24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 AĞUSTOS 2000 PAZARTES HABERLERİN DEVAMI Istanbul Edirne _Y 24 Sınop Y 22 Adana A 30 PB 26 Samsun Y 21 Kocaelı Y 24 Trabzon Y 24 Çanakkale PB 27 Gıresun Y 24 Izmır  29 Ankara Y 22 Manısa A 29 Eskişehir Y 23 Aydın A 31 Konya Y 24 Denızli A 27 Sfvas Y 22 Zonguldak Y 22 Antalya A 34 Kars Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van A A A A A A A 30 37 36 32 34 28 27 PB 24 Parçalı bulutlu Heteinki Stockholm Marmara'nın doğusu Karadenız ıle Iç Ana- dolu'nun kuzeyı sağ- QsJo nak yağışlı, diğer yer- ler az bulutlu geçe- cek. Hava scakfığın- da önefnlı bir değişık- Londra lik otmayacak. Rüzgâr kuzey ve bab yönler- den hafif, ara sıra orta kuvvette, yağfş anın- da yer yer kuvvetli Bonn olarak esecek. Münih DIS MERKEZLER P8 20 Befiin PB 22 A 20 Budapeşte A 22 A 21 Madrid PB 28 Y 20 Vıyana PB 21 Amsterdam Y 24 Belgrad A 25 Brüksel Y 23 Sofya PB 14 Paris PB 23 Roma A 26 PB 23 Atina A 33 PB 23 Zürih PB 24 Şam Moskova Aşkabat Astana Taşkent Bakû Bişkek Tiflis Kahire A A PB PB PB PB PB A 16 39 25 36 32 35 31 37 A 38 Bulutlu k Çokbuluttu -ww* Yağmurtu kGökgûrilKûK 'Benilran'a göndermeyin' • Baştarafı 1. Sayfada liği'ne başvuran Gasaba- tniri'nin istemi "ülkesin- de dinl miüiveti veya si- yasi görüşleri nedeniyle baskj altında oiduğunu kanıtlayamadığT gerek- çesiyle reddedildi. Iran'a geri gönderilirse rejim güçlerince yakalanıp öl- dürûleceğini söyleyen Gasabamiri, öncekı hafta BM'nin tutumunu pro- testo etmek için BM Temsilciliği önünde inti- har girişiminde bulundu. Gördüğü işkencenin etki- Iennı hâlâ taşıyan ve psi- kolojik tedaviye gereksı- nimi olan Azeri gazeteci, Türkiye'de çalışmasının yasak olması ve hiçbır maddi geliritun bulunma- ması nedeniyle ilaçlannı bile alamıyor. Kendisi gi- bi bazı mıihaliflerin daha önce Türkiye'de "kaybol- duklannı" anımsatan Gasabamiri, yaşam gü- venliğinden de endişe duyduğunu söylüyor. Gasabamiri ile Iran'da- ki son durum ve yaşadık- lan güçlükler üzerine ko- nuşnık. -tran'da muhalifbir ga- zeteci olarak neler \aşadı- nız, anlatır mısınız? - Çok büyük baskılar al- tında güçlükle görevimizi yapmaya çalışıyoruz. Bir gazeteci olarak; hallcımın ve çeşitli azınJıklann so- nınlanna, anayasa ile ta- nınan ama verilmeyen haklarına eğilen yazılar yazıyordum. Ama rejim beni ABD ve Siyonızmin casusluğunu yapmakla, ülkeyi bölmeye çahşmak- la suçladı. Asimda bunla- nn hepsi halkın haklı ta- leplerini susturmak için kullanılan bahaneler. Tah- ran Üniversitesi'nde oku- maya başladığım yıllar- dan itibaren Azerbaycan gazetesinde ve Güney Azerbaycan'daki diğerga- zete ve dergilere yazdım. Yazılanmıjı büyük kısmı, şiirkitaplanm rejimin san- sürü nedeniyle yayımlana- madı. Çalıştığım gazete- lerden Azad, reformcu gö- rüşleri nedeniyle kapatıl- dı. Buna karşın mücadele- mi sürdürmeye çalıştım. Ben laik ve demokrat bir insanım. Dini, etnik tüm azınlıklann, insanlann öz- gür olmalan, kendilerini özgürce ifade edebilmele- ri gerekir diye düşünüyo- rum. Haksızlıkgördüğüm zaman dayanamıyorum, bunlan yazmaktan kendi- mi alamıyorum. - Farkh düşüncelere ve istemlere yönelik baskılar neboyutta? - Rejim çizgisinden farklı düşüncelere kesin- likle tahammül yok. Dini ve etnik gruplann haklan tanınmıyor, baskı altında- lar. Anayasanın 15. mad- desi ile azınJıklann dil ve dinlerini korumalan, eği- tim ve yayın yapma hakla- n tarunrruşken bunlar kâ- ğıt üzerinde kalmıştır. FarkJı gruplardan Baha- iler, "kâfir" sayılıyor. Devletin işlerinde bir tane bile Bahai yok. Bunlar üniversiteye alınmıyor. Sünniler üzerinde de ben- zer baskılar var. Rejime muhalif görüşlerinden do- layı gözaltına alınıp bir daha haber ahnamayan çok kişi var. Reformcula- nn iktidan ile birlikte bir açılım sağlandı ama mu- hafazakârlar hâlâ çok güç- lü. Güvenlik güçleri ve e- sas kurumlar onlann elin- de. Halk yavaş yavaş re- formculann değişim geti- rebileceğinden ümidini kesmeye başlamakta. - Siz neden gözaltına alındınız? - Kız arkadaştmla yolda yürürken ahlak polisüıce gözaltma alındım. Evli ol- madığımızı görünce bizi karakolda alıkoydular. Kimlik bilgilerimi incele- dikten sonra SAVAMA ajanları geldi. Ben daha önce de üniversite olayla- n sırasında, yazı ve şiirle- rim nedeniyle gözaltına alınmıştım, beni tanıyor- lardı. Beni başka bir yere götürdüler. Burada hafta- larca işkence gördüm. Elektrik verdiler, dövdü- ler, askıya aldılar. 23 gün boyunca uyku yüzü gör- medim, diyebilirim. tlküç gün yemek vermediler. Et- rafımda diğer insanlann bağnşmalannı, haykınşla- nnı duyuyordum. Uzun saatlerce sorgulandım. Bahailer ile ilgili yazıla- nmdan dolayı ve kız arka- daşımın Bahai olmasın- dan dolayı Siyonistlere hizmet etmekle, casusluk- la suçladılar. Dini lidere ıhanet etmekle suçladılar. ABD'nin yeniden Iran'a hâkim olmasını istediğimi öne sürdüler. "Sizi bir bir yakanz, ama buna izin vermeyiz,biz bu gûcesahi- biz" dediler. Ailem, kara- kola başvurduğunda, ser- best bıraktık, demişler. Daha sonra öğrendiğime göre ailemizi tanıyan üst düzey bir yetkilinin araya girmesınden sonra beni bir arabadan sokağa attı- lar. Bırakmadan önce de "Ayağını denk al. Bundan sonra kimse seni kurtara- maz" dediler. - Türkiye'ye nasıl kacO- nız? - Yakınımız olan bir üst düzey görevli benim çıka- nlmamı sağladıktan son- ra ailemi uyardı, 'Ulkeden çıkann, voksa bunu öldü- recekfer' dedi. Ailem be- ni işkence nedeniyle yan bilinçlı bir haldeykenale- • lacele otobüse bindirip ls- tanbul'a gönderdi. Istan- bul'da bir süre tanıdığımı- zm yanında kaldım. Ayak- ta duramıyordum. Birkaç hafta sonra kendime ge- lince, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'ne başvurdum. Kalacak ye- nm yokken cebimde beş kuruş para yokken psiko- lojik olarak rahatsızken bana 2 ay için randevu verdiler. Itiraz ettim, bana 85 milyon lira verdiler ve başvıırumu öne aldılar. Ancak BM temsilciliğin- de çok kötü muamelelerle karşılaştım. Hasta hasta saatlerce ayakta bekledim. Bizimle görüşen bazı BM göreviileri, bize ikinci üçüncü sınıf insan gibi davranıyorlar. Ilgisizler, bizi dinlemiyorlar, bazen alay ediyorlar. BM demek insan haklan demek. Ne yazık ki hak ararken hak- sızlığa ugruyoruz. - BM,Uticatalebinizi ne- den reddetâ? - BM'yi anlamıyorum. Benim yeteri kadar kanı- tım olmadığını öne sürü- yorlar. Bu dogru değil. Ben Azeriyim; Iran'da baskı altında yaşayan, haklan tanınmayan bir azınlığın üyesiyim. Benim ailem siyasi bir ailedir. Kardeşim, devrim karşıtı olduğu gerekçesi ile daha önce vuruldu. Şu anda sa- kat yaşıyor. Babam, dev- rimden 1 yıl sonra muha- lif olduğu için öldürüldü. Dahası ben muhalifbirga- zeteciyim. Yazdığım yazı- lar sansürleniyor. BunJar nedeniyle işkence gör- düm, ölüm tehditleri al- dım. Üstüne üstlükben la- ık bir insanım. Din devle- tinin baskısı altında yaşa- mak istemiyorum. Artık Türkiye'de kalmaktan da korkuyorum, benim gibi birçok muhalif daha önce burada öldürüldü ya da kayboldu. BM Temsilcili- ği sadece bana değil, be- nim gibi birçok mağdur kişiye haksızlık yapıyor. Iran'a dönmek istemiyo- rum. dönersem yakalanıp öldürüleceğimi biliyo- rum. Benim gibiler sesini kimseye duyuramıyor. Eğer bu haksızlık sürerse yapabileceğim tek şey ka- Iıyor. BM Temsilciliği önünde kendimi yakmak. Suç zînciri 6 kenetlendi 9 • Baştarafı 1. Sayfada KAF havzasında "bölgEsel'' ölçekte plan- lama için bir yıldır hiçbir girişimde bulunul- madan yine "riskli yer seçimlerini" sürdüren bu siyasi kadrolann u sucİaruu artdran" son girişimleri ise Dûzce'yi 'ÎI" yapmak, Adapa- zan'nı tutup "büyûkşehir" yapmak, yörede- ki organize sanayi bölgelerini ülkenin artık başka bölgelerinde planlamak yerine "sayüa- nnı daha da çogaJtmak" ve tzmit Körfezi'ni sarmalayan sanayi kuruluşlannı da azaltmak yerine aynı KAF'ın üzerine ^enflerini" ek- lemek... 3- "Sonımsuz" Müteahhitier: Depremde çöken yapılarm müteahhitlerine "vaptinm" uygulamak bir yana, onlara "deprem konutu ihaleleri"' vererek adeta "yaralaruu da sar- maya" çalışan siyasi kadrolar, yine deprem- den sonra dile getirilen; "Arûk ber önüne ge- lenyapimüteahnidioianıavacak'' sözleri doğ- rultusunda da bir "kanun hükmünde karar- narne" (KHK) bile çıkartamadılar... Bir yıldır sadece yapı denetim şirketlerin- de çalışacak mimar ve mühendislere "bffim dışı azmannk bdgeteri" için KHK'ler hazır- layan Bayındırhk Bakanhğı Yüksek Fen Ku- nilu deprem yıkımlannm en önemlı neden- lennden olan "kat karphğı üışaat müteahhit- tiğpni bir kurala ve dısipline bağlayacak dü- zenlemeleri ise yapmıyor. Benzer şekilde artık neredeyse hemen her- kes bir "meslek odasma" kayıtlıyken "yapı sektörü" gibi en temel bir meslek alanında hiç değilse "mesleld denedmi" başlatabilecek bir "müteahhitler odası" bile hâlâ kurdurulma- dı... 4- tmarda "Denetiroden" Kaçanlar Dep- remde yerle bir olan yüksek ve bilim dışı "spekülatif yapılaşmaya "imar izmlerini" verenlerin, bu yaşamsal kararlan "teknik ve yasal denetim olmadan" almalannı sağlayan "mevzuat olanaklaruun" artık ortadan kaldı- nlması için de bir yıldır sürekli bir "oyalama süreci'' yaşanıyor... Yine Bayuıdırhk Bakanlığı, yereldeki ve merkezdeki ımarplanı yetkilerinin sadece "si- yasikrin tercihlerivle" değil, bilim ve uzman- lık çevrelerinin öngördükleri ilkeler doğrul- tusundakullanılmasını yasal güvenceye bağ- layacak yeni düzenlemeleri "incefi>t>ruz" di- yerek erteterken, 17 Ağustos 1999'da "suçla- n açığa çıkan" imar planlan kararlarma gö- re ınşa edilmiş "ağu" hasarü apartmanlann^ bile yeniden yapımını öngören genelgeler ya- yımlıyor... 5- "Islah Planlan" Sevdablan: Yıkılan ve hasar gören yüzbinlerce yapımn 1984 yılm- daki "imar affindan" yararlanılarak dikilen apartmanlar olduğu ve bunlann çoğunun da yasal imarkurallanna uygun olmadıklan için aynı imar affinın "şeytani" bir kuralı olan "Is- lab İmar Planianyia" ruhsata bağlandıklan "resmiraporlarda" bile vurgulanmasına rağ- men, dünyada eşi benzeri olmayan bu "plan- lama" (!)türühâlâyürürlükte... Şehircilik ilkelerinın öngördüğü genel yer- leşme, yoğunluk ve altyapı kriterierine *uyul- madan" sözde imarlı yapılaşmayı getiren bu plan türüne "dörtefle" sanlmış siyasilerin, ay- nı yöntemle "nâzun plan kararİanna aykm arazi kuOanun kararlan venne" yetkileri de varlığını sürdürüyor. 6- "Yargıyı Dinlemeven" Siyasflen Meslek odalan ve duyarlı çevrelerin açtıklan davalar sonucunda, "imar- sehircüik ve kamu yaran flkelerineajkınokluklan'' için idari yargı ta- rafından durdurulan ve hatta iptal edilen yağ- macı yapılaşma örneklerine "deprem öoce- sinde doruğa çıkan siyasal destek" de devam ediyor. Gerçi, özellikle Ahmet Necdet Sezer'in Cumhurbaşkam seçilmesinden bu yana, bu tür ^argıya takılan" tesislerin kendilerini kurtarmak için "devtet ve hükümet temsiki- leriyle" birlikte düzenledikleri temel atma ya da açılış törenleri artık pek yapıbruyor ama.. "manketne kararİanna aykm uygulama ve inşaatiar" durdurulmak bir yana, tüm hızla- nyla devam ediyor. 7- StTTerde "Deprem Yağmaolan": Tür- kiye'nin ulus ve insanlık adma korunmalan gereken doğal, tarihsel ve kültürel SİT alan- lan üzerindeki yıllardır süregelen imar ve ya- pılaşma baskısı, 17 Ağustos 1999'dan bu ya- na da "kabcı konutJar" ve ^yeni yerleşme alanlan" bahanesiyle yine aynı "imar sakn- n a " altında. Şehircilikte tek hedefin "sağlam zemine" indirgendiği bir bilim dışı imar kültürünün "yenirantalanlanhırayla"da siyasal veeko- nomik "buluşması" sonucunda, hem arazi yağmasına, hem de yapı müteahhitliğine da- yalı "talan ekonomisi" StT alanlanna göz dikti. O kadar ki.. sadece doğal SlT'ler değil, kentsel SİT'lerdeki tarihi sivil yapılar bile "deprem yönetmeüği betonarmeyi öngörü- yor" mantığıyla ortadan kaldınlıp yerlerine yine apartmanlann dıkilmesine çalışılıyor... 8- Tanm veOrman Alam Işgalcileri: SlT'le- rin başmdaki bu "fehket", yine özellikle dep- rem bölgesinde tanm ve orman alanlan için daha da sarsıcı boyutlarda... Yine havza ölçeğinde bir çevre düzenleme- si planı disiplininden yoksun olarak başlatı- lan "kaucı konudar" ve "yeni yerleşme alan- lan" için "yer seçÜTÜeri" çalışmalannda, ta- nm alanlan, ormanlar, meyve-sebze bahçe- leri ve hatta fidanlıklar bile gözden çıkartıh- yor. Böylece, sözde "depremden ders çıkar- ma" adına, yıkılan yerleşmelerden "başka" yerlerde yeni iskân alanlan yaratılırken top- lumun ve gelecek kuşaklann "yaşam kaynak- lan" da yok edilerek doğadaki tahribat "ka- hcı ağır hasara" dönüştürülüyor. 9- "U2manhğa" GeÇKVenneyenfen Büyük depremin birinci yılındaki en çarpıcı aymaz- lıklardan biri de proje ve yapı denetiminde " mimarvemûbendis odalanna"görevveyet- ki verilmesinden hâlâ kaçınan siyasilerin bu yöndeki 'israrlı'' tufumlan... Bu konuda meslek odalannm uyan ve iti- razlan "reddedüerek" yürürlüğe sokulan KHK'lerle bir yandan proje ve yapı denetimi içinözel "sermayeşirkederi" kurdurulurken, öbür yandan aynı şirketlerde çalışmalan "zo- runlu" kılman "meslekte 12 yılhk" mimar ve mühendislerin kendi meslek odalan da yine devre dışına çıkarüldı. Mimar ve mühendis odalanmn, anayasada- ki "kamu yararma çahşan meslek kuruluşla- n " arasmda olmalanm, bu nedenle de proje ve yapı denetiminde "şü-ketçıkarlan" yerine "toplumsal çıkarlan gözetmekrinin" de ana- yasal görevleri oiduğunu "yakuıdan bflen" siyasilerin bu tavırlanyla da yapılaşma süre- cindeki depremi felakete dönüştüren rant iliş- kileri yine yasal "gûvenceye" alınmış olu- yor... 10- Soçfadara "Siyasi Rüşvet" V%renien Yi- ne 17 Ağustos 1999 yıkımıyla birlikte sapta- nan en olumsuz tutumlardan biri de "kaiçak ve plansz" yapılaşan yerlesmelerin "beledi- ye* yapılarak bir tür "ödüDendirilmeieri" ve böylece sağlıksız kentleşmenin de bir devlet kurumu himayesinde (belediye) "meşrulastı- niması n ydı... Depremden sonra bir yandan bunu da en- gelleyen yeni hukuksal düzenlemeler hazır- lanırken öbür yandan sanki bu yasa taslakla- n "göstenneKk > 'mış gibi aynı türden "siyasi rüşvet" kararlan devam etti. O kadar ki.. ömeğin "yüalma" nedeni "KAF üzerinde kentsd yoğunlaşma" olduğu açıkça ortaya çıkan kimi yerleşmeler "il mer- ked", "büyükşehir", "att kademe betediye- si", "ilçe merkezi" vb. gibi aym kentsel yo- ğunlaşmayı daha da "azdn-acak" nıtelıklere kavuşturulurken bu tür kararlann bile ancak "bölge planlamasmdaki çok yönlü çevresel etüfleredayaholarakalınabikceğini" öngören yeni yasa taslaklan ile 7. Beş Yıllık Kalkın- ma Plam hedefleri bile daha bastan "işlevsiz'' kıluımış oldu... Sonuç olarak 17 Ağustos 1999 depremini felakete dönüştüren politıkalann "sorumlu- lan", geçen bir yılda aynı "suçlu furumlan- nı" daha da ilerleterek ve hatta kimi KHK'ler- le ve genelgelerle de "güçlendirerek" sürdür- müşoldular... Cephane fabrikasnıa tepld • Baştarafı 1. Sayfada korkusu" yarattı. Birlik 90/Yeşiller Meclis Gru- bu Sözcüsü Kerstin Müller, bu fabrikamn kurulmasıyla ilgili ka- rann Hebnut Kohl hükümeti dö- neminde ve 1997'de imzalandı- ğım belirterek geri dönüş olanak- lannın bulunmadığına dikkat çekti. Partinin savunma konulan ve Türkiye ile ilgili uzman millet- vekillerinden Angeüka Beer ise Dışişleri Bakam Fbcher'e yöne- lik bir açık mektubunda Türkiye ile ilgili ağır değerlendirmelerde bulunarak partisinin artık kamu- oyu nezdindeki inanılu-lığım yi- tirme tehlikesiyle karşı karşıya oiduğunu ileri sürdü. Bu arada hükümetin büyük ortağı SPD'nin etkili isimlerinden Hans-Ub-ich Kktse, silah ihracatuım NATO üyelerine serbest olması gerekti- ğini bir kez daha vurguladı. Sos- yal demokrat milletvekili Klose, ittifak bünyesinde ihracata yöne- lik bu tür engellemelerin yaşana- mayacağım savunurken böyle ilişkilerle ittifak kurulamayaca- ğmı hatıriatn. SPD'li politıkacı, cephane fabrikasınm bir NATO yükümlülüğü oiduğunu da sözle- rine ekledi. Yeşiller Mecüs Gru- bu Sözcüsü Kerstin Müller, cep- hane fabrikası ile ilgili iznin 1997 yılındaki "hukuki bağlayıcıüğı olan bir kararia Uintüioiarakahn- mak zonında kahndığnıı", Fede- ral Güvenlik Konseyi'nin elinde başka bir olanak bulunmadığım savundu. Bakanlıklardaki uz- manlann bu iznin verilmemesi halinde bir "rücu hakkı" doğa- cağı yönünde görüş büdirdiğine dikkat çeken Müller, Türkiye'de- ki insan haklan ihlallerinin, tank- largibi bu silah fabrikasını da tar- tışmaya açtığım dile getirdi. Ber- lin'de yayımlanan Tagespiegel gazetesinin sorulanm yanıtlayan Müller, cephane fabrikasının Le- opard 2 tanklannm teslimatıyla ilgili kararlan etkilemeyeceğini, tanklarla ilgili talebin yeni silah ihracan yönetmeliği yürürlüğe girdikten sonra SPD-Yeşiller ko- alisyonuna geldiğini vurguladı. Yeni yönetmelik gereğince, ihra- catın insan haklanna yönelik tu- tumla bağlanülı olduğuna işaret eden kadın politıkacı, Federal Güvenlik Konseyi'nde alınan bu tür kararlann gizliliğini de eleş; tirdi. Saydamlık çağnsında bulu- nan YeşillerMeclis Grubu Sözcü- sü, parlamentonun bu tür karar- larda ağırlık sahıbi olması gerek- tiğini de sözlerine ekledi. öte yandan Birlik 90/Yeşü- ler'in silah, savunma ve Türkiye konulanndaki önde gelen uzman isimlerinden milletvekili Angeli- ka Beer, Yeşil Dışişleri Bakanı Joschka Fischer'e yönelik bir açıkmektup yayımladı. Beer, Al- manya'nın önde gelen pazar ga- zetesi VVelt am Sonntag'da kale- me aldığı mektubunda, Türki- ye'de sivil halkın bir kesimine karşı bir savaş sürdürüldüğü iddi- asını yineleyerek bu durumun SPD-Yeşiller hükümetinin etkin ve cesur bir tutum alması gerek- tirdiğini ileri sürdü. Bu tür ihracat kararlannm alın- dığı Federal Güvenlik Konse- yi'nin daha saydam bir biçimde çahşması gerektiğini kaydeden ve gızlilik ilkesini tartışmaya açan Angelika Beer'in, bu sözle- riyle Fischer'i de ağır biçimde eleştirdiğine dikkat çekildi. îslamcı sermaye Avrupa'ya açdıyor METİNGÜR HAMM - Almanya'da, özellikle cami ce- maatlerinden para toplayan ve çoğunluğu Konya çıkışlı 55 Islamcı holding arasında y- er alan Yimpaş Holding'in Kuzey Ren West- falya Eyaleti'nin Hamm kentindeki mağaza- sının açılışında Meclis Başkanı Yıknnm Ak- buhrt da hazır bulundu. Ayetlerle, dualarla yapılan açılışta konuşan Akbulut, davet ettikleri için geldiğini söyle- yerek böyle bir açılışa katıldığından dolayı mutlu oiduğunu belirtti, Yimpaş'ın başanlı obnasmı diledi. Türkiye'de, gelisen irticai ha- reketlerin ve FetbuDah Gülen üzerine tartış- malann yoğunlaştığı bir sırada Akbulut'un günübirlik Almanya'da böyle bir açılışa ka- tılması dikkati çekti. Izleyenlerarasında, dev- let eliyle Islamcı sermayeye destek verildiği yorumlan yapıldı. Açılışa, DYP Milletvekili Rıza Akçah, ANAP Milletvekili Lütfullab Kayalar ve FP Milletvekili Abdülkadir Aksu da katıldı. Islamcı basm, Yimpaş'ın Hamm mağaza- suun açüışmda payına düşeni aldı, bu gaze- telerde ilanlaryayımlandı, haberlerçıko. Tüm cami cemaatlerine bu yolla ulaşıldı. Milli Ga- zete'nin Avrupa baskısmda günlerdir yayım- lanan tam sayfa ilanda şu duyuru yapıldı: "Frankmrt, Köm, Lörracb, Heidelberg, Bregnz, Duisburg ve Sindetfingen'den sonra, iyi abşverişin Avrupa'daki 8. adresi Yimpaş Hamm Mağazası açıhyor. 3 kath ve 20.000 metrekare kapah abtna sahip olan mağaza is- tasyon yanında." Kanal 7 gibi bazı televizyon kanallan, Avrupa yaymlannda açılışı canlı olarak verdiler. Yimpaş yöneticilerinden alı- nan bilgiye göre, Avrupa'nın ünlü mağazalar zinciri 'Horten'e bağlı 'Hamm'ın kapanan mağazasımn yeri kiralandı. Kira olarak ayda 250 bin mark ödenecek. Sermayenin smınnm olmadığını söyleyen Yimpaş Avrupa Mağazalan Genel Müdürü Faik Gürler, "Yimpaş Holding'in kurulduğu yer Yozgat (1982). ElhamdüliIIah, Yozgat'a, Türkiye'ye sığmadı, Avrupa'ya taşö. Bu Al- manya'da açtığunız 8. mağaza ve en büyüğü. M«gar«lanıtıpırt» heiiffltfHğJTnrr tnphm rim, 150-200 milyon mark" diyor. Yimpaş Hol- ding Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar yapüğı basm toplantısında, Yimpaş'uı 1 mil- yar mark değerinde toplam sermayesinin oi- duğunu söyleyerek sorulara verdiği yamtı şöyle sürdürüyor: "1000 marktan 1 milyon marka kadar pa- ra veren 150 bin ortağmnz var. Herkes parası kadar konuşuyor. Avrupa ayağumz iyi gidi- yor. Dış ülkeferdeki ortaksayımız25-30 bindo- laylarmda. Ortaklanmızm yoğun bulunduğu ülke Atananya. Avrupa'da 100 mağaza açma- yı bedefliyonız." Uyar, Erbakan' ın tammladı- ğı "Anadoiu Arslanlan" grubunun içinde ad- lanmn geçtiği şeklindeki sorumuzu yamtlar- ken "Anadoiu Arslanı otebm. Bu yaklaşun, o bölgelerdeki sermayeyi teşvik etmek amaonı gütmektedir. Halkm elinde çok para var. Bu- nu çarçur ediyorlar ve ev, arsa abyoriar. Hiç kimseye aletdeğfliz.Herkesekucağımıza açıy- onız" dedi. G U N D E M MUSTAFA BALBAY • Baştarafı 1. Sayfada nunun neresinden tutsak elimizde kalıyor. Yangının başladığı yer, zeminin iki kat attında. Yangın neden başlamış olabilir? Yoldan geçen birinin izmarit atması olanaksız. Bunun için özel çaba harcaması gerekli... Piknikçilerin mangal ateşini yanık bırakıp gitme- si olanaksız. Yerin iki kat attında piknik yapılmaz... Yanıcı bir maddenin tutuşarak etrafa yayılması olanaksız. A/şiv katlannda, özel olarak bulundurul- muyorsa, bu tür maddeler olmaz... Aradan üç gün geçti, neden konusunda hâlâ so- kaktan geçenlerin yapabileceği yorumun ötesine geçilmiş değil... Söndürme işlemleri değişik yöntemlerie devam ediyor. Klasik, su, köpük sıkma gibi işlemlerin ya- nına bir de duvar delme eklendi. Siz, Türkiye'nin dört biryanından gelen önernli evrakı arşive koyu- yorsunuz, ama bu bölümde yangın çıkarsa ne ya- pılır, sorusunu çengelli bırakıyorsunuz! Artık olağa- nüstü yatınm gerektirmeyen, duman oranı biraz yükselince otomatik olarak devreye giren sistem- ler var. Sayıştay'da bu sistem olmayınca, itfaiye er- leri, ayakkabı tamir atölyesine nasıl müdahale ederlerse o yöntemlerie yangını söndürmeye ça- lışıyorlar. Başkent itfaiyesi, "yangına duvardelerekmöda- hale" gibi, eşine az rastlanır bir girişimin de öncü- sü oldu. Sanınz, yangın söndükten sonra, hertür- lü ulaşım olanağı sağlanacak... İtfaiye yetkilileri çaresiz, İçeride ısı bir ara 700 dereceye çıktı. Kâğrtyangını, metal yangınına dö- nüştü" diyortar. Insanın aklına şu gefiyor - Acaba arşiv raflannı yanıcı maddelerden mi kurdular? Elbette böyle degildir, ama itfaiyenin yaptiğı de- ğerlendirme de açıklamaya muhtaç! Sayıştay binasının inşaatı yıllardırdevam ediyor- du. Dev binadan önce camisi yapıldı, ama dene- tim evrakının korunması için sistemin yapılmamış oiduğunu görüyoruz. Cuma günü yangın başladıktan hemen sonra it- faiye geliyor, müdahale ediyor. "Söndürdüm" de- yip gidiyor, ardından yeniden yangın başlıyor. Acaba ilk yangın arşivi kesmedi mi? 'Yangına ilk atılacak' Yangın karşısında yetkililerin demeçleri ise evle- re şenlik. Sayıştay Başkanı Kamil Mutfuer diyor ki: "Ne tür evrakın yandığını henüz bilemeyrz. Ama depoda hastalıklı ya da problemli bir dosya yok- tu. Çok önemli birsorun oluşturacağını sanmıyo- rum. Tabii torbalar dolusu evrak var. Asıl inceie- me yangın bittikten sonra yapılacak." Çuvallanarak yeni binanın arşivine gönderilen dosyalann durumu belli değil. Ancak Sayıştay Baş- kanı, sorunlu dosya olmadığını söylüyor. Binanın henüz kesin kabulü yapılmadan arş/vin taşınması da aynca açıklanması gereken bir du- rum... Bütün bu gelişmelerin yarattığı soru işaretlerine gelince... Yaz aylannda, orman yangını mevsimi- nin başlamasından ürkeriz. Yoksa, Sayıştay'da da yangın mevsimleri mi var? Kabulü yapılmayan binaya arşiv taşındığına gö- re, acaba Sayıştay'ın 'ç^va/'ladığı arşiv belgeleri- nin üzerine şu tür şeyler mi yazmalı: "Yangına ilk atılacak..." "Yanmamışsa, yeniden yangın çıkanlacak bölû- me konacak." Kafalardaki bir başka soru da şu: "Acaba, yangına sıkılan suyetersiz kalırken, yûk~ selen alevler bazı yûreklere su mu serpiyordu?" Türkiye'nin dört bin yanında yolsuzluk operas- yonlan sürerken, bunlann devlet içindeki uzantla- nnın olup olmadığı sorusu yükselirken, Sayıştay'da yangın çıkması akla her soruyu getiriyor. Biliyoruz ki Sayıştay'da, içinde bulunduğumuz her türlü olumsuzluğa karşın, özünü koruyan, ödün verme- yen, yurtsever denetim elemanlan var. Yoksa onlara söz geçiremeyenler u-yanıklık mı etmeye girişti! ba»bay©cumhuriyetcom.tr Hak-is Genel Başkanı uslu 'Sosyal hukuk devleti normlan ile örtüşüyor' ANKARA (Cumburiyet Bürosu) - Hak-Iş Genel Başkanı Satim Uslu, Çalışma Bakanlığı'nm hazırladığı iş güvencesi yasa tasansını çalışma yaşamı için olumlu bir gelişme olarak değerlendirdi. Uslu, "Tasan gerek genel ve gerekse madde madde gerekçeleri ile sosyal hukuk devleti normlan ile örtüşüyor" dedi. Salim Uslu, Çalışma Bakam Yaşar Okuyan'a gönderdiği mektupta, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin çalışma, örgütlenme ve toplu iş sözleşmesı güvencesinin sağlanmasını ve endüstriyel ilişkilerde keyfiliklerin son bulmasını öngördüğünü anımsatarak "Kakb Id uygulanan ekonomik istikrar programnun sosyal sonuçlannı karşdayacak yasal düzenlemeler yapdması, tophunsal barişa da, iş banşına da, verimtüığe ve üretime de önemU kadalarsağtayacaktu-" dedi. Uslu, söz konusu mektupta, işverenlerin işten çıkarmalarda sosyal kaygılar taşıması ve belirli kriterlerle sosyal planlar yapması gereğine de tasanda yer verilmesinin önemine işaret etti. Uslu mektupta hükümetin, tasannın yasalaşması konusunda gerekli duyarlılığı göstereceğine inandıklannı da söyledi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear