24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 2 AĞUSTOS 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Anadolu inançlam Anadolu Erenleri Kültür ve Sanat Vakfı (ERVAK), 23-28 Ekim 2000 tarihleri arasında Ürgüp'te "Uluslararası Anadolu Inançlan Kongresi"n\ d üzenleyecek. Kongre iki bölümden oluşacak. llk bölümde Türkiye ve dünyadan katılacakdin adamları görüşlerini açıklayacaklar. Ikinci bölümde de yurtiçi ve dışından katılacak bilim insanlan Anadolu inançlarına ilişkin araştırma ve faildirilerini sunacaklar. Bu çerçevede Türkiye'den 68, yurtdışından da 10 uzman, din adamı ve bilim insanı; Yezidilerden Alevilere, Süryanilerden Kibele'ye, halk inanışlannda şamanist etkilerden Hitit geleneklerinin Anadolu inançlanna yansımasına, güneş duasından Hazreti Ibrahim'e degin birçok konu kongrede tartışılacak, irdelenecek. ERVAK Başkanı Yusuf Dağ, kongrenin amacını şöyle özetliyor: "Göçebelikten yerieşik tanma geçişin anayurdu, medeniyetin beşiği, tarihin mekiği Anadolu coğrafyası, yakın çevre ve komşulanyla biriikte çeşitli dil ve kültürierin ortak kaynağı, çeşitli inanç sistemlerinin buluştuğu, savaştığı, uzlaşıp yüzyıllar boyunca banş içinde yaşadığı eşsiz bir tarih ve uygartık müzesidir. Biz bu müzenin kapısını açıyor ve insanlan içeh buyur ediyonjz." kansu@cumhuriyet.com.tr. ISIK KANSU 50 yıllık yolKöy Enstitülerinin kuruluşunun 60. yılındayız. Bir Köy Enstitülü yazann, Mahmut Makal'ın köy gerçeğini tüm yalınlığı ile anlattığı "Bizim Köy" kitabının yayımlanışının üzerinden de 50 yıl geçti... Bir başka Köy Enstitülü öğretmen Dursun Kut'un "60 Yılda Basında Köy Enstitüleri" adlı derlemesi de geçen günlerde kitaplaştı. Kitaptaki seçkiler arasında yer alan Falih Rıfkı Atay'ın 26 Şubat 1950'de Ulus gazetesinde çıkmış "O Köy" başlıklı yazısı, "Bizim Köy" üzerine. Şöyle diyor Falih Rıfkı: "Politika edebiyatımıza 'Dogu'yu kalkındırmak' diye birsöz kanştı. Bu, işte bu köyü ve onun binlerce benzeherini kurtarmak, ölümden, açlıktan, hastalıktan, yoksulluktan, kara görenekler ve gülünç masallardan kurtarmak demektir. Biz, bu köyü düşünüyoruz. Bu köye acıyoruz. Bu köyün bizim gönlümüzde ve kafamızda yeri vardır. Bu köy, bizim can acımızdır. İşte babalanmızdan ve yakın uzak dedelerimizden farkımız! Onlara göre bu halk insandan bile sayılırmı idi, sayılmaz mı idi, biraz düşününce kafamızda bile buluruz. Ama bunlar şimdi bizim vatandaşlanmız, kardeşlerimiz, analanmız ve babalanmızdır. Şimdi merhametimizi azim, karar ve irade kuvvetlerimizle yoğurmak, ufak büyük en iyi idare ve eğitim adamlanmızı, en iyi ziraatçılanmızı ve mühendislerimizi, inkılap neslinin bütün çiçeklerini vatanın bu parçalan üstüne dağıtmak sırasıdır. Eğer demokrasi, memleketin ve cemiyetin geriliği üzerinde hakiki bir seferberlik sağlayabilirse, onun belki de en büyük hayn ve mucizesi bu olurdu. Şurası da hatınmızda olsa gerektir: Bizim Köy devletsiz kalkınamaz. Bizim Köy, ancak devletçilik ve halkçılığımızın birleşerek ve kaynaşarak kurtanlabileceği şartlar içindedir." Aradan 50 yıl geçmiş. Köy Enstitüleri kapatılmış, bırakın Doğu'yu, ülkeyi kalkındırmak sözü bile politik edebiyatımızdan çıkmış, Bizim Köy'ün yazan Mahmut Makal yıllarca baskı görmüş, sürülmüş. Kara görenekler, mezaıiık haline getirilen evlerin bahçelerinden çıkarılan karabasana dönüşmüş, yoksulluk almış yürümüş, reform adı altında tarım çökertilmeye başlamış, sosyal devlet küçültülmüş, halkçılık "popülizm" diye aşağılanır olmuş. "Küçük Amerika olacaktık" ya, 50 yılda alabildiğimiz yol bu. Başımızdakiler de hâlâ aynı yolun yolcusu... Tanm desteklemeleri kaldınfıyor, tanm satış kooperatifleri tasfiye ediliyor ve tanma girdi sağlayan TÜGSAŞ ve İGSAŞ işletmeleri • özelleştirilmek isteniyor. Açıkçası, tanm taammüden öldürülüyor. TÜGSAŞ'ın üretim kapasitesi 1.7 milyon ton. Bu rakam, Türkiye toplam gübre kapasitesinin yüzde 29'u demek. İGSAŞ ise gübre sektöründe en önemli ürünlerden biri olan "üre'nin Türkiye'deki üreticisi. Yıllık üretim kapasitesi 561 bin ton. İGSAŞ'ın toplam gübre Tanm taammüden öldüpülüyor kapasitesi içindeki payı yüzde 12, azotlu gübre kapasitesi içindeki payı ise yüzde 21. Petrol-lş Sendikası, TÜGSAŞ ve İGSAŞ'ın satılmasının getireceği sorunlan belirlemiş: - Piyasa koşullan altında kânn temel alınması nedeniyle reklam ve pazahama imkânlannın yanlış gübre kullanımını özendirmesi sonucu verimsizlik, kaynak israft ve çevre kihiliği artacaktır. - Üretim-ithalat-depolama- dağıtım ve tüketim zincirinde özel sermayeli kuruluşlar tekelci hâkimiyet kurarak normal kânn ötesinde tekelci bir kâr elde etme imkânı bulacaklar, kaynak dağılımı bozulacaktır. - Tanm topraklan, en uygun ûrün yerine, tanm tekellerinin, ithalatçılann belihediği ürûnlere tahsis edilecek, ideal ürün bileşimi bozulacaktır. - Tanmsal çevre koşullan bozulacak, pahalı girdiler nedeniyle üretimin yapılamaması sonucu birçok alan ekonomik verimini yitirecektir. - Sektörde, kamunun fiyat düzenleyici işlevi sona erecektir. * - Tanmsal kredi pahalı hale gelecek, çiftçiler ağır borç yükü altında ezilecek, tefecilerin insafına terk edilecektir. - özelleştirme sonucu, istihdamın daralması, sendikasızlaştırma ve ücretlerin düşmesi tehlikesi, özel sermayeye ait gübre fabrikalanna da yansıyacaktır. Petrol-lş'in sıraladığı sakıncalar uzayıp gidiyor. Dinleyen kim? ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMİROĞLU 'Simon her şey, Garfunkel hiçbir şey!' Cumhuriyet'in kultür sayfasın- da, 6 Ağustos Pazar günü, Ömer Ural imzalı "Çizgilerie Sergüzeşt- i Press Bey" başlıklı bir yazı ya- yımlandı. Yazı, Latrf Demirci'nin Yapı Kredi Yayınlan'ndan yeni çı- kan "Press Bey" kitabı üzeriney- di. Okumayanlar için bu yazıdan bazı bölümleri aktarmak iştiyo- rum: "...LatifDemirci adı ile ilkkez 12 Eylûl'ün boğucu ortamında Behiç Pek /Ve biriikte yarattığı, KSırgır'ın neredeyse kendisi kadar önemli tipi, 'Muhlis Bey' aracılı- ğı ile tanıştım. Şimdi Latif Demir- ci, Behiç Pek dediğime bakmayın, o zaman kimse soyadlannı bil- mezdi. Behiç-Latif'ti onlar ve Gır- gı?ın dev ımzalan arasında kısa sû- rede iıvrilip kendılerinikanrtlamış- lardı. (...) Muhlis Bey hem okunur hem de tartışılırdı; 'Çizgiler La- tıf'in olduğuna göre, olağanüstü esprileri demek Behiç buluyor' diye. Çoğunluk Behiç7 ikilinin sü- rükleyicisi göriırdü. Dünyadaki tüm önemli ikililerin tartışılan yö- nû BeNç-Latif'te de ortaya gkmış- tı. Tıpkı Simon-Garfunkel gibi, Metin Akpınar-Zeki AJasya gi- bi. İkililerin ortak başanlarına rağ- men hep beyinleh kemiren birso- rudur 'hangisinin daha iyi' oldu- ğu. Bunu ise ancak aypldıklann- da anlayabiliyoruz. Verriğim ömek- lerden Paul Simon 'un herşey, Art Garfunkel'in hiçbirşeyolduğu or- taya çıktı.(...) Konumuz ikiliden Behiç Pek de karikatür çalışma- lannı başan ile sürdürüyor, izliyo- rum, ama LatifDemirci daha çar- pıcı diyorum. Press Bey, böylece 20 yıl önceki sorunun cevabının Behiç-Latif değil, Latif Behiç ol- duğunu gösterdi.(...)" Sayın Omer Ural, size bu yazı- nızla ilgili birkaç sorum var 1 - Bir sanatçıyı överken (ki La- tif Demirci o güzel çizgisiyle öv- güye layık bir sanatçıdır), bir baş- ka sanatçının değerini azaltır ni- telikte tavır takınmak size de "ham" bir mantık gelmiyor mu? 2- Behiç Pek'in de, Latif Demir- ci'nin de "Ben daha iyiyim" gibi bir iddiası yokken, durduk yerde, elmayla armutu karşılaştınr gibi, Gırgır ekolünün bu iki önemli mi- zahçısını karşılaştırmak ne kadar doğru? Çocukluğumuzdaki o sı- kıntı veren "Anneni mi çok sevi- yorsun, babanı m/"şeklindeki ge- reksiz sorunun yarattığı elektriğe benzemiyor mu bu tuhaf karşı- laştıımanız? 3- Madem Behiç Pek'in çalış- malannı izliyorsunuz, her hafta "olağanüstü esprilehyle" Muhlis Bey'in devam ettiğini görmüyor musunuz, Muhlis Bey'den niçin ar- şivlerde kalmış birtip gibi bahse- diyorsunuz? 4- "Her şey" dediğiniz Simon, "hiçbirşey" dediğiniz Garfunkel'le niçin ikiliydi? Zorla mı çajıştı? 'Her şey" olan, diğerinin "hiçbir şey" olduğunu anında anlamaz mı? 5- Herkonuda bilgilisiniz, Beh- zat-Süheyl Uygur çiftinin duru- mu nedir? Bizi Büyütenler Neşet Ertaş Geçen gün, iki yaşındaki oğluma CD'lerle oynadığı için kızarken, aklıma, çocukken 45'lik plaklannı yeıiere serip oynadığım zaman babamın bana kızması geldi. O plak yı- ğınının içinde Neşet Ertaş'ın tüm plakları bulunuyordu. Ai- lece "Muharrem Ertaş'ınyadi- gânnı" dinlerdik. Neşet Ertaş ezgileri içimize işieyerek büyü- dük. Ve ben geçen akşam Açıkhava Tiyatrosu'nda "ef- sane'yi gördüm. Sazın keyfi- ne vardım. Üstadm elleri, o gü- zeltm, vefalı alete her doku- nuşunda çıkan sesler, bozkı- rm tarialanna serpilen bugday taneleri gibiydi. Onlar kadar hayattan, sahici, onlar kadar umut dolu. imaj nedir bilme- yen o gönül adamının sıcacık yorumundanAcem Kızı'nı, Tat- lı Dillim'i, SeherVakti'ni veda- ha birçok türküyü keyifli bir hüzün içinde hep beraber dîn- ledik. O ne kadar "Gonüllerh nizin hizmatçısıyım" dese de gönüllerimizde apayn bir yeri var. (Aynca, yakın zamanlatda yine Açıkhava Tiyatrosu'nda tzlediğim "Stamp" gösterisi ile Erkan Oğur-lsmail Demira- oğlu" konseri seyirci olarak çok keyif veren etkinliklerdi. Yaz gecelerinin güzelliği bir başka!) Tribün Notları! Salı akşamı, Inönü Stadyu- mu'nun kapalı tribününden Be- şiktaş-Lokomotif Moskova ma- çını ızledim. 3-0'lık sonuç, tabii ki Avrtpa'da başanya hasret biz Beşktaşlılar'ı coştuımaya yetti. Maçn teknik analizini yazan yaz- dı ZEten, ben tribünden ilginç not- lar aktaracağım. Stada maçın başamasına az bir süre kala gir- dim Sahada ısınan kırmızı forma- lı tatımı, önce L. Moskova san- dım sonra dikkatli bakınca "bi- zjmk/er"olduğunu gördüm. Açık- lamîgecikmedi, seyircilerden bi- ri "Lokomotif Moskova, sadece beyız forma ve beyaz şortla gel- miş.oyuzden Beşiktaş'aaparto- patrmrnızı forma bulunmuş!" de- di. Hep hayret ederim, tribünde bu tp "herşeyianında öğrenen" adanlara. Ne zaman bilgi alırlar, kimden öğrenirler bilinmez. Böy- le aiamlar, herfutbolcunun hak- kırxa da geniş bilgiye sahiptir.. fut- bolî nerde başlamış, hangi semt- te cturur, aile durumu vs... (Aynı proile, askerde de rastladım. Da- ha gittiğimiz gün, sivil kıyafetler içinde "Binbaşı çok sert, albay iyiadam" yorumlan yapanlar var- dı! Yahu ne zaman öğrendin, be- raber gelmedik mi? Bunlar çözül- mesi zor adamlardır.) Maçta bir ara, rakip takım teh- likeli bir atak yapınca herkes he- yecanla ayaga fırladı. Hemen önü- müzdeki polis memurundan şu cümle geldi: 'Meraketmeyinbey- ler.. Beşiktaş halleder, Beşiktaş halleder! Otunın!" Skor 3-0 olunca, coşku tava- na vurdu. Bu sırada açık tribün- den "Münch!.. Münch!.." teza- hüratı yükseldi. Münch'ü "üç" sanan bir kapalı tribün seyircisi- nin "Ne üçü kardeşim, 3-0olmuş zaten, 4 diye bağırsanıza" diye çıkışması da apaynydı. "Onlar 3 demiyolar, Münch diyolar" uya- nsı üzerine, seyirci "Haa, tamam o zaman" dedi ve yerine oturdu! Her ne kadar, kötü deneyimlerimiz olsa da, bu sefer turu geçeriz. Çünkü aksini düşünmek bile is- temiyorum! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicak@hirk.net ÇtZGtLİK KÂMİL MASARACI HARBİ SEMİH POROY semihporoy@yahoo.com BULUT BEBEK MRAYçtFTçi TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 12 Ağustos THOMAS MANN 19SS'TE 8U6ÛN, ÛMLÛ ALMAN YA2ARI THOMAS MANN, ZÛefCHTS ÖU>Ü. IfARUKU BÎK AÎLE- PEN GELOtSîHDeN,ÇOCUKLU6UNDA /Yt ÖĞ- RENİM GÖGMÛŞ, AMA 8AŞASIÖLÛP OUfiUMlA 13Oİ'De İUİ ÖNEMU YAPlTl *BUDOEN8MOO*ZA£I YAZOt. BURJUVA AHiM/NA VE AUŞKANLIKLA- RlNA KA/ZÇI OIAAIA4AH/V, BU ROA*ANDA,ç6- /rfiV BİR BURJUVA AİLESİNİANLAT/yORDU. HÎTLBR'l'fiJ ÎKT/PAJZA GEL/ŞİYL£ ruGTDl- ŞINA Ç/KAR/LAN VE VAmNOAŞUKlAN ATt- LAAl YAZAfi, İSVÎC*E'Y£, SONRA ~ * "' YA eirrf. ÇA5W OUYLA&AM <4< GETİRMEK AMACIYL4 ÇOK ESACİ _ AUP YBNİOEN fŞL£Of.(YUSUF VB KARDEfLERİ GÖRÜŞ EMİN GÜRSES Sevr Yağması: PKK Kalmadı, Daşnak Verelim 80 yıl önce, 10 Ağustos 1920'de Istanbul'da Da- mat Ferit hükümeti emperyalizmin Sevr yağması da- yatmasını imzalamıştı. Bundan bir yıl önce Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Erzurum ve Sıvas'ta Ana- dolu'nun kurtuluşu için aldıklan kararlan uygulamaya geçirmiş, Ankara'da Meclis'in açılışını tarnamlamış- lardı. Mustafa Kemal, 1918 Mondros Ateşkes Antlaş- ması ile cesaretlenen Ermeni Daşnak çetelerin Türk- lere saldırdıklannı, 1920'de bunun dayanılmaz bir dü- zeye ulaştığını ifade ediyordu. Bolşeviklerin iç savaş- la meşgul olduklan, Anadolu hareketinin emperyalist dayatmalara karşı toparlanmaya çalıştığı bir dönemi fırsat bilen Erivan'daki Daşnak hareketi, kurulduğun- dan bu yana, Rosa Luxemburg'un da belirttiği gibi "insanlan militarize etmekle", Türkiye 'nin içlerine doğ- ru askeri saldınlann hazıhanmasıyla, ülkeye silahların getirilmesiyle, Tün\ biriiklehne karşı saldınlann yönlen- dirilmesiyle ilgilenmiştir". Ermenistan'da ve Batı'da Daşnak geleneği etkinli- ğini sürdürüyor. Sevryağmasının 80. yılında Erivan'da "Anavatan-Diaspora Komitesi", Erivan Ulusal Bilim- ler Akademisi'nde bir toplantı düzenledi. Toplantıda konuşan Doğu Çalışmaları Enstitüsü Direktörü Niko- lay Hovannasyan, Sevr ile Erzurum, Van. Bitiis ve Trab- zon'un (Karadeniz'e çıkış yolu sağlamak amacıyla) Eımenistan'a verileceğini belirtiyordu. Bunun gerçek- leşmesi için çaba gösteren zamanın ABD Başkanı W. VVilson'dan öygüyle söz edilmiş, hareketin amacın- da bir değışiklik olmadığı gösterilmıştir. A. Lalayan da 1936'da yazdığı bir makalesinde Daşnak hareketinin, *Anadolu 'nun birkısmını da ıçine alarak Akdeniz'e ka- daruzanan ve SovyetlerBirliği'naen bağımsızlığı amaç- layan bir Ermenistan kurmak için organize olduğu'nu belirtiyordu. Erivan'daki komite Sevr'i, Ermeni diplomasisinin kesin birzaferi olarak nitelendirdi. R. Hambartsumi- yan, Sevr'in Ermenistan'ı ilgilendiren, Türkıye'nın do- ğu ve güneydoğusunun önemli bir kesıminde Erme- nistan kurulmasını öneren maddelerinin Bolşevikler- le Türklerin gizli görüşmeleriyle geçersiz kılındığını söyledi. Bunu ABD'de sayılan bol olan Ermeni tarih- çilerinin en önemli isimlerinden biri kabul edilen R. H. Hovannasyan da 1973'teki bir makalesinde iddia et- mişti. Fakat Bolşevik tarihi konusunda en önde gelen isimlerden biri olan E. H. Carr "Bolşevik Devrimi" ad- lı araştırmasında bu tür iddialann sağlam bir temele dayanmadığını yazmıştır. A. M. Elçibekyan, Bolşeviklerie Kemalistlerin işbir- liğinin Kafkasya'da Ingiliz planlarını bozacağını düşü- nen Ingiltere'nin, Kemalist hareketin daha doğuşun- da bastınlması için Daşnakların ajan olarak kullanıl- dığını belirtmektedir. Ingiltere'nin tüm çabalan ve Daş- naklann saldırılanna rağmen Bolşevik-Kemalist ışbir- liği başanlı olmuş. Ingiltere'nin kuşatmasına karşı hem Rusya'nın güneyi güvenceye alınmış hem de Anado- lu kurtuluş hareketinin doğu kanadı rahatlamıştır. Erivan'daki toplantıda alınan bir kararda ise Sevr'in Kürt devleti kurulmasıyla ilgili kararının Ermenistan'ın bölgesel etkinliğini arttıracağı ifade edıldikten sonra Ermenistan'la ilgili maddelerinin 'Enrneni Davası' için uluslararası toplumun gündeminde tutulması istendi. Ingiltere'de çıkan 5 Ağustos tarihli 'The Independent' gazetesinde Robert Fisk adeta bu çabanın başansı- nı göstenrşekildeTürklere-Müslümanlara hakaret et- mek için özellikle hazırianmış bir yazı yazdı. Fisk'in ya- zısı, Türk düşmanlığını kendisine akademik görev edinmiş ve bu çabasıyla Ermeni diasporasından ödül de almış olan C. Walker'ı bile geride bırakacak ka- dar kinle dolu. Fisk, Türkiye'ye giden Ingiliz turistlere Izmir'de Er- menilenn nasıl katledildiklerini, Ingilizlerin tatil yaptık- lan Izmir sahillerindeki kumsallann Ermeni kanlanyla nasıl sulandığını anlata anlata bitiremiyor. Izmir sahil- lerinin Ermeni kanlanyla yıkandığı haberi herhalde Fisk'e Ermeni diasporasının tarihçi akademisyenlerin- den gelen yeni bir buluş olsa gerek. Daşnak milliyetçileri, varlıklarını Türk düşmanlığı üzerine inşa etmişlerdir. Batı'daki Ermeni diasporası- nın bir kısmını da kiralanmış kalemler sayesinde düş- manlığı körükleyerekyanlarındatutabilıyorlar. Özellik- le dedeleri Lübnan kökenli olan, ABD'de ve Kanada'da yaşayan üçüncü-dördüncü nesil Ermeni gençler bu çaba için kullanılmaktadır. Ermenistan'da yoksulluk- tan onbinlerce insanın Batı'ya ve Rusya'ya göç etme- si bunları ilgilendirmiyor. Türk düşmanlığı tüccarları- nın yeniden canlandırmaya çalıştıklan Sevr yağması taleplerine Rsk gibi, Lord Gladstone'un Türk düşman- lığının yeni kalemşorian destek vermektedirier. Yüzbinlerce Azeri, Rus destekli Ermenistan saldı- nlan karşısında Karabağ'dan ve Karabağ ile Ermenis- tan arasındaki Azeri topraklanndan kaçarken Indepen- dent gazetesi bunu birkarikatürie "1915'te TürklerEr- menileri katletti, şimdi de Azeriler Ermenileri katledi- yor" diye göstermişti. 'The Guardian' gazetesine al- tematif olarak ortaya çıkanlan bu gazetenin artcasın- da Türk düşmanlığı yapılmasına yeşil ışık yakan birileri var. Sevr yağmacılan boş durmuyor. E-mail: emingurses(â yahoo.com Fax: 0212 513 85 95 BULMACA SEDAT YAŞAYAIV 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 a 4 5 6 ~n ITI | Nnı n ı 8 I •İ 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDANSAĞA: 1/ Bir dık üçgen- de, dık açının karşısında bulu- nan kenar. 2/ Katma, ulama... 1967-1971 yılla- n arasında Istan- bul'da yayımla- nan sosyalist der- gi. 3/ Italya'nın enuzunıraıağı... Bir süs ve gölge ağacı. 4/ Vila- yet...Notadadu- rak işareti. 5/ Yapraklann- dan yeşil boya çıkanlan -| bir bitki 6/ Bilinç... Ma- 2 li'nin başkenti. 7/ Her- „ hangi bir sanat yapıtında işlenenkonu... Yardımis- ^ tendiğinianlatanbirsöz- 5 cûk. 8/ Asya'da bir ır- 6 mak...Erkeklığinigider- 7 me, iğdiş etme. 9/Şarkı- g yı gûzelleştırmek ama- cıyla yapılan sûslemele- re ve bu süslemelen icra edebilen sese venlen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Varsayımsal. 2/ Uluslararası Çabşma Orgütü'nün sim- gesi... Kürkü değerli bir yaban kedisi. 3/ Panama'nın pla- ka işareti... Kalın bükülmüş sicim... İnce ve uzun metal çubuk. 4/ Düz ve geniş arazi... "Kimine bir — vermez giyesi / Kiminin atına atlas çul eyler" (Yunus Emre). 5/ Özellikle Meksika'da yaygın sert bir içki... Rütbesiz as- ker. 6/ Balık avlamakta ya da yük taşımakta kullanılan büyük kayık. II Kuran'da bir sure... Camide namaza kalk- makiçin okunanezan. 8/Ordu'nun bir ilçesi... '"Biz kim- seye kin tutmayız / — âlem birdir bize" (Yunus Emre). 9/ Havacılara gerekli bilgileri vermek ve gereğınde on- lara yardım etmek için sürekli olarak okyanusun bir nok- tasında duran gemi. D 1 N L E Y 1 c 1 E L A •K E S 1 M V E T O | L A M 1 ş N O R K E L •T 1 c i s u M E L A R IB A L E | A S M O R •A •H U Y E L 1 F | P U R O K E ç T s A Ğ A N
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear