Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 4 ŞUBAT 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur@ cumhuriyet.com.tr 15
'Belgesel çok önemli bir ihtiyaç'4
Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali veBeîgesel SinemacılarKonferansı' başlıyor
AYŞE KÖKSAL
Belgesel| Sinemacılar Birliği veGa-
btasaray Üniversitesi'nin ortaklaşa ger-
çekleştirdiği "Uluslararası 1001 Belge-
sel Film Festivali ve Belgesel Sinemacı-
bu~Konferansı"nın dördüncüsü cumar-
tesi günü başlıyor. Festival bu yıl ulus-
lararası bir nitelik kazanarak Türki-
ye *de düzenlenen 'ilk uluslararası b ^
gesel film festivali' oldu.
5 Mart'a kadar sürecek olan festival-
de, 18 ülkeden 60 belgesel
yönetmeni ve 99film;AKM
Sinema Salonu, Galatasaray
Üniversitesi ve Mimar Si-
nan Üniversitesi Sinema-TV
Enstitüsü salonlannda üc-
retsiz olarak izlenebilecek.
Belgesel Sinemacılar Bir-
liği Başkanı EnisRızailebir
söyleşi yaptık:
- Belgesel Sinemacılar Bir-
liği ne amaçla ve nasıl oluş-
tu?
ENİS RIZA - Önce 'bir-
btrimizedokunakm' istedık.
Belgesel üretmenin çok bü-
yük bir keyfi, ama bir tür
yalnızhğı var. Biz de 'heye-
canlar ve hayallerimizle bir
araya getelim' dedik. TRT'de
yıllardır belgesel çeken ke-
sim, üniversitelerde hem bel-
geselci hem akademisyen
olarak çalışan başka bir ke-
sim, bizim gibi bağımsız bel-
geselciler ve öğrenci kesi-
mi olmak üzere dört kol üze-
rinde geliştik.
Sonuçta ciddi zemin iize-
rinde örgütlenmeye başla-
dık. O süreç içinde de Tür-
kiye'nin çeşitli yerlerinden
film gösterileri, belgesel ile
ilgili etkinlik talepleri gelme-
ye başladı. Belli birtartışma
ortamı oluşunca kitaplar, bil-
diriler birbirini takip etti. O
süreç kendi dinamiğini ya-
ratmaya başladı ve büyük
bir rüzgâr oluştu. Belgesel-
ciler olarak sivil bir kültürün
oluşurnunda önemli sorum-
luluklar yüklendik. Mesela
ûniversiteden çıkan gençler,
belgeselci olmak istedikle-
rinde kendi çabalan dışında
bir alan bulamıyorlar.
Bizim en temel amacımız
böyle bir alan yaratarak bel-
geselin bir toplum içinde
gerçekten çok önemli bir ih-
tiyaç olduğunun kavranmasına çalış-
mak. îkincisi ise medyanın yozlaştın-
cı etkileri gibi ortak eleştirilere karşı
birduruş oluşturarak etik kavramıru yer-
leştirmek. Dünyaya baktığımızda, ni-
telikleri farkll olsa da çok kültürlülü-
ğün tek kültürlülüğe doğru dönüşü-
mü, teknolojinin getirdiği bazı bozu-
cu etkilere karşı böyle bir alanın cid-
di bir biçimde oluşma ihtiyacı bütûn
belgeselciler için geçerli. Dört yıllık sü-
reç, bizi uluslararası platformda da var
etti. Bu festival de öyle bir sürecin so-
nucunda oluştu.
- Belgeselcilerin Türkiye'de karşı kar-
şrva kaldıkları /oriuklar neler?
RIZA - Belgeselin temel unsurla-
nndan biri, zaman ve araştırma. Bir
proje gerçekleştirmek için arşivlere
ulaşmak, kitaplarokumak, tanıklarbul-
mak gerekiyor. Zaman, para harcatan
en önemli unsur. Türkiye'de belgesel.
(Fotograf: UĞUR DEMİR)
JL emel amacımız; belgeselin, çok
önemli bir ihtiyaç olduğunun
kavranmasına çalışmak. Ikincisi ise
medyanın yozlaştıncı etkileri gibi
ortak eleştirilere karşı bir duruş
oluşturarak etik kavramını
yerleştirmek. Çok kûltürlülüğün tek
kültürlülüğe dönüşümü, teknolojinin
getirdiği olumsuz etkilere karşı böyle
bir alanm ciddi bir biçimde oluşma
ihtiyacı, tüm belgeselciler için geçerli.'
hep gönüllülük temelinde oldu. Baş-
ka işten para kazanıp belgesel çeken
insanlar çoğunlukta. Sponsor bulmak
da neredeyse imkânsız gibi. Türki-
ye'nin hemen hemen her alanda oldu-
ğu gibi bu tür işlere zaman ve para ayı-
racak sivil toplum örgütlerine ihtiyacı
var.
- Uluslararası platformda Türk bel-
geselinin yeri nedir?
RIZA - Yabancı yapımlarla karşı-
laştırdığımızda Türk belgesellerinin
çok kaliteli yapımlar olduğunu gör-
dük. Buna karşılık hak ettiğimiz yer-
de değiliz. Hatta Türkiye'de belgesel
çekildiğinden haberleri bile yoktu. Son
birkaç yılda festivallere katıldıkça bir
envanterimiz ve arşivimiz oluşmaya
başladı. Daha da önemlisi, bu açılım,
Türkiye'de belgesel üretimini de mo-
tive etmeye başladı. Gençler böyle bir
alanın oluşmaya başladığını görünce,
ilgilerini buyöne aktarmaya
başladı.
- Türkiye'de belgesel de-
nince nedense tarih ağırlıklı
konular gündeme geliyor»
RIZA - 'Tarih' kavramını
kullamrken kastettiğimiz sa-
dece geçmiş değil. Bugünü
ve hatta geleceği de bir tarih
olarak tanımlıyoruz. Belge-
selcinin temel işlevlerinden
birinin, boşluklan ve kara
noktalan olan toplumumuz-
da bir hafızanın oluşturul-
masına yardım etmesi oldu-
ğunu düşünüyoruz. Yapılan
filmlere baktığımızda, tarih
kavramı çerçevesinde bugü-
nü anlatan, hatta geleceğin
hayallerini kuran fılmler de
var.
- Belgesel çekerken belge-
lermi yönetmeniyönlendiri-
yor?
RIZA - Yönetmenin baş-
ta bir önyargısı oluyor tabii.
Ama önemli olan, belgeler ve
nitelikleri. Çünkü var olan
argümanı asla yeterli bulmu-
yor ve var olanlann dışında
neler olabileceğini araştın-
yorsunuz.
Zaman içinde önyargıla-
nnız değişmeye başladığın-
da, hep daha farklı belgele-
re ulaşmak, gerçeğin deği-
şik yüzlerine ulaşmaya ça-
lışmak, yönetmeni farklı nok-
talara götürüyor. Ancak bü-
tün belgelere ulaşıp topla-
dıktan sonra kafanızda bir
senaryo oluşmaya başlıyor.
- Yönetmenin yorumu bu
noktadan sonra mı başlıyor?
RIZA-Kaçınılmaz olarak
yönetmen elindekilerini yo-
rumlamak durumundadır.
Kamerayı belli bir açıda kul-
lanmak bile bir yorumdur.
Bu noktada etik kavramı çok
önem kazanıyor. Birkonuyu
anlatırken o konuyu ilgilendiren bütün
malzemeyi topladıktan sonra ancak
yorumunuzu yapabilirsiniz. Anlatmak
istediğinize uygun olsun diye bazı mal-
zemeleri dışanda bırakamazsınız. Do-
layısıyla yaptığınız belgeselle ilgili bü-
tün belgeleri topladığınıza dair emin ol-
manız ve bir bütünü o belgesel içinde
yorumlamanız lazım. Belgeselde en
önemli etik kaygısı bu olmalıdır.
YönetroenJohn.Manihafl'N!aiEr!Kıırç
Tartışmalamyol
açacak iddiahfılmler
Festival Komıtesi Başkanı SavaşGü-
vezne ile 'festival ve konferans' üzeri-
ne konuştuk:
- Bu projenin ilk oluşumundan söz
edermisiniz?
SAYAŞGÜVEZNE-Türkıye'de var
olan toplumsal hafıza boşlukJarımn
doldurulmasında belgeselciiere büyük
bir görev düştüğünü, bunubir sivil ini-
siyatif olarak yapılması gerektiğine
inandığımız için de festival işme gir-
dik. 'İösan' unsurunu ön planda tuta-
rak uluslararası bir platformda var ol-
mak ve Türkiye'nin görüşlerini akta-
rabilme gibi bir amacımız var.
- Bu festival ve konferansın ne tür
mesajlar iletmesini bekliyorsunuz?
GUVEZNE - Televizyonda izledi-
ğiniz belgesellerin gerçekten befgesel
olup olmadığını tartışmak ve 'gerçek
belgesel' in ne olduğunu anlatmak ama-
cmdayız. Gezdim, gördüm, çektim di-
ye ya da haber niteükii programlan bi-
ze 'belgeselmiş" diye sunmaya çalışan
bir medya var. Onlann karşısında fark-
lı duruştaki yerimizi ve etik anlayışt-
mızı belirlemerniz gerekiyor.
- Bu organizasyon için gereken büt-
çeyi nasıl sağladınız?
GÜVEZNE - Kültür Bakanhğı spon-
soroldu, fakat yeterlideğildi;küçûkçap-
ta birçok destek bulmaya çalıştık. Bei-
geselin daha yaygın izleyıci kitlesme
ulaşması için gösterilerin ücretsiz ol-
ması gerekiyordu. Kültür Bakanhğı
AKM'yi, lstanbul Büyükşehir Beledi-
yesi de Cemal Reşit Rey Salonu'nu
verdi. Kalabalığın olduğunu hissetmek
için özeilikle küçiik salonlan tercih et-
tüc Böylece gelecek yıl gerek Kültür
Bakanhğı 'nın gerekse özel sponsoria-
nn ilgisini arttırabileceğimizi umuyo-
ruz. Aynca belgeselin ilk okulu olan
TRTde belgesellerinin göstenlmesine
izin vererek bize destek oldu.
-Gösterilecekfilmleri nasıl beürledi-
niz?
GÜVEZNE- DerinJiği ve etiği olan,
seyredildiğinde tartışmalara yol aça-
cak iddiah filmlere ağırlık verdik. Fes-
tivale katılan ülkeler, özeilikle göç ko-
nusuna ağırlık vererek Türkiye ile il-
gili fılmler yapıp getirdiler. Ama çok
farklı konulan anlatan yapımlar da var.
Mesela Isveçli yönetmen Stefan Jarl,
beîgeselinde, 16 yıl boyunca inceledi-
ği eroinman arkadaşının yavaş yavaş
ölüme gidişini anlatıyor ya da Ameri-
kalı yönetmen Brisn Kaufman Rus-
ya'da ilk atom bombascm gerçekleşti-
ren Kurchatov'un gizemli öyküsü ile
izleyıcilerin karşısına çıkıyor.
Aynca geçen yüzyılda çeşitli ülke-
lerde çektiği yapımlarla belgesel tari-
hine özgün bir bakış açısı ve etik kav-
ramını getiren Joris Ivens'in toplu film
gösterısi de yer alıyor. Makedonya,
Bosna-Hersek, Israü fîlmleri de çok
ilgiçekicı Tikkiye'den katılan£Jmle-
rin arasında Şehbal Şenyurt'un Çerkez
ulusunun unutulmuş sürgününün acı
hikâyesini konu ettiği 'The Adyghe'
adlı filminin prömiyeri gercekleşecek.
Açıhşta gösterilecek Mihriban Ta-
nık'ın, yok olma>'a yüz tutan semahlar
ve yaşamlannı anlattığı 'Anadota'nun
Son Rengi* adlı belgeselin özeilikle ya-
bancı konuklan çok etkileyeceğine ina-
nıyorum. Sonuç olarak, gerçekle yüz-
leşmekten çekinenler ve bir tek gerçek
olduğunu savunartlar. Belgesei Fîbn fts-
tivaH sizleri bekliyor!
Kooperative ffir Fotografie'den 'Dışanda-Dokuz Deneme' başlıklı 'bagımsız' fötoğraf sergisi
Farklı bakışlarla siyah-beyaz dokuz teıııaKültür Servisi-1997 yılında Alman-
ya'nın Bremen kentinde İlker Maga ön-
derliğinde kurulan Kooperative für Fo-
tografie'nin 60 siyah- beyaz fotoğraftan
oluşan sergisi, Fotoğrafevi'nde 20 Mart'a
dek izleyicilere sunuluyor. Grubun do-
kuz üyesinin de farklı konulan ele aldık-
lan üçüncü sergisi Türkiye'de ilk kez
düzenleniyor. Fotoğrafta ortaklaşa bir
çaba, dayanışma göstermek ve birbirle-
riyle fikir alışverişinde bulunabilmek
amacıyla kurulan grubun üyeleri farklı
mesleklerden geliyorlar.
Bremen'de bir günlük gazete için fo-
tograf çeken ve serbest grafıker olarak
çalışan JuBa Baier, bu sergide gençleri
görüntülüyor. Baier, 13-2Oyaşarasında-
ki gençlerin toplum içindeki gündelik ya-
şamlannı yansıtıyor. Gruba 1997'de ka-
tılan, Bremen'de serbest grafikerük ve
fotoğrafçılığın yanı sıra kitap ve broşür
tasanmlan yapan Suse Kopp, beş yıldır
üzerinde çalıştığı mekân-zaman ve in-
san arasındaki ilişkileri anlatıyor. Oku-
lunu bitirdikten sonra Güney Afrika"ya
giden ve oradaki yaşamdan çok etkile-
nen Bettj
1
Pabst, sanatçı kimliğinin ya-
nı sıra kişisel olarak da Güney Afrika'yı
incelemiş ve anlatmak istemiş. "Birçok
kitapta Güney Arrika ileilgili bügiler bu-
labilirsiniz. Ama ben Mandela sonrasın-
da Güne>' Afrika'da değişen günlük ha-
yann ruhunu yansıtmak istedim" diyen
Pabst, çalışmalannı altı aydagerçekleş-
tirmiş.
Görsel iletişimin yaygınlaştığı günü-
müzde, kitabın insan yaşamındaki öne-
mini anlatan Kathrin Doepner ise 10
yıldan beri reklam, moda, tiyatro ve
stüdyo fotoğrafçısı olarak çalışıyor.
Adana Çukurova Üniversitesi Grafik
Fakültesi'nde öğretim üyeliği yapan Fet-
hi Sabunsov. Türk kültürünün önemli
birparçası olan 'kahveier'ı görüntülemiş.
Kahvede iskambil, tavla oynayan adam-
lar ya da arkadaşlanyla sohbet edenler
yansıyor fotoğraflanna. 1998"de Bre-
men'de açtığı sergide grup üyeleriyle
tanışan ve İlker Maga aracılığıyla gru-
ba katılan sanatçı, 1963'ten beri fotoğ-
• 'Çeşitli konularda geniş
bir arşive sahibiz.
Almanya'daki ajanslara,
yazılı basına ve
koleksiyonculara yönelik
fotograf servisi de
gerçekleştiriyoruz.'
rafçılıkla uğraşıyor.
lstanbul 'daki serginin açılışına katıla-
mayan üyeler arasında yer alan İlker
Maga, 'Bisikletler' dizisi ile 1982-99
yılları arasında çektiği fotoğraflardan
seçtiklerini sergiliyor. Aynca, 'İkilikler'
başlığı altındaki fotoğraflannda Ruth
Sanders, hayvanlar v e insanlar arasında-
ki ıkilı ilişkileri; Sigrun Bösemann ise
bir heykelnraşın dünyasında gezinerek
heykelin tasanm aşamasından üretüni-
ne dek geçen aşamalan yansıtıyor
Türkiye'den gruba katılan KemalCen-
gizkan ise Karadeniz'deki balıkçı kah-
velerinden görüntüler getiriyor. Asıl
mesleği inşaat mühendisliği olan ve
Uluslararası Fotograf Sanatı Federasyo-
nu (FIAP) tarafindan ESFIAP unvanını
alan Cengizkan. Kooperative fürFotog-
rafie'nin kurulmasının. sanatçılarla bir
araya gelıp fotoğrafçılıkla ilgili konula-
nn tartışılması açısından önemli oldu-
ğunu ve bagımsız çalışan bir topluluk ol-
duklannı belirterek "Grubumuz her-
hangi bir destek almıyor. Sadece bu ser-
gideki fotoğraflann çerçevelerinin vapü-
masmı Probil sağladı. Tüm arkadaşlar
buraya gelirken ceplerinden harcama
yapblar. Fotoğraflanmız sahldjğında. ele
geçen parayı grubun kasasında toplu\ o-
nız. Bir sonraki serginin basın dmııru-
lan ve açılış kokte>Ueri için saklıyoruz.
Aynca, çeşitli konularda geniş bir arşive
sahibiz. Almanya'daki ajanslara, yazılı ba-
sına ve koleksiyonculara yönelik fotog-
raf servisi de gerçekleştiriyonız'" dedi. Almanya'da kurulan grubun kurucusu tlker Maga'nın çahşmast, Hamburg, 1998.
Cogito 'yerlilik' kavramına ve bu kavram bağlamındakiyeni görüşlereyer veriyor
'Yerli malı, herkes bunu kullanmalı'Kültür Servisi - Yapı Kredi Kültür Sanat
Yayıncılık tarafindan yayımlanan Cogito
'Yerli malı yurdun malı' sloganıyla çıkıyor
okurlannın karşısına. Dergide 'yerlilik' kav-
ramına ve bu kavram bağlamındaki yeni gö-
rüşlere yer veriliyor. Tüm dünya ve Türkiye
globalizm, evrensellik söylemleriyle çalka-
lanırken Cogito'nun bu sloganla ortaya çık-
ması, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne doğru
adımlannı sıklaştırdığı dönemde yerlilik kav-
ramı üstüne okuyuculann tekrar düşünme-
lerini amaçlıyor. Dergide; "İnsanın kendisiy-
lc, âdederiyle, inandıklan ve inanmadıklany-
la banşık yaşama hali midir yerlilik, yoksa
Ban'yı rcddetmek midir? Yerikiliği kultürel
millivetçilik olarak mı \orurfüamalıyız? Yer-
licih'k için "Sağdan yükselen bir muhalefet'
diyerek işin kindençıkabffir miyiz? Yada' mo-
dernizm' açnğı >aralan kapatma amaçh bir
nostalji midir" sorulanna ce\ap aranıyor.
Kurtuluş Kayalı. Süleyman Setfı Öğün, Et-
yen Mahçupyan, Nuray Mert, Ahmet Turan
Alkan. AJi Yaşar Sanbaj. .Mücahit Bilki. Sa-
mih Rifat, Roni Margulies, Oğuz Deminüp
ve Frank Tachau bu sayıda yerlilik üzerine
düşünüyor.
Klasikten vazgeçemeyenler Goethenin
Doğabilim yazılanndan seçmelerini, takın-
tılara takıntılı olanlarsa Münir Göle'nin Fu-
zuli takıntılannı ya da Turan Dgaz'ın Kadın
Günahla Yaşar'mı bulacak.
Bu sayının yeni perspektif yazarlan Alas-
dair Mac Intyre, Kemal tnal ve Jacmıes Der-
rida; Mac Intyre 'Vatanseverük erdem mi-
dir' diye sorarken Derrida 'Bütün Ulkeierin
Kozmopolitkri Biraz Daha Çaba' diyerek
çağnda bulunuyor. Aynca Derrida ile Fer-
da Keskin'in yaptığı yapıbozum, etik poli-
tika, insan haklan ve tstanbul üzerine bir
söyleşi de yer alıyor. Not Defteri bölümün-
de fotoğraflarla Freud'un neredeyse küçük
bir aile albümüne dönüştüğü Serol Teber'in
Sigmund Freud'un 'AiieRomam'ndan kimi
satırbaşlan ve Besim F. Dellaloğlunun VVal-
ter Benjamin üstüne 'O' adlı yazısı yer alı-
yor.
Cogito tıpkıbasım rübriğinde yine bir çe-
viriyi gün ışığınaçıkanyor; ServerBerkin'in
1941 'de çevirmiş olduğu Henri Bergson'un
'Felsefe-i Hads' adlı yazısı tıpkıbasımıyla
Cogito okuruna sunuluyor.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Sanat Düşüncesinin
Düşündürdükleri...
Kısa süre önce "Sanat Eğitimınde 'Sanat Üzerine
Düşünme'nin Yeri" başlığıyla bu sütunlarda yayınla-
dığım dört yazıya özellikle sanat eğitimi veren kurum-
ların bulunduğu üniversitelerde görevli öğretim ele-
manlanndan çok sayıda yanıt ve görüş geldi. Bu ya-
nıt ve görüşlerin tümü, andığım yazılarımda değin-
meye çalıştığım sorunların ülkemizdeki sanat eğiti-
mi bağlamında son derece güncel olduğunu göste-
riyor.
Sözünü ettiğim görüşlerde özellikle vurgulanan iki
nokta var. Bunlardan birincisi, ortaöğretimden ye-
tersiz temetlerle gelen öğrencilerle sanat eğitiminde
kuramsal dersleri yürütebilmenin zortuğu. Burada
genellikleyalnızca konularaçısından değil, fakat -özel-
likle- yöntem açısından bir yetersizlikten söz edili-
yor ve ezber temeline dayalı bir ortaöğrenim süre-
cinin ardından tartışma ve araştırma temelinde
bir kuramsal sanat eğitimi yürütebilmenin güçlü-
ğü, dahası olanaksızlığı vurgulanıyor. Bu bağlamda,
Istanbul'daki üniversitelerden birinde görevli -ancak
iznini alma olanağını bulamadığım için adını şimdilik
veremeyeceğim- bir öğretim elemanının söyledikle-
ri, özellikle önemli: "... 'Sanat Eğitiminde 'Sanat Üze-
rine Düşünme'nin Yeri' başlıklı yazınız, temel prob-
lemlerimizden birine dokunuyor, hem de oldukça
acıtıcı biçimde... Algıyı parçalayıcı veyoğunlaşma gû-
cünü yoksunlaştıncı bir görüntü üretim sistemi (TV,
sinema fılmleri, klipler, reklamlar, bilgisayar oyunla-
n vs.) ve özgürdüşünmeye/düşündürmeye değil ez-
bere dayalı bir eğitim sistemi fılkokuldan, neredey-
se denilebilir ki, yüksek lisansa kadar) ile çevrelen-
mış bir öğrenci kitlesı ile karşı karşıyayız..."
Mektubu yazan değerli öğretim elemanı, bu durum
saptamasının ardından kendi yaşadıklannı şöyle özet-
liyor "Yukandabircümlede 'tartışma' sözcüğünü kul-
landım. Gerçekten de öğrencilerimle tartışmaktan söz
ediyorum. Biryapıtı, çözümleyerek, kolektif biçim-
de yeniden üretme amacıyla yapılan bir beyin fırtı-
nası... Fakat çabalanm genellikle başansızlıkla sonuç-
landı. Öğrencilerime kendi video arşivimden film ka-
setlenyle birlikte verdiğim ödevler, 'Bufilmişu kıtap/lar
çerçevesinde izleyin ve birlikte tartışarak yanrtlamak
üzere bazı sorulan yeniden üretin' şeklmde gelışiyor-
du. Tümüyle ezber karşıtı bir ders, bir tartışma, dü-
şünsel paylaşım platformu yaratmaya çalışıyor ve
sinema sosyolojisinin, düşünmenin tüm sınıriannı
dolaşan (ve bol esprili) son derece keyifli bir ders ol-
duğunu düşünüyordum. Ama acıdır ki kısa bir süre
sonra 48 kişilik sınıftan benim dersime devam eden-
lerin sayısı 10-13 civanna indi. Benim yanıma artık
tanımlamak için nefes tüketmeye çok gerek olma-
dığını düşündüğüm verili eğitim ve düşün ortamın-
dan gelen, tartışma kültüründen ve hatta bunun ge-
rekliliği düşüncesinden bile tahmin edilemeyecek
denli uzak okuma-düşünme-üretme sürecini değer-
Ier sisteminin hiçbir noktasında banndırmaması ge-
rektiğine dair bir toplumsal ve kurumsal eğitim al-
mış bu gençlerin karşısında ben gibizavallılarneya-
pabilir?.. Diyorsunuzki, 'Sanatın öğrencilerine sınır-
sız tarhşma hakkını tanımaktan korkmayalım.' Diyo-
rum ki, 'Sınıfa her girişimde sessiz, suskun öğrenci-
lerle karşılaşmak beni nasıl bunaltıyor, bilseniz!'..."
Öğrencilerine bir üniversitede olması gerekeni, ya-
ni tartışma ortamını hazıriamak için elinden geleni ya-
pan bu idealist öğretim elemanının sözcüklen, bugün
ortaöğretim sistemimizde nasıl bir yönelimin ege-
men olduğunu ve böyle bir sistemin ünıversitelere na-
sıl bir malzeme aktardığını sanınm hiçbir yoruma ge-
rek bırakmayan bir açıklıkla gösteriyor. Zaten ülke-
mizin en köklü üniversitelerinin bile değişmez yazgı-
lanndan biri, ortaöğretimin bütün eksiklik ve aksak-
lıklannı kaçınılmaz biçimde üstlenmek yüzünden ken-
di olası çıta yüksekliklerinden sürekli ödün verme zo-
runda kalmalandır.
Ancak ortaöğretimde -yukanda alıntlanan mektup-
ta da belirtildiği gibi- tartışma ve araştırma yöntemi-
nin eksikliğinden yakınırken, gözden uzak tutulma-
ması gereken bir soru vardır: Ortaöğretime böyle bir
yöntemi getirmelerini beklediğimiz öğretmenlerimiz,
acaba örneğin eğitim fakültelerinde ne ölçüde böy-
le bir yöntem doğrultusunda yetiştirilmektedir? ller-
de bu soruyu da ele almamak, konumuzu yanm bı-
rakmak anlamına gelecektir.
Sanat eğitiminde eleştirel tartışmalan benimseye-
bilecek düzeyde öğrencilere gelince, bu konuda Yıl-
dız Üniversitesi'nin değerli öğretim üyelerinden Prof.
Mehmet Bayhan'ın da bana göndermiş olduğu kı-
sa bir mesajında değindiği gibi, giriş sınavlan bugün
için bir sorun niteliğini taşımaktadır.
Gelecek yazımda bu konuya ağırlık vereceğim.
e-posta:ahmetcemal 'i superonline.com.
Acem20 ' hotmail.com
Akşit Göktürk'ü anma toplantısı
• Kültür Servisi - Dilbilim ve çevıri üzenne yaptığı
önemli çalışmalarla hatırladığımız bilim adamı Akşit
Göktürk, bugün ve yann lstanbul Üniversitesi lngiliz
Dili ve Edebiyatı Anabilim Dah'nca Edebiyat
Fakültesi Kurul Odası'nda yapılacak etkinliklerle
anılıyor. Bugün saat 10.00'da başlayacak ve gün boyu
sürecek toplantıda, 'Chaucer ve Türkiye', "Şiirimizde
serbest nazmın başlangıcı ve gelişimi'. 'Servet-i Fünun
devrinde lngiliz edebiyatından yapılan tercümeler'.
'Klasik edebiyatımızda eleştiri yöntemine dair bazı
dikkatler', 'Carpe Diem: Horarius'un yaşam anlayışı',
'Parodi nedir?', 'Ursula Le Guin'un Mülksüzler'inde
ütopik öğeler' başlıklı oturumlar gerçekleştirilecek.
Yann aynı saatte başlayacak toplantıda ise 'tstanbul
Üniversitesi'nde yabancı dil eğitimi', "Çeviri metnin
değerlendirilmesı', 'Uzmanhk çe\irisi dergisinde bilgi
kaynaklan", 'Kaynakça çalışmalannm çeviribilimdeki
yeri', 'Çeviri eğitiminde piyasaya dönük çalışmalar",
'Kesinliklerin sonuna doğru ya da yazann ölümünden
sonra çeviri'. 'Çeviri eleştirisi' ve 'Ulysses ve
Tutunamayanlar örneğinde metinlerarası etkileşim'
oturumlan yer alıyor.
BUGÜN
• DULCtNEA'da saat 22.30'da bas, pıyano ve
davuldan oluşan Prysm grubu çağdaş caz
müziğinden örnekler sunacak. (245 10 39)
• BORUSAN KÜLTÜR'de saat 18 30da Emin
Fındıkoğju'nun 'Yüzyıhn ortalannda önemli caz
topluluklan' konulu söyleşisi yer alıyor (292 06 55)
• CRR'de saat 20.00'de Lara Şekinskaya & Sare N.
ÇeUk ikilisinden 'Piyanonun Türküsü' adlı konser
dinlenebilir. (231 54 98)
• ADA KÜLTÜR'de saat 21.00'de Figen Şakacı
'Neyse Ne' adlı şovunu sunuyor. (251 47 28)
• FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZlnde saat
19.00'da YvesSimon konseri dinlenebilir.
(244 44 95)