22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 HAZİRAN 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Canavar ŞİİPİ Şair Ali Yüce, Anadolu Ekini dergisine göndermiş son şiirini. "Ağzına Sağlık Canavar" koymuş adını: "Deli bu canavar I Vallah billah deli I Geri zekâlı manyak I lyi ki manyak I Canavarcıyı yedi I Başka biri sanarak öyle kızdı köpürdü I Kükredi ki canavar I Dünyayı birbirine kattı I Dağlan avucuna alıp I Leblebi gibi ağzma attı Bu sayın canavar I Salak diyorum size I Vallah billah salak I lyi ki salak I Kendi kendini yedi I Başka biri sanarak Afferin sana canavar I Kocaman bir afferin I Candan kutlanm seni I Yediklerin yarasın I Ağzına sağlık canavar". ISIK KANSU .cotn.tr. 1. Istanbul Çocuk Kurultayı, 26-27 Haziran tarihleri arasında Lütfi Kırdar Kongre Salonu'nda yapılacak. Kurultayda, Istanbul'un 32 ilçesin- de okuyan çeşrtli yaş gruplanndan ço- cuklar, BM Çocuk Hakları Sözleş- mesi'nin açılımına ilişkin yönetge ge- reği saptanan konulann tartışılma- sında "öncelik" alacaklar. Kurultayın her aşamasında çocuk yaran göze- tilecek ve çocuklar görüşlerini öz- gürce yansıtabilecekler. Toplam 360 çocuk komisyonlar kuracak, çocuk aklının geniş düş ve gerçekler dün- yasına dönük raporlar hazıriayacak- lar. ön hazırlık çalışmalannı 135 aka- demisyen, uzman ve uygulamacının yürüttüğü kuruttayın amaçlan şöyle be- ürlendi: Çocuk kurultayı"Çocuğun yaşama, gelişme hakkı- nın konınması, çocuğun görüşünün alınması ve çocuğa karşı her tür ay- nmcılığın önlenmesi ilkeleri esas alı- narak sosyal güvenceden ve aile or- tamından yoksun, korunmaya muh- taç, sağlıksız koşullarda çalıştınlan, sokaktayaşayan ve çalışan, özûriû, özel eğitime muhtaç, sağlıklı büyüyeme- yen, eğitim çağına geldiği halde oku- la gidemeyen, göçle ve mülteci ola- rak Istanbul'a gelmiş risk altındaki ço- cuklar öncelikli olmak üzere bütün çocuklann mutlu bir çocukluğu ya- şayabilmeleri..." Kurultay iki günle sınırlı kalmayacak. Toplantılar sonrası görevlendirilecek çocuk ve yetişkinlerden ayn ayn oluş- turulacak "Istanbul Çocuk Izleme Ko- mtteleri" ekim ayına değin "Istanbul AcilEylem Planı "nı hazırlayarak kent- teki çocuk acılarını eksiltmek için ye- tişkinleri ve yöneticileri göreve çağı- racaklar. Neden acil eylem planına gereksi- nim duyuluyor? Istanbul çocuklanna ilişkin birkaç rakam, sorunun yanıtı- nı da içinde taşıyor: "Türkiye'nin genel nüfusa oranla çalışan çocuk oranı en yüksek kenti Istanbul. Her 4 çocuktan biri güven- cesiz olarak çalıştınlıyor. Ülkede her yıl doğan 1 milyon 385 bin bebeğin altıda biri Istanbul'da doğuyor. Çocuk nüfusunun yüzde 7.5'iözüriü. Istan- bul'da 10 bin çocuğun sokakta riskal- tında yaşadığı tahmin ediliyor. Kente göçle gelen çocuklann aileleri yok- sulluk sınınnın aitında yaşıyor. Mülte- ci çocuk sayıst ise bilinmiyor." Tarih, 10 Şubat 1999. Yer, Hilton Oteli. Türk-Arnerikan Iş Konseyi top- lantısı yapılıyor. Katılanlar; et, süt, gı- da alanında iş yapan Amerika'dan ve Türkıye'den çeşitli büyük şirketler. Ankara vetenner Hekimler Odası Başkanı Atila Cindemir, toplantıda aldığı notlardan bir bölümünü akta- rıyor: "Söz alan Hazine ve Dış Tıcaret temsilcileri, Türkiye'yehayvancılıkala- nında proje sunan yabancı ve onlar- la ortak olacak yerii yatınmcılara ta- nınacak olanaklan şöyle sıraladılar: Yüzde lOOyatınm teşviki, enflasyon- dan anndınlmış vergi indirimi, teçhi- zatta KDV indirimi, gümrük vergileri, Dev hayvancılık şirketleri damga vergisi, harç ve elektrik fiyat- lan gibi konularda da indirim. Azge- lişmiş bölgelerde Hazine arazilerinin bedelsiz tahsisi, gelir vergisinde 5yıl- lık muafiyet, yerti-yabancı sermaye evliliğinde sınırsızlık. Aynca, verile- cek kredilerde kur farkı nedeniyle olu- şabilecek görevzarariannın devletçe üstlenilmesi." Adetacennet! Bu cennet kim için? Atıla Cindemir, 22 Şubat 1999'da Resmi Gazete'de Tanm ve Köyişleri Bakanlığı'nın hayvancılığın geliştiril- mesine ilişkin bir tebliğ yayımlandı- ğını söylüyor. Cindemir'e göre tebliğ; teşviklerle, vergi indirimleri, bedava kamu arazileri tahsisleri ile donan- mış cennete girecekleri üstü kapalı ta- rif ediyor: "Tebliğ ile yem bitkisinin ekilişinden canlı hayvan alımına, kre- dilerin bulunmasından ürünlerin pa- zarianmasına değin hayvancılığın tüm aşamalannda görev alacak 'uygula- yıcı kuruluş'/ar£>e//r/enm/ş. Uygulayı- cı kuruluşlar kımler? Tebliğin uygula- yicı kuruluşlarda aranan şartlara iliş- kin hükmü, iş hacimleri ve işletme alanlan açısından Hilton Oteli'ndeki Türk-Arnerikan İş Konseyi toplantısı- na katılan yerii ve yabancı şirketler- le, onlann ortaklıklannı tarif ediyor. Açıkçası Hazine ve Dtş Tıcaret tem- silcilerinin tanımladığı bütün olanak- lardan neredeyse tekel konumunda bulunan bu şirketler yararianacak- lar..." Ya hayvancılık ile uğraşan çiftçiler, küçük işletmeler ve üreticiler ne ola- cak? Tebliğe göre "sözleşmeli çiftçi" ola- caklar. Bir başka anlatımla, dev yer- li-yabancı tekellere bağımlı çalışa- caklar. Isterseniz "sözleşmeli çiftçi" tanı- mı bir başka yazımızın konusu olsun. ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMtROĞLU Bizi Büyütenler Yıldırım ÖnalBüyük beyazperdeden, se- yirci kottuğundakı insanın ıçine işleyen hazin bakışlar. Kişilikli, lyi kullanılmış, yıne hazin birses tonu. Bütün iyi oyuncular gibi, rolü kaç dakika olursa olsun, hakkını veren, işini hep ciddiye alan "lirik" bir yetenek. Yıldınm Önal, çok fazla izle- mesem de, izlediğim herfilmin- de iyi bir elektrik bıraktı bende. Tavırları abartısızdı, söylediği her kelıme dolu doluydu ve ge- nellıkle canlandırdığı "çelebiin- san" karaktennin sahici olduğu- nu duşundürdü izleyene. Din- lemesem de, defalarca duy- dum annemden, eskiden rad- yoda seslendirdiği "Radyo 77- yatrosu"nu. Adını hatırlayama- dığım bir filmindeki "Sen Halit Usta'nın kızısın!" repliği, sesinin tüm tonlan ve o gerçekten içli atmosferiyle beynimde saklı- dır. Bir hafta Leman'da renkli is- kambil kâğıtlarının sinemamız- daki karşılıklannı yazmış ve ma- ça papazına da Yıldınm önal'ı uygun görmüştüm. Yıldınm önal, o çok zor olan "gerçek- lik" hissini kolayca verebiliyor- du. Bu yüzden, kendi adıma, unutulmazfığı hak etmiştir. 'Hemşerim Herkül!' Cumhuriyet okurlan, yağma- lanan ve yurtdışına kaçınlan ta- rihi eserterimizi yakından bilir. Çünkü Cumhuriyet, bu çok önemli konuya en fazla yer ayı- ran gazetedir. Prof. Dr. Aykut Çınaroğlu'nagöre 100binta- rihı eserımız yurtdışına kaçırıl- mıştır. Hatta, kaçak eserlerin çıkanldığı bölgelerin adını taşı- yan muzeler bile vardır! Alman- ya'daki "Bergama Müzesi" gi- bi. Bir başka müzenin bir salo- nu da "Konya" adını aimıştır! Çı- naroğlu, Türkiye'nin sanip ol- duğu SİT alanlannın toplamının Yunanistan'ın yüzölçümünden büyük olduğunu kaydetmiştir. Yansı Antalya'da, diğer ya- nsı ise kaçınldtğı Boston'da bu- lunan "Yorgun Herkül" heyke- li, bu eserler içinde en önemli- lerinden biridır. Bu mermer Her- kül heykelı, I.0.330 yılında Sic- yonlu Lysippos'un bronzdan döktüğü bir özgün eserden esinlenerek Roma döneminde yapılmış bir kopyadır. I.S. 170- 192 yılları arasında Perge'de, Afyon'Lffi Iscehisar (Dokemeton) mermerınden yontulmuştur. Herkül'ün üst bölümü halen Amerika'dadır. Tarihimizin bu önemli parçası çalınmış ve ka- çınlmıştır. Bu konuyla Hgtli olarak, oyun- cu dostum Uğur Çavuşoğ- . lu'ndan bir yazı geldi. Çavu- şoğlu, Londra'ntn güneyinde- ki VVinchester kasabasında yaptığı geziyi anlatıyor. Tarihi mahkemesi, katedrali ve glad- yatörlerin aslanlarla çarpıştığı atanı, kendi deyiştyle "tarihin . gözlerine üç boyutlu olarak di- kildiği meydanı" gezer Çavu- şoğlu. Adeta Eski Roma'da gi- bidir. Ustünde -vVmchesterCol- lege" yazan kemerli kapıdan gtrer ve gözlen kemerlenn or- tasında sıralanmış puslu hey- kellere ilişir. Bunlardan birinin belden aşağısının olmadığını görür, altındaki küçük metal levhada "Herkules" yazmak- tadır. "Vay be! Hemşerim Her- kül değil mi bu" diye kendine sorar. Evet, Antalyalı Herkül'dûr bu. Bu, yıllar önce Amerika'ya kaçırılan "Yanm Herkül"ün bir kopyasıdır. Gerisini, Uğur"un kaleminden aktanyorum: "Boy- nu büküktü, beni tanımamış gi- bi yaptı! Çünkü çevredeki her şey tam, o yanmdı. Yürüdü- ğüm onca yolda, karşıma çı- kan tek eksMk, Anadohjlu hem- şerim Herkül'düL." Oradaki ko- lej öğrencılerine Herkül'ü nasıl çaldırdığımızı ve nasıl ohjp da geri alamadığımızı birtürlü an- İatamaz Uğur. "Hep iyilerinyar- dımına koşan" Herkül, elimiz- den kapılmıştır. Toprağından kopanlmıştır. "Eğerbiz Ameri- ka'dan Türkiye'ye kaçırsaksö- ke söke bizden geri aJıriardı" diye düşünerek uzaklaşır Uğur Çavuşoğlu ve günlüğüne şu notları düşer: "Bugün bir Ro- ma kasabasında yürürken ken- dime çarptım. Tarihimi bana geri verin, hemşerimibana ge- ri verin. Sözlerine ve gözlerine ihtiyaam var." HerküPle beraber, diğer "ça- lıntı" eserlerımize sahip çık- mak. yeni kaçakçılık olaylarmı engellernek ve bu topraklann tüm tarihini, tüm gayretimizle korumak, insanlık borcumuz. Bunu başarma görevi ve de onuru Kültür Bakanlığı'nm so- rumluluğunda. İnsanlar âleminde kısa bir tur • ÖSS sonrası, bir dershane- de çalışan bir okuyucum uyarmış- tı beni, aynı konuya bu haftaki "Solak" dergisinde de yer veril- miş. Konu şu: "Sözel bölümde- to sonılardan biri, deprem ve ctep- remin yarattığı olumsuz havayla ilgili. Dahası, bazı kitapçıklarda bu soru, bırinci sırada. "Elinsaf" demekten başka çaremiz yok. ÖSS'ye katılan 1.5 milyondan önemli kısmı direkt ya da dolay- lı olarak depremin korkusunu ve acılarını yaşadı. Daha ilk soru- dan on binlerce insanın morali- ni bozmak nasıl bir uzmanlık ge- rektiriyor, merak ıçindeyim. Bil- gi kadar moralın de devrede ol- duğu bir sınavda depremden bahsetmeseniz olmaz mıydı? • Hannover Prensi, fuarda Türk pavyonuna çişini yapmış. De- mek ki prenslik de magandalığı önleyemiyor. "Kendine hâkim olamayacaksan ne işin var bar- da, pavyonda?" desem, bu prens onu da anlamaz! • Portekiz, Avrupa Şampiyo- nası'nda tuttuğum ikinci takım- dı. Gönlüm elbette Türkiye'nin kazanmasından yana, ama yenil- sek de Portekiz'i tutmaya de- vam edeceğim. Birçok Türkiye- li gibi benim de Brezilya'ya "sü- rekli bir sempatim" var. Porte- kiz'i sevmemin sebebi sanınm bu. Çünkü Brezilya ile ortak kül- türden geliyorlar. Ylne de bu ak- şam, bu iyi takımı yenmek is- tiyoruz. Hekîmlere soruşturma Yüksek Ihtisas Hastanesi'nden Dr. Güiay Temuçin ile Dr. Aysel Ülker'e, geçen yıl eylül ayında muayene için birmahkûm getirildi. Hekimlerin mu- ayene ile ilgili işlemler tamamlanın- caya değin odanın dışında bekle- melerini istedikleri güvenlik görevli- leri bu uyanya kulak asmadılar. Dr. Temuçin ile Ülker, durumun hasta haklan ve hekimlerin uymakla yü- kümlü olduklan etik kurallara aykın olduğunu, bu yüzden güvenliğin has- ta ile hekimin bulunduğu odanın dı- şında sağlanması gerektiğini vurgu- ladılar. Koşullann muayene ve teda- vi yapılmasına uygun olmadığını da bir tutanakla Ankara Tabip Odası'na bildirdiler. Sonra ne mi oldu? Güvenlik görevlileri ve haklan he- kimlerce korunmaya çalışılan mah- kûm, iki doktoru "hastayı muayene etmedikleri" gerekçesiyle yetkililere şikâyet ettiler. Kim demiş "kamu görevlileri hak- kmda soruşturma iznıçokzorçıkıyor" diye? Çetelerle ilişkilerde, yolsuz- luklarda fılan sorun olduğuna tanık olduğumuz "izin" Temuçin ve Ülker için şıpın işi çıkıverdi. Asliye ceza mahkemesindeyargılanmaya başla- nan iki hekim, Dünya Hekimler Bir- liği Tokyo Bildirisi'nde yer alan ilke- leri anımsatıyorlar: "Tıbbı insanlığın hizmetine sun- mak, kişilerarasında herhangi bir ay- nm yapmadan beden ve ruh sağlı- ğını konjmak ve iyileştirmek, hasta- lannın acılannı dindirmek ve onlan ra- hatlatmak tıp doktorlanna tanınmış bir ayncalıktır. Hekim, tıbbi açıdan sorumlu olduğu kişinin bakımıyla ;/- gilibirkararverin\enklinikyöndenbü- tünüyle bağımsız olmalıdır." KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net HARBÎ SEMtH POROY semihporoyiayahoo.com BULUT BEBEK NVRAYçtrrçt KEDİ LEVO APTÜÜKA PURONUN TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 24 Hazirşn LUCREZ/A BORG/A 1S19'DA BUGÜN, ÜNLÛ İTALYAN SOYLUSU UJCflEZIA BOGGlAÇLUkUSElSİYA 8OKCİYA'), 29 YAŞINDA ÖL- PÜ. RÖNBSANS /mL>'A } S/A///V EfJ ÖNOe G£tBV AİL£L£RlNpeN BlRl OCAN 8pHGIA'lAR,KÖnj ÜNLBeiYLE TAfgİHE GEÇMİŞTİe. İSFANYOL KA/SPİ- NAU /BOPG/eo SO&6IA 'A///V, İTAL*N METTZBSİN- oeN DoeAfj LuaeeziA, SASAS/IVW v/AcerA/JDBZ APt>LA PAPA OCMASINPAN SONRA POUTİKA SAH. HeSİNB ÇJKMfÇTf. ÇEŞİTU ENrRİleALAKA Gt&fM/f, BlRÇOK POUTİK C/NAVCTE KARfÇMIfTt. CİMSBL İUÇKİLCR AÇtSINPAM DA ŞAŞiertCt SeBÜVSN- LE&I PİLPEN PtL£ OOLAÇAH UJOS£2tA, ANCAK BABASrNIN ÖLUMÜNPEAI ([1SO3) SON2A MOBMAL B/G YAŞAMA DÖHEB/LMtÇT/.. Sagda, uq kez nen Çj/crezta'nın son *fı DfjkA/fonîoJ'£ti* i GÖRÜŞ EMtN GÜRSES AB'de Güvenlik Sorunu AB'nin dış ve güvenlik politikalannın şefi Javier Solana, 2003 yılına kadar hazır olmak üzere yak- laşık 60 bin kişilik bir askeri birlik oluşturmanın pe- şinde. AB'ye göre bağımsız dış politika ve ordu ol- madan egemenlik olmaz. Bu birlik, Avrupa'nın her- hangi bir bölgesinde doğabilecek krizlerin çözü- münde banş gücü olarak ya da insani müdahale konusunda görev yapabilecek şekilde yapılandı- nlacak. Solana, Bosna ve Kosova krizlerinin bu ih- tiyacı daha da arttırdığını ifade etmekte. NATO Ge- nel Sekreteri George Robertson, Amsterdam'da- ki NATO Ülkeleri PariamenterlerToplantısı'nda gü- venlikte işbölümünün yararlı olduğunu, bunun Ko- sova'da kanıtlandığını, fakat Avaıpa ve Amerika'nın çıkarlarına uygun olması gerektiğini belirterek ABD'nin Avrupa'dan dışlanmaması mesajını ver-; mişti. AB'de bazı üyeler, biriiğin siyasi ve ekonomik gü- venliğini korumak için NATO'dan ayn bir savunma sistemi oluşturmanın gerekli olduğunu düşünüyor. AB, ABD'ye karşı egemenliğini kanıtlamaya çalı- şıyor ilk defa, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana. AB'nin bağımsız bir dış ve güvenlik politikası ABD tarafından Atlantik Paktı'na karşı bir tehlike olarak algılanacaktır. NATO içerisinde bir AB savunma sistemi Washington tarafından olumlu karşılana- bilir, fakat bu defa, zamanla güçlenen bir Avrupa savunma sistemi, NATO'nun Avrupa'daki varlığını geçersiz kılacaktır. ABD bu gelişmeyi engellemek için NATO'nun imkânlannın kullanılmasını veto ede- bilir, fakat kendisi yerine Türkiye gibi ülkelere bu- nu yaptırarak AB ile doğrudan karşı karşıya gelme- meye çalışacaktır. ABD'nin 1972 tarihli ABM (Anti-Balistik Füze Sis- temi) anlaşmasında değişiklik yapıp kendi nükle- er şemsiyesini oluştuıma çabalan, AB içerisinde özel- likle Fransa'nın önderiiğinde gelişen AGSK'nin (Av- rupa Güvenlik ve Savunma Kimliği) ayaklan üzeri- ne oturtulması çabalanna haklılık kazandırmıştır. Al- man Dışişleri Bakanı Joschka Fischer, bunun NA- TO ittifakı içerisinde güvenlik standardında farklı- lıklar yaratacağını ifade etmiştir haklı olarak. ABD kendisini güvenceye almaya çalışırken AB'nin bu- nu seyretmesi beklenemez. Fransa yaklaşık 40 yıldır ABD'nin Avrupa güven- liğinde etkili olmasının önüne geçmeye çalışıyor- du. Ingiltere, Fransa'yı engellemek için çok uğraş verdi. Fakat değişimi görünce önünde durup ne ola- cağı belirsiz bir çabaya girmektense değişime gö- re hareket etmeye çalışıyor. Blair, Ingiltere'nin ro- lünün Avrupa ile ABD arasında bir denge oluştur- maya yardımcı olmak olduğunu belirtti Kasım 1999'da. Fransa'nın başını çektiği bu yeni yapılan- mada ABD'nin kendisinden henüz vazgeçemeye- ceğinı gören Londra, çok yönlü politika izlemeyi ulu- sal çıkarlarına uygun buluyor. AB'de öncelikle Fransa, ingiltere ve Almanya'nın kararları önemli. Fakat küçük AB üyeleri NATO şemsiyesinden kolayca vazgeçmezler. Doğu Av- rupa'daki yeni üyeler de buna karşı çıkacaklardır. ABD'nin NATO aracılığıyla Avrupa'da üstlendiği rol konusunda AB'nin şimdiki ve yakın getecekteki üyeleri arasında önemli anlaşmazlıklar doğabilir. ABD bu anlaşmazlıklan körüklemek için elinden geleni yapacaktır ve bunda başarılı olmaması için pek bir neden yoktur. Polonya ve Macaristan gibi ülkeler AB'ye güvenip ABD ile karşı karşıya gelmeyi gö- ze almayacaktır. AGSK'den dışlanan Türkiye'nin ise ABD'den yana tavır almaktan başka yolu yok. Fran- sa için yakın bir tehlike yoktur, fakat Türkiye aynı durumda değildir. Bunu bilen ABD, AGSK'nin AB üyesi olmayanlara da açık olması konusunda di- retiyor. Bu şekilde, çoksesli AGSK'nin ayakta dur- ması daha da zorlaşacaktır. Eğer ABD, AB'nin ayakta durmasını engelleyemezse bazı tavizler ve- rerek onu kendi çıkarlarına uygun şekillendirme- nin yollannı arayacaktır. AB'nin çıkarlarının ABD'ninkinden farklı olduğu- nu, artık ABD'nin çıkanna olanın AB'nin çıkanna ol- mayabıleceğini düşünen ve ABD'nin yüksek aske- ri gücünden çekinen AB, dünya ekonomisinde ge- lecek kutuplaşmalann hesaplannı yaparak gelecek- te kendi payını korumanın yollarını düşünmekte. VVashington açısından, üzerinde titizlikle durdu- ğu 'Atlantikçilik' hesaplannı yeniden gözden geçir- me zamanı geldi. Bu arada ABD Kongresi, Av- rupa'ya, senin namusunu Stalin'den biz koruduk diye siteme başlayabilir. E-mail: emingurses(5 yahoo.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2SOLDA.NSAĞA: 1/ Dengesini ustalıkla ko- rurken top, bı- 2 çak, tabak gibi 3 nesneleri hava- ya atıp tutarak gösteri yapan 5 sanatçı. 2/ Ni- 6 ne... Binicilik- te atın bayağı yürüyüşüne verilen ad. 3/ g Aruz ölçüsün- de bir dizeyi ölçünün parçalannagöreayır- 1 ma... Uçurum. 4/ El 2 sıkışma...Uzaklıkişa- 3 reti. 5/ Değerli maden- 4 lerinsaflıkderecesi... 5 Asya'da bir ülke. 6/ g Gariplik, tuhaflık. II Peru'nun başkenti... ğ Bayağı. 8/ Kasaplık hayvanlann kesildiği yer... Hububat tozu. 9/ "Hayat zamanda bırak- maz" (Attilâ llhan)... Japonya'da dinsel törenlerde okunan bir tür ilkel nesir. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Uzun süreli uçuşlarda vücudun saat farkına uyum sağlayamayarak rahatsızlanması.. tlgi eki. II Böl- meli göçebe çadın... Alev. 3/ "Tüysûz şeftali" de denilen meyve. 4/ Tombul, iri yapılı. 5/ Din işleri- ni devlet işlerine kanştırmayan... Avııkatlann bağ- lı olduğu meslek kuruluşu. 6/ Yanarken güzel kok- tuğu için tütsü olarak kullanılan bir ağaç... Ingilte- re'de çok sevilen bir cins bira... Hicap. 7/ "Cemal Reşit — ": Bestecimiz... Soyundan gelinen kimse. 8/ Argoda hamama verilen ad... Bir meyve. 9/ Kı- razdan yapılan likör.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear