24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 3 AĞUSTOS 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA J. U J \ kultur@cumhuriyet.com.tr 15 'Abuzer Kadayıf, 29 Eylül'de yetmiş sinemada aynı anda gösterime girecek 'Hmısı olanfa:JasıyUı IŞILGÖRECÎ Türk sinemasının en başanlı isim- lennden Tunç Başaran, son fîlmi Abu- zer KadLayıf ı önümüzdeki ay vizyo- na sokmaya hazırlanıyor. Senaryosu- nu Kandemir Konduk'un yazdığı ka- rakomedi türûndeki film, Türkiye'nin gerçeklerine eleştirel ve mizahi bir bakış açısıyla yaklaşıyor. 'Sevgi yönetmeni' olarak anılan Ba- şaran ile son filmi ve gelecek proje- leri hakkında bu- söyleşi yaptık. - Türldye'de her alandagörüien yoz- laşmanm ve içinde bulunulan duru- mun sizi umutsuzluğa sürüklediğini beürtmişsiniz. Son filminiz 'Abuzer Kadayıf'ta işlediğinjz bu yodaşmayı, bir yönetmen olarak nasıldeğeriendi- riyorsumız? TUNÇ BAŞARAN - Ben aslında Türkiye'den hiçbir zaman umudumu kesmedim. Bu bir savaş, toplumun içinde bulunduğu bir savaş. Yozlaşma- lara gelince, sadece benim değil, ak- h başında olan bütün bireylerin bun- lan fark etmemesi mûmkün değil. Abuzer Kadayıf, gerçekten Türki- ye'nin türküsü diyebileceğimız bir film oldu. Toplumun değişik katman- lannın nasıl yozlaştığı, yozlaşmalara nasıl destek verildiği anlatılıyor. Fil- mi seyredenler baştan sona kadar gü- lûp sonunda dehşete düşeceklerdır. Filmin bu bağlamda, nasıl bir yerde yaşıyoruz, gerçekten bunlar yaşanıyor mu sorulannı sorduracak bir film ol- duğu kanısındayım. 'Zoriuklan sevgiyle aşük' -Şuana kadarçektiğmiz bütün fihn- lerde sevgi teması ön plandaydı. Her şeyin üstesinden sevgiyle gelebflen ta- rafinızla öne çıktınız. Bufflmdede ay- nı bakış açısuu görebilecek miyiz? BAŞARAN - Her zaman söyledi- ğim gibi, bu filmi de sevgiyle yaptım. Benim bir lafim var, sevgısiz değil devrim, helva bile yapılmaz. Bu film dığer filmlerim gibi sevgi temasını yoğun işleyen bir film olmayabılir ama seyirciye büyük bir sıcaklık yan- sıtacağını zannediyorum. - Çekimler ne kadar sûrdü ve her- hangi bir probiemle karşüaşnnız mı? BAŞARAN - Çekimler iki aya ya- kın bir sûre içinde gerçekleştirildi. Zor şartlar altmda çalışnk. Oldukça ka- labalık bir ekiptik ve Hadımköy'de yaptığımız çekimler kışın en soğuk günlerine rastladı, çekim aşamalann- da sette mahsur kaldığımız oldu. Ama daha önce sizin de sÖylediğiniz gibi zorluklann altından sevgiyle kalka- bildik. - Çekim aşamasuıda ne gibi deği- şüdüderoidD? BAŞARAN - Filmin ana yapısmda bir değişıklik olmadı. Ama Metin Ak- putar'ın filme oldukça getınsı oldu. Sesli çekildiğı ve ezbere oynandığı için Metin'in doğaçlama olarak filme kattığı çok sıcak bir hava oldu. Tfirkiye'deki yiyki güçler' - Diğerfamlerinizde pek önemta' yer tutmayan karamizah, bu fiiminiyin ana özelligi niteliğinde. Bundan sonra da bu tfir filmler çekecek misiniz? BAŞARAN - Benim bu filme baş- lamam oldukça enteresan oldu, çün- kü Kandemir Konduk'un senaryosu elime geçtiği zaman, Türkiye-Maca- ristan ortak yapmıı olacak başka bir film projesi üstünde çahşıyordum. Fa- kat Abuzer Kadayıf'uı senaryosu be- ni o kadar cezbetti ki, kaçırmamam ge- rektiğini düşûnüp, öbür projeleri bı- rakıp bunu çevirmeye karar verdım. Sinemaya ikinci dönüşümden, yani 1986'dareklamcılığı bırakıp filmçek- meye dönmemden itibaren çektiğim bütün filmlerin hem yönetmenliğini hem de yapımcılığını üstlendim. Bu filme ise ük deiâ sadece yönetmen olarak imza attmı. • FOmin vermek istedigi bir ileti ya da göndermeier yapûğı bir kesim var mı? BAŞARAN - Bu soruya şöyle cevap vereyim: Beethoven, bir konserinde yeni yapüğı bir besteyi yorumlamış, bitirdikten sonra bir adam yanma ge- lip "Bubesteyleneanlatınakistediniz* diye sormuş. Beethoven da cevabmı, besteyi yeni baştan çalarak vermiş. Fümi seyrettikten sonra herkes ken- dine göre bir şeyler çıkartacak, yara- sı olanlar fazlasıyla gocunacak. Tür- kiyede yaşayan, üstüne entelektüel lrisvesi yapıştinlmış -burada gerçek ay- dmlardan bahsetmiyorum- ve sadece göstcriş yapmayı bilen bir kesim var- dır, belki o gruptan üstüne alınanlar olabüir. Çünkü filmde, bir sosyoloğun ulvi bir amaçla başladığı bir işte, pa- ra ve şöhret kazandıktan sonra yaşa- dığı değişımler anlatılıyor. Türkiye'de- ki yyicı güçler; bunlara medya ve maijayı sayabiluiz, para kazandıran bir iısanı kolay kolay bırakmıyorlar. 'F* (Fotoğraf: SENEM ÖZTÜRK) ilmi seyrettikten sonra herkes kendine göre bir şeyler çıkartacak, yarası olanlar fazlasıyla gocunacak. Türkiye'de yaşayan, üstüne entelektüel kisvesi yapıştinlmış -burada gerçek aydınlardan bahsetmiyorum- ve sadece gösteriş yapmayı bilen bir kesim vardır, belki o gruptan üstüne alınanlar olabilir. Çünkü filmde, bir sosyoloğun ulvi bir amaçla başladığı bir işte, para ve şöhret kazandıktan sonra yaşadığı değişimler anlatılıyor.' Fümde de bunlan tüm çıplakhğıy laver- meye çalıştım. - Abuzer Kadayıf ne zaman göste- rime girecek? Yurtdışında da vizyona sokmayı düşünüyor musunuz? BAŞARAN-Bu film Türk sinema- sı içinde bir ilk olma özelliğini taşı- yor, çünkü şimdiye kadar hiçbir Türk filmi yetmiş kopya yapmadı. Abuzer Kadayıf, yetmiş sinemada aynı anda oynayacak. Yeni sezonun ilk filmi ol- ma özelliğini de taşıyor, 29 Eylül'de vizyona girecek. Aynca Almanya, Hollanda ve Yünariîstan"da da göste^ rime sokulacak. -Yeniprojefcrmiaöğrenebüir miyiz? BAŞARAN - Yine Kandemir Kon- duk'un senaryosunu yazacağı, Metın Akpınar ve küçük bir olasılıkla Şener Şen'in rol alacağı bir film üzerinde ça- hşıyorum. Çok güvendiğim ve çok başanlı olacağına ınandığım bir film. Macaristan-Türkiye ortak yapımı ola- cak proje genç bir Türk kızıyla yaşlı bir Macar adamın aşkı üzerine kuru- lu bir film olacak, yine sevgi ön plan- da. - Televizyon içinfilmçekmeyi düşü- 'Infiyor musannz? BAŞARAN - Şu ana kadar hep sı- nema filmi yaptım, fakat bu sene, se- naryosunu NuranDevres'in yazdığı ve oldukça hoşuma gıden bir televizyon fılmiyle ekrana gelebilırim. 'Sinema para yiyen bir sanat' - Siz, Türkiye'nin en güç koşuüann- da en iyi tş yapan filmleri çevirdiniz. Türk sinemasuun hiçbirzaman ölme- yeceğini savundunuz. Bugün Türk si- neması yenklen canlandı, bu getişme- yi nasıl degerlendimorsunuz? BAŞARAN - Bütün bu gelismeler benim on beş yıl «vvel söyledıkleri- mi doğruluyor. Sinema asla ölmez, Türkiye'deki sine- ma ancak dünya sine- ması ölürse ortadan kal- kabilir ki böyle bir şey mümkün değildir. Koşul- lar zorladı ama bu Avru- pa sineması için de geçer- li olan bir dönemdi, mad- di nedenler yüzünden bir- çok ülke sineması dura- ğan birdönemegirdi. Fa- kat son dönem, özellik- le bızim sinemamız için oldukça verimli bir dö- nem. Birçok genç yö- netmen çok başanlı filmler çekiyor. Bu da benim doğru bir teş- histe bulunduğumu gösteriyor. Yapılması gereken tek şey, genç kuşağa elden gelen bütün des- teği verebilmek, çün- kü sinema düşünme- ye başladığınızdan iti- baren para yiyen bır sanatör. -Genç kuşaktan en beğendiğnıiz yö- netmenİer? BAŞARAN -Genç kuşaktan en çok Zeki Demirkubuz'u beğeniyorum, onu kendıme oldukça yakm buluyorum. Kendimi sevdiğim için değil gerçek- ten başanlı çalışmalar yaptığı için be- ğeniyorum. Genç kuşaktan çok sayı- da yönetmen var, fakat bunlann için- den ancak birkaç tanesi kalıcı olacak. Benim kuşağımda da çok yönetmen vardı, fakat bugün baktığımda kuşa- ğımdan bertâen başka ış yapan yönet- men göremiyorum. Dünyanın birçok ülkesinden opera. müzik, tiyatro ve dans toplulukları katılıyor Edinburgh Festivali bugun başlıyor KümlrServisi- Heryılyaz sezonu boyunca pek çok fes- tivale ev sahipliği yapan ts- koçya'nm Edinburgh kenti- nin en önemh festıvallerinden bin olan 'Edinburgh Liusla- rarası Festivali' bugün başlı- yor. 2 Eylül'e kadar devam edecek ölan festivale, dün- yanın birçok ülkesinden ope- ra, müzik, tiyatro ve dans top- luluklan ve sanatçüar katüı- yor. Festival, bugün Usher Hall'de ünlü şef Christoph von Dohnami'nin yönetece- ği The Cleveland Orkestra- sı'nın konsenyle açılacak. Cleveland Orkestrası Korosu , Edinburgh Festival Korosu ve Rsno Junior Korosu'nun yer alacağı açılış konserinde Berüoz'un 'The Damnation of Faust'unun yanı sıra ts- koçya'nın en önemli besteci- lerindenJamesMacMfllan'ın iki çahşması da seslendirile- cek. Bu yıl yine ünlü isimlerin konuk olacağı festivaldeki etkınlıkJenn yanı sıra sanat- çı ve topluluklarla söyleşiler de gerçekleşecek. VVefles'den MoBere'e Yeni düzenlemelerle sahne- ye konulan klasik oyunlann yanı sıra özgün yapıtlann da sergileneceği tiyatro göste- rilerinde Isveç, Amerika, Ir- landa, Almanya ve Iskoç- ya'dan topluluklar yer ala- cak. Festivalin en önemh göste- rilerinden biri Amerika'dan S m Company'nin sahnele- diği 'The\^rofthe WorWs'. Oyun, ünlü yönetmen Orson Wies' in radyo yayını sırasın- da 'Uzaytalardünyayıistüaet- ti' diyerek milli panik yarat- tığı efsaneden uyarlanmış. SITI Company aynca tiyat- rodaki aktörler ve seyirci ara- sındaki kurulan üişkiden do- ğan büyülü yaratıcılık üzeri- ne kurduğu 'Cabin Pressu- re' adlı oyunu da sahneliyor. Bir diğer önemli topluluk ise îrlanda'dan katılan 'The Ab- bey Theatre'. Topluluk, Ra- mon del Valle-Inclan'm yaz- dığı, ihanet, cınayet, kıskanç- lık ve kavga içinde yaşayan bir Ispanyol aileyi anlattığı romanı 'Barbaric Comedi- es'nin 21. yüzyıl yorumunu sunuyor. tsveç'ten kanlan RoyalDra- matic Theatre'ın sunduğu Moüere'in 'Don Juan'ı ve Arjantin'den Federico Le- on'un bir dalgıcın banyo kü- vennde yaşamaya meraklı bir kadına olan aşİanı anlatttığı 'One thousand five hundred metres above the levelofJack' adlı oyunlar festivalin en il- gi çekici çalışmalan arasm- da. Deutsches Schauspielha- us tıyatrosunun sahnelediği 'Hamlet'te ise ünlü Ahnan JU Eylül'e kadar devam edecek olan festival, Usher Hall'de ünlü şef Christoph von Dohnanyi'nin yöneteceği The Cleveland Orkestrası'nın konsenyle açılacak. oyuncu Angela Winkler oy- nuyor. Uzun yıllardan beri tüm dünya danslanna açılan ka- pı görevini yerine getiren Edinburgh Festivali bu yıl da Kore'den Polonya'ya kadar uzanıyor. Şimdiye kadar ya- pılan en büyük dans progra- mı olduğunu belirten festi- val yetkilileri, bu yıl tspan- yol flamenkosundan Japon butohuna kadar çok çeşitli dans gösterilerinin izlenece- ğini müjdeliyor. Bu bölümün en dikkat çekici topluluğu ise Amerika'dan konuk olan New York City Ballet kuşkusuz. George Balanchine'in kurdu- ğu topluluk şu anda Ameri- ka'nın en büyük dans grup- lanndan bir tanesi. 'Balanc- hine Hall of Fame' adı altm- da bir dizi dans gösterisi ger- çekleştirecek olan New York City Ballet Balanchine'inar- tık klasikleşmiş ve zaman ile sınırlanamayan balelerinden örnekler sunacak. 'Hiçbiryer- de daha önce izienmemiş' gös- tenlen Edinburgh'a getirme- yi amaçlayan festival progra- mında. Netherland Dance Theatregibi büyük dans top- luluklannın yanı sıra Fran- sa'dan Matnüde Monnier. Al- manya'dan Sasha VV'altz ve Hollanda'dan EmioGreco gi- bi küçük dans gruplanna da yer verilmiş... Operalar çok pahahya ma- lolduğu ve yeteri kadar izle- yici çekmedıği gerekçesiyle uzunzamandan beri en büyük festivallerde bile yer bulamı- yordu. Edinburgh'da ise ye- ni öyatro binasının açılmasın- dan sonra opera festivalin en önemli bölümlerinden biri haline geldi. Böylece, bütün büyük opera gruplannın gös- terileri sahnelenıyor. Bunlar- dan bin de Stuttgart Devlet Operası'nın sahnelediği Ha- endd'in 'Akdna'sı. Dünya ça- pmda önemli ödüller kaza- nan bu gösteriyi, Jossi Wi- eler yönetmiş. Geçen yıl 'Macbeth' ile festivale ko- nuk olan tskoç Operası ise RfchardWagner'ın OasRbe- ingold' adlı operasmı sahne- leyecek. 'TheRing'operası- nın ilk zinciri olan gösterinın tamamı ancak dört yılda ta- mamlanacak. Aynca, özel- likle tngiltere'de büyük bir hayran kitlesine sahıp olan lanBostridge, vereceği kon- serde Mozart'ın 'LaClemen- za di Tito'sunu seslendıre- cek. Konser dizisi Festivalin müzik bölümün- de Avrupa'nın, Amerika'nm ve tskoçya'nın en büyük ad- lan ve yetenekleri ağuianıyor. Müzik etkinlikleri çerçeve- sinde yer alacak olan toplu- luklar arasında Budapest Fes- tivalOrkestrası Macaristan'ın tutkulu ve hareketli müziği- ni, Çek Filarmoni ise Jana- çekve Suk'un bestelerini su- nacak. Londra Senfoni Or- kestrası, kuruculan Pierre Boulez'in 75. yılı onuruna düzenlediklen program çer- çevesinde, çağdaş müzik ağır- hkh konser dizisi ile kanlıyor. 'Musk of the miflenium' ad- lı bölümde ise Kral Willi- am'dan Tony Blair dönemı- ne kadar yapılan tüm beste- leri, on ayn konser programı ile izleyiciye sunuluyor. 'The Queen'sHaO'da düzenlenen, daha çok oda müziğinden ör- neklerin sunulacagı bölümde, özellıkle Vıenna Ainhsı'nın klarnetçi Sabine Meyer ile vereceği konserin büyük il- gi toplaması bekleniyor. KUŞBAKIŞI MEMET BAYDUR Dövmeli Adam ve Heykel hsanlann güzel güzel tatil yaptıklan bir yerde ara- lıksız ve keyifli çalışmanın, günde on saat kadar okuyup yazmanın ilginç yan etkileri oluyor. Iske- lede yürümeyi seviyorum. Sabahın köründe yü- rürseniz ortahkta ağlannı toplayan balıkçılardan, çıtır ekmekleri küçük fınnın vitrinine, kumrulann ve gevreklerin yanına dağınık bir özenle yerleştiren fınncılardan, kulaklan rüzgârda dalgalanan sokak köpeklerinden, fosforlu kedilerden başka kimse olmuyor. Yanm saat sonra değişiyor manzara. Sa- bahın köründe denize girmeyi seven insanlar -bir avuç insan- çıkıyor ortaya. Bakkallar açılıyor ya- vaş yavaş. Gazeteler yerleştiriliyor, meşrubat ka- salan, yumurta kolilerı, su şişeleri... Sonra ınşaat işçileri geliyorlar. Çimento karmaya başlıyorlar. Derken çocuklar çıkıyor ortaya Sonra keytfli, mah- mur, akşamdan kalma, çoğu televizyon yorgunu diğer vatandaşlar. Saat on buçuk sulannda Iske- le gazını alıyor. Yeni bir gün başlamıştır. Sabaha karşı, balık müzayedesinin yapıldığı ko- operatrf mermerinin yakınındaki kahvede hep ay- nı sekiz-on adam oturuyor. Boyoz yiyip çay içe- rek söyleşiyorlar sakin, yorgun bakışlarla. Gün gerçekten başladığı zaman ortadan kaybolacak- lar. Herkesin işi gücü var orada. Onlan bir daha, yeniden ancak ertesi sabahın köründe aynı kah- vede görebilirsiniz erken yola çıkarsanız. Iskele'nin gençleri ortalığa ancak öğle üzeri, on iki sulannda çıkıyorlar. Geç yatıp geç kalkan bir gençlik. Hemen hepsi sevimli, meraklı, akıllı genç- ler. Kızlarta, sporla ilgili, hayatla ilgili bir çıkış nok- tası arayan, ama 'büyüklere' ve çevrelerine 'co- o/' bakan delikanlılar. Kızlarsa bir başka âlem. He- men hepsi Blossom Dearie'nin muhteşem şar- kısını söyler gibiler: "Şeftalimi sevmiyorsan, ağa- cımı neden sallıyorsun?" Bu yaman soruya 'ol- gun' adamlar bile yanıt veremiyorlar kolay kolay. Iskele'de bir de Tanju Okan heykeli var. Ağaç- lann arasında bir devlet büyüğü, bir paşa, bir ma- reşal gibi yükseliyor. Bu heykeli de çok seviyorum. Urlalılann uygarlığının bir göstergesi olarak algılı- yorum. Ülkemize tümüyle fransız' biryabancı bu heykeli görse, bal gibi bir devlet büyüğünün hey- keli sanabilir. Oysa bir şarkıcının heykeli bu güzel yaprt. Bu güzelim kasabaya ne idüğü belirsiz bir politikacının heykeli yerine, bir güzel şarkıcının heykelini dikmekse ancak kumaşından/dokusun- dan uygar insanların harcıdır. Ben heykel konu- sunda Brancusi, Giacometti, Calder gibi usta- lan severim. Bir de başka nedenlerden ötürü bu Tanju Okan heykelini seviyorum şimdi. - Kim bu adam? - Tanju Okan. Güzel şarkı söylerdi. Içimizdeki 'fransız' bir şey anlamadan kafasını kaşıyor şaşkınca. Bu durum hoşuma gidiyor doğ- rusu. ••• Sıcak. Gölgede kırk derece. Iskele'de bir sürü çocuk büyük.bır keytfle ve gürültüyle, akla^ele-, cek her şekilde denize atlıyorlar. Onlardan ve cır- cırböcekleriyle çekirgelerden başka ses çıkaran yok. öğle üzeri Lozan Banş Konferansı Tutanak- lan'nın ikinci cildini okumayı bitirdim ve Seha Me- ray'ın bu inanılmaz güzellikteki çalışmasını bıra- kıp, sokağın ucundaki küçük dükkâna gittim. Ur- fa.li bir Kürt buranın sahibi. Insanda yalnızca kar- deşlik, dostluk duygusu uyandıran bir insan. Dük- kânda, benden önce gelmiş bir adam ve elinden tuttuğu küçük, sevimli bir kız çocuğu var. Adam tıknaz, kısa ve kırmızı bir adam. Beyaz şort, be- yaz atlet, beyaz çoraplar ve terlik. Bir omzunda MHP'nin üç hilalinin dövmesi var. öbür omzunda bir Türk bayrağı dövmesi. Kızına dondurma alıyor. Ben ona bakıyorum, o bana bakıyor. Bakışıyoruz. "öy/e sartıoş olsam ki, bir daha ayılmasam" di- yordu Tanju Okan bir şarkısında. Adamın omzu- na nakşedilmiş üç hilal dövmesine bakıyorum. Bir elli beş boyundaki Kürt bakkala bakıyorum. Don- durmasının yaldızını açmaya çalışan küçük ülkü- cü kızına bakıyorum. Karşıdaki evin balkonundan bir adam, sokakta top oynayan iki afacana ses- leniyor: Çocuk uyuyor evladım! Başka yerde oy- nayın! Çocuklar itiraz etmeden toplannı alıp yan sokağa kale kuruyorlar. Omzu üç hilal dövmeli adam kızını alıp gidiyor. Tanju Okan heykelinin önünden geçip Yorgo Seferis Sokağı'na doğru yürüyorum. Bir âlem bu Urla Iskelesi... En iyisi eve dönüp Lozan Konferansı tutanaklannı okuma- yı sürdürmek. Gitar ustaları Karabunıfda • Kültür Servisi - 3. Uluslarasan Karaburun Gitar Festivali, 24-31 Ağustos tarihleri arasında gerçekleşecek. Etkinlik kapsamında konserlerin yanı sıra gitar sanatçılannın eşuğınde kurs ve yanşma düzenlenecek. Festivalin önemli konuklan arasında, eserlerinde Anadolu temalanm öne çıkaran ve gitar besteciliğine yeni boyut kazandıran Carlo Domeniconi ile Latin, caz ve klasik birikimini Türk halk müziğine yansıtan Ricardo Moyano yer alıyor. Aynca Marco Socias, Victor Monge, Eleftheria Kotzia, Nora Buschmann gibi sanatçılann yanı sıra Türkiye'den Bekir Küçükay, Hüsrev Isfendiyaroğlu da festivale renk katacak. Yönetmen koltuğundaki ünlüler • Kültür Servisi - Beyazperdede oyuncu olarak görmeye alıştığımız Mel Gibson, Tom Hanks, Gary Oldman ve Jodie Foster gibi isimlerden sonra, Bill Paxton (Titanic, U-571) ve flliana Douglas da yönetmenliğe soyundu. Bill Paxton, Seven ve The Shining filmlennin kanşımı olacak Frailty adlı filmde, sadıst eğıhmleri olan bır baba ve onu faridı açılardan gören oğullan anlatılacak. Başrollerinde kimlerin oynayacağı henüz kesinleşmeyen filmin çekimleri sonbaharda başlayacak. llliana Douglas'uı çekeceği Sorority Roule adını taşıyan fihn ise, popülerlik ve öz saygı arasında bir seçim yapması gereken acemi bir kız öğrenci üzerine kurgulanacak. BUGUN • ENKA VAKFl'nda '12. kültür programı' kapsamında saat 21.15 'te 'Enka Sinfonietta Orkestrası'nın konseri gerçekleşecek. (276 22 14) • BAHÇEŞEHtR AMFTTEATR da 'yaz şenliği' kapsamında saat 21.30'da 'American Beaut>' adlı film ızlenebilir. (669 41 38)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear