Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
24 HAZİRAN 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Canavar
ŞİİPİ
Şair Ali Yüce, Anadolu
Ekini dergisine
göndermiş son şiirini.
"Ağzına Sağlık Canavar"
koymuş adını:
"Deli bu canavar I Vallah
billah deli I Geri zekâlı
manyak I lyi ki manyak I
Canavarcıyı yedi I Başka
biri sanarak
öyle kızdı köpürdü I
Kükredi ki canavar I
Dünyayı birbirine kattı I
Dağlan avucuna alıp I
Leblebi gibi ağzma attı
Bu sayın canavar I Salak
diyorum size I Vallah
billah salak I lyi ki salak I
Kendi kendini yedi I
Başka biri sanarak
Afferin sana canavar I
Kocaman bir afferin I
Candan kutlanm seni I
Yediklerin yarasın I
Ağzına sağlık canavar".
ISIK KANSU
.cotn.tr.
1. Istanbul Çocuk Kurultayı, 26-27
Haziran tarihleri arasında Lütfi Kırdar
Kongre Salonu'nda yapılacak.
Kurultayda, Istanbul'un 32 ilçesin-
de okuyan çeşrtli yaş gruplanndan ço-
cuklar, BM Çocuk Hakları Sözleş-
mesi'nin açılımına ilişkin yönetge ge-
reği saptanan konulann tartışılma-
sında "öncelik" alacaklar. Kurultayın
her aşamasında çocuk yaran göze-
tilecek ve çocuklar görüşlerini öz-
gürce yansıtabilecekler. Toplam 360
çocuk komisyonlar kuracak, çocuk
aklının geniş düş ve gerçekler dün-
yasına dönük raporlar hazıriayacak-
lar.
ön hazırlık çalışmalannı 135 aka-
demisyen, uzman ve uygulamacının
yürüttüğü kuruttayın amaçlan şöyle be-
ürlendi:
Çocuk kurultayı"Çocuğun yaşama, gelişme hakkı-
nın konınması, çocuğun görüşünün
alınması ve çocuğa karşı her tür ay-
nmcılığın önlenmesi ilkeleri esas alı-
narak sosyal güvenceden ve aile or-
tamından yoksun, korunmaya muh-
taç, sağlıksız koşullarda çalıştınlan,
sokaktayaşayan ve çalışan, özûriû, özel
eğitime muhtaç, sağlıklı büyüyeme-
yen, eğitim çağına geldiği halde oku-
la gidemeyen, göçle ve mülteci ola-
rak Istanbul'a gelmiş risk altındaki ço-
cuklar öncelikli olmak üzere bütün
çocuklann mutlu bir çocukluğu ya-
şayabilmeleri..."
Kurultay iki günle sınırlı kalmayacak.
Toplantılar sonrası görevlendirilecek
çocuk ve yetişkinlerden ayn ayn oluş-
turulacak "Istanbul Çocuk Izleme Ko-
mtteleri" ekim ayına değin "Istanbul
AcilEylem Planı "nı hazırlayarak kent-
teki çocuk acılarını eksiltmek için ye-
tişkinleri ve yöneticileri göreve çağı-
racaklar.
Neden acil eylem planına gereksi-
nim duyuluyor? Istanbul çocuklanna
ilişkin birkaç rakam, sorunun yanıtı-
nı da içinde taşıyor:
"Türkiye'nin genel nüfusa oranla
çalışan çocuk oranı en yüksek kenti
Istanbul. Her 4 çocuktan biri güven-
cesiz olarak çalıştınlıyor. Ülkede her
yıl doğan 1 milyon 385 bin bebeğin
altıda biri Istanbul'da doğuyor. Çocuk
nüfusunun yüzde 7.5'iözüriü. Istan-
bul'da 10 bin çocuğun sokakta riskal-
tında yaşadığı tahmin ediliyor. Kente
göçle gelen çocuklann aileleri yok-
sulluk sınınnın aitında yaşıyor. Mülte-
ci çocuk sayıst ise bilinmiyor."
Tarih, 10 Şubat 1999. Yer, Hilton
Oteli. Türk-Arnerikan Iş Konseyi top-
lantısı yapılıyor. Katılanlar; et, süt, gı-
da alanında iş yapan Amerika'dan ve
Türkıye'den çeşitli büyük şirketler.
Ankara vetenner Hekimler Odası
Başkanı Atila Cindemir, toplantıda
aldığı notlardan bir bölümünü akta-
rıyor:
"Söz alan Hazine ve Dış Tıcaret
temsilcileri, Türkiye'yehayvancılıkala-
nında proje sunan yabancı ve onlar-
la ortak olacak yerii yatınmcılara ta-
nınacak olanaklan şöyle sıraladılar:
Yüzde lOOyatınm teşviki, enflasyon-
dan anndınlmış vergi indirimi, teçhi-
zatta KDV indirimi, gümrük vergileri,
Dev hayvancılık şirketleri
damga vergisi, harç ve elektrik fiyat-
lan gibi konularda da indirim. Azge-
lişmiş bölgelerde Hazine arazilerinin
bedelsiz tahsisi, gelir vergisinde 5yıl-
lık muafiyet, yerti-yabancı sermaye
evliliğinde sınırsızlık. Aynca, verile-
cek kredilerde kur farkı nedeniyle olu-
şabilecek görevzarariannın devletçe
üstlenilmesi."
Adetacennet! Bu cennet kim için?
Atıla Cindemir, 22 Şubat 1999'da
Resmi Gazete'de Tanm ve Köyişleri
Bakanlığı'nın hayvancılığın geliştiril-
mesine ilişkin bir tebliğ yayımlandı-
ğını söylüyor. Cindemir'e göre tebliğ;
teşviklerle, vergi indirimleri, bedava
kamu arazileri tahsisleri ile donan-
mış cennete girecekleri üstü kapalı ta-
rif ediyor: "Tebliğ ile yem bitkisinin
ekilişinden canlı hayvan alımına, kre-
dilerin bulunmasından ürünlerin pa-
zarianmasına değin hayvancılığın tüm
aşamalannda görev alacak 'uygula-
yıcı kuruluş'/ar£>e//r/enm/ş. Uygulayı-
cı kuruluşlar kımler? Tebliğin uygula-
yicı kuruluşlarda aranan şartlara iliş-
kin hükmü, iş hacimleri ve işletme
alanlan açısından Hilton Oteli'ndeki
Türk-Arnerikan İş Konseyi toplantısı-
na katılan yerii ve yabancı şirketler-
le, onlann ortaklıklannı tarif ediyor.
Açıkçası Hazine ve Dtş Tıcaret tem-
silcilerinin tanımladığı bütün olanak-
lardan neredeyse tekel konumunda
bulunan bu şirketler yararianacak-
lar..."
Ya hayvancılık ile uğraşan çiftçiler,
küçük işletmeler ve üreticiler ne ola-
cak?
Tebliğe göre "sözleşmeli çiftçi" ola-
caklar. Bir başka anlatımla, dev yer-
li-yabancı tekellere bağımlı çalışa-
caklar.
Isterseniz "sözleşmeli çiftçi" tanı-
mı bir başka yazımızın konusu olsun.
ISSIZ ODA YAZILARI
VEDAT ÖZDEMtROĞLU
Bizi Büyütenler
Yıldırım ÖnalBüyük beyazperdeden, se-
yirci kottuğundakı insanın ıçine
işleyen hazin bakışlar. Kişilikli,
lyi kullanılmış, yıne hazin birses
tonu. Bütün iyi oyuncular gibi,
rolü kaç dakika olursa olsun,
hakkını veren, işini hep ciddiye
alan "lirik" bir yetenek.
Yıldınm Önal, çok fazla izle-
mesem de, izlediğim herfilmin-
de iyi bir elektrik bıraktı bende.
Tavırları abartısızdı, söylediği
her kelıme dolu doluydu ve ge-
nellıkle canlandırdığı "çelebiin-
san" karaktennin sahici olduğu-
nu duşundürdü izleyene. Din-
lemesem de, defalarca duy-
dum annemden, eskiden rad-
yoda seslendirdiği "Radyo 77-
yatrosu"nu. Adını hatırlayama-
dığım bir filmindeki "Sen Halit
Usta'nın kızısın!" repliği, sesinin
tüm tonlan ve o gerçekten içli
atmosferiyle beynimde saklı-
dır.
Bir hafta Leman'da renkli is-
kambil kâğıtlarının sinemamız-
daki karşılıklannı yazmış ve ma-
ça papazına da Yıldınm önal'ı
uygun görmüştüm. Yıldınm
önal, o çok zor olan "gerçek-
lik" hissini kolayca verebiliyor-
du. Bu yüzden, kendi adıma,
unutulmazfığı hak etmiştir.
'Hemşerim Herkül!'
Cumhuriyet okurlan, yağma-
lanan ve yurtdışına kaçınlan ta-
rihi eserterimizi yakından bilir.
Çünkü Cumhuriyet, bu çok
önemli konuya en fazla yer ayı-
ran gazetedir. Prof. Dr. Aykut
Çınaroğlu'nagöre 100binta-
rihı eserımız yurtdışına kaçırıl-
mıştır. Hatta, kaçak eserlerin
çıkanldığı bölgelerin adını taşı-
yan muzeler bile vardır! Alman-
ya'daki "Bergama Müzesi" gi-
bi. Bir başka müzenin bir salo-
nu da "Konya" adını aimıştır! Çı-
naroğlu, Türkiye'nin sanip ol-
duğu SİT alanlannın toplamının
Yunanistan'ın yüzölçümünden
büyük olduğunu kaydetmiştir.
Yansı Antalya'da, diğer ya-
nsı ise kaçınldtğı Boston'da bu-
lunan "Yorgun Herkül" heyke-
li, bu eserler içinde en önemli-
lerinden biridır. Bu mermer Her-
kül heykelı, I.0.330 yılında Sic-
yonlu Lysippos'un bronzdan
döktüğü bir özgün eserden
esinlenerek Roma döneminde
yapılmış bir kopyadır. I.S. 170-
192 yılları arasında Perge'de,
Afyon'Lffi Iscehisar (Dokemeton)
mermerınden yontulmuştur.
Herkül'ün üst bölümü halen
Amerika'dadır. Tarihimizin bu
önemli parçası çalınmış ve ka-
çınlmıştır.
Bu konuyla Hgtli olarak, oyun-
cu dostum Uğur Çavuşoğ-
. lu'ndan bir yazı geldi. Çavu-
şoğlu, Londra'ntn güneyinde-
ki VVinchester kasabasında
yaptığı geziyi anlatıyor. Tarihi
mahkemesi, katedrali ve glad-
yatörlerin aslanlarla çarpıştığı
atanı, kendi deyiştyle "tarihin
. gözlerine üç boyutlu olarak di-
kildiği meydanı" gezer Çavu-
şoğlu. Adeta Eski Roma'da gi-
bidir. Ustünde -vVmchesterCol-
lege" yazan kemerli kapıdan
gtrer ve gözlen kemerlenn or-
tasında sıralanmış puslu hey-
kellere ilişir. Bunlardan birinin
belden aşağısının olmadığını
görür, altındaki küçük metal
levhada "Herkules" yazmak-
tadır. "Vay be! Hemşerim Her-
kül değil mi bu" diye kendine
sorar. Evet, Antalyalı Herkül'dûr
bu. Bu, yıllar önce Amerika'ya
kaçırılan "Yanm Herkül"ün bir
kopyasıdır. Gerisini, Uğur"un
kaleminden aktanyorum: "Boy-
nu büküktü, beni tanımamış gi-
bi yaptı! Çünkü çevredeki her
şey tam, o yanmdı. Yürüdü-
ğüm onca yolda, karşıma çı-
kan tek eksMk, Anadohjlu hem-
şerim Herkül'düL." Oradaki ko-
lej öğrencılerine Herkül'ü nasıl
çaldırdığımızı ve nasıl ohjp da
geri alamadığımızı birtürlü an-
İatamaz Uğur. "Hep iyilerinyar-
dımına koşan" Herkül, elimiz-
den kapılmıştır. Toprağından
kopanlmıştır. "Eğerbiz Ameri-
ka'dan Türkiye'ye kaçırsaksö-
ke söke bizden geri aJıriardı"
diye düşünerek uzaklaşır Uğur
Çavuşoğlu ve günlüğüne şu
notları düşer: "Bugün bir Ro-
ma kasabasında yürürken ken-
dime çarptım. Tarihimi bana
geri verin, hemşerimibana ge-
ri verin. Sözlerine ve gözlerine
ihtiyaam var."
HerküPle beraber, diğer "ça-
lıntı" eserlerımize sahip çık-
mak. yeni kaçakçılık olaylarmı
engellernek ve bu topraklann
tüm tarihini, tüm gayretimizle
korumak, insanlık borcumuz.
Bunu başarma görevi ve de
onuru Kültür Bakanlığı'nm so-
rumluluğunda.
İnsanlar âleminde kısa bir tur
• ÖSS sonrası, bir dershane-
de çalışan bir okuyucum uyarmış-
tı beni, aynı konuya bu haftaki
"Solak" dergisinde de yer veril-
miş. Konu şu: "Sözel bölümde-
to sonılardan biri, deprem ve ctep-
remin yarattığı olumsuz havayla
ilgili. Dahası, bazı kitapçıklarda
bu soru, bırinci sırada. "Elinsaf"
demekten başka çaremiz yok.
ÖSS'ye katılan 1.5 milyondan
önemli kısmı direkt ya da dolay-
lı olarak depremin korkusunu ve
acılarını yaşadı. Daha ilk soru-
dan on binlerce insanın morali-
ni bozmak nasıl bir uzmanlık ge-
rektiriyor, merak ıçindeyim. Bil-
gi kadar moralın de devrede ol-
duğu bir sınavda depremden
bahsetmeseniz olmaz mıydı?
• Hannover Prensi, fuarda Türk
pavyonuna çişini yapmış. De-
mek ki prenslik de magandalığı
önleyemiyor. "Kendine hâkim
olamayacaksan ne işin var bar-
da, pavyonda?" desem, bu prens
onu da anlamaz!
• Portekiz, Avrupa Şampiyo-
nası'nda tuttuğum ikinci takım-
dı. Gönlüm elbette Türkiye'nin
kazanmasından yana, ama yenil-
sek de Portekiz'i tutmaya de-
vam edeceğim. Birçok Türkiye-
li gibi benim de Brezilya'ya "sü-
rekli bir sempatim" var. Porte-
kiz'i sevmemin sebebi sanınm
bu. Çünkü Brezilya ile ortak kül-
türden geliyorlar. Ylne de bu ak-
şam, bu iyi takımı yenmek is-
tiyoruz.
Hekîmlere
soruşturma
Yüksek Ihtisas Hastanesi'nden Dr.
Güiay Temuçin ile Dr. Aysel Ülker'e,
geçen yıl eylül ayında muayene için
birmahkûm getirildi. Hekimlerin mu-
ayene ile ilgili işlemler tamamlanın-
caya değin odanın dışında bekle-
melerini istedikleri güvenlik görevli-
leri bu uyanya kulak asmadılar. Dr.
Temuçin ile Ülker, durumun hasta
haklan ve hekimlerin uymakla yü-
kümlü olduklan etik kurallara aykın
olduğunu, bu yüzden güvenliğin has-
ta ile hekimin bulunduğu odanın dı-
şında sağlanması gerektiğini vurgu-
ladılar. Koşullann muayene ve teda-
vi yapılmasına uygun olmadığını da
bir tutanakla Ankara Tabip Odası'na
bildirdiler.
Sonra ne mi oldu?
Güvenlik görevlileri ve haklan he-
kimlerce korunmaya çalışılan mah-
kûm, iki doktoru "hastayı muayene
etmedikleri" gerekçesiyle yetkililere
şikâyet ettiler.
Kim demiş "kamu görevlileri hak-
kmda soruşturma iznıçokzorçıkıyor"
diye? Çetelerle ilişkilerde, yolsuz-
luklarda fılan sorun olduğuna tanık
olduğumuz "izin" Temuçin ve Ülker
için şıpın işi çıkıverdi. Asliye ceza
mahkemesindeyargılanmaya başla-
nan iki hekim, Dünya Hekimler Bir-
liği Tokyo Bildirisi'nde yer alan ilke-
leri anımsatıyorlar:
"Tıbbı insanlığın hizmetine sun-
mak, kişilerarasında herhangi bir ay-
nm yapmadan beden ve ruh sağlı-
ğını konjmak ve iyileştirmek, hasta-
lannın acılannı dindirmek ve onlan ra-
hatlatmak tıp doktorlanna tanınmış
bir ayncalıktır. Hekim, tıbbi açıdan
sorumlu olduğu kişinin bakımıyla ;/-
gilibirkararverin\enklinikyöndenbü-
tünüyle bağımsız olmalıdır."
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net
HARBÎ SEMtH POROY semihporoyiayahoo.com
BULUT BEBEK NVRAYçtrrçt
KEDİ LEVO APTÜÜKA
PURONUN
TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 24 Hazirşn
LUCREZ/A BORG/A
1S19'DA BUGÜN, ÜNLÛ İTALYAN SOYLUSU UJCflEZIA
BOGGlAÇLUkUSElSİYA 8OKCİYA'), 29 YAŞINDA ÖL-
PÜ. RÖNBSANS /mL>'A
}
S/A///V EfJ ÖNOe G£tBV
AİL£L£RlNpeN BlRl OCAN 8pHGIA'lAR,KÖnj
ÜNLBeiYLE TAfgİHE GEÇMİŞTİe. İSFANYOL KA/SPİ-
NAU /BOPG/eo SO&6IA 'A///V, İTAL*N METTZBSİN-
oeN DoeAfj LuaeeziA, SASAS/IVW v/AcerA/JDBZ
APt>LA PAPA OCMASINPAN SONRA POUTİKA SAH.
HeSİNB ÇJKMfÇTf. ÇEŞİTU ENrRİleALAKA Gt&fM/f,
BlRÇOK POUTİK C/NAVCTE KARfÇMIfTt. CİMSBL
İUÇKİLCR AÇtSINPAM DA ŞAŞiertCt SeBÜVSN-
LE&I PİLPEN PtL£ OOLAÇAH UJOS£2tA, ANCAK
BABASrNIN ÖLUMÜNPEAI ([1SO3) SON2A MOBMAL
B/G YAŞAMA DÖHEB/LMtÇT/.. Sagda, uq kez
nen Çj/crezta'nın son *fı DfjkA/fonîoJ'£ti* i
GÖRÜŞ
EMtN GÜRSES
AB'de Güvenlik Sorunu
AB'nin dış ve güvenlik politikalannın şefi Javier
Solana, 2003 yılına kadar hazır olmak üzere yak-
laşık 60 bin kişilik bir askeri birlik oluşturmanın pe-
şinde. AB'ye göre bağımsız dış politika ve ordu ol-
madan egemenlik olmaz. Bu birlik, Avrupa'nın her-
hangi bir bölgesinde doğabilecek krizlerin çözü-
münde banş gücü olarak ya da insani müdahale
konusunda görev yapabilecek şekilde yapılandı-
nlacak. Solana, Bosna ve Kosova krizlerinin bu ih-
tiyacı daha da arttırdığını ifade etmekte. NATO Ge-
nel Sekreteri George Robertson, Amsterdam'da-
ki NATO Ülkeleri PariamenterlerToplantısı'nda gü-
venlikte işbölümünün yararlı olduğunu, bunun Ko-
sova'da kanıtlandığını, fakat Avaıpa ve Amerika'nın
çıkarlarına uygun olması gerektiğini belirterek
ABD'nin Avrupa'dan dışlanmaması mesajını ver-;
mişti.
AB'de bazı üyeler, biriiğin siyasi ve ekonomik gü-
venliğini korumak için NATO'dan ayn bir savunma
sistemi oluşturmanın gerekli olduğunu düşünüyor.
AB, ABD'ye karşı egemenliğini kanıtlamaya çalı-
şıyor ilk defa, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana.
AB'nin bağımsız bir dış ve güvenlik politikası ABD
tarafından Atlantik Paktı'na karşı bir tehlike olarak
algılanacaktır. NATO içerisinde bir AB savunma
sistemi Washington tarafından olumlu karşılana-
bilir, fakat bu defa, zamanla güçlenen bir Avrupa
savunma sistemi, NATO'nun Avrupa'daki varlığını
geçersiz kılacaktır. ABD bu gelişmeyi engellemek
için NATO'nun imkânlannın kullanılmasını veto ede-
bilir, fakat kendisi yerine Türkiye gibi ülkelere bu-
nu yaptırarak AB ile doğrudan karşı karşıya gelme-
meye çalışacaktır.
ABD'nin 1972 tarihli ABM (Anti-Balistik Füze Sis-
temi) anlaşmasında değişiklik yapıp kendi nükle-
er şemsiyesini oluştuıma çabalan, AB içerisinde özel-
likle Fransa'nın önderiiğinde gelişen AGSK'nin (Av-
rupa Güvenlik ve Savunma Kimliği) ayaklan üzeri-
ne oturtulması çabalanna haklılık kazandırmıştır. Al-
man Dışişleri Bakanı Joschka Fischer, bunun NA-
TO ittifakı içerisinde güvenlik standardında farklı-
lıklar yaratacağını ifade etmiştir haklı olarak. ABD
kendisini güvenceye almaya çalışırken AB'nin bu-
nu seyretmesi beklenemez.
Fransa yaklaşık 40 yıldır ABD'nin Avrupa güven-
liğinde etkili olmasının önüne geçmeye çalışıyor-
du. Ingiltere, Fransa'yı engellemek için çok uğraş
verdi. Fakat değişimi görünce önünde durup ne ola-
cağı belirsiz bir çabaya girmektense değişime gö-
re hareket etmeye çalışıyor. Blair, Ingiltere'nin ro-
lünün Avrupa ile ABD arasında bir denge oluştur-
maya yardımcı olmak olduğunu belirtti Kasım
1999'da. Fransa'nın başını çektiği bu yeni yapılan-
mada ABD'nin kendisinden henüz vazgeçemeye-
ceğinı gören Londra, çok yönlü politika izlemeyi ulu-
sal çıkarlarına uygun buluyor.
AB'de öncelikle Fransa, ingiltere ve Almanya'nın
kararları önemli. Fakat küçük AB üyeleri NATO
şemsiyesinden kolayca vazgeçmezler. Doğu Av-
rupa'daki yeni üyeler de buna karşı çıkacaklardır.
ABD'nin NATO aracılığıyla Avrupa'da üstlendiği rol
konusunda AB'nin şimdiki ve yakın getecekteki
üyeleri arasında önemli anlaşmazlıklar doğabilir. ABD
bu anlaşmazlıklan körüklemek için elinden geleni
yapacaktır ve bunda başarılı olmaması için pek bir
neden yoktur. Polonya ve Macaristan gibi ülkeler
AB'ye güvenip ABD ile karşı karşıya gelmeyi gö-
ze almayacaktır. AGSK'den dışlanan Türkiye'nin ise
ABD'den yana tavır almaktan başka yolu yok. Fran-
sa için yakın bir tehlike yoktur, fakat Türkiye aynı
durumda değildir. Bunu bilen ABD, AGSK'nin AB
üyesi olmayanlara da açık olması konusunda di-
retiyor. Bu şekilde, çoksesli AGSK'nin ayakta dur-
ması daha da zorlaşacaktır. Eğer ABD, AB'nin
ayakta durmasını engelleyemezse bazı tavizler ve-
rerek onu kendi çıkarlarına uygun şekillendirme-
nin yollannı arayacaktır.
AB'nin çıkarlarının ABD'ninkinden farklı olduğu-
nu, artık ABD'nin çıkanna olanın AB'nin çıkanna ol-
mayabıleceğini düşünen ve ABD'nin yüksek aske-
ri gücünden çekinen AB, dünya ekonomisinde ge-
lecek kutuplaşmalann hesaplannı yaparak gelecek-
te kendi payını korumanın yollarını düşünmekte.
VVashington açısından, üzerinde titizlikle durdu-
ğu 'Atlantikçilik' hesaplannı yeniden gözden geçir-
me zamanı geldi. Bu arada ABD Kongresi, Av-
rupa'ya, senin namusunu Stalin'den biz koruduk
diye siteme başlayabilir.
E-mail: emingurses(5 yahoo.com
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2SOLDA.NSAĞA:
1/ Dengesini
ustalıkla ko-
rurken top, bı- 2
çak, tabak gibi 3
nesneleri hava-
ya atıp tutarak
gösteri yapan 5
sanatçı. 2/ Ni- 6
ne... Binicilik-
te atın bayağı
yürüyüşüne
verilen ad. 3/ g
Aruz ölçüsün-
de bir dizeyi ölçünün
parçalannagöreayır- 1
ma... Uçurum. 4/ El 2
sıkışma...Uzaklıkişa- 3
reti. 5/ Değerli maden- 4
lerinsaflıkderecesi... 5
Asya'da bir ülke. 6/ g
Gariplik, tuhaflık. II
Peru'nun başkenti... ğ
Bayağı. 8/ Kasaplık
hayvanlann kesildiği
yer... Hububat tozu. 9/ "Hayat zamanda bırak-
maz" (Attilâ llhan)... Japonya'da dinsel törenlerde
okunan bir tür ilkel nesir.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Uzun süreli uçuşlarda vücudun saat farkına uyum
sağlayamayarak rahatsızlanması.. tlgi eki. II Böl-
meli göçebe çadın... Alev. 3/ "Tüysûz şeftali" de
denilen meyve. 4/ Tombul, iri yapılı. 5/ Din işleri-
ni devlet işlerine kanştırmayan... Avııkatlann bağ-
lı olduğu meslek kuruluşu. 6/ Yanarken güzel kok-
tuğu için tütsü olarak kullanılan bir ağaç... Ingilte-
re'de çok sevilen bir cins bira... Hicap. 7/ "Cemal
Reşit — ": Bestecimiz... Soyundan gelinen kimse.
8/ Argoda hamama verilen ad... Bir meyve. 9/ Kı-
razdan yapılan likör.