02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2O AĞUSTOS 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 liızla'da deprem Marmara'da binlerce can alan büyük depremin yıldönümünde başlık yanıltmasın; Tuzla'da deprem olmadı... Ama bir gün olabilir... Istanbul ve çevresındeki her yer gibi Tuzla da deprem riski altında... Ola ki bir gün Tuzla'da deprem olursa ve 25 pafta 1715 parselde iki yıl önce üç katiı rutısatla temeli atlan ve şu sıralar kabası bitrniş dokuz apartmanda ciddi hasarlar meydana gelirse sorumlulannı fazla uzakta aramayın. Çünkü bu apartmanlann ruhsatı üç kat iken nasıl olduysa iki kat ilave ile beşer katiı hale getiriliyor. Imar planı doğrultusunda çevredeki binalar üç kata göre projelendirilirken Has Inşaat'ın apartmanlan beşinci kata yükseliyor... Şimdiden açıklayabiliriz, görünen köy kılavuz istemezmiş: Eklenen katlar izinliyse olası depremde sorumluluk Tuzla Belediyesi'nin... Kaçaksa hem müteahhidin hem de göz yuman belediyenin... Etektronik posta: [email protected] Tel: 0.212*12 05 05 Faks: 0*12.512 44 97 - Clinton'a Oscar vermişler... "Yönetimdeki rolü nedenivle mi!" K ocasının sözünü dinlemeyen kadının dövül- mesi Tann buyruğu iken Diyanet Işleri Baş- kanlığı kadınlara söz hakkı vermeye çalışa- dursun, Sümerotog Muazzez llmiye Ç«ğ ga- zetelerde Nelson Mandela Brundi'nin Güney Afri- kalı kadınlara "Kocalarınıza boykot yapın" çağnsı- nı okuyunca bir bilgi notu göndermiş... Çığ, "Dünya yaratıldıktan sonra erkeğe ilk boy- kot yapan kadın kim, biliyor musunuz" diye soru- yornotunda... _ Yanıtını da "Âdem Baba'nın ilk kansı" djye veri- yor... Lakin, bu kadın Havva Ana olmuyor! Âdem'in Havva'dan önce bir kansı daha varmış... Adı: LJIit. Muazzez llmiye Çığ, anlatıyor: ' - "Israil kaynaklanna göre Lilit önce şeytanın kan- sıymış. Ondan cin halinde birçok çocuğu olmuş. Sonra nedense şeytanı bırakıp Âdem'e gelmiş. Âdem başlamış, 'Benim dediğim olacak, ben ne istersem Ulitonu yapmak zorundasın' diye emir vermeye. Lilit, 'Ne demek senin dediğin olacak. Ben de senin gi- bi aynı çamurdan yaratıldım. Eşitiz ve senin sözü- nü dinlemeye mecburdeğilim' diye başkaldırmış. Ara- larında çıkan kavga o kadar büyümüş ki, en sonun- da LJIit, kanatlanıp bir cin olmuş, Âdem'den kaçmış. Âdem, 'Ey evrenin efendisi.. bana yerdiğin kadın uçup gitti' diye yakarınca, Tann Lilit'i bulmalan için meleklereemirvermiş. MeJekler, Lilit'i bulmuşfakat Âdem'in yanına getirememiş... Bunun üzerine Tan- n, Âdem'e bir eş yaratmaya karar vermiş. Âdem'e bağlı kalsın diye de organlanndan birinden yaratma- yı düşünmüş. Başından yaratsa, kibirli olurmuş, gö- zünden yaratsa her şeyi gözleyerek ahlaksız olur- muş, ağzından yaratsa dedikoducu olurmuş, kula- ğından yaratsa her şeyi gizlice dinlermiş, elinden ya- ratsa herşeye kanşırmış, ayağından yaratsa hovar- da olurmuş, kalbinden yaratsa kıskanç olurmuş... En sonunda Âdem'in kaburgasından yaratmaya ka- rar vermiş ki alçakgönüllü, gösterişsiz, çekingen ol- sun, erkeğe hep boyun eğsin, diye..." Sümerolog Muazzez llmiye Çtğ, Lilit adının, Sümertilerde Tan- nça Inanna'nın ağacına yuva yapan bir cin olarak geçtiğini ve kadının, erkeğin kaburgasından yaratıl- ma öyküsünün Sümer efsanelerinde de yer aldığı- nı hatırlatıyor... Söz Âdem'in kansından açılmışken... Azra Erhat da Havva'ya yapılan haksızlıktan söz ederdi yazılannda... Tann, cennetteki "yasak mey- ve" konusunda Adem'i uyarmışken yasaktan habe- ri olmayan Havva neden suçlanıyor diye sorardı Az- ra Erhat.. öyle ya.. Havva yasağı bilmeden meyve- yi yiyor, Âdem yasağı bildtği halde hem Havva'yı uyar- mıyor hem de meyveyi mideye indiriyor... Cennetten kovulunca da suçlu Havva oluyori SESSİZ SEDASIZ (!) NURlKURTCEBE Yüksek Yerilim Hatb Erdinç UTKU Karikatüristler espri bulabilmek için KARE KARE düşünürieri Hacı dede mutlaka evlenmek istiyor Giresun'da yayımlanan Yeşil Gi- resun gazetesinde bir ilan: "Efendim bendeniz 1932 do- ğumlu dul ve bekâr Giresunlu ve hemşehrinizim. Memleketimi çok sevdiğimden dolayı Giresun'da evlenmek arzu- sundayım. Aradığım vasıflar şunlardır - Tesettürlü Islam hayatı yaşamak- ta olması ve kilosuz.. pratik olması, aynca peşinde kız çocuğundan baş- ka olmaması, varlıklı olmasına da dikkat çekmek isterim. Çocuksuz dul veya hiç evlenmemiş olmasıyla da mağdur 45-55 yaş arası hanım ve hanımefendilerle dünya ve ahrete kadar mutlu bir yuva kurmak istiyo- rum. Bendeniz 69 yaşında olup dinç ve sportmenim. Hiçbir kötü huyum yoktur. Ve hac farızatını icra etmiş, afedersiniz çok dürüst ve çok da temiz giyinmeyi ve gezmeyi de se- ven ve gezegen bir hemşehrinizim. Methiyeyi sevmem. Çünkü riya olur. Bu itibarla benimle evlenmek is- teyen taliplilerle görücü usulü tanış- mak, görüşmek en hayırlısıdır. Ikametgâhım Antalya, Istanbul ve Giresun. Açık adresimi veriyorum 12 Ağustos'tan itibaren Istan- bul'dayım. Telefon veya ev adresine açığım. Buyurun bekleriz. Saygılanmla." ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCt Birinci yıl 'gösterileri' Büyük depremin (daha doğru- su "yıkımın") birinci yılı nede- niyle yapılan "durura değer- lendirmesi" etkinlıklerinde or- taya çıkan "sonuç" nedir? Bu sorunun değışık açılardan yanıtını,_y_aıy,bır yıldır yapılan- lan ve yapîîmayanlan, günlerdir basında okuyor, TV'lerde ızlı- yor, radyolarda dınliyor, toplan- tılarda öğreniyoruz. Biz de aynı sürece kendi çapımızda katkıda bulunmaya çalışıyoruz... Ancak, bu kez üzennde dur- ınak ıstedığım konu ise böylesı- ııe çok önemlı ve "yaşamsal so- rumlulukJar" ıçeren bir yıldö- nümünde, gerçekten bir durum değerlendirmesı yapmak yenne •'durumdan yararlanma'" eğı- liminin sanki daha bir "öne çık- mış" olması... Siyasetçisinden bürokratına, medyasından akademisyenlen- ne kadar, toplumun neredeyse en "etkin" ve geniş bir kesı- tnindeki çoğu kişı ya da kuruluş, depremın bırıncı yılını adeta "gösteriye" dönüştürdüler... Buna karşın. gösten yerine so- runlan ırdelemek, sorumlulan saptamak. bir yıl öncekı yıkımı yaratan yanlışlardan arınmak.. kısaca "unutmayacağız" slo- ganını. "ders aldık" saptama- sıyla bırlikte "anlamlı" kılmak isteyen yıne çok sayıdakı duyar- h kışı ve kuruluşlann haykınş- ılgali çalışmalara ait afışleri "ken- di resimleriyle'" yaptmp taşa, du- vara yapıştırtması... Seçim dönemlerinde, özellik- le beledıye başkanı ya da muh- tar adayları "seçmenlere surat- larııu tajulflMİU^ÜL" bu tür fo- fograflı afış kullanıyorlar. Ancak, bir "Bakanlığın'" top- luma duyuracağı "resmi" me- sajlar varsa, bu hıç "Bakan'ın artisrik fotoğraflarıyla" olur mu?.. Hem sadece Koray Aydın mı çalışıyor; "diğer bakanlar" boş mu duruyor? Ya onlar da kendi fotoğraflarıyla "devlet hizmet- lerini" tanıtmaya kalksalar or- talık neye döner?.. Medya da 'sahnede'... Koray Aydın bunu "neden" yapıyorsa, galıba benzer neden- le de kımı çok satışlı "medya- mız" aynı tavır içıne gıriverdi... "Ünlü" köşe yazarlanmız, tam boy, tam sayfa fotoğraflar- la "depremzedeleri" kucakla- dılar "Onlar adına"(!) siyasi- lerden "hesap sorarken" san- ki yine halktan oy isteyen siya- siler gibi "Sizi en çok düşünen biziz, en sevimli de bizleriz" dercesıne artistık propaganda kampanyasında yerlerini aldı- lar... Böylece, aslında depremden bu yana gerçekten tanhe geçe- lan -\e çırpınışlan da aynı par- lak gjsteriler arasında adeta eri- di giti.. Zaen. birinci yılı gösteriye dönvştürenlerin asıl amaçlan da işte bj "sorgulayan" kesimin et- kin dmasını sanki "perdele- mek' gibiydi. Depremi felake- te dcnüştüren yanlışlann "so- rumulan" ile birinci yılda bir tûr 'propaganda kampanya- sı" sırdürenlerin "aynı nitelik- Ieri*taşıyor olmalan da işte bu nedkıle "rastlantı" sayılamaz- dı... Balan'ın fotoğrafları "^Hyasilerden" başlayacak olıurak, yıllardır onların hep, " B î ;şunu çok iyi yaptık, bu işi pek;üzel hallettik" demelen- ne aiîkın olduğumuz için, aslın- da -şiilacak bir yanlan da yok- tu._ . Aıcak, bu konuda pek de "aftıkın olmadığımız" bir gös- teri uzı vardı kı o da Koray Ay- dın'o. Bayındırlık Bakanlıgı'yla tşte tam 'afışlik" bir Bayındırlık fotoğrafı... Çeken de profesyonel, pencereden bakan Bakan. da... cek çok önemli ve başanlı kat- kılanna da (depremzedelen bi- le çıleden çıkartacak "ölçüsüz- lük" içinde) gölge düşürdüler... 'Akademik' polemikler Kimi "akademisyenler" de depremi felakete dönüştüren yağ- macı imar düzeninı sorgulamak yerine, "büimsel rakipleriyle" olan çekişmelerinı "medyatik" ktlma sorumsuzluğundan hâlâ kurtulabilmiş değiller... Yme birinci yılda "gösteri- ye" dönüşen bu tavırlarını ızle- yen toplumun, sandıklan gibi kendilerine hak verme sürecin- de değil, artık "bilimden nefret etme" sürecinde hızla ilerledi- ğını, bıknem bu kışılere anlata- bıiecek "hoca" kaldı mı? Sözün kısası, keşke birinci yıl "sessiz sedasız" atlatılsaydı. Çünkü "konuştukça" sanki "unutuyonız"; ne yapacağımızı "düşünmeye" ise bu curcuna- da hıç zaman kalmıyor... HAYVANLAR ISMAÎL GVLGEÇ [email protected] KİM KtME DUM DUMA BEHtç AK [email protected] ÇlZGlLIK KÂMİL MASARACI -l r ?t HARBÎ SEMtH POROY [email protected] KEDt LEVO APTÜÜKA TARtHTE BUGÜN MÎJMTAZ ARIKAN 20 Ağustos AVUSTRALYA OA KEŞ/F.. JM, BİK iceştr SKU8U, r• *-8 Ylt- 2&YE 6EÇJL4GK. A 7 ~ £ 7 X Û SKVf, »«• M//LJLS, AVUSTKALym 'A//A/ jtfiribrıtfHr. GÖRÜŞ Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR Yurttaş Olabilmek Binlerce insanın yaşadığı birtatil beldesinde ga- zeteciye kaç Cumhuriyet sattığını soruyorum. 7-8 tane diyor. Oysa öteki kupon gazeteleri yüzlerce sa- tılıyor. Etrafıma bakıyorum, derli toplu insanlar, or- ta halli, okur-yazar görünümlü. Türkiye'den, yöne- timden, haksızlıklardan, yolsuzluklardan, enflas- yondan, deprem gerçeği karşısındakı çaresizliğimiz- den şikâyetçi oluyorlar. Tuzu kurulann yer aldığı bir ortam değil bu. Ozal'ı öven, Çiller'i beğenen, Er- bakan'ı tutan, yobaza prim veren yok burada. Ama Cumhuriyet okumuyorlar. Bu ayrıcalıktan yararlan- mıyorlar. Pek çok şeyden şikâyetçiler yana yakıla, ama bunlan doğuran nedenlere ulaşamıyor, soru- nun özüne, temeline inemiyorlar. Onun için ger- çekçi çarelerde ileri süremiyorlar. Örgütlenmeyi, var olanlara katılmayı düşünmüyorlar. Tepkilerini yerli yerinde ve etkili olacak biçimde doğru hedeflere yö- neltemiyorlar. Sanınm, seçimlerde de bilinçli bir tercih yapmakta zorianıyorlar, bütün iyi niyetlerine karşın. Böyle birtoplulukta Cumhuriyet'in sadece birkaç tane satması, hem sebep hem sonuç olarak yorum- lanabilir. Cumhuriyet'in ötekilere göre bir kat paha- lı oluşu, bence kesinlikle açıklayıcı bir neden ola- maz. 250 bin lira ödeyemeyecek durumda olduk- lannı hiç sanmıyorum. Cumhuriyet okumak ger- çekten bir ayncalıktır. Düşünerek, sorarak, araya- rak ve öğrenerek yaşamamıza büyük katkıda bu- lunur bu gazete. Gelin görün ki düşünerek, doğru- yu arayarak, soru sorarak yaşamak zahmetli geli- yor birçoğumuza. Uğur Mumcu'ya bir mertıaba.. bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak kolaylığına kaptırryor kendini küçümsenemeyecek sayıda okur- yazanmız. Bakınız, Cumhuriyet'te Aydın Engin depremin yıl- dönümü nedeni ile ne diyor: "Yurtiaşlann kendi ka- derini kendi ellerine alacak, tek başına kurtuluş ol- madığını bilinçle kavrayacak, bu ölümcül çaresizli- ğe ancak örgütlenerek, dayanışarak karşı konula- bileceğini bilince çıkaracakyurttaş gibi yurttaşlann sayısı; şaşılacak kadar, ürkütecek kadar, umutsuz- luk verecek kadar, çileden çıkaracak kadar az." Yurttaş olmak gerçekten zor zenaat. Ne kadar gü- zel, ne kadar doğru söylüyor Aydın Engin. Bir önem- li belirleyici yurt gerçeğine parmak basıyor. Yurttaş olmak, işte asıl mesele. Kendi kaderine sahip çı- kacak, kendi dünyasını kurabilecek yurttaşlar ye- tiştiremedi bu toplum. Oysa Cumhuriyet bunu amaçlamıştı. Bakınız yine Cumhuriyet'ten ve Mustafa Bal- bay'dan bir başka alıntı, nasıl bir başka gerçeği- mizi ortaya kpyuyor: "Istanbul Üniversitesi Iktisat Fakültesi'nce yapı- lan araştırmada, depremzedelere depremin nede- ni soruluyor. Yûzde 49.1 Allah'ın bir cezası, yüzde 14.9'u kader, yüzde 4.8'i kıyametin alameti yanıtını veriyor. Ancak yüzde 28, neden olarak doğayı gösteri- yor. Görüyor musunuz, ülkemizin hem de oldukça gelişmiş bir bölgesinde yaşayan insanlanmızın du- rumunu ve bilinç düzeyini? Yürekler acısı değil mi? Dogmalardan kurtulamamış gaflet içinde bir halk. İşte bu yüzden, bu kadar bilimden, bilimsel düşün- ceden uzak bir toplumda; üstelik onu yükselen de- ğerier adı altında bir yıkılışa, bir çürüyüşe doğru sü- rükleyen yöneticilerden, yolsuzluktan, mafyadan, çeteden yakamızı kurtaramadığımız bir ülkede kal- kınmayı gerçekleştirmek, demokrasiye ulaşmak, çok ama çok güç olacaktıryargısına vanyorum. Bu karamsar tabloyu biraz olsun aydınlığa kavuştura- bilmek için son alıntı, Server Tanilli'den. Gerçi bu bacaklannı yitirdikten sonra beyni büyük bir hızla ve verimlilikle birbirinden güzel eserier üreten sev- gili arkadaşımız da tüm dünya için olumsuz sapta- malar yapıyor, ama ona şunlan ekliyor: "İnsanlar ister istemez bir başka ûtopya, dünya- yı yeniden aklileştirme ihtiyacını duyuyorlar. Ge/e- ceWe ilgili durmuş oturmuş bir tasan üstünde uz- laşmış bir toplum vaadi beklıyortar. Gelecek ahlakı kurmak istiyorsak kimselerin gir- mediği yollara girmek, kimselerin düşünmediği fî- kiriere kafalanmızı açmalıyız." Bu, akıl dışı, ahlak dışı bilim dışı, gidişten geriye dönerek yeni bir dünya kurmak çağnsı hepimize. Yeni bir kurtuluş savaşına girer gibi. PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU Yazanmız yıllık iznini kullandığından yazılarına bir süre ara vermiştir. BULMACA SEDAT YAŞAYAS 8 9SOLDA.NSAĞA: 1/ Kahn, sağ- lam ve daya- nıklı... "Tekba- şıma olsam şa- ha gedâya kul olmam / Vıran 4 olası—"deev- lad ü iyâl var" (Derüi).2/Me- riç Irmagrnın bir kolu... Ya- pıt. 3/ Bir gös- terme sıfatı... Bir tûr tuzsuz ve yumuşak peynir. 4/ Tecrübelı, usta... Sır- tmda büyük dikenleri olan bir balık. 5/ Kun- 3 dak çocuklannın beli- 4 ne sanlan geniş sargı. 6/ Afrika'da yaşayan bır antılop... Sessiz, us- lu. II Kımi ülkelerde yan askeri sıyasal ör- gütlere verilen ad... 9 Tavlada ıkı sayısı. 8/ Türlübitkılerin yaprak ve kabuk- lanyla kokulandınlmış acımtırak bir ıçki... Faiz. 9/ Çocuk dilinde pislik... Itırlı bir bitkı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Damga, mühür... 35'lik rakıya verilen ad. 2/ Soy, sülale... Eskı bır Hmt tannsı. 3/ Neodim elementirun sımgesı... Labada da denılen ve yapraklan sebze ola- rak kullanılan bitki. 4/ Lezzet... Toprak, kum ve sa- man elemeye yarayan in delikli kalbur. 5/ Avcı ya da bekçi kulübesi. 6/ Bitkin bir duruma gelme... Liflen ip ve çuval yapımında kullanılan bır bitki. II Asetik asidın tuzu ya da esteri... Bır nota. 8/ "Deniz Altında Yırmı Bın Fersah" adlı romandakı Nautilus denizal- tısının kaptanı... Fıyat. 9/ Acıbadem ağacı... Grup.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear