25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 26 NİSAN 2000 ÇARŞAMBA olay.gorus@cumhuriyet.com.tr O, Öyle Bîr Sabahtı ki... HüsnüA.GÖKSEL 5 Nisan 1915 sabahı, saat 10.00... O öyle bir sabahtı ki, ' her şey, ama her şey bugünün Türkiye Cumhuriyeti siyasal Dğrafyasında bambaşka ola- l i i . Eğer Yüzbaşı Eric lul- loch başarâbilseydi!.. • O^monh Imparatorluğu, 29 Ekim I914'te, Alman amirali Souchon'un, (Suşori Paşa) olarak, Yavuz ve Midillı adlan verilmiş olan Breslau ve Göben zırhlılan ile Karadeniz'de iki Rus gemi- sini batınp Odesa ve Sivastopol liman- lannı bombalaması ite fıilen savaşa gır- miş oldu. 31 Ekim'de de Itılafdevletle- rine resmen savaş ilan etti. O günlerde Sofya'da askeri ataşe olan Kurmay Yarbay Mustafa Kemal Bey, Harbiye Nezareti'ne yazı ile baş\ urarak, "ordu içinde rütbesine uygıın herhangi bir görevverimesinr ister. Yanıt olarak, "kendisineorduiçindeherzaman birg&- rev buhınduğu, ancakSofya'da askeri ata- şe olarak kalmasmın ülke içüı daha ya- rarü ve önemü olduğu" bıldınlır. Mus- tafa Kemal Bey ikinci bir yazı yazar Nezarete: "Vatanın savunmasına ait fi- ffi görevferden daha önemü ve daha üs- tün bir görev olamaz. Arkadaşianm sa- vaş cepheleriııde, ateş hatlannda bulu- nurken betı Sofya'da ataşemiliterlik ya- pamam. Eğer birinci sınıf subav olniak tiyakatinden yoksun isem, kanaatiniz bu Belötfenbadiriniz." Uzun sûre karşıhk gelmeyince Mus- tafa Kemal Bey gerekirse er olarak her- hangi bir cepheye gitmeye karar verir, buna göre hazırlıklannı yapmaya baş- lar. Oysa gecikmenın nedeni, Harbiye Nazın ve Başkumandan Vekih Envw Pa- fa'nın o sıralarda Sankamış serûveni içinde bulunmasıdır Nitekım Erzurum'a dönüşünde olayı ögrenince, Harbiye Ne- zareti'ne telgrafla Kurmay Yarbay Mus- tafa Kemal Bey'in atama emrini verir. Bu atama Mustafa Kemal Bey'e şu telg- rafla bıldınlır: "Ondokuzuncu Tümen KomutanhğTna atandınız. Hemen Js- öuıbal'ageiiniz.' 1 Atama emrinın tarihi, 20Ocakl915'tır. Mustafa Kemal Bey tstanbul'a gelip görevi almak üzere Harbiye Nezareti'ne gider. Fakat ne Harbiye Nazın, ne Baş- kumandanhk Genel Kurmayı, ne de bu tümenin bağlı olduğu sanılan Birinci Ordu Kurmay Başkanlığı 19. tümenin nerede olduğu konusunda bir bilgi sa- hibidirler. Çünkü bu tümen yoktur. Nihayet 2 Şubat 1915'te 19. Tümen Tekirdağ'da 57,72, ve 77. alaylarla ku- rulur. 57. Alay Türk alayıdır. (Atatürk bu alay için "Meşhur bir alaydır bu, çünkü hepsi şehit olmuştur" diyor anı- lannda). Obür ikı alay, Arap alaylandır, eratın çoğu geri hizmettekı depocular- dan falan oluşmuştur. Tümen 24 Şubat 1915'te Kolordu Yedek Tümeni olarak Maydos Mıntıka Komutanlığı'na bağlı Bigalıköy'e konuşlandmlır. Itilaf Devletleri, özellikle Ingiltere, zordurumda olan Rusya'ya yardım ede- bılmek için Istanbul'u işgal edip gemi- lerine denizyolunu açmak zorundadır. 18 Mart'ta fngiliz donanmasının Ça- nakkale Boğazı'nı geçme girişimi fela- ketle sonuçlanınca plan büyükbirçıkar- ma ile Boğaz'ı karadan açmak girişimi- ne dönüşür. Bir ayı aşan bir hazırhktan sonra 25 Nisan'da çıkarma başlar. Çıkar- ma bölgesi Anburnu çevresidir. tlk dalga, Korgeneral Sir WUUam Birdword komutasındaki ANZAC Ko- lordusu'nun üç Avustralya tugayıdır. Askerleri taşıyacak olan fılikalar saat 03.30'da gemilerden aynlmaya başlar. Ilk olarak 9. taburdan küçük bir grup sa- at 04.30'da karaya ayak basar. Böylece Birinci Dünya Savaşı'nın en kanlı cep- hesı olan ve ikı taraftan ölü, kayıp, ya- ralı, toplam 500.000 gencecik insana mal olan büyük destan başlamış olur. Rastlantı olarak Mustafa Kemal Bey, bir gün önce, 57. Alay'ın 25 Nisan sa- bahı saat 05.30'da birtören için "savaş durumunda" hazır olmasını emretmiş- tir. Çıkarma sabahı bu alay savaşa ha- zır durumdadır. Saat 06.30'da Bolayır Mıntıka Kumandanrndan gelen rapor- da, düşmanın Anburnu sırtlanna çıkar- ma yaptığı ve 19. Tümen'den bir tabu- run bu bölgeye göndenlmesi gereği bil- dirilir. O sabahı, Yarbay Mustafa Kemal Bey'in kurşun kalemle bir okul deften- ne yazdığı ve 1918 yılında da Ruşen Eşref Ünaydın'a not ettırdıği anılann- dan ızleyelım: "Bir taburla bu işin için- den çıkılamayacağı ve bütün tümenim- \e diişman üzerine yürümek gerekriği kanısına vardım... Hiç bekkmeden Bi- gakköy'de bulunan ala\la Dağtopu Ba- taryası'nuı savaş durumunda harekete hazır durumda beklemeierini ve kontu- taniann yanıma gelmeterini emrettinu. Bundan sonra komutanlar. başhekim,ya- verim ve bir emir subayı ile birtikte, ha- rekete hazır bekleyen 57. AJay'uı -ünlü bir alaydır bu, çünkü hepsi şehh olmuş- tur- bekleme yerine gittim. Basit bir ter- tiplealayı Bigabderesi boyuncagkJen yol üzerinde bizzatyürüyüşe geçirerek Ko- caçimen Tepesi'ne yönlendirdim. Ben ve komutanlar, biz hepimiz atla kıtanın baştnda gidrvoruz. Onlar bizi yaya izli- yorlar. İztediğimiz dereden bizi Kocaçi- men'e götürecek bir yol yoktu. Geçme- yezorunlu oiduğumuz alan geçüemeye- cek sıkbkta fundahklar, kayalıklar. de- relerie dolu idi. Topçu tabunı komuta- nını bir yol bulmakla görevlendirdim. Bu zat gitti, kayboldu. Ondan sonra Ba- tarya Komutanını gönderdim. O da ba- şını alıp Kocaçimen'e gitmiş, kılavuzlu- ğundan yararlanamadık. Kendim yol bularak birliği Kocaçimen Tepesi'ne gö- türdüm. Erat yoruünuş ve vürüyüş de- rinüği çok uzamıştL Ala> ve Batarya Ko- mutanına eratı tümüyie toplayıp istira- hat vermelerini söyledim. Dinlendikten sonra beni izleyeceklerdL Yanında yave- rim, bir emir subayım, başhekim veora- larda yine bulduğumuz topçu tabur ko- mutanı ile önce atla, sonra yaya olarak bir geçit bulup Conkbayin'na vardık. Conkbayın'nın güneyindeki 261 ra- kunlı tepeden sahiingözetfemeve konın- ması ile görevli, oralarda bulunan bir müfreze eratının Conkba>ın'na doğru koşmakta, kaçmakta oMuğunu gördiim. Hemen önlerine çıkarak: - Niçin kaçnorsunuz, dedim. - Efendim, diişman! dediJer. -Nerede? - Işte, diye 261 rakımlı tepeyi göster- diler. Gerçekten de düşmanın bir avcı hat- tı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış, rahat- ça ilerliyordu. Ben kuvvetlerimı bırak- mışım, düşman bu tepeye gelmiş, bana kendı kuvvetlerimden daha yakın. Bi- raz daha ilerleyip benım bulunduğum ye- re gelirlerse... Arük bilemiyorum, man- tıklı bir düşünce ile mi, yoksa içgüdü ile midir, kaçan erata, - Düşmandan kaçümaz dedim. - Cephanemiz kalmadı dediler. -Cephanenizyoksa süngünüzvar, de- dim. Ve bagırarak bunlara süngü takür- dım, yere yaürdım. Bu erat süngü takıp yere yatmca düşman eratı da yere yatö. Kazandığunız an bu andır. Kolun başındaki bölük yerişti. Bu bö- lüğe cephanesiz bölüğü tâkvi>e ederek ateş açmasını emrettim. Yanıma gelmiş olan aiay 57, tabur 2 komutanı Yüzbaşı Ata Efendi'ye bütün taburuv la bu bölü- ğü takviye ederek 261 rakımlı tepeden düşmana taarruz etmesini emrettim. Dağ bataryasmamevzi akhrarak düşman üzerine ateş açtırdım. Alay komutanuıa bütün alayı ile gösterdiğünyönlerdedüş- mana taarruz etmesini emrettim. 27. Alay'ın da karşısındaki düşmana taar- ruz etmesini, Bigah ci\annda bulunan 19. Tümen'in büyük bölümünü Koca- dere yönüne getireceğini, muharebeyi Conkba>ın'ndan idare edeceğini bildir- dim. Bu zaman içinde 72. Alav 'uı Mal- tepe'ye, 77. Alay'uı Kocadere doğusuna vaklaşmasını emrettim. Saat 10.24'te Uçüncü Kolordu Kumandanlığı'na ay- nntılı durum raporu gönderdim." Şimdı, özetlediğimiz yukandaki bö- lümde bırkaç önemlı noktayı saptayalım: Gün 25 Nisan, saat 10.00 dolaylan, yer 261 rakımlı tepe, düşmandan kaçan er- lere süngü taktınp yatınnca onlan ko- valayan düşman da şaşınp yere yatıyor. tşte kaderin döndüğü an bu andır. Mus- tafa Kemal Bey, 261 rakımlı tepede mu- harebeyi idare ediyor, stratejik emirle- rini veriyor. Sanıyorum bu muharebe Atatürk'ün komutan olarak idare ettiği ilk sıcak savaştır. Yukanda, kaçan era- tı gördüğü zamanı açıklarken yazdığı bir tümce var "Düşman bu tepeye gelmiş. Ben kuvvetierimi bırakmışım. Demek id düşman bana, benim kuvvetlerimden daha yakın. Ve düşman benim buhındu- ğum yere gelirse, kuvvetlerim pek fena duruma düşecekJerdL" Bunun anlamı, düşman beni esir alacak. kuvvetlerim ko- mutansız kalacaktı demektir. Düşman onu esir alamadı. Fakat bi- raz sonra düşman için onu esir almak- tan çok daha önemli bir fırsat doğdu ki Atatürk bunu bilmiyordu ve hiçbir za- man da öğrenemedi. Bunu anlamak için olaylan karşı taraftan ızleyelim "Ikinci Avustralya Tugayı'nuı 261 ra- kımlı tepe veConkbavın'nı geçerek Ko- caçimen tepeyi alması kararlaşbnhnış- n. 12. Tabur Komutanı Yarbay Lance- lot Clarke bir grupla. Yüzbaşı Eric Tul- ktch başka bir grupla ilerlediler. Türk- leri Düztepe'ye doğru iterek Merkezte- pedoruklanna vardılar. A\ usrraNalılar sol kanatta,tepeteri aşarakConkba> ın'na doğru hızla yürüyoıiardı. Yarbay Clar- ke öldürülünce Yü/başı Tulloch komu- tayı akh, kuzeye 261 rakımlı tepeye doğ- ru yoluna devam etti. Saat 09.00'da 261 rakımlı tepenin yamaçlanna vardılar. Türkier geri çekiliyorlardı. Türk asker- leri yere yatınca Tulloch ile askeıieri de durdular. Ve bir daha da ilerleme hızını vakalayamadılar. Saat 10.00"da 57. Türk Alav ı > avaş >avaş savaşa sokuidu ve çok geçmeden Tulloch hem ileri mevziler- den hem de Düzdepe'deki ileri karakol- lanndan atılmış oldu. Türkier, Düzte- pe'nin denize bakan vamaçlannda iler- lemeye başladılar." Yukandaki satırlan, iki lngiliz suba- yı. Nigel Steel ve Peter Hart'ın yazdığı kıtaptan özetledım Bu satırlar Ata- türk'ün anılanna bir şey katmıyor. Fa- kat en önemli, çok çok önemlı nokta. ki- tabın 51. sayfasındaki şu satrlardı: "Tul- loch daha sonra korkusuz bir Türk su- bayının 900 metre kadar Uerkle 261 ra- kımlı tepeden ateşi idare ettiğini gördü- ğünü bikürmişti. Ancak onu vurmayı başaramamıştı." 261 rakımlı tepede, muharebeyi yö- neten o korkusuz subay, top, tüfek gö- rüntüleri arasmda vızıldayan kurşunlar- dan birkaçının Yüzbaşı Tulloch'un tü- feğinden çıktığını ve kendisini hedefle- digini elbet bilmiyordu. Sonradan da hiçbir zaman öğrenemedi. Çünkü Turk- çe çevirisinden alıntılaryaptığım ve öz- gün adı "Defeat At GaUipoli" olan ki- tap 1994 yılında, onun. o korkusuz su- baym, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cum- hurbaşkanı Atatürk olarak ölümünden 56 yıl sonra yayımlandı. Evet, Yüzbaşı Tulloch ya başarsaydı, yabaşarabilseydi!.. Eğerbaşarabilsey- di, o sabah Çanakkale şehitlen adlan- nın arasına "Erkânıharp Kaymakamı Mustafa Kemal Be>-Selanik" olarak bir ad daha katılacak. fakat bugünün Tür- kiye Cumhuriyeti siyasal cografyasın- da her şey, ama her şey bambaşka ola- caktı. O, öyle bir sabahtı kü... PENCERE ••Komşuda Pişer. Şu zavallı gezegenimizde zaman ile uzam çoğu yerde birbirine kanşır, kimi ülkede 'sanayi ötesi top- lum'unun dalgası geçilir, kimi yörede 'Ortaçağ ka- ranlığı'nın zrfirisi yaşanır. Iran'da hangi zaman yaşanıyor?.. Omuzbaşımızdaki komşumuzda bir molla üdjda- n oluşmuş ki ilerictsi de molla, gericisi de.. Sağı da molla.. Solu da.. Batı'daki "uzman gazeteci" bu nedente işin için- den bir türfü çıkamıyor... Yazdıklan fıs fıs... • Peki fıs fıs olmayan ne?.. Elbet bir gün bu karanlık çatlayacak, alacaya dö- nüşecek, tan yeri atacak; ama, şafak ne zaman sö- kecek, seher yeli ne zaman esecek, gökyüzü han- gi vakitte ağaracak, şafak ne sürede sökecek, ay- dınlanma kaç yılda uç verecek, güneş yüzünü ne za- man gösterecek?.. 'Sağım solum sobe' der gibi 'sağım solum aye- tullah' diyen bir mürteci siyasal iktidann din devleti yapısından seçimlerle kurtulması kolay mı?.. Batı'da demokrasiye dönüşen 'Aydınlanma' kaç yüzyıl sürdü?.. Ancak kuşkusuz Iran'da o kadarsüremeyecek, ça- ğımızın ivmesi değişik... • Iran'da molla şeriatının siyasal iktidanna karşı hal- kın Cumhurbaşkanı Hatemi'den medet umması, yaşanan koşullarda olumlu bir şeydir; iç çatışmada siyasal muhalefet tomurcuğunun patladığını vurgu- lar. Peki, pattayan tomurcuk, nezaman çiçekaçacak?.. Durun bakalım!.. Tahran'da birbiri üstüne gazeteler kapatılmaya başlandı; birgazete, iki gazete değil, üç gazete, beş gazete, yedi gazete, dokuz gazete... Şeriat özgürtüğü bu!.. Din devletinde özgüriügün ö'sünü, demokrasinin d'sini arayanlar ya kasrtlıdıriar ya da tarih ve coğraf- ya dersınden yoksun zavallı cahillerdir. Laıklik olmayan yerde demokrasi olabilir mi?.. Ûzgüıiüğünü kaybeden kadın, aradığını erkek ayetullah ya da mollada mı bulacak?.. • Türkiye'de demokrasiye kavuşmanm tek yolu, sıkı sıkıya laik cumhuriyete sanlmaktır. Atatürk'e şükran!... .L . ^ *
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear