22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18ŞUBAT2000CUMA Tantan gezjsini tamamladı • ŞANGHAY (AA)- îçişlen Bakanı Sadettın Tantan, Çin zıyaretının son gününde Şanghay'da temaslarda bulundu. Sabah nehır kenanndan şehir manzarasını seyrettikten sonra Şanghay Kamu Güvenlığı Müzesi'ni gezen Tantan, Türkiye'dekı Polis Mûzesi'nde sergilenenlerin tarihınin daha eskilere uzandığını söyledı. Tantan, "Ancak burada sıradan cinayet olaylannın ilginç yönlerinı bile sergılıyorlar. Biz de Polis Müzesi'ni bu açıdan zenginleştirebiliriz" diye konuştu. Bakan Tantan ve berabenndekı heyet, daha sonra Şanghay Kamu Güvenliği Müdürü Wu Zhiming tarafından onurlanna verilen öğle yemeğıne katıldı, Beledıye Başkanı Xu Kuangdi ıle görüştü. Şanghay'ın ünlü Nanjing Caddesi'ni gezen Tantan, burada kaşmir, ipek ve ayakkabı aldı. TÜPk-Yunan lohhtlini |[ANKARA(AA)- Tûrkiye ve Yunarustan arasındakı yakınlaşma, tunzm alanında da kenduıi hissettiriyor. Her iki ûlke turizmcileri, hırizmde yeni işbirliği projelen için görüşmelerini sürdürürken, Antalya-Rodos arasında katamaran tipi sûratli teknelerle seferler başlatılıyor. Bu arada, Rodos'U yayımlanan günlük^Ptoodos gazetesi, mesafenuı uzun olması nedeniyle Rodos'a gelecek olan turistlerin adada 48 saat kalmalarmuı düşünüldügünü, Antalya'dan Rodos'a gidecek olan tunstlenn otobüslerle Fethıye'ye getirilerek, oradan süratli teknelerle Rodos'a transfer editmelerinın daha güçlü bir ihtunal olduğunu bildırdi. Mali denetime tepki JlZMİR(AA)-lzmır Eczacı Odası Başkanı Levent Kamacık ve Izmır Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş, eczacılara yönelik olarak sürdürülen yoğun mali denetimlere tepki gösterdi. Kamacık ve Demirtaş, yaptıkJan ortak basın açıklamasında, yoğun mali denetünin eczacılık mesleğı üyelerinı üzdüğünü belirterek "Türkıye'de kayıt altına ahnmış belli başlı mesleklerden olan ve vergüennı ıstikrarlı şekilde ödeyen eczacılann toplu incelemeye alınması konusuna acil çözüm bulunmair' dedı. Uhıslapapası eğitim çalışması • fataabul Haber Servisi- Kamu Emekçüeri Sendikalan Konfederasyonu (KESK), bugün ve yann tsveç Devlet Memuıian Sendikalan ' Konfederasyonu (TCO) ıle ortak bır eğıtım çalışması düzenlıyor. Saat 10.00'da 1 Armada Otel'de başlayacak çalışmanın ılk gününde, Avnıpa'da ve Türkıye'de ' kadın hareketi ve gelişuni, t sendıkalarda kadmın yen . ve örgütlenme sorunlan . konulan ele alınacak. Ahmet San'a dava açıldı . • İstanbul Haber Servisi - _ Organızatör Ahmet San , hakkında, Ali Samı Yen »Stadyumu'nda düzenlenen Metalka konserinin rüsum bedehni belediyeye s yatırmadığı gerekçesiyle 1 yüa kadar hapis cezası - ıstemıyle dava açıldı. • Davamn görüşülmesine önümûzdekı günlerde Beyoğlu Aslıye Ceza Mahkemesı'nde başlanacak. Izmir Sıkıyönetim Komutanlığı teslim olmam için beni istanbuVa gönderdi Adım 'şeref listesi'nde 1 8 Mayıs 1971 salı günü sabahleyin, her gün olduğu gibi çalışma masama oturdum. 12'de verilen kısa heberleri dınledim. Zaten 13'e doğru çalışmamı bırakıp on üç haberlerini dinlerim. O gün de öyle yaptım. Çalışma odamdan çıkıp salondaki radyoyu açtım. Kayınpeder, yennde gazetelere bakıyordu. O da haberlere kulak vermeye başladı. Haberler hep heyecan verici bir sıra olaylardı. Ne var ki, Istanbul Sıkıyönetim Komutanlığı'nın 19 Numaralı Bildirisi, beni şaşırttı: Bir gözaltına alınacaklar listesi okunuyordu kı, şaşakaldım. Bu bıldiriye ek liste okunmaya başlandı. Listede 49 kişi vardı. Bunlar, hemen hemen bir sıraya konmuştu. Başta TlP yönetıcilerinin bir kjsmı, sonra E>evrimci Işçi Sendikalanrun (DÎSK) yöneticileri, daha sonra profesörler, yazarlar sıralanıyordu. Araya serpiştirilen kimı adları tanımıyordum. Kimısinı duymuşluğum vardı. Profesör ve yazarlardan çoğu ile tanışıklığım, görüşmüşlüğüm vardı. TlP'ın yenı yöneticılennden kımi adlan tannnıyordum ama DİSK yöneticilerinin çoğunu TtP'in eski yönetim kurulundan bıliyordum; tanıdıklanmdı. O sıra listedeki Mahir Çayan, Yusuf Küpeli, Doğu Perinçek gıbı adları gazetelerde görmüştüm. Ben, Yaşar Kemal'den sonra 15. sıradaydım. Doğrusunu söylemek gerekirse, şaşkınlığım pek az sürdü. L istedeki Tarık Zafer Tunaya, İsmet Sııngurbey, Muammer Aksoy, Bahri Savcı, Mfimtaz Soysal gibi profesörlenn, hele benden önce 14. srraya giren Yaşar Kemal'in herhangi bir suç işleyebılecekJerini sanmıyordum. Gözaltına alınmamıza bildındekı suçlama, 'Masum gençlerimizi kışlarucı yayın ve sözleriyle kanunsuz hareketlere teşvikJ hukuk açısından bir gerekçe olamazdı. Nitekim söze başlarken anlattığun gibi, bu ibare; biz, Davutpaşa Kışlası'ndayken, 'Çeşitli suçlar_.'a dönüştü. Vıcdani kanım odur ki, bu lıste, Sadı Koçaş'm MlT'le kafa kafaya verip hazırladığı bir listeydi. Kunınun yamna, en azından birçok yaş eklenıyordu hepsini birden yakmak için. Bu 19 mumaralı bildiri de sertlik bakmıından Koçaş'm bıldirisine benzıyordu. "Mukavemet edenlere kanş siMh kuUandacakn!' Yağlı yememıştım kı, PAPAZ'dan korkayım... ^ » şeref Hstesl Sevinç'in o gün okulda dersi vardı; hem de nöbetçiydi. Kalkıp hazu-lanmaya başladım. Gidıp tzmır Sıkıyönetun Komutanlığı'na teslim olmalıydım. Yoksa, bıraz gecikirsem, "taannüt' etti; 'mukavemete yeltendi' gıbı bahanelerle başıma bır ış gelebilırdı. Komutanlığa giderken bıle başuna bir ış gelebilirdi. Bu düşünceleri bir türlü ciddiye alamıyordum. lçimden gülmek geliyordu. Bu sırada telefon çaldı; Sevinç'ti. Okulun yemekhanesinde çocuklarla yemek yerken radyoyu dinlemişti. Öğrermen arkadaşlan koşuşmuş haber vermışti kendisine. 'Şimdi eve geüyorum,' dedı; sonra bütün şaşkınlığına karşın şaka etti beni teselli için, 'Aman bizim için ne büyük şeref! Profesörlerin, yazarlann listesindesin_' diye ekledi. Bu şakanın içinde biraz da şaşma vardı. endişe vardı. S evınç'le Karşıyaka'dan iki on vapuruna bındık. Vapurda kimsenin benimle ilgilenmediğini görüp şaştuıı (!) Bu düşünceme Sevinç güldü. Pek konuşmadık yolda. Sıkıyönetim Komutanlığı'na vardık. Bir assubay geldiğimızi haber verdı. Bir yüzbaşı, bir bınbaşı. bir albay yarumıza geldi. Albay, kara subayıydı. 'Hoş geidiniz Samim Bey!' diye benım ve Sevinç'in elıni sıktı. Kahve ça>, birşey içıp içmeyeceğimizi sordu. 'Geldiğinizi Komutana arz edeyim.' dedi. Ben, bu işlere başlarken soğukkardı obnaya karar verrmştim. Daha Karşıyaka'dan vapura binerken bu karan almıştım Sakin sakın, 'Anlayamadım Albayım, gözaltma ahnmamızın nedeninL. şu sırada siyasal yazı da yazmadımJ dedim. Albay, iki kolunu havaya kaldırdı öfkeyle, 'Biz de anlayamadık Samim Bey! Hem yazı yazmış olsanız ne gerekir?' diye öfkeyle söylendı, yürüdü gittı. Istanbul yolu gözüktû Ötela subaylann yanına bu kez sivil, san saçlı, mavi gözlü genç bır adanı sokuldu. Komutanlığa teslim oluş saatimi 14.40 olarak yazdı; hüviyet cüzdanıma baktı. Albayın ve öteki subaylann bana yakınlık göstermelerine bıraz öfkelenmiş gibi görünüyordu. Bu sırada Albay, döndü geldı: 'Geldiğinizi Komutana arz ettim. Samim Beyi, İznıir Sıkıyönetim Komutanlığı aranııyor, istemiyor. Kendilerini de gözalünda İstanbul'a göndermek istemem. Buyursun istanbul'a gitsin; Birinci Ordu'ya, tstanbul Sıkıyönetim Komutannğı'na teslim olsun.. buyurdular.' dedi. Ben de, 'Bugün uçakta belki >er bulamam; yann için şimdi eve dönerken bilet almm. Kaç uçağı ile İstanbul'a yann gideceğimi size haber veririm, teiefon ederim Albayım, olur mu?' diye sordum. Albay, sivil adam söze kanşıyordu kı, bırakmadı: 'Oldu Samim Bey!' karşılığım verdi. Sivil, •gerçekten gider misiniz kendi kendinize İstanbul'a Samim Bey?' diye sormaktan " ^ ^ ^ şim Sevinç okulun m ' yemekhanesinde çocuklarla yemek « W yerken radyoyu dinlemişti. m 1 Öğretmen arkadaşlan koşuşmuş ^^^^^ğ haber vermişti kendisine. Telefon açtı, 'Şimdi eve geliyorum' dedi; sonra bütün şaşkınlıgına karşuı şaka etti beni teselli için, 'Aman bizim için ne büyük şeref! Profesörlerin, yazarlann listesindesin...' Bu şakanın içinde biraz da şaşma vardı, endişe vardı. Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Faik Türün'ün okuduğu bildiri 1- Aşağıda isimieri yazdı şahıslar. yurt dışmda veya Türkiye'nin neresinde olurlarsa oisunlar en kıza zamanda Sıkıyönetim Komutaniıklarma, mahalfi, askeri veya mülkî makamlara veya Konsolosluklanmıza teslim olacaklardır. Tesiim olmadıklan takdirde bunian görüp yerierini biklirnıeyen, teslim etmeyen veya gizleyen suç ortaklan da gözaltına ahnacaklardır. 2- Kendfliğinden testim ohnayıp aramalar sırasmda taannût gösterenler, direnen veya tehlikeli bir âletJe mukavemete yeltenenlere karşı 1402 Sıkıyönetim Kanunu'nun 4. maddesi gereğince silah kullanılacaktır. 3- Masum gençlerimizi kışkırtıcı yayın ve sözleriyle kanunsuz hareketlere teşvik eden bu şahıslann yakalanmalannda maballi askeri ve mülkî makamlann icraatmda yardımcı oiunmasuu sayın halltımrMİan rira pHfrim, îsrHil Başkeıısolosıı kHurıltlı J "U>ın îo/.ıriıt. lunırKi rtlllll»-ı k<«-J-, k u w ı W ,ıMıır>ılı>r— 1^» ı ı / n ı . l.ıiRl llııLı»ırtık»«M)I.w. k^ınıııbr H-ılı ıııA>t>iın< r •*' ır iııijrs kı^lıı ıhlarüa h<ıtuiHİi! KLJHI HY>H tHMm,^»» 4*- Hükümetin teokisi = ~ Sjssk sert oUu Uükümetbildirisi özerfne Ugiliter harekete gecti ~l ^ 19 ilde 427 kişi £üS gözaltına alındı — i Cnnılrlnrfinn Auhnn Vnltr» t< • "Elrom öldürülürse tasan makabline uygulanacak,, X 4 profesör daha gözaltına alındı î *. * < * * * * * * * * * • Gözaltına alma işlemi devam ediyor t—«•**«*«•»*? Efraim Elrom'un kaçınlması ve hükümetin bildirisi ûzerine başlayan gözalülar kamuoyunda büyük yanJa uyandırmıştL kendısinı alamadı. Ben de 'İlk defa İstanbul'a gktiyor değUün ya.. elbette giderim' karşılığını verdım. Subaylar gülüştüler. Adamcağız kıvraruyordu. Israr da edemiyordu; Komutan beni bu^kmıştı. 1 9 Mayıs Çarşamba günü sabah 9.30'da tstanbul'a kalkacak uçak için bilet alarak Sevınç'le birlikte eve döndük. Eve geldiğimizde sağdan soldan durmadan 'geçmiş olsun!' diye telefonlar ediliyordu. lçimden hep, 'Nesi geçmiş olsun? Daha yeni başhyoruz, diye söylenıyordum. Hani düşüncem de doğru çıktı. Evın bahçesınin kapısında bir polis cibi durdu. Oturduğum yerden, pencereden baktım; cıpten bir sivil polis kalabalığı döküldü yolun üstüne. Kimisi sağda solda dıkıldi. Üçü dördü iç kapıya yöneldi. Kalkıp kapıyı açtım. Sevinç, olduğu yerde dikilrniş sakin sakin onlara bakıyordu. tki oğlum, Şükrü ve Fadıl, okuldan gelmişlerdi. Şükrü mimarhkta okuyordu; Fadıl lisenin son smıfmda. Onlar da öfkeli öfkeli polislere bakıyorlardı. Polıslenn, sivil polislerin bu gelenler yüksek rütbelıleri olacakü: Ben, o güne dek böylesine şık giyinen pou's görmemiştim. Üstlerinde tiril tiril kostümler vardı. Güler yüzlü görünüyorlardı: "Sizi almaya geldik Samim Bey!" dedı, kara saçlı, orta boylu, hepsınden şık olanı. Ham halinden son derece memnun görünüyordu. Samim Kocagöz'ü tutuklamak, herhalde onun için büyük bir şerefti! Ben: "Buvurun komiser bey, birer kahve ieelim. İş oldu bitti; ben, İzmir Sıkıyönetim Komutanhği'na teslim oldum. Beni istemiyorlanmş. Bıraktüar. İstanbul'a gitmeme komutan izin \ertli. Birinci Ordu'ya gideceğim: uçak büetimi de aldım; buradaki komutanlığa da biraz önce yann sabah saat dokuz buçukta gideceğimi telefonla haber venüm," dedim. Komiser çok şaşırdı, ama hemen kendısini toparladı. înanamıyordu ki, "tzin verir misiniz?'' diye telefona yürüdü. "Samim Bey için yapdan işlem tamam mı komutanun?" diye nöbetçi subaya sordu herhalde, sonra da "peki efendim»' diyerekten telefonu kapadı. Kibarhğı elden bırakmıyarak,"Tamam Samim Bey, iyi yolculuklar—" diye kapıya yürüdü. Ötekıler de onu izledi. Oturduğum yerden, 'gûle güleJ diye seslendım. Bu kez konu komşu toplanmaya başladı bızrm eve. Bu sırada Ankara'dan Siyasal Bügılerde okuyan yeğenun Şükrü telefondaydı: 'Dayu bizim hoca Mümtaz Soysal'ı da dersten alıp götürdüler, üzülecekbir şey yok..." dıvordu. Ona, 'Bana izin verdiler, kendim gideceğim_ üzülecek bir şey yok, gözkrinden öperim; kardeşime, annene selâm söyle telâşlanmasm»' karşılığını verdün. Sürecek Erim hükümetinitökedeten bakan Eritn hükümetinin Başbakan Yanbması Sadi Koçaş. Başbakan İdari Yardımcısı ve Devlet Bakanı Sadi Koçaş, hükümct bildirlsini okurken çok sinirlrvdL Başbakan Nihat Erim1e 12 Mart'tan beri iktidardaydL Kendflerinin iktidara gelmesiyle 1%5'ten beri olagelen işter, Süteyman Dcmirel'in çığmndan çıkardığı hükümet etme anlavişL hemen düzetecek samyordu. tsrail'in İstanbul Konsolosu Elrom'un gerillalar tarafından kaçınlması, Başbakan Yarduncısını şaşkuıa çeNİrmiştL O> sa onun bu halini ben. bulunduğu yerin önemini düşünerek. böylesine beyecana kapıhnasnu devlet yönetme denmizüğme veriyordum. Benimkisi kuruntuymuş: Meğer Koçaş, planladığı işleri yürütmek için, Konsoiosun kaçınlmasını fırsat bUecekmiş. Neler ohıyordu memlekerte? O gece uzun süre düşündüm kaldım. Sonradan yazılanlardan, anlatılanlardan öğrendiğime göre, o gece okuduğu bildiriyi Koçaş, sonradan bakan arkadaşlarryla tartışnuş; çoğunun bildiriden haberi yokmuş. "Makablûıe şumulü olan kanunlar çıkaracağız!" sözlerini biklirideki, arkadaşlan kabul etmemiş. Güya bildiriyi üç bakan hazniamış da okuniak sadece radyoda, Sadi Koçaş Beye düşmnş (!) 12 Mart sonrasının Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, okuduğu bu bildirinin ve bu büdiriye dayanarak yaptıklannm sonımluluğundan kendisini tarih karşısnıda kurtaramaz. Çfinkfi adı üstünde Başbakanm İdari Işler Yantamcısı'ydL I. Erim Hükümetfın, Nihat Erim'i de kuOanarak tökezkten o'ydu. Sonunda bu hükümetten önce on bir bakan istifa etti ya, bunlar ashnda on bakandır; on birinci, cşi bittiği için çekflen Sadi Beydi. SömürücüJerin eski (aktiğklin Sömürecekleri ülkede her şeyi önce bölerier, halkı birbirüıe dûşürürlen sonra da egemen oiuriar, kolayca sömürürter. Amerika en az 1950'den beri Törk hallonı böhneye çanşryordu; başardı da. Bay Sadi Koçaş, sanki Amarika'ya yardun ediyordu: I. Erim Hükümeti'nin reformcu, Uerici en az yedi bakamnı yıprato, memleket politikasmdan böldü attı. Daha sonra örneğin, İsmet Paşa'yı Halk Partisi'nden ayıranlardan biri oldu; paşayla partiden istifa eden otuz millet\ekilinin başmda yüriiyordu; Halk Parosi'ni de böktüm bfldi BffiBAKIMA SERVER TANİLLİ . .Çıktık Açık Alınla. Susuıiuk, arkasından Hizbullah, şimdi degeüp sap- landığımız Baünan bataklığı... Hepsinde de, devle- tin şu ya da bu ölçüde parmağı var; kiminde kapa- lı, kiminde açık. Hepsinde yasadışılık. Oysa deviet- le hukuk iç içe olan kavramlar; nasıl devtetsiz hu- kuk olmuyorsa, hukuksuz devtet de -hele çağımız- da- akıl dışı. Bütün bu gelişmelerde devtetin ve hu- kukun aldığı yaralar apaçık ortada. Nereden kaynaklanıyor bunlar? Bir daha tekrarlanmamalan için ne yapmalı? • Cumhuriyet'i kuran kadrolann, üzerinde daha da büyük bir trtizlikle durduklan, başta iki konu oldu: Devlet ciddiyeti ve hukuk! Bu iki konuda, onlan hatta biraz katı da bulabilir- siniz. Ama yetıştikleri tarih dönemi, yaşadıklan ve gözJemteri, onlan, toplumu bir Doğu toplumu olmak- tan çıkanrken, devleti ve hukuku ciddîtemeller üze- rine kurmaya ve uygulamaya da götürmüştür. Dev- lete bir "cumhuriyet" biçimini vermek, ne bir yakış- tırma ne de bir hevesti; yönetimin bu yolla daha ite- ri adımlaratacağına inanıyoriardı. Hukuk söz konu- su oldukta, Medenî Yasa'dan başlayarak, cezada, usulde, ticarette, özetle heralanda, ileri Avrupa'nın en önde gelen fikrî ürunlenni örnek diye alıp kabul- lenmelerinde de bır düzen, bir hak ve adatet kaygı- sı ağır basmıştır. Öyle olmasa, Osmanlı'nın "yama- h öo/jça"sını alıp sürdürürlerdi ki, yapmamışlardır. Ben, 1930'dakı ünlü Üniversite Reformu'nun ar- kasından, Alman kültürünün -hemen her alanda- do- ruk noktasında olan bilim adamlannı, HitJer'in zul- münden kaçmalannı daftrsatbilip, Türkiye'nin üni- versitelerine çağırarak kürsüleri onlara açmayı da, devlet ve hukuk ciddiyetinin bir sonucu olarak gör- müşümdürhep. Herkes bilir Oyıllarda ülkemizin üni- versiteleri evrensel düzeydeydi ve en güçlü fakül- telerden bın de, Istanbul Hukuk Faküttesi idi. Bu sa- tırlann yazan da, oradan ve o büyük hocalardan fey- zalmış olmanın onurunu taşımıştır sürekli. Cumhuriyet yönetimi, 1946'da Üniversiteter Ka- nunu'nu çıkararak üniversiteye özerklik de tanır ki, işlerin ne kadar ciddî tutulduğunun bir başka işare- tidir. Sözü nereye getireceğim? Şuraya: 1950'lerle beraber çözülmeye başladık. Devlet ve hukuk da, o yıllardan kalkarak darbe ye- meye başlar. Alın sadece şu ömeği: Demokrat Par- ti yıkıldığında arkaya bıraktjğı hukuk, 1950'de CHP'nin kendisine emanet ettığı hukukun gerisindeydi. Ya- ni her şeyin olduğu gibi onun da attından girip üs- tünden çıkmışlardı... 27 Mayıs, çağdaş bir anayasa getirerek, deviet- te ve hukukta açılmış gedikleri doldururken, gele- cek için de temeller atar. Açtığı kapılardan Türkrye Işçi Partisi de girerek, parlamentoya çağdaş bir içe- rik ve düzey getirir. Ne var ki, hiçbiri yaşatılmaz! Devlet ciddiyeti ve hukuk adına kazanılmış mev- ziler, birer birer geri alınır; ve ülke, 80'li yıllann baş- lannda, "7982/Anayasas/"denen,amaanayasadan başka her şeye benzeyen bir kepazeliğin sultasına sokulur. Turgut Özal'la beraber, geriye dönüş da- ha da hızlanır... '~ • • "^r .«• j.sııb Işte buraiardan geliyoruz! m'r" '" s " c " i^'< Anayasaya saygı kalmamıştır; çünkü anayasa adına saygı duyulacak bir metin yokturortada. Dev- letin ciddiyeti ve hukuk ağır darbeler yemiştir; çün- kü, devlet yetkisiyle donatılmış kadrolar, birkaç is- tisna dışında, böylesi bir ciddiliğin bilincinde oima- dı. , ; , Peki ne yapmalı? Yeni bir yüzyıl, Türkiye'de 'yeni başlangıçlâr"m yüzyılı olabilir. Köklü bir devlet ve hukuk reformu, geleceğe doğru yeni bir yolun taşlannı döşeyebilir. Yürüyüşün ilk işaretını verecek olanlar da başta aydınlardır. Üniversiteler ve medya uyancı olmalıdırlar. Gerçekçi ve akılcı önerilere ihtiyacımız var. Siyasal yaşamı etkilerken, halkı da etkileyecektir bunlar. Kötü bir sürecin içindeyiz, ama bir yazgı da de- ğil yaşadığımız; yeni bir süreci başlatmak, daha doğrusu bir çığır açmak elimizdedir. Vaktiyte büyük çetinliklerin üstesınden gelmış birtoplumun çocuk- lanyız. "Çıktık açık alınla", şimdi iş olsun diye söy- leniyor çoğu yerde ama, o beste, ilk seslendirildiği yillarda geçmişten geleceğe doğru yapıcı ve güven duyan hançerelerden çıkıyordu. Bugün de, yeni bir yürüyüşte aynı inançla hay- kınlamaz mı? Mumcu davasına ailesi alınmadı Gizli oturuma yayın yasağı ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Gazetemız yazan UğurMumcu'nun katledıldiği bombalı su- ikasta kanştıgı iddiasıy la yargılanan AbduHah Ar- gun Çetin'in istemı üze- rine gerçekleştinlen gız- li oturuma Mumcu'nun ailesi ve avukatlan alın- madı. Mahkeme heyetı- nin geçen celse jandar- manın hazırlamasını ıs- tediği ve Çetin'in bomba bilgisinin ölçülmesının amaçlandığı biürkişi he- yeti emnıyet görevlilerin- den oluştu. Mahkemenin geçen oturumda verdiğı ara ka- rar üzenne duruşmaya ge- len Ankara Emniyet Mü- dürlüğü'nde görevli 3 bombauzmanının kımlik tespıtleri yapıldı. Mum- cu ailesi, geçen duruşma- da bilırkişı heyetınınjan- darma görevlilerınden oluşturuhnasınm karar- laştınldığını anımsatarak ıtirazeto. Cumhuriyet Savcısı Hamza Keleş, bomba uz- manlanna, sanığın dos- yada yer alan ve kımı za- man reddettiği beyanla- nnı anımsatarak bomba- lama olaymda civalı fün- yenın kullanılıp kullam- lamayacagı konusunda ra- por hazırlamalannı istedi. Çetin, açıklamalarda bulunmak için25 Ocak'ta savcılık aracılığıyla gön- derdiği dılekçenin kendi- sine ait olduğunu söyle- di. Çetin, can güvenliği sağlanmadığı için konu- şamadığını kaydetti. "Benim Uğur Mumcu olayıyla hiçbirilgim yok" diyen Çetin, gizli oturum yapılmasını istedi. Çetin, "Basm üzerin- de provokasyon yapmak üzere görolendirildim. Ben,banaverilen donele- rigazetecierevekomisyo- na anlatnm. Savcıhk Üa- dem tutarsızdır. Basına aktardığun bilgileri. dev- letin resmi göreviileri ve- ya çete mensuplanndan ahnış değJKm" diye ko- nuştu. Savcı Keleş, sanı- ğın gizli oturumda din- lenmesine karar verilme- sını istedi. Mahkeme, soruşturma- nın genişletilnıesi istem- leriniyazılı olarak bildir- mesi için müdahil avuka- tma süre verilmesine, bomba uzmanlannın ha- zırlayacağı raporun bek- lenmesine ve sanığın tu- tukluluk hahnin devamı- na karar verildığını belir- terek duruşmanın ertelen- dığıni açıkladı. - ~
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear