14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 -I AfiUSTOS 2000 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Sorumluluk bilinci M Egs'nin bir kasabasında \ bir öğretmen... Yazın sıcağında bir gün, üçüncü sınıfa geçen kızını alıp ilçe kütüphanesine gicfyor... Amacı, kendisi gibi kızını da küliiphaneye üye yapmak ve küçük yaşta kitaplaria dost olmasını sağlamak... Çocukta bir sevinç, bir heyecan.... Ne ki kütüphanenin sorumlusu, "olmaz" diyon çocuklan ancak ilkokul dördüncü sınıftan sonra üye yapabildiklerini söylüyor... Çünkü, kural böyleymiş... Çocuklann sorumluluk bilinci ancak o yaşta gelişiyormuş, sorumluluk bilinci gelişmeyen çocuklar kitaplan geri getirmiyormuş... Ve çocuğun kütüphanede uğradığı hüsran... Yaşı kemale ermiş, dolayısıyla sorumluluk bilinci yıllar önce oluşmuş insanlann da kitabı geri getirmediği olmuyor mu? Birkaç çocuk aldığı kitabı geri getirmedi diye böyle bir kural koymak hangi aklın eseri olabilir? Herhalde, kütüphaneieri "kitap muhafaza yeri" olarak algılayan sorumlulann! Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Süt piyasası holdinglere kalmış... "Milleti nasıl saöacaklannı bilivoıiar!" iri çıkıp, "Yeni Dünya Düzeni denen şey, as- lında bütün dünyaya kurulmuş çok esaslı bir tuzaktır. Uyanmazsanız esıri olursunuz. Dü- zeni kuran merkezler çekim gücü çok fazla olan güçlerdir. Dolayısıyla oraya doğru gideceksiniz. Ama bu gidiş körü körüne değil, ne yaptığınızı bile- rek olmalıdır" dese, "bırak şu solculuğu" derter... Biri çıkıp, "Globa/leşmenin ilk5-10 yılı içinde Koç'un fabrikaları elinden gider. Çünkü dünya devleri paza- nmıza bir çeşit satış organizasyonu olarak giriyorlar. Sermaye birikimleri Koç'u batırmaya yeter" dese, "sermayeyi sermaye ile korkutmaya çalışıyor" derler... Biri çıkıp, "Herkes, globalizmin sahte ışığına kap- tırmış kendini, 'oh, dünya vatandaşıyım, dünyadaki herkesten birisiyim' diye düşünüyor. Bu yalan; bir uydurmaca. Dünyada eğer eşitlik varsa; gerçekten küreselleşeceklerse, önce sınırları ve gümrükleri kal- dırsınlar, çalışma özgürfüklerini eşitlesinler bakalım" dese, "çağdışı kalmış" derler... Dese ki... Biri çıkıp, "Avrupa Birliği'ne Türkiye asla giremez. Sokmazlar. Kimse hayal kurmasın. Şu anda Türkiye, siyasal olarak ABD'yle tam entegre durumda. Böyle birTürkiye'yi AB kendi bünyesine alıp, 70 milyon nü- fusuyla ıngiltere'yle beraber hareket ettiği zaman, AB parlamentosu endirekt olarak ABD'nin iradesine geçmiş olur" dese, "vay komünist" derler... Biri çıkıp, "Ordu dört yılda bir Genelkurmay Baş- kanı'nı değiştiriyor. Siyasette ister kazan, isteron se- çim kaybet, ömür boyu genel başkansın. Ülke bir gün demokrasiye kavuşacak; ama bugün demokrasi fa- lan yok. Keşke askerlerin içindeki kadar demokrasi- ye kavuşabilsek" dese "militarist!" derler... Biri çıkıp, "Bugün Isveç, Norveç, Danimarka, Hol- landa gibi ülkelerin vatandaşlarının hemen hepsi In- gilizce konuşur. Ama bu ülkelerin hiçbirinde yaban- cı dilde eğitim yapan ülke yoktur" dese, "bak şu di- nozora" derler... Biri çıkıp, "Uluslararası Tahkim, yeni bir kapitülas- yondur. Bunun anlamı, Türkiye'ye gelen yabancı ser- mayeye 'sen Türkiye'nin hukuk düzenine inanma, ben seninkine inanayım' demektir" dese, 'Türkiye'nin önünü kesmek istiyor" derler... Biri çıkıp, 'TarikatJann, cemaaüerin ve kurduklan okul- lann arkasında emperyalist güçler var. Bu bilinçli ola- rakTürkiye'yi geri bıraktırmak için yapılmış birsistem- dir. Bir kısım kendini bilmez insanımız 'din' adına bu sisteme hizmet ediyor" dese, "n'olacak işte, fanatik laikçi" derler... Oysa bütün bunları ve daha neleri, liberalizmin yıl- maz bekçisi Turgut Özal'la birlikte bir zamanlar ANAP'ı kuran Bedrettin Dalan Ulusal Sanayici ve Işadamlan Derneği'nin yayın organı Bildiren'de, söy- lüyor... SESSİZ SEDASIZ (!) NVRİKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU Sadece özgeçmişimizde (CV) bulunsun diye yaşıyoruz çoğu şeyi! Ayvalık'ta bir elektrik abonesi Vatandaş, Ayvalık'ta villa almış... Tapusuyla, Balıkesir Elektrik Dağım Müessesesi 1. Bölge Işletmesi'ne gidip, sözleşme yapmış, evine elektrik bağlatmış... Sonra evinin başka bir şahıs tarafından işgal edildiğini beyan ederek binanın elektriğini kestirmiş... Burası dağbaşı mı demeyin... Tabii ki değil... Çünkü, vatandaşın tapulu villasını işgalciden kurtarabilmesi için yargı kararı gerekiyor! Konunun o tarafı zaten mahkemede... Bir de TEDAŞ tarafı var... Evin elektriği kesilince bu kez işgalci gidip muhtardan "ikamet belgesi" almış... TEDAŞ'ın Ayvalık'taki Işletme Şefi de bu "belge"ye dayanarak yeni bir sözleşme hazırlayıp elektriği bağlamış... Evin sahibi tarafından uyarıldığı halde villayı işgal eden şahısla abone sözleşmesi imzalayan ve imzaladıktan sonra yapılan başvurular üzerine elektriği kesmeyen Işletme Şefi'nin yorumuna gelince... "Bildiğiniz yere şikâyet edin!" llginçtir... Konuyu TEDAŞ'ın Balıkesir'deki Dağıtım Müessese Müdürlüğü'ndekiler de, Ankara'daki Genel Müdüriüğü'ndeki üst düzey yetkililer de biliyor... Demek ki Işletme Şefi'nin bildikleri daha fazla! BÎR BAKIMA SERVER TANİLLİ Sevgi Özel'in Çağrısı Son günlerde Diyanet Iş- leri Başkanı'nın, genel olarak Islam üstüne, özellikle de "Kadına Dayak Tartışması" vesilesiyle söylediklerine ku- lak verip sevindiğiniz yerler oluyorsa da, Diyanet Işleri BaşfcarthŞı'na bağlı Türkiye Diyanet Vakfı'nın yayımladı- ğı Müslümanın El Kitabı'nda yazılanlara bakıp "Hangi Çağ- da Yaşıyorvz" diye kendini- ze de soruyorsunuzdur. Milliyet'te (8 Ağustos 2000) Ruşen Çakır arkadaşımızın "Başörtülü ilahiyatçı" Hida- yet Şefkatli Tuksal ile yap- tığı söyleşi de ilginç. Bu ila- hiyatçı arkadaşımız da ilginç şeyler söylüyor; bugüne de- ğin olanbiteni sorguluyor. Ku- ran'da ve hadislerde kadına bakışın tersliğini belirten söz- lerine bakıp uyanmış, bilinç- li bir kadın izlenimini edindi- ğiniz anda, söylediği bir baş- ka söz karşısında irkiliyorsu- nuz. llahiyatçımız, kadın kar- şrtı hadislerden kalkarak "Ma- alesef kulluk yanşına kadın- larhükmen mağlup başlıyor" diyor. "Kulluk yanşı": Ne bu? Tann'ya bağlanışın insanı kullaştırması zorunlu mu? Bağımsız, akıl sahibi insan kalarak da mümkün değil mi böyle biryaklaşma? Üstelik, Anadolu Müslümanlığı, baş- ta da Alevilik ve Bektaşilik, bunun güzel örneklerini or- taya koymuş değiller mi? "Kulluk yanşı": Bir dil kir- lenmesi mi, bir "akıl kihenme- si" mi yoksa? Sevgi Özel'in son kitabını okuduğum günden beri da- ha da titizlenir oldum bu kir- lenişler konusunda... • Sevgi Özel'i, siz okuriarata- nıtmanın anlamı yok; onu, gazetemizdeki yazılarının ya- nı sıra kitaplarından biliyor- sunuz.. Yazarımızın, hele son ese- ri, Bilgi Yayınevi'nin çıkardı- ğı Dil Kiri El Kiri, bizi pek önemli bir fikir sorunumuza, dille ilgili sorunlara çekip gö- türüyor. Dilimiz kirleniyor, bu apa- çık. Konuştuğumuz dilde, yaz- dığımız dilde bir başkalık, bir geriye düşüş var. Demeçle- re yansıyor, televizyon prog- ramlarına yansıyor, gazete- lere. kitaptara yansıyor, eği- time yansıyor. Biryozlaşma, bir büzülüş, bir sıcaklığını yitiriş. Bir savrulma kısacası. Ama kitabın bizce en bü- yük katkısı, bu savruluşu, son yıllarda toplumumuzda- ki savruluşa bağlaması: Dilimiz kirleniyor, çünkü toplumumuz bir kirlenme içinde. Yazar, bunun yığınla örne- ğini gösteriyor. Açıkça soruyor: "Diltartış- malan, usa vegündeme, ön- ce gençleri, yanı sıra radyo ve televizyonlan, pahamento da içinde olmak üzere kimi ku- rvmlan getiriyor. Tartışma ko- nusu, kişi ve kurumlar olu- yor. Oysa eleştirilecek, tartı- şılacak olan kişiler ve kurum- lardan önce, 'sistem'd/r Yak- laşık yanm yüzyıldır okullan- nın, öğretmen yetiştiren ku- rumlannın içini boşaltan birül- kede, hâlâ bilim sanat üreti- cisi varsa, binlerce kitap ya- yımlanıyorsa, kiıienen dilmi?" Bu sistemi, elbette ekono- mik ve sosyal boyutlarıyla da düşünüyor yazar. Özellikle 80'li yıllarla başlayan muha- lif rüzgârlar, toplumu bam- başka bir yöne savururken bütün öteki kurumları oldu- ğu gibi dili de etkileyecekti. Yazarın bir ikinci katkısı, biryakınma, birağlaşma ha- vasının ötesinde, Türkçeyi tehlikelerden korumanın yol- larını da göstermesi. Onun söyleyişiyle, "dile getirdikle- rimizin ele gelmesi" için ne yapmalı? "Büyük adımlaratmalı'öer- ken önerdikleri, öğretmen yetiştiren kurumların yeni- den ele alınmasından, ders kitaplarına; din ve ibadet di- linin Türkçeleştirilmesinden kitle iletişim araçlarında gös- terilecek özene kadar uzanı- yor. Türk Dil Kurumu'nun eski tüzelkişiliğine kavuşturulma- sı da var aralarında. Özetle bir uyanış, bir çağ- daşlaşma, bir silkinme. Yazarın, önerilerine katıl- mamak elde değil. Belki bir üçüncü katkısı, bütün bu uyandırma eylemine herke- sin katılmasını istemesi. Şöy- le diyor: "Öyleyse dilimizin yenileşe- rek gelişmesi için eli kalem tu- tan herkesi; düşünen, dü- şüncesini özgürce dile getir- mek isteyen heryurttaşı, ya- zarları, bilimcileri usun ön- cülüğündeki yurttaşlık hak- larını kullanmaya çağırıyo- rum." Binlerce mektupla, belge- geçerle, telefonla... Her yöne seslenen "tek bir ses" olmak! "Pariamentoya, MHHEğiti- me, radyo ve televizyonlara, gazetelere, yerel yönetimle- re", heryanaseslenmek. Ne adına? "Dilimizı, düşünce- mizi, kendimizi korumak, ço- cuklanmızı temiz bir ülkede yaşatmakiçin." Kısacası, in- sanımız adına, yurtseverlik adına. Diyeceğim, okuyunuz bu kitabı ve Sevgi Özel'in çağ- rısına katılınız! Tıpkı bu yazıyla benim yap- tığım gibi... KÎM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI BULUT BEBEK NURAYçîFTçt TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 11 Ağustos GOEBEN, BRESIAU... 19/4' TE 8USÜN, İKİALMAN SAt^SSS. MİSf, aoEBEN HZ&esSL/IU, ÇAWM/(A- LE BOSAZ/NDAN /Ç£ff/ 6İBOİ.AK- DENİZOE Gae£MJ/X&V, /U.A4AN- YA İLE İNGİLTEBEAeASfNÜA ŞAVAŞ PATİ^MASi ÜZE/ZMJE İNGİLİZSE- MİLERİ -m/SAFrNDAN KOVALANMlŞ. LARDt.OSMANLf yOAlET/MİNİN Sl- | NlRLARDAN GİRME3İNE JZJN VEJSP/. Ğİ GEMİLE/ZE yAVU2 ^E M/C»'LU ADl VEBİLDİ, TÜIZK 8AY~&iS/ ÇE- K/LDf. TÛM E/ZLBS.IN PES &/Y- O'Ğr PİLOAJUN fcOMumN/ AMİ- £AL SOUCNON /SE OSMAAJU OO- AMİML SOUCUON, BRBSlMi ve GOEBEN T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE HUKUK HÂKİMLtĞİ'NDEN 1995/467 Es. 1996/773 K. Davacı Burhan Aytuna tarafından Necmiye Aytuna aleyhine açılan boşanma davasının yapılan açık yargılaması sonunda hâkimliği- mizce davalının adresı tüm araştırmalara rağmen bulunamadığından kendisine ilanen tebligat yapılmış ve îst. Eminönü, Nişanca, Cilt 024-12, sayfa26, kütük 1111 'de nüfijsakayıtlı 19.5.1959doğumlu Burhan Aytuna ile 1.2.1967 doğumlu Necibe Aytuna'nınboşanma- lanna karar verilmiş olup (16.12.1996 tarihinde) müşterek çocuklan 1986 doğumlu Gülperi, 1988 doğumlu Süheyla, 1994 doğumlu Neslihan Aytuna'nın velayetlerinin davacıya verümesine, her ayın ilk hafiasının pazar günü ile son haftanın pazar günleri, dini bayram- larda 2. gün, milli bayramlarda 1. gün; ayn şehirde ikamet ediyorlarsa 1 - 30 Temmuz tarihleri arasında davalının çocukJanm yanında alıkoymasına karar verilmiş olup davalı Necibe Aytuna'ya işbu karar ilanen tebliğ olunur. 13.1.1997. Basın: 43982 ANKARA...ANKA... MUŞERREF HEKİMOGLU Hera'ya Selam Poyraz hayli sert esiyor o akşam. Birsel Lem- ke, ida'ya gülümseyerek selamlıyor konuklarını, poyrazın gizemini açıklıyor sonra: Zeus ve Hera kavga ediyor tepelerde. Konser başlamadan önce kalbim çok çarptı, ama Hera'ya teşekkür ediyorum şimdi. Mavi körfez- deki renk şölenlerine bir de ses şöleni eklendi o gece. Böylesine sert rüzgârta nasıl çalacaklar derken inanılmaz bir müzik olayı yaşandı Lemke- ler'in bahçesinde. Gökte ay, kavak yapraklarında ışıktan damla- lar ve rüzgâr. Hera'nın öfkesiyle görkemli bir or- kestra oluşuyor, Idil Uğur-Michael Grube ikili- sine yüzlerce çalgıcı eşlik ediyor neredeyse. Sa- int-Saens'i, Chopin i, Paganini'yi birlikte çalıyor. Elimde bir de disk var. Uğur-Grube ikilisinin bir- likteliğini, düzeyini, birikimini güzel yansıtıyor, ama bahçedeki konser ayn bir olay. Güzel bir ses şöleni bu. Doğa ve insan, rüzgârın uğultusu, ka- vak yapraklarını şarkısı, Hera'nın öfkesi ve büyük ustalann yapıtları bir arada. Müziğin ötesinde bir olay yaşadım o gece. Ses kirlenmesinden arındım her şeyden önce. Poy- raza karşın sessizliğin müziğini de dinledim. Bu da Lemke çiftinin gizemi sanıyorum. Çevre sev- gisi her şeye yansıyor Club Orient dinlencesin- de. Yoksa işkenceye dönüşüyor dinlence. Ses kir- lenmesi hayli saygısız boyutlara vanyor, uyku- muza da uzanıyor belli sesler. Çocuklar bağırma- dan oynamıyor, büyükler bağırmadan konuşa- mıyor, şarkılar bağırmadan söylenemiyor, deniz- de yüzerken bir tekne yanaşıyor yanınıza, içinde bir kişi, kasetinde birşarkı, kumdakilere, evdeki- lere, köydekilere de dinletmek ister gibi bağınyor ünlü şarkıcı. En güzel şarkılar da gürültüye dö- nüşüyor bu durumda. O güzel konseri Haluk Yargıcı ailesiyle birlik- te izledik. Eski Yargıtay Başsavcısı, gazetemizin de eski bir okuru. Burhaniye'de görevliyken Yar- gıtay yolu açılıyor, Ankara'da uzun yıllardan son- ra emeklilik döneminde de ören'de geçiriyor yaz aylarını. Mavi sevdalılar az değil okurlarımız ara- sında. Ancak çevre sevgisinden yoksun kişiler ve davranışlar da çarpıcı boyutlarda doğrusu. Sos- yolojik harita hızla değişiyor, serumlu bitkiler gi- bi çirkin ürünler oluşuyor her dalda. Ancak umut- lu gelişmeler de var, çirkinliklere karşın güzellik- ler öğretenler. örneğin baz istasyonları büyük tepkilere yol açtı bu kıyılarda, sivil toplum örgüt- leri davranışlannı açık seçik belirterek görevlileri önlem almaya çağırdı. Ancak kimi kişiier ve ku- ruluşlar uyarılara duyarsız kalabiliyor! Tutartı hükümeti savunanlar tutarsız davranış- lardan kaçınmaya özen göstermiyor hiç. Baz is- tasyonları nedeniyle duyulan tedirginliğe de ge- rektiği kadar eğilmiyor. Negatif enerji hızla yay- gınlaşıyor sözün kısası! Son konseri pozitif enerji diye yorumluyor kimi dostlanm. Hera'nın öfkesi negatif enerjiyi denge- ledi, diyor. Ida da gülümsüyor. Müzikseverlere selam yolluyor. Ayrıca göreve çağırıyor. Çağnyı yanıtlarsak kir- lenmeyi de aşabiliriz, gürüitüyü de. • • • Sevgili dostlanm Unatlar'a teşekkür ediyorum. Çeşme'deki üç günüm çok güzel geçti, ilginç gözlemlerle döndüm Ören'e. Alaçatı tepelerinde rüzgâr enerjisi üreten fınldaklar da çok etkiledi be- ni. Pozitif enerjiye havadan bir katkı. Rüzgânn şarkısı ışığa, ısıya dönüşüyor. O teknoloji başka tepelerde de uygulanamaz mı acaba? Bu konuda bilgim yok. Uygulanmıyor- sa neden? Nükleer santrallara öncelik veren po- litikalar nedeniyle belki de. Her gözlem belli sorunlar getiriyor gündeme. Çözüm ararken düğüm oluşuyor! Ancak karanlığa karşın ışık da üretiyor. Düğüm- ler mutlaka çözülecek. Negatif enerjiler pozitife dönüşecek diye düşünüyor, umudumu yitirmiyo- rum. Hera'ya selam. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 I I :'• t 4 5 6 7 8 I UI J-Ht" I I I 9 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/Birarayage- tirmek, topla- mak. 2/ Bed- dua... Ispanyol- larm sevinç ün- lemi. 3/ Türki- ye'nin de üye- si olduğu bir örgüt... Birkâ- ğıt oyunu. 4/ Geminin rüz- gâr alanyanı... Eski ve bilin- meyen bir tari- hı anlatmakta kullanı- lan deyim sözü. 5/ Ila- ' ve...Manisa'nınbiril- 2 çesi. 6/Ciddiolmayan, 3 ciddi işlerle uğraşma- 4 yan... Eski dilde ayak. 5 II AJcıtma, seyelan et- g tirme... Saz ya da ka- -, mıştan yapılmış kulü- be. 8/ "Bir — çıkmaz 8 eğer karnını yarsan / 9 Camıye gelır de erkân beğenmez" (Kaygusuz Ab- dal)... Ünlü Italyan şair Petrarca'nın, yaklaşık yirmi yıl boyunca yazdığı aşk şiirlerine konu olmuş sevgi- hsi. 9/ Taklit, sahte. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kayıtlı olmadığı halde derslere dışandan devam eden kimse. 2/ Bir göz rengi... Bölge, bölüm. 3/ Bir yasa ya da karann yürürlüğe girmesine karşı çıkma hakkı... Parlak. 4/ Başı su altında tutarak yüzmeyi sağ- layan soluk olma borusu. 5/ Dohna yapmak için ha- zırlanan karışım... Trabzon'dakı Meryemana Maoas- ün'na verilen bir başka ad. 6/ Konusu dansla anlatı- lan müzikli sahne gösterisi... Iskambilde bir kâğıt. II Bir renk... Mizaç. 8/ "Kametine — diyen gör ne uzun hayal eder" (Nesimi)... Yaprak tütünle sanlmış siga- ra. 9/ Çobanaldatan da denılen bi k 1 A M P T Y O N A 2 A L O | H O K E R 3 H A R T A M A •1 4 M T s fN A IA T 5 E. N | T E | A N 1 6 R •B T T T R T M 7 D E R Z | S E B E 8 A D T • A | A V 9 N E K R O F T L 1 Kirlenen Dünyamızı Fidan Dikerek Arıtalım ORMAN BAKANLIĞI AĞAÇLANDIRMA VE EROZYON KONTROLÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear