29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 ŞUBAT 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Lağım tuzu Gıda Mühendisi Nilüfer Eraydın diyor ki:"Konya kanalizasyonunun Tuz Gölü'ne aktığını belediye başkanı açıkiıyor. Antma yok; tuvalet atıklan, deterjan, zaraıiı yağlar, yağmurtarla çevre tarialardaki zehirii tanm ilaçlan, Tuz Gölü'ne akıyorsa neden Tuz Gölü'nden elde edilen tuzu soframızda kullanıyoruz? Salina Tuz, Saray Tuz, Cihan Tuz, Billur Tuz, Es Tuz, Ova Tuz, Tuz Gölü'nden çıkıyor; bunlar )• gerçekten temiz mi ve göle kanşan kanalizasyon atıklan tuz rafine olunca gidiyor mu? Lağımdan rafine tuz yemeğimize giriyor, soframıza geliyor. Insan sağlığı tehlikededir. Tuz Gölü elden gitti, gidiyor; Konya'nın kanalizasyon altyapısı sağlıkh bir şekilde tamamlanıp göl temizleninceye kadar Tuz Gölü'nden tuz alımı durdurulmalı; üreticiler kaya tuzuna yönelmelidir. Çankın'da, Kars'ta, ülkemizin dağlannda kaya tuzu yataklan van bunlar neden yeterince değerlendirilmiyor?" Bekfronik posbn som@posta.curnhuriyeLcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Kartal Cezaevi'ne lahmacun servisi yapılıyormuş... "Ocakbası müebbedi!" enim köylüm... Benim işçim... Benim me- murum... Benim emeklim... Benim dulum... Benim yetimim... Benim küçük esnafım... Benim dar gelirtim... Benim ev kadınım... Benim evsizim, benim barksızım, benim çadırkent- lim, benim prefabrikelim... Benim ağzımdan 2+7 yıldır hiç "boş tencere ede- biyatı" duydunuz mu? Duymadınız... Benim gencim... 2+7 yıl önce küçük bir çocuktun... Artık büyüdün... Ama bugün, mahallede misket oy- nadığın çocukluk yıllanndan kulağında "şu kadar ma- zotla şu kadar buğday alınırdı, şimdi şu kadar ma- zota bu kadar buğday alınamıyor" hesabı kaldı mı? Kalmadı... Ben senin babanı da, dedeni de "mazot-buğday" hesabıyla büyüttüm; barajlarda yüzdürdüm... Benim ortayaşlım, benim ihtiyanm... 2+7 yıldır bir gün olsun "enflasyon canavan" anlatıp da seni kor- 2+7 kuttummu? ., ... ' * Korkutmadım... Benim üniversite öğrencim... 2+7 yıldır ben kol- tukta otururken hiç sorunun oldu mu? Olmadı... Ben koltukta otururken boş tencere edebiyatı ol- maz, mazot-buğday hesabı olmaz, enflasyon cana- van olmaz, dış borç olmaz, iç borç olmaz, hiç so- run olmaz; benim köylüme, benim işçime, benim me- muruma, benim emeklime, benim duluma, benim yetimime, benim küçük esnafıma, benim dar gelir- lime, benim ev kadımma, benim evsizime, benim bark- sızıma, benim çadırtcentlime, benim prefabrikelime ve benim rantiyeme hiç bir şey olmaz... Dağdaki çobana bir şey olsa benim haberim olur; eğer ben koltukta değilsem çobanımın kılına doku- nanın başına gök kubbeyi yıkanm; eğer ben koltuk- taysam çoban ölür kalan çobanlar benimdir. Ben varsam demokrasi vardır, insan haklan var- dır, düşünce özgürlüğü vardır; ben yoksam yoktur. Siz ne düşünürsünüz bilmem ama ben, sizi ben- siz düşünemiyorum. -:*_ -.'.-/ •. Sizden vazgeçemem... Benden vazgeçemezsiniz... Benden vazgeçerseniz ben de 2+7 yıldır çizdiğim pembe tablolardan vazgeçerim... Yüreğinizi daraltınm, ruhunuzu karartınm... Boş tencere edebiyatı yapanm, mazot-buğday hesabına başlarım, dış borçların altında nasıl ezil- diğinizi anlatırım, iç borçlan kimlerin yediğini söyle- rim, kendim için bir şey istiyorsam namerdim hep sizin için istiyorum. 5+5'e razı olmazsanız 2+7'yi mumla ararsınız. Elektrik kesintisine başladılar bile! SESSİZ SEDASIZ (!) NURÎKURTCEBE Rize ADD'ye Dernekler Yasası davası Türkiye'de Anayasa gereği herkes yasalar karşısında eşittir ve yasalar herkese eşit uygulanır. Bu eşitlik ilkesinden hareketle... Türkiye'nin hemangi bir yerinde ya da Rize'de... Cumhuriyet Savcılığı, kamu adına dava açabilir ve Rize Sulh Ceza Mahkemesi'nde görülen dava ilgili yasa uyannca karara bağlanabilir, ilgili yasa Demekler Yasası olabilir... Atatürkçü Düşünce Derneği Rize Şubesi Başkanı Gülderen Kulaksızoğlu, dernek binasında onsekız yaşından küçük birinin bulunması nedeniyle önce 60 milyon lira para cezasına ••- çarptınlır ve sonra cezası 1/2 oranında arttınlarak 90 milyon liraya çıkartılır. 12 Eylül'ün ürünü olan Demekler Yasası, derneklerin amaçlan dışında faaliyet göstermesini ve onsekiz yaşından küçüklerin dernek binasında bulunmasını kesin ve katı bir şekilde yasaklasa da işadamlannın kurduğu demekler serbestçe siyaset yapabilir, şeriatçılann kurduğu demekler ilkokul çağındaki çocuklara bile yatılı eğitim verebilir. Bugün perşembe... Her perşembe olduğu Ş g j b i b u g ü n delstanbul'daBeykozTo-^.^ katköy'de "Ikinci Ayazma Camisi" olarak anılan camide öğle n a m ( zından sonra kara çarşaflı kadınlartoplanacak... Dışarıdan gelen kara çarşaflılar, mahalle sakini kadınlar da cemaate katılmaya zortanacak ve camide "vaaz" verilecek, para toplanacak... Söylem Başka GerçekBaşka DENtZ BANOĞLU Ülkemizde kutlanan ya da anı- lan belirti günlerde, değişmeyen birşey var: Büyüklenmiz, özellık- le de sıyasilenmizin söylemleri ile gerçekler ve de uygulananlar hiç ama hiçbir zaman birbinyle ör- tüşmez. Tersine ya birbinyle çe- lişir, ya gerçekleri yansrtmaz ya da hep bırbırının tekrandır. Medenı Yasa'nın Kabulü, Dün- ya Kadınlar Günü, Kadınlara Seç- me ve Seçılme Hakkının Venlme- ai, îurizm Haftaa, Öğretmenler Günü, 23 Nısan Ulusal Egemen- lik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı, 3 Mart Öğrenim Birlığı Yasası'nın Kabu- lü, 10 Nisan LaikltkGünü, 10 Ka- sım Atatürk'ün Ölümü gibi önem- li günlerde, büyüklenmiz ve ülke- mizin haynnı çok düşünen siya- silerimiz, söz ve görüş bırtıği yap- mışçasına, her yıl hiç aksatmadan hep aynı demeçleri verirler. Bız- ler de kimi zaman yazılı ve sözlü basın aracılığı ile, bazen de doğ- rudan bu demeçlerin verildiği top- lantılarda bulunmak suretıyle, ya- pılan açıklamalan hep aynı dikkat ve hayranlıkla dinler sonra da unuturuz. Oysa unutulmaması ve unutmamamız gerekir ki olayla- nn sıkı takipçisi olabilelim. örneğin Sayın Cumhurbaşka- nımız Süleyman Demirel, taze- si tazesıne geçen günlerde kut- lanan Medeni Yasa'nın kabulü- nün 74'üncü yıkjönümünde, bun- dan önceki 73'üncü, 72'nci ve benzen yıldönümlerinde söylene- gelenlerden hiç de farklı konuş- madı. Demirel, Medenı Yasa'nın kabulü ile "Türk kadınının erkek- terfe eşit şartlarda ekonomik, sos- yal, sıyasalyaşama kavuştuğunu" vurguladı. Oysa gerçeklerin pek de öyle olmadığını hepimız bıliyo- ruz. Kırsal kesim biryana, kentya- şamında bile kadınlarımız, top- lumsal ve ekonomik alanda er- kekle eşit koşullarda değil... Siya- sal haklara gelince... Bugün ka- dınlanmızın küçümsenmeyecek bir bölümü hâlâ kocalannın yön- tendirmesi ile, bir kısmı da parmak basarak oyunu kullandığı gibı ka- dınlanmızın 18 mılletvekilı ıletem- sıl edıldikleri 1935-1939 yasama dönemındeki V'ıncı Meclis'ten bu yana ve bugün TBMM'nın görü- nümü ortadadır. Geçen yasama döneminde hiç değilse bir iki ka- dın milletvekılimizın sesi çıkmak- taydı. 52'nci hükümetimizde bu- nu da duyamıyoruz. Oysa kadın- lanmıza seçme ve seçilme hak- kının tanındığı 5 Aralık günlerin- de tekrarianan geleneksel söy- lem, Kadınlanmıza pek çok Av- rupa ûlkesinden önce sıyasalhak- lannın tanındığı" şeklinde olmuş- tur. Siyasal platformlarda seslen duyulmadıkça ve kimse bu sese kulak vermedikçe, karar meka- nizmalannda kadınlanmız yeterii sayıda ve güçte yer almadıktan sonra, bu haklar acaba neye ya- rar ve neye yaramaktadır? Yanılmıyorsam üç yıl önce 5 Aralık'ta düzenlenen kutlama toplantısında, merkez sağ ve de- mokratik sol partilerimiz kadın milletvekillerine kota verilmesi gerektiğini gündeme getirmiş- lerdi. CHP'nin bir ölçüye kadar bu söyleme bağlı kalmasının dı- şında, erkek egemen diğer par- tilerde en ufak bir kıpırdama gö- rülmedi. Bu sıralarda kurulan Ka- Der de iddialı çıkışınt, ne yazık ki pratiğe uygulamakta pek ba- şanlı olamadı. Gelelim Öğretmenler Günü'ne.. Her yıl 24 Kasım'larda kutlanan bu bir tek günde baştacı edilen vehatrlanan öğretmenterimiz için, düzrnediğimiz övgüler kalmamış- tır siyasal cephece: öğretmenle- rimiz toplumumuzun temel dire- ğidir, fedakârdır, eğrtimimizin vaz- geçılmezidır... Ne kı yılın bir tek gü- nu kendılenne övgu dızılen öğret- menlerımız, geri kalan 364 gü- nünde ınsafsızca unutulmakta, ömür boyu yoksulluğa yargılan- maktadır... Çocuklanmız her23 Ni- san'larda, "geleceğın umutlan- dır". Ama bu "umutlar" büyük kentlerde bile soğuk, bakımsız, bir kınk sırada üst üste, kimi zaman öğretmensız sınıflarda okumaya terk edılmış; kırsal kesimlerde ıse yalınayak, sırat köprülennden ge- çerek okuma savaşı vermeye zor- lanmışlardır. Gençlerimiz, her 19 Mayıs'lar- da, "ülkenin geleceğidir", yaşa- dığımız "şimdiki zaman" içinde ise, okul ve üniversite dışında (eğitim kurumlan da ayn bir tar- tışma konusu), kendilenne hiçbir sosyal, kültürel, sportrf etkinlikten yararianabilme olanaklannın ve- rilmediğı 21 'ıncı yüzyılın talihsiz- leridir. Oylesine talihsizler ki boş- luktan günümüz modası müzik- lere kendilerini kaptırdıklan za- man da sorumlusu ve suçlusu biz büyükler değil, onlar olmaktadır. 10 Kasım'larda, Cumhuriyet Bayramlanmızda ve laikliğin kut- landığı günlerde ise ülkemiz siya- setçilen ve partileri aralannda şa- şılacak bir yanşmadır başlar Sağ- cısı, solcusu, ortanın sağındaki solundaki, merkezdekı ve uç sağ- daki tüm sıyasetçılenmiz, partile- rimiz, bürokratlanmız, devlet bü- yüklerimız ve de kendilenne ay- dın diyen aydınlanmız, hepsi ama hepsi Atatürkçüdür, cumhuriyet- çidir, laiktir. Öyle ki bazı sıyasıle- rimiz, "sağ olsaydı Atatürk'ün kendipartilehnden dacağın" söy- lemeye kadar ışı ilen götürmek- te hiçbir sakınca görmezler. Ama bu arada cumhuriyetin tüm ku- rumlan kapatılmakta, demokrasi ve demokratlık adına alabildiğine tavizlerverilmekte, laiklikdıyedi- ye gericılere kucak açılmaktadır... Kimin umurunda? En büyük ihanet ise 3 Mart öğ- renim Biriiği Yasası'na edilmiştir. Bu yasanın kabul edilmesinin yıl- dönümlennde, bıryandan devlet ve hükümet ağzından "tek tip eği- timin" nımeti vurgulanırken, di- ğer yandan Kuran kurslarına, imam-hatip liselerine "bırakınız yapsınlar, bırakınızgeçsinler" de- mişlerdir. En çok unutulan ve ih- mal edilenler ise özürtülerimizdir. Sağlam ve normal insanlanmız için pek az şeyin yapıldığı ülke- mizde aslında buna şaşmamak gerekir. Çalışma ve iş bulma ola- naklan kısıtlı olan, kültürel, eğit- sel ve sportif etkinliklerden yok- sun bırakılan özüıiülerimiz için de özel bir günümüz vardır. Dünyaül- keleriyle birlikte kutlanan bu gün- de, özürtüler kendi aralannda çe- şitli müzik etkinlikleri ve sportif karşılaşmalaria eğlenirken, siya- silerimiz ve büyüklenmiz de med- ya aracılığıyla her zaman olduğu gibi çoğunu bir tüıiü gerçekleş- tirmedikleri yığınla vaatte bulun- mayı ihmal etmezler. âanuç olarak geriye, ortaya ko- yabileceğimız bir öneri kalmakta- dın Ya bu kutlamalan, resmi ku- rum ve kişilerle yapmaktan vaz- geçelim. Böylece çocuklanmızı, kadınlanmızı, gençlerimizi, öğret- menlerimizi, eğitimcilerimizi dev- let ve hükümet söyiemi ile boşu- na pohpohlamamış oluruz. Ya da bırakalım bu kutlamala- n, bunlann gerçek sahibi olan "halkın" kendisi yapsın. Ve ko- nuşanlar da yine halkın kendisi ol- sun!.. KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net ÇtZGlLİK KÂMİL MASARACI HARBt SEMtH POROY semihporoy@yahoo.com TARİHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 24Şulw "N/ZAM-/ C£O/T" KURULUYOR.t. 'TS BUGUN, PAPİŞAH mSeÜM'İM İSTEĞİYLf "fJİZAM-t ceoır'ADU * Ol. A/İZAM-r <3E7~f'jemrS/ . YENfU'K OCrfĞf CHŞtNPA SÖYLE • - • ' • • - • M / - Zi4M't CED/T-'/AJ BOSTAfJCt OCAGtNA &AĞLI OLOUĞU SÖYCENMİŞTİ. v£ TOPÇJJ Bifft-fiecBje'fiJiM OLUŞTU&ULAAASI \/E BUNLAR.tfiJ AKKA 'OA AJAPOCyOfJ oeDUSUMA Şf S-AVMftP &4ŞA/Z/ KAZAAJAAASf ES4C/ BU - • T . C . - , - " • • • •..-•• KARTAL 3. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ İLANEN TEBLİGAT 1999/1469 Alacaklının Adı, Soyadı: llhamı Ahıskah. • ' ' , Borçlunun Adı, Soyadı: Hüseyin Keleş. Haczin Yapıldığı Gün: 12.11.1999. Müdürlüğümüzûn yukanda anılan dosyasında borçlu Hüseyin Keleş hakkında yapılan icra takibinde 12.11.1999 tarihinde 34 JIU 25 plaka sayılı vasıta haczedilmiş, dosyamızda düzenlenerek taraftnıza gönderilen 103 davet kâğıdı tebliğ edilemediginden 103 davet kâ- ğıdının ılanen yapılmasına karar venknıştir. Normal sürelere 15 gün ilavesi ile 18 gün içinde ilan tarihinden itibaren haciz tutanağını tetkık ve bir diyeceğiniz varsa bildirmeniz için icra dairesine başvunnanız ilanen tebliğ olunur 3.2.2000. Basın: 6152 DÜZ ÇİZGt UMİT ZİLELİ Lümpen... Bu hafta yazı yazmayacağım! Çünkü benim düşündüğüm konuyu bizim mesleğin en dürüst, en saygın kalemlerinden biri, Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi sevgili Fıkret Bila yazmış bile!.. Hem de on gün ön- ce.. Üstelik benim düşündüğüm başlıkla!. Ba- na da bu yazının altına yürekten bir imza atmak ve sizlerle paylaşmak kaldı.. •' "Kimdir lümpen? - Yılmaz Güney mi? - Nedir ki Yılmaz Güney dediğiniz be... Lüm- pendi, lümpen.. -Başka? - Başkası ne olacak, işte yıkıyonım tabuyu be.. Katildi, katil... - Daha başka? - İki tane kıçı kınk 'sosyal içerikli' filmyaptı di- ye kendini Marks sandı be... Yanlıştı, yanlış. Devletçiydi bir kere be.. Olacak şey mi? Ney- miş, sınıf farkıymış, eşitlikmış, falan, filan. Ara- ba sahibi olmanın, koku sürmenin nesi kötü ba- kılacak şey be.. Kadını niye aşağılıyorsun ? Buy- du be Yılmaz Güney... ••• Şimdi burada biraz duralım... Eleştirmek kolay gibi göriınse de, zordur. Eleş- tiriye soyunanın, eleştirdiği konu veya kişiyi çok iyi bilmesi gerekir. Sanat eleştirmenliği, çığırt- kanlığa benzemez... Güney'i lümpen olduğu için eleştirenlere ve üsluplanna bir bakalım... Ortak özellikleri, ummadıklan şekilde basın sermayesinin nimetlerine kavuşunca sola, sol- culuga, sosyalizme kin kusmayı, o değerierie alay etmeyi aydın olmanın, ilginç olmanın gereği sanmalan ve kendilerini ilan edilmemiş kahra- man gibi görmeleridir. Yılmaz Güney'in yaptığı içi boş bir uğraşsa, lümpenlikse, kabadayılıksa, cahillikse, üretim- sizlikse, kadını aşağılamaksa, kendini beğen- mişlikse... Sizin yaptığınız nedir? ömeğin... 'Benim müdürüm dünyanın en yakışıklı on bir erkeği arasındadır' diye baftada on kez ya- zıp, iki-üç kez de parantez veya dipnot şeklin- de yazıya sokuşturmak nedir, nasıl bir üretim- dir? Kalan günlerde, 'Ben karımdan çok korkanm. Geçen yine karımdan korktuğum bir anda, ka- nm bana demesin mi ki... Zaten ben alışveriş- ten anlamam, televizyonu da açıp kapayamam (büyük adamlığın gereğidir), o nedenle kanm ba- na bir bakarak şöyle üstüme doğru gelip de kıs- kanmasın mı... Ona aldığım yeni arabaya biner- ken, Paris'ten getirdiğim kokusunu burnumda hissedince ay.. hayatın esasının seks olduğu- nu yine unutmamış vaziyette New York sokak- lannı arşınlarken, memleketin sorunlannataka- cak değtidim ya...' diye, 'derin makale' döşen- mek nedir; Güney'inkiyle karşılaştınlınca nasıl bir üretimdir? Veya... Belinde çift tabancayla Ankara 'da gazete bü- rosu basıp, kaçakpatron adına gazeteci esiral- mak, sonra da 'küfür ve kabadayılık edebiya- tıyla' meslek büyüğü tafrası atmak nedir, nasıl bir üretimdir? Her cümlede bir 'dangalaklar', iki cümlede bir 'hırtlar, hırbolar, hıyariar' deyip, 'kodum mu otur- turum' yorumlan döşenmek nedir, nasıl bir üre- timdir? Pekiyazdıklannız, üslubunuz buysa, lümpen- lik nedir? Işe 'Berlin duvarı yıkıldı, devletçilik de kötüy- müş, nasıl olsa haklıyızdır 1 diye başlayınca, Yıl- maz Güney, Yaşar Kemal, Nâzım Hikmet 'lüm- pen'; yukanda örneklerini sunduğumuz 'edebi' ıfadelerin sahipleri de yazar, çizer, düşünürolu- veriyor..." • • • Kalemine sağlık sevgili Rkret Bila.. Basın sermayesinin kapıkulları ancak böyle anlatılabilirdi. Sahi; belinde çift tabancayla ga- zete bürosu basıp gazeteci esir alan "gazete- ci" kim?.. Bilin bakalım!.. Email: zilelkg garanti.net.tr . - Mesaj: (0212) 287 42 41 BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDANSAĞA: 1/ Çekim ve baskı işlemle- rini çok çabuk ve otomatik olarak yapan fotoğrafmaki- nesi. 2/Yararla- nılanuygunko- şul... Bir göre- vinyüıütülebil- mesi için mer- kez olarak se- 8 çilen yer. 3/ g Kumfalı...Na- zilerin politikasında Germen ırkından kim- selere yakıştınlan ad. 47 Kara batmamak için ayağa takılan bir çeşit örgülü ayaklık. 5/ Franz Kafka'mn bir 5 romanı. 6/ Antalya'nın 6 bir plajı... Fiyat. 7/ Bir borcu azar azar ödeye- ' I rek kapatma... Icraat. ' 8/ "Yetmedi mi sustu- ğun / Artık — bayraklarla / Söz büyümeli" (F.H.Dağ- larca)... Güven. 9/ Tahmın. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Bir yapının zengin biçimde süslenmiş, büyük ön ka- pısı... Bir renk. II Ispanyolların sevinç ünlemi... Su- lanru bir denize ya da göle gönderen bölge. 3/ tri ta- neli bir kiraz cinsi. 4/ Birdenbire... Kimi hayvan ve bit- ki hücrelerinde bulunan, iğne biçiminde billur mad- de. 5/ Bir tür otomobil yanşı.. Gelecek. 6/ Yahya Ke- mal'in hece ölçüsüyle yazdığı tek şiiri... Kurnaz, açık- göz... Iran'ın plaka işareti. II Yüksekokul. 8/Adalet... Uzeri kırmızı parafinle kaplanan bir tür peynir. 9/ Eti makbul bir balık.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear