14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
t MAYIS 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Grevde DSP'nin tuturau Bektronik posta: som©posta.cumhuriyetcofn.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 07 - Hazine Müsteşarlığı'na para yetmiyormuş... "Bal tutan oarmağını valar!" DlSK'in genel başkanıyken Demokratik Sol Parti'den milletvekili seçilen Rıdvan Budak ne der bilmeyiz ama Edirne'nin Uzunköprü ilçesinde DİSK'e bağlı Genel-lş Sendikası belediyede greve başlayınca yerel gazetede yazı yazan bir eğitim emekçisi, köşesinde sendikal örgütlenmenin önemine değinip ilçe halkından grevdeki işçilerin desteklenmesini istemiş. Kuşkusuz, Rıdvan Budak da işçilerin yanında yer alır. Fakat Uzunköprü Belediye Başkanı, grevdeki işçilerden yana çıkan yazısı nedeniyle eğitim emekçisini şikâyet etmiş ve hakkında soruşturma açılması istemiş. Bızim merakımız, Rıdvan Budak'ın son gelişme üzerine ne düşündüğü. Çünkü, Uzunköprü Belediye Başkanı, eski sendika önderlerinden Budak'la aynı partiden! Acaba belediye başkanının tavrı kişisel mi yoksa genel merkez kontrollü DSP'nin politikası mı! umhurbaşkanlığı seçiminde ikinci turdan da sonuç alınamamış olması bir bakıma istik- rarın sağlam temeller üzerinde yükseldiği- nin kanıtı sayılmalıdır. Meclis dışından aday gösterilen ve yeterince tanınmadığı, tanınması için yeterli zaman bulunamadığı yolunda eleştiriler alan Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer'in ilk turda aldığı 281 oyu, ikinci turda 314'e çıkartması başta Menkul Kıymetler Borsası olmak üzere para piyasalarındaki istikrarı da korumuştur. Sayın Sezer'in aldığı oylar her ne kadar ilk iki tur- da seçilmesi için gerekli 367 oya yetmese de üçün- cü turda seçilmeye yeterli 276 oyun üstünde kaldı- ğının ve seçileceginin göstergesi olmuştur. Bu göstergeler ışığında görüldüğü gibi, iki oyla- ma arasında 33 milletvekili daha Sayın Sezer'i da- ha yakından tanıma fırsatı bulmuş ve dolayısıyla is- tikrarın temelleri daha da sağlamlaşmıştır. Kaldı ki Amerika'dan ve Avrupa Birliği'nden ge- Analiz len mesajlar istikrarı daha da istikrarlı bir duruma ge- tinmektedir. Sayın Sezer'in adaylığı için beşli öneriye ilk imza- yı atan Başbakan Bülent Ecevifin temenniteri ilk tur- da seçimin bitmesi yolunda idiyse de ve ikinci tur için Sayın Ecevit "Inşallah bu turda biter, işimize bakarız" şeklinde bir beyanda bulunduysa da siya- setin ince dengeleri üçüncü tura gidilmesini ister is- temez zorunlu kılmıştır. Kura ile oy tasnif heyetine seçilen milletvekilleri- nin bu görev için isteksiz davranması oylamanın üçüncü turda biteceğinin önemli bir işareti sayılma- lıdır. Cumhurbaşkanlığı seçimi oylaması dördüncü tura gerek kalmadan yani bir bakıma daha fazla oyalanmadan bitecektir. Üçüncü tura gelindiğinde hiç kuşkusuz Meclis içinden bazı adaylar adaylıklarını devam ettirecek- tir. Meclis içindeki adaylar arasında yine hiç kuşku- suz en güçlü aday Meclis Başkanı Sayın Yıldınm Akbulut'tur. Sayın Akbulut ilk turda 56, ikinci turda 88 oy almış bulunmaktadır. Bu durumda Sayın Baş- kan'a ikinci turda 32 milletvekilinin daha oy verdiği kesin bir dille ifade edilebilir. Sayın Sezer ise ikinci turda ilkine göre 33 oy daha alarak bu alanda da Sa- yın Akbulut'u geride bırakmıştır. Ibre her bakımdan Sayın Sezer'i göstermektedir. Sayın Akbulut seçi- mi kaybetse de seçim sonunda Meclis Başkanlığı'nı kaybetmeyeceği için Sayın Sezer'in dış gezileri sı- rasında Türkiye'de kalarak cumhurbaşkanı vekili olacaktır. Adaylığını DSP milletvekili olarak koyup ilk turda 3 oy alan, ikinci tura bağımsız milletvekili olarak gi- rip 2 oy alan Mail Büyükerman'ın cumhurbaşkan- lığı şansı ise başlı başına bir anaiiz konusudur. SESSİZ SEDASIZ (!) NUIUKUMTCEBM, Yüksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU Deneme yanıl(t)ma yöntemiyle idare ediliyoruz! Nlekçe verdiler, başları derde girdi! Kastamonu'nun Inebolu ilçesine bağlı kıyı köylerinden özlüce'de ba- lıkçı barınağı yapılırken müteahhitin, kaymakamın göz yummasıyla liman içinden ve plajdan yasadışı bir şekil- de kum aldığını öne sürüyor köy hal- kından 14 kişi... Dilekçelerini yazıp Içişleri ve Çevre Bakanlıklarına gönderiyorlar... Ankara'ya ulaşan şikâyet üzerine konu incelemeye alınıyor... Yapılan inceleme sonunda, iddiala- nn asılsız olduğu bildiriliyor. Vatandaşlara bildirimi ise vatandaş- lann şikâyet ettiği kaymakam yapı- yor: "Kasıtlı, haksız, yersiz ve gereksiz iddialaria kamu hizmetinin ifasınafü- tur gelmekte, hizmete muhtaç kırsal köylerimize hizmet sunmamız zorlaş- makta, halkımızın hizmetine harcan- ması gereken zaman ve kaynaklan- mız ise gereksiz yere heba olmakta- dır. Daha sorumlu ve duyarlı davran- manız konusunda gereğini bilgilerini- ze rica ederim." Ve bu arada, Ulaştırma Bakanlı- ğı'ndan bir kontnol teknisyeni, bannak- ta görevini yapmakta iken iki kişinin hakaretine ugradığını iddia ederek Inebolu Cumhuriyet Savcılığı'na başvuruyor. Savcılık şikâyeti ye- rinde buluyor ve dava açıyor. Içişleri ve Çevre Bakanlıklan- na gönderilen şikâyet dilekçele- rine ilk imzalan atan iki kişi "görevli me- mura" hakaret iddiası ve hapis iste- miyle yargılanıyor! Cevap ve düzeltme metnidir Haksızlık ediyorsunuz Gazetenizin 21.12.1999 ta- rihli sayısının 15. sahifesin- de yayınlanan " Vaziyet" kö- şesinde Deniz Som mahreç- li ve "Samsun'da Kim Ki- mi Niye Dövüyor, Niye Döv- müyor" başhklı haber/ya- zı yayınlanmıştır. Bu haberde geçen,^ _ "ll.Samsun'a geldiğinde tıp profesörü olan Sait Bil- giç'in geçen hafta bir do- çenti sille tokat dövtnesi de düğiin sevincinden olsa ge- rek..." Iddialan, tümüyle, asılsız ve gerçek dışıdır. Haberin bu şekilde kaleme alınması. amaçlı ve kasıtlıdır. Habere konu olan olayın aslı ve özeti şudur: Olay tarihınde Anabilim Dalımız laboratuvarlannda yaptıgımız pratik sınavı sıra- sında dövüldüğü iddia edilen öğretim üyesi görev yerini beğenmeyerek Anabilim Da- h Başkanı olarak beni salon dışına çağırmış,"- Terbiye- siz herif, sen beni görev- lendiremezsin, ben istedi- ğim salonda görev yapa- rım" sözlerini sarf ederek hakarette bulunmuş ve itek- lemiş, akabinde de, "- Ben size ne yapacağımı şimdi gösteririm!" diyerek görev mahallini terk etmiştir. Son- ra da bir kaşık sudafirtınako- pararak olayı ters-yûz etmiş ve çarpıtarak basını yanılt- mıştır. Basının, kişilik hak- lannı zedeleyecek böyle bir haberi işlerken daha duyar- lı ve tarafsız olması gerekir- di. Olayın aslı esası bu iken, Sayın Som'un köşesinde bu yalan iddiayı ışlemesi Basın Ahlakı tlkelerine de ters düş- müştür. Keyfiyet bundan ibaret ol- masına rağmen ıddialann araştınlmadan haber yapıl- ması kasıtlı bir davranış ol- muştur. Gerçekleri gizlemek mümkün değil. Haksız ola- rak talep edilen ders ücretle- rini onaylamadığım için dü- zenlenen bu komplo elbette- ki yanlış bir şekilde tanıtıl- mama sebep olmuştur. Ama yasalar haklının hakkını tes- lim etmek için mevcuttur. Yasal süreç gerçeği ortaya çıkaracaktır. Jşbu tekzip ve düzeltme metninin Basın Kanu- nu'nun ilgili hûkümlerine uygun biçimde aynen ya- yınlanmasını rica eder, say- gılar sunarım. 16.02.2000 Prof. Dr. Sait Bilgiç Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı Başkanı - Samsun Haksızlığa devam ediyorsunuz Gazetenizin 22.12.1999 tarihli sayısının 15. sahifesin- de yayınlanan "Vaziyet'" kö- şesinde Deniz Som mahreç- li ve "Adam Dövmekten Sabıkalı Bir Rektör" baş- lıklı haber yazı yayınlanmış- tır. Bu haberde geçen, "...Sait Bilgiç, yanındaki yardımcı doçent fedaileri ile birlikte. Diş Hekimliği Fakültesi'nden bir doçen- ti dövmüş..." Jddialan, tümüyle, asılsız \ e gerçek dışıdır. Diş Hekimliği Fakülte- si" nden hiçbir öğretim üye- siyle aramızda ne bahsettiği- niz gibi, ne de tartışma dü- zeyinde bir olay geçmemiş- tir. 21 Arahk 1999 tarihli ya- zınızda bahsettiğiniz yalan olayla ilgili bir yazı daha yaz- mak için çabalarken yalanı yanlış yazmış olmalısınız. Yalan ve yaahş birbirine ya- kışıyor. Ama köşenizin; ki- şiseHıesaplan olanlarm, hak- sız menfaat temin etmek is- teyenlerin arenası haline gel- mesini de yadırgıyorum. Haksız talep edilen ders üc- retlerini onaylamadığım için yıpratılmak istendiğimi el- bettekı size söylemezler. Doğruian yazmanm size da- ha çok yakışacağına ve böy- lelikle daha yararlı olacağı- nıza inanıyorum. Yanlış yapmanıza sebep olan ve bir gün önceki köşe- nizde işlediğiniz yalan-iddia kaynaklı yazınıza gönderdi- ğim cevap ve düzeltme met- ninde, olayın gerçek yüzünü açıkladığım için köşenizı da- ha fazla meşgul etmek iste- miyorum. Ama sizin de ki- şilik haklanmı zedeleyen bu tür yalan ve yanlış haberler- den dolayı gönderdiğim ce- vap ve düzeltme metinlerini, cevap hakkımı kullanmama saygı göstererek yayınlama- nızı bekliyorum. Yasalar haklının hakkını teslim etmek için mevcuttur. Yasal süreç gerçeği ortaya çıkaracaktır. Yanıltılsanız da, araştırmadan yazı yazmış ol- sanız da gerçekler su yüzü- ne çıktığında buna saygılı olacağınızı ümit ediyorum. Işba tekzip ve düzeltme metninin Basın Kanu- nu'nun ilgili hûkümlerine uygun biçimde aynen ya- yınlanmasını rica eder, say- gılar sunarım. 16.02.2000 Prof. Dr. Sait Bilgiç Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Ana- bilim Dalı Baskanı-Samsun KlM KlME DUM DUMA BEHIÇAK behicakiu turk.net ÇİZGİLtK KÂMtL MASARACI H A K B İ SEMİH POROY semihpomyiayahoo.com KEDt LEVO APTVLİKA O 3 3 EKiM'uiDE 5 RESGAM VeBî*. BUOuHLEflDE BENOe. ÇA- SlMlZA Uy<HJH BİH- SAHAT KURMAYA KAXAR V£»OİM. İLKöRNeSİ TTYAT. KOOA BAŞLAYAH BUA/<H*t- İSMİ ' ' VUNYADA DA BU TIPSANAT 1316'LARDA'ŞAıft VE RES- Gi /VtOA Atf/AfJ DA Bt/MAflDAHBJJfî ÜMCESÎDE DÖRT DBFA LMliS TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 3 Mayıs GECMİS ZAMAN ÖZLEML 1363'TE BuaÛH,ÜHLÛ YA2AR A8DÜLMK ŞİNASİ HİSAR, 75 YAŞlNDA İSTANSUL 734 ÖLDÜ. &£NÇ- ÜK YtLLARtUM GALA~m£A&& ÜSE£ikD£,SON- RA DA PARt'S SİYACAİ. SİLSILEK OtUJLU'NDA OKUUUÇTV.FgANSA'OA OLOÜ6U y/LLAR £P£- 8İYAT Ç£VREL£HİrLE YAKlNUK. KUKMUŞ, YUK- M DÖHJÜNCE O£ MEÇeUTİYET'DÖNEMİ YAZARLA- &YLA İÜŞKJYE £/RMİŞTr. HİSAR, ROMAM Ve ÖYKÜLE&Nİ, MUTLU ÇOCJJKLUK. AMILARIYLA VE İSTAAl&UL'UN VARLt/O-l fCESİMlhiİN 2O. YÜZYtL 6AŞIK1PAİC.İ RAHAr YAÇAM/A/A İLİŞKİN KONULA8LA OUIÇTURMUfTU. *FA- V/A* BEY l/£ BİZ" Y£ "Ç/tMUCA'D/ T£AAİZ"SİSİ eoMAfJCABl SUAJA PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Cumhurbaşkanlığı Meselesi Açık pencerelerinden Balıkpazan'nın şımank ke- dilerinin miyavlamaları duyulan Cumhuriyet Mey- hanesı'nin tavanı basık ikinci katına kurulmuş ra- kı soframız, "cumhurbaşkanlığı" gibi çok önemli bir memleket meselesinin konuşulacağı bir yer değil- di bence... Fakat bunu karşıma oturup, cıvıl cıvıl gözlerinı gözlerime dikmiş, benden yanıt bekleyen sevgili Naim Kılıç Ağabey'e nasıl anlatabilecektim? "Ne diyorsun sahi sen bu cumhurbaşkanlığı işıne" diye sorunca, "Ne diyeyim abi..." diye yanıtlamış- tım, "gerçekten önemli bir mesele..." Yılların ga- zetecisi bu sudan yanıtla yetinmemişti tabii... Bak- tım olmayacak, "Ne kadar önemli de olsa, bu me- sele benipek ilgilendirmiyor galiba..." diye eklemiş- tim. Aslında bir "itiraf'h bu... İlk kez yüksek sesle dillendirdiğim biritiraf!.. Kafamdan geçenleri dışavu- runca bayağı rahatlamıştım doğrusu. Yüzümdeki ferahhğı Naim Ağabey de fark etmiş olmalıydı kı, kadehini kaldırıp, "Haydi..." demiştı, "içelim bari..." Içmiştik... Haftalardır herkesin kafasını meşgul eden bu önemli memleket meselesi karşısındaki ılgısızlı- ğimden bayağı tedirgin olmaya başlamıştım son gün- lerde. Nereye gitsem, nereye baksam herkes bu- nu konuşuyordu. Kayıtsız kalan bir tek ben vardım sanki... Kendimi ne kadar zorlasam da, merakımı uyandıracak, beni heyecanlandıracak bir "nokta" bulamıyordum... Beni ilgilendiren "Hiçbiryanıyok!" da diyemiyordum aslında bu mesele için... Ama bun- lar, benden başkasını ilgilendıreceğinı pek sanma- dıgım çok küçük ayrıntılar. çok basit sorulardı... Sözgelimi cumhurbaşkanı adaylannın hiçbırı gül- müyordu... Belki çok "özel" bir meraktı benımkisı, ama kendilerini devletin en yüce katına layık gö- ren bu saygın insanların en son ne zaman kahka- ha attıklannı müthiş merak ediyordum. En son ne zaman bisikletle dolaşmışlar, en son ne zaman zeybek oynamışlardı? Içlerinden hangisi otobüse binmişti son on yıl içinde? En son ne zaman âşık olmuşlardı? Ne zaman eşlerine "Seni seviyorum..." demişlerdi en son? Spor yapıyorlar mıydı? Sıne- malarda, stadyumlarda hiç bilet kuyruğuna gırmış- ler miydi? Çocuklarını en son ne zaman tiyatroya götürmüşlerdı? Içlerinden hangisi yemek pişırme- sini, şarkı söylemesıni biliyordu? Evde mutfak iş- lerine yardımcı oluyorlar mıydı acaba? Ne tür mü- zikten hoşlanıyorlar, hangi kitapları okuyorlardı? Okuyoriar mıydı? Nükleer enerjiye karşı olup olma- dıklannı da bilmiyordum bu saygın insanların. Kü- reselleşmenin Türkıye'ye yansıyan sonuçlarını na- sıl değerlendiriyorlardı? Demokratikleşmeye iliş- kin önerileri neydı? Güneydoğu sorununa nasıl ba- kıyorlardı? Tüm uygar ülkelerde "Emek Günü", "Iş- çi Bayramı" olarak kutlanan 1 Mayıs'ın Türkiye'de hâlâ "resmi tatil" kapsamına alınmayışından ra- hatsızlık duyuyorlar mıydı örneğın? Hiç "yasak ki- tap" okumuşlar, Eşber Yağmurdereli'nin adını duymuşlar, ışkence gören bir çocuğun saçını okr şamışlar mıydı? Yanıtlarını bilmedığim, öğrenemeyeceğim soru- lardı bunlar... Bu yanıtları bilmeden bu saygın ın- sanlar üzerine nasıl fikir yürütebilirdim ki? Tek bıl- diğım hepsinın, yaşları 40'ın üzerinde üniversıte mezunu erkekler olduğuydu. Ama hangi ınsan yal- nızca yaşı, dıploması bir de mesleği ile anlaşılmâ^ sı gerektığı gibi anlaşılabılırdi?.. Çok zor bir göre- ve talıp olmuşlardı. Içlerinden birı bu göreve seçı- lecek, ondan sonra konuşacağı kürsülere "cum- hurbaşkanhğı forsu" asılacaktı. Geçeceği yollarda trafik duracak, caddeler boşaltılacak, çevresınde hep "makama uygun" insanlar olacaktı artık. Çan- kaya Köşkü'nde oturacak, Milli Güvenlik Kurulu'na "başkanlık" edecekti. Türk cumhurıyetlerıne yapa- cağı gezilerde ev sahipleri başına "döbbeg", "pa- pak", sırtına "cüppe", "/caftan"geçireceklerdi. Her konuda bilgi sahibı olmak, her konuda konuşmak gibi her insanın altından kalkamayacağı ağır btr sorumluluk üstlenecektı ayrıca... Eğer zeybek oy- namasını, şarkı söylemesini, yemek pişirmesini biJ- miyorsa, sporyapmıyorsa, bisiklete binmiyorsa, kah- kaha atmasını unutmuşsa, hepimizin her zaman ya- şadığı o kaçınılmaz "insani" sıkıntılann nasıl üste- sinden gelecekti?.. Çok basit sorular bunlar. Biliyorum. "Bak, yine aynntılarda boğuluyorsun!.." diyenlere de hak ve- riyorum. Daha önce de söyledim. Bir "itiraf" bu! In- sanoğlu, büyük meselelerde "bûyük" düşünmeme- nin keyfine bir vardı mı, inanın bir daha vazgeçe- miyor. Aklınızı çelmiş olmayayım, ama öyle rahat- lıyorsunuz ki... i (Faks:0 212-723 84 97) ; B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 1/ Koordinas- yon. 2/ Fin ha- mamı... Avuç içi. 3/ Bir tari- katyadasana- . tınkurucusu... Bal, yoğurt gi- bi şeyler koy- 6 maya yarayan -, tahta kova. 4/ Aklavegerçe- 8 ğe aykırı... 9 Lantan ele- mentinın simgesi Zayıf yapıh, güçsüz... Dağ sırtlannda geçit 2 verençukuryer. 6/K0- 3 kulu tohumu hamur 4 işlerinde ve rakıcılık- 5 ta kullanılan bitki. II Hıyan, üzümü ve dir- seği vardır... "Meh- met Ali — " : Ressa- mımız. 8/ Kayaiık kı- yılarda yaşayan bir balık... Bir gıda maddcsi. 9/ Turgut Özakman'ın bir tiyatro yapıtı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ostü kumaş, altı kenevir ipinden yapılan hafif ayakkabı. 2/ Bir şeyden kalan kötü iz... Şenlikler- de caddelere kurulan süslü kemer. 3/ Garipler, kim- sesizler...Panama'mnplaka işareti. 4/"Memduh --- - " : Sinema yönetmenımiz... Geceleyin ateş çevreF sinde davul zurna eşliğinde oynanan bir halk Dyu^ nu. 5/ Güneydoğu Anadolu'da, daha çok kadınla- nn çeşitli yerlerine yaptırdıklan bir tür dövme.;T Bir nota... Olumsuzluk belirten bir önek. 6/ " — der- dim var birbirinden seçilmez / Bir aynlık bir yok- sulluk bir ölüm" (Karacaoğlan)... Avrupa'dakonu- şulan bir dil ailesi. II Ticaret eşyası... ıri ve zehir- siz bir yılan. 8/ Kabuğu kendi kendine çatlayıp so- yulan ağaç. 9/ Karatavuk da denilen bir kuş... Tan- ntanımaz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear