25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1O MAYIS 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Cepteki deprem vergisi Cumhuriyet Kadınlan Derneği Sakarya Şubesi Başkanı Nurten Erus, cep telefonu ile Marmara Depremi'nden sonra tanıştı. Erus, depremin büyük şoku geçtikten sonra Adapazan'ndaki adresine ve adına kayıtlı olarak Ankara'daki annesinin armağan ettiği cep telefonunu hem bir depremzede hemde depremzedeier için çalışan bir gönüllü olarak kullandı: "Yabancısı olduğum için ilk faturada vergilerden birini ayakbast parası gibi birşey sandım. Fakat sonra öğrendim ki, bu para her faturada alınıyor. Bizden, deprem vergisi alıyoriar. Ulaşabildiğim görevlilerden yanlışlığı düzeltmelerini istedim; verilen adreslere gerekli belgeleri gönderdim ama nafile... Fakat şimdilik... Türkiye Cumhuriyeti'nin sade bir yurttaşı olarak Turkcell'den hakkımı şimdilik kamuoyu önünde anyorum." Bektronik posta: somdposta.cumhunyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Finans sektörü gözaltına alınmış... "IMF'nin aözü dovmuvor!" ugünün koşulları Uğur Mumcu'nun öldü- rüldüğü yedi yıl öncesine hiç benzemiyor. Yannın koşullan da bugüne benzemeyecek. Her dönemin kendine özgü koşullan var. Bu bakımdan, Uğur Mumcu'nun ölümünden dört yıl önce 8 Mart 1987'de yazdıklan, düne ait önemli ipuçlannı bugüne taşıyor: "Humeyni rejimi, bölgedeki bütün Müslümanları kendi rejimi doğrultusunda birleştiımek istiyor. Bü- tün amacı bu. Bu amaca ulaşmak için herkes ile iş- biriiğine açıktır; Kürtlerfe, şeriatçı Türklerie ve tabii silah sağladıkları ölçüde Amerika ve Israil ile... Iran Islam Cumhuriyeti, 'Vezaret-i Irsad-ı Islami' adlı bakanlık, Acemce, Arapça, Ingilizce, Fransız- ca, Almanca, Kürtçe ve Türkçe propaganda yayın- ları çıkanp, bunlan dünyanın dört bir yanında dağı- tıyor. Bu yayınlardan biri de Kürtlerle ilgili. - Kürdistan, emperyalizm ve bağımlı gruplar. Kitapta şu görüş yer alıyor: Düne ait - Kürdistan'da Kürt kavmiyetçiliğine bağlı bağnaz- lardan aşın Marksist ideoloji bağlılarına, Çin ve Rus taraftariarından görünen üç güce (Amerika'ya; Rus ~ ya'ya, Çin'e) aşın düşman olan gruplara kadar bü- tün antiinkılapçıları geniş bir alanda ve bir arada ey- leme geçmişlerdir. Iran rejimine göre bu eylem biçimi yanlıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri, Irak'ta yerieşen ve vur kaç yöntemi ile yurttaşlanmızı kana bulayan PKK çete- sinin kamplannı bombalayınca, Humeyni rejimi, bu konudaki resmi görüşünü hemen unutup, PKK çe- tesi katillerden yana tavır alıyor. Amaç, çoğunluğu Müslüman olan, tek laik devleti sarsmak, eğer el- den gelirse bu laik cumhuriyeti yıkmak. 'Şeytan' diye suçladığı Amerika ile kaş ve göz arasında silah pazarlığı yapan bu çağdışı molla re- jimi, şimdi de 'ırkçı' diye nitelediği Kürt terör örgüt- leri ile işbirliğine girişiyor. PKK silahına molla sanğı bağlanması hiç de saşırtıcı değildir. Humeyni rejimi, 'Islam inkılabı1 adına açıkça bir 'Acem milliyetçiliöi'ni yaymaya çalışıyor. Tıpkı, Su- udi Arabistan'ın 'Islam devleti' diye bir çeşit Arap milliyetçiliğini savunması gibi. Bu Acem ve Arap milliyetçiliklerine bir de terör yön- temleri ile masum insanlara saldıran 'azınlık ırkçılı- ğı' eklenmiştir. Bugün için Acem milliyetçiliği ile Kürt ırkçılığı kol kola ve el eledir. Insan bütün bunları görünce ve yaşayınca, 'tam bağımsızlık' ilke ve inancının önemini daha iyi anlı- yor. Laikliğin Türkiye'yi bugüne dek hangi tehlike- lerden kurtardığını çok daha iyi yorumluyor." Uğur Mumcu suikastının maşalan ve maşalan tu- tan ellerortaya çıkınca, Uğur Mumcu'nun kendi ka- tillerini yazdığını da göreceğiz... SESStZSEDASIZ(f) NURtKURTCEBE \ Yüksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU Bitkisel hayata girdik; otobur yaşışoruz! Tlme'm anket davasında karar Tıme deıgisinin 20. yüzyılın en önem- li 100 kişisini belirlemek amacıyla ulus- lararası düzeyde yaptığı anket sırasın- da Eskişehir 5. Noter başkâtibi Isma- il Hakkı Demirci, kentte kapı kapı dolaşıp Mustafa Kemal Atatürk için 150 binin üzerinde oy toplamıştı. Fakat Time dergisi, Atatürk'e veri- len oyları görmezden geldi ve Ata- türk'ü sıralamadan çıkarttı. Tıme'ın bu karan üzerine Ismail Hak- kı Demirci de dergi aJeyhine tazminat davası açtı. Time dergisini savunan Türk avukat- lar, davanın Amerika Birleşik Devlet- leri'nde açılması gerektiğini öne sür- dü. Ancak mahkeme savunmanın bu istemini kabul etmedi. Demirci'nin açtığı dava, Eskişehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görül- dü. Iki yıla yakın süren dava geçenler- de sonuçlandı: "Maddi ve manevi tazminat unsur- larının gerçekleşmemiş olması dola- yısıyla davanın reddine." Ismail Hakkı Demirci, noter başkâtipliği görevinin yanısı- Va Eskişehir'deki yerel gaze- te)erden "lstikba)"de yazı ya- zıyordu ve geçen pazartesi ya- zısını şöyle bitirdi: "Keşke, davanın başında 'Yetki mer- cii Amerika Birleşik Devletleri mahke- meleridir' istekleri kabul edilseydi de bu karan Amerikalı bir hâkimin ağzın- dan duysaydım!" GÖRUŞ Prof. Dr. COŞKUN OZDEMlR Sigaranın Dumanı Köstebek filminden esinle- nerek yazdığım bir yazıdan yararlanarak Türkiye'de siga- raya karşı mücadele verenle- rin serüvenini öğrenmekfırsa- tını buldum. Buna öncülük eçjealej ar,aşij\daj,b4Jİuq£i\ genç bir profesör Sayın Elif Dağlı bilmediğim birçok şey anlattı. Bifmiyordum, ama şaşma- dım; artık hiçbirşey karşısın- da şaşkınlığa düşmüyorum. Türkiye 1996 yılında sigara reklamlarını yasa maddesi ile yasaklamayı başarmış bir ül- ke. Ama öğrendiğime göre bunu delmek için büyük ça- balar sarf ediliyor. Bu yasanın kaldırılması için ikna turları yapılıyor. Milletvekilleri birerbi- rer marke ediliyor. İkna etme- nin türlü çeşitli yollan var el- bette. Kaliteli programlanna tanık olduğumuz NTV'nin ya- yımladığı Fomnula I otomobil yarışlarının sigara reklamla- nna aracılık ettiğini anlıyoaız. Avrupa 2001 yılında baş- layarak bu yarışları tedricen yasaklama karan almış, ama doğaldır ki Türkiye pazarını elde tutmak için yoğun ça- balar var. Yazık ki Türkiye si- gara tüketimi için çok çekici, çok verimli bir pazar. Yurdu- muzda cümle âiem sigara içi- yor dersek fazla abartma yap- mış olmayız. Okulda, hasta- nede, üniversitede, lokanta- da, kahvede, gazinoda işye- rinde, bankada, resmi ma- kamlarda çalışanlar, müdür beyler, müdire hanımlar, ka- pıcılar, şefler ısrarlı ve tutariı bir şekilde sigara tüttürüyor- lar.f) Gençlerimizin sigara düş- künlüğü çok çarpıcı. "Bayılı- yorum şu sigaraya, onun gi- bi dost yok" diyen ve nefis badem ezmeleri imal eden bir dostum var ve onun gibi daha birkaç kişi. Ama büyük çoğunluk kahrederek, lanet okuyarak bu alışkanlığını sür- dürdüğünü söylüyor. Üst dü- zeyde eğitim görmüş, unvan- lı, ünlü, seçkin insanlarla bir odada toplantıya giriyorsu- nuz. En az yarısı büyük bir keyifle sigarasını yakıp du- manını üflüyor. Ünlü politika- cı ChurchiH'in "Sigarayt bırak- maktan kolay ne var; ben yû- z kere bıraktım" dediği riva- yet olunur, ama pekâlâ anla- şılıyor ki sigarayı bırakmak çok çetin bir iş. Her babayi- ğidin harcı değil bu. Köstebek gara yapımcıları alışkanlığı arttırmak için hem de kanse- rojen etkisi olan bir maddeyi sigaraya katıyorfar. Insan sağ- lığı ne kelime, para kazan- mak her şeyin üstünde bir he- deftir bugün. Benim dene- yimlerime göre sigarayı kim- ler bırakabiliyor biliyor musu- nuz? Onun ağır bir darbesini yiyenler. Kırk yıldır afiyetle sigara tir- yakiliği yapan bir arkadaşı- mı, bir seyahat dönüşünde sigarayı terk etmiş buldum. Şaşkınlıkla bunun nasıl oldu- ğunu soruşturduğumda bana şu cevabı verdi: "Beni 3 haf- ta arka üstü yatırdılar, bu üç hafta boyunca yalnız tavanı seyredebildim, kolay değildi bunun tekrannı göze alabil- mek." Arkadaşım bir kalp kri- zi geçirmişti. Sevgili gençler ve de orta yaşlılar ve elbette ileri yaşlardakiler, gelin bir kalp krizini beklemeden ve de sigaranın nikotininin yol açtığı binbir musibete yaka- lanmadan bırakın şunu. Si- gara ile hava basmak, fiyaka yapmak, kimlik ispatlamak zamanlan da geride kaldı, pek estetik de olmuyor sigaralı in- san manzaraJan. Yazıyı siga- ra tutkunlan için bir teselli ile bitirelim. Binlerce hastalıkta olum- suz rol oynayan nikotinin par- kinson ve Alzheimer hastaJık- lan için koruyucu etkisi oldu- ğu anlaşılıyor, bunu destek- leyen ciddi, bilimsel çalışma- lar var. E ne yapalım, ille de ben buna devam ederim di- yorsanız parkinson ve Alzhe- imer (bellek kaybı) olasılığını azaltıyorum diye teselli bula- bilirsiniz. C) Benim çok sevdiğim yer- lerde Istanbul Tıp Fakültesi Nöroloji Kliniği'nde, Türkiye Kas Hastalıklan Derneği'nde ve Cağaloğlu'ndaki Cumhu- riyet gazetesinde de sigara dumanlanndan yakanızı kur- taramıyorsunuz. KİM KtME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak@turk.net ÇtZGİLİK KÂMtL MASARACI HARBt SEMİH POROY semihporoyCüyahoo.com BULUT BEBEK NURAYÇÎFTÇI poli-fcika^ta KEDİ LEVO APTÜÜKA ANKARA 16. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN___ EsasKo: Hâkrrrrr Yıtmaz İgrs* 2058» Mtjp- Mptın Vnrrtalfiıl Mahkememızde görülmekte bulunan müteveffa Cemal Tanyeri'ye ait tereke da\ asının > apılan açık yargılamasında verilen ara karan gereğince; Yapılan yazışmalara rağmen müteveffanin mırascılan Ferhat Tanyen. Musa Tanyeri. Gülizar Coşkun (Tanyeri), Güller Aydın (Tanyeri) ve Sinan Tanyeri bu- güne kadar müteveffaya ait tereke mevcudunu teslim almaya gelmedıklen aııla- şıldıgından. müteveffanın bilinen mirascılanmn müteveffaya ait tereke mevcu- dunu teslim almak üzere işbu ilanın yayımlandığı tarihten itibaren 3 ay ıçerisin- de mahkememize müracaat etmeleri, müracaat etmediklen takdirde müteveffa- ya ait terekenin TMK'nin 534. maddesi gereğince Hazine'ye terk ve teslünine karar verileceğı hususu ılanen tebliğ olunur. 20.04.2000. Basın: 24472 TARlHTE BUGÜIV MVMTAZARIKAN lOMayıs NAZ1LER K/TAP ZEM-EtutlÇ O/-DUĞU BU PlP Ç , /vMter/ı /ee*t*ısc}uE rnoMAS MANN, JACK LONDOM, EMILE 4 Gİ8İ P AJAZI iDE0LaJ-/S-ffJIN Y/KICI MEOEM /Mti^/K:, 7y>f471ÇC>, KBSİM ISE 4 / Ö PANO DENİZ KAVİKÇUOGLU Kapışmak... Ölümüne Kapışmak... Annemin, bir pazar kahvaltısında babama dönüp, her zamanki karşı koyulamaz yumuşaklığıyla, "Fe- htçiğim, artık yavaş yavaş karşı tarafa geçmezama- nımızgeldigaliba.." dediğini duyduğumuzda, kar- deşim de ben de bunun, kim bilir ne zamandan be- ri tasarlanan geniş kapsamlı bir "operasyon"un ilk aşaması olduğunu anlamıştık. Annem, heraklından geçeni dillendiren "fevri" bir kadın değildi çünkü... "Çocuklar için iyi olacak... Öyle değil mi?" Cihan- gir'deki yaşamımız son buluyordu böylece... Arka- daşlarla "Taksim Gezisi"ne kaçışlar, Beypğlu'nun arka sokaklarındaki ilk meraklar, eve geç dönüşler... Bardağı taşıran "son damla" neydi acaba? Ertesi hafta yine bir pazar sabahı erkenden kal- kıp "/cars/"yageçmiştik. Kadıköy-Bostancı tramva- yının güzergâhında gördüğümüz her şey "yen/"ydi bizim için. Kızıltoprak'ı geçinceapartmanlarseyrel- meye başlamıştı. Feneryolu, Caddebostan, Erenköy... Tramvay evlerin, apartmanların, tek tük dükkânla- rın öbeklendiği yerlerde duruyor, sonra yine bahçe- leri demir parmaklıklarla, duvaıiarla çevrili, çoğu ah- şapköşkler, konaklaryadayeniyapılmış "yazlıklar, bahçeler, arsalar başlıyordu. Gözlerini ağaçlardan, bahar çiçeklerinden, yeşilden ayıramayan annem ne kadar huzurfuysa, babam da bir o kadar huzursuz- du. Tramvayımız, Erenköy durağından kalkıp da, üzerlerinde yaban otları bitmiş tarlaJarın içinden Su- adiye'ye doğru ilerlemeye başlayınca artık dayana- mamış, "Nuşinciğim.." demişti, "çiftçiliğe mi baş- layacağız buralarda.." "Bağdat Yolu" maceramız orada noktalanmış, ertesi ay Moda'ya taşınmıştık. 1954 yılıydı. "Bağdat Vb/u"ndaki ilk yıkımlar da o tarihlere rast-' lıyordu anımsadığım kadarıyla... Yolun asfaltlanarak "cadde'ye dönüşrnesinin, bu yakada yeni biryaşam biçiminin başlangıcı olduğunu kimse tahmin ede- memişti önceden. llerleyen yıllar içinde yıkılan ko- nakların, köşklerin yerlerinde yükselen çok katlı apartmanlar, birbiri ardınca açılan lüks pastaneler,, ilk kaldırım kafeleri ve "yeniinsanlaHa hayat da de- ğişmeye başlamıştı Kızıltoprak-Bostancı arasında... Çokgeçmemiş "asfaft", uç vermeye başlayan "bur- yuvaz/"nin otomobilli ilk kuşağı için bir "yanş pisti"', haline gelmişti. Otomobiline atlayan Bağdat Cad-: desi'ne çıkıyor, kendine bir "rakip" arıyor, onunla "kapışıyor"ûu... Geleceğin "ra///c/"leri de ilk yarış. denemelerini bu "pist"te yapıyorlardı. Kapışmalar-/ la birlikte ilk ölümler de başlamıştı Bağdat Cadde-' si'nde... SoyadınıTürkiye'de "bluejean" kumaşına veren, daha sonra ünlü bir "rallici" olan çocukluk ar- kadaşım Aytaç Kot'un, altındaki 'Vosvos"laasfalt- ta hız denemesi yaparken Göztepe'de, benzincinin yanından aşağıdaki tarlaya iki taklayla uçup, iki ar- kadaşıyla birlikte burnu kanamadan kurtulması ger-. çekten bir "mucize"ydi. Ama herkes onun kadar, on- lar kadar şanslı olmuyordu ki... 196O'lı yılların başında tramvayların kalkarak yo- lun genişlemesiyle yarışçılara gün doğacaktı. Daha sonra sahil yolu açılıp da, her iki asfalt tek yönlü yol- lar olarak birbirine bağlanınca, "Nürt>urg"u, "Indi- anapolis"], "MonteCaho"yu aratmayacak "mükem- meflik"te bir pist çıkmıştı ortaya Artık "ölümüne" ka- pışabiliyorlardı "hızâşıklan"... Hız yaparken birbir- lerine, yol kenarındaki arabalara, elektrik direkleri-i ne, ağaçlara çarparak ölüyorlardı da aynı zaman- da Ama kendileri ölürken başkalannı da, bu "aşk"taı\ yoksun, bu "aşk"\ duymak, tatmak istemeyen ma- sum insanlan da öldürüyoriardı çoğu zaman. Maki- nenin, motorun, aracın, aygıtın "/nsan"dan daha değerti görüldüğü bu anlaşılmasızoryaşam biçimin- de, akşam karanlığı basınca, hele geceleri polisler ortalıktan çekilince yollar onların oluyordu... Antal- ya'dan, Bursa'dan, Ankara'dan bile geliyorlardı, Bağdat Caddesi'nde "ölümüne kapışmak" için... Asfart ölülerinin cenazeleri Kızıltoprak-Bostancı ara- sındaki camilerden kalkıyordu çoğunlukla. Her de-. fasında gözyaşları arasında uğurlanıyorlardı... Her- kes üzülüyor, herkes kendi canından korkuyor, ama' nedense hiç kimse karşı duramıyordu bu ölümlere... Nasıl karşı durulacaktı ki? Altında üç yüz aitmış mil- yariık "Fenan" ile can almayı kafasına koymuş "genç işadamı" katili, on beş milyonluk "ağırpara cezası" ile nasıl caydıracaksınız, paranın her kapıyı açtığı, her şeye egemen olduğu bu aşağılık düzende?.. Katiller öldürüyorlar, yargılanryorlar, sonra yeniden arabalanna binip yeni ölümler için yola çıkıyoriardı!.. Yeni trafik yasa tasansı ise Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yıllardır sumen altında bekletiliyordu. Niçin bekletiliyordu? Kim bekletmek istiyordu? Bi- lemiyorduk... Yaşamın bu kadar ucuz olduğu birül- kede bilmediğimiz o kadar çok şey vardı ki zaten... Faks:0212-723 84 97 BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2SOLDAN SAĞA: 1/ Antalya Körfezı bo- yunca uzanan bölgeye antik o dönemlerde verilen ad. 2/ 4 "AJametler, iz- 5 ler'" anlamın- da eski söz- cük... Tavır, davranış. 3/ Kâr getiren, verimli. 4/ 9 AvuçıçL.Gü- neydoğu Asya'da ya- şayan bir maymun. 5/ Yayb çalgılarda kesin- 2 tiye yer vermeyecek 3 biçimde yayın süratli 4 olarak çekilmesinibe- 5 lirten müzik icra teri- mi. 6/Dumanlekesi... Utanma duygusu... Arap abecesinde bir ^ harf. 7/ Uluslararası 9 Futbol Federasyonu'nun simgesi...Dince kutsal sa- yılan bir yerin ziyareti. 8/ Serbest meslek adamlan- nı içinde toplayan resmi birlik... Bir şeyi ispatlama- ya yarayan belge ya da herhangi bir şey. 9/ Güzeli en üstün ve en yüce dejer sayan kişi... llgi eki. . YUKARIDAN AŞAGIYA: 4 -4/Tifoya benzemekle birlikte aldüda daha hafîfge-•" -çcn bnlaşıcı hastalık. 2/ Biriyle eğlenme, onu M-~ çûmseuıe— ManavgatTİçest yâkınlafındakîiîolû arkeolojik ve turistüc yöre. 3/ Azerbaycan'ın para =Affimi... Afrikaklabirülke. 4/Ödeşme... tskambtl- de bir kâğıt. 5/ Birkaç Müslüman toplu namaz kıl- mak ıstediklerinde, içlerinden birinin öne geçerek namaz kılanlara önderlik etmesi... Bir cetvel türü. 6/ Sazın en kalın teli... Çizgi. 7/ Birdeniz kuşu. 8/ Şöhret... Çalı çırpıdan yapılmış kulübe. 9/ Bir oda ya da mekâna açılan. duvar ya da citlerle çevreli gi- rinti... Boru sesı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear