26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
17 AĞUSTOS 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 İnsanlar ve paralar 17 Ağustos'taki büyük depremin üzerinden tam bir yıl geçti... Peşinden gelen 12 Kasım'daki depremle birlikte Marmara'da 18binkişiöldü, 25bin kişi yaralandı. Bunlar resmi rakamlar... Fakat rakamlar kesin değil... Depremde kaç kişinin yaşamını yrtirdiğini tam olarak bilmiyoruz... Rakamlarda bir kişinin biie eksik ya da fazla olmaması gerekirdi. Çünkü rakamlara konu olan insan... Fakat insanın değeri yok ki, yaşarken görmediği saygıyı öldüğünd© görsün... Depremden sonra bir yandan bağışlarla, bir yandan konan vergilerle para toplandı... Kuruşu kuruşuna kaç paranın toplandığından ve toplanan paralann depremzedeler için nasıl harcandığından da haberimiz yok. Yuvarfak rakamlar söyleniyor... Yuvarlanan her rakam trilyon liradan başlryor... Istanbul'un trilyonlannı Ankara almış, valinin bile haberi yok. Çünkü insana saygı yok! BeMronik poata: 8omqportacttfnhunyetcom.tr Tef: 0.212.512 05 05 Fata: 0.212.512 44 »7 - lUer Bankası, deprem yardımından komisyon alıyormuş... "Benim bankam isini bUtrt" S abaha karşı 3 sıralannda evimiz korkunç bir darbeyle sarsıldı, o ilk sarsıntıda uyandım. Sonra, bana 45 sene gibi gelen 45 saniye- 1 lik sarsıntı... Annem çılgına dönmüş, "Ço- cuklarım, çocuklanm" diye çığlıklar atıyor; ben, ya- tağından babamın yanına kaçan Deniz'i (10 yaşın- da) karanlıkta anyorum, onun boş yatağına kapak- lanıyorum. Babam, Deniz'in üzerine vücudunu ve kollannı germiş, yanında olmasına rağmen bağınyor Deniz nerede! Işıklar yanmıyor, evin içi karanlık, bir yandan şid- detli deprem bizleri duvardan duvara çarpıyor ve bir türtü durmak bilmiyor. Şoke olmuşuz. Kimin ne de- diği, ne yaptığı belli değil. Tabii o korkunç 45 saniye bitene kadar dışarıya kaçamıyoruz. Zavalfı annem odalarda çığlık çığlığa oradan oraya çarpıyor, boğuk sesiyle bizi arıyor. Nasıl olduğunu anlayamadan ken- dimizi sokakta buluyoruz. Bütün komşular dışanda. Sarsıntı azalarak devam ediyor. Ne yapacağımızı bi- 45 saniyelemeden oraya buraya koşturuyoruz. Biraz iterimiz- de Yalova LJsesi ve geniş bahçesi var... Kaç saniye, kaç dakika geçti bilmiyorum, o lisenin duvanna yaslanan, sığınan mahalle halkı şaşkın, ür- kek birbirimize bakıyoruz. Ağlayanlar, bağıranlar, çığ- lık atanlar bızi dehşete düşürüyor, korkumuzu büyü- tüyor... Yanımızdakilerin herdavranışı bizi yerimizden sıçratmaya, yüreğimizi hoplatmaya yetiyor. Yıkılan apartmanlardan kaçıp canını kurtaranlar bu kez ye- niden aynı apartmanlara çığlık çığiığa koşup yakın- lannın isimlerini bağınyortar... Sırtımızı dayadığımız duvar oynamaya başlıyor. Babam yeniden yapışryor bize, bağınp çağınyor. Her- kes: Oikkat edin, duvar yıkılacak üstümüze, yer oy- nuyor! Annem bulunduğumuz yerin güvenli olmadığını söylüyor; "Bahçeye girelim" sesleri yükseliyor. Kal- dınmda boylu boyunca uzanan Mehmet Abi'ye ba- kıyoruz, kımıldayacak hali yok. Ama babamlar onu, battaniye ile incitmeden bahçeye taşıyorlar. Mehmet Abi, kemiklerinin battığını, canının yandığını söylüyor... Nasıl geçti bilmiyorum. ŞevketAbi, kalabalıktan bi- rine saati soruyor ve saatin 04.30 crvannda olduğu- nu öğreniyoruz. Demek ki 1.5 saat olmuş diye düşü- nüyoruz. Nezaman rahatlayacağız, nezaman birgün önceki hayatımıza geri döneceğiz; onu düşünüyo- rum. Böyle yazıyor 14 yaşındaki Melis Özcan... Me- lis, Bilgi Yayınevi'nden çıkan "Naylon Köşk" kitabın- da depremi ve deprem sonrası çadırkentte başlayıp Başkent'te süren yaşamını anlatıyor... Melıs şanslı, çünkü deprem onu yazar yapmış... Ama aklına takı- lan soru herkes içın geçerii: "Ne zaman rahatlayacağız, ne zaman bir gün ön- ceki hayatımıza geri döneceğiz." SESSİZ SEDASIZ (!) NURİ KURTCEBE >- Yüksek YeriHm Hatb ErdinçUTKU Osman Dunnuş'tan sorumlu devlet bakanlığı kunılsun! WeifiöçepMedepremdendaı s afcMştr! Depremde un gibi ufalanan beton binalara "sembol" olacak bir sorum- lu gerekiyordu; Yalova'dakı müteah- hrt Vei Göçer'i buimakta gecikmedik... Yakalandığında bıraksaiar gözümü- zü kırpmadan adamı linç bile edebi- lirdik. Bir süre hapiste yatan Goçer'in yar- gıianması sürüyor. Dolayısıyta Veli Gö- çer hakkında kesinteşmiş bir mahke- me karan yok... Fakat Göçer, yaptığı binaları yıkılan tek müteahhit değildi. Yine Yalova'da Yüksel inşaat ve Ceylan Inşaat'ın yap- tığı siteler de Goçer'ınkiler gibi birer mezara dönüştü. Sadece Yüksel Sitesi'nde 300'den fazla insan yataklarında ezilerek ya- şamını yitirdi... Enkaz kaldınp sıra kalıcı konutlann yapılmasına gelince Bayındır- lık ve Iskan Bakanlığı'nın aç- tığıihatedenbuikişirket, hiç- bir şey olmamış gibi pay al- dı... Bakan KorayAydın, "Bu fir- malan ihaleye sokmamanın yollannı aradık ama bulamadık. Çünkü haklannda kesinleşmiş bir mahkeme hükmü yok" gibisinden bir gerekçe öne sürüyor... Bakana sormak lazım: - Veli Go- çer'in de kesinleşmiş suçu yok, neden 8-10 bin konutun yapım ihalesini de ona vermediniz? Inanın, Veli Göçer depremden ders almıştır, devleti yönetenlenn aynı der- si aldığı ise söylenemez! , ! ' • ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ telamiyetiıi Yenî Yorumu Sayın Bülent Ecevit'in de katıldığı son tartışmalar, Isla- miyette çağdaş bir yorum ya- pılmasının mümkün olup olma- dığı konusundaodaklaştı. Bir kısım siyasetçi ve yazarlar, Is- lamiyette yeni yorumlar yapı- Jabileceğkıi üerisünerken bir kı- sım yazarlar ve siyasetçiler, yeni yorumlara yer olmadığı düşüncesindeler. Bu tartışmalar, sanıyorum kadınlann dövülüp dövüleme- yeceği spekulasyonlanyia baş- ladı. Diyanet Vakfı'nın yayım- ladığı bir kitapta, Kuran hü- kümlerine göre kadının dövü- lebileceği görüşünün yer alma- sı, bir kısım yazarlann tepki- lerine yol açtı. Bu tartışmalar, benim için çok eski tartışmalar. Şimdi mu- hafazakâr basında epey ün kazanmış olan genç bir aka- demisyen, doktora çalışma- larını danışmanlığım altında yürütürken bu konu epeyce başımı ağrıtmıştı. Islamiyetin "toplumsal ku- rumlan" üzerine tez yazmak- taolanöğrencimle, "kölelik've "kadının cezalandınlması" ko- nulannda birtürlü anlaşama- mıştık. önce "uyarma", daha sonra "yataklan ayırma" ve ni- hayet "dayak" olarak görülen süreci savunmak için "görûn- meyen yeıierine vurmak" vb. gibisinden saçma sapan gö- rüşler ileri sürmeye çabala- yınca, bu konulan tezden çı- karttırmıştım. ••• Islamiyette yeni ve çağdaş yorumlara yer olmadığını ileri sürenler, Kuran hükümlerinin Tann buyruğu olduğunu ve tek kelimesinin bile değiştirileme- yeceğini ileri sürüyorlar. Bu bir "inanç" meselesi olduğu için kendi açılarından haklı olabi- lirler. Fakat bence doğru dü- şünmüyorlar. Zira tüm dinler gibi Müslü- manlık da değişen toplumsal ve ekonomik koşullara para- lel olarak "değışmek" ve "es- nemek" zorundadır. Aksi tak- dirde "toplumdan uzaklaşır". Vetoplumdan uzaklaşmak, bir din ve onun "önderieri" için, olabilecek en istenmeyen du- rumdur. • • • Bugün, halkının çoğunluğu Muslüman olan ülkelerin her binnde farklı bir Müslümanlık yaşanmaktadır. Hatta Islam şeriatı ile yönetildiğini iddia eden ülkelerde bile farklı yo- rumlar vardır. Zaten bu yüzden "evrensel bir şeriat düze- n/'nden söz edilemez. Afga- nistan'daki Taleban yönetimi ve daha önceki yönetimi dü- şünürsek, ne demek istedi- ğim daha iyi anlaşılır. Bizdeki şeriatçı bazı arka- daşlaria tartışırken bu görü- şümü dile getırdığimde, "Ku- ran'da herşeyin doğrusu var. Onlaryanlışyorvmluyoriar" di- yerek karşı çıkıyorlar. Ama o adamlar da Kuran'a dayan- dıklannı iddia ediyoriar. Ve el- bette onlar da kendi yorum- lannın en doğru yorum oldu- ğunu iddia ediyoriar. • • • Katolik Kilisesi'nden vere- ceğim birömek, öyle sanıyo- rum ki dinlerin, toplumların sosyoekonomik yapısına pa- ralel olarak nasıl değıştiğıni, çok net bir biçimde ortaya ko- yacak. Konu, "faiz". Faiz, Katolik Kilisesi'nin es- ki yorumuna göre "haram " ve "günah"tı. Ve bu nedenle, en- gizisyon mahkemeleri, faiz kar- şılığı para alan ve para satan "tefecileri" yargılar ve eğrisi- ne doğrusuna fazla bakma- dan cayır cayır yakardı. O günlerin tefecilerinin yap- tıklan iş, günümüz bankerie- rinin ve bankalarının yaptığı işlerden farklı değildi. Yaptık- lan şey, "para ticaretiydi". Fa- kat sorun, bu ticaretin "faiz karşılığında" yapılmasıydı. Kapitalizmin gelişmesine paralel olarak, "kredikurvmu" zorunluluk haline gelince, Ka- tolik Kilisesi ve bu kılisenin ku- ralları, yeni gelişmekte olan sınıflara "dar" gelmeye başla- dı. Ve Katolik Kilisesi'nden ilk kopan ülke, Ingittere oldu. özel bir sorunu bahane eden 8. Henri, papalıktan ayrıldığını ve kendi ulusaJ kilisesıni oluş- turarak başına geçtiğini açık- ladı. Birkaç kişi buna itiraz et- tiyse de bu itirazlannı canla- rıyla ödediler. Derken, kıtada Protestanlık yayılmayabaşladı. Protestan- lığın yayıldığı yörelere dikkat edilirse, Atlantik kıyısında ve ticaretle zenginleşen liman kentleri olduğunu görürüz. Ka- tolik Kilisesi'nin katı kurallan, bu insanlann önüne engeller çıkanyordu. Papalık, "gidişatın" iyi ol- madığını anlamıştı. Toplandı- lar ve bir karar yayımladılar. "Yüce dinimize göre faiz ha- ramdır" dediler. 'Fakat her kim ki bin'nden borç para alır ve aldığı bu borçla para kazanır- sa; kazandığı paranın bir kıs- mını, borç aldığı kişiye verebi- lir. Bunun adı faiz değil 'kâr payı'd/r ve haram değildir, he- laldir." Bugün papalık banka çalış- tınyor... ••• Islamiyet, farklı toplumsal yapılarda, farklı biçimlenjeyo- rumlandığı ve yaşandığı gibi, toplumların sosyoekonomik koşullannın değişmesine pa- ralel olarak, yeni "yorumlar" aramak zorundadır. Kimileri, "asla olmaz..." di- yeceklerdir. Istedikleri kadar çırpınsınlar. Toplumların alt- yapısının değişimi, insanlann "keyfine" tabi değil ki... HAYVANLAR ÎSMAİL GÜLGEÇ [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK [email protected] ÇtZGİLİK KÂMtL MASARACI H A R B I SEMtH POROY t ' ^ v—: =>|c V ^ ^ • - [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 17Ağustos MOTOSIKLBT MANŞİA/ 1929'DA SUGÜN, MAN$ O£NÎZİ ÎLKK£Z MO- TOSlKLETLE AŞIU». OBNEME, İNGİLTBRE- F/ZANSA ABAS1AIDA SUYÜAI Ml&ASIZ OL- OOĞU B/R ZAMANPtf YAPtLPl. PÖtS-Peit MeneeüAr SANPAL Btç/M/N£>£ ıKi CKISA AKALARl S/SAZ AÇIK fiAlACAK g/ÇİMDE Bİ OBTALASttJA Sifî PŞRI/A- Ş , **ON7-£ eOfiMfÇ PUetlMPAKİ MOTOSİK- LETİN K4OTV/SUA/A BAgtANMIÇTt. HS7AN- L£.Y P£fiîRBY AOU /N&LİZ £ÜKÜCÜ V£ SE- L£S(MPejCJ A&CADAÇt L • TUAOCEM, OO- ven'oeN SAAT ?.3o'c* HAeazenE ff-to'o* CALAIS 'ye(f=«WSA) ISAGA4/Ş, SAAT H. SO 'PE DÜZ ÇtZGİ UMİT ZİLELt Utanç Ülkesi!.. Kara mizah bu!.. Ya da erkene alınmış ve de en bayağısından 1 Nisan şakası!.. Hem de derin, çok derin, hâlâ sarılamayan yaralara neden olan, on binlerce in- sanımızı yitirdığimız, 17 Ağustos'un yıldönümün- de... Söyler misiniz, hangı "adam gibi adam" ülke- de, yaptıkları konutlar depremde yüzlerce, bin- lerce kişiye mezar olmuş şirketlere, üstelik dep- rem bölgesinde binlerce konutun ihalesi verilir?.. - Türkiye'de verilir!.. Verildi de!.. 17 Ağustos depreminde Yalova'da yaptıkları site tarzı konutlar enkaz haline gelen, yüzlerce insanın ölümünden sorumlu, ama bir tür- lü "dokunulamayan" Yüksel İnşaat ve Ceylan İn- şaat fırmalan aynı bölgede binlerce kalıcı konu- tun ihalesini kazandı. Diğer bir anlatımla trilyon- larca rantın üzerine oturdu... - Alay edergibi!.. MHP'li Bayındırlık Bakanı Koray Aydın Beye- fendi, haklannda 1 yıldır ceza, hukuk ve tazmi- nat davaları süren bu firmalarla ilgili bakın ne de- di: - Haklannda kesinleşmiş bir mahkeme hükmü yok!!! Gördünüz mü gerekçeyi!.. Açın bakın gazete koleksiyonlarına, özellıkle son 10 yıldır bu ülke- de bütün pislikler, bütün namussuzluklar, bütün alçaklıklar benzer gerekçelerin gölgesinde unut- turuluyor, buharlaşıp yıtıyor: - Bir dakika, önce yargı kararı!.. Birçok namus düşkünü, adaletin inanılmaz ge- ciktiği bu ülkeden bu nedenle kaçıp, milyonlar- ca dolarla ABD'ye, Avrupa'ya kapağı atıveriyor. işte Seiim Edes, işte Ayşegül Nadir, ışte Engin Crvan, ışte Gülay Aslıtürk... Din devletıni nasıl oluşturacağı video kasetlerle saptanan şeriatçı hocaefendiler, ABD'deki çiftliklerine ulaştıktan neredeyse ıki yıl sonra haklannda tutuklanma karan çıkarılabiliyor... Mafya babaları, faşıst ka- tiller sırf bu nedenle "yandım Allah" dıyerek ya- bancı ülkelerin cezaevlerinden Türkiye'ye kaçı- yor. - Çünkü burası bir utanç ülkesi!.. • • • Doğru, maalesef burası TürkiyeL v Siz hiç, bir çağdaş ülkede başbakanın, hakkın- da tutuklama karan verilen, üstelik kaçak bir ta- rikat liderıyle ilgılı olarak, "Böyle birkarara vanl- masından üzüntü duydum, aklanmasını temen- ni ederim" diyerek yargı üzennde tereddütler uyandırabilecek bir açıklama yaptığını gördünüz mü?!.. Siz hiç, bir hukuk devletinde kendi bankasının içini boşaltarak yüz milyonlarca dolar dolandır- dığı ileri sürülmesıne karşın dokunulamayan, 28 günlük askerlığını bile koğuşta yatmadan, eğiti- me çıkmadan tamamlayan, kalçasından hafifçe yaralandığında eskı cumhurbaşkanı amcası ta- rafından "herkese mesaj" niteliğinde ziyaret edi- len, askerden babaevine özel uçakla giden ay- rıcalıklı yurttaş gördünüz mü?!.. Siz hiç, demokratîk bir ülkede mafya babala- nnın "/s/enn/"cezaevindenyönettiğını, hesaplaş- malannı volta yerine tabancalar, makınelı tüfek- lerle yaptığını, diğer tarafta bir koğuş baskının- da 10 kişinin öldüğünü, cezaevinde mahkûmun iş makinesi ile koparılan kolunun bir başka kent- te bir sokak köpeğinin ağzında bulunduğunu gördünüz mü?!.. Aslında daha çok örnek var. Ben yalnızca en güzel olanlarını sıraladım. Bunlann hepsıni, her gün bizim ülkemizde görebılırsinız; - Çünkü burası utanç ülkesi TürkiyeL ••• • Bugün, 17 Ağustos'un yıldönümü... Başta, "Uyuma Turkiye, ben uyumuyonjm"b\\- dirgesine imza atan kuruluşlar olmak üzere tüm demokratik krtle örgütlerini, deprem bölgesinde yaşayan yurttaşlarımızı, kamuoyunu bu rezilliğe karşı sesini yükseltmeye çağırıyorum. Hiç olmazsa bu kez, insanlann duygularıyla, onurlarıyla alay eden bu "ihale cambazlığına" dur dıyelim. Halkın gücü tarihin her dönemınde onu gütmeye, aldatmaya, baskı altına almaya çalışanlardan fazla olmuştur. - Ama farkında olduğu zaman!.. . - , E-posta: [email protected] Faks: (0212) 287 42 41 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Kamer tak- viminınbirincı ayı. 2/ Hısse, pay... Maksat. 3/ Çok kayna- ülarak koyulaş- 4 tmhnışşeirbet.. Kanşık renkli. 4/ Yapılan ör- tensüslüçaüve saçaklar. 5/ llaç... Bir göz rengı... "Neza- 9 man senı dü- şünsem / Bir ceylan - - - içmeye iner" (Ilhan Berk). 6/Sergen... Te- 2 lefon sözû. 7/Alışvetiş- 3 te satıcının alıcıya yap- 4 öğıindinm... Devletls- 5 tatıstık Enstıtüsü'nün kısa yazılışı. 8/ Alacak ya da borç. 9/ Iskambıl kâğıdıyla oynanan bır ® tûrkumar... "Hiçbirşey 9 gideremez — sıkıntımı / Memleketimin şarkılan ve tütûnü gibi" (Nâzım Hıkmet) YUKARIDAN AŞAĞIYA: ' 1/ Jüpıter gezegenıne venlen bır başka ad. II Yüce... Divan edebıyatında gazelın ya da kasıdenın son bey- ti. 3/ Yunan mıtolojısınde Zeus'un kansı olan evlilik tannçası... Resmi bır erkek gıysısı. 4/ Bu|day, nohut, fasulye ve çeşith yemişlerle pişırilen bir tatlı... "- - - Gündüz": Yazanmu. 5/ Gemilen iskeleye bağlama- ya yarayan kalın halat. 6/ Bir nota... llkel bu- su taşı- ü... Olumsuz belirten bir önek. II Erden çavuşa kadar olan askerlere verilen ad... Evin bölümü. 8/ Şeker üre- timınde bıllurlaşan şeker alındıktan sonra kalan po- sa... " — kapılı bu- handa / Gıdıyorum gündüz gece" (Âşık Veysel). 9/ Tohumu baharat olarak kullanılan ıtır- lı bır bıtkı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear