. Yunan makamları tarafından yakalanmış, yargılanmış, suçlu bulunmuştu. Anlatılanlara, söyle- nenlere göre "6/7Eylül Olaylan", Kıbns görüşmelerin- de Türk tarafına ağııiık kazandırmak için tezgâhlanmış bir "hükümetprovokasyonu" idi. Ne var ki, ipin ucu ka- çınlmış, "otay" daha ilk günden yüzlerine gözlerine bu- laşmıştı tezgâhlayanlann... Olaylann hemen ertesinde, o zamanlar bu tür olaylarda hep olduğu gibi bir "sol- cu" avı başlatılmış, onlarca "solcu" gözaltına alınmış, haftalar boyu işkenceden geçirilmişti. Solcular sonun- da serbest bırakılmışlar, ama "6/7 Eylül Olaylan" De- mokrat Parti hükümetinin alnında kara bir leke olarak kalmıştı... Demokrat Parti yöneticileri 27 Mayıs 1960 darbesin- den sonra Yassıada'da kurulan Yüksek Adalet Diva- nı'nda "6/7 Eylül Olaylan" nedeniyle de yargılanmışlar, fakat bu suçtan beklenildiği gibi beraat etmişlerdi. Alın- lanndakı lekenin bu kararia silinip sılınmediğı ayn bir konuydu. Demokrat Parti yöneticileri gibi, bu arada Yunanistan'dan Türkiye'ye kaçmış bulunan, "Selanik Bombacısı" olduğu söylenen o delikanlı da aklanmış- tı Yassıada'da! Türkiye'ye gelince derhal bir üniversi- teye yerleştirilmiş, kendisine bir de burs bağlanmıştı. Üniversiteyi bitirince de Içişleri Bakanlığı'na alınmış, 'par- lak bir kanyer" yapmış, önemli devlet görevlerinde bu- lunmuştu. Ama nedense hâlâ "Selanik Bombacısı" olarak biliniyor, öyle anılıyordu... 45 yıl içinde adı en az 45 kez "bombacı"olarak geçmişti basında. llhan Sel- çuk, Uğur Mumcu, Erbil Tuşalp, Fatih Güllapoğlu, Soner Yalçın, Doğan Yurdakul ve daha nıce köşe ya- zan, gazeteci, araştırmacı, "SelanikBombacısı"^olarak onun adını anmışlardı yazılannda. Bir süre önce de emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, bu bomba ola- yından, "Özel Harp Dairesi'nin ilk başanlıyurtdışı ope- rasyonudur..." diye söz ettiği kitabında, "bombacı"ola- rak yine onun adını vermişti... Ama o, "Hayıri" diyor, "Sensin!" diye direnenlere, Yüksek Adalet Divanı'nın kararlannı gösteriyordu. Onlan mahkemeye verip taz- minat bile alıyordu üstelik... "Vataniçin"kurşun sıkan- ları, bombalan ve bombacılanyta bir muammalar zin- ciriydi bizim tarihimiz... Yakın geçmışimizin çok iyi bi- linip de, resmen bilinemezlerinin, muammalannın "mı- ladı" belki de bu bomba olayı idi... Dün, 12 Eylül günü çevre yolunun "Anıt Mezarlar" sapağından geçerken düşündüm bunlan... Adnan Menderes, Hasan Polatkan, Fatin Rüştü Zorlu ne için yatıyoriardı orada? Önce asılmışlar, sonra da ge- tirilip bu görkemli anıtmezarlara konmuşlardı... Demek ki, suçsuzdular... Ne için asılmışlardı o zaman? Başlı- başına bir muamma değil miydı bu? Onlardan sonra gelenler yenı bir anayasa hazırlamışlardı. Sonra kaldı- nlmıştı o anayasa. 12 Mart'ın başbakanı Nihat Erim, Hıfzı Topuz'un son kitabında "birrivayetedayanarak ihsas ettığı gibi *, Sabahattin Ali'nin öldürülmesınde "per- denın arkasındaki adam" mıydı gerçekten? O da öldü- rülmüştü sonra. Sabahattin Ali'ninki gibi onun ölümü de bir muamma olarak kalmıştı. Bu ülkenin 12 Eylül'ü yaşaması zorunlu muydu?.. Tek bir suçlusu bile yok muy- du bu yaşatılanlann? Koca bir ulusun yüzde 92'si na- sıl olur da, olabilecek anayasaların en olmadığına "Evet!" diyebilir, sonra o anayasadan ölüm raddesın- de bynalmasına rağmen bir türiü kurtulamazdı? Tur- gut Özal kimdi? Nasıl olup da bu kadar kısa zaman- da koca bir ülkenin ekonomisini, hukukunu, kültünj- nü, ahlakını böylesine derinden altüst etmeyi başara- bilmişti? O da orada, öbür anrtmezarlann yanında gör- kemli bir anrtmezarda yatıyordu. Onu, öbürieriyle "bir" kılan neydi? Türkiye, Avrupa'da enflasyonu en yüksek olan, en çok işsiz, en çok batık bankacı, en çok maf- ya babası, en çok milliyetçı, en çok televizyon kanalı, en çok orospu üreten ve en çok "güzellik yanşması" düzenlenen ülkeydi. Susuriuk hâlâ çözülememişti. Çö- zülemeyecekti de... Atatürk'ün Selanik'teki evine atı- lan bombadan günümüze uzayan "muammalar zinci- ri'nin bir halkası olarak kalacaktı... Biliyorum, karışık, karmakanşık bir yazı oldu bu yazı... Ama hayatın bu kadar karmaşık, kafalann bu kadar kanşık olduğu bir zamanda bu kadannı bile topariamak karneme düşu- lecek bir "artı" için yeterti değil mi? Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcuoglu<« tuyap.com) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAI* 1 2 3 4SOLDANSAĞA: 1/ Çilardıca benzeyen, yeşi- limsi tüylü ötle- gen kuşu. II Genellikleateş- li hastahklar so- nucu deride fis- keler durumun- da beliren ka- barcık... tshal. 6 3/ Işıkla yapılan halık avında, teknenin çevre- sinde toplanan balıkları yaka- lanıak için kuUanılan yü- zer ağ. 4/ llgi çekici ve degişik kimse... Bir nes- nenin içeriğini oluştu- 2 ran şey. 5/ Yiyecek bu- 3 lamayan, yoksul kim- se... "Her çiçekten bal eyledik/—'ya saydılar bizi" (Pir Sultan Ab- 6 dal)... Kuzusesi. 61 Kat- randan elde edilen siyah madde. Hıristiyanlann en büyük bayramı. 7/ Hicap... Adlan stfat yapan bir yapım ekı... Radon ele- mentinin simgesi. 8/Dinadamlannınsimgesisayılanbaş- Iık... Bonı sesi. 9/ Metin Toker tarafından yayımlanmış haftalık haber dergisı. Manisa ilinde, milli park kapsa- tnına alınmış dağ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Orhan Kcmal'tn. filme de aktanlmış bir romanı. 2/ Suur boyu... Yatak doldunnaya yarayan yün, pamuk, kı- tık gibi şeyler. 3/ Diyarbakır'ın bir ilçesi... Bir soru eki. 4 / " — Gündüz": Yazanmız... Parlakyüzlübirtür ipek- li kumaş 5/ Rus köylü topluluğuna verilen ad... lşaret. 6/ Tabanı meşinden olan mest... Notada durak işareti. II Yapım... Müstahkem yer. 8/ Kozalaklılardan elde edilen ve boya sanayisinde kuUanılan ince, renksiz ve kokulu reçine. 9/ Mikroskoplayapılan incelemede kullanılan dört köşe ve ince cam parçası... Vilayet.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear