24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 8 AĞUSTOS2000PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA J. LJJ\ kultur(â cumhuriyet.com.tr 15 LJzun zamandır yurtdışında yaşayan Hanefi Yeter, dünya resmini tanıma imkânı bulmuş BerliııHbir Türk ressam"Dctvaryıhldıktan sonra, sanatsal bir gelışme, serpilme değıl, tersine bir tdaralma ortaya çıktı" • RE^HANGÜNTÜRK Ç-eyrekyüzyıhaşkın bir süredir Ber- lin*de yaşayan Türk ressam Hanefi Ye- ter'e göre, Batı dünyasında yaşayan "yafcancr sanatçılann içinden çıktık- lan kültürler ve toplumlar, onlann en büyük şansı. "Gddiğimiz yer, krize değÜ,birzenginleşmeye yardâncıohır* diyen Berhnlı bu Türk ressam ıçın sa- nat, bütün sınırlann aşılması demek. Berlin'de 1973 yılından bu yana kökleri Anadolu'da bir Türkressamya- şıyor. Çalışıyor, boyuyor, üst üste ser- giler açıyor ve sanatta yeni ifadeler anyor. Gerçı resimle ilgili olarak at- tığı adımlardan, sanatta yeni ifade bi- çimleri bulmaktan memnun, ama ken- disi dışındaki bazı gelişmelen de gör- mezlikten gelemiyor. Bayburt doğumlu Hanefi Yeter, 1973'te geldiği bu Avrupa kentinin sanatsal geleceğiyle ilgili olarak son zamanlarda hiç de iyi sinyaller alma- dığını belirtirken Avrupa'nın orta ye- rindeki bu dev başkentten sanatçıla- rm yavaş yavaş uzaklaşuğına dikkat çe- kiyor. Bu gelişmenin kendisinı uzdü- ğünü açıkça söylüyor. Sanata olan ta- lebin bitmeyeceğini savunurken de "Bizim gibi dısardan gelen, kökleri farkb. yerierdeki sanatçıiann geride öoemli bir boşhık bırakacağmı şimdi- den gönnek münüabr dıyor. Resimlerinde sınırsız coşkuyla sınır- sızlığın aldancı sevincini bir arada ve- rebilen Yeter, "Sanat, özeffikk de re- sinu bütûn smuiann aşümasmı sagla- yan bir yoldur" diye hatırlatmadan edemiyor. Ama köklerinın kendisine nasıl bir sanatsal kolaylık sağladığının da bilincinde. Yer yer "zor" bir kolay- lık bu: "Ben25seneyiaşkm birsüredir Ber- lin'de yaşryonun. Yaşanümın geçtiği yerde sanaümın da bu koşullardan et- küenmesini normal karşıhyorum. Be- nim sanatsal sosyalizasyonunı bu şebir- dedir. Burada tanmdım. Yaşanümın ge- tirdiği bir şey bu. Türküm, Bertinü- Resimkrinde coşkuyla sınırsızhğın akiancı sevincini bir arada verebüen Yeter için sanat, 'sınırlann aşılmasf demek. yim, bu şehre makdümem normaldir. Doğru, ben. kökleri başka yerde, ama Bertinli bir ressamım." Yeter'e göre. Berlin'de yaşamak, kendisine dünya resmı- farklı bir dil >akalayabileceğimi dü- şûndüm hep. Orneğin tstanbul'da du- rum farklı. Oradaki sanatçılar Ba- tı'mn formlanna, abhmlanna, sanat- taki güncel gelişmelere daha bir ağır- lık verirler, hatta yer yer taküt ederler. Bir kimhk bunalımından söz edil- mesinden hoşlanmıyor Hanefi Yeter. "En azuıdan benim açundan bir kim- likbunahmı sözkonusu değil. Ben bir- çok kaynaktan besleniyorum. Farklı kavnaklardan beslenrvorum. Dolavısrv- "Berlin'de pek umutlu değilim. Kendi güncel sorunlanna kapanmış bir şehir ve insanlar görüyorum. Bu, sanat için iyi bir not değil. Galericiler, sanatçılar kan ağlıyor. Henüz yüksek sesle söylemiyorlar, ama durum çok kötü. Ortada ciddi bir kriz var." nı yakından inceleme firsatı verdı. "Akımlan, gruplan, yaklaşunlan çok iyi tamyorum. Gektiğhn yerin ise çok yarannı gördüm" dıyen Berlıniı Türk ressam için içinden çıktığı toplumun değerlerini vurgulamak kendisine bir yer açmış oldu: "Bertin Akademisi'ni birirdim. Gel- diğim yeri. kökenkrimi. içinden çıkü- ğım değerieri vurgularsam, görece Ban'nın bizzatiçindebu değerieri vur- gulayarak bir yere gelebileceğimi dü- şündüm. Ben sanata bir çeşni, bir fark- lı lezzet getinnek istiyordum. İçinden çıküğımtoplumu.külrürü,kısacasıkö- kenimi irdetemek, kullanmak banaye- terince şans veriyor. Ben de anlanmcı (episch) bir dil kuDamyorum. ama bu örneğin Chagall'dan elbette çok fark- bdır." la çok avantajuyım. Bu neden bir kriz olsun ki" diyor ve ekliyor: "İşin açıkçası böyle 'kriz' falan gibi kola> etiketieri benimsemiyoruın. Tam tersine çok avantajh okhığumuzu, ken- dim için örneğin, çok avantajlı bir sa- natçıoktuğumudüşünüyorum. Bukül- türierimizden gelen bir avantaj. Bir zenginleşme. Sanatta milliyet bağhhk- lan olmaz. Sanat, diller ve kûltûrleri aşan bir ey lemdir. Bir Almandan ve- ya HoDandahdan sözedebflirsiniz. Ama bir Alman resmiveya Türk resminden söz edemezsiniz. Bugün hiç edemezsi- niz. Pıcasso. Van Gogh.. Bunlan na- sıl sınıflayacaksınız. Bu büyük sanat- çılann etkilendikleri faridı kültürler olmasa, bu kadar büyük olabilirler miydi? Sanatta farkb kökenlerden get- mek bir zenginlik, bir avantajdır. Kriz değil, bir zenginleşme söz konusudur." Eleştırmenlenn zaman zaman yapıt- lannda saptadığı "Orient" hakİunda ise bir açıklaması var: -Ben 'Orient' oJgusuna foDdorikbir balaşla yaklaşmıyorum. Örnek vere- bffirim: f ürk-İslam geleneğindeki min- yatür sanatını çok iyi inceledim. Bu sanaon kendineözgü bir perspektif ve renkanlayışı, kendineözgü ifade biçun- leri vardır. Avrupa resim geleneğinden farkh bir şe> bu. Buradan hareketie be- nim resmimde farkh şeyler buhınabi- liyor. BeOi bir düzeyin üzerindeki Ba- nlı eleştirmenlerin, benim resim difim- deki bu arayış ve etkilerin farkına var- dığuu söylemeliyim. Bu 'başkalıklar' iyidir." Pekı bu Berlınli ressam, yaşadığı şeh- rin sanatsal geleceğini nasıl görüyor? Çok umutlu olmadığını gizlemiyor: "Beriin'den pekumuthı değflim. Du- var yıloldıktan sonra, sanatsal bir ge- Bşme, serpilme değiL, tersine bir da- rahna ortaya çıktı. Kendi güncei sorun- lanna kapanmış bir şehir ve insanlar görüyorum. Bu, sanat için iyi bir not değiL Galericiler, sanatçılar kan ağb- yor. Henüz yüksek sesle söylemiyor- lar, ama durum çok kötü. Ortada cid- di bir kriz var. Bertin'in ileride Avru- pa'nm sanat merkezi olabileceğini, doğrusu şimdi söylemek çpkzor. Bu ka- çış böyle sürerse bu şehri sanatsal bir aydınnk beklemiyor." Ama aynı Hanefi Yeter, bu şehirde aldıklanyla birlikte resim yapmaya devam edeceğıni sözlerine ekliyor. Hanefi Yeter, şu sıralarda Berlin Kreuzberg'de büyük bir binanın cep- hesini seramık bır çalışma ile süslü- yor. Sanatçı • 4 akvaryum"adını verdi- ği bu çalışmanın ekim ayında tamam- lanacağmı belırtiyor. • îzel Rozental, ilk kitabı'Yol Boyunca'da 'belleğinin süzgeci'nde kalanlan okuyucuya aktanyor 4 Mîzahı ayrıntılarda buluyorum 9 ÎZEL ROZENTAL AYŞE KOKSAL Karikatürist Izel Rozental'ın yolculuk anılanndan deriediği " Yol Boyunca" adlı mizah kita- bı Remzi Kitabevi tarafından yayımlandı. Rozental kitabında Moskova'daki Perestroika'run kınnızıpabuçlukızlanndan Bos- ton'un izbe gece küluplerine ka- dar, Bulgaristan'daki Gabro- vo'nun kuyruksuz kedilerinden Marsilya'daki Ermeni taksi şo- fbrüne kadar pek çok ülkeye uzanan yol hikâyelerini aktan- yor. Îzel Rozental, küçük yaşta ka- rikatür çizmeye başlamasına kar- şınprofesyonel anlamda ancak 40 yaşmdan sonra karikatürist ol- du. Rozental, bu 20 yılhk arayı neden verdiği sorusunu şöyle yanıtlıvor: "Benim için dönüm noktası drgır'a gküp karika- türlerimi Oğuz Aral'a göster- mem oldu. AraL yapngı eleştiri- lerle beni karikarüre özendirdi, hatta ild çahşmamı da saun al- dı. Paramı almak için aşağı in- diğimsırada, kendinüeyüzkştim. Bu işten para kazanacaksam, birtalam şablonlara ve gerekle- re ayak uydurmak zorunday- dun. Bu kadar çok sevdigim bir işiniçimdekısıâanmasından,be- nim için birzorunhıhıkhainegel- mesinden ve özgür olamamak- taBkon\nım.\«çizgiyibırakDm.'' Rozental, her ne kadar her şe- yirafakaldırdığını söylese de bu- nune kadar başarabildiğı tartı- şılsr. önce, 'bunaldıkça', guaj veakrilikle küçük resımler çiz- di. Sonra gittiği iş toplantılan- niB uzun ve sıkıcı saatlerini ge- • "Gözlem bir mizahçuıın ve karikatüristin en önemli özelliği. Amacım, bu sıradanlık içinde, günlük olaylann arasındaîa aynntılardan, boşluklardan faydalanarak mizahı yakalamak. Herkesin hayretle okuyacağı garip hikâyeler anlatmak değil." çirebilmek için bazen konuştu- ğu adamlan, bazen yaşadığı ko- mıi anlan 'çiziktirnıeye' başla- dı. Zamanla o kadar çok çizme- ye başladı ki toplantılardan son- ra arkadaşlan bu karikatürleri toplar oldu. Pek çok kişi için kötü bir dö- nem olarak anılan Körfez Sa- vaşı, Rozental'i çok farkb etki- ledi. Çünkü o dönemde 'Salom' gazetesinin yeni bir atılım yap- maya karar vermesi ile karika- türleri yayunlanmaya başladı. Böylece, Rozental, tam yirmi yıl sonra, 40 yaşında profesyo- nel olarak karikatüristliğe adım atmış oldu. Rozental için arada geçen 20 yılda kaybertiği değil kazandı- ğı şeyler daha fazla. Olgunlaş- manın ve birikimin verdiği ra- hatlıkla çok daha iyi işler başar- dığına inanıyor. "Benim için da- ha da önenüisi, çizgUerimin öz- gür ohnasLIstediğim konudaçi- ziyorum, zorunhüuğum >t)k. Bd- ki de bu yüzden hiç ara verme- den, tatil ve izin istemeden, dur- maksızın karikatür çizebüiyo- rum" diyor Rozental. Karikatûrûn elcştiri gûcfi Yazıya başlamasmın sadece tembellikle ilgisi olduğunu be- lirten Rozental, çizmeye üşen- diklerini kaleme dökmüş.'Yol Boyunca'nın öyküsübeş yıl ön- ceye dayanıyor. Yurtdışına yap- tığ^ bir yolculuğun bant karika- türünü çizmek isteyince Rozen- tal, istediği gibi her şeyi anlata- madığını götmüş ve yazmaya karar vermiş. "Pek çok kişi bunun karika- Rozental, tek kitaphk' yazar ohnak istemediği için şu anda yeni bir Idtap projesi üzerine çahşırken karikatür çizmeyi de sürdürüyor. türünkabaohnaması ile ilgisiol- duğunu düşünebüir. Ashnda hiç alakası yok, sadece tembeüik" diyen Rozental'e göre karika- tür çabuk tüketilmesıne karşuı çok güçlü ve birçok sanata gö- re çok etkileyici bir sanat dalı: "Çala-kalem çizümiş bir kari- katür ile üzerinde saatlerce uğ- raşıhnış, taramab-sanat içeren bir karikatür arasında okur açı- sından hiç fark yok" diyen Ro- zental, okurun karikatür belle- ğinin güçlü olmadığına katıldı- ğını ama gazete alan bır kişınm de ilk önce karikatüre baktığmı belirtiyor. "Çizdiğimsertveeles- tirel bir karikatürden aldığun tepldyi aynıderecede sertbirya- zıyazdığunda alamıyorum. Ka- rikatürûn insanırahatsızetmeve sarsma boyutu, eleştirigücü pek çok şeye göre daha fazJa." Gezıp gördüğü yerlen tanıt- mak, o yöreler hakkında bilgi vermek gibi bir amacı ohnadı- ğını ifade eden Rozental. not tutmaktan özellikle kaçınmış. Çünkü, bunun, kitabın ve mıza- hın büyüsünü bozacağına inanı- yor: "Bazı hikâyeler akılda kal- dıkça demlenir, daha da tadla- nır. Ben, damağımda kalan ta- dı, bana sunduğu o>unlan ile birlikte ortaya bir mizah çıkar- dım." Her ne kadar Rozental. "Ki- tapta karşüaşılan olaviar, ashn- da o kadar da akılda kalmaya- cak türden değil. Günlük, her- kesin yaşadığı manzaralar._" de- se de hiç kimsenin dikkat etme- diği, farkına varmadığı, belki o an için bakıp geçtiği küçük ay- nntılardan mizah ortaya çıkmış: "Gözlem bir mizahçuıın ve ka- rikatüristin en önemli özelliği. Amacım. bu sıradanlık içinde, günlük olaylann arasındaki ay- nnolardan, boşluklardan fay- dalanarak mizahı >akalamak. Herkesin hayreti'eoku\ acağı ga- rip hikâyeler anlatmak degiL" Ama 20 yıl aradan sonra hep mizah üzerine düşünüyor ohna- suıı ise genlerindeki mizah ih- tiyacuıabağlıyor Rozental. "Bu ashnda kendini koruma içgüdü- sü. Yahudi kökeninden geüyo- rum. Yüzyülardır acı çekmiş, ezflmiş birtoplumun kökeninden geliyorum. Bizün tek silahımız, oda savunmaiçin,mizah idi" söz- lerini ekliyor. 'Çizerken çok gaddanm' Rozental hikâyelen anlatır- ken gıttiğı ülkedeki ınsanlan tüm özellikleri ile ele almaya çahştığını belirtiyor. Hıçbir art niyet taşımadan, kendısinden farklı kültür ve gelenekleri, bu- na kendısıninkı de dahil, mizah yoluyla anlattığuıı vurguluyor. "Her insan aynıdır, kültür fark- uuklan yoktur" dıye bır söyle- me ınanmadığını söyleyen Ro- zental, her coğrafyanın kendine özgü gelenekleri olan, farklı in- san karakterlerine sahıp oldu- ğunu düşünüyor: "lnsanlarda- ki bu farkhhğj kabul edip ona göregözlemlemeye çahşıyorum. Mizah da bu farkhhklardan or- taya çıkryor. Mesela biz hayır demek ister- ken başımızı sağa sola salladı- ğımızda hayır anlamına gelir, ama Bulgaristan'da bu evet de- mek ve ben bütün bir hikâyeyi bunun üzerine kurabilirim. Amaç, bu boşluklan yakalayıp ona gülebihnek." Genellikle 'Şalom'da politik karikatürlere ağırhk veren Ro- zental 'Yol Boyunca'sında si- yasete çok az değinmiş. Kari- katürlerinde eleştirel bakışı ya- kalamaya çahştığını ifade eden Rozental, yazı yazarken bun- dan özelükle kaçmmış: "Çizer- ken çok gaddanm. Karamsar, sert ve acımasızım. Karikatür- lerimin çoğu çok öfkeli ve kır- gındır. Ashnda bu benim ka- rakterim değil. Çizdiklerinüe karakterim bağdaşmıyor. Beni yakından tanıyanlar, içimden bu kadar öfkeli bir ses çıkbğı- na inanamıyor. Yazı yazarken bunu geri planaitmeye çahşnm. Sanınm bu Idtap beni daha iyi tanımhyor. Biraz çocuksu ve ne- şeü... Belki de bu yüzden yazı- lanmıkarikatürierimden daha çok beğenenler oklu." BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Tevfik Fikrerin Şiiri "Bu Aşamada"ya ilgi duyan okurlanm arasında her yıl Tevfik Fikret'in biryönünü değerlendirme- ye çalıştığımı anımsayanlar vardır. Kimi güncel olaylar karşısında duyduğumuz tepkiler de şairin pek çok dizesini anımsatır bize. Ülkenin başına "Tahkim Yasası" mı musallat edi- liyor? "Haksızlığın envâını gördükbu mu kanun?" dizesini ağız dolusu okuyarak tepkimizi siyaset kodamanlannın suratlanna boşaltmak rahatlatır bizi? Kapıkulluğundan kamu emekçiliği düzeyine yük- selen memurlan, öğretmenleri susturmak "karar- nameleri"ne mi başvuruluyor, yine Fikret: "Millet yaşamaz hakka tahassühe solurken, Sussun diye vicdanına yumruklar inerse.." Bizim kuşağın bu haklı duyarlılığını XX. yüzyılın başında gençliklerini yaşayan edebiyat adamlann- da da görüyoruz. Sonra çağdaş edebiyatımızın kuruculan arasında yer alan şairter, öykü yazarla- n, romancılar kişiliklerinin oluşmasında Fikret'in etkisini gizlemiyorlar. 85. ölüm yıldönümünde bu etkiyi somutlamaya çalıştığım -17 yıl önce Bilim ve Sanat dergisinde yayımlanan- Tevfik Fikret'in Şiiri başlıklı yazıyı okur- lanma sunmak istiyorum: "Yahya Kemal, şiirinden de bellidir, arayan adam- dı. Ahmet Haşim de... Ikisi de yetiştikleri yıllar Tevfik Fikret'le karşılaş- tılar. Haşim 'in ilkyapıtı GölSaatleri'ni(1921) oluş- turan şiiıierden çoğu Fikret'in serbest müstezat- lannda kurmayı başardığı yapının yörüngesinde- dir. Neden sonra kaç yıl anca şair gözünün göre- bileceği savaşımlardan sonra çıkar bu yörûnge- den Haşim. Söyleyeceklerinin ne kadar çoğundan vazgeçerek yoğunlaşmayı göze aldıkça dizeyiya- kaladığını görür ve bilemediniz yirmi beş elli söz* cükle kurar çoğu şiirini. Yahya Kemal, yazılanndaölçüden, uyaktan söz etmişse Tevfik Fikret'i anmıştır. Içerikten, coşku- dan, yenilıkten, şiirimizin çağdaşlaşmasından söz etmişse Fikret'i anmıştır. Üstelik, ergin, kendisin- den öncekilerle hesaplaşma yaşlannın ürünleridir o yazılar. Ama bu belirttiğim özelliğine karşın Yah- ya Kemal gibi eşi bulunmaz bir benbenci bile şa- ir Fikret'in yerini beliriemeye çalışırken tarihsel ray- dan sapmamaya özen göstermektedir. Tevfik Fikret -bütün zaaflan ve noksanlanyia be- raber- günümüzün içindendi. Şiirimizin alafran- gaya doğru bir istikamet alacağı zamanda gel- miş, o istikametin başına geçmiş, göreceği işi gör- mûş, eseıini de şahsiyetini de Tûrk edebiyatına mü- ebbeden hâk etmiştir." (1) Fikret'in şiirini gençliğinde yörüngesine girecek kadar bildiği için bir gerçeğe teslım olmak zorun- da kalıyordu Yahya Kemal. Biliyoruz 1910'lu yıllar- da yayımlanan şiırlerınde aruzun kimi ölçülerini kullandığı zaman, karşısına Fikret çıktı O'nun da. Şiirfenni dörtlülerle kurmak istediği zaman da Fik- ret çıktı karşısına. örneğin, "Bazan sesinde öyle derin bir inilti var Bir hadşe var ki ruhumu karşısında titretir. Hindin zehirii goncelerinden numûnedir Bazan yanaklanndaki muhrik panltılar." (2) dörtlüsünun bulunduğu "Peri-i Şiirime"n\r\ ya- yınlandığı dönemı dıişünelim. Özellikle son iki di- zeyi sağlam, yeni, ölçüye bağlı tekduze sesin üs- tünde ve en önemlisi "Edebiyât-ı Cedîde"ye öz- gü ortak dil özelliklerinin dışında bulmayacak mı- yız?.. Bizim şiirinin içeriğine bakıp hangi felsefeye da- yandığını araştırmaya çalıştığımız Yahya Kemal'in, güzellıği bınlerce dize içinde görüp ayıracaK ka- dar beöenisi vardı. Kendi yaratısı oldu mu sabn da vardı. (şlenmemiş temalan yeni tekniklerle çıkar- manın ustası oldukça kendisinden önce gelenle- rin etki alanından, onlann yaratılanndaki incelikler- den yararlanarak çıktı O da. "Diyorlarki" (1918) Ruşen Eşrefin konuştuğu edebiyat adamlanndan Abdülhak Hâmrt, Sami- paşazâde Sezai, Halide Edib, Refik Halit, Meh- met Fuat (Köprûlü), Ahmet Haşim, Fikret'i de- ğerlendirirken hayranlıklannı toplumsal nedenlere bağlamıyorlar. Örneğin Ahmet Haşim şoyle yazı- yor: "Ben harpteyken samimi dakikalanmızda arka- daşlanmın okuduğu hep Fikret'ti. Fikret'in öldü- ğünü biz Çanakkale'de öğrenmiştik. Bu haberi getiren Şamlı bir muvazzaf subaydı. Bildirdiği fe- laketin elemiyle titriyordu. Ve hatıhıyorum o gün karargâhımız birrnâtem durgunluğu içinde kalmış- tı. "Fikret benim için kudumnuş birdeniz karşısın- da kayalar üzerinde yûkselen altından bir ışık ve altından bir kuledir." (3). Fikret soyundan şairler anılırken kazandırdıkla- nna bakılır, kazandırdıklanna. (1) Siyasî ve Edebî Portreler, 1968 basımı, sf. 2. (2) Rübâb-ı Şikeste, 1962 basımı, haz. Fanri Uzun, sf. 188. (3) Diyorlar ki, 1972 basımı, hazırlayan Şemset- tin Kutlu, sf. 258-259. Harald Schmktt öldü • Kümlr Servisi - Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, en eski öğretim üyelerinden birini yitirdi. Bugünkü MÜGSF'nin temeli olan Devlet TatbiM Güzel Sanatlar Yüksekokulu'nda Tektsril Bölümü'nün kuruculanndan, Bauhaus ekolünü Türkiye'ye taşımış beş Alman sanatçı öğretim üyesinden biri olan Harald Schmidt, bir açık kalp ameliyarının ardmdan yaşama veda etti. Harald Schmidt, Mönchengladbach-Rheydt Şehir Tiyatrolan'nda sahne ressamlığı öğrendikten sonra, tekstıl tasanmı eğitimini Kiefeld'de Bauhaus'un önemli isımlerinden Georg Münche'den almıştı. Almanya'da sahne ve tekstil tasanmcısı olarak çalışan Schmidt, tstanbul'a gelmiş ve Devlet Tatbikı Güzel Sanatlar Yüksekokulu'nda tekstil bölümünün kuruluşu ve gelişmesine büyük katkılar sağlamıştı. Ölümüyle büyük üzüntü yaratan Schmidt, 28 Ağustos 2000 Pazartesı günü saat 10.30'da Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde yapılacak törenin ardından Osmanbey Katolik Mezarhğı'nda toprağa venlecek. BUGÜN • BEYOĞLU StNEMASI'nda 'Yaz Şenüği 2000 Son' çerçevesınde PedroAlmodovar'ın 'Annem Hakkmda Her Şey' filmı izlenebilır. •ENKA'da, saat 21.15 te Frank Darabont'un 'Yeşil Yol' adh fıhn gösterimi gerçekleştirilecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear