24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29 AĞUSTOS 2000 SALI CUMHURİYET SAYFA, i l U.K. kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Sinan Çetin, eski TürkfilmlerininyenMençeMldiği MaziKalbimde Yanuhrprojesiniyiirütüyor 'SinemamesajsanatiIŞILGÖRECİ Sinan Çetin, 'Komiser Shakespeare' adlı filminin çekimlerini tamamladı. Yönetmen, şimdî de sahibi olduğu Plato Film'in prodüksiyonunu üstlendiğı eski Türk filmlerinin yeniden çekilmesini içeren Mazi Kalbimde Yaradır projesini gerçekleştiriyor. - Şu ana dek çektiğiniz fdmlerde senaryoya hiç bağh kalmadığınız ve doğaçlama çekimler yapüğınız için eleştirUdiniz. Sonfilminizdeise ilk kez bir senaryoya bu kadar bağh kakuğınızı söylediniz. ÇETİN - Senaryoya yine bağlı kalmadım, bunun da kimseyi ilgilendirdiğinı zannetmiyorum. Bir insanın şarkı söyleme ya da yemek yapma tekniği ya da film çekme tekniği o kadar şahsıdir ki, bana yapılan bu eleştiri, bir insana ' niye öyle yürüyorsun' eleştirisini getirmek kadar saçma. Ama herhalde dünyada benim kadar senaryoya bağlı kalmak isteyen yoktur. Hani bir cümle vardır 'Petrol vardı da biz mi içtik?' diye, benimki de o hesap, senaryo vardı da ben mi çekmedim? - Kendiniz senaryo yazmayı düşünmediniz mi? ÇETİN - Düşünmedim çûnkü ben senaryo yazaîrken çok sıkılıyorum. Aynca senarist değil film yönetmenıyim. Senaryolanmı, sette kamerayla yazıyorum ve zaten senaryolar da film bittikten sonra film üzerinden yazılıyor. 'Propaganda'da da öyle yaptık. - Komiser Shakespeare nasıl bir füm oldu? ÇETİN - Bu film bir anlamda 'Propaganda'nın devamı sayılabilir. Çûnkü 'Propaganda', Türkiye'nin resmi ideolojisini inceleyen ilk filmdi. Bu çalışmayla, hantal, hamaset edebiyatı yapan, muhteşem Türkiye devletinin aslında eleştirilebilir bir şey olması gerektiğini, hatta eleştirilmesinin çok gerekli olduğunu vermeye çalıştık. 'Propaganda'nın devamı çûnkü o fılmde de devletin sadece devlet olması ve bunun dışmda hiçbir görevi üstlenmemesi gerektiği konusunda eleştirel bir bakışım vardı. 'Sinema bir biçim sanatıdır' - Filmin özelükle iletmek istediği bir mesaj var mı? ÇETİN- 'Propaganda'nın da 'Komiser Shakespeare'ın de vermek istediği mesaj, devletin hukuk devleti, daha doğrusu önüne herhangi bir sıfat almayarak sadece devlet olarak anılması gerektiğidir. - Genekle, seyircinin çok beğendiği bir ya da iki kuşak öncenin oyunculanna yer verivorsunuz. Bu fılmde de Gazanfer Ozcan uzun bir aradan sonra fılminbde sinemaya döndü. Onunla çaüşmak nasıidı? ÇETİN - Gazanfer Özcan'la çahşmaktan çok mutluyum. Ben zaten Gazanfer ağabeyi o kadar çok severdim ki onunla karşılaşınca uzun zamandır görmediğim babamı görmüş gibi oldum. Çok değerli bir insan. Çok büyük bir profesyonellikle çalıştı bizimle. Kadir tnanır zaten yıllardır sinemada, Türk halkınm yaratmış olduğu büyük bir kahraman ve çok iyi bir yüz. Eski aktörlen oynatmamın başka bir sebebi de yeni kuşaktaniyi sayılabilecek oyunculann çok⣠n " olması. KemalSunal'ı, Kadir Inanır'ı, Gazanfer özcan'ı, Müjde Ar'ı oynatmayıp da kimi oynatayım ki 17 - Uzun süredir gündemde olan ve eski Türk fîlmlerinin yeniden yapılmasını konu alan 'Mazi Kalbimde Yaradır' projesinin yapımmı sahibi olduğunuz Plato Film üstlendi Sivah beyaz 10 fılmi yeniden çekeceksiniz. Bu filmleri seçerken ölçütleriniz ne oldu? ÇETİN -Açıkçası o konuda benim çok etkim olmadı. Mustafa Aiboklar ve Mutena Açık filmleri seçtiler. Proje Ayşe Sarp'ın genel koordinatörlüğünde yapıhyor. Eski fılmlere olan sevgimden ve 'bu filmler yeniden yapdsa ne gûzel oiur' fikrinden yola çıkılarak yapıldı bu proje. Bu arada amaçladığımız, hem genç yönetmenlerin kendilerini kanıtlamasına hem de yeni bir pazar oluşmasına bir fırsat vermekti. - Sinemamızdaki konu sıkurası bu projenin oluşmasına bir neden olarak gösterilebilir mi? ÇETİN - Türkiye'de ilk defa yapılan remaking projesi dünyanın her tarafında yapılan bir şeydir ve bunun konu sıkıntısından kaynaklandığmı söylemek yanlış ûlur. Çünkü sinema tamamen bir yapma etme, bir edim sanatıdır. Bir fikir, senaryo sanat değildir. Kâğıtlann, senaryonun görüntü haline dönüşme sanatıdır. Zaten dünyada da çok fazla hikâye yoktur. Dünya sineması da hep aynı hikâyeleri çeker. önemli olan kendi yorumunu getirebilmektir. Hâlâ Shakespeare çekiyorsak, bu konu sıkmtısından değil hikâyenin mükemmelliğinden kaynaklanıyor. Sinema bir biçim sanatıdır, bir mesaj sanatı değildir. Sinemanın ne anlattığı ve bence hepsüıden önemlısi nasıl anlattığı önemlidir. '\feni bir sinema anlayışı ohıştu' - Nostaljik fdmlerin bir hikâye anlatnğı ve yönetmenlerinin tek kaygısının da bu hikâyeyi anlatmak olduğunu söylüyorsunuz. Bu bağjamda gûnûmüz yönetmenlerini başka kaygüar taşıdığı yolunda eleştiriyor musunuz? ÇETİN - Günümüz yönetmenieri bence artık düzelmış durumda. Ama on yıl önce, açıkçası Türk sineması gri bir döneme girmişti. Seyirciye film yapmak yerine festivallere ya da eleştirmenlere film yapıldığı bir dönemdi. Fakat yeni kuşak yönetmenler seyircinin kutsal olduğunu yeniden keşfettiler ve seyircısıyle tekrar buluştu. Berfan In Beriin, Istanbul Kanauanmın Altmda, Eskıya, Herşey Çok Güzd Obcak, Propagandafilmlerininyakaladığı trendle yeni bir sinema anlayışı oluştu ve bu da Türk sineması için oldukça sevindirici bir şey. - Genç kusakta beğendiğiniz sinemacılar kimler? ÇETİN - Genç yönetmenieri gerçekten çok başanh buluyorum. Umur Turagay, Mustafa Altıoklar, Haznn Başaran, Reha Erdem, Kuthığ Ataman beğendiğım sinemacılardan. - Bir prodüksiyon şirketi sahibi olmak size ne gibi özgürlükler getiriyor? - Aslmda böyle bir şirkete sahip olmak beraberinde hem özgürlüğü hem de esareti getiriyor. Prodüksiyon yapma imkânlanna sahip olmak bize yirmi dört saat ürHye de ilk defa yapılan remakingprojesi dünyanın her tarafında yapılan bir şeydir ve bunun konu sıkmtısından kaynaklandığını söylemek yanlış olur. Çünkü sinema tamamen biryapma etme, bir edim sanatıdır. Bir fıkir, senaryo sanatı değildir. Kâğıtlann, senaryonun görüntü haline dönüşme sanatıdır. içinde bir filme başlama olanağı veriyor. Başka bir yönetmenin beş- altı ay sürecek çalışmalarıru, biz çok daha kısa zamanda tamamlayabiliyoruz. Kötü tarafı ise sürekli üretim yapmak zorunluluğu olması. Çünkü bir şirket yönetiyorsunuz ve bir şekilde bu şırketin ayakta kalması lazım. - 'Mazi Kalbimde Yaradır' projesi toplumun büyük kesiminin beğendiği filmleri yeniden ceidyor. Fakat ayru şekilde yine büyük bir kesim bu filmleri Ldeyemeyecek çünkü filmler Cıne5 sponsorhığunda çekildiği için gösterim hakkı öncelikH olarak bu kanala ait Neden bu filmleri sinema projesi olarak düşünmediniz? ÇETİN- Filmlerden bazılan çok güzel olursa, onlann sinema kopyalannı da yapıp vizyona sokacağız. Ben bu konuda söz verdim yönetmenlere. Çünkü bu fılmlerin sinemada gösterilmesinin de oldukça hoş olacağını düşünüyorum. - Sinan Çetin bu projede neden yönetmen olarak yer almadı? ÇETtN- Inanılmayacak derecede yoğun bir dönemdeyim. Iki sinema filmi çektim, bir yandan televizyon çekimleri vardı, açıkçası zaman yetersizliğinden kaynaklanıyor. insanın taşa yazılan tarihi: MimariSIRMAKÖKSAL Leiand M. Roth Mimarhğın öy- küsü adlı kitabında mimarhğm tari- hini anlatırken, atalanmızm bize bı- raktıklan ilk mimari mirasın mezar- larolduğundan söz ediyor. "Bu şekü- de inşa ettiğimizyapılan yalmzca kıs- men betirti bir işlevsel kullanımı yeri- ne getinneleri için şekillendirdiğimi- zi de keşfederiz; mimari yapdann ilk baştan beri bir toplumsal inanç sim- gesi olarak inşa edihniş olduklannı görürüz. Mimarhk, temel toplumsal kurumlan belki bir milyon yaşmda olan insan ailesinin fizyolojik olduğu kadar psikolojik gereksinimlerini de karşüar." Tcphımsalyapıyı beürleyen ortam Bu anlayıştan yola çıkarak Roth mmariyi, insanın taşa yazılmış tari- hi olarak tanımlarken mimariyi salt bir tarihi belge olarak değil. ayru za- maıda toplumsal yapıyı belirleyen, de- ğitıren ve içinde yaşanmakta olunan oram olarak da ele alıyor. Aynı dü- şühceyi paylaşanlarm sayısı ise azım- saıacak gibi değil. »öz gelimi ünlü Ingiliz devlet ada- rn VVinston Churchill. savaşta yıkıl- ncş olan parlamento binasınm yeni- l«emesinden önce, eskisiyle aynı mo- dfcde bir bina yapılmasmı savunur- k^a "Önce biz yapılanmtn şekillen- cüyoruz,sonra da onlarbizi şekfllen- eKyor" diyor ve istediği planın uy- gaianmasını sağlıyor. Çünkü Churc- fcnl Ingiliz parlamenter sisteminin bu jrrlamento binasmın mimari biçi- tnyle sıkı birbagı olduğuna inanıyor. Amerikalı mimar Louis 1. Kahn da ay- nı görüşte: "Bir yapı yapnğınızda bir yaşam kurarsuuz. O yaşamın içinden çıkar ve onunla gerçekten bir yaşam kurarsuuz. Sizle konuşur o. Bir yapı- nın yalmzca işlevini anlarsanız, o bir yaşam çevresi olmayacakbr." Romalı Vhrivius ise yaşam çevre- si yaratmamn koşullanru, dayanıklı- \)k, yararlılık ve zarafet olarak tanım- lıyor. Yirminci yüzyılm önemli eko- mandan bu yana bu yapı bütün dün- yaya haz veriyor. Bu kesinlikle sağ- lam bir ekonomidir.'' Roth'un, ne yaparsak yapalım ken- disinden kaçınamayacağımız sanat olarak tanımladığı mimarinin öykü- sünü anlattığı kitabı, Gombrich'in SanatmÖyküsü adlı çalışması gibi sü- rüklüyor bizi peşi sıra.. Mimarideki arayışlann, deneyle- rin nasıl da çağımn çevre sorunlan, larda yapılması gerekmekteymiş. Batı müziğinin akışım değiştirmiş olan Bach bile yapıtlannı, bunlann ça- lınacağı salonlann mimari yapısını gözönüne alarakbesteliyordu, çünkü akustik yetersizlikler nedeniyle her sa- londa her ses duyulmuyordu, ya da he- nüz çözülememiş yankı sorunu nede- niyle bazı sesler fazla (!) duyuluyor- du. Aynı biçimde birçok binada, son- raki kuşaklar tarafindan gereksiz bu- A\.othmimariyi, *insanın taşayazılmış tarihi" olarak tanımlarken mimariyi salt bir tarihi belge olarak değil, aynı zamanda toplumsalyapıyı belirleyen, değiştiren ve içindeyaşanmakta olunan ortam olarak da ele alıyor. MİMARLIĞIN ÖYKÜSÜ nomistlerinden Galbraith ise belki de konuyu en kesin açıklığa ulaştın- yor: "Kamusalyapıdageridönüş yal- mzca yapuun sağladığı kolayhklara bağb değildir. Onun topluluğa sağta- dığı hazlarla ilgüidir. Dolayısryla birya- pı çokpahaholabilirama sağladığı haz konusunda bir pazarhksöz konusu oi- mayabilir. Çok mütevazı bir masraf- la kotanlmış çok daha mütevazı bir yapı Mümtaz Mahal ve Şah Cihan'ın öhîlerinin kahnolan için kalıcı ve hij- yenik bir koruma sağla>abilirdi ama Şah Cihan çok daha fazla para har- cayarak Tac Mahal'i yapardı. O za- teknik olanakJan veya olanaksızhk- lan ve yaşam anlayışı ile belirlendi- ğini, ama bir sonraki kuşağın yaşa- mının da içine doğduğu binalann arasında büyüdüğünü gördüğünüz- de hiçbir yapırun taş yığını olmadı- ğım, bizim gerçekten de taşa yazıl- mış bir tarihimiz, öykümüz olduğu- nu iyice anlıyoruz. Sözgelimi, uzun yıllar kilise mü- ziğinin ve ilahilerin yapısım belir- leyen etmenlerden başlıcasmın, çö- zülememiş bir mimari sorun, akus- tik olduğunu öğreniyoruz. Öyle ki, salt bu nedenle ilahilerin belli ton- lunup yargılanmış bezeklerin aslmda bambaşka işlevler gören parçalar, me- sela su oluklan, olduklannı okuyoruz. Aynı biçimde Kaliforniya'da bulu- nan ve çağı için fazla süslü olan Car- son binasmın, aslında ekonomik kriz nedeniyle kızılağaca talep azalınca bu işkolundaki işçilere iş yaratmak amacıyla biraz da bu ağacm reklamı olsun diye tasarlandığını görüyoruz. Taşlarla yazdığımıy vasiyetimiz Ama bu tatlı öykü epik bir yan da taşıyor kuşkusuz. Şöyle soruyor Roth: "İyibir mimari,bizimle,bizim yararumza olan bir iletişim kurar; onm sayesinde daha insan oJuruz. Ba- nnaktan, yararh bir maldan, gelgeç bir oyundan daha fazla bir şeydir. Kültürel önceKlderimizi nasıl dûzen- lediğimİTİn, kim ve ne olduğumuzun ve neye inanHtgımıyın inşa edihniş kaydHfar. Taşlarla yazdığunız vasiye- timizdir. Bugün inşa ediyor okhığu- muz vasiyet nedir?" Galbraith'ın tanımladığı sağlam ekonomiden çok daha başka bir şe- yi anlayarak yapılmış çirkin binala- nmıza baktığunızda, üstelik bir kıs- mının da aym ölçüde yararh ve çok daha güzel olan başkalannı yıkarak çifte masrafla kotanlmış olduğunu düşündüğümüzde -sözgelimi Park Otel'i- yazmakta olduğumuz vasiye- tin tüyler ürpertici olduğunu gör- memek elde değil. Getecek kuşaldan dûşflnmeuyiz Şehrin siluetini hiçe sayarak dikti- ğimiz gökkafes, semtlerin kimliğini bozarak her bulduğumuz yere kondur- duğumuz ayna kaplı ucubeler, resto- rasyon adı altmda hokkabaza çevir- diğimiz eski binalarve üstünden bul- dozerle geçmekte hiçbir sakınca gör- mediğuniz sarnıçlar bizim bu çapul- cu zihniyetimiz hakkında da, köşe dönmeci ekonomimız hakkında da gelecek kuşaklara neler anlatacak kimbilir? Gelecek kuşaklar hakkında da bir kez daha düşünmeliyiz zaten. Bu ge- lecek kuşaklanmızdan kaç binini çü- rük binalanmızın enkazlannda kayıp listesine eklemek üzere hazırlıklar yapmaktayız acaba? Woody Allen ve karısı Soon-Yi ikinci Mr ks evlat edMler • WASHINGTON (AFP) - The New York Daily News gazetesinin haberine göre, 64 yaşındaki aktör Woody Allen ve 29 yaşındaki kansı Soon- Yi, Manzie adını verdikleri altı aylık bir kız çocuğunu evlat edindiler. Bebeğüı ismini Allen'ın hayran olduğu caz müzisyeni Sidney Bechet'nin kendisine müziği öğreten Manzie Johnson'dan esinlenilerek konulduğu öğrenildi. Çiftin geçen yıl evlat ettikleri ilk çocuklannın ismi de Bechet konulmuştu. Allen ve Soon-Yi, 1997 yılında Venedik'te evlenmişlerdi. Soon-Yi, aktörün Mia Farrow ile beraberliği sırasuıda çift tarafindan evlat edinilmişti. Latin Grammy Ödülleri 13 Eylül'de sahiplerinibutuyor '& • Kültür Servisi - Latin Grammy ödülleri 13 Eylül'de sahiplerini buluyor. 40 ayn dalda ödül ' verilecek törene, Gloria Estefan, Jennifer Lopez, Andy Garcia ve Jimmy Smiths konuk olarak katılacak. Emilio Estefan Jr. ve Carlos Vives altı dalda ödüle aday gösterilirken Shakira ve Marc • Anthony beş dalda adaylıkla onlan izliyor. r j Tören 120 ülke televizyonundan canlı ^ yayımlanacak. , 2 Hoflywood'da11yaşmdabiP • yönetmen • LOS ANGELES (AFP,) - 'Camp Grizzly' adlı •'' filmin yapımcılan gelecek fihnleri için \ yönetmen kolruğunu on bir yaşındaki Charlie Stovall'ı oturtacaklar. Stovall, başrolünde Dan Haggerty'nin oynayacağı aile komedisini yönetmek için film şirketiyle anlaşma yapmak üzere. Holywood'un en genç yönetmeni ünvanmı' taşıyan Stovall, ilk fılmini sekiz yaşmdayken bir ^ televizyon kanalı için çevirmişti. Çocuk yönetmenin son filminin çekimleri eylül ayında '. başlayacak. Stovall, kendisine örnek olarak 13 yaşmdayken film çekmeye başlayan Steven Spielberg'i aldığını belirtiyor. U2'nun soistf Bono Saraybosna'da • SARAYBOSNA (AFP) - Ünlü Rock grubu U2'nin solisti Bono, müzıklerini „> ve senaristliğini R üstlendiği, Wim VVenders'in 'The --, Million Dollar Hotel' adlıfilminin,< bu sene ö.'sı düzenlenen 9 Sarajevo A Uluslararası Film Festivah'nde sunuşunu yapmak üzere Saraybosna'ya gjtti. Festivale, Sam Mendes'in Oscar ödüllü 'American Beauty' ve aktör Steve Buscemi'nin yönetmenliğini yaptığı 'Animal Factory'nin de içinde bulunduğu 115 film katılıyor. Bono, Saraybosna yaranna verdiği konserlerden sonra, ülkede çok sevilmiş ve Bosna pasaportuyla ödüllendirihnişti. % Nırullah Ataç Küffiyatı \ tamamlamyor • Kültür Servisi - Nurullah Ataç'ın 'Dergilerde-Söyleşiler' dizisi, önümüzdeki günlerde YapıKredi Yayınlan'ndançıkacak. J ! Yayınevi daha önce de 'Bütün Yapıtlan' " dizisinde yazann kitaplanm basmıştı. Dizinin son kitabı olan 'Dergilerde-Söyleşiler', ustanın 1941-1956 yıllan arasmda dergilerde yer alan denemeleri ve gazetelerde yazdığı yazılan § kapsayan iki bölümden oluşuyor. 'Diyelim-Söz -; Arasmda', 'Günlerin Getirdiği- Sözden Söze', ' 2 'Karalama Defteri-Ararken', 'Okuruma Mektuplar-Prospero' ise yazann yayınevi s tarafindan daha önce yayimlanan kitaplan ** arasmda yer alıyor. Ayşegül Sanca-AN Darmar ' piyano semineri \ • Kültür Servisi - Yıldız Teknik Oniversitesi - 1 Müzik ve Sahne Sanatlan Bölümü'nce seçkin sanatçı ve öğretim görevlilerini genç sanatçılarla buluşturmayı amaçlayan bir piyano semineri düzenlenecek. Devlet sanatçısı Ayşegül Sanca ve Ali Darmar tarafindan verilecek seminer, seçme •• sınavı ile belirlenecek 12 aktif katılımcı ile " yürütülecek. Seminer bitiminde, katılımcılar, b üniversite dekanlığınca verilecek sertifıkayı n alacaklar. Seminerler 9 Eylül'de yapılacak seçme *i smavmm ardından 11-16 Eylül arasmda yapılacak. Son başvuru tarihi ise 5 Eylül olarak - beîirlendi. _, Türk ve Yunan sinemacriap Ürgüp'te buluşacak • Kültür Servisi - Türk ve Yunan sinemacılar 18-21 Eylül 2000 tarihleri arasmda Ürgüp'te bir ' araya gelecekler. Kültür Bakanlığı, Ankara - Sinema Derneği ve Ürgüp Belediyesi'nin birlikte: düzenleyeceği 'Drama Ürgüp'e O Kadar Yakm Ki' adlı etkinlikte Drama Film Festivali'nin seçtiği kısa ve uzun metrajlı Yunan fıhnlerinden oluşan bir program izleyiciye sunulacak. Festival programında Pantelis Voulgaris'in 'Taş Yıllar', Fatos Lambrinos'un 'Doğum Günü Partisi ya da Sessiz Bir Balkan Öyküsü', Sortis Goritsas'ın 'Balkanisateur' ve Costas Kapakas'ın 'Nane '' Likörü' adlı filmleri yer alıyor u
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear