25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13 NİSAN 2000 PERŞEMBE 14 JvUJLA U.K. kultur@cumhuriyet.com.tr Alman yazar Hermann Schulz, romanı İskender'le önyargılan kaldırmayı amaçlıyor Türkiye'deki insanlarfarkh'BAR1Ş BEHRAMOĞLU Alman yazar Hermann Schulz'un son kıtabının adı 'tskender' Henüz Türkiye 'de yayımlanmayan 'Iskender'ın konusu aslında bizlcrin ahşık olduğu türden. Genç bir Tûrk, Alman bir kadına âşık olur ancak onun barda çalıştığını öğrenince, ha- yal kınklıgına ugrayarak, askerliğini yapmak üzere ülkesıne döner. Terk et- tiği kadının birlikteliklerinden sonra bir çocuk doğurduğunu öğrenen genç adam, Almanya'ya geri döner. Anne- si trafik kazasında ölen oğlunu 'so- nmlu' çocuklann kaldığı bir hastane- de bulur. Doktorlar, kendisine, baba- sı olsa da olmasa da çocuğu oradan çıkartamayacağını söylerler. Bunun üzerine adam adının tskender oldu- ğunu söyleyen oğlunu kaçırarak Tür- kiye'ye götürûr. Antakya'nın bir kö- yüne getirilen tskender zamanla köy hayatının ve doğanın gûzelliklerini fark eder. Dış dûnyayla iletişime gir- meye ve kabuklannı kırmaya başlar; ancak yaşamı Almanya'dan gelen bir mektupla altüst olur... Yıllarönce Türkiye'ye yaptığı yol- culuk sırasında duyduğu bu gerçek öy- küyü kitaplaştıran Hermann Schulz, tskender'in Antakya'da geçen renkli ve duygu dolu dünyasını okurlanna açıyor. Geçen hafta tstanbul Goetfae Institute'de kitabından bölümler oku- yan Schulz, yaşamını edebiyatın zen- ginliklenne adamış. Almanya'da Pe- ter Hammer Yayınevi'nı yöneten ya- zar, her yıl neredeyse üç Türk ya da Afhkalı yazann kitaplaruu kendi di- line, Avrupalı okurlanna tanıtmak amacıyla çevirttinyor. Üçüncü dün- ya ülkelerinin edebiyatlannı yaygın- laştırmayı amaç edınen yazar, 1938 ıllar önce Türkiye'ye yaptığı yolculuk sırasında duyduğu gerçek bir öyküyü kitaplaştıran Hermann Schuİ2, Iskender'in Antakya'da geçen renkli ve duygu dolu dünyasını okurlanna açıyor. Afrika doğumlu. Yazarla hem yeni kitabı, hem de kendine görev edindiği '3. Dünya Ül- keleri Edebiyaaannın Yaygınlaşnnl- masf üzerine konuşruk. 'Bu zenginliği göz ardı edemeyiz' - Üçüncü dünya ülkeleri yazarian- nı teşvik etmek için yürüttüğünüzça- taşmal&nnızı anlatır nnonıy ? HERMANN SCHULZ - Alman- ya'da en çok satan yapıtlar arasında Amerikan edebiyatına ait kitaplar var. Aslına bakarsanız, bu durum yal- nız Almanya için değil tüm Avrupa ülkeleri için de geçerli. Amerikan ve Avrupa edebıyatının bu kadar yay- gın olmasının nedenleri arasında bu kıtaplann çevrilmesinin daha kolay ol- ması. Dığernedeni ise, okurlann La- tın Amerika, Afrika ya da Doğu ede- bıyatlannın varlıgından pek haber- dar olmamalan. Halbuki, incelerse- nız Doğu edebiyatının ya da Latin Amerika ve Afrika edebıyatının, dün- ya edebiyatı içerisinde büyük bir ye- n olduğunu görürsünüz. Benım de yaptığım şey, o kültürlerin eserlerini tercüme ettirmek için bir çevirmen bu- lup yayınlatmam. Bu zenginliği göz ardı edemeyiz. - Bu edebryatiann tanıtıbnası, yay- guılaşünbııası yönûnde size yardun- a olanlar var mı? SCHULZ- Benım için bu tam an- lamıyla bir macera. Kimse yapmıyor, kimse yapmak istemiyor daha doğru- su. Bu işle ilgilenen bir ben vanm, bir de birkaç yazar ve yayıncı! - 'tskender'i hazıriamanızın nede- ni Türkkûttürünü yansrtmak nu, yok- sa bu ikifilkearasmdaki dostiuğu gös- terme isteği mi? SCHULZ - Bu kitabı yazmaya ka- rar vermemin sebepleri arasında ya- şadığım bölgenin nüfusunun yüzde 10 ıla yüzde 15' ının Türk olması yatıyor. Çahştığım Yazarlar Bırliği'nde de bu durum aynı; yüzde 10'u Türklerden oluşuyor. Onlann yaşadıklan zorluk- lan çok yakından görmem de beni bu kitabı yazmaya itti. Bu zorlukla- nn yanı sıra kültürlerini görüyor ve bunu insanlara tanıtmak istiyorum. Nedenleri basit. Önyargılan kaldırmak için. Örneğin, kitabımda da yer ver- diğim gibi, Türkiye'de öyle güçlü ka- dınlar var ki; dış dünyaya çok açık- lar, aydınlar. tslam da bir başka ömek. Almanya'da tslamı çarpıtıyorlar. Bu yüzden insanlarda konkunç bir ön- yargı yerleşmeye başlıyor. Gericiliği ve tutuculuğu simgeliyorlar. Halbu- ki Türkiye'dekı tslam çok farklı, özel- likle kırsal kesimde. tşte bütün bu te- zatlıklan göstermek istedim, celişki- lerin, kötü düşüncelerin ortadan kalk- masını istedim. - 'tskender'iTüridyeideyayıınlama- yı planlıyor musunuz? SCHULZ - Fırmam iki ayn yayıne- viyle konuşuyor. Fakat henüz hiçbir şey belli değil, ancak filmi çekile- cek. - Film projesi ne aşamada ? SCHULZ - tsvıçrede bir film ya- pımcısı ortak bir tanıdığımız vasıta- sıyla 'İskender'i duymuş. Benden kendisine e-mail'le kitabm metnini yollamamı istedi. Metni alır almaz Hollyvvood'a gönderdi. Her şey çok çabuk gehşerek Frankfurt'a ulaştı ve orada yaşayan bir Türk kadın yönet- men fılmin rejisörlüğünü kabul etti. tsimleri daha açıklanmıyor. Çalışma- lara en kısa zamanda başlanacak. Benzer kültihienn sinemabuluşması Uluslararası Kerala Film Festivali bu yıl iki yanşmalı bölümde Türkiye'den dört filme yer verdi GONÜLDÖNMEZ-COLİN Hindıstan'ın son yıllarda en yetenekli filmler çıkaran mi- nik güney eyaleti Kerala'da 7 Nisan'da son bulan Uluslarara- sı Kerala Film Festivali bu yıl ikisi yanşmalı bölümde olmak üzere Türkiye'den dört filme yer verdi. ReisÇeük ın "Hoş- çakal Yann" fılmı ile BiketD- han'ın "Kayıkçı" filmı dünya sineması bölümünde izleyici ile buluşurken Canan Gere- de'nin "Parçalanma" fılmi ile Sinan Çetin'in "Propaganda" fılmı Suvarna Chakoram bü- yük ödülü için yanştı. Aynca Thomas Arslan'ın "Dealer" fılmi ile YıimazArslan'ın "Ya- ra" fılmi de dünya sineması bölümüne katılan filmler ara- sındaydı. Locarno Film Festivali'nin yöneticisi MarcoMuBer'in baş- kanlık ettığıjün, "Humanism'' konulu filmleri içeren yanş- malı bölümdeki yapıtlan ge- nel olarak zayıf buldu. Ulusla- rarası Film Eleştirmenleri Fe- derasyonu ile festival yönetici- si Shaji N. Karun'un kendi film- lerini yanşmaya sokmasmı kı- nadılar ve bu filme oy verme- meye karar verdiler. • Kerala yöresinin en gelenek- sel danslanndan olan Kathika- li'yi konu alan Fransız-Hint or- tak yapımı "Vanaprastham" (Son Dans) ilk olarak Cannes Film Festivali'nde göstenlmiş olup Istanbul Uluslararası Film 'indistan'ın Kerala eyaletinde gerçekleşen festivalde Reis Çelik'in "Hoşçakal Yann"ı ile Biket Ilhan'ın "Kayıkçı"sı dünya sineması bölümünde izleyici ile buluşurken Canan Gerede'nin "Parçalanma" adlı yapıtıyla Sinan Çetin'in "Propaganda" filmi Suvarna Chakoram Büyük Ödülü için yanştı. Festivalin en fazla ilgi gören bölümü Pier Paolo Pasolini toplu gösterisiydi. Festivali'nde de yanşacaktır. Yine Kerala eyaletınden şım- dilerde Londra'da oturan Mu- raü Nair'in Cannes Film Fes- tivali'nde Altın Kamera alan "MaranaSimhasananr (Ölüm Tahtı) filmını özellikle komü- nist hükümeti eleştirmesı açı- sından yöre halkı hiç tutmadı. (Bilindiği gibi Kerala dünyada ilk kez komünist hükümeti oy- la başa geçiren eyalettir.) Yanşmadaki diğer filmler- den "Saroja" Sri Lanka iç sa- vaşının, çocuklann ruhunda aç- tıgı yaralan irdelerken melod- ramının dozunu fazla kaçırmış- tı. Ünlü Hmtlı yönetmenlerden Shyam Benegal'in Müslüman toplumda kadmlann konumu- nu ele alan "Hari Bhari" (Be- reketlilik) filmi beklenen ilgı- yi görmedi. Kadın konulannı sık ele alan tranlı Dariush Mehrjuide "Banoo" filminde tüm iyi nıyetine karşınhiçbirye- nilik getirmiyordu. 'Propaganda' beğenfldi Yerel eleştırmenler Canan Gerede'nin "Parçalanma" fil- minin ilginç bir konuyu ele al- masına karşın estetik açıdan zayıfkaldığında birleşirken ya- nşmalı filmlerin konusu olan u numanismn ı iyi ışlemesi açı- sından Sinan Çetin'in "Propa- ganda" fılmmin ödül alabile- ceğine dair spekülasyonlar yap- talar. Gerçekten de eğerbir halk ödülü olsaydı sanınm ''Propa- ganda'' filmine giderdi. Sine- maya fazla ciddi bir işmiş gibi bakanlar fılmin sonunda "böy- ksi de olmaz" diye mınldanır- ken salonu tıklım tıklım doldu- ran halk ve davetli delegeler bol bol güldüler ve filmin bir- çok yerinde heyecana gelip al- kışladılar. Bu fılmin bizlere öz- gü ince esprilerini izleyicinin böyle kolaylıkla yakalayabil- mesinde kuşkusuz altyazılann özenle hazırlanmış olmasının rolü vardı, ama film zaten gör- sel açıdan kendini anlatabili- yordu. Filmin içeriği biraz za- yıf olsa da Sinan Çetin'i yönet- men olarak tanımayan birçok eleştirmen gerek filmin akışı, gerek sıkı montaj ve gereksege- nel yönetim açısmdan usta bir yönetmenle karşı karşıya ol- duklannı dile getirdiler. On yedi film arasından pa- ralı baş ödülü alan Güney Ko- re fihni "Mayonez" aynı adlı çok satan bir romandan esinlen- mişti ve ana kız arasındaki ku- şak boşluğunu ele ahyordu. Jü- rinin bu karara varması çok güç olmuş bazı üyeler Brezilyah Tata Amaral'ın birçok kimse- nin hıç beğenmediği "Atrves Da Janeta" (Pencereden) fil- mini savunmuşlardı. Dünya Sineması bölümün- de gösterilen "Kavıkçı'' filmi- nin konusu izleyiciye ilginç geldi. "Hoşçakal Yann" da si- yasal savaşımlann bitip tüken- mediği Hindistan'a hiç yaban- cı değildi. (Jüri üyelerinden ve Reis Çelik'in "Işıklar Sönme- sin'' ile birlikte her iki filmini de gösteren Fukuoka Film Fes- tivali'nin yöneticisi Tadao Sa- to ise Japonya'da oturan bir Türk'ün, bu iki film yüzünden Türk hükümetine karşı çıkan filmler gösteriyor gerekçesiy- le kendisine kafa tuttuğunu an- lattı.) Dördü Türkiye'den ve ikisi de Türk kökenli yönetmenler ta- rafından olmak üzere altı film ile Türk sinemasınm bir parça- sı Hintli izleyici ile buluştuğu sırada Başbakan Ecevitile Kül- tür Bakanımız da Hindistan'da bulunmaktaydılar, ama bu önemli kültür olayından haber- leri var mıydı bilmıyorum. Festivalde halkın en çok il- gisini toplayan, Hindistan'da ilk kez geniş kapsamlı gösteri- len Pier Paolo Pasolini toplu gösterisiydi. Oshima'nın az bi- linen filmleri de ilgi ile karşı- landı. Hallström, 'Şeytanın Eseri Tannnın Parçası'nda evrensel temalara değiniyor 'Tozpembe dünyada yaşamıyorıız ld' Kültür Servisi - Oscarlı filmlerin Türkiye si- nemalannda gösterimleri devam ediyor. Bun- lararasında, diğerlerine oranla daha az sinema- da seyirciye ulaşabılen, az magazini olan Şey- tanm Eseri Tanrnun Parçası, sessiz sedasız, sı- nemaseverlerin favori filmlerinden biri oldu. Filminin öyküsü kısaca şöyle: Ikınci Dünya Savaşı'nın ilk günlerinde doktor VVilbur Larch (Michael Caine), Maine'deki yetimler yurdunu yöneticisi, bir taraftan öksüz çocuklarla ilgile- nirken dığer taraftan da kaza sonucu hamile kalan genç kızlara kürtaj yapıyor. Yeni yetme öksüz Homer (T. Maguire) ise doktorluğun en ince noktalannı öğrenmek için Larch'ın göze- timinde çahşıyor. Homer'in yaşamı, Wally ve güzel eşi Candy (C. Theron)'nin kürtaj olmak için kliniğe gelmesiyle değışiyor ve dünyayı keşfetmeye yolaçıkıyor. Homer, Candy'ye âşık olunca işler daha da karmaşıklaşıyor... 'The Cider House Rules' (Şeytanın Eseri Tannnın Parçası) John Irving'in aynı adlı ro- • 4 Oscarlı filmdeki bazı olaylann izleyiciyi rahatsız edebileceğine değinen yönetmen, bunlann gerçek yaşamda var olduğunun bilinmesi gerektiğini vurguluyor. manından uyarlanan filmde yönetmen Lasse HaDstörm 'Amerikan taşra yaşanunm çelişki- lerini en iyi biçimdeortaya koyan' bir roman ola- rak niteledığı 'The Cider House Ruks'u oku- yunca hemen bir fıun yapmaya karar vermiş. Dört dalda Oscar ödülü alan ve Michael Ca- ine'e 'en iyi yardımcı erkek oyuncu' ödülü ka- zandıran filmin başanlanna bakarak doğru bir öykü seçtiğine inanıyor yönetmen: "Fflnı, To- bey Maguire'ın canlandırdığı Homer VVells ka- rakterinin ergenükten yetjşkütliğe geçişinin öy- kûsünü anlabyor. Tobe>'in yumuşak, eğJenceli ve ölçülü ovıınunu çok beğendiğim için bu ka- raktere uygun gördüm." Michael Caine'in oyunculuk gücüyle, kitap- taki Dr. Larch karakterine daha bir ağırhk ve ciddiyet kazandırdığını da söyleyen Hallström, Caine'in yetimhane müdürü ve bu büyük aile- nin babası olarak taşıdığı sorumluluk alünda ezi- len görevini eksiksiz yerine getiren bir adarnın duygulannı izleyiciye mükemmel yansıttığını ifade ediyor. Candy rolündeki Charlize Theron'u 'A'dan F'ye kadar bütün vitaminleri banndıran bir enerji ile dolu' diye niteliyor ve ekliyor: " Varfağı bütün sete cannhk katryordo. İki erke- ğin aşkı arasında bölünmüş, proUenıM bir ka- dının kuşkusu ve sıkınasını hissertiriyor." Hallstörm, duygusal bir aşk fılmi bekleyen- lerin yanılacaklannı belirtirken fılmin kürtaj, ensest ilişkilerve insanların dünyaya uyum sağ- lama zorluklan gibi evrensel temalarüzerine eğil- diğini ifade ediyor: "Filmdeki bazı olaylar izle- yiciyi rahatsız edebüir, ama 'toz pembe' bir dünyada yaşamadığımızm ve bunlann gerçek ya- şamda var olduğunun bilinmesi gereidyor.' n MichaelCaineyıüar sonra heykelciği evine götürdfi. IŞILDAK VE YELPAZE ATtLLA BÎRKİYE p ve Heyecan Dolu...istanbul'a bahar geldı; her bahar gelişte, bu yıl her ne kadar nazlı da gelse, istanbul'un kalbi Is- tiklal Caddesi sinema sinema atar. Öte yandan yokluğuna hiç alışamadık, gözlerimiz Onat Kut- lar'ı arar... Istiklal Caddesi'nde, her yıl olduğu gibi, bu yıl da coşkulu bir koşuşturma başlayacak bir iki gün sonra. Bu koşuşturma başka, on dokuz yıldır baş- ka. Çünkü Uluslararası Istanbul Film Festivali, bu yıl on dokuz yaşında. 2000 yılının ilk film festivali. Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı festivalleri düzenle- mekten yorulmadı; biz izlemekten keyifli bir yor- gunluk içindeyiz. Isteyerek seçtiğimiz, mırtlu olduğumuz, yaşadı- ğımızı duyumsadığımız bıryorgunluk bu... "Film Fes- tivali"nin başlamasıyla Istiklal Caddesi daha da renklenir. Caddeye yakışan "kültür ve sanat" kim- liği belirginleşir. Belki tekrann tekrarı olacak, ama geçen yılki festival yazımdan küçük bir alıntı: çO. "Her ne kadar, bu durumdan, caddeyi çir- kinleştiren ve tarihi dokusunu bozan Vakko bina- sını yaptıranlar ve onun gibiler hoşnut değilse de, Istanbullular özellikle de gençlik büyük bir keyifalı- yor. öte yandan bugünlerde, Beyoğlu'nun da, İs- tanbul'un da 'gözü yaşlı'. Ne yazık ki Beyoğlu'na yakışmayan, İstanbul'a yakışmayan bir zihniyetin temsilciieri yine beledi- ye başkanı olarak seçildi! Bu, festıvale gölge du- şürmüyor; o tüm renkliliğiyle, canlılığıyla sürüyor. Bir kez daha, 1994'te 'Film Festivali' bu kara bu- luta tanık olmuştu. Acaba, alıştık mı, şehrin üze- rindeki bu kara buluta?" u Politika"y\ biryana bırakalım (!), özcesi Istiklal Caddesi'nı benzersız bir koşuşturma bekliyor. Ben- zersiz ve heyecan dolu... Bahar düştü kente; Istanbul, Film Festivali'yle da- ha da güzel... Festivalde, birçok bölüm vardır ve yüzlerce filmle baş başa kalırsınız. Izleme olana- ğınız ise sınırlıdır; "seçme" sıkıntısını yaşarsınız çoğu zaman. Çoğu zaman da yetişememektir derdiniz. iş güç iyice elinizi kolunuzu bağlar. Bir kısmında aklınız kalır, bir kısmında da yüreğıniz... Ne görseniz kârdır. Sinemakoliklere diyecek söz yok, onlar hep görür. (Bu noktada Füruzan'ı anım- samamak elde mi?) Yine yoğun bir gösterim programıyla karşı kar- şıyayız: "Uluslararası Yanşma", "Sanatlar ve Sinema", "Edebiyattan Beyazperdeye", "Erotik öyküler", "Anısına", "Ustalara Saygı", "Dünya Festivalle- rinden", "Kadın Öyküleri", "Ulusal Yanşma" belli başlı bölümlerden. Kuşkusuz, birbırinden güzel, izlemeyedoyama- yacagımız filmler, ama öyle bir bölüm var ki bu yıl başlı başına bir festival. "Ustalara Saygı" bölümünde ünlü yönetrheh Theo Angelopoulos'un dört filmi"yer alıyor: Kum- panya, Kıtera'ya Yolculuk, Puslu Manzaralar, Ley- leğin Geciken Adımı. Her karesinde "anlamın" pe- şinden serüvene çıkan bir büyücü... Istanbul'u sinemalı günler bekliyor Sanatın ay- dınlığını bulma şansına sahip olmak doğrusu övü- nülecek bir durum, bu sanal ve dijital dünyada... Film Festivali'yle, yani baharla birlikte Istanbul Kül- tür ve Sanat Vakfı da "festivallerine" başlıyor. llk- bahardan sonbahara uzanan bir kültürserüveni İs- tanbul'un mavisinde bizi bekliyor. Işte birkaç gün sonra, büyük aşkımız Emek'teyiz; her zaman ol- duğu gibi, beyazperdenin büyüsünde yitip gide- ceğiz ışıklar söndüğünde. Keyifli birgülümseme... Unutamadığımız Onat'ın sözleri belleğimizde: "Sinema birşenliktir." Galatasaroy Lisesi 'nde tiyatro günleri başlıyor Kültür Servisi - Gala- tasaray Lisesi 8. Tiyatro Günleri, 15-19 Nisan'da Tevfik Fikret Salonu'nda gerçekleştirilecek. Ama- tör tiyatrolann bır araya geleceği etkinlik. her yıl, öğrencilerin örgütlenrne- si ile düzenleniyor. Üc- retsiz izlenebilecek 8. Ti- yatro Günleri, 15 Nisan saat 12.00'de, Işıl Kasa- poğhı'nun yönettığı Ha- vel'in 'Bfldbim'inın Aka- demi tstanbul oyuncula- n tarafından sahnelenme- siyle başlayacak. Aynı gün saat 19.00'da, Umut Aral ve tnanç Ayar'ın yö- nettiği Brecht'in 'ÜçKu- ruşluk Opera' sını Gala- tasaray Lisesi Tiyatro Topluluğu sahneleyecek. 16Nisan 13.00'te8.Tı- yatro Günleri'nde yer alan gruplann katılımıyla 'Sev- tap Abah ile TKatro Mak- yajı' adlı bir atölye çalış- ması gerçekleştinlecek. 15.00'te Şenay Korgül'ün yönettığı ve DenemeSab- nesi'nin oynadığı 'Cats Müzikali'nden Alınolar' izlenebilecek 18.00'de Engin Alkan'ın yönetti- ği, Cehov'un 'VışneBah- çesi'ni, MSM Oyuncula- n sahneleyecek. 17 Ni- san saat 13.00'te Tunay Sevinç'ın 'Pantomimci Çocuklar' başlıklı bır atölye çalışması gerçek- leştirecek. Saat 16. OO'da Taner BirseL tiyatro yap- ma olanakları üzerine gençlerle söyleşecek. 19.OO'da Galatasaray Li- sesi Tiyatro Topluluğu. Asfa Ürgüplü. MetemÖz- ker. Orkun Saitoğlu ve OncelNaldemirci'nın yö- nettığı. 'KibarhkBudala- a'nı oynayacak. 18 Nisan 13.00'te Be- şiktaş Atatürk Anadolu Lisesi Topluluğu, ABIO- ray'ın yönettiği, Adalet Ağaoğlu'nun 'Evcilik Oyunu' adlı yapıtını sah- neleyecek. 16.00'da Ti- yatro Manga. Cehov'un 'Ivan hano>iç' adlı yapı- tını sergileyecek. 19.00'da Kadıköy Anadolu Lisesi topluluğu, MeiahatÖzay ve Mehmet Yenikurtu- hış'un yazdığı ve yönet- tiği 'Cumhuriyet' adlı oyunu sahneleyecek. Çarşamba günü saat 13.00'te Galatasaray Li- sesi Tiyatro Topluluğu, seyırcilerle oyunlan hak- kında söyleşecek 16.00'da RobertKolej grubu. Hakan Rami'nin yönettiği, M. Mungan'ın 'Taziye' adlı oyununu sah- neleyecek. 19.00'da TA- be Saran ve Cüneyt Tü- rel'in katıldığı söyleşi ile etkinlıkler son bulacak. BUGUN • AKSANAT'ta saat 18.30'da "1927'den 1960'a Türk Plastik Sanatlan" başlıklı panel Tomur Atagök'ün başkanlığında ızlenebilir. (252 35 00) • BABYLON'da saat 21.30'da Yeni Türkü'nün konseri yer alacak. (292 73 68)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear