25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 AĞUSTOS 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Hangi memur? Irtica ve bölücülüğe bulaşan devlet memurlarının memuriyetten atılmasını kolaylaştıracak kanun hükmünde kararname Çankaya'dan döndü... Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer "yasa" istiyor... Bu Meclis'ten böyle bir yasa çıkmaz ve dolayısıyla konu çıkmaza girdi! Bu arada okurfanmızdan Mehmet Şahinkaya sormak istiyor... Irtica ve bölücülüğe bulaşmamış, ama hiç işe gitmeden bankamatik kart ile aydan aya maaşını alan memurlann, hiçbir bilgi ve becerisi olmadığı halde politikacı torpili ile işe alınıp hiçbir iş yapmadan sabahtan akşama kadar masa başında oturan memurlann, "benim memurum işini bilir" anlayışıyla türeyen ve amip gibi çoğalan memurlann, sahte diploma ile yükselen memurlann, sahte belgelerle sicilini düzelten memurlann, parti kontenjanından işe alınan militan memurlann durumu ne olacak? Tel: 0.212.512 05 05 Faks: &212.512 44 «7Elektronık posta: someposta.cumhuriyetcom.tr - Turizmde görûlmemiş bir sezon yaşanıyormuş... "Bir de turistleri aörebilsek!" ep telefonlan ve ırkçılık... Aralannda hiçbir iliş- ki yok... Biri teknolojinin son gelişmesi... Öte- ki, tarihin çöplüğünde kalması gereken bir ilkellik... Oysa, Almanya'nın Essen kentinde 15 yıldır çalışmalannı sürdüren Türkiye Araştırmalan Merkezi'nin direktörü Prof. Dr. Faruk Şen, teknoloji- nin yarattığı nimetlerin ırkçılıkla mücadelede kullanıl- ması için çaba harcıyor... Şöyleki... Cep telefonlarındaki yeni teknoloji UMTS ihaleteri- nin Almanya bütçesine 20 milyar ile 100 milyar mark arasında fazladan bir gelir getirmesi bekleniyor... Aynı zamanda ekonomi bilimcisi olan Faruk Şen, Federal Almanya Hazine Bakanı Hans Eichel'e gön- derdiği mektupta, lisans ihalelerinden elde ediiecek gelirin yüzde İ'inin yabancı düşmanltğı ve aşın sağ akımlara karşı mücadelede kullanılmasını öneriyor. Şen, "global dünya"daki politik ve ekonomik enteg- rasyonun yarattığı sermaye akışından AJman toplumun- ** Almanya'da da her kesimin yeterince nasibini alamadığını ve Al- man medyasında yabancı düşmanlığının yoğun bir şekilde işlendiğini belirtip mektubunda şöyle diyor "Özellikle Federal Almanya'ya sonradan katılan es- ki Doğu Almanya eyaletlerinde kendini gösteren aşı- n sağ eğilim, globalleşme sürecinde aynı ölçüde hem yabancıların hem de Almanlann var olabilme şansını ellerinden almaktadır." Şen'e göre, Almanya'da var olan bu durum, yaban- cı yatınmcılan korkutuyor! Dünyanın önde gelen eko- nomisi, ırkçıhğın tehdidi altında bulunuyor... Türkiye Araştırmalan Merkezi Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen, Federal Almanya Hazine Bakanı'na yaz- dığı mektupta, yabancı düşmanlığıyla mücadelenin yal- nızca polis ve adli kurumlann çalışmalanyla sınırlı tu- tulamayacağını vuıguluyor ve okullan, belediyeleri, ,. gençlik merkezlerini kapsayacak şekilde "toplumsal düzeyde" bir çalışma yapılması gerektiğini söylüyor. Şen'in saptamasına göre, Almanya'da yabancıla- nn en az bulunduğu ya da yabancılarla ilişkinin en az olduğu yerlerde yabancı düşmanlığı doruğa çıkıyor... Şen toplumsal bir çaltşma için gerekli kaynağın ye- ni cep telefonlan ihalelerinden yüzde 1 'lik bir payla sağlanabileceğini öngörürken bu önerisini, "global- leşmeden elde edilen kazancın daha kalıcı ve adil bölüşümünü sağlamak için birtedbir olarak" nitelen- diriyor... Karan Almanlar verecek... Ancak... Yaratılacak kaynağın bir kısmının da "ya- bancılar"ın çağdaşlaşması için kullanılmasında yarar var... Daha sonra belki biz de bize dayatılan "globalleş- me"den kendi kaynaklanmızı harekete geçirip kendi- mizi "aydınlatma"da kullanabiliriz... SESSÎZ SEDASIZ (!) NURÎKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU Kapsama alanı dışında kalmış mahmmiyet bölgesinde ömûr boyu mecburi hizmete hükümlüyüz! Şu dünyada ne memlekeüer var Memleketin birinde, çok özel bir üniversite varmış... Üniversitenin yine çok özel bir fakültesinde, o ülkenin diliyle adı Umut, Özgür, Devrim, Ulaş olan öğrenciler daha hazırlık sınıfındayken bir bahane uydurulup okuldan atılıyormuş... Öyle ki, örneğin adı Devrim olan ve başarılanndan dolayı takdir alan öğrenci bile ne olduğunu anlamadan, mütevelli heyetin karanyla kendini kapının önünde buluyormuş... Sözlü sınavlarda öğrencilere hangi ırktan olduğu soruluyor, müfredat dışında yapılan özel yazılı sınavlarda "ırk bilinci" ölçülüyormuş... Okulda siyaset yapmak kesinlikle yasak olmasına karşın okulun her yerinde o memleketteki ırkçılığı tefnsil eden resimler ve siyasi semboller asılıymış... Kütüphanede bulunan bazı kitaplar "zararlı" sayılıyor ve bunlan alıp okuyanların hakkından r- geliniyormuş... Ayrıca bunlar Müslümanmış... Ramazan aylannda okulun yemekhanesi sahurda ve iftarda açılıyormuş... Mütevelli heyetinin başında da memleketi yönetmiş eski bir cumhurbaşkanının onayıyla eski bir politikacı bulunuyormuş... Görüyorsunuz, değil mi? Şu dünyada ne memleketler var! İnsan Haklarımn Kapsamı Dr. COŞKUN ÖZDEMİR 37 yaşındaki kadının 6 çocu- ğu olmuş. Önlem almasını bile- memişler. Çocukların bakımın- dan fırsat bulabildiği günler, 10 milyon gündelikle evlere temiz- liğe gidiyor. Kaçamak gezici sa- tıcılık yapan kocasının kazancı çok yetersiz. Üstelik geçen ge- ce polisler, derme çatma araba- sını da alıp götürmüşler. Aile içi çatışmalar yüzünden ve yaka- lannı kurtarmak için kaçıp gel- mişler Istanbul'a. Yıllarca soka- ğa çıkmaya korktuk diyor. Altı adet çocuğu da eve kapanma- ya bağlıyor. Zehir zemberek bir yaşam. Ne demokrasi el veriyor onlara ne de ınsan hakları. 28 yaşındaki genç adamın iyi- leşemeyen, gittikçe ilerleyen bir hastalığı var. Miyopati demiş- ler, bir kas hastalığı. Yıllardırte- kerlekli sandalyede sürdürüyor yaşamını, onu da büyük zortuk- larla ele geçirmiş. Ege Bölge- si'nde, bir kasabada kız karde- şi ile yaşıyor? Ana ve babaları- nı kaybetmişler. Devletçe özür- lülere ödenen 28 milyon tutann- daki aylıkia geçinmeye çabalı- yorlar. lyi ve donatımlı bir tıp merkezine başvurup gerekli in- celemeleri yaptırsan, genetik araştırmalarla hastalığın ismi konsa, tedavisi olmadığı kesin- teşirsefiziktedavi ve rehabilitas- yon uygulamalarından yararlan- sın diye tavsıyelerde bulunmak, bu genç adamla dalga geçmek- le eşanlamlı. 17 yaşındaki A.Ş'nin hastalığı küçük yaştan beri süregeliyor. Nasıl bir has- talık olduğunu bilmiyorlar, öğre- nemiyorlar. Tıpkı bir önceki ör- nekte olduğu gibi uygun bir tıp merkezine ulaşamıyorlar. Yol pa- rasını, yapılacak ıncelemelerin bedelini ödeyecek güçleri yok. Telefonda anlattıklan ile tanı koy- mamızı tedavi düzenlememizi istiyorlar. Teletedavi gibi birşey. Bunun olanaksızlığını zorlukla anlatıyorsunuz. Acı içınde kıv- ranıyoraile. Yapabileceğiniz an- cak bunu paylaşmak, telefon görüşmelerini sürdürerek mo- fal vermeye çalışrnak. Böyle bin- leroe, on binlerce genç-yaşlı, erkek-kadın insan var Anado- lu'da. 15 yaşındaki kız çocuğunu yaşlı bir adamla evlendiriyorlar. Çocuk yaşındaki taze gelinin karşı duracak hali yok elbette. Bir süre bu aile zulmüne dayan- dıktan sonra evden kaçıyor. Er- kek kardeşleri onu yakalayıp yi- ne aile meclisi karan ile öldürü- yorlar. Anne ve de büyük anne bu cinayeti gerçekleştiren oğul- ları ile övündüklerini beyan edi- yorlar. Ailenin namusu temiz- lenmiş oluyor böylece, 15 yaşın- daki günahsız kızın kanı ile. Son günlerde töreye kurban giden ikinci genç kız 16 yaşında. Bir odada yaşayan aileden tam 9 kişi, kömür sobasından sı- zan dumanla zehirlenip ölüyor. Ağlayan, haykıran, dövünen yurttaşlarınızı izliyorsunuz ek- randa. Bir başka 9 kışılik ailenin de inanılmaz şekilde bir araba- nır ıçine sığışarak trafik kaza- sındatopluca can verdiğini öğ- re-niyoruz yakında. Isterseniz son olarak içinde cin var, onu çı- karmalıyız diyerek oğlunu öldü- ren babadan söz edelim. Bu bir- birinden acıklı olaylan, butraje- diler yüzlerce, binlerce defa ço- ğaltmak mümkün. Avrupa Bir- l/ğı'ne adaylığtmızla birlikte yo- ğunlaşan insan hakları ve de- mokrasi tartışmalan, bana mem- leketimden şu insan manzara- larını anımsattı. İnsan haklan; başlıca faili meç- hul cinayetler, kayıplar, işken- ce, düşünce suçlan, yayın ya- sakları kapsamında mı günde- me getmeli? Özellikle ünlü bir po- litikacı ya da yazar için mahkû- miyet karan çıktığında insan haklan uzun uzun tartışjlıyorama o çefçevede, o sınıriar içinde. Bu tartışmalara katılanlar, ınsan hak- lannın eksiksiz uyguianmasndan yana olanlar, şu yukandaki ör- nekler hakkında ne düşünüyor- lar? Bu sayılanların insan hak- ları ile bir ilgisi var mı dersiniz? Insan haklan sadece işkence, saldırı, cinayet söz konusu ol- duğu zaman ve de üniter dev- letin, laik cumhuriyetin, Lozan karşıtlarının tarikatçı ve şeriat- çıların, türbanı savunanlann öz- güıiüklerini korumak için mi var olmalı. Türkiye halkının yüzde 85'inin aylık harcama gücünün 450 milyonun altında olduğu açıklandı. Bu açıkça yoksulluk sınırı demektir. Peki bu nere- deyse açlığa mahkûm, doğru dürüst sağlık hizmeti alamayan, çocuğunu okula zorlukla gön- derebilen, belki de göndereme- yen, hatta çocuklarını nüfusa bile kaydettiremeyen milyonlar için bir insan hakları talebi, in- san haklan ihlali söz konusu de- ğil midir? Yoksulluk kendi başı- na bir insan hakları ihlali sayıl- maz mı? Tarikatlarca ve uzun yıllardır cumhuriyet devrimleri- ne karşı duran politikacılareli ile daha çocuk yaşında aldığı dog- ma içerikli eğitimle düşünmek- ten, aklını kuilanmaktan alıkonu- lan yüz binlerce çocuğumuz in- san hakları ihlaline uğramıyor mu? Insan haklannın ateşli sa- vunuculan ve sözcüleri, global- leşmenin hararetli yandaşları, Avrupa Birliği'nin destekçileri insan hakları ve demokrasiyi ti- tizlikle savunurken Türkiye'nın emekçilerinin durumuna aynı duyarlıkla yakJaşıyorlar mı? Med- yada ve televizyonlarda pek temsilcisi ve sözcüsü olmayan emekçilere insan haklan açısın- dan bakıyorlar mı? Güneydo- ğu'da incelemeler yapan, va- tandaşlanmızın bir bölümünü il- le de azınlık statüsüne sokma- ya çalışan Avrupalı dostlanmız, insan haklan diye neleri öne sü- rüyorlar? Buradaki inceliği ve hiç de iyi niyetli olmayan kumaz- lığı, hatta yutturmacayı fark et- memek mümkün mü? Ülkemiz- de dar gelirliyi perişan eden enf- lasyon, hâlâ yüzde 50'nin çok üstünde seyrederken ortalama 250 milyon aylıkia geçinme mu- cizesini yaşayan memura, IMF ve Cottarelli'nin direktifleri ile yüzde 10 gibi komik bir zam ya- pılması da insan haklarına ay- kırı değil mi? Insan Hakları Der- neği Başkanı'nın Insan Hakları Ihlalleri Azalıyor başlıklı bir be- yanını okudum. Açıkça insan haklarına Avrupalı dostlanmız gibi ve o sınırlar içinde bakıyor. Oyle olmasa idi, azaldığını de- ğil arttığını söyleyecekti. Insan haklannı, burada değinmeye ça- lıştığım çerçevede ele alacak bir örgütlenme ve bilinçlenme- nin gerçekleşmesi dileği ile son- luyorum bu yazıyı. Faks: 0212-663 01 68 / 533 43 93 KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net ÇİZGİLlK KÂMtL MASARACI H A R B İ SEMtH POROY semihporoy@yahoo.com KEDİ LEVO APTÜUKA TARlHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN lOAğustos SEMR AN7LA&AAAS/.. Tİ A&KINDA İMZALAHDI. se&BEsr grj&vouymıv/. YUGT V£ İŞ&OUNE AÇIUr&/£.,BU C>£Vl£T7 ç . üucBye LJK g//e S/KALAK KURULAH ANKABA REPOEPILBCEK, OAHA SONRA PA DÜZ ÇİZGİ UMİT ZÎLELİ İşbHkçininHaysiyetSorunul.. 28 Şubat bitti mi?.. Gerici ve işbirlikçi kesimde son günlerde hararet- le tartışılan konu bu!.. Konunun gündeme gelmesin- de, 28 Şubat sürecinin sözcülerinden Tümgeneral Erol Özkasnak'ın emekli edilmesinin payı büyük. 28 Şubat sürecine kişiler üzerinden saldırmayı âdet edinen işbirlikçi kalemlerde bir sevinç, bir mut- luluksormayın gitsin!.. 28 Şubat'ın "songenerali"de emekliye ayrıldı diye neredeyse kastanyetleri takıp şıkır şıkır oynayacaklar!.. Aslında, bu sürecin o ya da şu kişinin özel mese- lesi olmadığını, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin komuta zinciri içinde gerçekleştiğini, toplumun çok büyük ke- siminin de yürekten desteğini aldığını çok iyi biliyor- lar. REFAHYOL iktidarı sırasında 26 milyon insanın katıldığı "sürekli aydınlık için bir dakika karanl/k" ey- leminin yapılması için özkasnak Paşa mı emir ver- mişti?!. Onbinlerce insanın Ankara sokaklannda "Şe- riata hayır" mitingleri yapması, demokratik kitle ör- gütlerinin "gericiiktidanprotesto" eylemlerine giriş- mesi Çevik Bir'in ya da bir başka 28 Şubat gene- ralinin komutasında mı gerçekleşmişti?!.. - Bunlarda hiç utanma sıkılma da yok!.. • • • Gerici medya bir başka âlem!.. Harvard Üniversitesi'nin arka kapısından mezun "çift kişilikli" bir "köşe tutan" 28 Şubat'ın ne zaman biteceğine ilişkin "akıilara seza" değerlendirmesin- de;..bu sürecin asıl hedefinin, Refah Partisi ile birlik- te Özal'ın getirdiği bütün yenilıkieri(!) tersine çevir- mek olduğunu bir guzel anlatıyorL Hızını alamayıp "derin tahlilini" sürdüren bu "görevli" kalem, "AB sü- recinin başlamasıyla özal'ın mirasının dirildiği, bu nedenle 28 Şubat sürecinin bitmiş olamayacağı, bu süreci destekleriyle mümkün kılan iç ve dış dinamik- lerin(!) AB sürecini zorunlu görebileceği" saptama- sını da yaptıktan sonra müthiş(!) açıklamasını ekle- yiveriyor: - Görüldüğü gibi 28 Şubat'ı bir "askeri proje" olarak değil, dış desteklibir "devletprojesi" ola- rak görüyorum ben... ABD'deki "think-tank" kuruluşlanyla sımsıkı ilişki- ler içinde olan, gölgedeki patronu Alman vakrflann- dan ve ABD'den icazetli bu "görevli" kalem, "28 Şu- bat'ı mümkün kılan dış dinamik", "dış destekli dev- let projesi" derken neyi kastediyor pek anlayama- dım!.. - 28 Şubat'a karşı "ılımlı Islam projesini" CIA ajanlan, "danışman"profesörterveyertiişbirlik- çiler marifetiyle Türkiye'ye dayatmak için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan, Tayyip Bey'den Erba- kan Hoca'ya, Abdullah Gül'den Fethullah Efendi'ye tüm Islamcı Türk büyûklerinin kapısına yüz sür- düğü ABDYı mi?!. - Vakrflan aracılığıyla Islamcı, KürtveAieviun- surlarla köprü oluşturmak,' 'Türk devletinin yapay bir devlet olduğu, Kemalizmin Müslüman halka 70 yıldıreziyet ettiği" yalanlannı yayabilmek için mil- yarlarca markı gözûnü kırpmadan harcayan Al- manya"yı mı?!. - Yoksa; komiserieri vasıtasıyla Kürtyurttaşla- n dahi "azınlık" olarak görmeye eğilimli oldukla- nnı yansıtan, "anayasal yurttaşlık" adı altında "yeni Sevr"i Türkiye'ye dayatan, Kıbns'm tama- men Yunan egemenliğine girmesi için bastıran Avrupa Birtiği'ni mi?!.. Bu türden "görevli" kalemler, ABD'de, Arupa'da sık sık uzun süreli "eğitim çalışmalanndan" geçtik- leri halde hâlâ "dezJnformasyonu" layıkıyla becere- miyorlar!.. - Yüzleri de kızarmıyor!.. Aynı gün çok satışlı bir gazetede kalem oynatan işbirlikçi "görevli" de tıpkı "çift kişilikli" arkadaşı gi- bi "28 Şubat'ın sadece askeribirhadise değil, vu- rucu gûcünü bir darbeci ekipten alan daha ge- niş çaplı bir toplumsalprojenin adı" olduğunu ya- zıyor, "basındaki 'sivil giysili' yazar takımından kurtulmadan bu işin bitmeyeceğini" vurguluyor- du!.. Ne büyük tesadüf; çift kişilikli "görevli" de yazısı- nı, "28 Şubat, medyada köklü bir değişiklik yap- madan bitmez zaten" diye bıtinyordu!.. İnsanın aklına, "aynı merkezden alman talimat doğrultusunda yazılmış yazılara benziyor" dü- şüncesi takılıveriyor, ister istemez!.. - Hiç olmazsa aynı gün yazmasalar, çok belli olu- yor!.. İş; bu ülkenin namuslu, onuriu kalemlerine açık- tan açığa saidırma noktasına gelip dayandıysa, iş- birlikçi, gerici koro hep bir ağızdan ve de "aynı şar- ktyı" söylemeye başladıysa bilin ki; bunlan kullanan "dış dinamikler" çok rahatsız!.. Hedefledikleri yolda rahat değiller!.. - Panik var!.. Eposta:uzileli(â ixir.com faks:(0212)287 42 41 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 I Sr 4 5 I L iI 6 • 7 8 9 I I iI I3 4 5 6 7 8 9 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Beton, çeiik ya da tahta ka- züdan toprağa çakmakta kul- lanılan büyûk çekiç. 2/ " — Delon": Fran- sız aktör... Bü- yûk erkek kar- deş. 3/ Memelı bir denız hay- vanı... Dört te- kerlekli ve yay- hbiratarabası. 4/Çokdikkatveözen- le davranan. 5/ Sevgi- de aldatma... Japon li- 2 rik dramı. 6/ Gemileri 3 bağlamada kullanılan 4 üç ya da dört kollu ha- 5 lat... Bir dileği yerine 5 getirme. 7/ Volga'nun j kolu olan bir ırmak... fi Ödünç alınan yadave- rilenşey. 8/Hangi şey... 9 Kartacah ünlü komutan. 9/ Rafineri. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Birincilik yanşması. 11 Telefon sözü... Tarihönce- si dönenılerde ölünün ana rahmindeki gibi gömfilme- si d\ırumu. 3/ Kiremit yenne kullanılan ya da kiremit- lerin altına konulan çok ince tahta. 4/ Olta ıpi... " Yi- ğit yığidin yoldaşı / — yiğıdın öz kardaşı" (Karaca- oğlan). 5/ Hayvanlara vurulan damga... Bir cetvel tü- rû... Yaşanmış olaylann anlatıldığı yazı türü. 6/ "Gü- zel, hoş" anlamında argo sözcük. II Duvar taşlannm ya da tuğlalannın harçla doldunılup üzerinden mala çekilerek düzeltilen aralığı... Kuran'da bir sure. 8/ Ba- yağı, sıradan... Olumsuzluk belirten bir önek... Tuza- ğa düşürülen şey. 9/ Ölmüş kimselerle cinsel ilişkiye girme şeklinde kendini gösteren sapıklık. E T T M E S G u T T A R A M A | G E 1 p •z A M B A K M U A •B O N N O | O K K A | D O L 1 r •E | D A L O N | A P S E •O J A N T •TM A J 1 T D 1 R S E Ğ 1
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear