25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18TEMMUZ2000SALJ O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr Türk Karikatür Sanatında Bir Doruk: Ferruh Doğan Yüksel SÖYLEMEZ E. D eniz kıyısındaydık Giin- doğan'da. Günlük**gür neşlik pınl pınl bır Bod- rum sabahı. Komşudüş- müştük yıllar sonra Fer- ruh'la. Ferruh'la beni 4O'lı yıllardan Emınönü Halkevı sanat ve edebıyat et- kinlildennden, uzaktan uzağa tanıyan birhanım, yoluma durdu. "Başınızsa- ğolsun. Biliyorum dostunuzdu. İkiz kardeşler gibi hep beraberdiniz" dedı ve Cumhunyet gazetesıni uzattı. Tutunacak bır yer aradım. Birinci sa- bifede "Ferruh Doğan'ı yitirdik'' ha- berini güçlükle okuyabildım. Yığıl- dım kaldım. Isyan doğaldı. "Otamaz. Obenden küçüktür. Sırası değüdi. Kat- dı ki öleceğini söylememişti." Daha birkaç ay önce Ankara 'da ba- na Gûldiken dergisının kendisi için hazırladığı özel sayıyı göndermişti. Yaşam öyküsünü kutlamış. eleştınler yapmış.~tstanburailkgel<iiğimde bir kadeh nüadasözfeşmiştik". Olmaz di- yordum. "Femıh sözünü tutardi." Yanm yüzydı aşan, uzaklarda kay- bolmayan sürgit bır dostluğumuz var- dı Ferruh'la. Dünyanın neresınde olur- sam olayım gelir beni bulur, "Vay ca- nına olnıaz böyle şey" dcdırtırdı, La- gos'ta, Sıngapur'da, Zagreb'de ve en son Taipei'de. Birlikte bır Türk kari- katür sanatı sergisi düzenlemek öne- rirn ne yazık ki gerçekleşememiştir. Kuşkusuz övüyordum yapıtlannı ta- rafgir dostluğumla. O koskoca yaşam öyküsü meğer ne kadar zamanhymış. Neler söyledim Ferruh'a o kitabı alın- ca. Mekfup önümde değil Sen diyor- dum. "Türk karikatür sanatındaçığır açnn. Tûrk karikatürg»nat™» çağ at- latün. Türktophınnınun beğeni düze- >Tnifersahfersahaşnn.Çinimürekkq>- li kalemin yassı ucunu, derimize değil, etimize baardın,ltanattm. Çizgide,sö- zü aştm ve aşmakla da Itnhnariın, ka- rikatürde çizgiyidebudadm,en aza m- dirgedin.Karfliatüriibrsiy'aset.brdû- şün (febefe) dersine yükseJttin. Kari- katürün ahşılnıışın titonHartıı- 3u ka- rikatür güldünnüyordu. Çizdiğin ka- rikatür, karamizahlaeşdeğerdi Köşe- ti çizgfleri yeğtedin. Cana yakm ve krv- rak,yumuşak vesempatikçizgikaygı- SL, sana hep yabana kaldL Sen günce- li büyüteçteizlerkeo kaba olmayı yeğ- ledin. Sen toplumsal sanat fekefesinin yanında, popüler karikatürist yotuna sapmadm. Sen karikatürisüerin kari- katüristi, çizeri, onurunu akün ve be- raberinde götürdûn. Sen ulusah, sen Türldye'yl aştm,ev- renseffiğevardm.Toplaınundeğeryar- gılannın da ötesinde kakfan. (O mek- tupta altıru çızdiğım yaşamında Fer- ruh Doğan'ın hakkının yendiği, hak- kının dar çerçeve dışında teslim edil- mediğidir.) Gündetik gazetelerin iste- cüği türden ne çizgi, ne de espri sahibi değOdin. Sen bizden ötedeydin, Akdi- lek kardeşim. Sen kendine özgü gelişrirdiğin Idşi- Blde büyüdün. Uhıslararası serguerin buna kanrt, aküğın ödül ve armağan- lar buna tanık 'Güldıken dergısi'nin özel saytn, yaşamına bir armağan, bir anıt Türk karikatür sanaünm doru- ğunda yerini aldm. Gûldiken özel sa- yıa yaşamında sana bir ağrt ohnuştur sankL" Yıl 1947. YerParmakkapı'dabirar- ka sokakta Beyoğlu Erkek Lisesi. Do- kuzuncu sınıf Edebiyat D şubesinde güzel bir rastlantı. Önden ikinci sırada, tahta sıralarda Ferruh Doğan ile yan yana oturuyo- ruz. Ferruh içerde, ben yol kenannda. Ferruh "Tarihi Maddecüiğe Methi- ye"yi ve "Gerçek" gazetesi okuyor, ya- nında tslamcı Mustafa Kemal. Ke- mal'ın yanında sonralan Nobel ve Cem yayınlannı kuracak "R»n Türk"çü ve Pan Turancı Oğuz Akkan. Ötesin- de sonralann Akşam gazetesi Yazriş- leri Müdürû ılımlı sosyalist Hikmet Çağlayan. ön sırada doğuştan tiyatro yıldızı, komedyen Gazanfer Özcan. Yanında ünlü köşe yazan olacak, ga- zetecı NecatiZincirkıran. Pencere ke- nannda Basın Şeref Kartı sahibi, AN- KA yöneticisi gazeteci (sonra Müşer- ref Hekimoğhı'nun eşi) Kuvvet Başa- nr. Şehir Tiyatrolan Dram Sahne- si'nde Muhsin Ertuğrul piyeslennde figüran, ayda 40 liraya mızrak tutan, Yeşılçam'ın ünlü ısmi NejatSaydam. Önündeki sırada CeialBayar' ın hanı- mı Reşide Hanım'ın akrabası, sonra- lan savcı NejatSayü 1947-1950 yıllan arasında Fernıh, Cumhunyet gazetesinde Türk basını- nın duayen yazan ve mizah ustası Burhan Felek üstadın "Pazar Şaka- lan" yazılannı resimler, Cumhun- yet'e koşar, yazıya göre çizerdi. Ya- zı başına galiba iki buçuk lıra ve ay- da 10 TL gibi bir cep harçhğı kaza- nırdı. Az bir onur degildi 15 yaşrnda Burhan Felek'in yazılanna girmek. Fernıh ile övünürdük. Sıradışı idi. Bir yaz Burgazada'da ev tutmuşlar- dı. Iskeleden Kalpazankaya'ya ka- dar çektığimız küreklere, dün gibi ta- ze siyah-beyaz fotoğraflar tanık. Bur- gazlı hikâyecı büyük Sait Faik Aba- sıyanık, Nobel adayı romancı Yaşar KemaL, hikâyeci Orhan Kemal gıbı şimdi efsane ohnuş nice kişıleri Be- yoğlu'nda birlikte tammıştık. Bedri Rahmi Paris'ten yeni dönmüş. Sergi mi açmış? Saray Sineması'nda Ccmal Reşit'in konseri mi var? Nurullah Ataçkonferans mı veriyor? Ferruh'la hep oradayız. Adalet Cimcoz Maya Galerisi'ni mi açmış, kaçırmayız. Sa- nat Sevenler Derneği'nde dost Mü- şerref Hekimoğlu ve sevgili Betül Mardin var. Moda Edebiyat matine- lerinde sahneye çıkıyor, alkışlanıyo- ruz. Beyoğlu sinemalan, kitapçılan gün- lük uğrak yerimız. Sahaflar Carşı- sı'ndan her gün bır boy geçmesek, Taksim'den her gün Tünel'e kadar birboy inip çıkmasak, Galatasaray du- rağında haftada iki gün Nurullah Atac makalesi okumak içın Ulus gazetesi almasak olmazdı. Bu renklı sınıfta artık Oğuz Akkan, Hikmet Çağlayan, Nejat Sayıt, Kuv- vet Başanr ve şimdi Ferruh Doğan yok. Geride kalanlar da nostalji dolu. Varla yok arası. Türk karikatür sanatı en az yanm yüzyıldır gerçek bir altın çağ yaşıyor. Türk karikatürü uluslararası düzeyde onurlu yerini aldı. Fernıh Doğan, bu- rada diğer büyük ustalar yanında eri- şihnesi zor bir doruk noktasıdır. Ferruh Doğan, bütün dostluklan dolduran, sapsan, güzel bir insandı, bir hoş seda olarak kalacak. Bır kuyruk- luyıldız gibi hızla geçti dünyamızdan ve pek de iyi anlaşılamadan. Ancak da- ha yıllaryıh aklımızı ışıtacak, yüreğı- mizi ışıtacak. Bu kesin, bu muhak- kak. AltanErbulak,NeharTüblek,ABUl- vi, Mustafa Eremektar ile şimdi Fer- ruh Doğan oturmuş, bızımle dalga ge- çiyor olmalılar. Uygartık ileriedi mi? Bir sonj... Yanrtını vermek kolay değil. Belki de çok ko- lay! Yüzyıl, iki yüzyıl önceki insan daha mı mutluydu, yok- sa bugünkü mü? Evet çok şey kazandık: Telefon, radyo, uçak, TV, biigisa- yar, soğutucu, ısıtıcı; türfü araçlar, iletişim ofanaklan, dün- yanın küçülmesi, daha neler de neler... Ama bütün bunlar kişiyi mutlu kıldı mı? . En büyük sevinçlenden, coşkulardan bir anda kopmuyor muyuz? Alışkanlık kadar zararlı bır şey yoktur. Birazcık de- ğişiklik, eksiklik yıkar dünyanızı. Dünya zenginleşti, dünya bütünleşti, dünya eşitleşti! Dur bunda, eşitlik nerde var di- ye bir düşün... Fransız Devrimi'nin üç ilkesi, üç vazgeçil- mez özlemi: kardeşlik, özgüıiük, eşitlik... Kimin için? Evet kimin için? Yazılryor, söyleniyor Türkiye'de yaşayan yetmiş milyon kadar insanın ancak yüzde yirmisi belli bir düzeyin üstün- deymiş! Yüzde sekseni açlıkla yan tokluk arasında!.. Belki de o yüzde seksenin yarıya yakını açlık sınınnın altında... Dolayısıyla o ünlü üç ilkeden uzak mı uzak... Özgürsünüz, konuşabilirsiniz, yazabilirsiniz! Hep karde- şiz, ama kimımiz daha bir kardeş! Eşitlik ise size başka, ba- EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Uygartık, Kimin İçin? na başka!.. Yaşlanma mı! Hiç düşünür müydüm yirmi birinci yüzyıl- da yaşayacagımı? O güzel, otuzlu yıllarda, erik ağacının al- tında geleceği düşünüp dalıp gittiğim akşamüstleri... Ba- bam, Philips radyo almış. Bır de ses yükseltıcisi var. Yesa- ri Asım'ın şarkılan pek moda... "Içilmezmi birertek" Ğryor belki de Münir Nurettin. "Babam annem evimiz" Her şey yerli yerinde... llkokulun son sınrfı... llk yazı denemeleri, ilk roman, Trader Horn" filminin etkisiyie... Ne çok hayal ku- rulur o yaşlarda? İki bin yılı! Baytekin var mıydı otuzlarda? Başka düşsel serüvenler vardı. "Yeraltında Yinvi Bin Fer- sah", "Seksen Günde Devri Âlem..." Geldim işte! Yırminci yüzyılın sonu, srfınna yıl. "Nasıl geç- ti habersiz o güzelim yıllanm" diyor bir şarkı... Hiç de ha- bersiz geçmedi. Her gün yeni, hem de hiç de iç açıcı, umut verici olmayan gerçeklerin haberleriyle... On beş milyon- duk, ama genç on beş milyon! Yannından güvenli, umut- lu... Şimdi yetmiş milyon. Her birimiz çığlık çığlığa! Bizde bir Bove çıkacak mı? Kim o mu dediniz? Küresel- leşmeye karşı Fransız köylülerini ayaklandıran, daha doğ- rusu bilinçlendiren insan... Hem ne derdi Sevgili Nail Ça- kırhan; "Bu iş Amerika'dan başlayacak. Sosyalizm yani..." Belki de Amerikan usulü bir çeşit komünizm! Parababala- nnı şaşırtacak, onlann yığınlara sunduklan aldatmacalan or- tadan kaldıracak yeni bir akım, bir düşünce, bır eylem... Uygarlık Mehmet Akif'e göre "tek dişi kalmış canavar" değil elbet. Uygarlık insanoğlunun, Amerika'dan Afrika'ya, Asya'ya kadar özlenen, yaratılmasj, kurulması, yaşanması özlenen bir yaşam, birtoplum düzeni... Ama ne var ki da- ha yok, daha gerçekleşmedi! O kadar ıstendi, çalışıldı, ol- madı! Belki belli kesimler için, ülkemizin, dünyamızın yüz- de yınmilik bölümü için. Ya yüzde seksen?.. Onlar TV'ler- deki şarkılarla, sürekli yanılan, yanıltan politikacı söylevle- riyle uyutulmakta!.. Nereye kadar mı? Bir düşünün, yanıt vermeden!.. PENCERE Türkçe Ummam... Eskiden "ayaktı kütüphane" ad\ verilen "üstadlar vardı; burunlanndan kıl aldırmazlardı. Günümüzde bunlann mirasçılan tek tük de olsa aramızda do- lanıyorlan içlerinden bin benim dostum; ikide bir" Türkçe'nin yetersızliğinden söz açar. Geçen gün tepem attı. Kitapltğın rafından Ali Püsküflüoğhı'nun Türk- çe Sözlük"ünü aldım; sayfalan gdişigüzel kanştır- dım; 'G' harfine takıldım. Dostuma: - Söyte bana, dedim, "göde" ne demek?.. Dostum duraladı: - Bilmiyorum. - Kısa boytu^işman^şişkannlı kişiye °göde"de nir. Ekledim: - "Gödeş" ne demek? - Bilmiyorum. - Etli-semiz, anlamına geliyor; "ödeşmek" kap- samında da kullanılıyor; "ödeş-gödeş" deyişinde geçıyor. Peki, "goynümek" ne?.. Dostum sustu. Açıkladım: - Bir kumaşın ateş karşısında kalarak sararma- sı; insanın ocak karşısında yanacak kadar ısınma- sı; meyvenın çürümeye yüz tutması; bir acıyla yan- mak, ağlar duruma düşmek, içlenmek, dertten- mek, kederlenmek... Bozuldu dostum.. - "Göğem"nedemek?.. -?.. - Yeşile yakın mor renk!.. J - Çok güzel... - "Göğe" nedir?. Yirmi attı çift kürekle çekiten sa- vaş gemisi!.. "Gölük" sözcüğünü duydun mu?.. - Hayır. 1 ' - At, eşek, katır gibi yük ve binek hayvanlannın ortak adı "gölük!".. Madenden yapılmış kemerto- kasına da "gömüldürük" deniyor. Türkçe Sözlüğü kapattım. - İşte böyle, dedim, dilimiz bir okyanus, biz için- de ceviz kabuğuna binmiş kürek çekiyoruz. • Dil ile düşüncenin bagıntısı tartışma götürmez. Felsefede ve bilimde gelişmiş toplumlann dilleri doğaldır ki uygarlığın ufuklannı tarar. Ancak biz Türkçe'mizi yeterince kullanabiliyor muyuz?.. Her gün ele aldığımız konulann fukaralığı ve sığlığı, sözcük dağanmızı da belırlıyor; dılımizın var olan olanaklarına göre cim kamında bir noktayız. Gün- lüklenmizdekı köşecilerin sözlük dağan kaç say- fa?.. Ya TVIerdeki Türkçe sefaietine ne demeli?.. Yazarlanmıza her zamankinden daha çok iş dü- şüyor. Bir "kalem sahibi" hem Türkçe'nin var olan olanaklannı kullanabilecek yeteneğini geliştirmeli, hem de dilin ufuklannı genışletebilecek yetıterinı zor- lamafı... ı. •: « ıın-.» 0546Telsim'in kontörlü SIM kartı. Yani. h a t t l . nxKart'ta konuşma öcretmi -yani kontör ücretini- önceden öder, kontörünüz kadar konuşursunuz. Kontörünüz bitince, Telsim CepShop'lardan alabileceğiniz 250,500 ya da 750'lik Kontör Yükleyiciler size tekrar kontör yükleme imkânı verir. FixKart'la yurtdışını arayabilir, yurtdışından aranabilirsiniz. FixKart'm fix me- nüsünde CepMesaj, CepMail, CepReter, Ceplnfo, CepFerans, CepYön ve Cep142 vardır. Siz de hemen bir Telsim CepShop'a gelin, FixKart'ınızı alın, anında kgllanmaya başlayın. •% « - • KONTÖR vÛKLEYİCİ FIX KART
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear